Aynada kendimi süzdüm. Siyah topuklularım, dizimin iki karış üstünde biten siyah kabarık eteğim ve omuzlarımı açıkta bırakan ince bir kazak... Saçlarımı arkaya öğlesine bırakmıştım, ama dudağıma kırmızı bir ruj sürünce her şey tamamdı. Yanma tespit edilemez uzatma büyüsü yaptığım bir çanta aldım. İçinde her şey vardı.
İtalya'da alış veriş muhteşem derler umarım öyledir. Dışarı çıkınca arkamdan bir ıslık korosu geldi, gülümsedim.
İyi bir güne iyi bir başlangıçtı...
Saatlerce Burberry, Chanel, Guccı gezmiştim. Artık otelimin yolunu bulmalıydım. Tanrım haritamı bulamıyordum. Yarım saat kadar arayıp bulamayınca yavaşça yürümeye başladım. Kazayla birine çarptım kafamı kaldırmadan;
"Mi scusi, signore....Elliot!"kafamı kaldırınca karşımda Elliot'u gördüm. Sevinçle gülümsedim ve Elliot'a sarılıp iki yanağından öptüm. Sonra geri çekildim ve dudaklarımı büzerek;
"Senin burada ne işin var?"dedim...