AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Araba Mezarlığı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Clementine Blackbourne

Clementine Blackbourne

RP Yaşı : 17.
Mesaj Sayısı : 17
Gerçek Adı : Pekmez.

Araba Mezarlığı Empty
MesajKonu: Araba Mezarlığı   Araba Mezarlığı EmptySalı Mayıs 08, 2012 5:21 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Araba Mezarlığı
Clementine Blackbourne & Cinna Grace Moore (NPC)
Londra Tucker's Araba Mezarlığı
(One Shot RPG)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Blackbourne

Clementine Blackbourne

RP Yaşı : 17.
Mesaj Sayısı : 17
Gerçek Adı : Pekmez.

Araba Mezarlığı Empty
MesajKonu: Geri: Araba Mezarlığı   Araba Mezarlığı EmptySalı Mayıs 08, 2012 6:58 pm

Üzerinde oturduğum araba eski model bir Chevrolet İmpala'ydı. Kırmızı boyası bazı bölümlerinde tamamen soyulmuştu ve bazı bölümleri de siyaha dönük bir pas rengi ile kaplanmıştı. Camları yoktu. Sağ üstte olan tekerliği patlamıştı ve diğer bölümlerde ise tekerleğe dair bir şey yoktu. Kısacası külüstürdü. Gözlerimi araba mezarlığının etrafında gezdirdim. Etraf bu araba ile eş değer -hatta daha kötü durumlarda olanlarda vardı- arabalar vardı. Chevrolet'in sadece içi mükemmel kalmıştı çünkü Cinna ile beraber arabanın iç bölmesini işe bir büyü katarak yepyeni bir hale getirmiştik. Aslında arada arabayı da yeniliyorduk ama Londra'da bu arabayla gezmek bakışların hemen üzerinize çekilmesini sağlıyordu ve bazı muggle'lar zorda olsa arabanın üzerinde ki büyüyü fark ediyordu. Kısacası böyle bir riske girene kadar kendimize ait mükemmel arabalarımızda Londra'yı turlardık ve iş biterdi. Arabanın kaporta kısmında oturmuş ayaklarımı sallıyordum. Yaz güneşinin altında araba mezarlığı adeta kavurucu bir çöl gibiydi ve bir süre sonra arabaların görüntüsü başınızın ağrımasına dahi yol açabiliyordu. Üzerimde son derece kısa ve beyaz-krem renklerle bütün olmuş salaş bir elbise vardı. Askıları ince bir örgüyü andırıyordu ve boğazımda sıkı bir şekilde bağlamıştım. Saçlarım dağınıktı ve esen rüzgarda -ki bu rüzgar garip bir pas kokusunu da burnuma getiriyordu- saçlarım etrafa adeta bir ahtapotun kollarıymışsacına dağılıyordu. Tırnaklarım da neredeyse bozulmak üzere olan siyah ojelerime baktım ve ağzımda da naneli bir sakız çiğniyordum. Cinna her zaman olduğu gibi geç kalmıştı ve beni kavurucu yaz güneşinin altında bırakmıştı. Aslında arabaya girebilir ve kafamı dinleyebilirdim ama üzerimde ki garip uyuşukluğu ve tembelliği üzerimden atamıyordum. Saçlarımı omzumdan geriye doğru attım ve araba mezarlığının girişine doğru baktım. Şişman ve son derece iri yarı olan araba mezarlığı görevlisi kapının girişinde duruyordu ve sigara içiyordu. Kafasına kırmızı eskimiş bir bez sarmıştı -bez- beyaz kirli sakallarının yağ ile kirlendiğini buradan dahi görebiliyordum. Kollarını açıkta bırakacak şekilde gömleğinin kollarını kıvırmıştı -hatta biri parçalanmıştı- ve üzerinden çıkardığına emin olamadığım kirli bir mavi kot giyiyordu. Gözlerimi devirdim. Tam bu sırada adamın yanından geçen siyah saçlı kızı fark ettim. İşte Cinna. Adamın bakışları üzerinde geziyordu. Siyah saçları dalgalıydı ve dağınıktı. Üzerinde göğüslerini açıkta bırakan -ama örten- beyaz, yeşil işlemeleri olan bir bluz vardı ve deri ceket giymişti. Aynı şekilde bacaklarını da sıkıca sarmış kısa siyah deri bir etek giymişti. Deri? Bu sıcakta. Bir kez daha gözlerimi devirdim. Cinna'da parmaklarının arasında tuttuğu ince sigarayı dudaklarına götürdü ve bana sinsi bir şekilde gülümsedi.

'Bu sıcakta deri giydiğine inanamıyorum.' dedim karşımda durduğu gibi. Gözlerini devirdi. 'Eğer sana yarayan bir asan ve bildiğin büyüler var ise sıcak hava sana ılık yağmurlu bir hava gibi gelebilir tatlım.' dedi ve sigarasını dudaklarının arasından aldı ve bana sıkıca sarıldı ardından yanağımı hafifçe öptü. Parmaklarının arasında duran sigarayı aldım ve dudaklarıma götürüp derince içime çektim o da konuşmaya devam ediyordu. 'Hem Londra'da bu sıcak havayı görmek gerçekten bana çok saçma geliyor. Yağmuru özledim.' dedi ve sesinde melodik tını histerik bir tını haline büründü. Hafifçe kahkaha attım bu sırada şişman adamın da bizi izlediğini fark etmiştim. 'Her neyse. Bu sıcaktan bunaldım. Arabaya girelim ve biraz kafa dinleyelim.' dedim ve arabadan atlayıp arka kapıyı açıp kendimi deriden yapılmış soğuk koltuğa fırlattım. Birkaç saniye sonra o da arabaya bindi ve kapıyı kapattı. Ardından arabanın önüne yöneldi ve koltuğun altına sıkıştırdığı iki kadeh viskeyi çıkarttı. 'İçki her zaman cadılarla beraber olmalıdır.' dedi ve kahkaha attı. Bende sadece onuna gülümsemekle yetindim. Viskinin kapağını açtı ve nereden çıkardığına emin olamadığım küçük bardaklara doldurdu ve birini bana uzattı. Küçük bardağı kavradım ve bir dikişte içtim. 'Yavaş ol Clem. Daha yeni başlıyoruz.' dedi ve kendi bardağından küçük bir yudum aldı ardından sinsice gülümsedi ve bardağı kafasına dikti. Arabanın kapısına dayandım ve bacaklarımı yukarı kaldırıp Cinna'ın dizlerinin üzerine koydum. Bana kaşlarını çatarak baktı ama bacaklarımı geri itmedi. Bir bardak daha viski doldurdu ve onu da beraber kafaya diktik. 'Hogwarts'tan uzak daha neler yaptın bakalım?' dedi içkiden dolayı boğuklaşan sesi ile. Kafamı sağ sola salladım ve 'Hiç.' dedim. Gerçekten de Londra'da yapılacak pek bir şey bulamamıştım. Annem ile beraber birkaç özel partiye katılmıştık ama büyüden uzak olmak hiç güzel değildi ve aslında acı verici olduğu da bir gerçekti. Hatta asam ile birkaç dakika öylece bakıştığım dahi oluyordu. Cinna şişeyi kafasına dikti eğer kolum ile onu dürtüklemeseydim belki de tüm içkiyi bitirecekti. 'Hey bu kaymak birası değil Cinna!' diye sesimi hafifçe yükselttim. Sinsice gülümsedi ve bilindik kedi mırlamasını andıran ses tonu ile konuşmaya başladı. 'İçki içkidir ve-' aniden hıçkırdı ve sözünü tamamlayamadı. Parmaklarının arasında tuttuğu küçük bardakta arabanın zeminini boyladı ve paramparça oldu. 'Lanet olsun.' Cam parçalarından birinin ayağına geldiğini düşünerek doğruldum ama diz altı siyah ve uzun topuklu bir çizme giriyordu. 'Önemli değil. Asalar kırılan bardaklar içindir.' dedim ve deri ceketinin altında ki asayı kaptım ve büyülü sözleri söyledim. Bardağın parçaları titredi ve birkaç saniye sonra yeniden bir bütün haline geldi. 'Ta-Taa!' dedim ve kıkırdadım ardından bende hıçkırdım. 'Lanet olsun neden bu kadar hızlı etkilendik?' dedim ve dudaklarımdan bir hıçkığın daha çıkmasına engel oldum. 'Bilmiyorum. Sanırım abimin büyülü içkilerinden birini getirmiş olmalıyım.' Cinna'ın abisi Alex son derece yakışıklı bir adamdı. Çenesine kadar uzanan siyah saçları -mmm-, güçlü ve çekici bir yüzü, kasları... Her neyse. Alex bir yıl önce Hogwarts'tan mezun olmuştu. Yani aramızda öyle bir fark olduğu söylenemezdi. -Doğruyu söylemek gerekirse Alex'e o kadar hayrandım ki bekaretimi ona vermiştim. Ama Cinna dahi bilmiyor.- Alex büyüler konusunda umursamaz davranan ve daha sonra fark ettiğim bir şekilde kafası sadece kızlara ve ilişkilere dayalı biriydi. Özel büyüler (!) yardımıyla içkileri büyüler ve kızların hemen sarhoş olmasını sağlardı ve istediklerini onlara yapardı, yaptırırdı.

Gözlerimi devirdim ve Cinna'ya gücümü yettiği kadar sert bir ses tonu ile hakaret ettim. 'Lanet olsun. Şimdi tüm gece boyunca Alex'in o herşeyi yaptığı ve yaptırdığı kızla gibi sızacağız ve bu gecenin eğlencesini de ertesi gün bir miktar dahi hatırlamayacağız. Hoş nasıl bir eğlence ki arabanın içinde sıkışık bir şekilde oturuyoruz ve şişman adam hala bizim gözetliyor.' dedim. Cinna içkinin dibini görmeye çalışarak gözünü şişenin ucuna götürmüştü. Ardından siyah saçlı kafasını kaldırdı. 'Biz nasıl cadıyız?' dedi. Sesinde ki alaycılığı anlayabilmiştim. Bacaklarımı Cinna'ın dizlerinin üzerinden çektim ve altımda toplayıp ona doğru baktım. 'Alex bu içkilerin süresi konusunda sana herhangi bir şey söylemiş miydi?' dedim sert olmaya çalışarak. Kafasını hayır anlamında sağa ve sola sallamıştı ve şişeyi de camsız pencereden dışarıya doğru savurdu. Şişe toprağa sertçe çarptı ve paramparça oldu. Hafifçe elimi alnıma vurdum. 'Kendimize hakim oluruz yeter.' dedim. Cinna'da kafasını arabanın kenarına dayadı ve gökyüzüne dayadı. 'Güneş neredeyse yarım sonra batar. dedi. Bende 'Ama sıcaklığı neredeyse öğlen ateşi gibi.' dedim. Bende arabanın kenarına dayandım. Daha fazla irademe engel olamayarak kapanmaya yüz tutan gözlerimi kapattım.

'Hey Cle?' Cinna'ın belirtin mırlayan sesi kulağımda yankılanmıştı adeta. Gözlerimi kırpıştırdım ve etrafa baktım. Gökyüzünü karanlığa gömülmüştü ve hafif bir rüzgar esiyordu. Cinna neredeyse vücuduma yapışmış bir vaziyette kulağıma eğilmişti ve ismimi söylüyordu. Kurumuş dudaklarımı araladım ve 'Ne var Cinna?' dedim. Sesinde ki kedilik devam ediyordu. 'İçkinin etkisi geçti sanırım ve güneş aniden ortadan kaybolmuş.'dedi ve kıkırdadı. Dudaklarımdan küfürler savurarak doğruldum ve koltuğa doğru bir biçimde oturdum. Cinna botlarını çıkarmıştı ve bacaklarını altına toplamıştı. Deri ceketini de ön koltuğa koymuştu. Saçlarını da kafasının tepesinde kocaman bir kulu gibi topuz halinde toplamıştı. Bende bileğimde ki siyah toka ile dağınık kahverengi saçlarımı topuz yaptım ve ayaklarımda ki kısa krem rengi ayakkabıları çıkardım. Ardından kolumu arkaya dayayıp Cinna'ya baktım. Havanın kararması ile beraber sanki geceye ait bir tanrıça gibiydi. Gri-mavi gözleri farklı bir parıltı saçıyordu. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim ve dağınık bir kaç saç tutamını da tutup topuza dahil ettim. Dışarıya baktığımda mezarlığın girişinde şişman adam eski bir sandalye çekmiş ağzında sigarası ile oturmaktaydı. Tepede sarı sokak lambalarından biri parlıyordu ve kesik bir jazz müziği duyuluyordu. Adam mezarlığın önünden geçen birkaç erkek ile laf dalaşı yapıyor, geçen kadınları ile süzüyordu. Hatta küçük erkek çocuklardan biri sokağın karanlığına ortaya çıkıp ona yapışkan bir kağıt tutamı atana kadar sükunet devam etti. Şişman adam hızla oturduğu yerden kalktı ve çocuğun peşinden koşmaya başladı. Yeniden yüzümü Cinna'ya döndüğümde beni izliyordu. Dudakları aralandı ve kısık bir şekilde 'Hogwarts'ı özledim.'dedi. Aramızda duran beyaz elini kavradım ve kafamı evet anlamında salladım. Hogwarts aslında kabul etmesek ve orada aykırı tarzda şeyler yapıyor dahi olsak da bize aitti ve bizim yuvamızdı. Aileme ait ev artık bana çok uzak görünüyordu. Geniş malikanenin beyaz portreler ile dolu duvarları bana boşluğu andırıyordu. Cinna yavaşça bana doğru yaklaştı ve kısık sesle konuşmaya başladı. 'Okul kapanmadan olanları hatırlıyorsun değil mi?' Evet. Tabi ki hatırlıyordum. Okulun kapanmasına birkaç kısa hafta kalmıştı. Cinna daha birinci sınıf öğrenci olan bir kıza taciz girişiminde bulunmuştu. Aslında o küçük f***** kızında yargıladığı bir davranış değildi ama okulda ki birçok kızdan -Slytherin kızları başta- yargılandı. Hogwarts'ta pek konuşulan hatta hiç konuşulmayan bir konuydu cinsel tercihler. Her kız bir erkek ile çıkar onunla işi pişirir veya bir erkek bir kızla çıkar onunla işi pişirir ama bir gay -mesela bir yıl önce de Gerarld olayı gerçekleşmişti. Sevdiği çocuğa aşkını ilan eden gay çocuk olarak bir yıl boyunca konuşulmuştu sonuç Gerarld ortadan kayboldu ve ailesinden de haber alınamadı. Utancından dolayı herkesten kaçtığı anlaşılıyordu. Cinna'nın olayı ise ulu orta bir yerde dahi olmamıştı. Aslında Cinna'ın bu durumunu da birkaç yıl önce fark etmiştim. Okulda çoğunlukla erkekler ile takılan bir kızdı ve erkeklerin diğer kızla ile olan ilişkilerini dinlerdi. Tabi erkeklerle de beraber oluyordu ama orada bir yerde Cinna'ın erkeklerden zevk almadığını anlayabiliyordum. Tabi bu benim sorunum değildi ama Cinna çocukluk arkadaşımdı ve aramızda garip bir bağ vardı. Sonuç olarak o birinci sınıf kız öğrenci ile sadece konuşuyordu -aslında kızın saçlarına dokunmuştu ve kıza oldukça yakın olduğunu da söylüyorlar- ve okulda bomba etkisi yarattı. Gerarld sonra bir gay vakası daha diyerek son haftaya kadar konuşuldu. Tabi at adam ile yaptığım mücadele girişimi bu olayın unutulmasını sağlamıştı.

'Bak o konu unutuldu bu kadar üzülmene gerek yok.'dedim. Diğer eli ile elimi kavradı. 'Bak bunu inkar etmeyeceğim. Evet kızlardan hoşlanıyor olabilirim ama... O kıza elimi bile sürmedim. Yani evet. Saçına dokundum. Yakın durdum. Ama amacım bu değildi.' dedi histerik bir tonda. 'Bu senin seçimin kimsenin yargılamasına gerek yok ve yargılayanları da takma. Hem Daniele'nin olayı da fazla yankı uyandırmadı ama herkes biliyor ki o Hufflepuff'lı kız oda arkadaşı ile -ki o da bir kızdı- bir şeyler yaşadı. Aslında Daniele'nin olayı tam olarak bu değildi ama Cinna'ın durumunu güçlendirmek istiyordum. Hem Cinna'ı seviyordum. Bunu kendime de itiraf edemesem de Cinna'ın mükemmel olduğunu görebiliyordum. Uzun dalgalı siyah saçlar, uzun bir boy ve kıvrımlı vücut hatları. Gri-mavi gözleri, ince ve fazla dolgun olmayan dudakları... Son derece çekiciydi. Hem erkeklerin hoşuna gidiyordu ve Hogwarts'ta ki tüm binalarda olan erkekler Cinna ile birlikte olmak için canlarını verirlerdi. Aslında anlam veremediğim bir şekilde ondan hoşlandığımı fark ettim. Çocukluğumdan beri etrafımdaydı, Hogwarts'ta benimle beraberdi. Kendime hakim olamayarak ona doğru yaklaştım, gözlerinde ki parıltıyı fark etmiştim ama ürkek ve korkan duyguların akışını da görebilmiştim. Dudaklarımını, Cinna'ın dudaklarına bastırdım. Anlık bir his. Ama kalbimin atışını fark etmiştim. Aniden geri çekildi. 'Cle?' dedi. Ardından hızla deri ceketini ve botlarını alıp arabadan dışarı fırladı. Şimdi farkına varamıyordum ama daha sonra onu kaybettiğimi fark ettim. Bu Cinna'ı son görüşüm oldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Araba Mezarlığı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-