AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Claudia Hebron.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Claudia Hebron

Claudia Hebron

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 38

Claudia Hebron. Empty
MesajKonu: Claudia Hebron.   Claudia Hebron. EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 1:17 am

Ad-Soyad: Claudia Hebron.

Seçilmek istediğiniz bina: Slytherin.

Sınıf: VI.

Kan Durumu: Safkan.

Karakteriniz ve Geçmişi: Clauida, dünyaya gözlerini 25 Ekim tarihinde açmış olup ailesi ile birlikte 6 yaşına kadar İspanya'da yaşamıştır. Daha sonra İngiltere'ye yerleşip Hogwarts'da eğitim görmeye başlamıştır. Ailesi zengin sayılabilecek düzeydedir ve şımartılarak büyütülmüştür. İnsanları aşağılayıp hor görmek onun için bir yaşam tarzıdır. Çoğunlukla yalnızca kendini düşünür, başına buyruktur, hırslıdır ve lafını asla esirgemez.

Güçlü ve Zayıf Yönleri: Kötü bir olay karşısında paniğe kapılmaz, olayları serinkanlılıkla karşılar. Ayrıca güçlü zekası da ona sunulmuş bir lütuftur.

Çok öfkelendiğinde düşünmeden verdiği ani kararlar sonradan pişmanlık duymasına yol açabilir.



Görünüm: Orta boy, hafif dalgalı siyah saçlara ve yeşil gözlere sahiptir. Zayıftır ve uzun olduğu da söylenebilir.


Örnek Roleplay:
Seçtiğiniz durum: Durum 1.

"Sence de artık biraz ortalığı karıştırmanın vakti gelmedi mi?" diye sordu Arthur sabırsızca. Bu onun için bir alışkanlık gibi olmuştu artık, ortalığı birbirine katmadan birkaç gün bekleyemiyordu. Gerçi benim için de geçerliydi bu. Zaten içimde olan kurallara karşı gelme isteği ve bunun verdiği haz, bir de Arthur'un sabırsızlığı ve hevesiyle birleşince ortaya oldukça yaratıcı şeyler çıkabiliyordu. Her ne kadar bu yaratıcı fikirler okul yönetiminin hoşuna gitmese de. Aslında Arthur ile bunu umursamayı bırakalı çok olmuştu. Eskiden yaptığımız her taşkınlığın izlerini temizler, bizim yaptığımızın anlaşılmaması için elimizden geleni yapardık. Şimdiyse bunun için özel bir çaba harcadığımız söylenemezdi. Yine de yaptıklarımızı öğretmenlerin gözüne sokmamaya çalışırdık tabii.

Her zamanki çarpık ve sinsi gülümsememle Arthur'a döndüm ve "Geldi de geçiyor bile." dedim. Zaten benden böyle bir cevap bekleyen Arthur şaşırmamış, memnuniyetle gülümsememe aynı sinsilikle karşılık vermekle yetinmişti.

"Ne öneriyorsun?" diye sordu. Gözlerini kısmıştı, kim bilir kafasında ne türlü planlar dönüyordu. "Bence bu sefer işimizi birinci sınıflardan birine yaptırabiliriz. Hem daha az riskli, hem de Slytherin'in gelecek neslinin potansiyelini öğrenmek için bir fırsat." dedim. Fikrin çekiciliği, şimdiden beni heyecanlandırmaya yetmişti. "Güzel." dedi Arthur hafif düşünceli bir şekilde. "Ancak bu iş için gönüllü birini nereden bulacağız?" diye sordu ardından. Arthur'a onu ayıplarmışçasına baktım ve "Arthur, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun. Lütfen standartlarımızı bilmiyormuşsun gibi konuşma. Tabii ki de gönüllü biriniz bulmayacağız. Kurbanımızı biz seçeceğiz. Eminim ki hiçbir birinci sınıf öğrencisi Slyherin'in iki belalı öğrencisinden gelen bir teklifi geri çeviremeyecektir." dedim imalı bir tonla. "Birden bu fikre daha fazla ısındım." dedi Arthur, sabırsızlığı gözle görülür bir biçimde artmıştı şimdi. Ancak tek bir sorunumuz vardı, saat ilerlemişti ve Slytherinlilerin çoğu şu anda derin uykudaydılar. Ortak salonda birkaç altıncı sınıf öğrencisi ve bizim dışımızda kimse yoktu. Tam Arthur ile hevesimizin kursağımızda kalacağından emin olmuştuk ki ortak salona birinci sınıflardan bir erkek öğrenci girdi. Bu da Arthur'la manalı bir şekilde bakışmamıza neden oldu. Anlaşılan çocuk masalardan birinin üstünde birkaç kağıt parçası unutmuş ve onları almaya gelmişti. Gerçekten çok şanssız bir çocukmuş. diye geçirdim içimden acımasızca. Ardından da vakit kaybetmeden masanın yanına gittim ve çocuk kağıtlarını toplayamadan kağıtların üstüne sertçe elimi koydum. "Hey, bu acele de ne Charlie?" diye sordum masumane bir ses tonuyla. O sırada çocuğun adını kısık sesle "Aslında Charles." diye düzeltmesini duymazdan gelmek benim için hiç zor olmamıştı. Arkamda "Bugün şanslı günündesin, çocuk." diyen Arthur'un sesini işittim. "Senden küçük(!) bir şey yapmanı isteyeceğiz." diye ekledi. Sesi kulağa oldukça yumuşak geliyordu ve bunu bilerek yaptığından adım gibi emindim. Çocuk biraz ürkmüş görünüyordu ve bizimle karşı karşıya olduğu düşünülürse bu normaldi. "Anlayamadım?" dedi yine kısık bir sesle. Ben masadaki kağıtları cebime tıkıştırırken Arthur çocuğu omzundan tuttu ve "Aslında çok basit. Senden sadece birine küçük bir şaka yapmanı isteyeceğiz." dedi. Çocuğun şaşkın ve ürkmüş bakışlarına katkıda bulunmak için "Tek yapman gereken Profesör Celia'nın kitaplarını birkaç uğursuz büyüyle süslemek." dedim. Tahmin ettiğim gibi, çocuğun gözleri daha da büyümüştü şimdi. Arthur çocuktaki bu değişimi kasten yanlış yorumlayarak "Sakın korkma." dedi. "Sana birkaç uğursuzluk büyüsü öğretmekten çekinmem." Sonra da söylediğini yapmak üzere çocuğu ortak salonun kuytu köşelerinden birine götürdü. Ben de bu sırada okulun bekçisi Ricimar'ın ortalıkta gezinip gezinmediğini kontrol ediyordum. Aslına bakılırsa çocuğun yakalanması umrumda değildi ama yakalandıktan sonra bizi ispiyonlama ihtimalini göz ardı edemezdim.

Arthur'un hevesle "Eveet, biz hazırız." dediğini duyduğum an koridoru kontrol etmeyi bıraktım ve ben de aynı hevesle çocuğa dönerek "Ne yapacağını iyice anladın, değil mi?" diye sordum. Çocuk başta kararsız görünse de bakışlarım onu ikna etmeye yetmiş gibi görünüyordu. Hızlıca başını salladı ve Arthur'un onu biraz sertçe itmesiyle koridora çıkıp yavaş ve temkinli adımlarla Profesör Celia'nın ofisine doğru yürümeye başladı. Bitkaç dakika sonra da gözden kaybolmuştu. "Sence yakalanır mı?" diye sordu Arthur birden. Sesinde endişe değil, sadece merak vardı. "Biraz beceri örneği gösterip yakalanmaması kendi menfaatine olur. Aksi halde bizden çekeceği var." dedim kendimden emin bir edayla.

Aradan yarım saat geçtiğinde artık çocuğun yakalanıp cezaya kaldığından hemen hemen emindik ve çocuğu gönderdikten sonra oynamaya başladığımız satrancı bırakıp yatakhanelere çekilmeye karar vermiştik. Satrancı henüz toplamıştık ki, kapı hafifçe aralandı ve içeriye birinci sınıf öğrencisi olan çocuk girdi. "Eee?" diye sordu Arthur alaycı bir tonda. "Başarabildin mi bari?" Çocuğun bir şey demesine kalmadan kapı yeniden aralandı ve kapının kenarında Ricimar'ın o itici ve kirli suratı belirdi. "Maalesef ortalığı karıştırması için gönderdiğiniz şu çelimsiz çocuk başarısız oldu. Onu yakaladım." dedi. Son cümledeki ses tonundan kendiyle gurur duyduğu seziliyordu. "Ve bu da size ormanda geçirilecek bir cezaya patlayacak. Siz cezalara alışıksınız gerçi." diye ekledi sinir bozucu bir şekilde. "Aman ne hoş(!) diye mırıldandım Arthur'a doğru. "Küçük arkadaşımız hemen ötmüş." "Bir şey mi dediniz Bayan Hebron?" diye sordu Ricimar pis bir gülümsemeyle. "Ah, hayır. Sadece bundan sonra hayatı zindana dönecek olanlar için üzülüyorum." dedim sevecan bir biçimde gülümseyerek. Bunu söylerken birinci sınıf öğrencisine tehdit dolu bir bakış göndermeyi ihmal etmemiştim. Çocuk artık iyice sinmişti ve bu sözümden sonra bir daha asla mutlu olamayacakmış gibi bir ifade oluşmuştu yüzünde. Amacım da bunu sağlamaktı zaten.

Yine Arthur, ben ve Ricimar'dık. Her zamanki kadro. Hogwarts'ın sıcak koridorlarından dondurucu bahçesine doğru yürüyorduk. Yasak Orman'da geçirilecek bir cezaya katlanabilirdim. İlk defa yaşayacağım bir şey değildi. Hatta o çocuktan intikam almanın türlü yollarını planlayabileceğim bir yer olarak bile düşünülebilirdi Yasak Orman. Sonuçta orada yapacak fazla bir şeyim olmayacaktı. Tabii Ricimar'ın öğrencileri güya ürkütmek için anlattığı, o kendince korkunç hikayeleri dinlemek istemiyorsam. Ve ben bunu yapmak istemediğimden emindim.

Cezamız üzerinden henüz on beş dakika geçmişti ve Arthur'un da en az benim kadar sıkıldığını görebiliyordum. Tahmin edilmesi hiç de zor olmayan bir şekilde, Ricimar yine o bilindik, artık kimseyi korkutmayan eski hikayelerini anlatıyordu ve şu an aramızda onu doğru dürüst dinleyen kimse yoktu. Bunun birazcık bile farkında olmayan Ricimar hikayesini bitirdikten sonra ayaklandı ve yine o her zamanki numarasına başvurdu. Öğrencileri, Yasak Orman'da anlattığı hikayelerin de etkisiyle korkmaları için yalnız bırakmak ve bunun için de pelerin getirme bahanesini kullanmak.

Ricimar'ın gitmesi aslında bizim için daha iyi olmuştu, en azından şimdi Arthur ile daha rahat sohbet edebilirdik. Ben tam Arthur'a bugünkü çuvallamamız hakkında bazı cümleler yöneltecektim ki onun ormana adeta büyülenmiş gibi bakmakta olduğunu gördüm. "Niye öyle bakıyorsun, Arthur? Bir sorun mu var?" diye sordum merakla. Arthur ise "Bunu daha önce neden düşünemedim sanki?" dedi biraz kızgınlıkla. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi ve benim "Neyi?" diye sormama aldırmadan ormana doğru koşmaya başladı. Bu, beni biraz şaşırtmıştı fakat bu davranışını açıklamak fazla zor değildi. Arthur henüz maceraya doymamıştı ve Yasak Orman'ın derinliklerini keşfetmeye can atıyordu. Bu durumda onu yalnız bırakamazdım. O, benim güvendiğim nadir dostlarımdan biriydi. Bu düşüncelerle birlikte temkinli adımlarla ormanın içine doğru yürümeye başladım. Karşıma neler çıkacağından emin değildim. Fakat bir süredir yürüyor olmama rağmen halen Arthur'a rastlayamamıştım. Artık ona seslenmeyi düşünüyordum ki Arthur'un "Bırak beni seni pis yaratık!" diye bağırdığını duydum. Ardından da toynak sesleri. Bunun tek bir açıklaması olabilirdi. Arthur şu an bir at adam ile karşı karşıyaydı ve Arthur'un bu sözlerinden sonra at adamın ona merhamet göstereceğini hiç sanmıyordum.

"Bu ne cürret!" diye bağırıyordu daha önce hiç doymadığım tok bir ses. "Şu ukala büyücüye de bak sen. Önce anlaşmayı bozup topraklarımıza giriyor, sonra da bana hakaretler savuruyor. Bakalım biraz sonra da aynı cürrete sahip olabilecek misin?" Bu sözleri duyar duymaz önümdeki çalıları ellerimle araladım ve Arthur'un, at adamın ellerinde çaresizce kıvrandığını gördüm. Öğrendiğim büyülerin hepsi -özellikle uğursuz olanları- bir saniye içinde beynime nüfuz etti. Ve mucizevi bir şekilde, şimdi yapacağım büyüyü biliyordum.

At adam beni fark ettiğinde onun için artık çok geçti çünkü ben çoktan asamı çıkartmıştım ve sihirli sözü söyledim. "Levicorpus." Sonra da tüm içtenliğimle işe yaramasını umdum. Neyse ki işler yolunda gitti ve at adam birden görünmez ipin etkisiyle havaya yükselmeye başladı. Bu sırada Arthur'u serbest bırakmak durumunda kalmıştı tabii. Arthur kısa bir süre zarfında olanları anlamaya çalışırken ona yardım etmek amacıyla "Hey Arthur, buradayım!" diye seslendim. Sonunda beni fark eden Arthur, oldukça rahatlamış görünüyordu. "Ah, şey, ben... teşekkü-" diye gevelemeye başladı. Onun teşekkür etmeye alışık olmadığını bildiğimden "Lafı bile olmaz." diyerek geçiştirdim söylediklerini. Sonra da yaptığım büyünün etkisinin fazla uzun sürmeyeceğini tahmin ettiğimden ekledim. "Şimdi eğer at adamın bizi yeniden ele geçirmesini istemiyorsan hemen gidelim buradan." Aceleyle başını sallayan Arthur koşar adımlarla yanıma geldi ve birlikte hızlıca geldiğimiz yoldan Hogwarts'a doğru koşmaya başladık. Yasak Orman'dan çıkışım, girişimden çok daha hızlı olmuştu. Sonunda güvenli bölgeye vardığımızda ikimiz de ter içindeydik ve Ricimar hala ortalıklarda yoktu.

"Bunu kimsenin bilmesine gerek yok, değil mi Claudia?" diye sordu Arthur. Sesini alaycı tonda tutmak istemiş, lakin içindeki hafif endişeyi gizleyememişti. "Bir kızın seni kurtardığını kimsenin bilmesini istemiyorsun yani." dedim ona imalı bir şekilde bakarak. "Ben sadece itibarımı korumak istiyorum." dedi Arthur. Sesindeki alaycı ton daha belirgin haldeydi şimdi. "Ne kötü. Oysaki bu hikaye Ricimar'ın saçma korkunç öykülerini daha gerçekçi kılabilirdi. Gerçekten de Ricimar'a bu iyiliği yapmak istemiyor musun?" dedim ve dudak büktüm. Sonra da Arthur'un yüzündeki anlaşılmaz ifadeyi silmek için "Merak etme." dedim. Sesim bu kez gerçekten güven veriyordu. "Bu küçük maceramızdan kimseye bahsetmeyeceğimden emin olabilirsin." Arthur bu cevabım üzerine tamamen rahatlamış görünüyordu artık. Kolunu omzuma attı ve "İşte benim kızım!" dedi neşeyle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Seçmen Şapka
Dungeon Master
Dungeon Master
Seçmen Şapka

RP Yaşı : Aranızda "Hogwarts: Bir Tarih" okuyan kimse yok mu?
Mesaj Sayısı : 152

Claudia Hebron. Empty
MesajKonu: Geri: Claudia Hebron.   Claudia Hebron. EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 12:33 pm

Slytherin VI. Sınıf!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Claudia Hebron.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» Claudia.
» claudia.
» Angela || Claudia

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp Dışı :: ...-