[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Evelyn Holly Pansy Luis Magmow Francisco Auésten

Holly, yaz kampından oldukça sıkılmıştı. Zaten Francisco'yla aralarından geçen olaydan sonra onu düşünmeden edemiyordu. Kafa dağıtmalıydı. " Domuz Kafası'na gideyim. " diye düşündü. Saate baktı, 19.22. Üstüne giymek için dolabına bakındı. Mat siyah, sade, kısa bir gece elbisesi buldu. Altına da yine mat siyah platformlarını giydi. Telefonuna baktı, mesaj ya da cevapsız çağrı yoktu. " Aman ne harika. " diye düşündü. Minik bir el çantası aldı, içine telefonunu, birkaç makyaj malzemesini ve ufak bir aynayı koydu. Saçlarını düzeltti, hafif bir makyaj yaptı, çantasını eline aldı ve odadan çıktı. Güzellik için zamanı yoktu, acilen aklını başka şeylere yönlendirmeliydi. Canı çok sıkkındı. Evelyn Holly Pansy'nin bir erkek için üzüleceğini kim bilebilirdi ki?

--Domuz Kafası'na geldikten sonra--

İçeri girdiğinde, bir anda herkes ona baktı. İki kaşı havaya kalktı. Umursamazca bara doğru ilerledi. Barmene baktı, " Bir bira lütfen. " dedi. Çantasını önüne koydu ve tekrar telefonunu çıkardı. Muggle işi olan bu aletten nefret ediyordu, ama belki Fran ona ulaşmaya çalışır diye gözü sürekli ordaydı. " Lanet olsun, Fran'i aklından çıkart. " diye komut verdi kendi kendine. Aynayı çıkartıp kendine baktı. Tanrı'm, gerçekten güzeldi. Şuan bardaki adamların %95'ini tavlayabilirdi. Eski Holly olmalıydı, buna mecburdu. Barmen, birasını getirip önüne koydu ve gülümsedi. Holly de soğukça gülümsedi ona, kibarlıktan dolayı. Birasını yudumlarken, Domuz Kafası'nın kapı sesini duydu. Kafasını çevirdiğinde sarışın, mavi gözlü, kirli sakallı ve inanılmaz derecede çekici bir adam içeri girdi. Kimseye bakmadan sessizce Holly'nin yanına oturdu. İpeksi bir sesle, " Bir ateş viskisi lütfen. " dedi. Holly, usulca adama bakıp yüzünü incelemeye başladı. Kusursuzdu sanki. Tatlı bir sesle, " Merhaba. " dedi adama.

Güneş yeni batmıştı. Sokaklarda rahatça dolaşabiliyordu, Hosmeade köyüne doğru ormanların içinden müthiş bir hızla geçti. Daha yeni beslenmişti. Domuz kafası'na doğru yürüdü ve kapıyı açtı. Kapının üzerinde bir çan vardı. Girer girmez tek gördüğü barda ki şu harika hatun. Onun yanına doğru ilerledi ve oturdu. " Bir ateş viskisi lütfen. " dedi. Ateşviskisi'ne bayılırdı. " Merhaba. " dedi karşısındaki kız güzel sesi ile. "Merhaba. Luis" dedi ve elini uzattı. Her zaman ki gibi heyecansızdı. Soğuk ve heyecansız... Kız da elini uzattı ve "Holly-Holly Pansy" dedi. 'Holly' diye düşündü Luis. Bu isme bayılmıştı. Gülümsedi ve Ateşviskisini yudumladı, aslında yarısını dikmişti bile ama eskisi gibi değildi tadı. Dönüştüğünden beri hiçbir şey'in tadı eskisi gibi değildi. Aşk hariç, aşk hissi hiç değişmiyordu.. Gözleri ile kızı süzdü; siyah, sade, kısa bir gece elbisesi giymişti. Luis ise; renkli, çizgili ve çok hoş duran bir gömlek ve altına da uzun, siyah, bol paça, üstünde çizikler olan, bir pantolon. Kıza baktı ve gülümseyerek "Öğrenci misin?, Kaç yaşındasın?" dedi.

" Merhaba, Luis. " diyerek elini uzattı adam. Duygusuz ve soğuk gibiydi sanki. Bu tavrı Holl'u rahatsız etmişti, o yüzden kekeleyerek, " Holly-Holly Pansy. " dedi. Luis, gülümseyip ateşviskisini yudumladı. Yudumlamak da denmezdi pek, resmen dikmiş ve yarısına kadar içmişti. Holly, nihayet gözlerini adamın yüzünden ayırmayı başararak kıyafetlerine baktı. Hoş, renkli bir gömlek, altına da uzun, siyah ve çiziklerle dolu bir pantolon. " Seksi. " diye düşündü Holly.

Luis, Holl'e bakıp gülümseyerek " Öğrenci misin? Kaç yaşındasın? " dedi. Holl, duraksadı. İlk önce Luis'in yaşını tahmin etmeye çalıştı. 18-19 civarı gibiydi, ancak yaşına göre çok fazla şey görüp geçirmiş biri gibiydi. " Evet, öğrenciyim. Hogwarts, Ravenclaw V. sınıf öğrencisi. " dedi ve seksi bir bakış attı. " Peki sen? Sen kaç yaşındasın? " dedi merakla.

Biraz duraksadıktan sonra " Evet, öğrenciyim. Hogwarts, Ravenclaw V. sınıf öğrencisi." ardından Luis'i donduracak seksi bir bakış attı "Peki sen? Sen kaç yaşındasın? ". dedi. Bir an anılara daldı o da Ravenclaw mezunu idi. "On sekiz. Ben de Ravenclaw mezunuyum." dedi. Sanırım söyleme zamanı gelmişti, "Bak. Sen de istersen biraz takıla biliriz" dedi. Normalde bu yaşta bir kızlarla takılmazdı ama Holly'nin karşı konulamaz bir cazibesi ve olgunluğu vardı. güldü ve ve Ateşviskisini bitirdi. "Pardon- Bir tane daha ateşviskisi daha lütfen" dedi barmen bardakları değiştirirken Holly'e baktı ve cevabını bekledi. Ah şu güzel kızlar en büyük zaafıydı Luis'in.

Biraz eğlenmeye ihtiyacı vardı. Holly ile aralarında olanlardan sonra kafasını kurcalayan düşünceler vardı ve hepsi cevapsızdı. Hardal renginde bir pantolon ve beyaz tişört giydi. Siyah, ince bir fuları boynuna dolayıp hızla çıktı. Kafa dağıtması için içkiye ihtiyacı vardı ve bunu giderebilecek tek yer Domuz kafasıydı. Aklı karışıktı ve ne yapacağını bilmiyordu. Dikkati dağınıktı ve bakışları anlamını yitirmişti. Kabul ediyordu, onu seviyordu. Ama ikisinin de hep arayışta olması onlara zarar veriyordu. Şimdi bu yüzden bu durumdaydılar ya. Ne ayrı ne de birlikte yapabiliyorlardı. Boşver diye frenledi kendini. Düşünmesi gereken başka bir şeyler bulmalıydı. Ama ne?

Kapıyı hızla eli ile ittirdiğinde kapının eşiğinde asılı olan çanın sesi duyulmuştu. Hızla bir masaya geçti. Barmene işaret etti. " Ateş viskisi " diye bağırmak zorunda kaldı. Ortam her zamanki gibi gürültülüydü. Önüne gelen içkiden birkaç yudum aldı. Genzini yanması geçtikten sonra etrafına bakındı. Tanıdık bir yüz...Holly. Ne güzel! Yanında ise biri vardı. Tanıdık değildi ve aksine onu hiç bu çevrede görmemişti bile. Bana ne ki? Biz ayrıldık diye geçirdi içinden ama pek de inandırıcı değildi. İçten içe ne konuştuklarını, ne yapacaklarını merakla izliyordu. Arada Holly'e kayan gözlerine engel olmak istese de o kadar güzeldi ki. İçkisine bakıp fondip yaptı. Bardağını alıp bara doğru gitti. " Bir tane daha" Gözlerini Holly'e doğru çevirdiğinde gülümsedi. Barmen " Yavaş ol dostum." derken içkisini uzattı Francisco'ya ve gülümsedi. Fran ise daha gülümsedi. Buraya sık gelip gittiğinde bir dostluk oluşmuştu aralarında barmen ile. " Başka sefere dostum " derken Holly'e doğru çekildiğini hissetti. Ayaklarını onu oraya götürüyordu. Yanlarına geldiğinde toparlanması gerektiğini düşünerek eski tavrına geri dönme çabasındaydı. " Selam Holly. Seni burada görmek ne hoş." derken elini omzuna atmıştı. Kim bu çizgili çocuk? diye düşünürken sert bir bakış attı ona. Kıskanmıyordu. En azından şimdilik ama ilerleyen vakit ne gösterir bilinmezdi. Sadece yanında kendisinden başka birilerini görmeye alışkın değildi o kadar.

" On sekiz. Ben de Ravenclaw mezunuyum. Bak. Sen de istersen biraz takılabiliriz. " dedi Luis ve Holl gülümsedi. " İşte kafa dağıtma zamanı. " diye düşündü. Luis, ateş viskisini bitirip " Pardon, bir tane daha ateş viskisi lütfen. " dedi ve Holl'e baktı, bir cevap bekliyordu. Holly, " Ah ta- " dedi ve duraksadı. Gözleri kapıya takılmıştı, içeri giren kişi Francisco muydu yoksa hayal gücü ona bir oyun mu oynuyordu. Fran, onu görmeden bir masaya geçip " Ateş viskisi. " diye bağırdı. İçkisinden birkaç yudum alırken Holl'le göz göze geldiler. Holly, Francisco'nun onun yanına geleceğini tahmin ediyordu. Ve tahmini doğru çıktı. Ateş viskisi bardağını alıp Luis ve Holl'un bulunduğu tarafa doğru geliyordu. Fran, Holly'e gülümsedi. Holl de ona bakarak şeytani bakışlarından birini atıp gülümsedi. Luis'e bakıp sözünü tamamladı. " Evet. Bence de takılmalıyız. " deyip göz kırptı. Ardından da minik bir kahkaha. Fran, onların yanına gelmiş, barmenle bir şeyler konuşmuşlardı, Holly ne konuştuklarını duyamamıştı. Barmene bakıp, " Bir ateş viskisi. " dedi ve Fran'a baktı tekrar. " Selam Holly. Seni burada görmek ne hoş. " dedi Francisco ve elini omzuna attı. Sahiplenici bir tavır takınıyordu. Luis'e sert bir bakış attı. Holly, Fran'a bakıp, " Selam tatlım. Seni de öyle. Ah seni Luis'le tanıştırayım. Takılıyoruz, bilirsin işte. " deyip masum gibi görünen ama aslında çok derin anlamlar ifade edecek şekilde gülümsedi ona. " İntikam zamanı. " diye düşündü Holl.

Holly, "ah ta-" derken durdu. içeri birisi girmişti. Ona bakıyordu. Gelen çocuk "Ateş viskisi." diye bağırdı. İçkisinden birkaç yudum aldı ve Holly ile bakıştı. Çocuk oturduğu yerden kalktı ve yanlarına doğru gelmeye başladı. Holly'e gülümsedi. Holl de ona bakıp gülümsedi. Ardından Luis'e bakarak sözünü tamamladı. "Evet. Bence de takılmalıyız." deyip göz kırptı. Ardından da minik bir kahkaha attılar. Çocuk , onların yanına gelip, barmenle bir şeyler konuşmuşlardı, Holly ne konuştuklarını duyamamış gibiydi. Ama Luis vampir olduğu için her şeyi duyuyordu. Holl ise Barmene bakıp, " Bir ateş viskisi. " dedi ve Çocuğa baktı tekrar. " Selam Holly. Seni burada görmek ne hoş. " dedi çocuk ve elini Holl'un omzuna attı. Sahiplenici bir tavır takınıyordu. Luis'e sert bir bakış attı. Luis o çocuğun kafasını ikiye ayırıp hiç kanı kalmayıncaya kadar içmek istiyordu. Holl, Çocuğa bakıp, "Selam tatlım. Seni de öyle. Ah seni Luis'le tanıştırayım. Takılıyoruz, bilirsin işte." dedi masumca ve gülümsedi. Tam o sırada 'IRON MASK' diye düşündü Luis. En sevdiği şarkı çalmaya balamıştı."Biraz dans edelim mi tatlım?" dedi Holl'e bakıp göz kırparak. En yakışıklı gözükeceği şekilde kafasını hafifçe sola oynattı. El ele tutuşup dans eden insan yığınının içine daldılar. Ama nedense Holl'un gözleri sürekli yeni gelen çocuktaydı. "Ne oluyor Holly?" diye sordu.

" Selam tatlım. Seni de öyle. Ah seni Luis'le tanıştırayım. Takılıyoruz, bilirsin işte." Ah, bilmez miydi. Lanet olsun! diye geçirdi. " Merhaba Lu! " dedi dostça görünerek ama ne kadar dostça (!) olduğunu bir Fran bilebilirdi. İçten içe öfke duyuyordu. Evet, onun ensesine yapışıp bir lanet atıp öldürmek istiyordu. Ama bir yanı da yapmayacağını itiraf ediyordu. Hala ayakta duruyordu. Gülümsedi. " Holly iyidir.En azından gecenin sonunda" deyip göz kırptı. Sonra da kendine lanet okudu. Naptığını zannediyorsun sen lanet olası! O sırada çalan Iron Mask şarkısı bile Fran'ı rahatlatamamıştı. Genelde müzik onu rahatlatırdı ama hayır, şimdi daha da gerilmesine sebep oluyordu."Biraz dans edelim mi tatlım?" Ne? Dans ve tatlım mı demişti? Hayır, Holly! Holly'e bir bakış attı. Hayır anlamında ve masumca bir bakıştı ama Holly'i tanıyordu. İntikam alacaksa sonuna kadar giderdi. İntikam soğuk yenen bir yemektir. Elele tutuşup ilerlerken Fran umursamazca başını çevirdi ve içkisini yudumladı. Sonra da dua etmeye başladı. Bir kıza ihtiyacım var. Bir kıza. Tanrım, herhangibi biri. Ama şimdilik yollamayacağını biliyordu. Etrafına bakındı. Sıkılmıştı. Tek bir kız vardı ve o da Fran'ı eğlendirebilecek bir tip değildi ama gene de şansını deneyecekti. Yavaşça yerinden kalktı. Kızı süzdü. Onu baştan yaratacağım.

Masaya hızla oturdu. "Merhaba. " Sana bir şey diyeceğim" dediğine kızın yüzündeki heyecanı sezdi. Yüzünü kızın yüzüne yaklaştırdı. "Hadi,kalk" Ayağa fırlayıp kızın elinden tuttu. Kızın mavmavi gözleri endişeyle bakıyordu. Ve kalp atışı hızlıydı,evet. Onunla gözden kaybolduklarında Domuz kafasının arka kısmındaydılar. "Napıyorsun?" diyen kızın sesi sinirliydi. Fran daha fazla dayanamayıp bağırdı. " Lanet olası çeneni kapa. Rahatlamam gerek." dediğine kız arkasını dönüp gidiyordu. Onu kaçırıyorsun. Düşün ve geri getir. " Affedersin" derken kızın kolundan tutup kendine çekmişti.

İçeri döndüklerinde kız tamamen dönüşüm geçirmişti. Sarı saçları dalgalıydı ve mavi gözleri ortaya çıkacak şekilde koyu bir makyajı vardı. Giydiği yırtık kot ve üstündeki siyah stareplez ile seksi görünüyordu. Parfümü ise çilek kokuyordu. Kokusunu içine çektiğinde rahatlamıştı. Çilek "Teşekkür ederim" diyen kız gülümsüyordu. Elini beline dolamıştı. Holly'nin bakışlarını üstünde hissediyordu. İntikam iki kişilik bir oyundur,tatlım. Gülümsedi. Kızın ilk halinin güzelliğini kapattığını biliyordu. Kız ise Fran'ı sevmişe benziyordu. Dost olabilirlerdi. Kendini kandırma Fran " Dans etmek ister misin?" diye sorduğunda kız hiç cevap vermeden elini tutmuş onu sürüklüyordu bile. Elini beline dolamıştı ve dans ediyorlardı. Gözleri büyüleyiciydi. Dansın ardında onun yanağına öpücük kondurmuştu.

Bar kısmına geçtiklerinde bir içki ısmarladı. İçkilerini karşılıklı içtiler. Fran ise hiç olmadığı kadar kendinden nefret etmişti. Elini kızın bacağına koyduğunda " Güzel olduğun kadar zekisinde " dediğinde kız iltifatlar karşısında utanıyordu ama hoşuna da gidiyor gibiydi. Holly'e baktığında bara doğru geliyorlardı. Güzel

Fran " Holly iyidir. En azından gecenin sonunda. " dedi ve göz kırptı. Holl'un ağzı açık kalmıştı. Ne diyordu bu? Ancak Fran'in de yüzünde pişman bir ifade vardı. Bunu ödeyeceksin Francisco Auésten, ancak başka bir zaman diye düşündü ve Luis " Biraz dans edelim mi tatlım? " dedi. Fran'in gözlerinin açıldığını görmüştü. " Evet! İşte başlıyoruz. " diye düşündü. Luis'e gülümseyip elinden tuttu ve ilerlediler ve dans etmeye başladılar. Holl, arada Fran'a göz atıyordu. Çaresiz gibi görünüyorken bir anda aklına parlak bir fikir gelmişti sanki. Şaşkınca Fran'a bakıyordu. Luis, rahatsız olmaya başlamış olmalıydı ki " Ne oluyor Holly? " dedi. Holly, içinden küfretti Luis'e, sonra da şirince " Hiç hayatım. " dedi. Ah, lanet olsun. Fran'i tanıyordu. O da bir kız bulacaktı, Holl de çıldıracaktı. Evet bu akşam biri yaralanmazsa şanslı sayılırlar.

Fran, saçma sapan bir kızın yanına gidip onla konuşmaya başladı. Bu kadar basitleşmiş olamazdı. Bu kızla mı Holly'i kıskandıracaktı? Ardından, kızı tutup Domuz Kafası'nın arka kısmına götürdü. Ne yapacaktı, kızı mı becerecekti yani? Merlin aşkına, iyice saçmalıyordu. Fran, bir anda yanındaki evrim geçirmiş kızla içeri girdi. Dalgalı sarı saçlı, mavi gözlü ve oldukça seksi olmuştu kız. Gerçekten evrim geçirmişti. Elindeki kadehi düşürebilirdi şaşkınlıktan. Gerçekten çıldırmak üzereydi. Luis'i yanağından öpüp, " Hadi bara geçelim. " dedi. Fran'in yanındaki kızın kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkarabilirdi. Sakin ol Holl diye düşündü. Derin bir nefes aldı ve Luis'in koluna girerek gülümsedi. Fran'e yaklaştığında " Ah, ne güzel. Yeni arkadaşın kim tatlım? " dedi sakin bir sesle. Rahat durması gerekiyordu. Şimdi kıza bir lanet savurursa tüm plan mahvolurdu. Sakinleş Holl, sakinleş.

" Ah, ne güzel. Yeni arkadaşın kim tatlım? " Gülümsedi Fran. Sesi sakin çıkmasına karşın içinde kopan fırtınayı seziyordu. Fırtına öncesi sessizlik... Luis'e acımaya başlıyordu. Sadece Holly tarafından kullanılacak ve sonra da kenarı atılacaktı. Ne acı. Oturduğu yerden kalktı Holly'nin oturması için. Ve işaret etti oturmasını. Yeni kız arkadaşının yanına ilerleyince elini beline koydu. " Bu arkadaşım Rose. Ve Rose bu da Evelyn." dedi nazikçe sonra da imalı bir gülüş attı Holly'e. " Merhaba Evelyn" dedi sevecen hali ile Rose ve ona elini uzattı tokalaşmak için. Sinir olmuş olmalı diye geçirdi içinden Fran. Sakin olacaktı ve Fran'da buna uyacaktı. Luis'i kolundan tuttu ve çekti. " Bu da Evelyn'ın 'arkadaşı' Luis. Kısaca Lu de" dedi umursamazca ve göz kırptı Holly'e. Rose'un yanağına öpücük kondurdu ve " Sadece takılıyoruz." diye fısıldadı Holly'e doğru.

Rose'u belinden hafifçe itekleyerek kalkmasını sağladı. " Rose, Lu'da seninle dans etmek istiyordu." dedi ve Lu'ya gülümsedi sinsice. Rose ise her şeyden habersiz güzelliğinin tadını çıkartıyordu. Lu'nun sert bakışlarını aldırış etmeden Rose'un yerine oturdu. Rose'e fısıldadı. " Senden hoşlandı ve eğlenmene bak." dedi ve göz kırptı. Rose, enerjisini küçük dans adımları ile atarken Fran, " İçkiler benden Lu, tadını çıkar ve bu kıyağımı unutma." deyip Holly'e döndü. Hiç olmadığı kadar rahattı. " Seni gergin görüyorum Evelyn?" dedi imalıca. Sensizlik bazen zor olsa da insan kolay alışıyor yalnızlığa...

" Seni gergin görüyorum Evelyn? " dedi imalıca Francisco. Holl, Rose'a sinir olmuştu. Hele Fran onu yanağından öpünce. Holly'i kıskandırmak için yapıyordu evet, Holl de farkındaydı bunun. Ancak dayanamıyordu. Francisco'yu paylaşamıyordu. Tam cevap verecekken telefonunun mesaj sesini duydu. Mesajı açıp okudu, gizli numaradandı. " Senin Francisco'yu Bastet'la görmüşler. Dikkatli ol tatlım. Sevdiğine sahip çık bence. " yazıyordu. Ağzı açık kalmıştı resmen. Bastet Thomas mı? Pek yakın değillerdi ancak birkaç kez konuşmuşlukları vardı. Ses tonunu ayarlayamaya çalıştı ancak yapamadı. " Bastet Thomas, ha? Eh, güzel seçim. En azından bir bulanık değil. "

Bir ses duyduğunda Fran telefonunu çıkardı ama hayır, mesaj ona değildi. Holly'e baktığında elindeki telefonu görmesi uzun sürmedi. Şaşırmıştı. Pek kullanmazdı ama şimdi... Dikkatlice okuduğu mesajdan sonra şaşırmış gibiydi. Fran ise meraklanmıştı. Onu böylesine şaşırtırken aynı zamanda sinir eden şey neydi? " Bastet Thomas, ha? Eh, güzel seçim. En azından bir bulanık değil. " Ses tonuna dikkayt et, hayatım. Gülümseyerek ona baktı. Sonra ardından da kahkahalar ile gülmeye başladı. Uzunca güldü. Artık yanakları acıyordu ve karnı ise ağrıyordu. Ciddileşti aniden. Sesini temizledi. " Bulanık ayrımı yaptığını bilmiyordum Holly. Ve Bastet'a gelince, şimdiye kadar ki en iyisi" deyip göz kırptı. Eğer Holly'i tanıyorsa,ki tanıyordu, planları olacaktı. Sakın Holly sakın. Yoksa sonuçları ağır... diye içinden geçiriyordu. Ama en fazla ne yapacağını Fran'da bilmiyordu. Holly'e zarar verme fikri gelince bin defa düşünüyordu, işte. Holly'e biraz daha yaklaştı. Aslında aralarında hiç mesafe yok diyebilirdi Fran. " Biliyor musun?" dedi sakince ve sesi fısıltı gibiydi. Heyecanla bakan Holly'nin gözlerinin içine baktı. "Lu ile takılmana sevindim" dedi ve o arsız gülümsemesini koydu yüzüne. İntikam, acıdır. Acı ise yanlızlık...

Hızla ayağa kalktı. Holly'i elinden tuttu ve hızla ilerleye başladı. Rose ve Luis eğleniyor gibiydiler. Neden eğlenmesinler ki? Müziğin slow olması işine gelmişti. Elini beline koydu ve daha da yaklaştı ona. Gözleri ise gözlerindeydi. Ne yapıyorsun? Şşşt! Müziğin ardında dans ederlerken Fran sessizlikten çıldırmak üzereydi. Ne diyeceğini bilememişti. Derin nefes aldı ve Holly'i elinden tuttuğunda dönüşünü izledi . Sonra da onu, belinden tutarak yere daha da yaklaştırdığında tebessüm ediyordu. Yüzleri çok yakındı. Müziğin ve etraftaki alkışlar ile kendine geldi Francisco. " İyi dans." dedi ve göz kırptı. Hareketlenen müziğe ayak uyduruyorlardı. Ve Francisco rahat olsa da beyni çok hızlıydı. Sanki patlayacaktı. Sıkılmıştı aslında. Buraya tıkılı kalmak iğrençti. " İçki?" dedi yüksek sesle. Müzik gittikçe yükseliyordu...

" Bulanık ayrımı yaptığını bilmiyordum Holly. Ve Bastet'a gelince, şimdiye kadar ki en iyisi. " deyip göz kırptı. Sanki sen yapmıyorsun da diye geçirdi içinden. Ardından Holly'e yaklaştı. Hem de oldukça yaklaştı. " Biliyor musun? Lu ile takılmana sevindim. " dedi fısıldayarak ve arsızca gülümsedi. Bu gülüşü iyi bilirdi Holl. Cevap bile vermedi. Fran, bir anda ayağa kalkıp Holly'i tutup ilerledi. Elini beline koyup daha da yaklaştı. Göz gözeydiler. Ne halt ediyor bu diye düşündü. Dans ediyorlardı. Yüzleri çok yakındı, gittikçe de yaklaşıyordu, gülümsüyordu. Fran, alkışlarla kendine geldi ve " İyi dans. " diyip göz kırptı. Gittikçe yükselen müzik sesini bastırmak için daha da bağırdı ve " İçki? " dedi. İçkiye ihtiyacı vardı, oldukça fazla içkiye. Francisco'nun başka bir kızla beraber olmasını kendine yediremiyordu. Tiksindiği eroine bile başlayabilirdi şuan. Rahatla Holl, rahatla diye sayıklıyordu beyninde.

" Evet, güzel olur. " dedi ve kolundan çekerek bara yaklaştılar. " Hızlıca sert bir şeyler ver. " dedi. Ses tonu oldukça sakindi ancak sözleri sertti. Francisco'ya baktı. Hala sırıtıyordu. Holl, şuan Fran'in ne yaptığını anladı. En zayıf noktası olan şeyi kullanıyordu, yani kendini. Bu kadar mı acizdi? Holl'e acı çektirmekten bu kadar mı hoşlanıyordu? Sarhoş olmalıydı, sarhoş olup önüne gelen ilk kişiyle yatmak istiyordu. Türk'lerin bir sanatçısı vardı, neydi adı? Teoman. Onun şarkısının sözlerini mırıldandı, Daha kaç vücut gerek benim seni unutmama diye. Lanet olsun sana Francisco Auésten, lanet olsun. Holly'i ne ara unutup da Bastet'la çıkmaya başlamıştı? Seviyor gibiydi de üstelik. Holl, Fran'le ayrıldığından beri hep istediğiyle sevişsin, yeter ki sevmesin diye düşünüyordu. Korktuğu gelmişti başına. Bastet'ı sevse bile Holly'i unutmuş olamazdı. Unutmuş olsa, acı çektirmekle uğraşmazdı, şuan onun yanında olmazdı. Barmen, içkisini getirip önüne koydu. Tek seferde, bardağı dikti. " Bir tane daha. " dedi kısaca ve bardağı ittirdi. Gözünün önünden Francisco'yla olan anıları geçiyordu.

" Evet, güzel olur. " Aniden kendini barın önünde bulduğunda sırıtıyordu. İçkiye ihtiyacı olmalı diye geçirdi içinden. " Hızlıca sert bir şeyler ver. "Sözleri sertti ama ses tonu sakin. Fırtına yaklaşıyor Fran. Ya kaç ya da sıkıca tutun. Fran etrafındakiler ile gülüyordu, konuşuyordu. " En sertinden" dediğinde gülümsüyordu. Önüne gelen içki ile yudum yudum içmeye başladı. Holly'e gözleri kaydığında düşünceli halini gördü.

Evet, kendini kullanıyordu acı çekmemek için. O, gülümsemesini güçlü durduğunu göstermek için yüzüne yerleştiriyordu. Aslında içi yanıyordu ve bağırmak istiyordu. Birini severken diğerine koşmak… Ve onun canının yanında kendini de cayır cayır yakmak… İşte bu en zor olanıydı. Severken sevmiyorum demek ve ona aşkını belli etmemek. Birini unutmak için başka bir bedene sarılıp onun kokusunu duymak… Hepsi acı vericiydi en beterinden.

En büyük acısının ailesinin ölümü olduğunu düşünürdü bir zamanlar,ki onu bile aldırmamıştı. Şimdi anlıyordu ki aşk en büyük lanetti dünyada ve hediyeydi Tanrıdan insanlara. Francisco bunun hangi tarafındaydı? Laneti miydi aşk onun? En azından öyle olmasa bile Fran öyle düşünüyordu. " 1 tane daha " dediğinde gözünün önünden geçen anılar ile artık güçlü davranamadığını hissetti. Gözlerindeki karanlığın ve hüznün ortaya çıktığını biliyordu. Önüne gelen içkiyi bir dikişte içti. Ardından bir tane daha istedi. Ve onu da dikti. Ve bir tane daha… İçerek ya acısını dindirmeye çalışıyordu ya da artık kendini kaybetmek istiyordu. Belki ikisi de. Luis ve Rose'e baktı. Mutluydular. Hafiften başının ağrıdığını hissediyordu. " Yavaş ol Evy. Kampa sağlam dönmeliyiz." dediğinde ciddi sesine eşlik eden gülümseme vardı. Ama gözleri acı içindeydi. Ayağa kalktığında yavaşça ilerledi Holly'e doğru. Dalgalı saçlarını hafifçe kulağının arkasına ittirdi. Kulağına doğru yaklaştırdı dudağını ve kokusunu içine çekti. " Sensizken hiç olmama rağmen hala hayattayım. Lanetim sensin Holly! Lanet olsun ki sana deliler gibi aşığım ve bu beni daha da kahr ediyor." dediğinde hızla geriye çekildi. Hızlı adımlar ile kapıya yöneldi. Temiz havaya, oksijene ihtiyacı vardı.