Art' ın kafası akşamdan beridir çok bulanıktı. Her günü böyle geçerse yaz tatili mahvolacaktı. Gözlerini bu güzel sabaha açmıştı. Yataktan doğrulduktan sonra göz kapaklarını ovaladı. Siyah terliklerini giydi. Yüzü şiş ve asıktı. Herhalde sabahın bu saatinde uyanmak onu rahatsız etmişti. Terliklerini sürüye sürüye banyoya giren Art yüzünü soğuk suyla yıkayıp serinledi. Yanında duran mavi havluya yüzünü sildi ve daha kahvaltı bile yapmadan ormana doğru yürümeye başlamıştı. Çoğu büyücüye korkutucu gelmesine rağmen Art burayı dinlendirici ve sakin bir ortam olarak adlandırıyordu. Bugün her yeri gezecekti ormanı, gölü, su parkını ve daha bir çok yeri. Yavaş ve sakin adımlarla yürümesine rağmen on dakikaya ormana girdi. Artık ormanın içindeydi. Burayı çok seviyordu. Dinlenmek için ağacın kenarına oturup sırtını yasladı. Küçük kitabını okumak için elini cebine attı fakat kitap yerinde yoktu. Nasıl unutmuş olabilirdiki en sevdiği kitabı. Her sabah alırdı yanına. Yinede kafasını daha fazla kitaba takmak istemiyordu. Kafasını yavaşça yukrıya kaldırdı ve gözlerini gök yüzüne dikti. Burayı çok seviyordu. Biraz burada oturduktan sonra sırada göl kenarının olduğunu fark etti ve kalkıp yürümeye başladı.