| Konu: Kozet Tenardiye Salı Tem. 17, 2012 8:38 pm | |
| Ad-Soyad: Cosette ThenardierDiğer karakterleriniz: Vera DantesKarakteriniz1. Seçilmek istediğiniz bina(-lar): Hufflepuff, Ravenclaw2. Sınıf: VII. Sınıf3. Kan Durumu: Safkan4. Karakteriniz ve Geçmişi: Haksızlığa karşı gelemediği için Hufflepuff ruhu taşır; fakat herkes kadar adam öldürme eyilimi gösterir. Kitap okumaktan, yazmaktan çizmekten hoşlanmaz; müziği sever. Ailesi onu profesör olarak görmek istese de Cosette okulu bitirdikten sonra Hogwarts'ın yanından geçmeyi düşünmemektedir. Zengin bir koca bulup Maldivler'de yaşamanın hayalini kurar.Örnek RoleplaySeçtiğiniz durum: Kızı ile arası iyi olmayan bir baba. Ben minik kızım bu durumda.Rp: - Spoiler:
Annesi bazı işleri için dışarı çıktığından, evde Marquise'le yalnız kalmıştı Jeune. Yanaklarına ruj izi bulaşarak kızını öptükten sonra Jeanne topuklu ayakkabılarını giymiş, geride parfüm kokusunu bırakarak evden ayrılmış, Jeune ise hocası tarafından verilen piyano etütlerini çalışmak için odasına geçmişti. Büyük bir odası vardı, on yaşındaki bir çocuğun sahip olamayacağı kadar büyük... Ailesi iflas ede ede bitiremeyeceği bir servete sahip Jeune ise kendini bildi bileli bu odada yaşıyordu. Bir köşede büyükçe, oldukça zarif kuyruklu piyanosu, diğerinde bale çalışması için uygun zemine sahip ve boydan boya ayna ile kaplı duvarı ile gün içinde ihtiyaç duyabileceği her eşyaya kolaylıkla ulaşabilmesi prensibiyle tasarlanmıştı çocuk odası. Jeune annesiyle gezintiler yapıp balkonda bahçeyi seyretmediği zamanlarda odasında olurdu ve orada zaman geçirmekten gerçekten hoşlanırdı. Fakat evin içinde Marquise dolaşırken, o evde rahat olabilmesinin imkânı yoktu.
Marquise, Jeune'ün biyolojik babasıydı; fakat ona DNA'sından başka hiçbir şey vermemişti. Herhalde on yaşında bir çocuğun piyanoyla beslendiğini, bale ile büyüdüğünü zannediyordu. Jeune onu babası gibi görmediği gibi, kendisini de Jeanne'in kızı olarak görüyordu. Jeanne Kutal Rahibe Meryem Ana'ydı. Marquise ise annesinin sevdiği adam... O kadar.
Jeune odasına girmiş, kapıyı sıkı sıkı kapatmış, piyanoyu ayarlamış, notalarını önüne almıştı. İlk notayı bastıktan sonra birkaç ölçü çaldı, kapının açılmasıyla ellerini piyanonun üzerinden çekip gözlerini odanın hareketlilik yaşanan köşesine çevirdi. Marquise içeri girmişti. Kim bilir, belki bu odaya ilk kez ayak basıyordu. Jeune biyolojik babasını kimi zaman haftalarca görmezdi. O geç geliyordu, Jeune erken uyuyordu... Hem gördüğünde de pek bir şey değişmezdi, konuşacakları hiçbir şey yoktu. Hitap edebileceğiniz sözcükleriniz yoksa, konuşacak bir şeyiniz de yoktur. Jeune çok küçükken hissettiği sevgiden de güçlü kızgınlık ve nefretin de çok fazla önemi yoktu. Büyüdükçe, arkadaşlarını ve babalarını gördükçe, babaların da anneler gibi şefkatli olduğna şahit oldukça artıyordu öfkesi. Kızların ilk aşklarının babaları olduğunu yazmıştır bir kadın dergisi. Jeune on yaşında aşık olmuştu ilk kez, babası yaşında bir adama. Hiçbir şey onun hayatında olması gerektiği gibi değildi. Yine de, neşeli bir çocuktu. Her şey mutlu ederdi onu. Babasını hiç tanımadan kaybetmiş bir çocuk sayıyordu kendini, geçen hafta babası vefat eden Cossette'i kendinden daha şanslı görüyordu. "Merhaba..." Uzun bir sessizlik... Jeune ve Marquise'in on yıldır yaşadıklarından bir parça... "Balerin." Öyle yapmacık durmuştu ki biyolojik babasının ağzında, ses kulaklarını tırmaladı. Odadan gitmesini, bir daha asla konuşmamayı diliyordu içinden. Konuşmanın devamı için aklında hazırladığı cümleleri yoktu, oysa Marquise'e bir şey söyleyeceği zaman genellikle bu konuşmayı haftalar öncesinden hazırlardı."Bale nasıl? Piyano derslerin nasıl gidiyor?" Zoraki konuşmalar, bir baba kıza yakışan eğreti sözler ne tarafından tutarsanız tutun çıktığı ağızda dökülüyordu. "Benimle konuşmak zorunda değilsiniz. Annem birazdan gelir, çok geç kalmaz. Siz de işlerinizle ilgilenebilirsiniz" Boş bakışlarını adamın yüzünden çekip tekrar piyanoya döndü. Duydukları kadar soğuk sözlerdi yanıtı; fakat ikisini de bu rahatsız edici durumdan kurtarabilecek tek çareydi. Oysa ilk aşkının babası olmasını isterdi. Aşkı masum duygularla güvenebileceği birinden öğrenmeyi, zarar görmeden büyümeyi...
|
|