Açılış Şöleninden sonra kendisiyle ve Raven'la ilgili bir çok haber okumuştu. Haberler şöyleydi; Hogwarts'ın yeni müdiresi olması gereken Marlow güçten düşmüştü, ayağa kalkacak hali yoktu; Raven Montgomery Hogwarts'ın başına geçirilemeyecek kadar deneyimsiz ve gençti, Celia Marlow ölümcül bir hastalığa yakalandığı için Montgomery'i müdire ilan etmişti. Bütün gazetecilerin tek amacı sansasyon yaratmaktı, bu yüzden umrunda olmazdı genelde yazılanlar, ama Hogwarts öğrencilerinin velileri haberlerden rahatsız oluyor, sürekli olarak sorular ve şikayetlerle dolu mektuplar gönderiyorlardı. Üstelik bu mektuplar Raven'a gitmeliyken Celia'ya geliyordu ki bu, halkın Raven'a güvenmediğinin bir kanıtıydı.
Kendine gelmeye başladığı şu günlerde, Yasak Bölümden aldığı ölümcül lanetlerle ilgili kitabı karıştırmaktan bıkmış, Raven'la konuşmaya gitmişti. Şimdi, eski, sağlıklı ruh haline kavuşmamış olsa da daha iyi hissederek dönüyordu odasına. Kendi çocuğu gibi gördüğü tek kişi Raven değildi. Odasına girdiğinde, masasının üzerine olduğu gibi bıraktığı kitabı aralamak için bir hamle yapan öğrencisinin manzarasıyla karşılaştı. Kitabı öylece bırakabilmesinin bir nedeni vardı tabi, çıkmadan büyülemeyi ihmal etmemişti. Ivan varlığını hissetmiş olacak ki birden arkasına döndü, göz göze geldiler. "Aaa profesör, ben, yani odanızı karıştırmıyordum. Yanlış anlamayın yani. Aslında sizi arıyordum." Ivan'ın takındığı gergin gülümseme istemeden de olsa Celia'nın da gülümsemesine sebep oldu. Celia yalnızca bir kaç adım attı, daha fazla ilerlemedi çünkü Ivan kendinden emin adımlarla ona yaklaşıp bir zarf uzatmıştı. "İki gece önce ortak salonda otururken bu mektup geldi. Oradaki kızla tanıştım. Aramızda bizi bağlayan hiçbir şey yok. Yani çok alakasız bir seçim ama bu bir şey ifade etmiyor. Yani benim yüzümden birinin ölmesine göz yumamam. Profesör yardım edin lütfen." Ivan, Celia ona abartılı bir şekilde belli etmesede yaşlı cadı için oldukça önemliydi. Hogwarts için feda ettiği, hiç kuramadığı ailesinin küçük çocuğu gibiydi onun için. Genç büyücüyü sakinleştirmek için zarfı tutmadığı elini omzuna koyup gözlerine baktı. "Tamam, sakin ol. Otur bakalım." Masasının önündeki deri koltukları işaret ettikten sonra masanın etrafında dolanıp sandalyesine yerleşti. Tam önünde duran kalın kitabı bir kenara itti, zarfı dikkatle inceledi. Kırmızı olması başlı başlına bir tehtitti büyücülük dünyasında zaten, üstünde ise mektubun gönderildiği kişinin ismi haricinde hiçbir şey yoktu. Zarfı dikkatle açıp içindeki kağıdı çekerken yanında bir de resim düştü. Anlamayarak bir resme, bir Ivan'a baktı. Ivan'ın yüz ifadesi önce kağıdı okuması gerektiğini söylüyordu. Bu, genç bir büyücünün, her ne kadar cesur ve zeki olsada korkmaktan kaçamacağı türden bir nottu. Celia, güçlü, bir çok olay yaşamış bir cadı olmasına rağmen iliklerine kadar ürperdiğini hissetti. Fotoğraftaki kızı çok yakından olmasa bile tanıyordu, ne de olsa binasının öğrencisiydi. Kağıdı düzgün bir şekilde önüne koydu, fotoğrafı ve zarfıda aynı hizada yanına yerleştirdi. Ivan'ı rahatlatacak bir şeyler söylemeliydi ama gözlerini bembeyaz kağıda yazılmış kelimelerden alamıyordu. Sonunda, başını kaldırdı ve Ivan'a baktı. Senelerdir öğrendiği bir şey varsa o da ne kadar endişeli olursa olsun çevresindekilerin zihini rahat tutmasını sağlaması gerektiğiydi. Çünkü panik gerçek anlamda düşünmeyi engelliyordu. "Bilhassa şunu bilmelisin, bunu yazan kişi Hogwarts sınırları içinde bulunduğunuz sürece sana ve Bayan Windsor'a hiçbir şekilde zarar veremez." Ivan odadan ayrılır ayrılmaz Ricimar'a haber verecek hatta belki Bakanlık'tan bir kaç seherbazı okula göndermesini isteyecekti. İşini şansa bırakamazdı. Zarfa bir kez daha baktıktan sonra devam etti. "Bu mektubu sana bir baykuş mu getirdi? Eline nasıl ulaştı?" Baykuşlar ya Baykuşhane'ye ya Büyük Salon'a mektupları ulaştırırdı zira, Ortak Salon'a getirmeleri istisnalar durumunda mümkün olurdu sadece. Başını iki yana salladı. Kafasını genç bir büyücünün hayatını mahvetmekle bozmuş bir insan, nasıl bir kişiliğe, nasıl bir vicdana sahip olabilirdi ki? Celia ayrıca tüm kaçakların bir listesini bakanlıktan istemesi gerektiği masasının üzerindeki bir parşömene, tüy kalemiyle not aldı. Yaşı ve son yaşadıkları sebebiyle son zamanlarda unutkanlaşmıştı. Bu sırada genç büyücünün midesinden gelen sesler onu yine gülümsetmişti. Asasını masanın üzerinde salladı, gümüş bir tabakta beliren ay çöreklerini ve balkabağı suyunu Ivan'a doğru ittirdi. "Rahat olmaya çalış, zihnin başka türlü açamazsın. Bayan Windsor ile bu konuda konuştun mu peki?" Muhtemelen konuşmamıştı, ne yapacağını bilmez haldeki duruşundan anlaşılıyordu bu. Yaşadıkları onun yaşındaki bir büyücü için fazlasıyla ağırdı.