Dolunay değildi. Ancak o değişimini istediği gibi kontrol edebilen bir kurttu. Gülümsedi. Ancak kurt halinde olduğu daha çok yüzü çarpılmış bir hayvana benzedi. Havayı kokladı. Rüzgar ona doğru esiyordu. Şanslı gecesindeydi. Tekrar havayı kokladı ve avının taze kokusunu aldı. Henüz bir yaşını doldurmamış bir ceylan. Acemi ve toydu. Anlaşılan sürüsünü kaybetmişti. Acınası bir hata.. Kurt yavaşça bir adım attı. Hiç ses çıkarmadı. Bir adım daha. Avı ile arasında bir kaç adım vardı.. Ceylan önünde otluyor, bir yandan da etrafını kolaçan ediyordu. Ancak gece siyahı kurdu görmemişti. Normalde insan halinde düzgün bir yemek yiyebilirdi. Bu kadar sıkıntıya katlanmasına gerek yoktu. Fakat o, gelecekte sürü lideri olacaktı. Buna inanıyordu. Bu yüzde kurt formatında ne kadar güçlü olursa o kadar iyiydi. Bir nefes alımlık sürenin ardından av başladı.
Gecenin içinde, insanın tüylerini ürperten bir hırlama ve hemen ardında avının üstüne atlayan vahşi bir kurt. O artık o andan insandan çok bir hayvandı. Tamamen iç güdüleri ile hareket ediyordu. Çok hızlı ve güçlüydü. Ceylanın hiç şansı yoktu. Ceylanın biraz kaçmasına izin verdi. Onunla oynamak istiyordu. Ancak avı aniden yön değiştirdi. Ayaklarını büktü ve bu oyun u takipe tti. Aav tekrar yön değiştirdi. O takip etti. Büküldü, zıpladı, eklemlerini sonuna kadar zorladı ve avını takip etti.
Artık iyice acıktığından mı yoksa, bu av oyununu daha fazla devam ettirmek istemediğinden mi bilinmez, hızını neredeyse iki katına çıkarttı. Hiç bir insanın gözüyle takip edemeyeceği bir hızda, avının üstüne atladı. Birikte yuvarlandılar ve ustra gibi keskin dişlerini, gecenin başında kaderi yazılmış zavallı hayvanın boğazına sapladı. Son kez birbirleri etrafında döndüler ve ayaklarını yere sağlamca bastı. Tüm kaslarını gerdi ve kitledi. Avı boynunu çıkaracak bir şekilde soldan sağa doğru hızla savruldu. Ancak o durdu ve avını tuttu. Net bir şekilde duyulan iç gıcıklayıcı, bir
kırt sesinin ardından av mücadeleyi bıraktı. Vücudunun salgıladığı o güçlü hormonlar yüzünden yemeğini yemeden önce bir kaç dakika akdar beklemesi gerekecekti. Avını yere bıraktı. Bir dakika soluklandı ve gecenin içine doğru vahşi bir kükreme gönderdi. Tekrar, tekrar ve tekrar.. Tanrılara meydan okudu. O bir safkandı. Hiç bir varlık onunla yüzleşmeye cesaret edemezdi. Bir insan yada vampir, ateş yada su, toprak yada hava elementerlerinden hiç biri ona meydan okuyamazdı. O korkusuzdu. Avcıydı o. Vahşi bir kurttan daha fazlasıydı.
Gençliğinin ilk yıllarında, daha kurt dönüşümlerinin ilk başlarında, nice vahşi hayvanları yenmişti o. Güçlüydü. Asla kaybetmezdi. Tekrar avına döndü ve güçlü çenelerini avına geçirmek için gerdi. Ancak tam o anda, kader ona cilve yaptı ve göz kırptı. O bilmiyordu ama bir süredir izleniyordu. Çok uzun bir süredir.
Aetherler için, zamanın bir anlamı yoktu. Onlar için bir kaç yıl, bir kaç güne eşitti. Bu kurdu gençlik yıllarından itibaren izliyorlardı. Kararlarını çoktan vermişlerdi ancak, bir süre daha izlemenin daha iyi olacağını düşünmüşlerdi. Fakat tek yaptıkları, hakkında hemen hemen her türlü bilgiyi edindikleri bu yaratığı daha fazla incelemek olmuştu. O tam avına yaklaşırken, kendilerini açığa çıkarmaya karar verdiler.Dişlerini avına geöirdiği anda iç güdüleri onu uyardı. Hemen geri çekildi ve doğası gereği her zaman yaptığı şeyi yaptı. Tehditkar bir şekilde hırladı. Ancak karşısında bu grup korkmuyora benziyordu. İlk defa iç güdüleri ona arkasına bakmadan kaçası gerektiğini söylüyordu. Ama o bir korkak değildi. Ayağını yere sertçe vurdu ve uyarmak istercesine kükredi. Ancak karşısında ki grup kendisine sakin adımlarla yaklaşıyordu. Havayı kokladı ve grubun arasında ilk fark ettiği şey bir vampir kokusu oldu. Boğazını parçalarcasına kükredi ve deli gibi saldırdı. Grubun arasında fark ettiği ikinci şey ise bir kurt adamın kokusuydu. Diğerlerini çözememişti. Çünkü kokularını tanımıyordu. Grubun üstüne vahşice atladığı anda, geceden farklı bir karanlık gözlerinin üstüne düşmeye başladı. Gözlerini açık tutamıyor, sanki kasları onu dinlememek için emir almışçasına hamurlaşıyorlardı. Bir kaç saniye içinde bayıldı. Gözlerini tekrar açtığın insan halinde bir yatakta yatıyordu. Bir odadaydı. Yavaşça yataktan kalktığında çıplak olduğunu fark etti. Etrafına bakındığında bir koltuğun üstünde bir
üniforma! olduğunu gördü. İlk başta tekrar kurt formuna dönüp, kaçıp gitmeye çalışmayı düşündü. Ancak kendisini buraya getirenlerin, neredeyse hiç bir çaba harcamadan onu bayılttıklarını düşündüğünde bunun bir yarar sağlamayacağını fark etti. O yüzden sessiz ve sakince üniformasını giydi ve odanın kapısını açtı. Kapının önünde iki muhafız duruyordu. Muhafızlar ona, alışa gelmedik bir şekilde farklı kokuyordu. Ancak bu kokuyu tanımadığı için, ne olduklarını çıkaramıyordu. Muhafızlar onun her iki yanında durdular ve ona eşlik ettiler. Aslında onları yarım adım geriden yavaş bir tempoda takip ediyordu. Bir koridoru geçtiler. Sonra bir tane daha. Arından bir başka koridora daldılar. Bu sırada kendine eşlik eden muhafız sayısı dörde çıkmıştı. Sonra bir kapı açıldı. Bir koridor ve bir kapıdan daha geçti. Bütün bunları aklında tutmayı başaramamıştı.
En sonunda, muhafızlar aniden durunca, onlara çarptı. Muhafızlar tuhaf tuhaf dönüp kendisini baktı. Oda onlara hırladı. Sessizce beklerken yaklaşan başka gruplarda olduğunu gördü. Sadece bir tek kendisine dört muhafızın eşlik ettiğini görünce, istemsizce gülümsedi. Diğerlerinden daha güçlü olmalıydı. Daha güçlü olduğu için seçilmişti. Tabi her ne halt için seçildiyse.. Herkes geniş altın baraklı kapının önünde toplandığında, etrafı bir kez daha kokladı. Yakınlarda bir vampir daha vardı. Refleks olarak hırladı. Bu sırada kapı açıldı ve içeri girdiler..
- Spoiler:
Elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Ancak, bu tür konularda, içimde kontrol edemediğim bir fantastik kurgu hazzı ortaya çıkıyor ve yazdıkça yazıyorum anasını satayım.