AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Aether | Bölüm İki | Toplanış

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Aether | Bölüm İki | Toplanış Empty
MesajKonu: Aether | Bölüm İki | Toplanış   Aether | Bölüm İki | Toplanış EmptySalı Tem. 17, 2012 1:24 am


Irkların toplanışı.

Fairies Irkını temsil eden Sonya:

Kurt adam ırkını temsil eden Chirstian:

Aquarinas Irkını temsil eden Namada:

Shapeschafter ırkını temsil eden Tarsus:

Vampir Irkını temsil eden Kurtis:

-Aethers-

Vampirlerin Aether'ı:

Aquarinasların Aether'ı:

Kurt adamların Aether'ı:

Shapeschafterların Aether'ı:

Fairieslerin Aether'ı:

Elementerler-Öğretim Görevlileri-:


En son Dean Bloom tarafından Salı Tem. 24, 2012 6:04 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Adrian Mikael Black
VII. Sınıf
VII. Sınıf
Adrian Mikael Black

RP Yaşı : 17
Mesaj Sayısı : 436
Gerçek Adı : Adrian
Yaş : 34

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aether | Bölüm İki | Toplanış Empty
MesajKonu: Geri: Aether | Bölüm İki | Toplanış   Aether | Bölüm İki | Toplanış EmptySalı Tem. 17, 2012 2:00 am

Dolunay değildi. Ancak o değişimini istediği gibi kontrol edebilen bir kurttu. Gülümsedi. Ancak kurt halinde olduğu daha çok yüzü çarpılmış bir hayvana benzedi. Havayı kokladı. Rüzgar ona doğru esiyordu. Şanslı gecesindeydi. Tekrar havayı kokladı ve avının taze kokusunu aldı. Henüz bir yaşını doldurmamış bir ceylan. Acemi ve toydu. Anlaşılan sürüsünü kaybetmişti. Acınası bir hata.. Kurt yavaşça bir adım attı. Hiç ses çıkarmadı. Bir adım daha. Avı ile arasında bir kaç adım vardı.. Ceylan önünde otluyor, bir yandan da etrafını kolaçan ediyordu. Ancak gece siyahı kurdu görmemişti. Normalde insan halinde düzgün bir yemek yiyebilirdi. Bu kadar sıkıntıya katlanmasına gerek yoktu. Fakat o, gelecekte sürü lideri olacaktı. Buna inanıyordu. Bu yüzde kurt formatında ne kadar güçlü olursa o kadar iyiydi. Bir nefes alımlık sürenin ardından av başladı.

Gecenin içinde, insanın tüylerini ürperten bir hırlama ve hemen ardında avının üstüne atlayan vahşi bir kurt. O artık o andan insandan çok bir hayvandı. Tamamen iç güdüleri ile hareket ediyordu. Çok hızlı ve güçlüydü. Ceylanın hiç şansı yoktu. Ceylanın biraz kaçmasına izin verdi. Onunla oynamak istiyordu. Ancak avı aniden yön değiştirdi. Ayaklarını büktü ve bu oyun u takipe tti. Aav tekrar yön değiştirdi. O takip etti. Büküldü, zıpladı, eklemlerini sonuna kadar zorladı ve avını takip etti.

Artık iyice acıktığından mı yoksa, bu av oyununu daha fazla devam ettirmek istemediğinden mi bilinmez, hızını neredeyse iki katına çıkarttı. Hiç bir insanın gözüyle takip edemeyeceği bir hızda, avının üstüne atladı. Birikte yuvarlandılar ve ustra gibi keskin dişlerini, gecenin başında kaderi yazılmış zavallı hayvanın boğazına sapladı. Son kez birbirleri etrafında döndüler ve ayaklarını yere sağlamca bastı. Tüm kaslarını gerdi ve kitledi. Avı boynunu çıkaracak bir şekilde soldan sağa doğru hızla savruldu. Ancak o durdu ve avını tuttu. Net bir şekilde duyulan iç gıcıklayıcı, bir kırt sesinin ardından av mücadeleyi bıraktı. Vücudunun salgıladığı o güçlü hormonlar yüzünden yemeğini yemeden önce bir kaç dakika akdar beklemesi gerekecekti. Avını yere bıraktı. Bir dakika soluklandı ve gecenin içine doğru vahşi bir kükreme gönderdi. Tekrar, tekrar ve tekrar.. Tanrılara meydan okudu. O bir safkandı. Hiç bir varlık onunla yüzleşmeye cesaret edemezdi. Bir insan yada vampir, ateş yada su, toprak yada hava elementerlerinden hiç biri ona meydan okuyamazdı. O korkusuzdu. Avcıydı o. Vahşi bir kurttan daha fazlasıydı.

Gençliğinin ilk yıllarında, daha kurt dönüşümlerinin ilk başlarında, nice vahşi hayvanları yenmişti o. Güçlüydü. Asla kaybetmezdi. Tekrar avına döndü ve güçlü çenelerini avına geçirmek için gerdi. Ancak tam o anda, kader ona cilve yaptı ve göz kırptı. O bilmiyordu ama bir süredir izleniyordu. Çok uzun bir süredir.

Aetherler için, zamanın bir anlamı yoktu. Onlar için bir kaç yıl, bir kaç güne eşitti. Bu kurdu gençlik yıllarından itibaren izliyorlardı. Kararlarını çoktan vermişlerdi ancak, bir süre daha izlemenin daha iyi olacağını düşünmüşlerdi. Fakat tek yaptıkları, hakkında hemen hemen her türlü bilgiyi edindikleri bu yaratığı daha fazla incelemek olmuştu. O tam avına yaklaşırken, kendilerini açığa çıkarmaya karar verdiler.

Dişlerini avına geöirdiği anda iç güdüleri onu uyardı. Hemen geri çekildi ve doğası gereği her zaman yaptığı şeyi yaptı. Tehditkar bir şekilde hırladı. Ancak karşısında bu grup korkmuyora benziyordu. İlk defa iç güdüleri ona arkasına bakmadan kaçası gerektiğini söylüyordu. Ama o bir korkak değildi. Ayağını yere sertçe vurdu ve uyarmak istercesine kükredi. Ancak karşısında ki grup kendisine sakin adımlarla yaklaşıyordu. Havayı kokladı ve grubun arasında ilk fark ettiği şey bir vampir kokusu oldu. Boğazını parçalarcasına kükredi ve deli gibi saldırdı. Grubun arasında fark ettiği ikinci şey ise bir kurt adamın kokusuydu. Diğerlerini çözememişti. Çünkü kokularını tanımıyordu. Grubun üstüne vahşice atladığı anda, geceden farklı bir karanlık gözlerinin üstüne düşmeye başladı. Gözlerini açık tutamıyor, sanki kasları onu dinlememek için emir almışçasına hamurlaşıyorlardı. Bir kaç saniye içinde bayıldı. Gözlerini tekrar açtığın insan halinde bir yatakta yatıyordu. Bir odadaydı. Yavaşça yataktan kalktığında çıplak olduğunu fark etti. Etrafına bakındığında bir koltuğun üstünde bir üniforma! olduğunu gördü. İlk başta tekrar kurt formuna dönüp, kaçıp gitmeye çalışmayı düşündü. Ancak kendisini buraya getirenlerin, neredeyse hiç bir çaba harcamadan onu bayılttıklarını düşündüğünde bunun bir yarar sağlamayacağını fark etti. O yüzden sessiz ve sakince üniformasını giydi ve odanın kapısını açtı. Kapının önünde iki muhafız duruyordu. Muhafızlar ona, alışa gelmedik bir şekilde farklı kokuyordu. Ancak bu kokuyu tanımadığı için, ne olduklarını çıkaramıyordu. Muhafızlar onun her iki yanında durdular ve ona eşlik ettiler. Aslında onları yarım adım geriden yavaş bir tempoda takip ediyordu. Bir koridoru geçtiler. Sonra bir tane daha. Arından bir başka koridora daldılar. Bu sırada kendine eşlik eden muhafız sayısı dörde çıkmıştı. Sonra bir kapı açıldı. Bir koridor ve bir kapıdan daha geçti. Bütün bunları aklında tutmayı başaramamıştı.

En sonunda, muhafızlar aniden durunca, onlara çarptı. Muhafızlar tuhaf tuhaf dönüp kendisini baktı. Oda onlara hırladı. Sessizce beklerken yaklaşan başka gruplarda olduğunu gördü. Sadece bir tek kendisine dört muhafızın eşlik ettiğini görünce, istemsizce gülümsedi. Diğerlerinden daha güçlü olmalıydı. Daha güçlü olduğu için seçilmişti. Tabi her ne halt için seçildiyse.. Herkes geniş altın baraklı kapının önünde toplandığında, etrafı bir kez daha kokladı. Yakınlarda bir vampir daha vardı. Refleks olarak hırladı. Bu sırada kapı açıldı ve içeri girdiler..

Spoiler:

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bastet Thomas



Mesaj Sayısı : 1382
Gerçek Adı : Ekön.
Yaş : 26

Aether | Bölüm İki | Toplanış Empty
MesajKonu: Geri: Aether | Bölüm İki | Toplanış   Aether | Bölüm İki | Toplanış EmptySalı Tem. 17, 2012 9:53 am

Ben aşık oldum hikayeye Very Happy Oha laynnnn <3 <3 Çok güzel olmuşşş <3 Devammmm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Aether | Bölüm İki | Toplanış Empty
MesajKonu: Geri: Aether | Bölüm İki | Toplanış   Aether | Bölüm İki | Toplanış EmptySalı Tem. 17, 2012 1:32 pm

Sert yüzeyin soğukluğunu tüm iliklerinde hissediyor bunun getirdiği zindelik hissini yüreğine taşıyordu. Damarlarında akan kanın saflığı gibi saf ve mükkemmel bir gökyüzü vardı karşısında. Rüzgarın getirdiği tuzlu ve nemli kokuyu içine çekiyor ve vücudunu biraz daha yeniliyordu. Daha yeni içtiği kanın kendi damarlarına ve vücuduna dağılışını kendi ölümsüzlüğüne ölümsüzlük katışınının verdiği büyük hazzı yaşıyordu. Kafasını yerden kaldırıp önünde uzanan gölün üzerinde oluşan dalgalanmaların ardında dökülen kanın, ve sarf edilen öfkenin gücünü hissediyordu. Büyük savaş her yere ölüm saçıyordu. Korkmuyordu ölümden. Ölüm sadece bir başlangıçtı. Sonun başlangıcıydı.

Sessiz ormanın derinliklerinde olan krallığa gitmek için ayaklandı ve etrafına pür dikkat kesilerek adımlarını sıklaştırdı. Etrafındaki canlıların kalp atışlarını hissediyor ve pompalanan litrelerce kanın kokusunu alabiliyordu. Yaşamın ta kendisi ona aitti. Güçlüydü, bunu biliyordu. Krallıklarında çok az safkan vampir kalmıştı ama hiçbiri onun özelliklerini taşımıyordu. Aetherla birleşimin tek örneği oydu ve o bile daha başka ne özellikleri olduğunu bilmiyordu. Bu gücün getirdiği sorumluluk ve kontrolden zaman zaman sıkılıp bıksada elindeki gücün farkındaydı. Ağaçların arasında yükselen şatonun görkemli görüntüsü altında kusursuz bir silüet çiziyordu genç vampir. Kapıda bekleyen muhafızlar onu selamladıktan sonra hızlı bir şekilde büyük kabul salonuna gitti ve tahtta oturan dayısının kasım kasım kasılmalarını görmezden gelerek annesine yöneldi ve alnına minik bir öpücük kondurdu. Vampir olmanın verdiği en güzel özelliklerden biri de hep genç kalmaktı belkide. Hiçbir zaman fiziksel bir kayıp yaşamayacaklardı. Annesinin yüzündeki korku ve endişenin pek iyiye işaret olmadığını anladığında işler çoktan yolundan çıkmıştı. Dayısının suratının bembeyaz kesilmesinin ardında yatan gerçeğe döndüğünde şaşkınlığını ilk defa gizlemeyi başaramamıştı. Kusursuzluğun simgesi karşısında duruyordu. Hayat ve ölümün habercisi ve onu koruyan varlık karşısındaydı. Hiçbir zaman kabullenmek istemese de kendi kanının geldiği şey karşısındaydı. Arkasında kendi gibi bir kaç kişi daha vardı. Aldığı kokuların hepsini tanıyordu. Kendine tehdit olarak gördüğü kişi grubun tam ortasında nefes alıp veriyordu. Yüzüne oturan memnuniyetsiz ifadeyi düzeltme ya da saklama çabasına girmeden "Ne istiyorsunuz?"diyebildi sadece. Sonrasında kapanan gözleri ve kaybolan bilincini hissedebilmişti sadece.

Gözlerini karanlık bir tabutun içinde açtığında şaşkınlığına mani olamadı. Uzun yıllardır tabut kullanmıyordu. Ona çok demode ve gereksiz geliyordu sonuçta o bir ölü değildi. O bir safkandı. Böyle aşşağılayıcı bir şey için hesap vermek zorunda kalacaklardı. Kapağı kenara ittiğinde parmağındaki yüzüğünün bir yere kaybolmamış olması içini rahatlattı ve büyük odada ayaklandı. Pencereler sıkı sıkıya ağır perdelerle kapalıydı. Tabutun yanında devasa bir yatak vardı ve yerler kan kırmızısı bir halıyla kaplıydı. Bir tane devasa dolap vardı üzerinde sadece iç çamaşırının olmasına şaşırmamıştı. Bu tip durumlara alışıktı ilk değildi. Yatağın üzerinde duran kıyafetleri görüp çıplak bedenine geçirdi. Yerde duran botlarını da giyip odadan çıktı. Kapıda bekleyen nöbetçiler iki yanına geçip onu bilmediği bir yere götürmeye koyuldular. Dişleri istemsiz bir şekilde dışarıdaydı ve kendini korumak için etrafı kolaçan ediyordu. Aldığı kokudan dolayı bütün sinirleri ayağa kalktmıştı. Ortamda bulunan kurdun kokusu buram buram ben buradayım diye bağırıyordu. Burada neler döndüğünü anlamak için sakin kalmaya çalışsa da pek mutlu olacağı şeyler dönmüyordu orası kesindi.


Rp Out:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Eleanore Rheanna
Slytherin Bina Sorumlusu & İksir Profesörü
Slytherin Bina Sorumlusu & İksir Profesörü
Eleanore Rheanna

RP Yaşı : 30
Mesaj Sayısı : 484
Gerçek Adı : Melisa

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aether | Bölüm İki | Toplanış Empty
MesajKonu: Geri: Aether | Bölüm İki | Toplanış   Aether | Bölüm İki | Toplanış EmptySalı Tem. 17, 2012 11:37 pm

Su buz gibiydi. Serinliği kalbinin hızla atmasına neden oluyordu. Heyecanlı bir şekilde kuyruğunu suyun akışına göre hareket ettirdi. Bir deniz soylusu olduğu için kuyruğu diğerleri gibi tek renk değil bir gökkuşağı misali bir sürü rengi içeriyordu. Ay ışığının altında parıl parıl parlıyordu. Suyun altında olsa bile ışıltılar saçıyor ve denizin üzerinde ışık oyunları oluşmasını sağlıyordu. Bu kadar parlak olması sağlıklı ve mutlu olduğunu da gösteriyordu aynı zamanda. Ellerini suyun üzerinde gezdirdi. Büyük bir gölde yüzüyordu kendi krallığının prensesi olarak. Suyun derinliklerine kadar nefes almadan daldı ve hızlıca yüzeye doğru yüzdü. Havada takla atıp tekrar suya daldı. Estetik bir hareketle kollarını savurdu ve suyun içerisinde girdaplar oluşturdu. Akıma bıraktı kendini. Melodik bir şekilde güldü. Gülmesine sevinen balıklar neşeyle yüzdüler etrafında. En mutlu olduğu yerdeydi. Suya girdiği anda sanki bambaşka oluyordu ve bu sadece bacaklarının değişip de kuyruk olmasındn kaynaklanmıyordu. Ruhsal olarak da rahatlıyor, sinirinden ve stresinden arınıyordu. Gökkuşağı parıltılarını inceledi bir süre.

Suyun derinliklerine attı kendini ve aynı anda kendisinin oluşturmadığı bir girdaba yakalandı. Suyun derinliklerine çekildiğini hissetti. Kimin ona suyun içinde meydan okuduğunu görmek için etrafında döndü. Karşısında gördüğü grup karşısında donup kaldı. Saygıyla başını eğip selam verdi. Ama tepki almadı. Sadece bakıyorlardı. Huzursuz olduğunu belli etmek istercesine kuyruğunu oynattı. Birden nefessiz kalınca da şaşırdı. Su onu boğuyordu. Refleks olarak yüzeye tırmanmaya çalıştı ama aşağıda tutuluyor gibiydi. Etraf usulca silinip karanlığa hapsolduğunda zihni, sessiz bir uykuya daldı bedeni. Gözlerini yeniden açtığında ise ilk farkettiği suda olmadığıydı. Yumuşak. Yatağın içinde kıvrıldı iyice. Gözlerini açmadan bir süre daha öylece yattı. Güneş ışıklarının gözlerine vurmasıyla uyandı. Etrafa bakındı. Krem duvarlar ve canlı renklerle donatılmış bir odadaydı. Hemen üzerindeki elbiseye benzer garip şeyi çıkartıp kısa bir duş aldı. Suyun tuzluluğundan kurtulduktan sonra kendisi için bırakılmış mavi elbiseyi giydi. Püskülleri renkli olduğundan ışığa göre renk alıyormuş gibiydi. Bırakılan ayakkabılara baktı ve umursamadan arkasını döndü. Beline kadar uzun saçlarnı düzelttikten sonra kapıyı açtı ve usulca başını dışarı çıkardı. Kapının önünde dikilen muhafızları görünce yüzünü astı. Sessice çıktı. Çıplak ayaklarıyla yürürken hiç ses çıkarmıyordu. Ayakkabı ve pantolon kullanmamaya alışmıştı. Aniden olan dönüşümlerde hiç biri sağ kalmıyordu.

Koridorda ilerlerken duvarlara ve tablolara baktı. Simgelenen şeyleri görünce gülümsedi. Büyük ve işlemeli bir kapının önünde durduklarında arkasına baktı. Birileri daha geliyordu belli ki. İçeri girdiklerinde kendisinden önce gelenleri gördü. Kendi yaşına yakındı diğerleri de. Onlara bakarken kaşlarını çattı. Bu kadar uzun olmaları normal değil gibiydi. Ya da kendisi kısaydı. Yine de diğerlerinn giysilerini görünce kendine tekrar baktı. Dans etmeye gelmiş gibiydi sanki. Gülümsedi hafifçe. Durumundan rahatsızlık duymadan prenses duruşunu takındı. Estetik bir hareketle odadakilere selam verdi. Elbisesinn etekleri uzun olmadığından hareketlerine rahatça uyum sağlamıştı. Sırtını dikleştirdi ve arka taraftaki kapının açıldığını hissetti.

Rp Out::
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Aether | Bölüm İki | Toplanış

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp Dışı-