AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyPerş. Tem. 19, 2012 11:23 pm

Spoiler:

SOKAKTA SANAT VAR

Başlıca karakterler
Nazan: Herkes gibi müzikte şansını denemek isteyen bir bedavacı. Sokakta çalarak hem para kazanıyor, hem belki şeş kaza ünlü olacağını düşünüyor.
James Bond Çantalı Erdinç Bey: MRG'de menajer. İleride Nazan'la aşnak fişnek.
Kel, göbekli Kenan Bey: MRG'nin sahibi. Tuvalet kağıdı dolar şeklinde olanlardan. Nazan yatsın kalksın şu herifin elini ayağını öpsün.

~~

Lambalarla aydınlatılmış, yarısı karanlık sokağı hızlı adımlarla geçerken duyduğum tek ses topuklu ayakkabılarımın metronom ritmini andıran sinir bozucu gürültüsüydü. Ayakkabılarım çok gürültücüydü, evimde aksi bir kedi beni bekliyordu, bir de televizyonum çok konuşuyordu. Hayatımdan hiç memnun olmadığım zamanlardı o yılın kasım ayı. Meg Ryan'ın Sweet Nowember filminin komple yalan olduğunu ilk fark ettiğim zamanın üzerinden altı yıl sekiz ay yirmi yedi gün geçmişti ve ben yirmi üç yıllık yaşantımın hiçbir evresinde kasım ayını bir sevgiliyle geçirmemiştim. Sevgililer günü laneti gibi, “bu sefer oldu galiba” dediğim tüm ilişkilerim kasıma yaklaştığımız zaman on ikiyi bildiren saat gibi dakika sekmeden bitiyordu. Depresyon kitapları okuyup kendime tanılar koyuyor, kolay bulmacalar çözüp litrelerce ice tea içiyordum. Anlayacağınız, umutsuz haldeydim.

Kafamın matematiğe, fiziğe basmadığını, felsefeyi kendi çapımda ancak içki sofralarında kotarabildiğimi, edebiyatı argo tabirle parçaladığımı fark ettiğim on dokuz yaşımda ailem demeden ben kendi kendime “bir baltaya sap olmalıyım.” dedim ve müziğe yönelip para kazanmayı amaç edindim. Her genç gibi vasat bir şekilde gitar çalıyordum, ortalama sesimle şarkılar da söyleyince sokaklarda üç beş bir şeyler kazanıyordum. Zor zamanlardı, laf atan mı ararsın, yol kesen mi… Annem bir kafede piyanist olduğumu zannederken ben stüdyolarda demo hazırlayıp önüme gelen tüm şirketlere yolluyordum; fakat hata annemdeydi. Yıllarca yalvarmama rağmen beni piyano kursuna göndermediler; fakat piyanist olduğumu söyleyince inandılar. Ya genelevde çalışıp piyanistim deseydim ne olacaktı? Neyse ki müziğimle, sanatımla bir yerlere gelmeye and içmiştim. Azimle, bıkmadan sokaklarda çalıp para kazandım ve tüm parayı amatör stüdyolarda demo hazırlamaya verdim. Fakir hayatı yaşadığım dönemlerin en buhranlı zamanlarında –bulmaca çözdüğüm, ice tea içtiğim, kedimle küstüğümüz ve televizyona bağırdığım zamanlar- yine her zamanki yerimde popüler kültürün son eseri şarkıları dinleyenle buluştururken önümde James Bond çantalı bir adamın durduğunu gördüm. Tahmin edebileceğiniz gibi siyah rugan ayakkabıları, siyah Beymen takımı, siyah raybanları ve James Bond çantası vardı. O önümde durduğunda benim menem bir işle uğraştığımı zanneden birkaç vatandaş daha toplandı ve olacakları beklemeye koyuldular. Ben de öyle, merak içindeydim. George Clooney havalarındaki karizmatik bir kodaman kutuya bir lira atsa olmazdı, yüz liralık banknot da bırakacak hali yoktu. Ne halt etmeye dükkanın önünde kalabalık yaptığını düşünmeye kalmadan gözlüğünü çok havalı bir şekilde ve tek eliyle çıkardı, çantayı tuttuğu eline aldı. “Nazan Hanım siz misiniz?” Öyle ani bir soruydu ki az kaldı başımı hayır anlamında sallayacaktım. Nazan olduğum doğruydu; fakat birilerinin hayatında hanım ve siz sıfatlarıyla yer ettiğimi duymak garip gelmişti. Şarkıyı yarıda kesip boğazımı temizledim.
-Buyrun, benim.
-MRG(müzik ruhun gıdası) plak şirketinden geliyoruz. Gönderdiğiniz demoyu inceledik ve sizinle bir deneme sürecine girmek istiyoruz.
MRG benim kasetini aldığım ünlülerin çalıştığı şirketti ve oraya demo yollamaktaki amacım vakitlerini çalıp rüyalarımın intikamını almaktı. Siyah giyen abi ise o sözleri sarf ettiği anda ak sakallı dede gibi nurlu bir havaya büründü gözümde. Nurunu, hemen arkasından caddeye giren ve bulunduğumuz yere yanaşan siyah BMW arttırdı. Siyah aracın içinden keskin bir parfüm kokusuyla kel ve göbekli, tam da plak şirketi sahibi görünümünde adam indi. İlk sözü “Senden bir star yaratacağız Nazan!” oldu. Önce küfrü basıp müziğe devam etmeyi düşündüm. Sokakta Tarkan çalarken insanların şaka yapması ihtimali çok daha ağır basıyordu, ama etrafa iyice doluşan kalabalık ve iki kodamanın ciddi ifadesi benim de ciddileşmemi sağladı. Boğazımı temizledim tekrar, sanki seksenlik ihtiyardım o anda. Beş dakika içinde boğazımı ikinci temizleyişimdi. “Şartlarda anlaşırsak neden olmasın.” Şartımı yiyeyim ben. Ayağıma gelen fırsata verdiğim yanıtı yiyeyim afiyetle.

ARŞİV

[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]


En son Cosette Thenardier tarafından Salı Tem. 24, 2012 12:47 am tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Phoenix
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Melanie Phoenix

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 4455
Gerçek Adı : dilara.
Yaş : 25

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Geri: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyPerş. Tem. 19, 2012 11:27 pm

Çok doğal ve güzel bir anlatım olmuş. Çok tuttum şahsen. Benim hikayem daha gerçek dışı. Böyle şeyleri seviyoeum fakat.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melaniephoenix.tumblr.com/
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Geri: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyPerş. Tem. 19, 2012 11:31 pm

Tipini sevdiğimin öyküsünün düzenini de halledebilseydim.. Tipsiz oldu en başta sen o halde okudun buna rağmen olumlu yorum bırakıyosan, gel öpücem. Gerçekten baya baya sevindim, sağolasın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Phoenix
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Melanie Phoenix

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 4455
Gerçek Adı : dilara.
Yaş : 25

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Geri: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyPerş. Tem. 19, 2012 11:32 pm

Geliyom bekle. Very Happy Çık kapının önüne. Very Happy

Gerçekler..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melaniephoenix.tumblr.com/
Kathleen Hart
VI. Sınıf
VI. Sınıf


RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 331
Gerçek Adı : katkat

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Geri: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyCuma Tem. 20, 2012 12:02 am

Ahahah senin üslubunu seveyim Didem. Süpersin. Cidden merakla bekliyorum gelecek bölümü. Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Geri: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyCuma Tem. 20, 2012 12:24 am

İkinci bölümü yeni başlıkla mı yazıcam, nereye linkini koyucam, onu çözdüğüm zaman yazmayı planlıyorum. Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kathleen Hart
VI. Sınıf
VI. Sınıf


RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 331
Gerçek Adı : katkat

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Geri: Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptyCuma Tem. 20, 2012 12:54 am

dasdas Buraya yazacaksın yahu. Bölüm başına hani link verebilirsin 1. Bölüm, 2. Bölüm diyerek bölümün bulunduğu sayfayı. Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var Empty
MesajKonu: Suyla Öpüşmek | 2. Bölüm & Ah Cici Kız   Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var EmptySalı Tem. 24, 2012 12:41 am

Kel kafalı müzik yapımcısı sözlerim üzerine gülümsedi, yanıma gelip elimdeki gitarı aldı ve gözlerime baktı. Öyle uzun baktı ki bir an öpüşeceğimizi sandım, ama o eline aldığı gitarımı diziyle kırıp parçalarını tekrar bana vermekten başka bir şey yapmadı. "Yarın ofisime gelirsin, şartların neymiş öğreniriz." dedi. Dedi ve gitti. James Bond çantalı herif patronunun ardından kartını bana uzattı, ciddi surat ifadesi geldiğinden beri hiç değişmemiş bir halde arabaya binip uzaklaştı. Etraftaki kalabalık da izlediği gösteriden memnun bir şekilde dağıldı. Geriye kırık bir gitar ve üç beş kuruşla ben kalmıştım.
O an anlamıştım ki benim şartlarımın bir önemi yok. Vardığım bu kanı, ertesi gün yapımcının ofisine gittiğimde daha da kesinleşti. MRG büyük bir şirketti. Kocaman bir holding, yerler ayna gibi parlayan döşemelerle kaplı, bayan çalışanlar döpiyesli, erkekler takım elbise kravatlı... Bense evde bulabildiğim en güzel kıyafetler olan siyah bir kumaş pantolon -üniversite şöleninde erkek rolüne girdiğimde giymiştim- ve üst kat komşum avukat Aysel Hanım'dan ödünç aldığım krem rengi beyaz gömleğimle gitmiştim. Altım kavaldı, üstüm şeşhane. Bir yola girdiğimin farkındaydım, yolun sonunu göremiyordum. Ya rezil olacaktım, ya vezir. Bu tip durumlar için annemin söylediği sözler geldi aklıma, verdiği öğütler. Sırtımı dikleştirip etrafa ben dünyanın en güzel kadınıyım bakışı attım, sekretere yanaşıp Erdinç Bey'le -James Bond'lu adam. kartında yazıyordu- randevum olduğunu söyledim. Süslü kokona dudağındaki ruju yaya yaya beklememi söyledi, beklerken de rahatsız edici bakışlar attı. Hayatımın on dakikası MRG'de o kadının bakışları altında rezil olmuştu; ama sonucunda Erdinç Bey'in odasına girmeyi başardım. Ben çekingen bir şekilde masasının önünde dikilirken, gösterdiği deri koltuklara iliştim, kendimi tanıttım. Eliyle susturdu. "Sizi sizden daha iyi tanıyorum Nazan Hanım. Vasat bir lise eğitiminin ardından üniversiteye başvurmamışsınız bile. Hakkınızı yememeliyim, üniversiteye kabul edilmeyeceğinizi bildiğiniz için başvurmamanız kendini tanımadır bir nevi." Dudaklarındaki o alaycı gülümseme sinirimi öyle bozmuştu ki, ağzına bir tane vurup gülümsemesini patlatmak istedim; ama dışarıdan tek yaptığım gülümseyip okumanın mizacına aykırı olduğuyla ilgili bir şeyler gevelemekti. Fakat o densiz beni tekrar susturdu. "Pekala, beni ilgilendirmiyor. Aslında Kenan Bey sizinle bizzat görüşecekti; fakat şehir dışına toplantıya gitmesi gerekti. Böylece sizin iş de biraz aceleye geldi. Bir single denemesi yapacağız, başarılı olunması durumunda kontrat imzalanacak. Fakat önce imaj değişikliği ile uğraşılması gerekiyor. Sizden ben sorumlu olacağım." Her şey planlanmıştı. Önüme kıyafet seçeneklerini, saç makyaj tarzlarını, duruş örneklerini serdi. Ardından hepsini geri topladı. "Cici kız imajı sizinle çıkış noktamız olacak; fakat her albüm sonunda değişiklik yapacağız. Eğer kontrat imzalanırsa diye söylüyorum, üç single ardından bir albüm çıkar. Bu demek oluyor ki miskinliğe son vereceksiniz." O, odada bir o yana bir bu yana dolaşırken bense onu izliyordum. Erdinç Bey yakışıklı adamdı doğrusu. Jilet gibi bir takım giymişti, kol düğmeleri beyaz altın kaplamaya benziyordu, ayakkabıları evimdeki aynadan daha temizdi. Dimdik duruyordu ve kendine güveniyle karşısındakini eziyordu. Arada bir yaklaşıp gözlerini gözlerime dikmesi vardı ki, o anda tüm konsantrasyonum dağılıyordu. Sanırım o da farkındaydı ki, dudaklarındaki kendini beğenmiş gülümseme bu zamanlarda büyüyordu. Beni şirketten uğurlarken, stil danışmanının ertesi gün evime kıyafetlerle geleceğini ve bir fotoğraf çekimine hazırlayacağını söyledi. Dediği gibi de oldu. Ben bütün gece içip içip yeni işimi ve hayallerime bir adım daha yaklaşmamı kutladıktan sonra sabaha karşı yatmışken ve saat sekizde henüz rem uykusuna geçiş yapamamışken, kapı çalındı. Eğer stil danışmanının geleceğini bilmeseydim kapıyı açmaz, uykuma devam ederdim. Fakat bu hal vaziyette yataktan hızlıca kalktım, elimi yüzümü yıkamadan kapıya koştum. Gelen, yirmi santim topuklular, bir karış mini etek ve hafif bir makyajla kuşanmış orta yaşlı bir kadındı. "Tatlım vaktimiz yok, şu kıyafetleri giy." Gösterdiği kıyafet, minicik, mini minnacık bir elbiseydi. Üzerinde öyle çok çiçek vardı ki kokusu adeta burnuma geliyordu. Yüzümü buruşturmamaya çalışarak kıyafeti giydim, manikürümü, pedikürümü ve saçlarımı eve gelen kuaföre yaptırdım, aynaya baktım. Bendeki malzemeden çıkacağını ummadığım güzellikteydi. Kırmızı ruj, beyazlatılmış tenimde güzel durmuştu. Saçlarım bukleleştirilmiş, kulaklarım ve boynuma pahalı mücevherler takılmıştı. Hep dalga geçtiğimiz süslü kokonalardan olmuştum. Fakat eğer bir gün ünlü olursam asla değişmeyeceğim sözü vermiştim, ona ne olmuştu? O, paranın kokusunu alınca unutulmuştu. Bir de, yakışıklı erkeklerin. Beni alıp stüdyoya götürmek için gelen Erdinç Bey, dün beni tersleyen küstah beyefendi dahi yüzüme birkaç saniyeden fazla bakmış, "istediğimiz gibi olmuşsun." demişti. Bana göre bu bir çeşit iltifattı. Fotoğraf stüdyosunda işler biraz daha karışıktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Suyla Öpüşmek | 1. Bölüm & Sokakta Sanat Var

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Mikrofon Sizde :: Eserleriniz-