Havanın sıcak olduğu bu aylarda öğrenciler şatodan olabildiğince uzak duruyordu. Göl kenarı veya bahçenin herhangi bir yerine oturuyor ve esen hafif rüzgarın tadını çıkarıyorlardı. En büyük beklentileri ise Hogsmeade gezisinin hemen gelmesiydi. O günü bekleyen üç kişi arasında olan Seth, Dean ve Elliot önceden anlaşmışlardı. Her zaman ki yoldan öğrencileri geçiren müdür yardımcısı ters giden bir şeyler olduğunda ağır cezalandırılacaklarını söyleyerek onları tembihliyordu. Bazılarına etki etmesine rağmen kimlere etki etmediğini biliyorduk. Öğrenciler çeşitli dükkanlara dağılırken üç öğrenci karanlık görünen ve kimsenin gitmediği bir sokağa yönelmişlerdi. Bu sokakta açık görünen tek bir yer vardı ve orası da yıkık dökük gözüküyordu. Kapısına yaklaştıkça aşınmış tahtanın ve çürük yumurtanın kokusu geliyordu. Seth öne çıkarak kapıyı tek eliyle itti. Kapı gıcırdayarak açılırken üç öğrenci merakla etraflarına bakarak içeri girdiler. Yüzlerinde kapşonlarla oturan adamlar, garip giyimli büyücü ve cadılar.

Fakat bu barda bu normal karşılanıyordu. Bu yüzden etrafa ayak uydurarak barmene doğru gittiler. Seth öne çıkarak "Üç kaymak birası lütfen." dedi soğuk bir ses ile. Adam bir iki saniye şüphe ile baktıktan sonra tozlu üç büyük kupa çıkardı ve her birine kaymak birası doldurdu. Üçüde kaymak biralarını alıp bir masaya kurulurken Seth bir şeylerin ters gittiğini fark etmişti. Elliot ve Dean tam arkasına göremediği bir yere bakıyorlardı. Merak edip arkasını dönünce inanılmaz bir güzellik gördü karşısında. Saçları, gözleri, yüzü, vücudu. Herşeyi ile mükemmel bir kız. Ve bir o kadar da kibirli görünümlü. Bu kişi Roxanne idi. Niye bu çocukların yüzlerinin böyle kasıldığını anlamak güç değildi. İkiside Roxanne ile çıkmış ve yürütememişlerdi. Seth ne kadar onu masaya çağırıp bir şeyler içmek istesede arkadaşlarına saygı gösterip gözünü oradan uzaklaştırdı. Fakat bir süre sonra beklenmeyen bir şey oldu ve Roxanne bir sandalye sürükleyerek yanlarına oturdu ve kaymak birasını kafasına dikti. Oldukça hızlı içen kızın kafasını indirdiğinde ki yüz ifadesini merak etmeyen yoktu. Endişe, korku, sevimli, heyecanlı ya da onun gibi şeyler. Üç kafadar arasında bunu merak etmeyen yoktu.

Hogwarts'ın sıkıcı havasının ardından dışarıda bekleyen zevkli saatler çok daha güzel ve çekiciydi. Dean o gece ilk defa adam gibi bir uyku çekmişti ve sabah uyandığında bunun tüm artılarını görüyordu. Sandığının başına gidip bu günkü sıcak havaya uygun bir kot ve üzerine siyah bir t-shirt giydi. Ayakkabı olarak da beyaz spor ayakkabılarını ayağına geçirdikten sonra cüzdanını ve lazım olabilecek iki paket sigarayı cebine yerleştirdikten sonra kendini bekleyen arkadaşlarının yanına gitmek için hareketlendi. İster istemez bir mutluluk vardı içinde. Kafasını dağıtmanın vereceği hissi daha şimdiden tüm vücudunda hissediyordu. Hufflepuff ortak salonunu terk ederken ortak salonda gördüğü Julius'a selam verdi ve kendini dışarı attı. Büyük salona şöyle bir uğradı ve karnını doyuracak bir şeyler yedikten hemen sonra kapıya ilerledi. Seth kapının önünde Elliot ile hararetli hararetli bugünün planını yaparken yavaşça yanlarına gitti ve konuşmaya pek dahil olmadan onları dinledi. Zaten her zamanki şeyleri yapacaklardı. Hogsmade gezilerinin onlar için tek anlamı vardı, onu da yaşayacaklardı şimdi zaten. müdür yardımcısı bir şeyler söylerken onu dinlemekten uzak bir an önce şuradan çıkabilmeyi dileyen gözlerle kadının suratına bakıyorlardı. Uyarıları dikkate almaları sürekli tekrarlansa da kim takardı ki? Hogsmade'e doğru yola çıktıklarında Dean fazlasıyla sessizdi. Yolları kararlı adımlarla yürümeyi seçmişti. Karanlık sokağa geldiklerinde tabelası olur olmadık sallanan ve pis kokulu mekana girdiler. Burayı kullanmalarının tek nedeni gereksiz insanlar buraya uğramazlardı. Aslında öğrencilerin pek uğrak mekanı değildi bu pis kokulu ve köhne yer. Seth bara yaklaşıp üç kaymak birası söylediğinde Dean ister istemez bu hafif başlangıç seçimine içerlemişti. Pek bozuntuya vermeden biralarını aldılar ve sallanan masanın kenarlarına dizildiler. pek konuşmuyordu üçü de. Şuan tek amaçları kafa bulup bir kaç saçma şey yapmaktı. Dean kafasını kaldırdığında gördüğü manzara karşısında bunun mümkün olamayacağını anlaması pek uzun sürmemişti. İster istemez Elliot'a baktı ardından kafasını yeniden köşe masada içkisini yudumlayan Roxanne'ye kaydı. Onu en son hastahane olayında görmüştü. Sonrasında bir daha pek karşılaşmamışlardı. Şimdiyse bütün gerçekliğiyle ve yarı sarhoş karşısında duruyordu. İçkisini alıp kafasına dikti ve olacakları izlemeye koyuldu. Onları fark edince yerinden kalkıp tam da beklediği hareketi yaparak yanlarına bir sandalye çekti ve hepsinin suratına uzun uzun baktı. Dean kısa bir soluk verdi ve artık ağır bir şeylere geçme zamanı geldiğine karar vererek bara doğru ayaklandı ve "Bir şişe tekila." dedi ve yanında limon ve tuzla birlikte dört bardak aldı ve masaya geri döndü. Bu gün sarhoş olacaktı başka bir yolu yoktu bunun. "Ne güzel Rox'da geldi." dedi bir gülümsemeyle ve Tekilanın kapağını açıp ilk şatını doldurdu ve kafaya dikti bu gün bunlar pek yeterli olmayacak gibiydi.

Hogsmeade gezisi eşittir bol bol alkoldü, tabi dördüncü sınıflar ve daha küçükler için değil; onlar günlerini balyumrukta torbalarını asit poplar ve kan tadında şekerlemelerle doldurmayı tercih ediyorlardı. Tanrıya şükür! Roxanne, ilk kez dördüncü sınıfın yazında o sıralar görüştüğü yedinci sınıf bir çocukla geldiği Domuz Kafasının müdavimlerinin bir kaçını tanır olmuştu. Diğerleri ise zaten tanınmak istemeyen kesimdi; onlara kimse bulaşmak istemezdi. Bu yüzden Roxanne'in ilk işi Cress ve Regina'dan onu bu akşamlık yanlız bırakmalarını istemek ve ünlü olduğu kadar pis ve eski mekanın yolunu tutmaktı. Şatodan ayrılmadan önce bol bol ağrı kesici ve sigara depolamıştı. Üstünde açık renk dar ve favori kot pantolonu, hatrı sayılır derinlikte bir dekolteye sahip siyah bir askılı ve hafif topuklu bantlı ayakkabıları vardı. Aslında burada yaşayabileceği maceraları düşününce daha ilgi çekici bir elbise giymeyi de düşünmüştü ama Domuz Kafası için akıllıca bir seçim olmazdı. Şimdi, kendinden 5 yaş büyük bir büyücü ve 3 yaş büyük bir cadıyla karşılıklı kaymak biralarını yudumluyorlardı. Roxanne bu biranın damağında bıraktığı yumuşak ve karamelimsi tadı seviyordu, onun için hafif sayılsa da, uzun süre içmediğinde özlüyordu adeta. Biraz sonra çakır keyif olmuş, ilk paketinin son sigarasını tüttürüyordu. Başını etrafı şöyle bir yoklamak için çevirdiğinde ise apışıp kaldı. Elliot, Dean ve Seth aynı masa da oturmuş içkilerini içiyorlardı. Mantıklı olan onları görmezden gelmek ve anın keyfini sürdürmekti ama sarhoş Roxanne'in asıl keyifli anları eğer o masaya gidecek olursa başlayacaktı. Henüz bitmemiş sigarasını izmaritlerle dolup taşan küllükte öndürdü ve masadakilere daha sonra döneceğini söyleyerek kalktı. Yarılanmış kupası da elindeydi. O masaya ilerlerken Dean bar tezgahına uğrayıp bir şişe ve dört shot bardağı almıştı. Kupayı şaşkın oğlanların masasına bırakıp bir sandalye çekti ve Dean ile Seth'in ortasına oturdu. Elliot'da tam karşısındaydı. Hepsinin yüzlerini kısaca süzdükten sonra kupayı başına dikti; kaymakbirası boğazından aşağıya yumuşak bir his bırakarak inerken Dean'e döndü. "Ne güzel Rox'da geldi." Ah, en son Dean'e "seni seviyorum" dememiş miydi, yoksa yanlış mı hatırlıyordu? Elinde olmadan, yavaş yavaş nükseden sarhoşluğu sebebiyle kıkırdadı ve elini Dean'in kolunun üzerine koydu. "Pek sevinmişe benzemiyorsun aslına bakarsan. Daha iyi rol yaptığına şahir olmuştum." Dudaklarını büzüp bakışlarını bu kez Seth'e çevirdi. "En azından gelmeme sevinmişe benzeyen biri var." Çocuğa göz kırpıp gülümsedi. Kontrolünü kaybetmesine ortalama 3 shot kalmıştı.

Hogwarts'dan çıkmak, biraz uzaklaşmak... Elliot'un haftalardır istediği tek şey buydu neredeyse. Dışarıya inmeden önce üzerine siyah t-shirtü ve kot pantolonunu giydi. Hava sıcak gözüküyordu bu sıralarda. Ayakkabısını bağladıktan sonra ortak salona gitti. Orada Seth'i beklemeye başlamıştı. Bir süre sonra inmiş olabileceğini düşünüp o da aşağıya indi. Önce hemen bir kahvaltı etti. O sıra kendi masasında bir tek Dean'i görmüştü. O ise Elliot'a dikkat etmemiş görünüyordu. Ondan önce çıkıp Seth'in yanına gitti. Birlikte ne yapacaklarını konuşuyorlardı. Güzel bir gün geçirecek gibiydiler. Müdür yardımcısı her zaman konuşmaları yapıyordu. Bunu sadece III.sınıflara falan yapsa olmaz mı diye düşünüyordu Elliot. Oradan hemen kurtulmak ve bir şeyler yapmak istiyordu. Hogsmeade'e vardıklarında bütün öğrenciler çeşitli yerlere dağılmışlardı. Ama Dean, Elliot ve Seth'in girdiği yere hiç kimse girmeyecekmiş gibi görünüyordu. O iğrenç kokan yere gelebilmişlerdi. Diğer öğrencilerin burada olmadıklarından emin oldukları için buraya geliyordu. O kadar iyi bir seçim olmasa da rahat davranabiliyorlardı orada. Domuz Kafasına girdiler. Seth hemen bara gidip üç tane kaymak birası söyledi. Başlangıç için iyi bir şey değildi. Bu çocuğun Slytherin'e seçildiğine inanmak istemiyordu Elliot. Biraları alıp üçü bir masaya geçmişti. Elliot ilk yudumunu alıp kafasını kaldırdığında gördüğü şeye çok şaşırmıştı. Roxanne karşı masada iki büyücüyle birlikte içiyordu. Şaşkın şaşkın oraya bakıyordu Elliot. Bir an Dean Elliot'a bakmıştı. O da fark etmişti Roxanne'yi. İkisinin de eski sevgilisi olduğu için bu durumdaydılar. En etkilenmeyen Seth olacaktı herhalde. Roxanne üçünü gördükten sonra yerinden kalkıp yanlarına gelmişti. Elliot'un tam karşısında oturuyordu şimdi. Dean yerinden kalkıp bara doğru gitti. Bir şişe tekila istemişti. İşte asıl içki buydu. Elliot onu duyunca içkisini hemen bitirmişti. "Ne güzel Rox'da geldi." Sahte olduğu belliydi konuşması. Belki bilerek öyle konuşuyordu. Kim bilebilirdi? "Pek sevinmişe benzemiyorsun aslına bakarsan. Daha iyi rol yaptığına şahir olmuştum." Elini Dean'ın kolunun üzerine koydu. Elliot'un içinde bir sinir dalgası oluşmuştu. Ama bu kıskançlık değildi. Elliot'un gelmesini istememesinin nedeni en son yaşadıkları Katniss olayıydı. "En azından gelmeme sevinmişe benzeyen biri var." Sarhoş gibi görünüyordu. Elliot şişeyi açıp bardağını doldurdu ve hemen içti. Belki onun da eğlenmesini sağlardı sarhoşluk olayı. "Hepimiz sevindik. Sayılır yani. Peki sen burada ne arıyorsun?" Aralarında en memnun olan Seth gibi gözüküyordu. Onda da garip bir mutluluk vardı. Üçüne de bakıyordu. Dean biraz tuhaf gibiydi. Aralarında başka bir şey mi olmuştu? Bunları düşünmenin devamı değil diye bir bardak tekila daha içti.

Rox'un geldiğini gördüğünde Dean masadan kalkmış, elinde büyük bir tekila şişesi ve dört bardak ile dönmüştü. Bütün bardaklara eşit miktarda koyarken yapmacık bir ses ile "Ne güzel Rox'da geldi." dedi. Yapmacıklığını sarhoş olan Rox bile fark edebilirdi. Elini Dean'in kolunun üzerine koyarak "Pek sevinmişe benzemiyorsun aslına bakarsan. Daha iyi rol yaptığına şahir olmuştum." dedi. Dean onunla temas etmekten hoşlanmamışa benziyordu. Bu sefer gülerek Seth'e döndü Rox. "En azından gelmeme sevinmişe benzeyen biri var." Hepsi bardaklarını kafasına dikti ve tekilanın damaklarında bıraktığı o güzel tat ile biraz daha sakinleştiler. Seth Rox'un ne demeye çalıştığını biliyordu. Bu masada eksitmediği tek erkek o idi. Normalde olsa Seth onu elde etmek için herşeyi yapardı. Bazıları için o okulun en ateşli kızıydı. Ama yanında iki iyi arkadaşı onun eski sevgilisi iken bu onu biraz düşündürüyordu. Bu yüzden sadece tekilasına odaklandı ve sarhoş olmak için daha büyük bir çaba harcadı. "Hepimiz sevindik. Sayılır yani. Peki sen burada ne arıyorsun?" Elliot can alıcı soruyu sormuştu. Seth'in aklında bir düşünce yılan gibi kıvrılarak ilerliyordu. Dean ve Elliot eski sevgilisiydi. Onlarla görüşmek istemediğini biliyordu. Peki ya Seth için gelmişse? Ya da sadece fazla sarhoştu. Elliot'un ona olan bakışlarını fark etmişti. Belki de aklından bu düşünce geçen tek kişi kendisi değildi. Hepsi Rox'un Seth için gelmiş olabileceğini düşünüyordu. Seth tek kaçış yoluna sarıldı. Tekila şişesi ile bütün bardakları doldururken "Konuşmaya değil, içmeye geldik sanıyordum." dedi ve bardağı ilk kafasına diken kişi o oldu. Sonrasında diğerlerininde bunu yaptığını fark ediyordu. Bir bardak daha tekila, sarhoşluğa biraz daha yakın.

Masada dönen muhabbete pek katılmıyordu. Yapmacıklığının sebebini o da bilmiyordu sadece geçen gün olanlardan sonra Rox'un üzerine gitmek istemiyordu belki yanlız bir anında yakalarsa onu bunu açıklardı. Elliot'a baktı kısaca gözleri ile anlaşmak istercesine fakat o tamamen Roxanne'in Seth'e kayan gözleri ile meşguldü. Bu Dean'in içinde de bir dalgalanma yaratsa da barın yanında duran kıza takılmıştı o. En son Auré ile durumlar karışıktı ve biraz kaçamağın şuan bir zararı olmazdı. Kafa dağıtmak içindi. Cebinden sigarasını çıkardı ve dudakları arasına yerleştirdi. Yakıp derin bir nefes aldıktan sonra "Yapmacıklık mı? Lütfen, farklı bir ortam oluşturduk o kadar." dedi ve sigarasından uzunca bir nefes çekti. Seth'in doldurduğu son bardağı da kafasına diktikten sonra tuzuyla limonunu da yedi. Bardaki kız ateş viskisi içiyor ve gözlerini Dean'den ayırmıyordu. Bu gergin ortamı bırakıp biraz kızla gülüşmek iyi olabilirdi. Masada çerez kalmadığını fark ederek ayağa kalktı, o sırada Seth sorarcasına ona baktığında muzipçe gözünü kırptı ve bara ilerledi. Kız tüm seksiliğini ortaya koymaya çalışırcasına oturuyordu önünde. Dean tek kolunu bara koydu ve kızla kısa bir konuşmaya girdi. Sesi inceydi, hareketleri gibi. Bembeyaz yüzü ve kıpkırmızı dudakları vardı. Mavi gözleriyse karanlık saçlarıyla tam tamına bir zıtlık oluşturuyordu. Dean kızı süzüyordu. Amacı belliydi fakat kızda bunu istercesine sohbeti uzatıyordu. Masadakilere ayıp olacaktı fakat yapacak bir şey yoktu. Sarhoşluk ve ilişki hayatındaki son darbe onu buna itiyordu. Bir aşağılık gibi davrandığını biliyordu. Sahi ne yapıyordu ki böyle? Kızı yarı dinliyor yarı dinlemiyordu fakat bunu pek belli etmiyordu. En son kızın dudaklarını kendilerininkine yaklaşırken bulduğunda arkasındaki kol onu çekti ve gerçekliğe döndürdü, tabi bu kolun Rox'a ait olması da olayları değiştirirdi.

Son cümlesinin üzerine Elliot'ın bardağını doldurup başına dikmesi Roxanne'in sağlam bir kahkaha atmasına sebep olmuştu. "Hepimiz sevindik. Sayılır yani. Peki sen burada ne arıyorsun?" Hah. Dean ve Elliot şunu bilmeliydi ki Roxanne onları çok iyi tanıyordu ve ses tonlarından dahi ne demek istediklerini çıkabilirdi. Aslında bunda dişiliğin altıncı hissinin de bir katkısı vardı. Yine de bozuntuya vermedi, gülümsemeye devam ederek Seth'in shot bardaklarını doldurmasını izledi. Sonra herkes gibi uzanıp kendi bardağını aldı ve limon eşliğinde bir yudumda midesine yolladı. Yüzü tekilanın acı tadıyla buruştu. "Konuşmaya değil, içmeye geldik sanıyordum." Roxanne bir kahkaha daha attı ve şişeyi kapıp kendininkini tekrar doldurdu. Aslında etrafı tuzlanmış ve bir dilim limon eklenmiş hazır bardakların gelmesi gerekiyordu ya, neyse. Tek istediği kafayı tam anlamıyla bulmak ve kontrolü kaybetmekti. Son yaşadıklarını üzerinden atmasının tek yolunun bu olduğuna inanıyordu. "Ne işim mi var? Seth'in söylediği gibi, içmeye geldim.." dedi Elliot'a ters ters. Bu tarz sorular hiç hoşuna gitmiyordu. Bir shot daha... Ne o, üçüncüye bir bardak mı kalmıştı? Şimdi etrafa mutlu gülücükler saçıyordu. Ne var ki Seth'in baktığınızda sizi alıp başka diyarlara götüren yüzü bile Dean'in bara yaslanmış kızın tekiyle bakışmasını farketmesini engelleyememişti. "Yapmacıklık mı? Lütfen, farklı bir ortam oluşturduk o kadar." Roxanne Dean'in sigarasını yakmasını izlerken gözlerini devirdi. Evet, farklı bir ortam oluşturmuşlardı gerçekten. Fakat bu tavır Dean'in ortamın içeriğinden rahatsız olduğunun belirtisiydi ve Roxanne'in sinirine dokunmaktan çok hoşuna gidiyordu. Genç cadı üçüncü shotı da yuvarladıktan sonra kontrolden çıkmak üzere olduğunu farketti. Yaklaşık otuz saniye sonra yapacağı hiçbir şeyi yarın hatırlamayacaktı. Otuz, yirmidokuz... Dean ayağa kalktı ve Seth'e göz kırptı. Yirmiyedi, yirmialtı, yirmibeş... Roxanne durumu anlayarak boş bira kupasına bir fiske attı, Dean bara yanaşır yanaşmaz kız cilveli bir şekilde Ona yanaştı. Ondokuz, onsekiz, onyedi... Kızın göz alıcı bir kırmızıya boyadığı dudakları sinir bozucu şekilde hareket ediyordu, sonra Dean'in dudaklarına yaklaştılar. İki ve bir. Roxanne ayağa fırladı. Birkaç adımda bara ulaştı ve Dean'in kolunu yakalayıp kendisine doğru çekti. Kız da Dean'de şoka girmiş gibiydi. Roxanne bir kolunu Dean'in beline doladı ve başını göğsüne yasladı. "Hadi ama sevgilim," alaycı bakışları kızın üzerindeydi "alt tarafı görevi çerez getirmek olan birinin seni böyle lafa tutması çok saçma." Ve büyük ihtimalle gelecek elli yıl boyunca pişmanlık duyacağı bir şey daha yaptı. Parmak uçlarında yükselip Dean'in dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. Sonra dudakları kulağına yaklaştı. "Benim mutlu olmam için her şeyi yapacağını söylemiştin ya, ben de aynısını yapıyorum. Aurélien ile yaşadığın mükemmel ilişkiyi kurtarıyorum. Sonra teşekkür edersin." Kıza son bir bakış atıp kırıtarak masaya döndü. Roxanne yanlarından hemen ayrılmadan önce kızın yüz ifadesini gördüğü için Dean'in masaya geleceğinden adı gibi emindi. "Dean'in konuştuğu kızla aynı sokakta büyüdük, şansa bak! Biraz lafladık ama bu kadarı yeter." Gözlerini Seth'in gözlerine dikerken aklında tek bir düşünce vardı. "Bu gecenin şerefine!" dedi küçük shot bardağını havaya kaldırıp kahkahalar arasında midesine yollarken.

Seth'in onu neden susturduğunu anlayamamıştı Elliot. Buraya sarhoş olmaya gelmişlerdi ve bu sırada konuşabilirlerdi. Elliot, Dean'in kızla bakışmasını başından beri fark ediyordu. Rox'ta fark etmiş gibiydi. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Birazdan bir olay çıkacak gibi görünüyordu. Dean fazla bakıştıklarına karar verip kalkmış gibi gözüküyordu. Çerez olayının yalan olduğu belliydi. Gitmeden önce Seth'e göz kırpmıştı. Roxanne'nin bu duruma bozulduğu çok belli ediyordu. Bu da Elliot'un gülmemeye çalışmasını iyice mahvediyordu. Gözleri Roxanne'den, bara kaydı. Kız Dean yanına gider gitmez ona yaklaşmıştı. Tam kız ve Dean öpüşeceği sırada Roxanne yerinden kalkıp onların yanına gitmişti. Çocuğun durumunu neden mahvettiğini anlayamamıştı. Kolundan çekip kendisine yanaştırdı. Aklında ne var merak etmişti Elliot. "Hadi ama sevgilim," Artık iyice dayanamıyordu. Kız çok bozulmuş olmalıydı bu laftan sonra. Dean karşı Rox'a karşı çıkabilir diye onu dudaklarından öpmüş gibiydi. O kız Dean'e bugün ne yapsa inanmazdı. Zaten bir kız arkadaşı vardı. Sonrasında Rox masaya döndü. Kız çok kötü durumdaydı. Elliot ise kendini tutmayı bırakmış ve gülüyordu. Sarhoş olduğundan dolayı öpmesini bile umursamamıştı. "Dean'in konuştuğu kızla aynı sokakta büyüdük, şansa bak! Biraz lafladık ama bu kadarı yeter." Bu lafla anca Sethi kandırabilirdi Roxanne. Elliot'un kanmak gibi bir niyeti yoktu zaten her şeyi görmüş ve duymuştu. "Bu gecenin şerefine!" Bardağını kaldırıp içti. Elliot ise yenisini dolduruyordu o sıra. Dört mü üç mü artık hatırlayamıyordu gerçekten. Roxanne'ye yaklaşıp "Peki bunu neden yaptın?" diye sordu. Umurunda olmasa bile merak duygusu diğer bütün duyguları yeniyordu. Sorusunu sorduktan sonra geri çekilip bardağındaki tekilayı içti ve ardından limonu emdi. O sırada Dean'de elinde tabakla masaya geri dönmüştü.

Bardaklarında ki tekilaları tek seferde bitirdikten sonra yenilerini doldururken Rox Elliot'a cevap olarak gülerken "Ne işim mi var? Seth'in söylediği gibi, içmeye geldim.." dedi. Şimdi Rox alkolünde verdiği cesaretle göz alıcı bir şekilde Seth'e bakıyordu. Tabi dikkatinin dağılması uzun sürmedi. Dean'in bardaki kestiği kıza alınmıştı anlaşılan. "Yapmacıklık mı? Lütfen, farklı bir ortam oluşturduk o kadar." Dean cevabını sanki bilerek geciktirmişti. Kıza o kadar odaklanmıştı ki Rox'a onunla ilgilenmediğini göstermeye çalışıyordu. Hak verirdi ona. Onu aştığını göstermek istiyordu Rox'a. Şimdi Dean kızdan gözünü ayırmadan bir sigara yakıp dudaklarının arasına koymuştu. Herkes sanki sessizce anlaşılmışcasına aynı anda bardaklarını kafalarına diktiler. Dean bardağı masaya koyarken ayağa kalkmıştı. Çerez alma bahanesiyle kızla uzun bir sohbet başlatmıştı. Rox kıskanç gözlerle onu izlerken birden ayağa kalktı ve Dean'in boynuna sarıldı. Seth ilk başta şaşırmasına rağmen artık Rox'u tanımaya başlamıştı. "Hadi ama sevgilim," Dean'in flört ettiği kızın gözleri çoktan dolmuştu. "alt tarafı görevi çerez getirmek olan birinin seni böyle lafa tutması çok saçma." Rox henüz kelimelerini bitirmişti ki parmak uçlarında yükselip Dean'in dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Seth'in içinde küçük bir dalgalanma olsada buna anlam veremedi ve diğer duyguları gibi bir kenara atarak gülmeye başladı. "Dean'in konuştuğu kızla aynı sokakta büyüdük, şansa bak! Biraz lafladık ama bu kadarı yeter." Buna da inanmak biraz zordu. Bu yalana ancak Rox'un inanılmaz sesinin tınısına yakalanan kişiler ya da ona körü körüne aşık olanlar inanırdı. Seth onunla biraz ten çekimi yaşamıştı fakat söylediği hiç özen gösterilmemiş bir yalandı. "Bu gecenin şerefine!" Rox bardağını dikerken Seth'de ona eşlik etti. Elliot henüz bardağını yeni dolduruyordu. Sırıtarak "Peki bunu neden yaptın?" dedi. Bardağımı bir kez daha doldurarak "Milyon dolarlık soru için aydınlat bizi." Hala belli belirsiz gülüyordu Seth. Şimdi Rox etrafına toplanan ilgiden hoşlanmış gözüküyordu. İki eski erkek arkadaşı ve uzaktan tanıdığı bir yakışıklının olduğu masaya gelmekte ki amacıda buydu belki. İlgi...

Olanların etkisi ve şokuyla çerez tabağını bir kaç dakika boyunca elinde tuttu. Roxanne'ın kafası iyiydi evet bunu biliyordu ama bu kadarı fazlaydı. Tabikii de o kızla bir şeyler yapması yeterinc aşşağılıkçaydı ama Roxanne şuan hassas noktaydı. Geçen gün olanlardan sonra da bu üzerine tuzla buz olmuştu. Kızın suratı beyazdan mora dönüşürken Dean kıza küçümsercesine baktı ve çerez tabağını alıp geri masaya döndü. Masada dönen muhabbettin demin olanlarla ilgili olduğu belliydi ve bu sinirine dokunuyordu. Buraya üç erkek içmeye geleceklerdi fakat şimdi olanlara bakılırsa bu saçmalıktan başka bir şey değildi ve saçmalamaya başlamışlardı. Çerez tabağını masaya fırlatırken gözlerini Rox'dan ayırmadı. Seth ve Elliot ise durumun ne kadar karışabileceğini kestirmeye çalışırmış gibi bir halleri vardı. Dean duyduğu pişmanlığı bir kenara atmaya çalışsa da kendine olan kızgınlığı geçmiyordu. Alkolün de etkisiyle hareketleri yavşak bir hal almya başlamıştı fakat bu tepki tamamen değiştirmişti onu. Sandalyesine oturduktan ve bir sat daha attıktan sonra sessizliği bozan şeyi yapı. Rox ve diğerleri sanki göz hapsine almışlardı onu. "Şuan itibariyle eğer bunlar Aurélien'in kulağına giderse gerçekten bittiğimizin resmidir. Ayrıca Rox lütfen aşk hayatım yerine başka şeylerle uğraş. Beni mutlu etmenin başka yolları da var inan bana. Oyunlara gerek yok sonuçta." dedi ve hışıla bir sigara daha yaktı ardından onu yokluğa sürükleyecek bir şat daha. Çektiği vicdan azabını Rox!a yükleyemezdi hiçbir şekilde. Sonuçta o olmasa o kıçı kırık kıza yumulacaktı. Belkide dokunuşun verdiği hislerin geçmişi fazlasıyla hatırlatmasından dolayıydı bu şey. Ayrıca şuana kadar olamadığı iyi sevgili imajının da yüzüne vurulması canını yakmıştı ve sinirlenmişti. Masadan şişeyi alıp kendine br tane daha doldurdu ve o acı yakma hissini dudaklarından boğazına gönderdi. Limonun ekşiliği ve tuzun o yakıcı tadı da birleşince kafasını sadece bunlara verebildi.