AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Zıt Kutuplar

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Olric Romanov

Olric Romanov

RP Yaşı : 35
Mesaj Sayısı : 349
Gerçek Adı : Ceren
Yaş : 28

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyPerş. Ağus. 02, 2012 7:25 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] | [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Cosette Thernadier | Jean-François le Sophiste
Binaları ayrı, kişilikleri aynı iki varlık.
Geçmişten bahseden bir rp olması özelliğiyle çok marjinaliz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sliwer.deviantart.com
Olric Romanov

Olric Romanov

RP Yaşı : 35
Mesaj Sayısı : 349
Gerçek Adı : Ceren
Yaş : 28

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Geri: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyPerş. Ağus. 02, 2012 7:53 pm

    François ortak salondaki sesten kendisine gelemiyordu bir türlü. Kenarda kendi döneminden birkaç kişi bir çeşit kart oyunu oynuyorlardı. Muggle icadı şeylerden birisiydi oynadıkları herhalde. Yavaşça yerinden kalktı ve onların masasına doğru ilerleyip çocuklardan birisinin omzuna dokundu. Bu hareketiyle çocuk kalkmış ona vermişti yerini. Eline aldığı desteye şöyle bir göz attıktan sonra hemen stratejisini oluşturdu. "Bahsi artırıyorum." Tok sesi ortaya doğru ittiği birkaç tane pulun o rahatsız edici gıcırtısıyla birleşirken geriye doğru yaslanmıştı. Yüzünde çarpık bir gülümse oluşmuş, gözleri bakıyordu diğerlerine. Çocuklardan birisi destesini masaya doğru açtı ve sessizce "Üçlü." dedi. François hafifçe güldü ve sıra kendisine geldiğinde oyunun başından beri bu kadar çok para yatırmasına izin veren elini masaya açtı. "Royal Flush, sanırım sizi çulsuz bıraktım beyler." Ortadaki tüm parayı kendisine doğru çektikten sonra yavaşa yerinden kalktı. Her çehreye tek tek baktıktan sonra arkasını döndü. "Aranızda bölüşün parayı ve çok ses yapmayın. Sinirimi bozuyorsunuz." Bu kadar kibirli olmasına gerek var mıydı? Bilmiyordu. Yalnızca içinden geldiği gibi davranıyordu. Merdivenlerden indi teker teker, Quidditch maçı vardı bugün. Merdivenleri ikişer üçer indikten sonra sahaya gelmişti bile. ÇAbucak formasını giydikten sonra sahaya çıktılar takım olarak. Kaptan her zamanki haliyle birkaç ezici söz söyledi -Hello Kitty'ler hakkında- ve onları yeneceklerini söyledi.

    Oyun başladıktan sonra tribünlerden adını duyuyordu birkaç kere. Garip bir kız topluluğu kafayı ona takmıştı son zamanlarda. Nerede görseler 'Merhaba!' demeden geçmiyorlardı. Şu kadınları anlamak gerçekten imkansız işti doğrusu. Çocuk onların kaprisiyle uğraşmayı pek sevmiyordu açıkçası. Bu zamana kadar yalnızca altı sevgilisi olmuştu. Her seneye bir tane... Bludger'ı Hufflepuff tutucusuna doğru gönderdi sert bir biçimde ve top Tutucu'nun tam kafasına geldi. Gözleri şaşkınlıkla büyüyen büyücünün dudaklarından alaycı bir kahkaha yükseldi. Sadece diğerlerine uymak içindi bu yapmacık kahkaha, aslında onun için endişeleniyordu. Kız için üzülüyordu, oyun öncesinde görmüştü onu. Hem Hufflepuff hem de kız olması yüzünden fazla kırılgan duruyordu. Ya da ona öyle gelmişti, bilmiyordu...

    Maç bittikten ve gece çöktükten sonra pek çok kişi yataklarına dönmüştü bile. Yatağında huzursuzca dönüp duran Sophiste en sonunda dayanamayıp yerinden kalktı ve cüppesini üzerine geçirdi. Zümrüt yeşili arması sanki ona sorgulayan gözlerle bakıyordu. Hastane kanadına doğru ilerlerken arkasında duyduğu sesle asasını çıkardı ve adamı duvara yapıştırdı. "Benim lan! Çek şu aptal asayı boynumdan. Mutfağa gitmiştim sadece." Asayı çekti ve sessizce bir küfür mırıldanıp yoluna devam etti. Her tarafta yataklar olan yere geldiğinde kızı görmesi çok da zor olmamıştı, zaten sadece tek bir kişi vardı koca yerde. Ona doğru ilerleyip yatağın hemen kenarında durdu. Güzel bir yüzü vardı, kahverengi saçlarla çevrelenmiş yumuşak hatları olan bir heykel gibi. Cadının koluna hafifçe dokundu "Pişt!" Kızın gözlerini sonuna kadar açıp bir anda çığlık atmaya kalkışmasıyla panikledi ve ağzını kapattı. "Sakın çığlık atma, burada seninle görülmek istemem değil mi? Sen de benimle... Şimdi elimi çekiyorum, sakın bağırma." Elini çektikten sonra yatağın kenarındaki sandalyeye oturdu büyücü ve kıza baktı bir süre. Derin bir bakıştı bu, kibirden yoksun. "Kafan tıpkı Bludger gibi olmuş. Kocaman... Benim suçum, topu o kadar sert atmamalıydım." Bu Sophiste dilinde özür dilerim'di.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sliwer.deviantart.com
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Geri: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyCuma Ağus. 03, 2012 12:33 am


    Tüm Quidditch oyuncuları ve bütün sınıflardan Hufflepuff öğrenciler binalarının ortak salonunda toplanmış, yarım saat sonra başlayacak olan Slytherin-Hufflepuff maçı için hazırlanıyorlardı. Takım kaptanının ortadaki masa üzerinde yaptığı heyecan verici konuşmanın ardından oyuncular alkışlar, ıslıklar, tezahüratlar eşliğinde sahaya uğurlandı, izleyiciler de yerlerine geçip maçın başladığını haber veren sesi duymayı beklediler. Önemli bir maçtı. Kim istemezdi ki küçük dağları yaratmış havasındaki Slytherin'i yenmeyi? Cosette, bu kutsal görev için sonuna kadar hazırdı ve kendisine öyle çok güveniyordu ki son zamanlarda yaptığı yoğun antremanlar sayesinde, sahaya çıkıp süpürgesiyle yerini aldığında en az bir Slytherin kadar kibirliydi. Maç başlamıştı, koşuşturma da başlamıştı. Tüm oyuncular üzerlerine düşeni yapmak için tüm hızlarıyla hareket ederken, üzerine gelen Bludger'ı karşılamaya çalışan Cosette başarısız olduğunu fark ettiğinde çok geçti. Son hatırladığı, yere düşmenin çok keyifli olduğuydu. Sonrasında gözlerini Hastane Kanadı'nda, karanlık yatakhanede buldu. Şifacılar gerekli tedavinin yapıldığını, fakat iki gün dinlenmesi gerektiğini söyleyip Cosette'i kaderine terk etmişlerdi. Vücudu iyileşse de hayalkırıklıkları tamir edilebilir miydi peki? Saatlerce antreman yapıp maçta sadece iki dakika kalıp topa elini bile sürmemesi affedilebilir bir ihmal değildi. Eğer o topu suratına atan küstah Slytherin'i bir eline geçirirse... İntikam planları ve nefret söylemleri aklından geçerken uyuyakaldı Cosette. Rüyasında, o yılanların başını eziyor ve yarım kaldığı maçı tamamlıyordu. Uyandığındaysa tüm vücudunda acılar, baş ucunda kafasına Bludger'ı atan serseri vardı. Bir an çocuğun onu yastıkla boğmak için geldiğini sandı, gözleri büyüdü, çığlık atmak istedi. İsteği, ağzını kapatan elle yarım kaldı. "Sakın çığlık atma, burada seninle görülmek istemem değil mi? Sen de benimle... Şimdi elimi çekiyorum, sakın bağırma." Eh, o konuda haklıydı. Maçın olduğu gece baş başa görünmek işine gelmezdi. Zaten kafasını patlatmış adamlar Dırdırcı'ya poz vermek de işine gelmezdi. Bu durumda Julius'la görülmeyi bile tercih edebilirdi. Julius'un her daim sırıtan yüzü aklına gelince ürperdi. Hangisinin daha kötü olduğunu bile bilmiyordu. "Kafan tıpkı Bludger gibi olmuş. Kocaman... Benim suçum, topu o kadar sert atmamalıydım." Nazik poposuna kıyıp yatağın başucundaki sandalyeye oturmuştu. Gecenin bu saatinde yasak ormanda başını derde sokması ya da yatakhanesinde düzenlenen bir ayine katılması gerekmiyor muydu bunun? Gerçekten Cosette'i öldürmeye gelmemesi için tanrıya yalvardı genç kız. Henüz ölmek için çok gençti. Henüz evlenmemişti bile! Kafasıyla ilgili komik olmayan benzetmesi karşısında başını diğer tarafa çevirdi Cosette. "Senin işin daha zor, kafamın Snitch gibi olduğunu düşünmek bile istemiyorum." Minnak kafasının içinde gezinen kibir dalgalarını Cosette görebiliyordu adeta. Sinirli kurtçuklar gibiydiler. Jesus aşkına, şu çocuğun kolunda karanlık işaret olduğuna bahse girebilirdi genç kız. Çocuğu kovmak için ağzını açacak ve aklına geleni söyleyecekken olmasını istediği en son şey oldu ve astım hastası bir bunak gibi öksürük nöbetine tutuldu. Yüzünü görmese de kızardığını hissedebiliyordu. Suya uzanmaya çalıştı, başaramadı. Burnu odaya sığmayacak kadar büyük Slytherin'e seslendi. "S- Su- Su la- Su ver!" Burada öldüğünde karşısındakinin başı derde girecekse eğer, ölmesinde bir sakınca yoktu. Ama boşu boşuna da ölmek istemezdi doğrusu. Suyu içip kendine geldiğinde çemkirmek için de yeterli enerjisi vardı. "Sen orada durmuş beni izlerken ne düşünüyordun? Ölüyordum ve bir bardak su vermek aklına bile gelmedi." Umarım onu burada yakalarlar ve geç saatte yatakhane dışında olduğu için ceza alır, diye düşündü. En içten dilekleriyle...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olric Romanov

Olric Romanov

RP Yaşı : 35
Mesaj Sayısı : 349
Gerçek Adı : Ceren
Yaş : 28

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Geri: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyCuma Ağus. 03, 2012 11:38 am

    François'nın yıl içinde çok farklı planları vardı ve bu planların hiçbiri herhangi bir binadan herhangi bir kızı içermiyordu. Fakat genç adam şunu bilmiyordu, hayat biz planlar yaparken başımıza gelen şeydir. Yanında oturduğu kıza bakan gözleri bu yılı onunla geçirmek istediğini söylüyordu. Hatta haykırıyordu. Sadece onun bile bundan haberi yoktu, kibir maskesinin ardına saklanmış bir korkaktı o. "Senin işin daha zor, kafamın Snitch gibi olduğunu düşünmek bile istemiyorum." Bir an bozulmuştu, geriye doğru çekildi, ekşiyen yüzünü saklamaya çalışıyordu. Neyse ki, kız ona bakmıyordu bile, başını farklı bir tarafa çevirmişti. Muhtemelen büyücünün ne kadar kibirli olduğunu düşünüyordu; ama o da en az Jean kadar kendini beğenmişti. Hareketlerine bakılırsa... Sıkıntılı bir şekilde nefes verirken başını o da farklı bir tarafa çevirdi, şimdi yatağında uyuyor olabilirdi. Çok daha rahat olurdu, ya da kızın da dediği gibi Yasak Orman'a gidip biraz eğlenebilirdi. Cadının öksürükleriyle kendisine geldi ve çabucak ayağa kalktı. Ne yapmalıydı ki! "S- Su- Su la- Su ver!" Su, tabii ya! Hemen kızın başucundaki bardağa su doldurdu ve ona uzattı. Korkmuştu bir anda. İlk defa kontrolünü yitirmişti, hem de sadece bir öksürük karşısında. Saçmalık, hah! "Sen orada durmuş beni izlerken ne düşünüyordun? Ölüyordum ve bir bardak su vermek aklına bile gelmedi." Kunduz haklıydı haklı olmasına ama ilk defa bu kadar derinden öksüren birisini görmüştü büyücü. Yani büyükannesinden sonra. Ah, büyükannesi... François için garip garip planları olan kadın, bilmem nerenin prensinin kızıyla evlenmesi aile için çok uygun olurmuş falan filan. Çocuk elbette kadının yüzüne karşı bir şey demiyordu; ama içten içe kendi planlarını yapıyordu. O planların içinde henüz evlilik yoktu. Tanrı aşkına daha on altı yaşındaydı! "Maçı düşünüyordum, sonra senin kafana topu nasıl attığım geldi aklıma ve düşüşün. Merlin aşkına, gülmemek için zor tuttum kendimi." Hafifçe gülümsedi ve kızın elindeki bardağı alıp masaya bıraktı. Şifacılar falan gelmeden gitmeliydi sabah. Herhangi birisi onu burada görürse sonu olurdu bu. Tanrım bir de kızın arkadaşlarından birisi gelirse... Neyse, bir Hufflepuff'tan korkacak değildi ya! O geldiğinde kızla dalga geçiyor gibi yapardı ve çabucak sıyrılırdı işin içinden.

    "Sabaha kadar burada olduğumuza göre birbirimizi tanıyalım... Jean-François le Sophiste, elbette ismimi duymuşsundur. Ailemin kökenleri Ortaçağ'a dayanıyor, Derebey tarzı bir şeymişler. O ne biliyorsundur umarım. Genelde senin gibi safkanlar muggle tarihinden bihaber oluyor." Geriye doğru yaslandı ve bacak bacak üstüne attı oldukça soğuk bir biçimde. Kökleri sayesinde elinde olan imkanları seviyordu. Dolayısıyla soyadını da seviyordu. Tabii her yaz katılmak zorunda olduğu o davetler, kendisine ayıracak bir dakikasının bile olmamasını saymıyordu. Onlar ufak tefek pürüzlerdi. Yaş gününde babasının hediye ettiği araba hepsini unutturuyordu mesela. Biraz maddiyatçı bir bakış açısıydı bu belki de ama ne yapsın? Hayat paraya dayalı. Para olmadan hiçbir şey olmuyor… Kıza çevirdiği bakışlarında uyku namına hiçbir şey yoktu, karşısındakini de uyutmamaya yemin etmişti. “Adın neydi senin… Dur hatırlayacağım, Cosete. Yok Cosette, evet.” Belirgin Fransız aksanıyla aslında söylediği iki isim arasında çok da fark yoktu. İkisinde de aynı sesler vardı, sadece vurgu farklıydı. Kendi dilini seviyordu, İngilizce gibi değildi. Fransızca’da okuma kuralları vardı hiç değilse, İngilizce’de her kafadan bir ses çıkıyordu. “Bu gece uyumayacağını biliyorsundur umarım. Kafaya alınan darbe sonrasında uyumamak gerekir.” Tıp bilgisine hayrandı!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sliwer.deviantart.com
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Geri: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyC.tesi Ağus. 04, 2012 12:04 am



    Cosette kendini beğenen bir insan olduğu için bunu doğasında bulunduran diğer kendini beğenen insanlarla -Slytherin- pek iyi anlaşamazdı. Astrolojik olarak lider ruhlu bir yapıya sahip olması nedeniyle de insanlarla sık sık problem yaşıyorken karşısındaki küstah atıcıyla tartışmaması imkansızdı. Zaten sözleri hâlâ boğazı acıyan cadının tüm sinirini daha da arttırdı. "Maçı düşünüyordum, sonra senin kafana topu nasıl attığım geldi aklıma ve düşüşün. Merlin aşkına, gülmemek için zor tuttum kendimi." Cosette ters bir bakış attı, çıkardığı cık cık sesleriyle onaylamadığını ve hoşuna gitmediğini bariz bir şekilde belli etti, salık saçlarını bileğindeki lastik tokayla tepeden tutturdu. O kadar çok öksürmek terletmişti, zaten üzerindeki kalın yorgan da hastane kanadının sıcak havası altında sauna etkisi yaratıyordu. Neyse ki çocuğun soğuk esprileri vardı(!) "Sabaha kadar burada olduğumuza göre birbirimizi tanıyalım... Jean-François le Sophiste, elbette ismimi duymuşsundur. Ailemin kökenleri Ortaçağ'a dayanıyor, Derebey tarzı bir şeymişler. O ne biliyorsundur umarım. Genelde senin gibi safkanlar muggle tarihinden bihaber oluyor." Muggle tarihini bilmek eziklerin işidir. Muggle olmak, melez olmak da öyle. Jean-François bir bulanık mıydı yoksa? Cosette ne gülerdi ama. Gerçi çocuğun safkan olduğunu sanıyordu; ama eğer lanet olası bir bulanıksa ve bunu şimdiye kadar saklamışsa, genç kız fısıltı gazetesini başlatmaktan mutluluk duyardı. “Adın neydi senin… Dur hatırlayacağım, Cosete. Yok Cosette, evet.” Elbette adını biliyordu, böyle bayat numarala gerek yoktu. Cosette takımdaydı, François da öyle. Karşı takımın tutucusunu tanımıyor olamaz ya. Ama kopasıca kibri yüzünden... “Bu gece uyumayacağını biliyorsundur umarım. Kafaya alınan darbe sonrasında uyumamak gerekir.” Bütün geceyi beraber geçirme fikri Cosette'in menapozlu kadınlar gibi ayılıp bayılmasına neden olabilirdi. Yakalanırlarsa ortada dönecek dedikodular midesini bulandırdığı gibi, hem Slytherin hem Hufflepuff puan kaybedebilirdi. Gerçi Slytherin'i düşünen kim; ama porsuklar pek az kazandıkları puanlarına çok sadıktırlar. Sessizce çocuğa gözlerini devirmekle meşgul Cosette komidinde duran bardağı tekrar alıp bir yudum daha içti. "Ailenin muggle kökeniyle gurur duyman çok hoş François. Benim sülalem muggle işlerine bulaşmamış, tanrı korumuş ya!" Gözleri yapmacık bir korkuyla büyümüştü, sesinde yine yapmacık bir endişe vardı. Cosette gerektiği kadar bilgi öğrenip onunla yaşama taraftarıydı. İleride bakanlıkta sıkıcı işlere girmek ya da Hogwarts!a kalıcı olarak yerleşip profesör olmak gibi bir niyeti yoktu nasılsa. Zengin kocasıyla okyanus kıyısındaki yalısında gününü gün edip yakışıklı, zengin bir koca, elit kesimden arkadaşlar, lüks evlerin tadını çıkaracağına emindi; neden saçma sapan bilgiler öğrenmesine gerek olsundu ki? Zaten güzelim diy en basit iksirleri bile zamanından sonra öğrenmişti. "Burada kalmayı aklından bile geçirme. Biz iki düşmanız, birbirimize merhamet duymamız söz konusu bile olamaz Sophiste." Bomboş yatakhanede yankılandı sözleri. İnsanların doğalarıyla oynamak olmazdı. Kedi ile köpek nasıl arkadaş olmamalıysa, ateşle barutun yan yana durması nasıl sakıncalıysa, François'nın o gece yatakhanede kalması da o derece tehlikeliydi. Mazallah arkadaş filan oluverirlerdi!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Olric Romanov

Olric Romanov

RP Yaşı : 35
Mesaj Sayısı : 349
Gerçek Adı : Ceren
Yaş : 28

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Geri: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyC.tesi Ağus. 04, 2012 4:19 pm

    Jean-François normalde öyle çok konuşkan birisi sayılmazdı, düşüncelerini mümkün olduğunca az kelimeyle ifade etmeye çalışır, bir çeşit tasarruf yapardı. Zira fazlaca yoruluyordu konuştuğu zaman, hele ki karşısındaki kişi onu anlamadığında… Bunu genelde kendi binasındakilerle yaşamazdı, tek bir sözcükle ne anlatmak istediğini karşı tarafa verirdi. Mesela Av aralarında garip bir şifreydi, ya da Orman. Herhangi bir Slytherin’e ne zaman olursa olsun bunları söylerseniz gerekli yerde toplaşırlar çabucak. Fakat büyücü son zamanlarda bu karanlık işlerden sıkılmaya başlamıştı. Ailesinin ondan beklediklerini vermek istiyordu artık. Balolara katılması gerekiyordu, akşam yemeklerinde boy göstermesi ve kendisine uygun birisini seçmesi. Onların dünyasında her şey hala Ortaçağ’daki gibi işliyordu. Genç yaşta evleneceği kadını seçiyordu pek çok kişi, zaten canları istediğinde de kendi evlerinde yaşamaya başlıyorlardı. "Ailenin muggle kökeniyle gurur duyman çok hoş François. Benim sülalem muggle işlerine bulaşmamış, tanrı korumuş ya!" Genç adam hafifçe öksürdü, ilk defa böyle bir yorum duymuştu. Merlin aşkına, şuan çocuğun muggle doğumlu olduğunu falan düşünüyordur. Böylesine aptal bir dedikoduyla o bile başa çıkamazdı. Bir kere bu kendi ailesinin kulağına gittiğinde onu bir güzel pişman ederlerdi… "Burada kalmayı aklından bile geçirme. Biz iki düşmanız, birbirimize merhamet duymamız söz konusu bile olamaz Sophiste." Vicdan azabı denen şey yüzünden burada kalması gerektiğini düşünüyordu; ama madem kız gitmesi gerektiğini söylüyordu giderdi. Ama biraz daha sonra. Kıza çevirdi en az gece kadar siyah olan gözlerini ve onu tepeden süzdü. “Beni o yarım kan arkadaşların gibi sanma Thernadier. Sakın, yanına geldim diye de arkadaş olacağımızı falan düşünme. Tanrı aşkına, seni iki birkaç saniye içinde öldürürüm ve bana ayrılmış olan servet boşa gider. Tanrı korusun..” Hafifçe gülümsedi genç adam, şu balo gelmişti aklına. Lanet olsun! Hala kimseye sormamıştı… Bir anda aklına delice bir fikir gelmişti. Kendi içinde hesaplaşmaya başladı. Yok hayır, imkânı yok… Ayağa kalktı ve kapıya doğru bir iki adım atarken geri dönüp kıza sordu ve o anda pişman oldu.“Hey, şu muggle başbakanının verdiği bir balo var. Oraya benimle katılmaya ne dersin? Ama bundan saçmasapan bir anlam çıkarma. Sadece kafanı daha kötü bir hale soktuğum için kendimi rahatlatmak adına…” Bu tip balolarda karides oluyordu, François karidesleri çok seviyordu. Ama kibar kibar yemesi gerekiyordu, birer birer. Yoksa annesinin öldürücü yeşil gözleriyle karşılaşıyordu. Hala çocukmuş gibi onu azarladığına inanamıyordu genç adam. Babasıyla arası biraz daha iyiydi, babası daha normaldi annesine kıyasla. Kesinlikle daha eğlenceli bir adamdı, Slytherin’de değilmiş zaten okuldayken. Ravenclaw’daki kızların ne kadar güzel olduğundan bahsedip duruyordu oğluna. Sanki annesiyle zorla evlenmiş gibi bir hali vardı, gerçi Jean anlıyordu. Hiç kimse annesini sevip de evlenmezdi. Böylesine aptalca bir karar vermek için deli olmak gerekiyordu. Babasıyla gittikleri konserler, festivaller… Ah! Onun öldüğü fikrine hala alışamıyordu büyücü. Hem de aptal bir Seherbaz olarak ölmüştü. Sadece bir Seherbaz! Bakanlık adına çalışırken hayatını kaybettiğine inanamıyordu. Bu yüzden Jean-François içine kapanmıştı zaten. Geleceğe dair hiçbir şey planlamıyordu. Zengindi, parası vardı, neden çalışmak zorunda olsun ki? Akşama kadar evinde oturup sevgilisiyle golf oynamaya falan giderdi. Güzel bir hayata benziyordu böyle düşününce.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://sliwer.deviantart.com
Cosette Thenardier
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Cosette Thenardier

Mesaj Sayısı : 66

Zıt Kutuplar Empty
MesajKonu: Geri: Zıt Kutuplar   Zıt Kutuplar EmptyPaz Ağus. 05, 2012 12:36 am




    Yatakhanenin soğuk havası ve karanlık atmosferinde, verilen iksirler nedeniyle uyuşmuş bir halde yatıyordu Cosette. Bu çok yanlıştı, bu gece kesinlikle burada olmamalıydı. Kazansalar da, kaybetseler de şu an ortak salona toplanmış diğerleriyle birlikte olmalıydı. Peki onun yaptığı neydi? Karşı takımdan onu yaralayan bir oyuncuyla baş başa birkaç saat. Aman ne iyi. Ne kadar da adalete uygun! giderdi. Ama biraz daha sonra. Kıza çevirdi en az gece kadar siyah olan gözlerini ve onu tepeden süzdü. “Beni o yarım kan arkadaşların gibi sanma Thernadier. Sakın, yanına geldim diye de arkadaş olacağımızı falan düşünme. Tanrı aşkına, seni iki birkaç saniye içinde öldürürüm ve bana ayrılmış olan servet boşa gider. Tanrı korusun..” Cosette suratını buruşturdu ve çocuğun bir taklidin yaptı. Zenginim diye, yakışıklıyım diye kendini bir şey sanıyordu. Evet belki aynı sendrom Cosette de vardı; ama Cosette insanların yüzüne gülen tiplerdendi. Herkese duymak isteiğini söylerdi. Kendini beğenmiş ukala küstah serseri François ise kendinin haklı olduğundan gıdım şüphe duymadan kibrini de yanına alarak kapıya doğru ilerledi. Cosette kasılmaktan kurtulacağı için derin bir oh çekmeye hazırlanırken, François'nın geri dönmesiyle hevesi kursağında kaldı. O yanında olduğu için çok ağrıyan başını ovuşturamıyordu. Ölürse sebebi kesinlikle oydu! .“Hey, şu muggle başbakanının verdiği bir balo var. Oraya benimle katılmaya ne dersin? Ama bundan saçmasapan bir anlam çıkarma. Sadece kafanı daha
    kötü bir hale soktuğum için kendimi rahatlatmak adına…”
    Balo mu!? Vay be, işte bu tam Cosette'e göre. Partiler, davetler, törenler, balolar... Cosette bunların içinde büyüümştü. Bacakları uzamaya başladığı zaman kendini mini eteklerin içinde partilerdes sigara içip sarhoş olurken bulmuş, ailesi tarafından da buna itilmişti. Sarı saçları annesi tarafından ödenen bir çuval para ile yumuşatılır, kıyafetleri özel diktirilirdi. Aile, kızlarını bir yem olarak kullanıp istediklerini elde etmeye alışmıştı. Fakat Cosette, şımarık ve bencil prensesleri, ileride zengin kocasıyla evlendiğinde ailesini yolda görse yüzlerine bile bakmayacaktı. Kim bayık, bunak, ihtiyar adamlarla takılır ki? Bu devirde kızına bile güvenmeyeceksin. Balo lafını duyunca içinde yataktan atlayıp çocuğun boynuna sarılmak ve şimdiden ne giyeceğini planlamaya başlamak geçse de, kendine hakim oldu ve sadece hafifçe gülümsedi. Muggle balolarında insanlar öyle bir dağıtıyorlardı ki, herkes anlatırdı! Altın yumurtlayan tavuk ayağına geldi. "Snitch kadar kafanın içine sığan minicik beyinle bana laf söylemeye hakkın yok, öncelikle bu konuda anlaşalım." Mola verdi, boğazını temizledi, heyecanını atmaya çalıştı. "Teklifini, nazik bir hanımefendi olarak yetiştirildiğim için kabul ediyorum. Fakat meclislere sevgilin olarak tanıtılmayı kabul etmem baştan söyleyeyim." Bir Slytherin'le sevgili olmaktansa, kendi porsuğunda boğulmayı yeğlerdi. Ama binalardan daha önemli bir şey varsa o da paradır; fakat Cosette François'nın servet diye anlattığı para miktarının bir servetten daha fazlası olduğunu o zamanlar bilmiyordu. Zaten öğrendiğinde de François'dan hamile olduğu dedikodusu yaymamak için kendini zor tutmuştu. Deli kız.

    RP SONU

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Zıt Kutuplar

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-