Anlamsız kesitlerin baş gösterdiği mutluluk oyununun içinde bir yerlerde kaybolmuş kolundaki adamın kendisine gösterdiği aşkın sıcaklığını yaşıyordu. Etraflarına gelip onları tebrik edenlere içten gülümsemeler atıyor, tebriklerini kabul ediyordu. Onlar gibi yırtıcıların bu denli uysal bir ortamda bulunması ironik ve komikti. Fakat her şeyin usulüne uygun yapılması gerekiyordu. Etraflarındaki insanların kokuları birer birer burnuna dolarken hepsini ayrı ayrı ayırt etmeye çalışıyordu. İçeride bir sürü doğa üstü varlık vardı. Mugglelar arasında yapmak düğünü biraz cesaret olayıydı fakat kim takardı ki? Biraz içkiye ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Sevgilisine, ya da kocasına mı demeliydi, dönüp kulağına eğildi ve "Sanırım iyi bir içkiye ihtiyacım var.." dedi Arthur muzip bir sırıtmayla ona döndüğünde aynı şekilde karşılık verdi. Başlayan müzik etrafı sararken fırsattan istifade etmeke amacıyla hem üzerine daha rahat olan o diğer gelinliği giymeye hemde sert bir içki içmek için adımını atmıştı ki içini titreten o koku bütün vücudunu sarmıştı. Gözleri gördükleri şeylere inanmak istemezcesine açılıp kapandı ve adamın mükemmel gözleriyle buluştu. Bu kadar zaman sonra onu yeniden karşısında görmek şaşırtıcıydı. Hele de böyle bir günde.. Her zamanki umursamaz ve kendini beğenmez tavırları buram buram etrafa dağılıyordu. Eliyle bir karşılaştırma işareti yaparak Arthur'u gösteren Eric o muhteşem aksanıyla ''Hadi amaaa,'' dedi ve güldü. Sophie bu hareketine ifrit olsa da sesini çıkaramıyordu. Herkes durmuş onlara bakarken bir adım daha atarak aralarındaki mesafeyi kapadı ve yanağında elini gezdirdikten sonra ''Sen de beni özlemedin mi?'' dedi. Sophie içindeki kırgınlığın daha da büyüdüğünü hissediyordu. Onu ilk ve son kez gördüğü gece aklına geliyordu. Sonrasında içinde bıraktığı amansız duygular.. Özlem hissetmiyor değildi fakat hayatını gerçekten bağlayabileceği birini bulmuştu sonunda. Onu terk edip gitmeyen birini.. O sırada Eric genç gelinin elini tutup bedenlerini birleştirdi ve ''Hadi gidelim buradan, bu sefer içkiler benden,'' dedi ardından gerçekten eğlendiğini belli eden bir kahkaha attı. Sophie Eric'in ne diye böyle bir zahmete girdiğini yavaş yavaş sindirirken olayın şokundan kurtulan Arthur adamın suratına bir yumruk indirmişti. İçinde yükselen öfkeyle değişime sürüklense de içtiği kurt boğan iksirleri etkisini gösteriyordu. Tanrı bilir o kdar iksir içmeseydi şuan burayı dağıtan manyak bir kurda dönüşmesi an meselesi olurdu. O sırada etrafında olup bitenlere anlam veremiyordu Sophie tamamen dünyadan soyutlanmıştı neredeyse. Arkadan gelen vampirler kocasına saldırırken Eric alaycı bir sesle 'Merak etme hayatım, vampirler kolay kolay ölmez,'' dedi. Sophie'yi hayata döndüren belki de bu olmuştu. Ani bir hareketle suratına okkalı bir tokat geçirdi. Arsız adam buna gülerken ''Ah seni vahşi kedi,'' dedi ve Sophie kendini birden onun o kaslı vücudunda buldu. Sırtına yumruklar sallıyordu fakat bir etkisi olmayacağını biliyordu. O kadar kurt boğan iksirine gerek yoktu işte.. Bu haldeyken bu vampire karşı koyması imkansız denecek kadar azdı. Olsa ki öldürmek.. Hayır imkansızdı. Bu adamın katili olmak isteyeceğini sanmıyordu ama hayatında da olmasını istemiyordu. Onu bırakıp gittiği zaman yaşadığı acıyı hala yaşıyordu. Kapıya yönelmiş olan adamın sırtından kocasının üzerine çullanmış vampir topluluğuna bakarken sadece "Arthur!" diye haykırabilmişti. Çaresiz olmak, ikinci defa hayatında çaresiz olmak.. Eric Vampir hızıyla koşmaya başladığında başına geleceklerden habersiz bir şekilde ağaçlıkların arasına gidiyorlardı. Düğün alanı geride kalmıştı artık. Ne Arthur'u görebiliyordu ne de oradaki insanları. Bir kaç dakika boyunca böyle ilerledikten sonra aynı hızla duran Eric'in omzundan atladığında dengesini bulması zor olmuştu. Adamdan destek alarak ayakta durduğunda suratındaki acı ifadeyi silemiyordu. Her şey mahfolmuştu. "Sen.." diyebildi sadece ve gözlerine dolan gerizekalı yaşları tutmaya çalışarak sustu. kısık bir sesle "Lanet olsun," dedi ve yüzünü kaldırıp vampire baktı. Umutsuz aşkıydı onun. Bir zamanlar.. Hayatında yaptığı radikal değişiklerin bilinmez nedeniydi belkide. Bahanelerin arkasına sakladığı. Gözünden inatçı bir yaş akarken titrek bir sesle "Bunu bana yapmaya hakkın yok," diyebildi. Arkasındaki ağaca yaslandı ve adamın ifadesiz yüzüne baktı. Deminki alaycı adam kaybolmuştu. "Lanet olsun ki yoktu!" diye bağırdı Sophie. Ufak çaplı bir krizin etkisine giriyordu. Yumruklarını kaldırıp Vampirin göğsüne indirmeye başladığında bağıra bağıra konuşuyordu "O gece senin için ölümü göze aldım ben! Irkımdan dışlanmayı göze aldım! Senin yaptığınsa sadece kaçmak oldu!" dedi hırsla. Sonra adamın gözlerinin içine bakarak "Sen sadece kaçtın," dedi. "Sana ihtiyacım varken sen yoktun! Şimdi ihtiyacım olan kişi bulduğumda onu benden alamazsın!" diye bağırdı. Asasını jartiyerine sıkıştırmıştı fakat ona ulaşması biraz zordu şuan. Lanet olası gelinlik, diye düşündü. Arkasını dönüp ağaçlara baktı Eric hala konuşmuyordu. Belki de bu iyiydi. Onu duymamak. Gözlerinin hapsinde olduğunu biliyordu fakat seri bir hareketle gelinliğinin uzun eteğini çekip asasını çıkardı ve Eric'e doğrulttu. Yüzünde acı ile karışık büyük bir öfke vardı. Göz yaşlarının açtığı yollar makyajını bozmuştu. Eric bu manzaraya yine alaycı bir gülüşle karşılık verip Sophie daha cümleleri söyleyemeden ağaca mıhladı ve asayı tutan eline büyük bir güç uyguladı. Bedenleri birbirine yapışmıştı resmen. Orantısız güç kendini gösteriyordu. Bir nefes uzağındaki adama şuan saf öfkeyle bakıyordu sadece.