"Ne olur, sana yalvarıyorum. Bir kere olsun birini mutlu etmeme izin ver. Git ve Brian'la ol. Benden istediğin kadar nefret et. Ama onunla mutlu ol." Ann'in ağlamaya başlamış olması tüm yelkenlerimi indirmeme neden olmuştu. Anastacia'yı o kadar ağır laflarla suçlamakta hata etmiş olabilirdim, ancak bir daha Brian'a güvenemeyecektim. Anastacia ne derse desin bir daha asla kendimde Brian'la beraber olabilmek için gereken gücü bulamayacaktım. Anastacia'yı affedebilirdim, hatta affetmiştim bile. Ancak aynı şeyi Brian için yapmam gerçekten çok zordu. Derin bir nefes aldım ve Anastacia karşı sokaktaki Maclaren's barına doğru yürürken öylece kalakaldım. Anastacia ile konuşmak ve onu affettiğimi söylemek istiyordum. Ancak benden çok uzaklaşmıştı ve onunla konuşmam artık mümkün değildi. Belki okulda bir ara onunla konuşabilir ve uzlaşabilirdik. Gryffindor aslanlarının birbirleri ile her zaman yakın dost olmaları gerektiğini düşünüyordum, böyle bir dargınlık çok uzun sürmemeliydi. Derin bir nefes daha aldım ve hızla Bad Romance barının yanına bırakmış olduğum süpürgemi almaya gittim. Emin olduğum bir şey varsa o da bu akşam ve birçok akşam daha Brian ile konuşmayacağımdı.
Süpürgeme atladığım gibi Hogwarts'a doğru son hızla uçmaya başladım. Bir anda içimdeki çocuk büyüyüvermişti sanki, yüzümdeki ciddi ifade bir an olsun bozulmuyordu. Olanları ikizime nasıl izah edeceğimi de bilemiyordum. Ona Brian'ın beni aldatmış olduğunu itiraf etmek gerçekten çok zor olacaktı. Böyle anlarda yer yarılsa da içine girebilseydim keşke. O an düşündüğüm ve dilediğim gibi gerçekten yer yarılsaydı hiç düşünmeden oraya girer ve bir asır boyunca çıkmazdım herhalde. Hogwarts Quidditch Sahası'na vardığımda, gözlerimin yine dolduğunu fark ettim. Ancak ağlamamak için hiçbir çabada bulunmadım. Bu gece hiçbir şekilde gözyaşlarımı tutmaya çalışmayacaktım. İçimdeki kırgınlık ve acının dışarı çıkıp benliğimi terk etmesine ihtiyacım vardı. Odama girdiğimde Kathleen'i uyandırmamak için çok büyük bir çaba sarfettim. Ben bu haldeyken olayları dinlemesini ve öğrenmesini istemiyordum. Başımı yastığa koyduğum anda uyuyakaldım. Bütün gece turuncu ve kırmızı bir hiçlikte süzülmüş, ne bir kabus, ne de bir rüya görmüştüm. En azından bu konuda şanslıydım.