Yetimhanede koşuyordum. Arkama bakamıyor, deli gibi ağlıyordum. Düşüyor, tökezliyor ama yine de koşmaya devam ediyordum. Neden kaçıyordum? Bilmiyordum. Ama karanlık beni yutacakmış gibi üzerime gelirken tek düşündüğüm kaçmaktı. Sonra bir anda düştüm. Ayağa kalkmak için çırpınırken o siyah bulut üstüme kapandı.
Yatağımda sıçrayarak uyandım. Terden yorgan vücuduma dolanmış, saçlarım boynuma yapışmıştı. Derin bir nefes alıp yataktan kalktım. İlk yaptığım şey gözlerimden akan yaşları silmek oldu. Sonrasında sessizce yatakhaneden çıkıp erkekler yatakhanesine girmek. Yataklar arasında sessizce hareket ettim ve Brian'ın yatağına ulaştım. Huzurlu ve masum bir şekilde uyuyordu. Derin bir nefes aldım ve omzunu dürttüm. Hemen gözlerini açtı. Beni görünce yüzüne edişeli bir ifade oturdu. Bunu görünce dayanamadım ve yanına çıkıp ağlamaya başladım. Bu kabuslar kaç aylardır peşimdeydi. Yetmişti artık, huzurlu bir şekilde uyumak istiyordum. Bir günde yetimhanede yaşadıklarım yüzünden kabuslar görmeden uyumak. Brian yatıştırıcı sesler çıkarıyor saçlarımı okşuyordu. Gözlerimden akan yaşları sildim. "Kabuslar, hiç peşimi bırakmıyorlar. Dayanamadım, üzgünüm." dedim ve hıçkırıklara boğuldum.