Tatu, sahneye yakın masalardan birinde oturmuş viskisini yudumluyordu. Diğer elindeyse sigara vardı. Düşünüyordu. 2 haftadır Ryan'la adam gibi konuşmamışlardı. O günden sonra, bilirsiniz işte; o gün. Bir yıl sonra görüştükleri ilk gün oldukça.. İlginçti. Tatu, midesinin bulanmaya başladığını hissetti. Daha iki kadeh viski içmişti, normal değildi bu. Bir ara St. Mungo'ya gitmeliydi. Ağzından çıkan dumanlara bakıyordu, Scottié'yi özlemişti. Hayır, sadece sevişmeyi değil. Aynı zamanda oturup konuşmayı, dertleşmeyi, eğlenmeyi. En çok ona, aynı zamanda diğer kadınlara ait olan Ryan Scott'ı özlemişti. Seph, içeri geldiğinde "Selam bebeğim. İçerde seksi bir hatundan dans isteyen bir yakışıklı var," deyip göz kırptı. Tatu, sırıttı ve ayağa kalktı. İçindeki mor iç çamaşırlarını, jartiyerini kapatan ince ceketini çıkardı ve sigarasını kül tablasına bastırıp söndürdü. Kalan viskisini fondipledi ve topuklularının çıkardığı tık-tık-tık sesiyle ilerlemeye başladı. Tam koridora çıkacakken içeri Ryan girdi ve Tatu bir anlık şokla durdu. Ryan, kardeşine bakıp "Hey Seph, başka dansçlarımız da var. Tatu'nun vardiyası bugün doldu." Sert bir sesle konuşmuştu Ryan. Aslında vardiyası dolmamıştı ancak Seph, kardeşinin sinirli olduğunu anlamıştı anlaşılan. Bu yüzden basit bir "Peki." diyerek gitmişti. Cherrié, Scottié'sine bakıp kelimelerin ağzından dökülmesine izin verdi. "Ne oldu, Scottié? Vardiyalarımı olabildiğince kısıyorsun."

"Baylar bayanlar, o bu gece benim. Helanie aşağı in bitanem." Tatu'nun sinirleri bu sözü duyunca iyice sınır noktasına gelmişti. Derin derin nefes alıyordu, bir sigara daha çıkarıp yaktı. Helanie sürtüğünün kucak dansı bahanesiyle Ryan'la adeta seviştiğini izlerken elleri titremeye başlamıştı. Birkaç senedir hiç böyle sinirlenmemişti. Öpüştüklerini görünce elindeki sigara yere düştü. Ryan'ın gözleri kapanmıştı ve oldukça tutkulu görünüyorlardı. Sakin ol, sakin ol, sakin ol, sakin ol, sa- diye içinden sayıklarken kendisinin bile duyamayacağı kadar kısık bir sesle "Daha iki hafta önce beni sevdiğini söylüyordu," dedi. Aklını dağıtmak için etrafa bakınmaya başladı. Bad Romance'in tüm dansçıları bugün çalışıyordu. Bir kişii sahnede, geri kalanlar ya kucakta ya da odadaydı. Bir müşteri Seph'i çağırdı ve bir şeyler söyledi. Seph oradan "Tatu, biliyorum vardiyan bitti ancak dansçıya ihtiyacımız var!" diye seslendi. Ryan'ın iki masa arkasında hemde, mükemmel. Yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı, adamın yanına ilerlerken Scottié'nin yanından geçti. Ters bir bakış attı ve arkasına bakmadan adamın yanına geldi. Kucağına çıktığı gibi Helanie sürtüğü gibi dansı bıraktı ve resmen sevişmeye başladılar. Adam da halinden hoştun bir şekilde devam ediyordu ve sürekli cebinden çıkadığı ellilik banknotları Tatu'nun bir yerlerine tutturuyordu. Tatu, adamın boynunu yalarken Ryan'ın neşeli sesini duydu. "Hey Fernandes, partnerleri değiştirelim mi?" Tatu, amacına ulaştığı için sırıtmaya başladı ve adamın boynuna son bir öpücük kondurarak Ryan'ın yanına ilerledi. Helanie son saniyelerinin zevkini çıkarmaya çalışıyordu. "Hey, Hel. Ryan'ın değil de, o adamın kaltaklara ilgisi var. Bilgin olsun," dedi ve şirince gülümsedi. Helanie, bir an neye uğradığını şaşırdı. Ancak Tatu'nun Kara Cadı olduğunu biliyordu, ailesinin kimler olduğunu, Tatu'nun nasıl biri olduğunu. O yüzden bir şey demeden adamın yanına ilerledi. Cherrié, Scottié'nin kucağına çıktı ve baştan çıkarıcı bir sesle konuştu: "Sanırım beni çok özledin, Scottié."

"Seni özlememde sakınca mı var bebeğim?" dediğinde derin bir inlemeyle cevap verdi Tatu. İnsanların bakışları onların üstündeydi. Çoğu dansçı kendini değersiz hissetmeye başlamış olmalıydı. Ki zaten hissetmeliler. Cherrié, Bad Romance'te her zaman özel olacaktı. O bir Rustu, işini iyi bilirdi ve bunu uzun zamandır yapardı. Seksiydi ve bunu biliyordu. Erotik dans eğitimi bile almıştı. Hadi ama, hangi kadın ondan daha iyi olabilirdi? Gerçi Scottié şu iki haftadır onun çalışmasına pek izin vermiyordu. Diğer zavallılara veriliyordu çoğu iş. Her şeyini akışına bırakmaya karar vermişti. Ancak gözlerini yumduğunda Ryan'ın Helanie sürtüğünü nasıl öptüğünü hatırladı. Kıskandırmak içindi, evet ancak bir anlık sinirle Scott'ın kucağından kalktı Tatu. Kısık bir sesle "Canın cehenneme," deyip koridora ilerlemeye başladı. Scottié'nin bir şok yaşadığının farkındaydı ancak Tatu'nun damarına basmaması gerektiğini öğrenmeliydi.

"Kıskanmak mı istiyorsun? Kıskan! Ama nedenini bilmek istiyorum!" dedi öfkeyle Ryan. İşte şimdi ne demesi gerektiğini hiç bilmiyordu Tatu. Ancak ne söylememesi gerektiğini biliyordu. Onu sevdiğini söylemeyecekti, en azından bugün değil. Kafasında tonlarca cümle dönüyordu adeta, Scott haklıydı. Ryan'ı kıskandırmak zor olmuyordu ancak her fırsatta kullanıyordu bunu. Önemsendiğini görmek hoşuna gidiyordu. Bir erkeğin ona cinsellik dışında değer verdiğini görmek.. "Çünkü.." dedi ve duraksadı. Aslında onu sevdiğini söylemeli miydi? Beyniyle kalbi arasında bir çatışma vardı adeta. Scottié'sine birkaç adım yaklaşık yavaşça öpüp geri çekildi. "..sen bana aitsin. Başkalarıyla bir şeyler yapmak artık o kadar eğlenceli gelmiyor olmalı Scottié. Eğer geliyorsa da yalan söylemişsin demektir." Ses tonu çok sıradandı, havadan sudan muhabbet ediyorlarmış gibi. Ancak can alıcı cümleyi sona saklamıştı. Scott'ın vereceği tepkiye göre söyleyecekti sevdiğini ya da söylemeyecekti işte. Derin bir nefes aldı ona ilk kez ismiyle hitap etti. "Beni sevdiğinden o kadar da emin değilim, Ryan."

"Seni sevdiğimden emin değil misin Tatiana?" dediğinde ismini onun ağzından duyunca bir an şaşırdı Tatu. Uzun zamandır birbirleri için Scottié ve Cherrié'ydiler. Başkası onlara bu şekilde hitap etse öldürecek konumlardalardı. Tatiana kelimesi beyninin içinde yankılanıyordu. Bu sırada karşısıda dikilmiş Tatu'ya bakıyordu Ryan sert bir şekilde. Tatu, boş gözlerle karşılık verdi. Onu sevdiğini söyleyene kadar tek kelime etmeyecekti. Israrlıydı bu konuda. "Lanet olsun. Senin için kurallarımı yıktım ve hala aynı soruyu soruyorsun ha?" Cevap vermemeye devam etti. İki kelime, Scottié, iki basit kelime, diye geçirdi içinden. "Duymak mı istiyorsun? Seni seviyorum! Anladın mı? Tekrar edeyim mi? Seni seviyorum!" Aferin, Scottié'm. Tatu, bu sözleri duyduktan sonra kendini gülümsemekten alıkoyamadı. Yıllardır ilk kez gülümsemesinde en ufak bir alaycılık, bir küçümseme yoktu. Dudaklarını bütünleştirmeden önce ağzından üç kelime duyuldu Tatu'nun. Zar zor o da, kısık bir sesle. "Seni seviyorum, Scottié."

"Peki şimdi ne yapacağız?" Evet, işte korkuyla beklediği soru. Gerçekten, ne yapacaklardı? Ryan'ın sesi oldukça gergin çıkmıştı. Ki gergin olmalıydı da. Her zamanki gibi herhangi bir olaydan sonra sevişmişlerdi. Tek fark, bu sefer birbirlerini sevdiklerini söylemişlerdi. Tatu eğer hemen cevap verirse sesinin titreyeceğini biliyordu. Kanepede birbirlerine sarılmışlar, çırılçıplak yatıyorlardı. Bir an kollarını geri çekti ve ayağa kalktı. Yerdeki kıyafetlerini yavaş yavaş toplarken hafif sırıtarak Ryan'a baktı. "Sanırım hiçbir şey değişmeyecek." Üstünü giyinmeye başladığında şu umursamaz, acımasız tavrını en azından Ryan'a karşı kullanmaması gerektiğini düşündü. Kıyafetlerini giydi ve odadaki aynaya baktı. Aynadan ayağa kalkmakta olan Scott'a baktı. Bu adamı seviyordu evet, durumu toparlamalıydı. "Yoksa.." cümlesini tamamlamadan yüzünü Ryan'a çevirdi ve gözlerine baktı. "..değişmeli mi?" diyerek bitirdi cümlesini. Çok duygulu, içten bakıyordu. Farklı bir Tatu'ymuş gibi. Alt dudağını ısırmaya başladı tekrar. Aynaya dönüp saçlarını düzeltti ve tekrar Ryan'a baktı. Ne diyeceğini düşünüyor gibiydi. "Sen benim Scottié'msin. Ben senin Cherrié'nim. Peki hayatımızda başka kimse olmadan yapabilir miyiz?" Bingo!

Ryan, biraz durup düşündükten sonra "Sadece seninle birlikte olmak istiyorum. Başka kadınlarla olmak benim için önemli değil artık. Sadece seni istiyorum," dedi ve Tatu işte o zaman gerçek bir şok yaşadı. Bu cevabı gerçekten hiç beklemiyordu. Scottié, Cherrié'nin dudaklarına uzun bir öpücük kondurup gözlerine bakmaya başladı. Tatu, ne diyeceğini düşünüyordu. Ryan'ı herkesten vazgeçecek kadar çok seviyor muydu? Yani, şöyle ki evet seviyordu ama yeterliydi. Şuan Ryan'ın gözlerine bile bakamıyordu, objektif düşünmesi gerekliydi. O bir striptizciydi. İşini mi bırakacaktı? Aslında işe ihtiyacı yoktu evet ama yine de işini seviyordu. Düşünmekten hoşlanmıyordu, doğaçlama konuşmaya karar verdi: "Scottié, bebeğim.. Seni gerçekten seviyorum," dedi ve duraksadı. Bunu söylerken gerçek olduğunu hissetti, taa kalbinin derinliklerinde. Sonra gözlerine bakıp gülümsedi, yine içten bir gülümsemeydi bu. "Evet, bende senin için herkesten vazgeçerim; gerçekten." Öyle mi? "İstediğim tek kişi sensin." Evet, öyle. "Ancak işim gereği olmam gereken insanlar var, eğer.." dedi ve duraksadı Tatu, derin bir nefes aldı ve sözlerini tamamladı. "..istiyorsan işi bırakabilirim, cidden."