"Sen niye bitiremedin ki bu astronomi ödevini Aleks?" Kaşlarımı kaldırdım ve dalgın bakışlarla yere bakmaya devam ettim. Ödevi neden bitirememiştim? "Şey, aslında ödevi bitirmiştim, tüm gece uğraşmıştım ve sonunda bittiğinde karşıma Mars çıkmıştı. Evet! Şu Slytherinli Mars! Ta kendisi! Ödevim yere düşmüştü ve sanırım biz Mars ile başka işlere dalmışken uçup kuleden düşüvermişti. Ta da!" Kendi kendime içimden verdiğim cevap üzerine derin bir nefes aldım ve elimi parşömenlerden birine uzattım. Anastacia heyecanla önüme atıldı ve parşömeni tutmamı engelledikten sonra "Hayır, orası değil!" dedi. Ardından azarlarcasına bana baktı ve "Biz tersten bakıyoruz, unuttun mu?" dedi. "Neyin var bugün senin?!" diye yakındı Ann. Dalgın bir şekilde önüme baktım ve iç çektim. Neyim mi vardı? Burada ve bu masada güzel anılarım yoktu. Daha doğrusu, burası takılmak isteyeceğim bir yer değildi. Özellikle birkaç gün önce Mars ile yaşadığımız değişik dakikalardan bu kadar kısa bir süre sonra. "Aklın yerinde değil gibi. Hem ödevi neden yapmadığını da söylemedin. Sırf bunun için gece yarısı yatakhaneden çıkmamış mıydın? Bütün gece de gelmedin ki. Ancak yarısını yapmışsın. Tembel." Ann'in bu sözleri üzerine kendi kendime birkaç bahane mırıldandım ve o ödevi yapmaya devam ederken ben de kulenin kenarına doğru yürüdüm. Ann'in dikkatinin dağılmış olması harika bir şeydi, ona Mars'dan bahsetmek istemiyordum. Açıkçası bu benim için az da olsa bir pişmanlık gibiydi. Çoğu zaman keşke onunla beraber olmasaymışım diyordum. Tam o sırada, kulenin kapısından gelen ayak seslerine doğru döndüm ve olduğum yerde kalakaldım. İçimden kulenin tam ortasında diz çöküp dramatik bir şekilde "Neden?!" diye bağırmak geliyordu. Kapıda alaycı gülümsemesiyle bir bana, bir de Ann'e bakmakta olan Mars bir kahkaha attı. "Sen de burada amma çok takılıyorsun Aleks."