Yine avluda aylak aylak dolaşıp sonbaharın helak ettiği yaprakları izlemeye koyulmuştum. Bir yandan iç geçiriyor, bir yandan da sonbaharın güzel bir mevsim olduğunu düşünüyordum. Bir süre sonra tam bir aşık gibi davrandığımı fark ettiğimde kafamı başka şeylere yönlendirmek amacıyla saçlarımı karıştırdım. Bu benim en etkili yöntemimdi.
Bir bardan çay içmek amacıyla şatoya girdiğimde gördüm koşuşturmayı. Hayaletler, çalışanlar hatta ev cinleri etrafta telaşla koşturuyordu. Boynumu yana doğru büküp düşünmeye başladım. Yakınlarda bir kutlama yoktu. Birinin doğum günü de değildi. Merakımı gidermesi için Neredeyse Başsız Nick'e neler olup bittiğini sordum. Ona böyle seslendiğim için sağlam bir fırça attıktan sonra iksir dersleiğinin patladığını söyledi bana. Eleanore! Yapacağını yapmıştı gene. Yüzümün endişeli bir hal aldığını gören Nick, Eleanore'a bir şey olmadığını söyledi ve koridorun sonuna doğru süzüldü. Ben de revirin yolunu tuttum.
Revirin kapısına geldiğinmde sevgili arkadaşımın itiraz çığlıklarını duydum. Revirde kalmamak için direniyordu. Doğru ya, Eleanore'u öldürseniz sabit duramazdı ve muhtemelen aklı yaptığı sihirde kalmıştı.Keyifle gülerek kapıyı tıklattım:
-Yine yapmışsın yapacağını Profesör?