Arabaya binmeden önce kısaca selamladı arkadaşlarını Francisco. Mel'i arkasında hissettiğinde istemsizce gülümsedi. Sonra da gözlerini kıstı ve hızla Mel'e döndü. İstemsizce ellerinin belini doladığını fark etti. Cinsel arzularını engelleyemediğini herkes bilirdi fakat şuanda engelleyemediği şey farklıydı. İçten gelen ve özel duygulardı. Kendine gelmesini sağlayan ses arkadaşının sesiydi. "Fran gelecek misin?" diye söylenen sabırsız ve sinir sese döndü. Cevap vermek yerine nazikçe baktı arkadaşına. Sonra da Melanié'e geçmesini işaret etti. Sonra da kendine yer açmak için arkadaşını yakasından tuttu ve arabadan çıkmasını sağladı. Kendisi de Mel'in yanına oturduğunda sırıttı. Arada kayan gözlerine engel olamasa da kendini toparlamasını başarmıştı. Arkadaşları ile laflıyor ve arada gülüyordu. Bu ortamı seviyordu. Nasıl sevmezdi ki? Okuldan uzaklaşıp sadece özgür olduğu bir yerdeydi.

Barın önünde durduklarında aniden durmanın verdiği etkiyle hafif öne gitti geldi. Sonra şoför koltuğunda oturan arkadaşından gelen inme emrinden sonra yavaşça herkes arabadan indi. Etrafına bakındı. Burası her zaman geldikleri yer değildi faka Fran'ın umurunda değildi. Gülümsedi. Melanié'ye döndü ve elini tuttu sıkıca. O sırada içindeki karışmış bir şeyler olduğunu hissetti. Fakat eğlenceye gelmişti, umursamayacaktı. Kapıya yaklaştığında özgür olacağını bildiği tek yere biri ile giriyordu. Gülümsedi. Bütün arkadaşları sırayla geçerken kendisinin geçememesinin nedenini bilmiyordu. Korumaya baktı. Adamın iri cüssesine göre ince çıkan nazik tonu ise şaşırtıcıydı Francisco'a göre. "Bayım yaşınız tutmuyor." Korumanın devam etmesine izin vermek istemeyen Francisco konuşacaktı ki adam devam etti. "Partneriniz var fakat üzgünüm.." dediğinde Fran'ı yavaşça ittirmişti kenarıya. Francisco öfkelendiğini hissettiğinde derin bir nefes aldı ve arkadaşı Lou'nun el atması için ona baktı. Aralarında en büyüğü Lou'du. 20 yaşına basmış, her türlü özgürlüğü olan biriydi. Lou adama yanaşmış biraz bahşiş ve tatlı dille olayı atlatmıştı.

Müziğin sesi, insanların nefeslerinin karışımı, ortama yayılan içki kokusu ve tava yapmış eğlence... Bu ortamı gördüğünde Francisco daha beklemeden ritm tutmaya başlamışlardı. Kendilerine masa arayan bu topluluk Mika'nın işaretiyle o yöne ilerledi. Hala Mel'in elini bırakmamış olduğunu fark ettiğinde gözlerinin içine baktı. "Affedersin" Masaya biraz daha yanaştıklarında herkesin içkileri çoktan gelmişti. Fran hariç herkes kendine kız bakınmaya başlamıştı. Hafifçe kafasını sallarken ilk içkisinin zevk için yavaşça içti. Sonra Mel'e döndü. "Bu ortamları her zaman sevmişimdir." dedi ve elini Mel'in yaslandığı koltuğa uzattı. Aslında bu harekette biraz da ona yanaşma arzusunun bir göstergesiydi.

Omzunda hissettiği başla kendini daha da Mel'e yaklaştırdı. Parfümü iinanılmaz derecede harikaydı. Yani en azından bu ortamda Fran'ı cezbediyordu. "Ah, bende çok severim!" Gülümserken yüzüne yaklaşan yüze baktı. Harika! Mükemmel bir yüz ve mükemmel gözler. "Seninleyken, çok daha güzel!" Nefesine karışan nefes ve gözlerine bakarken kendinde hissettiği bir kayboluş. Sarhoş olmasına daha vardı fakat, hissettiği şeyler doğal olamazdı. Müziğin sesi biraz daha artarken Francisco içki ardında içkilerini yudumluyordu. Kaçıncı olmuştu sahi. Belki 3, belki de beşinciye adım atıyordu. Ama umurunda değildi. Sadece içmek istiyordu. Masaya yaklaşan üç tane manken gibi kızlara baktı. Fakat arkadaşının 'Sulanma. onlar bizim' der gibi bakışının ardından kahkaha attı. Yanında Melanié varken nasıl onlara bakabilirdi ki? Yani onlar parti kızıydı fakat yanında duran Mel, daha farklı ve çekiciydi.

Herkes eşini bulmuş sohbet ediyor ve gülüyordu. Francisco birayı bırakmış tekila içmeye başlamıştı. Bünyesinin tekilaya alışması gerekiyordu ve henüz alışmamıştı. En son içtiğinde kendisini arkadaşlarının terk edişine maruz bırakmıştı. Salak salak gülüyor ve garip davranmıştı. Ama şimdi bunun olmaması için kendini zorlayacağını biliyordu. İkinci tekiladan sonra hafif etrafının döndüğünü hissettiğinde gülümsedi. Arkadaşı Lou, Fran'ı iyi tanırdı ve sarhoş olmak üzere olduğunu bilirdi. Fakat Lou takmıyorsa kesin ya kızla ilgileniyordur,ki öyleydi, ya da Francisco hala iyi yoldaydı. Gülümserken Melanié'e döndü. "Dans edelim mi? Ah, hadi teklife bile gerek yok. Dans edelim hayatım." dedikten sonra ayağa fırladı ve ani baş dönmesiyle tekrar yerine oturdu. Lou'nun kahkahasına karşılık Fran'da gülümsedi.

Dans pistine çıktıklarında kendini rahatlamış hissetti. Evet, müzik ve dansın anlamı Franisco için çok farklıydı. Sanki annesi ve babası gibiydi. Hafifçe ritme uygun olarak sallanırken ve elleri ile ritm tutarken Mel'e daha da yaklaştı. Sonra ellerini hafifçe beline koydu ve kendine çekti. Sonra kulağının arkasına sıkıştırdı sarı saçlarını. Dudaklarını kulağına yavaşça yaklaştırdığında fısıldadı. "Sen yalnız değilsin. Çünkü sen buradasın,kalbimde." derken eli ile Mel'in kalbini gösterdi. Sonra ne dediğinin ne anlamda olduğunu anlamamıştı Francisco. Bu iyiye işaret değildi. Fakat elini hafifçe kaldırmış, içkisini sipariş etmişti bile. "Yani, çok güzelsin ve çok iyi birisin." derken gözlerinin içine bakarken tebessüm etti. İçindeki yaşanan karmaşa çok farklıydı. Yani bir yandan onu arzularken bir yandan da ondan uzak dur diyordu. Çelişkisi büyüktü. Yanına gelen içkisini Mel'e uzatırken kendisine yenisi geliyordu. Ah, içki vazgeçilmeziydi. Gülümsedi. Yavaş ritmle dans ederken yavaşça da içkisini yudumluyordu Mel'e bakarak. Onu hafifçe süzdü. "Hadi ama yapma Francisco" diye söylendi kendine.

Dans etmeyi sevdiği bir salak bile anlayabilirdi, ki Francisco bu konu da zekiydi. Kıvrımlarını incelerken, gözlerini kapattı ve yüzünü buruşturdu. Çünkü, zihni değil arzuları ile hareket etmeye başlayacaktı. Az kalmıştı. Ellerini omuzuna koyan Mel'e göz kırptı. Sarhoşum, lanet olsun! "Kendini kasmana gerek yok, hayatım. Şu an sadece sen ve ben varız. Sadece ikimiz," Dudaklarında hissettiği basınç ve sıcaklıkla, öpüştüğünü anlaması uzun sürmedi. O'na karşılık verirken gülümsüyordu aynı zamanda. Saçlarını karıştıran ele karşılık belini okşamaya başladı genç cadının. Ve son damlanın taşdığını.. Bir masaya yanaştıklarında Francisco geri geri oturdu, üzerine eğilen Mel ise gözünde seksi terimini tamamen geçmişti. Mel, üzerine domalmış bir vaziyetteyken onu öpmekten kendini alamadı. Bir yandan onu okşarken bir yan da eli bacağındaydı. Etrafındaki her şeyi silmişti. Yalnızca ikisi kalmıştı, Francisco'nun düşüncesinde.

Onu kucağına aldığında, sıkıca kavradı. Hala öpüşüyorlardı. Harika! Anın tadını çıkarmaya çalışırken, merdivenlere gelince dudaklarını ondan ayırdı ve hızla merdivenleri çıkmaya başladı. Barın üst katında olan odalardan birine hızla girerken, dudaklarını ısırdı ve ıslattı aynı zamanda. Zarifçe onu yatağa bırakırken kolları ile yanlardan destek aldı, üzerinde durmak için. "Ben seni seviyorum,sanırım!" Dudaklarına hızla öpücükler indirirken, elleri ile kıyafetinin askılarını indirdi. Sonra gözlerine baktı. Onay istercesine. Belki de yapmamalıyım! Ama ondan hoşlanıyorum. Çelişkiyi bir an uzaklaştırdı kafasından. Hafifçe dikelir iken, Mel'i belinden tuttu ve onu da hafifçe kaldırdı. Vücut hatlarını keşfe çıkarken, mükemmel oldukları aşikardı. Elbisesini üzerinden sıyırırken, derin bir nefes aldı. İç çamaşırları ile karşısındaydı. Harika görünüyordu ve dili tutulmuştu. İlk defa bunu yapmıyordu ama ilk etkileniş idi. Ellerini beline sabitlerken, çözülen gömlek düğmelerinin verdiği sahip olma arzusunun artması hali meydandaydı. Gömleği üzerinden hızla çıkarırken, pantolonunun kemerini hızla çözdü. Kendini daha da ona yakınlaştırdı. Onu yatağa yatırdığında, nefes alışverişleri hızlanmış, birbirlerinin olma arzusuyla yanıyorlardı. Birbirlerini keşif edişleri, birbirlerine karşı yaptıkları her can alıcı hareket daha da alevlendiriyordu anı.