Janice Marchant
Mesaj Sayısı : 393 Yaş : 29
| Konu: Larissa. Cuma Ekim 26, 2012 11:10 pm | |
| Ad-Soyad: Larissa WartioxKarakteriniz1. Seçilmek istediğiniz bina(-lar): Ravenclaw, Hufflepuff.2. Sınıf: V.3. Kan Durumu: Safkan4. Karakteriniz ve Geçmişi: Dürüstlük asla taviz vermediği bir özelliği. Fazlasıyla zeki ve bunu göstermekten hiç çekinmiyor. Donuk görünebilir ama arkadaşlarının arasında epey uyumlu ve eğlenceli biri. Konu dersler olduğunda epey hırslı olabiliyor. Aslında önüne koyduğu her hangi bir hedef onu hırslı biri yapmak için yeterli olabilir. Görünürde inatçı değil ama bu konuda onu zorlamamanız hayrınıza olur.
Geçmiş düzenlenecek. Henüz bir aile kurgusu belirlemedim. Örnek Roleplay- Spoiler:
Yer; Santa Barbara, Kaliforniya. Zaman; Kaira 11 yaşında. You are one of God's mistakes You crying tragic waste of skin I'm well aware of how it aches And you still won't let me in
Güneş, Santa Barbara üzerindeki hükmünü yitirmiş, şehir sakinlerini yıldızlı gökyüzüyle baş başa bırakmıştı. Kaira Declouet, ablasıyla paylaştığı odasında camın kenarına sinmiş dalgın bir halde elindeki mektubu okuyordu. Gri bir baykuş tarafından bırakılmış olan mektubu ilk eline aldığı dakikalardan itibaren belki de yüz kere okumuştu küçük kız. Yine de her okuyuşunda aynı şaşkınlığı yaşıyordu. Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu… Bir türlü bırakamıyordu kâğıt parçasını elinden. Nasıl bırakacaktı? Bu onun kaderiydi. Bu yaşına kadar yaşadığı tüm tuhaflıkların açıklamasıydı. O bir cadıydı ve bu onun kanıtıydı. Annesi ve babasının aşağıdan gelen seslerini işitti. Kavga ediyorlardı. Nedenini çok iyi bilmesine rağmen bir türlü anlayamıyordu Kaira. Yanlış olan neydi? Kızlarının bir cadı olduğunu öğrenmişlerdi. Kötü bir şey miydi bu? Hayır, değildi. Bir kaçık olmaktan iyiydi mesela. Ablasının onun için kullandığı bu sıfat yerine cadı olmayı tercih ederdi. Hem bu mektup onun gibi başkalarının da olduğu anlamına geliyordu. Yani yalnız değildi.
Ablasının odanın kapısını sertçe açıp içeri girmesiyle irkildi. Kızın yüzündeki ifade, midesini bulandıran bir şeye bakıyormuş izlenimi veriyordu. “Jane, hala kavga mı ediyorlar?” Ürkek bakışlarını odanın ortasında, ayakta dikelmekte olan ablasına dikmişti. Ondan destek görmeyeceğini çok iyi biliyordu. Zira gün içerisindeki tavırlarıyla bunu açıkça belli etmişti genç kız. “Ne sanıyorsun? Elbette kavga ediyorlar. Hem de senin yüzünden.” Jane'in dudaklarından zehir akıyordu adeta. Bakışlarındaki düşmanlık o kadar çarpıcıydı ki öz kız kardeşine baktığına inanmazdı kimse. Fakat Kaira alışkındı bu duruma. Hiçbir zaman iyi anlaşamamıştı kardeşiyle. Bir keresinde parkta beraber oyun oynadıklarını anımsıyordu. Kendisi 5, Jane 7 yaşındaydı. Avucuna aldığı kum tanelerini havaya fırlatmıştı. Sanki o anda zaman durmuş gibi havada asılı kalmıştı kum taneleri. Jane bak, ne yaptım. Kahkaha atarak söylediği bu sözler üzerine koşarak yanına gelmişti ablası. Havada duran kumlara bakakaldığı kısa bir anın ardından tek eliyle iteklemişti Kaira’yı. Ne olduğunu anlayamadan kendini yerde bulmuştu küçük kız ve havadaki kum taneleri de üzerine dökülmüştü birer birer. Bir daha asla yapmayacaksın, anladın mı beni? Asla. “Anlamıyorsun değil mi? Onların başına bela oldun. Seninle ne yapacaklarını bilmiyorlar.” Jane’in iğneleyici sözleri canını sıkmıştı. Yavaşça katladı elindeki mektubu. Böyle mi düşünüyorlardı gerçekten? Kaira onlar için başlarından atmak isteyecekleri bir bela mı olmuştu? Sessizce aşağıdan gelen seslere kulak kesildi. Babasının gür sesini duyabiliyordu ama ne konuştuklarını anlayamıyordu bir türlü. Jane onun ne yapmaya çalıştığını anlamış olacaktı ki açıklamaya başlamıştı. “Şu mektup… Onun hakkında konuşuyorlar. Babam çok kızgın.” Sözlerini tamamladıktan sonra yavaşça yaklaşıp Kaira’nın yanına oturdu. İri mavi gözlerini kardeşininkilere dikmişti. “Yerinde olsam o ucubeler okuluna gitmek için fazla heveslenmezdim.”
Yüzünde sinsi, alaylı bir ifade vardı kızın. Durumdan fazlasıyla keyif alıyor olmalıydı. Kaira’da ise durumlar apayrıydı. Bacaklarını karnına çekip oturduğu yerde iyice küçülürken gözleri dolmaya başlamıştı. “Ama ben sanmıştım ki-” “Ne sanmıştın? Seninle gurur duyacaklarını mı? Her zaman fazla aptalsın Kaira. Senden utanıyorlar.” Doğru değildi bu. Hayır, belki babasıyla çok yakın değildi ama annesi kesinlikle severdi Kaira’yı. Ondan utanıyor olamazdı. Bugüne dek açıklayamadıkları tüm o tuhaflıklar yüzünden babası üzerine gelirken annesi korumuştu onu. Birkaç kez tedavi görmeye zorladığı olmuştu ama tüm bunlar kızının iyiliğini düşündüğündendi. Öyle söylerdi hep kadın. Bu kötü bir şey değil Kaira. Buna ihtiyacın var. Sonra her şey daha güzel olacak. Söz veriyorum. “Yalan söylüyorsun! Ben utanılacak bir şey yapmadım ve onlar da benden utanmıyorlar! Bunları söylüyorsun, çünkü sen kötü kalplisin Jane.” Ani bir krizle sarf ettiği bu sözler ablası üzerinde şok etkisi yaratmıştı. Yaşlar yanaklarından süzülüp yüzünü ıslatmaya başlarken, hızlı hızlı nefes alıyordu Kaira. Jane şaşkınlığını üzerinden atınca ayaklanmış öfke saçan bakışlarını doğrudan kız kardeşine yöneltmişti. Konuşmaya başladığında ağzından çıkan her kelimeyle birlikte tükürükler saçıyordu etrafa. “Kötü kalpli ha? Sen kendini ne sanıyorsun? Küçük bir ucubeden başka bir şey değilsin Kaira! Sen uğursuzsun ve hep böyle kalacaksın. O aptal okul bile değiştiremez bunu. Çünkü bu senin kaderin.” - RP SONU - - Spoiler:
- Kaira; #8b2252, Jane; #8b636c
|
|