| Konu: Leon. Paz Ara. 16, 2012 11:03 pm | |
| Ad-Soyad: Leonard AllenDiğer karakterleriniz: ... pm AdminKarakteriniz1. Seçilmek istediğiniz bina: Ravenclaw. Karakterime en uygun bina. Olmazsa Gryffindor; ama lütfen Ravenclaw...2. Sınıf: VI3. Kan Durumu: Melez4. Karakteriniz ve Geçmişi: Melez. Yarı İngiliz yarı Alman. Duygulara ve duyulara düşkün. Sessiz. Az biraz umarsız. Ruhsuz. Dalgacı.Örnek RoleplaySeçtiğiniz durum: Orjinal Rp- Rp:
Sabah uyandığımda onu yanımda bulamamak, düşündüğümden de korkunç bir şeymiş. Aslında onunla birlikteyken bir gün uyanıp da yanımda onun gerek bedeni olarak gerekse ruhi olarak bulamayacağımı hiç düşünmemiştim belki de bu yüzden çok korkunçtu benim için. Yatağın bomboş duran sağ kısmından, o çok sevdiği, tıpkı bir pamuk gibi yumuşacık, peluşlar kadar sıkılası ve kar kadar beyaz olan yastığını uzun ve sıska kollarım arasına aldım, aynı eskiden –hani eskiden dememe rağmen daha o kadarda eski değildi aslında- ona sarıldığım gibi sarıldım, kokladığımda hala onun o hafif ama güzel, kısmi hiç değiştirmediği parfümün kısmi ise kendi öz kokusunu bulunduran yastığı, ancak gözlerim bir anda acımaya başladı. Göz pınarlarımdan deniz kadar tuzlu olan suyu, uykusuzluktan kırmızı damarları gözüken gözümü yakıyordu fena halde. Tüm gece o pis ve iğreti sokaklarda, büyük işlek caddelerde, belanın bulunduğu dar aralarda, onu arıyordum durmadan. Bazısının tuğlaları dökülmüştü, bazısı yeniydi, kiminin ise gerçek rengi anlaşılmaz olmuştu üstündeki grafitik duvar yazılarından, işte böyle evlerin arasında bulunan boşluk ve yerdeki eski taşların kâh yamuk kâh düzenli olduğu adına sokak denilen yerlerden geçiyordum ve umutsuzca, garip bir şekilde onu arıyordu gözlerim. Vücudum bitkin düşünceye kadar yapıyordum, çoğu gün güneş ağarana kadar dolaşırdım. Ama neyi görmeyi bekliyordum ki bir ceset mi, onun hayaletini mi… Yoksa bambaşka bir şey mi bekliyordum ne olduğundan habersiz?
Ruhum acı çekiyordu onun için, o kahrolası olaydan, ona olanlardan, ona yapılanlardan, onun yaşadıklarından, ona yaptıklarımdan. Onun varlığı ve belki de yok oluşu benim ıstırabımdı sadece. Kendimi tam anlamıyla siyah bir çukurun içinde bulmuştum. Siyah derin ve çıkışı olmayan bir çukur, tıpkı eskiden düşüp de onun beni yukarı çekerek kurtardığı çukurlar gibi.
Bir an için olsun kendime acımayı bırakıp ayağa kalktım büyük bir baş ağrısına karşı koyarak. Üstüme ilk bulduğum ve bana büyük gelen tişörtü geçirdim. Lavabodaki tozlanmış aynayı kolumun kenarıyla silerken kırık olduğunu saklamayı başarmış aynanın bir parçası kesti dirseğimden bileğime kadar olan bir parça deriyi ve eti. Bir iki damla kan… Kendime baktığımda, yani aynadaki yüz yansımama, ne kadar salaş ve tabiri yerinde ise züğürt bir halde göründüğümü fark ettim. Kızılımsı kahverengi saçlarımda eski iyi görünümünden hiçbir eser kalmamıştı, pörsümüş ve karma karışık görünüyordu. Düz olmalarına rağmen az önce elektrik çapan birininki kadar kabarmıştı. İşin kötüsü çok uzun olmamalarına rağmen pek de kısa sayılmazdı. Yanda duran fırçayı aldım ve saçlarımı biraz ıslatarak taradım. Fırça saç tellerimi birbirinden ayırırken –ki bunun ne kadar can acıtan bir şey olduğunu yeni fark etmiştim- onu hayal ettim. Her gün bu fırça ile tarıyordu benimkinden kat kat uzun, ancak birebir aynı renkteki saçlarını. O lanet olasıca kırık aynaya yaklaşıp gözlerime baktım. Karanlıkta kahverengi gözüken ışıkta ise yeşil bal rengi karışımı olan gözlerim –kahretsin bunun bir adı var mıydı?- ince ve erkeksiydi, onunkiler ise daha saf bakışlıydı kızsı ve uzun kirpikli ancak, tabii ki de aynı renkti. Şu işe bak, şişmiş gözaltı torbalarım ve ‘hey seni pataklarım’ bakışlarımla bile şu iki göz alakası olmayan onun o güzel içten gülümseyen ve parıldayan gözlerini hatırlatıyordu bana. Ne kadar benzediğimizi söylerdi insanlar, beklide sırf bu yüzden küçüklüğümden beri ne olursa olsun onun tersini yamaya çalışırdım. Ruhum değişirse görünümümde değişir sanırdım hatta biraz bile olsa değiştiğini düşünmüştüm. Ama şu an aynaya bakarken ve onu bir daha yanımda bulamayacağım bir günde, kendi yüzümün onunkine benzeyen yanlarını hiçbir zaman değiştiremeyeceğimi bir kez daha anladım. Olanla olmayanı hatırlamak, ne kadar acı.
-umarım uzunluğu yeterlidir- |
|