AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 this is the last time i'm feeling the pain.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Evanora Eckhart

Evanora Eckhart

RP Yaşı : Yirmi.
Mesaj Sayısı : 118
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

this is the last time i'm feeling the pain. Empty
MesajKonu: this is the last time i'm feeling the pain.   this is the last time i'm feeling the pain. EmptySalı Ocak 22, 2013 7:02 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
T h i s i s t h e l a s t t i m e.
One shot Rp.

~Dört sene önce~



“Gidiyorum,” dedi genç kadın ve elindeki kıyafet dolu küçük valizi daha da sıkı tuttu. Sanki o valizin elleri arasından kayıp düşmesine izin verse, her şey berbat olacakmış gibi hissediyordu. Karşısındaki yakışıklı, sert bakışlı adam, ona döndü ve gözlerini kıstı. Eva’nın şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalışıyor olmalıydı, genç kızın şakacı ve eğlenceli kişiliğine alışkın olan adam, bu sefer ciddi olduğuna inanmakta zorluk çekiyordu herhalde. Eva gözlerinin dolmasına mani olmaya çalışarak yutkundu ve dişlerini sıktı, bu işin daha kolay olacağını düşünüyordu. Veda etmenin. Hiçbir yere ait olmadan geçen yıllarını hesaba katarsa, vedalar konusunda zorlanıyor oluşu doğaldı. Alışık olmadığı bir şeydi ne de olsa, hiçbir zaman veda edecek kadar değer verecek biriyle tanışmamıştı. Ama Jack farklıydı. Jack onu kurtaran kişiydi, tüm bu iğrençliklerden ve şimdi, Eva’nın veda etmekte bu kadar zorlanmasının sebebi belki de içinde bir yerlerde hissettiği suçluluk duygusuydu. Eva kendisini pislikten kurtarmış ve kocaman bir aile ve ev vermiş olan bu adama ihanet ettiğini düşünmeden edemiyordu, onu bırakıp gitmek hem genç kadına, hem de adama acı verecekti. Ama yapmak zorundaydı, buna daha fazla devam edemezdi. İntikam alması ve bulması gereken kişiler vardı. Daha fazla yaşamış olduklarını saklayamaz, ya da unutmuş gibi davranamazdı. Daha fazla kendini kandıramazdı. Eva asla normal bir hayat yaşamayacaktı, lekeli bir geçmişi olan, şanssız bir kadın olacaktı hep. Çabuk büyümek zorunda olan ve acıma duygusunu yitirmiş bir katil. Hayatta kalmak için etrafındaki tüm engelleri bir bir ortadan kaldırmak konusunda hiç de zorlanmayan bir avcı.

“Hiç havamda değilim, Eva. Yanıma gel de yardım et bana biraz.” Jack derin bir nefes aldı ve arkasına yaslanıp başını elleri arasına aldı. Eva derin bir nefes aldı, neden lanet olası yaşlar ısrarla akmak istiyorlardı ki? Evanora, dişlerini sıktı ve Jack’e baktı. Bu ona son bakışı olacaktı, bir daha asla göremeyecekti onu, bundan emindi. Jack’e canına değer verdiği kadar çok değer veriyordu ve bundan sonra atılacağı tehlikeli yaşam yüzünden Jack’in bir zarar görmesini istemiyordu. Belki de hayatında yapacağı en büyük fedakarlıklardan biri olacaktı bu, ama buna değerdi. Eva valizini yere bıraktı, her ne kadar valizini bırakacağı dahilinde olacaklarla ilgili teorisine son derece inansa da, Jack’in yanına gitmeli ve ona son bir kez sarılmalıydı. Genç kadın Jack’in yanına yürürken gözlerini sertçe ovuşturdu, güçlü gözükmesi gerekiyordu, adama sadece sanki bir arkadaşına davranıyormuş gibi davranmalıydı. Ancak bu şekilde onun peşinden gelmemesini ya da fikrini değiştirmemesini sağlayabilirdi. “Jack, bana bak.” Eva’nın son derece sert çıkan sesi Jack’in şaşkınlıkla gözlerini açmasına neden olmuştu. “Buradan gidiyorum. Kimseye veda etmeyecektim. Ama benim için yaptıklarından sonra, sanırım… Sanırım sana bir hoşça kal borcum vardı. Teşekkür ederim, her şey için. Elveda.”

“Şaka kaldıracak durumda değilim, Eva. Otur şuraya. Sirk ile ilgili konuşmamız gereken şeyler var.”

Jack eliyle boş sandalyeyi işaret ederken, Eva da başını başka tarafa çevirdi, Jack’in onu ağlamak üzere bir haldeyken görmesini istemiyordu. Neden işleri bu kadar zorlaştırıyordu ki? Neden, Eva’nın gitmek istediğine inanamıyordu? Eva kollarını göğsünde birleştirdi ve birkaç saniye boyunca başını öne eğdi, ne söylemesi gerektiğini ya da Jack’i nasıl ikna etmesi gerektiğini bilmiyordu ancak bir yolunu bulması gerekiyordu. Kararlılığı neredeydi Eva’nın? Birkaç saat önce, Jack’in karşısına geçmeden önce öylesine emindi ki kendinden, buraya yalnızca gittiğini söylemeye girecek ve sonrasında arkasına bile bakmadan ilerleyecekti. Yapması gerekenleri yapacak ve daha fazla zaman kaybetmeyecekti. Ancak, adamın yüzüne baktığı anda yine o küçük, kendine güvensiz, aptal kız çocuğuna dönüşmüştü Eva. Jack’in onu ilk bulduğundaki o hali. Henüz on dokuz yaşında ancak son derece zeki ve yakışıklı olan Jack’in, on dört yaşındaki Eva’yı ilk bulduğu ve sahiplendiği gün. Eva açlıktan ölmek üzere olduğunu hatırlıyordu, Jack onu hemen kalmakta olduğu tek odalık eve götürmüştü. Sonrasında ise zaman su gibi akıp geçmişti. Jack ilk kez bir sirk kurma fikrini ortaya koyduğunda, Eva kahkahalarla gülmüştü, Jack ise ilk defa ona bir iltifatta bulunmuştu. Ona güzel olduğunu söylemişti, sirkteki en güzel gösterilerde yer alması gerektiğini, böylece dünyanın en harika sirk topluluğu olacaklarını. Eva ise, bu düşüncenin gerçek olabileceğini düşünerek hayallere dalmıştı ve bu konuda Jack’e yardım etmek adına elinden geleni yapmıştı. Önce Jack’in satın almış olduğu hurda yığınından farksız, ancak Eva’nın sahip olduğu en iyi ev olan karavanları ile kasaba kasaba gezmişler ve sıra dışı insanları aramışlardı. Onlara katılmak isteyen öyle çok insan vardı ki, Eva henüz bu işe tam olarak atılmadan harika şeyler başaracaklarını biliyordu. Yeterli insan sayısına ulaştıklarında, Jack bir çadır almıştı, aletler ve gerekli olan her şey. Elbette ilk başta hepsi ödünç ve kiralık alınmış olan şeylerdi. Başarılı olmak istiyorlarsa önce risk almaları gerekiyordu. Gösterileri önce sadece konuşmuş oldukları, onlara katılmayı kabul eden insanlarla yapmışlardı. İlk gösterilerine rağmen kazandıkları para olağanüstü seviyedeydi ve Eva hayatının bir anda bu kadar mükemmel hale gelmiş olmasına inanmakta güçlük çekmeden edememişti. Tüm bunların bir rüya olduğunu düşündüğü zamanlar çok olmuştu, ancak sonra Jack’in ona gülümsemesiyle ve elini tutmasıyla her şey geçmiş, Eva bir kez daha her şeyin gerçek olduğuna inanmıştı. İlk gösteriden kazandıkları para ile borçlarının hepsini ödemişler ve onlarla çalışan insanlara birlikte seyahat etmeleri gerektiğini belirtmişlerdi. Bunun ardından, başarı, şöhret, para ve mutluluk dolu yıllar gelmişti. Eva’nın bir gece, küçüklüğüyle ilgili görmüş olduğu rüyaya kadar.

Eva’nın görmüş olduğu rüya, hayal meyal hatırladığı ailesiyle ilgiliydi. Kız kardeşleri olduğunu yıllar sonra ilk kez hatırlamıştı, bir annesi ve bir babası olduğunu. Sanki biri ona büyü yapmıştı da her şeyi unutmuştu Eva. Ancak o gece, rüyasında o karanlık geceyi görmüş ve her şeyi hatırlamıştı. Annesinin onu saklamış olduğu yerden, evdeki sesleri dinlemişti Eva. Ailesindeki herkesin ölüşünü bir bir duyduğu o gece, annesi ona çığlık atmamasını ve ses çıkarmamasını söylemişti, bu yüzden sessizce durmuştu küçük kız. Sessizce dinlemişti her şeyi ve acısını sessizce çekmişti. Kendi aralarında konuşan adamların seslerini zar zor duyabilmişti ve gün ağarırken ve kalbi delicesine atarken çıkmıştı saklandığı yerden. Evin salonuna indiğinde, önce o berbat kokuyu duymuştu Eva. Gözlerinin dolmasına ve ne olduğunu bilmediğinden korkmasına neden olan o keskin koku. Sonra, yerde yatmakta olan ve üstleri örtülmüş cansız bedenleri görmüştü küçük kız. Şaşkınlıkla koşturmuş ve örtüyü hızla çekmişti Eva. Orada yatmakta olan cansız bedenleri gördüğünde, önce anlamamıştı. Belki de anlamamakta ısrar ediyordu içten içe, kim bilebilirdi? Eva dizleri üstüne çökmüş, annesinin solgun yanaklarını hafifçe okşayarak, saçlarını bir tarafa toplamıştı. “Anne,” diye fısıldamıştı. “Uyan, anne. Gittiler, burada değiller. Gittiler, uyanabilirsin artık.” Ancak, annesi onu duymuş gibi görünmüyordu, Eva gözlerinden akmaya başlayan ve annesinin yanaklarına düşen gözyaşlarını silmeye bile gerek görmeden “Anne!” diye bağırmıştı. Annem bu kadar bağırdığım için kızacak, diye geçirmişti içinden. Ama uyandırmam lazım, onu uyandırmam lazım. “Uyan anne, uyan! Anne!” Annesinin yanında yatmakta olan kardeşleri ve babasına bakmıştı ardından Eva. Onları da sarsmış, onlara da bağırmıştı ancak hiçbiri uyanmamıştı. Ablası Lucy’nin nerede olduğunu merak etmeden edememişti, belki de Lucy uyanmış ve ondan önce kaçmıştı. Sonunda, gerçeği kabullenerek başını elleri arasına almıştı küçük kız. Ölmüş olan aile bireyleriyle birlikte yapayalnız kalan, üç yaşındaki Eva’nın bitmek bilmeyen ağlayışlarını sonunda oradan geçmekte olan bir kadın duymuştu. Sonrasında, bir daha görmemişti ailesini küçük kız. Kadınla birkaç gün evinde kalmış ve çocuklarının kendisine acımasını seyretmişti, bunun ardından ise, daha fazla dayanamamış ve oradan kaçmıştı. İki yaşındaki bir çocuğun sokaklarda yaşaması imkansızdı belki de, ancak Eva o yaşadıklarından sonra beş yıl büyümüştü sanki.

Genç kadın o geceyle ilgili görmüş olduğu rüya üzerine hatırlamıştı bir perde arkasına gizlenmiş olan geçmişini ve uyandığı anda kararını almıştı. Geri dönecekti, ait olduğu yere ve intikamını alacaktı. Kız kardeşini bulacaktı, dünya küçücük bir yerdi, ne kadar zor olabilirdi ki? Yıllarca Jack ile beraber bir sirkte çalışarak ve gösteri dünyasında ün salarak kendini kandırmış, kim olduğu ve neler yaşadığını unutmuştu. Şimdi, yeni bir hayata atılması gerekiyordu, aldığı riskin farkındaydı ancak buna değerdi. Söz konusu ailesi ve kız kardeşiydi. Bunu yapmak zorundaydı.

“Jack, gidiyorum. Gerçekten.” Eva sesinin titremesine zar zor engel olmuştu, sinirden yanağının içini ısırdı.

“Sen ciddisin.” Ayağa kalkmış olan Jack, yüzünde şaşkın bir ifadeyle Eva’ya doğru yürüdü. Eva onun bu halini görmenin verdiği acıyla derin bir nefes aldı ve başını öne eğip nefesi dışarı bıraktı. Jack’in omuzlarını tutan güçlü ellerini hissetmesiyle, başını kaldırdı ve adamın mavi gözlerine baktı. “Evet, öyleyim. Gidiyorum.” Jack de en az Eva kadar kötü gibiydi, yüzünü Eva’nın yüzüne yaklaştırdı ve kadının gözlerine baktı. “Ama neden? Eva, neden? Mutluyduk biz, ne yaptım? Neden gidiyorsun? Beni bırakamazsın.” Eva Jack’in omzunda duran ellerini tuttu ve aşağı indirdi, ancak hala ellerini bırakamamıştı. Bırakmak istemiyordu, orada kalmak istiyordu. Hayır! Gitmesi gerekiyordu, geçmişiyle yüzleşmeli ve kim olduğunu hatırlamalıydı. Bir daha buraya dönmemeliydi. Artık onu yeni bir hayat bekliyordu. Zaten Jack onu bulmadan önce de zorlu yıllar geçirmişti, şimdi de yapabilirdi bunu. “Beni bırakma, Eva. Lütfen, sensiz bir hayat düşünemem. Sadece... Sadece sorunun ne olduğunu söyle bana.” Daha fazla dayanamadan kollarını Jack’in boynuna doladı Eva, bunun ona son sarılışı olduğunu biliyordu. Adamın sarı saçlarında ellerini gezdirdi ve dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. “Üzgünüm, gitmem gerek sevgilim. Sana bir açıklama yapamam. Ama seni sevdiğimi ve seni asla unutmayacağımı bil. Seni çok... çok seviyorum. Lütfen peşimden gelme, Jack. Lütfen.” Jack’i tekrar öptü ve valizini yerden aldığı gibi hızla yürümeye başladı. Jack’in arkasından ona seslendiğini duyabiliyordu. Eva adımlarını hızlandırdı ve birkaç saniye sonra da koşmaya başladı. Hıçkırıklarını bastırmak üzere bir eliyle ağzını örtmüştü, soğuk hava tüm acımasızlığıyla yüzüne çarparken, kaldıkları yere çok da uzak olmayan tren istasyonuna yönlendirdi adımlarını. Genç kızın ağladığı son geceydi o gece, son kez acı çekmişti, son kez hissetmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

this is the last time i'm feeling the pain.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» Faith is no a feeling, understandind how to trust people.
» It's time to forget about the past. To wash away what happened last.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-