Silüet biraz daha yaklaştığında ancak kim olduğunu fark edebilmiştim. Bastet yüzünde geniş bir gülümsemeyle bana doğru yürürken omuzlarımı dikleştirdim. "Selam Well." dedi başını yana yatırıp gülümsemeden önce. Bu haliyle Kedilerin Tanrıçasına değil de, daha çok bir kediye benziyordu. İçimden gelen bir kıkırdamayı bastırıp onun "Nasıl gidiyor Ravenclaw'ın altın çocuğu?" deyişini dinledim. Şimdi de Ravenclaw'ın altın çocuğu olmuştum, ha? Popülerlik planlarım günden güne daha da ileriye gidiyordu sanırım. Bastet'ten yayılan çam kokusuyla derin bir nefes çekip gülümsedim. Kirpiklerinin arasından bana bakan mavi gözleri flört alarmı veriyordu. "İyidir," dedim omuz silkerek. Ağzımdan çıkan buhar havaya karışıyordu. "Sen de son dillere destan ayrılığından sonra nispeten daha iyi gözüküyorsun," Ona doğru eğildim ve göz kırptım. "Gücüne hayran kaldım." Amacım kavga falan çıkarmak değildi ama fena canım sıkılmıştı. Hem ne zamandan beri Slytherinliler onlara söylenen sözlere incinmişlerdi ki? Yerimde doğrulup parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. Bütün okul arazisini kaplayan beyaz örtü gözlerimi kamaştırıyordu.