Marque W. Charlot
RP Yaşı : 49 Mesaj Sayısı : 7 Gerçek Adı : Batuhan #2
| Konu: Marque W. Charlot Ptsi Mayıs 27, 2013 4:57 pm | |
| Damien'ın ilanında da belirtmiştim karakterlerimin ailesini ve kendi özelliklerini uzun anlatmayı severim diye ama sanırım bu karakterimin hikayesi gerçekten uzun oldu Aile Geçmişi:- Spoiler:
Aile, saf ve köklü bir İngiliz ailesi gibi görülse bile bu sadece bir kandırmacadan ibarettir. Aile asıl olarak Fransa'nın tarih boyunca bir çok kez istilalara uğraya Korsika adasında doğmuş bir ailedir. Köken olarak Fransız olmalarına karşın bunu gizlemek ve bütün hayatları boyunca birer İngiliz vatandaşıymış gibi davranmayı tercih etmişlerdi. Aslında bu isteyerek yapılmış bir tercih değildi. Yıllar boyunca işgal görmeleri onların Fransa'ya olan bağlarını güçlendirmemişti tabi ki, bu yüzden her ne kadar bu kararı vermek istemeseler bile zorlanmadan ve hiçbir vicdani acı çekmeden İngiliz gibi davranabilmişlerdi ve bu değişimden sonra doğanlara gerçek bir İngiliz olduklarını inandırmışlardı. Tabi buradaki asıl soru ise bu aile neden Korsika adasındaki ihtişamlı yaşantılarından vazgeçerek İngiltere'ye taşınma kararı almıştı? Akdeniz'in sıcak ve rahat yaşantısından İngiltere'nin sisli ve kasvetli havasını neden seçmişlerdi? Bu sorunun cevabı uzun yıllar öncesine dayanıyordu, Marque'nin, hatta ve hatta onun büyük babasının bile tanık olamayacağı kadar eski bir olaya dayanıyordu bu dönüşüm. Marque bu olaya hiç tanık olmamış fakat onun tüm yaşantısını değiştirmişti çünkü, olanların tümü onun, onun büyüklerinin ve ondan olacakların kanı ile alakalı idi.
Yıllar öncesinde Marque'nin oluştuğu kanı başlatacak kişi olan yani onun büyük büyük babası olan Henri ile başlayan bu olay sadece onu ve ondan olacakları değil tüm Williams... O zamanki adları ile Charlot ailesini ilgilendiriyordu. Korsika adasının en ihtişamlı ve görkemli yerinde oturan Charlot ailesi her zaman safkan ve asil olmuşlar fakat küçük bir adada yaşamaları nedeniyle diğer muggle aileleri ile de iyi geçinmişler ve mütevazi olmuşlardı. Ama her hikayede olduğu gibi bu mütevaziliği gereksiz bulan ve bunun değişmesi gerektiğini düşünen bir genç doğmuşu bu ailede. Doğumundan itibaren onda ters giden bir şeyler olduğu biliniyordu fakat aile o kadar birbirine bağlıydı ki bu çocuğun bile iyi olabileceğini düşünüyorlar, düşünmeseler bile ümit ediyorlardı. Ama tabi ki bu ümitlerinin boşa çıktığını anlamaları için yeterli zamanları yoktu. Anladıklarında ise Henri çoktan anlaşılmaz bir güç ile dolmuş ve durdurulamaz denilecek kadar güçlenmişti. O kadar fazla güçlenmişti ki önceleri sadece ailesinin en üst yerine gelmek isterken şimdi tüm adayı hatta tüm Fransa'yı kendisi için istiyordu. Çıkan tartışmalar, kavgalar, düellolar o kadar büyük ve fazlaydı ki burada birkaç cümle ile anlatmak yaşanan onca korkunç şeye terbiyesizlik olurdu. Korkutucu ama bir o kadar göz alıcı o düellolar sadece yaşanabilirdi asla ve kat'iyen yazıya dökülerek tam anlamıyla anlatılamazdı. Birbirine doğru havada uçan yeşil ışıkların birbirine çarpması ile ortaya çıkan kıvılcımlar, hızla karşıdakine gönderilen lanetlerin etkisi ile yanan, kırılan ve başak birçok şekilde hasar gören eşyaların görüntüsü. Büyük kavgalarda yaralanan masumların vücutlarından akan kanları burada kelimelere dökmek onların kanlarına hakaret olurdu tabi ki. Küçük bir çocuğun bağırışını burada yazabilirim fakat o an o çocuğun yaşadıkları ve düşündükleri ile nasıl bir ses tonu yakaladığını, neler düşündüğünü ve neler gördüğünü anlatmak için asla yeterince kelime olmayacak sözlükte. İşte bu kadar büyük bir savaş çıkmıştı Korsika Adasında. Dış Dünya'nın tamamen habersiz kaldığı bu savaşta o kadar çok hasar, o kadar çok ölüm olmuş ama sadece tek bir kişi hiç hasar almadan en tepeye kadar ulaşabilmişti. Bu kalıcı bir zafer değildi, her hikayede olduğu gibi kötünün ulaştığı geçici bir zaferdi bu sadece, en tepeye kadar çıkan kötünün zafer sarhoşu olması ve kendisini yenilmez hatta ölümsüz olarak görmesi onun yenilmesine fırsat yakalamıştı. İlk başta sadece Henri'yi durdurulacağı düşünülen bir lanet bulunmuştu, adadaki Charlot ailesi dışındaki sayılı büyük büyücü ailesinin lanetler hakkındaki bilge kişisi uzun süre bu lanet üzerinde çalışmış ve sonunda bitirdiğinde gerçekten işe yarayabilmesi için aynı anda 7 kişinin 7 köşeden saldırması gerektiğini söylemişti. Bundan sonrasını fazla uzatmaya gerek yok. Zafer sarhoşu olan Henri hiç beklemediği bir anda adanın geriye kalan en güçlü 7 kişisi tarafından hiç beklemediği bir saldırıya uğrayarak lanetlenmişti. Bu lanet onu öldürmemiş ama tüm ihtişamını elinden almıştı, onu krizler geçiren kendisinin kim olduğunu unutan birisi haline getirmişti. Dışarıdan bakanlar bunu görüyor ve o kötünün gittiği için dua ediyorlardı fakat aslında Henri'yi değiştirenin ve durduranın lanetin gerçek etkisi değildi, daha doğrusu beklenen etkisi değildi. Henri'yi durduran güç, ondan çok daha güçlü bir öfkeye ve kötülüğe sahip olan bir güçtü. Onu her krizde öldüren ve yeniden hayata döndüren, ona acılar çektiren bir güçtü. Henri bu lanetten kısa süre sonra delirerek hayata veda etmiş ve arkasında yaşlı gözler değil, sevinçten parıldayan gözler, mutluluktan yırtılacak kadar gülen ağızlar bırakarak bu Dünya'ya veda etmişti.
Charlot ailesinin neden Korsika adasından kaçtığına gelecek olursak bu olaylardan bir kaç yıl sonraya gitmemiz gerekecek. Henri'nin kendi soyundan gelenlerde çıkan hastalığın saptandığı günlere yani. Aslında bu lanet sadece tek bir kişiyi, tek bir zamanda etkilemesi gerek bir lanetti fakat son zamanlarında delirdiği sanılan Henri yada onu değiştiren o korkutucu öfke son anlarında bu laneti yüzyıllar boyunca süre gelecek hale getirmişti. İşte bu yüzden Korsika adasından gittiler veya gitmek zorunda bırakıldılar. ada halkı kendi yaptıkları lanet yüzünden Charlot ailesini sorumlu tuttu ve geriye kalan masumları kendi memleketlerinden sürgün ettiler adeta. Karakter Geçmişi ve Özellikleri:- Spoiler:
Marque, şimdiki bilinen adıyla Williams ailesinin şansız doğanlarından birisiydi. Henri Charlot soyundan gelerek lanetlenen bir diğer masum ve lanetli çocuktan başka bir şey değildi Marque. Ailedeki büyük devrimden sonra Fransız ismi alan tek çocuk oydu ve kendi akrabaları arasında bile bu garip karşılanıyordu, tabi sadece olayları bilenler için geçerliydi bu. Yoksa annesinin bir Fransız olduğu düşünülürse gayet normal geliyordu diğer herkese fakat olayı bilenlerin bu kadar gizlilikten sonra onları Fransa ile bağdaştırabilecek bir şey olması düşüncesi... Bir şey değildi aslında Marque ikinci şeydi, ilki ise annesiydi tabi ki. Babasının tüm itirazlara rağmen annesi ile evlenerek onu bu eve gelin getirdiğini çok sonraları öğrenebilmişti. Marque, bu lanet ile doğanların hepsine olduğu gibi sevgi görmüş ve korunmuştu fakat asla ciddi anlamda sevilmemişti ve sevilmeyecekti. Çünkü o onaylanmamış bir evliliğin çocuğu idi. Bu durum onun kriz dönemlerinde yaşadığı yalnızlığın artmasına neden oluyor ve acısını iki katına çıkarıyordu. Diğer tüm lanetli kişiler yanlarında bir anne, bir baba veya bir eş eli bulabiliyorlar ve kriz anlarında onların yanlarında olduğunu biliyorlardı. Oysa ki Marque annesinin sürgün edilmesi nedeniyle sadece yıkılmış bir babanın varlığını hissediyordu yanında, bırakın krizlerde ona yardım etmeyi kendine bile yardım edemiyordu babası. Marque asla ona kızmıyordu fakat ailenin geri kalan tüm üyelerine aşırı derece öfke besliyor ve ölesiye nefret ediyordu onlardan. Neden yıllar önce bu soyun kurumasına izin vermemişlerdi de bu lanetin devam etmesine neden olmuşlardı ki? Gençliğinde bu düşünceler ile kasıp kavruluyor ve gitgide öfke doluyordu. O öfkelendikçe içindeki şey onu daha fazla ele geçirebiliyor, onun içine daha fazla öfke, daha fazla nefret aşılayabiliyordu.
Belki de bu yüzden gitgide çektiği acılar hafifliyordu Marque'nin. O kadar öfke ve nefret doluyordu ki içindeki yaratık onda Henri'yi buluyordu belki de, yoksa ona öfkesinin yanında yıkım getirecek ve korkulacak kadar büyük bir güç vermezdi. Öfkesi ve nefreti arttıkça delirmiyor aksine bazı şeyleri daha rahat anlamaya başlıyordu. Bu krizlerin değişmesi ve kendisinin değişmesi nedeniyle istemsiz olarak bu hastalığı araştırmaya başlamıştı. Nasıl, nerede ve ne zaman başladığını artık hatırlaması çok zordu. Başladıktan sonra o kadar çok şey olduğunu anladı ve o kadar çok şeyin arasına daldı ki başlangıcı hatırlamak çok zordu. Büyük bir azimle yıllar boyunca gere aile kütüphanesini, gerek diğer kütüphanelerini araştırmıştı. bulduğu her bilgi ile diğer bir bilgiye ulaşmış bir yapboz çözercesine yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştı. İlk önce lanetin insan vücudunda nerelerde hasar oluşturduğunu öğrenmeye başlamıştı. Ailenin eski kaynaklarına inmiş ve orada lanetin nasıl bir ritüel yapılması gerektiği öğrenmiş ve lanetin tam olarak kafatasına isabet ettirilmesi gerektiğini görmüştü. Bir süre tıp ile alakalı kitaplar karıştırarak beyinde nasıl bir hasar verdiklerine bakmıştı. Çok aşırı tıbbi terimler içeren yerleri anlamasa bile genel olarak beyni ve bölümleri hakkında bir bilgi sahibi olmuştu. Lanetin beyninin bu bölümlerinden birine yerleştirilen bir tür 'korku gazı' olduğunu düşünüyordu bir süre boyunca. Bu 'korku gazı' olarak adlandırdığı şey belirli durumlarda tetikleniyor ve onu fiziksel olamayan sadece psikolojik bir acıya maruz bırakıyordu. Uzunca bir süre bunun böyle olduğunu düşünmüş ama ailesi hakkındaki araştırmalarını sıklaştırıp kökenlerine inmeye başladığı zaman bu düşüncesi gerçekliğini kaybetmeye başlamıştı. Artık gerçekten beyninin içinde başka bir tür varlığın yaşadığı gerçeğini kabul ediyordu. Ailesin kayıtlarında geçmeyen fakat Korsika adasının eski sakinlerinin gizli kaynaklarında geçen bir kaç yazı bulmuştu Marque, ailesi, büyük büyük babası ve hatta kendisi hakkında. Tam olarak kendisi olmasa bile dolaylı yoldan kendisi ile ilgili bir şeyler okumuştu.
İşte son araştırmaları Korsika adasında saklı olan bu gerçekler olmuş ve ondan sonra tüm araştırmalarına son vermişti. Kendisini ailesinden soyutlamış, kendisini dışarıya Williams olarak değil bir Charlot olarak tanıtmaya başlamıştı. Ailesi gibi şatafatlı fakat kendi emekleri ile yapılmamış malikanelerde oturmak yerine kendi çabaları ile yapmış olduğu iki göz bir oda evde oturmayı yeğlemişti. Pis işlere girişmiş oldukça kısa sürede adından söz ettiren bir katil haline gelmişti fakat kriz geçiren bir katil yakalanmaya mecburdu. Bir süre boyunca Seherbazlardan kaçmayı başarmış fakat sonunda kriz süresi içinde yakalanmıştı. Daha ne olduğunu anlamadan kendisini bir Azkaban hücresinde bulmuş ve kaçmadan uzun bir süre orada kalmıştı. İçindeki yaratığın öfkesi, nefreti ve kızgınlığı o kadar çok ve güçlüydü ki çoğu zaman onu Ruh emicilerden koruyordu fakat zayıf düşüp her babasını düşündüğü zaman ruh emiciler için diğer tutsaklar gibi kolay bir hedef haline geliyordu. Bir süre tamamen kaçmaya teşebbüs etmeden burada kalmıştı çünkü, krizlerini kontrol etme çalışmaları en iyi burada sonuç veriyordu. İçindeki yaratık ile ilgili o kadar çok şey keşfetmişti ki sonunda keşfedilecek bir şey kalmamış ve bu keşfettiği yeni özellikler sayesinde o sağlam hapishaneden ölümü göz alarak kaçmayı başarmıştı. Şu sıralar sıradan bir kiralık katil gibi dolaşsa bile tek amacı Charlot ailesini yeniden kurarak Korsika adasındaki tek egemen güç olmaktı.
|
|