AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 blackmail in transylvania?

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Alejandra Rothschild

Alejandra Rothschild

RP Yaşı : 22
Mesaj Sayısı : 36
Gerçek Adı : Eda,edoş,edağ.

blackmail in transylvania? Empty
MesajKonu: blackmail in transylvania?   blackmail in transylvania? EmptyPerş. Ağus. 15, 2013 12:01 am


    Alejandra & Ethan

    Sihir Tarihi kitaplarında ismi geçen bir cadının mezarının başında neden durduğuma anlam veremeden, öylece dikiliyordum ki " Bir Rothschild neden burda olabilir? " diye haykıran muhtemelen bir seherbazın sesiyle kendime geldim. Kulaklarım sesi işitirken, kalbim bana bir şeyler fısıldamak istiyor gibiydi; Git buradan Alejandra. Görevim buraya gelen bir grup seherbazdan henüz gitmemiş olanını öldürmekti. Yüzlerce kez bunu kendime hatırlatmıştım yol boyunca. Neden şimdi intikamıma bu kadar yaklaşmışken terk edecektim ki bu mezarlığı? Transilvanya'da bulunmamın tek sebebinin intikam oluşunu hatırlatıyordum kendime defalarca, belki de sayamadığım kez... Asamı cebimden çıkartarak mezara sırtımı döndüm ve bana seslenen adama iğrenerek baktım. Benden aldıklarıyla oldukça iyi bir hayat yaşamış olmalıydı. Üzerinde ki cübbe, temizliği ve kendini bir şey zanneden lanetli gözleri... kesinlikle bir seherbazdı. O nasıl oluyor da yaşamayı hak ederken benim arkadaşlarım etmiyordu? Asasına davrandığını gördüğümde asamı ona doğrulttum ve yılan gibi tısladım adeta. " Çok yanlış şeyler düşünüyorsun... " Birkaç adım ilerledim ve asası eline daha da yaklaştığında başımı sağa sola çevirerek etrafı kontrol ettim, kimse yoktu. Gecenin karanlığı ve dolunayın etrafı aydınlatmaya yetmeyen ışığında görebildiğim kadarıyla kimse yoktu. Belki düşüncesizce davranıyordum, belki çok fazla düşünmek istemediğimden böyle hareket ediyordum ama yapmak istediğim tek bir şey vardı. İntikamımı almak istiyordum. Yıllar önce benden alınan arkadaşlarımın kanı yerde kalmasın, aydınlığa gönül vermiş insanlar bunun bedelini ödesinler istiyordum. Gözlerimi tekrar genç adama yönelttiğim de, gördüğüm şey yalnızca bir büyücü değildi. Ona baktıkça o günü anımsıyor, arkadaşlarımın cansız bedenlerinin bir bir yere düşüşlerini hatırlıyordum. Gözlerimin dolduğunu hissettiğim de gözlerimi bir iki kez kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Ailesini yahut onu seven, Londra'ya geri dönüşünü dört gözle bekleyen arkadaşlarını düşünmeden sesimi mümkün olduğunca yükselttim ve büyük bir duygusuzlukla " Avada Kedavra! " diye seslendim. Asamdan çıkan kuvvetli ışık seherbazın atan kalbinin sahibi olan bedene çarptığında adamın çığlıklar eşliğinde yere düşmesini sağlamıştı. Adama doğru yaklaştım ve yere eğildim. Bu büyüyü o kadar çok yapmıştım ki... artık ne vicdanım sızlıyor ne de herhangi bir duygu hissedebiliyordum. Benden aldıkları insanlar sadece arkadaşlarım değildi. Onların ailem kadar yakın olduklarını, onlarla aynı büyücülük okuluna gittiğimi, çoğuyla aynı binayı paylaştığımı ve bir tanesinin de can yoldaşım olduğunu düşündükçe kendimi haklı buluyordum. O sırada arkamda duyduğum ayak sesiyle bir süre hareket edemedim. Gerçekten bir ses mi duymuştum? Biri işlediğim cinayete şahit olmuş olabilir miydi? Vücudum da daha önce hissetmediğim bir hisle irkildim. Korkuyor muydum gerçekten? Uzun zamandır hiçbir şey hissetmeyen bedenimin ne kadar ağırlaştığını kestiremiyor hâldeydim. Banklarda yatmaktan artık fıtık geçirmeye hazırlanmış bedenimi doğrulturken ilk defa acı hissediyordum. Gene de böyle yoğun hislere kapılmak ya da korkmak bana göre değildi. Eğildiğim yerden sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi kalktım ve arkam da birinin gerçekten olmamasını umarak arkamı döndüm. Birinin varlığından yeni haberdar olan göz bebeklerim büyürken, korkuyla kendi kendime mırıldandım;

    "
    Aman Tanrım! "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ethan Westwood

Ethan Westwood

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 61
Gerçek Adı : Oralet.

blackmail in transylvania? Empty
MesajKonu: Geri: blackmail in transylvania?   blackmail in transylvania? EmptyPerş. Ağus. 15, 2013 7:02 am


    "Yapma ya, son kontrol ettiğimde alnımda enayi yazmıyordu ama tekrardan bakayım istersen?"

     Sabrım gittikçe taşmaya başlasa da ses tonumu yükseltmeye niyetim yoktu. Telefondaki, beni kafalayabileceğini zanneden ilk alıcı değildi ne de olsa. Bu gibi durumlara alışıktım. Yine de adamın ciddiyetimi anlaması gerekiyordu. Bu yüzden konuşurken bir yandan alaycı tavrımı sürdürürken diğer yandan da tehlike sinyalleri göndermeye dikkat ediyordum. Fakat telefondaki şahıs, söylediklerimi anlamamakta ısrarcıydı. Rutubetli havanın imkan verdiği ölçüde derin bir nefes alarak konuya daha fazla açıklık getirmek üzere uzun bir konuşma yapmaya hazırlandım. "Bak dostum, bu işl-" Ancak Transilvanya'nın ıssız sokaklarında pervasızca yürürken aniden duyduğum derinden gelen ve gecenin ıssızlığında yankılanan birtakım sesler cümlemi sürdürmeme engel olmuştu. Bu şehrin pek de tekin bir yer sayılmadığını bildiğimden telefondaki adama alelade bir iki cümle söyleyerek konuşmayı sonlandırdım. Ardından pür dikkat kesilerek yavaş ve sinsi adımlarla seslerin kaynağını aramaya başladım. Belki de benim için en iyisi çekip gitmekti ama hayır, Ethan Westwood başını her zaman belaya sokmalıydı. Temkinli adımlarla ilerlerken sesler bir süreliğine kesilmişti ama bunun bir önemi yoktu. Köşeyi dönmüştüm ve şimdi sesin kaynağını çok net olmasa da görebiliyordum. Hemen ileride, mezarlığın içindeydi. Arkasını dönük zarif bir kadın bedeni ve bizim asa diye tabir ettiğimiz, elindeki uzun çubuk. Demek kadın bir cadıydı, işte bu ilginçti. Ama gecenin bir yarısı, tek başına, asasıyla  mezarlıkta ne yapıyor olabilirdi ki? Eh, öğrenmenin tek yolu vardı, izlemek. 

    Olaya dahil olmaya kesin olarak karar verdiğimde görüş alanı dar olan binanın arkasından çıktım ve karanlığa güvenerek kalın sayılabilecek bir ağacın arkasına geçtim. Ardından bunu tam zamanında yapmış olduğumu fark ettim çünkü ben yerimi alır almaz kadın etrafı kolaçan etmeye başlamıştı. Gözlerimi iyice kıstığımda kadının mezarlıkta yalnız olmadığını fark ettim. Genç kadının karşısında bir silüet daha vardı, bir adam. Ancak ben neler olduğunu anlamadan genç kadının asasından çıkan ışık huzmesi ve yüksek sesle sarf ettiği büyülü sözler yüzünden adamı inceleme fırsatı bulamamıştım. Adam bir avada kedavra büyüsü yemişti ve şimdi bir ölüydü. Yere yığılırkenki çığlıkları kulağımı çınlatırken nefesimi tuttum. Ama bu uzun sürmemişti. Daha önce de cinayet işlendiğine şahit olmuştum, şimdi korkak küçük bir kız gibi hareket etmeyecektim. Sessizce saklandığım yerden çıktım ve tedbirli bir şekilde kadına doğru yürümeye başladım. Beni oraya çeken anlık deli cesareti miydi bilmiyorum ama kesinlikle mantık çerçevesinde hareket etmediğimin farkındaydım. Yine de bu kadında bana tanıdık gelen bir şeyler vardı. Genç kadına epey yaklaşmıştım ki kadın eğildiği yerden gayet rahat bir şekilde doğrularak bana döndü. Fakat karşısında beni bulduğunda az önceki kayıtsızlığından eser kalmamıştı. "Aman Tanrım!" diye fısıldadı. Refleks olarak ellerimi havaya kaldırdım ve  "Hey, sakin ol güzelim. Sinsice yaklaştığım için kusura bakma. Rahatsız etmek istemedim, meşgul görünüyordun da," diyerek sinir bozucu bir şekilde gülümsedim. Gecenin koyu karanlığında ilk anda onu tanıyamamıştım ama yüzüne dikkatlice bakıp hafızamı kurcaladığımda kadının kimliğini tespit etmeyi başardım. Ellerimi yavaşça indirirken şaşkınlıkla "Alejandra," diye fısıldadım. Şaşkınlığım uzun sürmemişti, durumun farkına varır varmaz çıkarcı iç güdülerim benliğimi ele geçirmişti bile. Şimdi elimde bir koz olduğuna göre, onu biraz oynatabilirdim. Gözlerimi Alejandra'nın halen şaşkın olan gözlerine diktim. "Ne yalan söyleyeyim, seni burada görmeyi beklemiyordum. Ama madem karşılaştık, bence biraz sohbetin ve işbirliğinin zararı olmaz," dedim sahte bir masumlukla. Ardından da "Dilin tutulmuş gibi görünüyorsun. Hatırlamadıysan söyleyeyim: adım Ethan. Ve oldukça çıkarcı biriyimdir," diye ekledim ve şeytani gülümsememin yüzüme yerleşmesine izin verdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alejandra Rothschild

Alejandra Rothschild

RP Yaşı : 22
Mesaj Sayısı : 36
Gerçek Adı : Eda,edoş,edağ.

blackmail in transylvania? Empty
MesajKonu: Geri: blackmail in transylvania?   blackmail in transylvania? EmptyPerş. Ağus. 15, 2013 4:02 pm



    " Hey, sakin ol güzelim. Sinsice yaklaştığım için kusura bakma. Rahatsız etmek istemedim, meşgul görünüyordun da, " Duyduğum ses ile olduğum yerde hareketsizce durabilmiştim yalnızca. Bir süre sonra adamı baştan aşağıya süzmeye başlamıştım. Havaya muhtemelen istemsizce kalkan eller ve bana doğru yöneltilmiş deniz mavisi gözler. Bu adam da bana bu kadar tanıdık gelen şeyde neydi? " Alejandra, " Mükemmel, ismimi de biliyor dedim kendi kendime içimden. Fısıldarcasına çıkan sesiyle, muhteşem ingiliz aksanı oldukça şaşkın bir hâl almış gibiydi. " Ne yalan söyleyeyim, seni burada görmeyi beklemiyordum. Ama madem karşılaştık, bence biraz sohbetin ve işbirliğinin zararı olmaz, " Ah, transilvanya'ya gelirken böyle bir şey yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Üstelik hadi ama sohbet ve işbirliği de ne demekti? En son sohbet ettiğim de Persephone'nin seherbaz bir arkadaşı ortaya çıkıvermiş ve benim oradan kelimenin tam manâsıyla tüymem gerekmişti ve iş birliği... hayır, her şeyi gizli yapmak ve tüm acıyı tek başıma hissetmek benim yazgımdı. Üstelik, sesinde ki sahtelikte gözümü korkutuyordu. İlk defa birilerini öldürmekten yorgun düşmüş olabileceğimi hissettim. Boş gözlerle ona bakarken tekrar konuşmaya başlaması sinirlerimi bozuyordu. " Dilin tutulmuş gibi görünüyorsun. Hatırlamadıysan söyleyeyim: adım Ethan. Ve oldukça çıkarcı biriyimdir, " yüzündeki gülümsemenin daha da belirginleşmesiyle kendime geldim. Ethan Westwood? Film şeridi gibi gözümün önünden geçip giden birkaç anı onun kim olduğunu hatırlatıyordu bana. Şimdi neden tanıdık bir simâsı varmış anladın mı Alejandra? dediğini duyar gibiydim iç sesimin. Bir beladan öteki belaya atlayıvermenin şerefine, başımı sağ tarafa çevirerek hafifçe eğdim ve yerde yatan kurbanıma baktım; boş, acımasız gözlerle. Hiçbir şey hissetmiyordum, belkide bir hastalıktı bulunduğum durum ama onların yaptıklarını hatırladıkça dolan gözlerimden ve kabaran öfkemden başka hiçbir his barınmıyordu içimde. Sahi, sözde iyi olan insanlar bizden birilerini yok etmeselerdi bu kadar kötü cadı/büyücü nasıl olabilirdi ki? Yani... hadi ama, durup dururken kötü yola sapmıyorduk ya!

    "
    Hak etmişti, bir kere. " diyebildim, usulca. Bitkin, zayıflamış ama hâlâ cazibesinden ödün vermeyen bedenimi tekrar ona çevirdim. Gözlerim onun gözleriyle buluştuğunda, " Benden aldıklarından sonra, ölmeyi hak etmişti. " dedim, oldukça bilinçsiz bir davranışla. Aslında gerçek düşüncelerimi söylüyordum, öyle düşünüyordum en azından. Ve hislerimi birine söylemek, bilincim yerindeyken yapacağım şeylerden birisi değildi kesinlikle. Geçmişim aklıma geldikçe, her gün daha da kötü biri olduğumu hissediyordum. Bir şeyleri parçalamanın, yok etmenin beni rahatlatacağını düşünüordum, öyle keşfetmiştim can almayı. Henüz ergenlik çağından yeni çıkmışken, arkadaşlarımın hareketsiz, boş bedenlerini yerde öylece yatarken görmek acıtmıştı canımı zamanında. Öyleyse, benimde can yakanların canını alıyor olmam adil sayılmaz mıydı? " Ve diğer tüm seherbazlarlar da günü geldiğinde yerde yatan bu adamla aynı sonu paylaşacaklar. " dedim, kendinden eskisi kadar emin olmayan bir sesle. Acımı dışa vurmak sinirlerimi bozmuştu, gün geçtikçe seherbazları bulmak zorlaşıyor, sıkıcı düellolar yapmak bana arkadaşlarımı geri getirmiyordu. Şeytani gülümsemesini yüzünde gördükçe her defasında artık kendime gelmem gerektiğini hatırlıyordum. Bir şeyler hissetmek bana göre değildi, hisleri olan biri değildim. O esna da karşımdaki adamın çıkarcılığını ve tehditkârlığını anımsamam ile, bir şeyin farkına vardım. Benden ne gibi bir kazanç elde edeceğini düşünüyordu ki? " Ne istiyorsun ki benden? " dedim yılan gibi tıslayarak. Sesim biraz kısık çıkmasına rağmen, muhtemelen oldukça net ulaşacaktı ona. Gülümsememi sağlayan şeyde tam olarak buydu aslında. İyi biri değildim, ve bunun farkındaydım. Ve ancak sözde 'iyi insan' olanların servetleri olurdu, bense ailemi, arkadaşlarımı ve muhtemelen her şeyimi lanet bir savaşta kaybedivermiştim birden. Benden alabileceği mâddi hiçbir şey yoktu. Elimde kalan tek şey; asam, büyülü sözlerim ve savaşta kaybetmediğim tek insan olan Persephone'idi. Seherbaz olması ve tıpkı benim gibi intikam duygusuyla dolu olması dışında, hiçbir kusuru yoktu Persephone'in. Sonuçta, herkes aynı gökyüzünün altında olsa da herkes aynı insan değildi değil mi? Adama bir iki adım atarak yaklaştım ve ancak aramızda hatırı sayılır bir mesafe, muhtemelen 20 santim kaldığında durdum. Onu öldürmek istemediğimi biliyordum, onu öldürmek başıma daha fazla bela almamı sağlayacaktı nasılsa. Ancak onun bunu bilmemesi çocukça bir blöf yapma şansı veriyordu bana. " Hem, az önce yaptığımı sana da yaparak senden kurtulmayacağım ne mâlum? " dedim, yüzümdeki tüm gülümsemeyi ve insaniyeti silerek. Nihayetinde, benim de oyun oynama zamanım gelmişti. "

    Sonuçta burada senden ve benden başka hiç kimse yok. "

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

blackmail in transylvania?

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-