Düğünden sonra John bana nereye gitmek istersin diye sordu ve soluğu Fransa'da aldık. Fransa benim için apayrıdır. John da sağolsun bir dediğimi iki etmiyordu. Beni fazla şımartıyordu bence.

Güneş parıldıyordu. Böylesine güzel bir havada les Champs-élys"es meydanında sevgilimle(eşimle) elele dolanmak kadar da mutlulk verici bir şey olamazdı. Gerçekten çok gereksiz bir durumdu. Yaptığımız hiçbir şey yoktu aslında, yanlızca dolanıyorduk. Ama yanımda O olduğu için benim için bu bile eğlenceliydi.

Bir anda durdum tam John'un karşısına geçtim ve:

- Mutlu musun? Yani, biliyorum ki erkekler evlenmekten korkarlar. Ben senin benden sıkılmanı istemiyorum dedim.

Hava güneşliydi ve her yer pırıl pırıl parlıyordu. Gençler,aşıklar... doldurmuştu les Champs-élys"es meydanını. Boş boş geziniyorduk ama ben yine de mutluydum. Çünkü; yanımda karım vardı ve bana sarılıyordu. Birden karşıma geçti ve:

- Mutlu musun? Yani, biliyorum ki erkekler evlenmekten korkarlar. Ben senin benden sıkılmanı istemiyorum dedi ve bu benim aniden durmamı sağladı.

Saçma bir sorumuydu ? Aslında biraz mantıklıydı. Erkekler ilk başta evliliği isterlerken belli bir müddet sonra soğurlardı ama ben de öyle birşey olmayacaktı.


- Bebeğim, evlenme teklifinde bulunan benim dedim ve gülümseyerek dudağına öpücük kondurdum. Devam ettim:

- Korksaydım emin ol ki anlardın - ki gerçekten de korkmuyorum - ve evlenmezdik. Zaten tek korkum şu ki senden ayrılmak. Korkumun gerçekleşe bilmesi içinde boşanmak gerek. Bu da benim korkum oluyor dedim ve gülümseyerek elimi ozuna attım.

- Nereye gidelim ? diye sordum.

Benim durduğum gibi o da durdu ve:

- Bebeğim, evlenme teklifinde bulunan dedi ve beni nazikçe öptü. O anda dünyanın en mutlu kadını ben'dim.

Etrafımızdaki kişiler hiç aldırış etmeden yollarına devam ediyorlardı. Burası Paris'ti ve yol ortasında başbaşa yürüyen çiftler dikkat çekmezdi...

- Korksaydım emin ol ki anlardın - ki gerçekten de korkmuyorum - ve evlenmezdik. Zaten tek korkum şu ki senden ayrılmak. Korkumun gerçekleşe bilmesi içinde boşanmak gerek. Bu da benim korkum oluyor

- Senden beni hiçbir güç ayıramaz John dedim. Yine duygulanmıştım.

- Nereye gidelim ? dedi.

Gezmek güzeldi ama tüm gün boşboş gezemezdik ya. Düşündüm, ne istiyordum ki...

- Aslında bir zamanlar yakınalrda bir yerde, nehirin üstünde kayıkla gezilebiliyordu. Bir kayık gezisi hoş olabilirdi dedim...

- Senden beni hiçbir güç ayıramaz John.

Ahh! İşte benim meleğim. Ne olursa olsun her zaman seviyor beni. Ee, tabii ben de onu.

- Aslında bir zamanlar yakınalrda bir yerde, nehirin üstünde kayıkla gezilebiliyordu dedi.

Bu aklıma gelmemişti ama güzel bir fikirdi. Bir şey söylem eden bileğinden tuttum ve kendime çektim. Belinden kavradım ve onu kucağıma alarak döndürdüm.

- Daha ne bekliyoruz ki dedim ve yürümeye başladım.

Oraya vardığımıda daha önceden hazırlattığım kayık bizi bekliyordu.

Hiç beklemediğim bir anda beni tuttu ve havaya kaldırdı. Bu başımı döndürmüştü. Beni bıraktığında ona sarılıyor olmasaydım kesinlikle yere düşerdim.

- Daha ne bekliyoruz ki dedi ve yürümeye başladık.

Oraya gittiğimizde muhteşem bir kayık bizi bekliyordu. Tüm bunları ne ara ayarladı acaba? diye düşünmekten kendimi alamadım. Çok sıkı bağlantıları vardı...

- Muhteşem. Sen ne ara bu kadar şeyi hazırladın dedim şaşkınlıkla ve boynuna sarıldım.

Kayığra bindik ve yavaş yavaş hareket etmeye başladık. Güneş ışınları nehrin üzerinde adeta birer inci gibi parıldıyordu. Büyülenmiş gibi nehri izliyordum. Su o kadar sıcak duruyordu ki ve kadifemsi... Bir an eğilip suya dokunmak istedim. Eğildim ve elimi yavaşça suyun içine daldırdım. Suyun altından bir şeyin elime değdiğini hissettiğim an korktum ve dengemi kaybedip suya düştüm. Böylesine hoş geçen bir günü çok güzel rezil etmiştim.

- Muhteşem. Sen ne ara bu kadar şeyi hazırladın dedi şaşkınlıkla.

Hafifçe ona eğildim ve fısıldarcasına

- Ben bir büyücüyüm unutma dedim ve gülümsedim.

Kayığa bindik ve yavaşça ilerlemeye başladık. Güneş o kadar parlaktı ki nehrin üzerinde parıl parıldı. İnsanın baktıkça atlayası geliyordu içine. Amié bu güzelliğe daha fazla dayanamamış olmalı ki elini suyun üstünde gezdirmeya başladı. Ben daha ne yaptığını anlamadan dengesini kaybedip suya düştü. İşte o sırada gülmeye başlamıştım. Gülmekten karnıma ağrılar girmişti. En azından yüzmeyi biliyordu. Bilmese gülmeye fırsatım olmadan onu kurtarmak zorundaydım. Derin bir nefes aldım. Ben de atladım ve yanına yüzdüm.

- Harika görünüyorsun dedim gülerek.

Biraz dalgaya alarak söylemiştim bunu ama gerçekten de ıslanmış olsada gayet güzel görünüyordu.

Ben düştükten sonra John bana bakarak kahkahalar atmaya başladı. Kızmıştım ama bir yandan da düştüğüm durumun gerçekten komik olduğunu biliyordum. Çok geçmeden o da suya atladı ve yanıma yüzdü.

- Harika görünüyorsun dedi gülerek.

Görünmek kelimesini duyduğum anda kendimi şöyle bir hayal ettim de. Gerçekten çok utanmıştım. Islak sıçan gibiydim... Ellerimi boynuna doladım ve onu yavaşça öptüm.

- Sizin yanınızda ben kim oluyorum da harika görünüyorum Mr. Dillinger dedim ve kahkaha attım.

Etraftaki herkes bize bakıyordu ama onlara aldırış edemezdim.

- Çok komik görünüyoruz galiba dedim gülerek.

Ellerini boynuma doladı ve yavaşca öptü. Benden önce davranmıştı.

- Sizin yanınızda ben kim oluyorum da harika görünüyorum Mr. Dillinger dedi.

- Ms. Dillinger sanırım benim harikalığım size yansıyor olmalı ki siz varken fark edilmiyorum bile dedim gülerek.

Etraftaki herkes bize bakıyordu. Baka dursunlar. Ben halimden memnundum ama Amié memnun değil gibiydi.

- Çok komik görünüyoruz galiba dedi.

- Komik görünüyoruz belki de ama onlar bu nehrin tadına bakmadan sadece geziyorlar. Bizse nehrin tadına baktık dedim ve küçük bir kahkaha attım.

- Çıkabiliriz istersen ? diye sordum eşime.

- Mrs. Dillinger sanırım benim harikalığım size yansıyor olmalı ki siz varken fark edilmiyorum bile

- Komik görünüyoruz belki de ama onlar bu nehrin tadına bakmadan sadece geziyorlar. Bizse nehrin tadına baktık

Bunu duyduğumda kıkırdamıştım. Nehre düşmeyi ne güzel de anlatıyordu. Aslında ben zaten düşmemiştim, sadece nehrin tadına bakmak için suya atlamıştım. Evet bunu böyle söyleyince daha normal duruyordu.

- Çıkabiliriz istersen ?

Kafamı yavaşça salladım ve nehirden çıktık. Üzerimdeki kıyafetler bir ton ağırlığında gibiydi.

- Aslında daha farklı şeyler yapabiliriz dedim ve John'un elini tutup ikimizi Karayipler'e cisimledim.

- Madem yüzmek istiyoruz. Bari düzgün bir yer olsun dedim gülümseyerek.

- Aslında daha farklı şeyler yapabiliriz dedi ve elimi tutarak bir yere cisimlendik.

Karayiplere gelmiştik. Ahh! Benim akılsız kafam neden bunu düşünememiştim ki. İkimiz için daha iyi olurdu.

- Madem yüzmek istiyoruz. Bari düzgün bir yer olsun dedi gülümseyerek.

Ben de bunun üzerine gülmüştüm. Onu belinden kavradım ve kucağıma aldım.

- İyi fikir dedim ve yürümeye başladım.

Bütün bir sahili onu kucağımda taşıyarak geçirmiştim.

- Buraya geldik madem bir otele girelim değil mi ? dedim gülerek ve gözüme çarpan ilk otele doğru yöneldim.

Otele girdiğimiz de herkes bize bakıyordu ama ben aldırış etmeden resepsiona doğru ilerledim.

- Bir oda lütfen dedim kibarca.

- Tek kişilik mi çift mi ? diye sordu. Bunu sorduğunda gülmemek için kendimi zor tutmuştum ve kızarmıştım.

- Çift,bayım dedim tebessüm ederek.

Anahtarımız alıp odamıza çıktık. Bu kadar muggle arasında büyüler ile üstümüzü değiştiremezdik. Onun için bu odanın bize çok yararı olacaktı.

- Buraya geldik madem bir otele girelim değil mi ?

Bütün sahil boyunca beni kucağında taşımıştı. Gerçekten çok romantik bir hareketti. Karşımıza ilk çıkan otele girdik ve resepsiyondan çift kişiilik bir oda aldık. Hala kucağındaydım. Yanağına bir öpücük kondurdum ve yavaşça kucağından indim. Elini sımsıkı tuttum ve odamızın olduğu kata doğru çıkmaya başladık.

Odaya geldiğimizde pencereye doğru yürüdüm. Deniz ayaklarımızın altındaydı. Masmavi... John'un yanına doğru gittim onu pencereye doğru çektim ve:

- Ne kadar muhteşem dedim şaşkınlıkla.

Kafamı yavaşça omzuna koydum ve denize doğru daldım gittim. Parfümü kesinlikle başımı döndürüyordu.

- Seni seviyorum dedim sessizce. Sesimi kendim bile zor duymuştum.

Odaya girdiğimizde pencereye doğru yürüdü Amié. Bense o sırada üstümdeki ceketi çıkartıyordum ki Amié beni pencereye doğru çekti.

- Ne kadar muhteşem dedi şaşkınlıkla pencereden dışarıya bakarken.

Amié kadar muhteşem olmasa da insanı etkiliyordu deniz.

- Tatlım, senin kadar muhteşem olmadığını biliyorsun dedim.

Kafasını omzuma koydu ve öylece pencereden bakıyorduk denize.

- Seni seviyorum dedi kısık bir sesle.

Yanında olmama rağmen onu zor duyabilmiştim.

- Ben, seni sevmiyorum dedim durdum ve brikaç saniye bekledim ve:

- Desem yalan olur dedim ve gülümsedim.

Kızma ihtimali olduğundan konuşmasına fırsat vermeden. Onun o narin duduklarını öpmeye başladım.

- Ben, seni sevmiyorum dedi ve bana ölüm gibi gelen birkaç saniye bekledi.

- Desem yalan olur dedi ve bana kızmam için zaman bırakmadan beni yavaşça öptü.

Ben de onu öpmek istiyordum ama kızmıştım da. Bu minik öpücüğün süresini biraz uzattım ve John'u yavaşça ittim.

- Ne biçim bir şakaydı bu! dedim sinirli bir sesle.

Gerçekten çok kızmıştım. Bir an kalbime inecek gibi olmuştu. Banyoya doğru gittim ve çabucak üstümü değiştim. Üzerimde beyaz bikinim ve küçük bir pareo vardı. Büyük hasır şapkam kafamda, kocaman güneş gözlüklerim gözümde tam bir Muggle olmuştum.

John'a doğru bir bakış attım ve:

- Kumsaldayım seni bekliyorum hayatım dedim gayet hoş bir sesle.

Bu dediğim sayesinde muhtemelen ikilemde kalmıştı ama ben esip gürlemezdim. Sinirimi bu şekilde gösterebiliyordum...