AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Mektup

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Hybris F. Phorkys

Hybris F. Phorkys

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 26
Gerçek Adı : it's 'sefa' bitch?!

Mektup Empty
MesajKonu: Mektup   Mektup EmptySalı Mayıs 24, 2011 8:09 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hybris F. Phorkys

Hybris F. Phorkys

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 26
Gerçek Adı : it's 'sefa' bitch?!

Mektup Empty
MesajKonu: Geri: Mektup   Mektup EmptySalı Mayıs 24, 2011 8:18 pm

''Aynı gece Alanara ile küçük kardeşi dönüp yine ormana gelir, eskisi gibi ren geyikleri olup çıkarlar. Ürkek ürkek gezinir, insanların yaşadıkları çadırlardan uzak dururlar. Ve o günden sonra bazen ren geyiği, bazen insan kılığında dolaşan iki kardeşten ses çıkmaz. Ama Alanara'nın isteğini yerine getirmeyen avcılar ava çıktılar mı, şans gülmez olur yüzlerine.''
Tozlu bir yatağı paylaştığım ve adının Melanie olduğunu hatırladığım kıza baktım. Onunla kıyaslamadan edemememi sağlayan ve tüm geceyi hayaliyle geçirdiğim yegane yüzün Penthesilea'ya ait olduğunu bilmek için bir kere bile düşünmeme gerek yoktu. Elimde gevşekçe tuttuğum sayfaları sararmış kitabı yatağın yanına bıraktım. İçindeki masalların hepsi dedemin kaleminden çıkmıştı. Bu unutulmuş masalların tümünün tek kopyasına sahip olmak, tarif edilemez bir gurur veriyordu bana. Bu gurura erişmek için hiçbir şey yapmadığım ise, göz ardı ettiğim bir gerçek olmanın ötesine geçemiyordu. En sade sesimle okuduğum masalın, yanımda yatan kızı etkilemediğini söyleyemezdim. Tek bir sorun vardı: Onun esmer yüzünde, Penthesilea'yı andıran hiçbir şey yoktu ya da onu bir daha görmeyeceğimi işaret ederken, yataktan kalkıp yavaşça kapıyı kapatırkenki salınışı. Zevk, Melanie'de eğreti duruyordu. Penthesilea ise onu tamamlıyordu.

Sözleştiğimiz üzere postaneye geldiğimde, sakin geçen birkaç saatin ardından, kalabalığı yarıp birilerini öldürmeden Penthesilea'ya ulaşmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha hatırladım. Bir şeylerin korkuttuğu her erkek gibi, yaptığımın fark edilmemesini garantilemek için, karşımdaki kadının dudaklarını her zamankinden 'yeni' diye tanımlamayı seçtiğim bir öpücükle ıslattım. En olmadık şeylere duyumsadığınız korku, size birçok şey yaptırabilirdi. Bir an için, neden burada değil de dün gecekinden bambaşka bir yatak odasında olmadığımı merak ettim. Pepe'nin annesinden gelen mektup, diye hatırlattı iç sesim. Ona teşekkür etmeyi düşünmüyordum. Bugün nezaketime, korku dışında hiçbir şey yön veremezdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adalinda Bergemann

Adalinda Bergemann

RP Yaşı : on beş
Mesaj Sayısı : 73

Mektup Empty
MesajKonu: Geri: Mektup   Mektup EmptySalı Mayıs 24, 2011 9:17 pm

Belki de bir fahişeden edindiğim sigarayı, onun içtiği gibi içmeye çalışıyordum. Öksürdüm. Zayıf bünyeme bir lanet savurdum. İçimde yeterince özlem duygusu olduğundan emin değildim. O eksiklik içimden gitmese de… Her zaman bir şeyleri irdelemek zorunda mıydım? Kendimle başbaşa kaldığım gerçeğiyle yüzleşince, ürperdim. Gecenin bir yarısı sokakta edindiğim arkadaşım, bir hayat kadını olan Brynja bile gitmişti. Bunun için çıkmıştım annemin karnından: Eşsiz yaverim, yalnızlık için. Bazı insanlar böyledir, bohem hayatlara özenirler; çünkü daha gerçeğini işitmemişlerdir. Eski bir mezarın önünde, sadece güzel toprağı duyumsamışlardır. Umursamışlardır. En büyük hataları da budur. Hak etmeyen yüzeyselliklere, hak edilmeyen değerler verip, hak etmedikleri yerlere karışırlar. Şanslılarsa, ucube olur adları, kimse, ne olduklarını anlamaz. Bu evrenin değişmez yasasıdır. Onlar doğar, büyümeden incinir, büyürken incinir, ölürken incinirler. Ne zaman kurtarmış ki onları Tanrı’nın oyununda yer aldıkları düşüncesi? Daha derine batmamışlar mı? Ben gibi. Sahi, boğulmama ne kadar kalmıştı?

Hangi ara sabah olmuştu da ben postahaneye gelmiştim? Bir geceyi daha gündüz ederken, yeni yüzler gördüm. Onlara alışmayı denerken, aslında fazlasıyla saçma bir benzetme yaptığımı fark etmemiştim. Birkaç et parçasına, tiksintiyle karışık özenle bakan vejeteryanlar gibi. Aklın hep yapamadığında kalırdı. Yüzüme tokat gibi çarpan poyraz, iliklerime kadar pompaladı birkaç damla kanı. Dudaklarını parmak uçlarıma kadar hissettiğimdeyse, kokusunu nasıl alamamış olduğuma şaştım. Ben o kokuyla sarhoş olur, o kokuyla hayaller kurar, o kokuyla tutkularıma gömülürdüm. Yüzümdeki gülümsemenin neden buruk olduğunu bilmiyordum. Elimdeki zarfı açmak için neden onu beklediğimi de. Sol elimin parmaklarını, sağ elinin parmaklarına kenetledim ve onu yavaşça, birkaç adım ötedeki banka doğru sürükledim. Oturduğumuzda, garip bir utançla, ondan birkaç santim uzaklaştım ve zarfı açtım. Her şeyin nasıl da geçici olduğunu anlamamla birlikte, mektup, parmaklarım arasından kaydı ve yere düştü. “Penthesilea?” Onu duysam da, tepki veremiyordum. Annemi kaybetmiş olmam mıydı mesele? Babamın özensiz el yazısını gördüğüme hiç bu kadar içerlememiştim. Boğazımdan yükselen, tüm günün yükü, taşarken, tekrar duydum. “Penthesilea!”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hybris F. Phorkys

Hybris F. Phorkys

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 26
Gerçek Adı : it's 'sefa' bitch?!

Mektup Empty
MesajKonu: Geri: Mektup   Mektup EmptyÇarş. Mayıs 25, 2011 2:44 pm

Postaneye doğru ağır adımlarla yürürken duyduklarımın ne denli mühim olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Acelesi varmış gibi esen rüzgar, kadın ayakkabılarının çıkardığı tıkırtı, herhangi bir adamın yanından geçerken bir anlığına, sadece bir anlığına duyumsadığım ve o kişinin en büyük sırrını biliyormuş gibi hissettiğimden, yüzümü güldüren koku. Hepsi hayatta birleşiyordu; hala değerinin varlığını yok saydığım, 'hayat' denen, anlamını yitirmiş kelimedeç Ben, başkalarının ölümünden kendime hayat çıkarma konusunda epey yol kat etmiştim. Duran bir kalbin, dokunulmaz olduğunu sandığım Penthesilea'mı ağlatacağını nereden bilebilirdim? İçimde, korkunun kıçını tekmeleyip durduğunun farkında değil misin, o ağlayamaz, diye telaşla fısıldayan bir ses vardı ve postanede akan kalabalığın ortasında, kollarımı Penthesilea'nın omzuna sarmış vaziyette, o sesi susturmamın imkanı yoktu. Elimi dalgınca savurduğumda tüm bu saçmalıkların uçup gideceğini sanıyordum; asılsız bir sanı.

Adını tekrarlayıp durduğumun ya da bacaklarının hakimiyetini kaybedip yere yığılmasını ustaca taklit ettiğimin farkında değildim. Gözlerinin elindeki sararmış parşömene özensizce yazılmış satırların üzerinden geçtiği birkaç dakika içinde geldiğimiz durum şaşırtıcıydı. Takınmaya alışık olduğum kederli ifade düşünülecek olursa, Penthesilea'nın annesinin ölümünün beni üzmesi, normal karşılanabilirdi ama o hiçbir şey ifade etmeyen kadın için değil, Penthesilea için kötü hissediyordum. Bunu durdurmanın bir yolu yoktu, onun yanında ya da sabahları pervasızca uyandığım yatakların birinde, Pepe'yi düşünmeden geçen bir günüm olmayacaktı. Art arda, hayatın boyu sürecek bir lanet, belki bir lütuf, diye söylenen biri vardı. Damarlarımdan geçtiğini hissettiğim titreme onu susturmuş olmalıydı ki, tekrar karşımdaki kızın yüzüne bakabilir hale geldim. Büyük ve eski binanın en ücra köşesinde olduğumuzu hatırlamamla kızı yere, yanıma oturtmam bir olmuştu. Hızlıca kayıp giden düşüncelerimin ve kadının nasıl öldüğüyle ilgili teorilerimin arasından, kızın burnunu çektiğini duyabiliyordum. Hala ağladığı gerçeğini göz ardı ettim: Şah damarımın hemen üstündeki ıslaklık onun gözlerinden gelmiyordu, sarılı kolları boynumu terletmişti, öyle olmalıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Mektup

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» Mektup
» Mektup

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 1. Sezon-