AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Paket Servis

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Paket Servis Empty
MesajKonu: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 12:16 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Shou Hiroshi - Noeru Ninagawa


En son Shou Hiroshi tarafından Ptsi Tem. 25, 2011 1:03 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Noeru Ninagawa

Noeru Ninagawa

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 124
Gerçek Adı : Aylin.
Yaş : 28

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 12:39 am

Hafta sonunun ilk günü… Herkes oldukça mutlu görünüyor. Ravenclaw ortak salonunda oturuyorum bıkkın bir ifadeyle. Bu okuldaki beşinci yılımdaydım, fakat benim orada olmamı umursayacak tek bir insan bile yoktu. Aptal Slytherinler bile kendilerine başkalarıyla dalga geçtiklerinde en azından yanlarında gülecek birkaç moron bulabiliyordu. Esasında oldukça sevimli bir görüntüm olduğunu herkes söyler ama anlaşılmadık bir biçimde benimle çok sıkı fıkı olmazlar. Söyleyeceklerimden korkarlar bu yüzden görmezden gelirler beni.

Dilim oldukça sivridir, bunu hiçbir zaman reddetmedim. Seçmen şapka da zamanında benim için çok düşünmüştü, Slytherin kadar aşağılayıcı olabileceğimi düşünmüştü önce ama sonradan konuşmalarımdaki mantığı, beynimin içinde dönüp dolaşan zekayı yakalayıp Ravenclaw’a göndermişti beni. Ama "Bu kadar kendini beğenmiş olursan o küçümsediğin insanlardan farkın kalmaz." demişti bana. Haklı olduğunu biliyordum fakat onun sözlerine kulak asmayacak kadar inatçıydım.

İçeriye küçük bir topluluk girmişti fakat sayılarından beklenmeyecek kadar gürültücülerdi. Bazen bu adamların Ravenclaw’a nasıl seçildiğini merak ediyordum. Gözlerimi çekinmeden devirerek ayağa kalktım. Onlara zoraki bir şekilde gülümseyip ortak salondan çıktım. Aslında oldukça sevimli olmaya çalışıyordum insanlara karşı. Her şeyi içime atıp şirini oynamak o kadar kolaydı ki…

Hızlı adımlarla kuleden inmeye başladım. Yolda en yakın arkadaşım Rachel’i görmemem büyük bir şanstı. O bu okulda hoşuma giden çok nadir şeylerden biriydi fakat şu anda tek istediğim yalnızlıktı. Bunu düşünür düşünmez Slytherin’in belalı son sınıflarından birine çarptım. Onun karşıdan geldiğini görmemek beni çok şaşırtmıştı. Endişelenmiştim. Hayır, Slytherinli yüzünden endişelenmemiştim tabi ki, harika denebilecek dikkatimi kaybetmeye başladığımdan endişelenmiştim. "Hey! Sen, küçük kız. Önüne bakmıyor musun sen yürürken? Dikkat et yoksa düşersin ufaklık." Gülümsedim ona doğru. Oldukça şaşırmıştı değil gülmemi başımı eğip kaçmamı bekliyordu. Çünkü yanındaki büyük bir grup Slytherin’in hepsi oldukça aptal bir abartıyla gülüyordu. "Biri etrafına dikkat etmez, takılıp düşer ve sonra dizindeki ufak morlukla ayağa kalkar. Diğeriyse etrafındakilere dikkat etmez, onlara takılıp yerlerde sürünür ve bir daha ayağa kalkacak ne yüz ne de güç bulabilir. Bence dikkat et " Gözlerimde gruptaki tüm insanları süzdüm teker teker, gülen suratları bir anda nefretle kasılmıştı. Bazılarıysa dediğimi anlayamayacak kadar salaktı, diğerleri sinirlendi diye sinirlenmeye başlamışlardı. "etrafındakilere." diyerek cümlemi bitirdim ve kendini beğenmiş aptal tek kelime edemeden yanından sakince geçtim ve kendi yolumda yürümeye devam ettim. Yüzüm oldukça ifadesiz ve umursamaz görünüyordu, saf ve sakin bir gülümseme yerleştirmiştim dudaklarıma fakat çocuğun suratındaki yamulmuş ifade aklıma geldikçe gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

Zemin kata ulaştığımda bu huzur isteğimle hızla dışarıya çıktım. Hava biraz serindi ama bu hoşuma gitmişti. Bulutlar güneşi biraz kapatıyor, parça parça gölgeler oluşturuyordu. Kendimden emin adımlarla göle doğru yürümeye başladım, sevgililer köşesini geçip, yasak ormana çok yakın olduğu için pek uğranmayan kısmına geçtim. Hemen kendimi gövdesi yosun tutmuş bir ağacın kenarına attım ve mutlulukla sessizliği dinlemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 1:03 am

Dikkat et! Dikkat et! Evet bunu bana tam dokuz kez söylemişti. Dikkatlice kutuyla yürümeye başladım. Evet neredeyse kıymetli bir taç tutuyor gibiydim. Bu okula gelmeyeli neredeyse on yıl olacaktı. Unutmuştum her yeri. Ben hangi bölümde olduğumu bile unutmuştum. Hufflepuff? Gryffindor? Sanırım Gryffindor. O kadar çok yer değiştirmiştim ki bazen dün ne yediğimi bile unutmuş oluyordum. Okul müdürüyle konuşmuştum ve Noeru'ya paket vermemi kabul etmişti. Bu yüzden okulun içinde gezip onu ararken çevreye dikkatlice bakınıyordum. Aslında kızı hayatım boyunca görmemiştim bile. Sadece bir tanıdığımın kızıydı. Shuichi Ninagowa ve Mizuki Ninagawa benim ailemin tanıdığı bir aile idi. Kısaca buna aile dostluğu deniyordu.

Noeru'nun ailesi gelemeyeceği için de ben ona doğum günü için pasta getirmiştim. Evet saçma olabilir ama emir demiri kesiyordu ve ben provamı bırakıp babamın ya da onların ricasını yerine getiriyordum. Bir öğretmenin ardına düştüm. Kim olduğunu bilmiyordum ama bana yardımcı olacakmış. Başımı fazla kaldırmadan ilerledim. Sanırım öğrenciler derste idi çünkü fazla kimse yoktu. Bir koridorda bekledim. Sonra hatıralarımı karıştırdım ve buraya son senemde geldiğimi anımsadım. Yoksa tüm öğrenimimi Japonyada gerçekleştirmiştim ben. Babamın işi yüzünden bir sene İngiltere'de yaşamak ve okumak zorunda kalmıştım. Sevmediğimi anımsıyorum çünkü senenin ortasında tekrar Japonyaya dönmüştüm. Zaten okul biter bitmez de direk müzik grubu kurmuştum.

Bekledim bekledim. Öğretmen onun içerde olmadığını söyledi. Bahçeye çıkmış sanırsam. Bana bahçenin yolunu tarif etti ve dersi olduğu için gitmesi gerektiğini söyledi. Ona teşekkür edip tarif ettiği yerden giderek bahçeyi aramaya koyuldum. Tabi dikkatlice ilerliyordum. Aniden bir çığlık duydum. Başımı kaldırıp şaşkınlıkla baktığımda ise bir grup kızın bana baktığını gördüm. Üzerimde bir şey mi vardı? Yoksa pastayı üstüme mi sürmüştüm? Çekilip kendime baktığımda beyaz tişörtümde leke yoktu. Onun üzerinde giydiğim siyah yelekte de yoktu. Kot pantolonumda gayet iyi durumdaydı. Bende ilerlememe devam ettim. Bu sırada bir hayalet yolumu kesti. Bu sefer o kızlardan yardım istemek zorunda kaldım. Yolu gösterdikleri sırada yanımda yürürken imza istediler. Bende elim dolu olduğundan bu isteklerini reddetmek zorunda kaldım.

En sonunda bahçeye çıktığımda ise rahatlamıştım. Etrafa bakındım ve ağacın altında oturan kızı gördüm. Tahmin etmek zor değildi. Böyle İngiltere'nin ortasındaki okulda fazla Japon olmazdı. Yanına yanaştım dikkatli adımlarla. Kızlar kibarlık olarak uzakta bekliyorlardı. Gülümsedim ve "Noeru?" Kontrol amaçlı söylediğim bu cümle ile bana bakması doğru kişi olduğunu düşünmeme yol açtı. Gülümsedim yeniden ve ona yanaştım. "Ben Shou Hiroshi." dedim. "Babandan sana mesaj getirdim." Babası iyi biriydi ve kızınında ona benzediğini düşünüyordum. Elimdeki paketi unuttuğumu farketmeden ona bir şey demesini istediğimi belirterek baktım. "Doğum gününü kutlamamı istedi. Kendisi gelemeyecekmiş." Kötü haber vermek istemiyordum ama gerçek buydu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Noeru Ninagawa

Noeru Ninagawa

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 124
Gerçek Adı : Aylin.
Yaş : 28

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 1:40 am

Kahretsin bu çığlıklar da neyin nesiydi? Eğer bu çığlığın sahibi yine yakışıklı bir çocuk görmüş olan birinci sınıf kızlarsa hepsine teker teker lanetli bir büyü yapabilirdim. Bu başımı büyük bir derde sokmayacak olsa bunu gözümü kırpmadan yapardım. Nasıl olur da Slytherin’e seçilmezdim, bu bir nimetti fakat bana çok şaşırtıcı geliyordu.

Kızların çığlıkları oldukça yaklaşmıştı bana, demek ki yakışıklı hareket hâlindeydi. "Keşke okula dönüp bir deliğe girse." Diye geçirdim içimden. Ama bu kötü bir fikir olabilirdi, o zaman da kızlar tüm sinir bozuculuklarıyla onu ararlardı. Bu telaş demekti ve telaşsa daha çok gürültü.

Kızların çığlıkları dinmişti. Şimdi de kendi aralarında fısıldıyorlardı. Onları bir türlü anlayamayacağımı biliyordum. Belki onlar kız türünün genelinden farklıydı belki de ben. İnsanları bilmekte üstüme yoktu, onların kişiliklerini, korkularını, zaaflarını filan anlamak benim için çocuk oyuncağıydı, birazcık dikkat birazcık da gözetleme ve bitti. Oysa onları anlamak çok zordu benim için, hele duyguları işe karıştığında iyice büyük bir karmaşa oluyordu. Onları üzmek çok basitti, suratlarını astıklarında ve terslediklerinde üzülmüş oluyorlardı. Çoğunu mutlu etmekse daha zordu, hatta işkenceydi. Birisi başkasını mutlu ederken onun mutluluğu azalıyordu. Ve mutlu olansa çok çabuk üzülebiliyordu. İnsanları anlamak gerçekten çok güçtü.

"Noeru?" Hı? Bu benim adımdı, benden başka bu ada sahip olan birini olması imkansızdı, tek Japon bendim okuldaki. Başımı kaldırıp sesin sahibine doğru döndüm merakımı saklayarak. Karşımda çekik gözlü başka biri duruyordu. Okul için fazla yaşlıydı. Neden buradaydı, peki neden beni arıyordu? "Ben Shou Hiroshi." Tabi ya, bu yüzün bana tanıdık geldiğini biliyordum. Japonya’daki ünlü bir grubun solistiydi. Fazla havalı bir tip gibi geliyordu bana ve müzikleri de pek bana hitap etmiyordu. Ama dünyanın birçok yerinden kızlar ona deli oluyor olmalıydı. Onun bir büyücü olduğunu bilmiyordum ama pek de şaşırmadım, bu oldukça doğaldı, bana mektup gelene kadar babamın bile büyücü olduğunu bilmiyordum.

"Babandan sana mesaj getirdim."
Elindeki pakete bakılırsa mesaj oldukça büyüktü. Hem galiba onun ailesiyle benim babam ve annem yakındı. Yoksa babamın isteğiyle elinde kocaman bir paketle neden buraya gelsindi ki? "Doğum gününü kutlamamı istedi. Kendisi gelemeyecekmiş."

Şaşırmıştım gerçekten, bunu yüzüme yansıtmak istemiyordum ama engel olamamış olabilirdim. "Bugün benim doğum günüm mü?" Kahretsin, şaşkınlığım kelimelere de yansımıştı. Birkaç hesap yaptım, doğruydu bugün benim doğum günümdü.

Karşımdaki yıldızın da benim kadar şaşırdığı belli oluyordu. Galiba babamın gelmediğine içerleneceğimi düşünüyordu fakat ben doğun günümü bile bilmiyordum. Ayrıca babam bu yıldızı buralara göndererek kesin beni okulda ünlü biri yapmaya çalışıyordu, bunu anlayamayacak kadar aptal mıydım onun gözünde? Böyle bir pakete ya da yıldıza ihtiyacım yoktu. İdare edebiliyordum, ben güçsüz müydüm? Beni böyle görmesi gerçekten hoşuma gitmemişti, bir umutsuz gibiydim onun gözünde ya da bir kaybeden. Bir zavallı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 2:00 am

Kız bir an bana şaşkınca baktı. "Bugün benim doğum günüm mü?" Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Bu hiç beklemediğim bir tepkiydi. Bir müddet ona baktım sonra da gülümseyerek yanına oturdum. Paketi onun kucağına bıraktıktan sonra sanki doğum gününü unutması hiç tuhaf değilmiş gibi ona bakarak rahat bir sesle konuşmaya başladım. "Doğum günün kutlu olsun." dedim Japonca ona. Kızların ne konuştuğumuzu duymasına gerek yoktu. İngilizce konuşmamıza da gerek yoktu. Buradayken Japonca konuşmak için yanıp tutuştuğumu anımsadım. Gülümsedim yeniden ve ağaca yaslandım bende. Ayaklarımı ileri uzatıp sakince çevremi inceledim.

Güzel ve büyük bir yerdi burası. Yeşilliğin ve maviliğin birleştiği harika bir alandı. Sürekli uçakla seyahat etmekten yorgun düşmüştüm. Özellikle tam turnenin ortasındayken. Ama bir kızı memnun etmek daha güzeldi benim gözümde. Tişörtüme asılı olan gözlüğü elime aldım ve ona bakıyormuş gibi yaptım. “Ne yapmak istersin? Doğum günün olduğuna göre dile benden ne dilersen!” gülümsedim yeniden ve ona döndüm. Kayıldım oturduğum bu çimlerde. Kız doğum günü pastasını yedikten sonra gitmek isteyebilirdi odasına. O zamanda onu zorlamazdım. Sadece sessice çekip giderdim. Tabi benim gitmem ne kadar sessizce olursa.

Yan tarafta bekleyen kızlara el salladım ben de. Gülüştüler. Saçlarımı karıştırdım ve yeniden Noeru’ya döndüm. En iyisi onun isteklerini yapmaktı. Hem bende ona bir hediye vermiş olurdum hem de babası gelemediği için üzülmezdi. Ya da doğum günü olduğu için sevinirdi. Esnedim yorgunlukla. Yanağımı kaşıdım sonra da. Kumral saçlarım hafif rüzgârda savrulunca gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Kim bilir burası gece ne kadar güzel gözüküyordur? Yinede bunları düşünmek saçmaydı. Tekrar esnememi engelledim ve biraz daha kaykıldım yerimde. Noeru’ya baktım bu sefer. Klasik bir Japon kızıydı. Gözleri, ten ve saç rengi, vücut yapısı…

Acaba kaçıncı sınıftı? Beş ya da altı gibi gözüküyordu ama bu onu kaç yaşında yapıyordu? Reşit filan değildi sonuçta. Derin bir nefes aldım ve tekrar çevreye bakındım. “Eğlenceli bir şeyler dilemeni umuyorum.” Dedim en sonunda da. Sonuçta tüm günümü ona ayıracaktım ve kitap okumak isterse bu durum beni baya bir sıkardı. Okuyabilirdim ama tepemden aşağı beni izleyen kişiler olmadan. Yalnız kitap okumak daha kolaydı bu yüzden. Belki de başka bir şey isterdi. Ama asam yanımda değildi ki. Cep telefonum evet ama asam hayır. Bu yüzden büyülü bir şey de yapamazdım. Sanırım asayı unutmakla bir hata yaptım. Bunu belli etmemek için yeniden gülümsedim ona doğru. Anlamamasını umdum asa olayını.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Noeru Ninagawa

Noeru Ninagawa

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 124
Gerçek Adı : Aylin.
Yaş : 28

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 2:52 am

Paketi kucağıma koyup yanıma oturdu çocuk. Esasında benden bayağı büyüktü ama bana daha çok çocuk gibi gelmişti. Bu yüzden öyle hitap ettim ona, ama diyemeyeceğim kadar çocuksu bir hali vardı sanki. "Doğum günün kutlu olsun." Ben de ona Japonca karşılık verdim, teşekkür ettim sadece. Kucağımdaki pakedi hafifçe aralayıp içine baktım. Bitter çikolatalı ve vişneli, babam hâlâ neleri sevdiğimi biliyordu. Bu pasta pek tercih edilmezdi, çok güzel bir görünümü olurdu fakat tadı oldukça yoğun bir acımsılık olurdu çünkü. Ama ben seviyordum. Belki de onu kendime benzetiyordum. Kim bilir?

"Ne yapmak istersin? Doğum günün olduğuna göre dile benden ne dilersen!" Bu da neydi böyle? Babam sadece bu pastayı getirmesi istemişti değil mi? Peki bu dilek işi nerden çıkmıştı? Oldukça garip birisiydi. Ve çoktan gitmesi gerekiyordu. Görevini tamamlamıştı.

Dilek… Hiçbir şey dileyebiliyor muyduk ya da gerçek isteğimizi söyleyebiliyor muyduk? Yine de gerçekten istediğim şeyi söyleyecek kadar kaba biri değildim, buradan defolup gitmesini söyleyemezdim yüzüne. Ben sevimli yüzüme yakışanı yapmalıydım, kibar olmalıydım.

Gözlerimi göle çevirdim. Bugün istediğim tek şey sessizlikti. Ama galiba bugünlük suya düşmüş bir plandı bu. Kızlar hâlâ çocuğu bekliyordu, kıkırdamaya da başlamışlardı ve aralarında bir güzel dedikodu yapıyorlardı. Bu çocuğun benim için niye geldiğini merak ediyorlardı, duyduklarına göre oldukça güzel bir sevgilisi vardı. Diğer kız buna itiraz etti, sevgilisinin aslında çirkin olduğunu söyledi. Hiç tanımadığım bir kızın güzelliği ile ilgili küçük bir tartışmaya tutuştular aralarında. Seslerinin buraya gelmediğini mi sanıyorlardı acaba?

"Eğlenceli bir şeyler dilemeni umuyorum." Konumuz hâlâ dilekti değil mi? Ne isteyebileceğimi düşündüm. Acaba onu kırmadan buradan yollamanın bir yolu var mıydı? Asamı çıkarım elimdeki pastayı odama, yatağımın üstüne gönderecek sihirli kelimeleri içimden fısıldayarak asamı pakete doğrulttum. Yok olmuştu. Okuldaki başarı adına parmakla gösterilen bir tiptim. Çalışkan filan değildim, istemeden olan bir şeydi bu.

Sonra gözlerimi yanımda oturan çocuğa doğru çevirdim. Bir süre durakladım. Ne isteyeceğimi bulmuştum. "Ne mi isteyeceğim? Buradan uzaklaşmak istiyorum. Okuldan. Sonrasında senin eğlence adını verdiğin herhangi bir şey yapabiliriz. Yeter ki çıkmamı sağla." Çocuğa bakarak gülümsedim. Bu isteği yerine getiremeyecekti büyük ihtimalle, müdürümüzün buna izin vereceğini sanmazdım. Böylece o da ister istemez beni burada bırakıp gidecekti. En azından planımın böyle yürüyeceğini düşünüyordum.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 12:28 pm

Spoiler:

Ben yanına oturmuş onu seyrederken o pastayı kaybetti bir anda. Yetenekli biriydi o. Büyülenmiş gibi ona baktım. Tamam ben de bir büyücüyüm ve onun yaptıklarını yapabilirim fakat uzun zamandır doğru düzgün bir büyü yapmadım ve neredeyse çoğu büyüyü unuttum. Arada sırada asamı yanıma alarak büyücüğümü geri almaya başlayabilirdim. Lakin benim gibi sürekli muggle olanların içinde bulunuyorsa bir kişi hiç kolay olmuyordu yanında bir çubukla gezmek. Sadece onların görmesiyle de ilgili değildi. Kaybolma ya da kırılma riski de çok büyüktü. Tamam ona özel bir kutu yaptırmıştım fakat taşıması hala riskliydi.

"Ne mi isteyeceğim? Buradan uzaklaşmak istiyorum. Okuldan. Sonrasında senin eğlence adını verdiğin herhangi bir şey yapabiliriz. Yeter ki çıkmamı sağla." Onun bu sözünü şaşkınlıkla dinledim. Okuldan çıkmak mı istiyordu? Güldüm yüksek sesle. Bu kız gerçekten de komikti. Ona döndüm ve heyecanlı bir sesle konuşmaya başladım. "Pekala gidip konuşalım bakalım. Seni dışarı bırakacaklar mı?" Ayağa kalktım bu sözümün üzerine. Sonra da yardım etmek için ona elimi uzattım. Kızlar kalktığımızı görünce yanımıza geldiler ve artık elimin boş olmadığını söylediler. Gülümseyerek onları onayladım ve bir kaç imza ile gönderdim. Ardından Noeru ile müdürün yanına gittik.

Uzun bir konuşma oldu. Ona durumu açıkladım ve bir kaç saatliğine dışarı çıkarmak istedim. Müdür bir süre düşündü ama sonunda izin verdi. Bende ona teşekkür edip Noeru'yu koridora çıkardım. Yürüyorduk bir yandan da konuşuyordum. "Evet ne yapacağız peki? Benim eğlenceli bulacağım şeyler için reşit değilsin." Güldüm ve elimi cebime soktum. Onu nereye götürebilirdim? Anca bir yere yemeğe ardından da gezmeye götürebilirdim. Bu uygun gibiydi. Sıkılabilirdi fakat. Bu yüzden acaba lunaparka filan mı götürseydim? Belki de kendi bir şeyler yapmak isterdi de beni düşünmekten kurtarırdı. Saçlarımı karıştırdım ve elimi yeniden cebime soktum. Bu koridor sanırım hiç bitmeyecekti.

Yürürken öylece bir den daha demin karşılaştığım hayalet yeniden belirdi. Elinde bir şey vardı sanırım. Tabi bana bağırıp başımdan aşağı atmasını beklememiştim. Pastayı kafama yediğimde bunun Noeru'nun doğum günü pastası olmadığını umdum. Üzerimden aşağı dökülen parçalara baktım kısa bir süre. Bu sırada hayalet geldiği gibi kaybolmuştu ve endişeli şekilde bana bakan bir grup kızla koridorda yalnız kalmıştım. Üzerimi temizlemeye çalıştım. Neden asamı getirmemiştim ki? Şimdi yanımda olsaydı temizlenebilirdim. Böylece bu garip durumda kalmazdım. Saçımdan bir parça yere düştü. Sıkıtnıyla üzerimi temizlemeye devam ettim. Ara sıra parmağımı yalıyor ve pastanın keyfini de çıkartmayı ihmal etmiyordum. Güldüm yeniden ve omzumdakini yere attım. Yeleğimi çıkarttım ve sadece beyaz tişörtle gezmeye karar verdim. Bir yandan da onu silkeliyordum. Durum baya bir komikti aslında.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Noeru Ninagawa

Noeru Ninagawa

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 124
Gerçek Adı : Aylin.
Yaş : 28

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyPtsi Tem. 25, 2011 7:04 pm

Ah şimdi de gülüyordu. "Ne kadar hoş." diye geçirdim içimden, şimdi de insanları güldüren küçük bir soytarı gibiydim. Oysa sözlerimde komik olan bir şey göremiyordum. Hâlâ arkamda duran kız topluluğunun kıkırdama sesi kulağımı rahatsız edecek ölçüde bana ulaşıyordu. Onlara birer crucio gönderseydim çocuk şaşırır mıydı? Galiba. Hem buradan kaçardı da belki. Ama yine de başımı belaya sokmak istemiyordum, okulu bitirmek için iki senem kalmıştı ve beş sene boyunca burada asamın ortadan kırıldıktan sonra beni eve postalasınlar diye kalmamıştım. Galiba bunu yaparsam Azkaban’a da gidebilirdim, belki gitmezdim, sonuçta reşit değildim.

"Pekala gidip konuşalım bakalım. Seni dışarı bırakacaklar mı?" Ne kadar inatçıydı bu çocuk. Üzgünüm daha basit bir şeyler söyle diyemez miydi? Ya da "Seninle mi uğraşacağım velet!" de hoş bir seçenekti. Bana fırsat bile vermeden ayağa kalktı, aslında fırsatım da yoktu. Bir dilekte bulunmuştum ve bu çocuk da bunu beklemediğim kadar görev saymıştı kendine.

Ayağa kalkmamızla birlikte kızlar da dibimizde bitti. İlk defa tüm binadan kızları bir grup oluşturmuş bir şekilde görüyordum. İsterlerse kavga etmeden durabiliyorlarmış meğer. "Sadece kendilerini koşuluyorlar." diye düşündüm. "Birbirlerini sevmemek için…" Çocuk beni kaldırmak için elini uzatınca kızların kıskançlık mırıltılarını duyabiliyordum. Bir gün beni kıskanacakları kimin aklına gelirdi? Bir an hepsinin kendini yere atıp popüler çocuk tarafından kaldırılmayı bekleyeceklerini düşündüm ama yapmadılar. Bunun yerine ellerinde kalemle yanımıza koşarak imza istediler çocuktan. Bu çok aptalca değil miydi? Bir kere basit bir imza ne işine yarayacaktı, hava mı atacaktı diğerlerine? Aman ne hoş, bu imzayı görüp özenenler bile olacaktı, ne kadar da aptallardı. İkincisi o da bir insandı sonuçta, imzası alınacak daha düzgün adamlar tanıyordum. İçlerinde sokakta yatanlar dahi var.

Sonunda müdürün yanına vardık. Oraya gidene kadar bir çok göz şaşkınlıkla beni inceledi. Bir popüler çocuğa bir de bana bakıyorlardı şaşkınlıkla. Benim gibi birinin öyle bir insanın yanında ne işi vardı? Çocuğun sesi çok ikna ediciydi, ben bile şüpheye düşmüştüm müdürün kararı hakkında. Uzunca bir düşündü önce, itiraz edecek oldu ama sonra çocuğa baktı. Ona pek güvenememişe benziyordu fakat çocuk galiba çok popülerdi, müdürün bile fikrini değiştirmişti. "Kahretsin." Diye mırıldandım kimsenin duymayacağı şekilde. Müdür nasıl olur da kabul ederdi?

Odadan saygıyla ayrıldık. Yüzüme oldukça mutluymuşum gibi bir ifade vermeye çalışıyordum, ondan ne kadar hoşlanmasam da sonuçta bunu beni mutlu etmek için yapıyordu."Evet ne yapacağız peki? Benim eğlenceli bulacağım şeyler için reşit değilsin." Onun eğlencesini görmeyi gerçekten istemediğimi hissettim. Bir yandan da merak ediyordum aslında, çok mu içki vardı? Ya da gece klüpleri filan…

Karşıdan Peeves geliyordu. Bu hayalet pek sevilmezdi çünkü hiçbir ayrım yapmadan herkese sataşır, onları rezil ederdi. Buradaki en sevdiğim hayaletlerden biriydi, aslında o bir hortlaktı. Peevesle birçok ortak yanımız vardı, sadece ben onun gibi maskara olmayı sevmiyor ve insanları açık açık rezil etmiyordum. Yani o onları düşürür, başlarından aşağı bir şeyler döker veya fırlatırdı. Bense sözlerimle yapardım bunları. Belki de o beni anlıyordu çünkü bana daha hiç bulaşmamıştı hatta ara ara koruyup göz bile kırpıyordu. Bana "Ukala ufaklık" derdi hep bir de eğer akıllılarsa bana bulaşmamalarını söylerdi. Evet, onu seviyordum.

Yanımızdan geçip giderken bir anda durdu ve geri döndü. Düşündüklerini anlayabiliyorum. "Çekikler çoğalmış." Kendimi gülmemek için tuttum ki bu sırada bitter çikolatalı bir pasta tuttuğunu fark ettim. Bu pastayı hiç çekinmeyerek yanımdakinin oldukça bakımlı görünen saçlarına fırlattı. Her zamanki gibi, tam isabet. Bu sefer gülmemek için bir nedenim yoktu, seslice kahkaha attım. Koridordakileri bir telaş almıştı, Shou üzerini temizlemeye çalışıyordu. Peeves ise bağıra çağıra şarkı söyleyip bir yandan da gülerek koridorla süzülmeye başladı. "Hey, Peeves! Bana bir pasta borcun var." Diye seslendim ardından, kıkırdadığını duyabiliyordum. Yeleğini çıkarmış olan Shou’ya döndüm, ellerimi arkada birleştirmiştim. "Hayatımda sahip olduğum en güzel doğum günü pastası bu." Hala gülüyordum, acaba alınmış mıydı? Eğilip suratına baktım, o da gülüyordu.

Hâlâ üzerini temizlemeye çalıştığını görünce şaşırdım, büyücü değil miydi bu çocuk? Büyücü olmasaydı asla burada olamazdı. "Acaba hiç aklapakla diye bir şey duymuş olabilir misin?" Normalde pek iyilik yapmayı sevmezdim ama saçları o şekilde dolaşmasına yüreğim izin vermedi, aslında iyi birim, kabul ediyorum. Hızla asamı çıkarıp sihirli sözcüklerle onu temizlemeye başladım.

Sonunda bahçeye ulaşmıştık tekrardan. Bu sefer bulutlar çekilmişti güneşin önünde, işte tüm ihtişamıyla parlıyordu kendini beğenmiş. Yine de seviyordum onu ama yağmura da tercih etmezdim. Yağmur diğerlerini bilemem ama bana her zaman huzur verirdi. Herkesin bir tılsımı vardır huzur için, benimkisiyse yağmur işte.

"Sanırım buldum. Öncelikle yağmur yağan bir yere gitmek istiyorum." Ona doğru bir kahkaha atarak kendi etrafımda döndüm ve yüzümü ona çevirerek geri geri yürümeye başladım. Ne düşünüyordu? Deli olduğumu filan mı? Güldüm. Kim bilir, belki gerçekten de öyleydim.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyÇarş. Tem. 27, 2011 8:32 pm

Ben başıma pasta yediğim sırada Noeru’nun gümleye başladığını duydum. Durum komikti ve o güzel gülüyordu. En azından asıl suratı düzelmiş oldu. Ben biraz daha giysilerimle boğuşurken "Hey, Peeves! Bana bir pasta borcun var. Hayatımda sahip olduğum en güzel doğum günü pastası bu." Hayalet. Doğru. Adını hayal meyal anımsıyorum. Daha önce pasta atmamıştı bana. Evet, fakat ara sıra dalga geçtiği olurdu. Okuldaki tek Japon olup bir de son senede gelmiştim. Dalga geçilmeyecek gibi değildi ki. Ensemi ovuşturdum ben de. Bir hayalet sayesinde şimdi böyle gezmek zorundaydım.

"Acaba hiç aklapakla diye bir şey duymuş olabilir misin?" Noeru’nun bana garip garip baktığını gördüm. Biliyorum. Büyücüyüm ve bir muggle gibi temizleniyorum. Ama asam yoktu. Maalesef bu konuda ne yapacağımı bilemiyordum. Yine de bir şey söylemedim. Belki de diyecek bir şeyim olmamasındandı. Birden temizlendiğimi görünce onun sayesinde olduğunu fark ettim. Büyücü olmak ve asayı yanında taşımak güzel işti. Bir de sürekli unutmasam. Saçımı karıştırdım yürürken. On beş yaşındaki bir kızla ne yapabilirdim ki ben? Aklım nerdeydi? Zaten rahatsız edilmeden karşıdan karşıya bile geçemiyordum. Bir de çocuğun biriyle hiç rahat olamayacaktım.

Bahçeye çıktık ve güneşin parlamasını gördüm. Güzel bir gündü. En azından bu iyiydi. "Sanırım buldum. Öncelikle yağmur yağan bir yere gitmek istiyorum." Gülerek kendi ekseninde döndü ve bana dönüp geri geri yürümeye başladı. Bu kızın kesinlikle değişik bir eğlence anlayışı vardı. Fakat bir yere gitmeden önce gerçeği söylesem iyi olacaktı sanırım. Başımız belaya filan girerse kurtuluşu benden beklemeyip direk toz olmalıydı. Bu konuda bilgilendirilmeye hakkı vardı. Elim saçıma gitti yeniden ve onları karıştırdım sıkıntıyla. Nasıl diyecektim. Kesin gülecekti. Ya da işe yaramaz biri olduğumu söyleyebilirdi. Kim on beş yaşındaki bir kızın aklından geçenleri bilebilirdi ki?

Ona doğru bakarken ayağının arkasında taş olduğunu gördüm. “Hey dikkat et.” Dedim ona doğru atılıp. Ve nasıl olduysa yerde buldum kendimi. Sanırım sakar biriyim. Ya da denildiği gibi aklım birkaç karış havada. Ya da… Tamam, yüzümü çimlerden kaldırdığımda asa durumunu söylemenin daha zor olduğunu fark ettim. “Tamam üzgünüm.” Onu da yere yuvarlamıştım. Düşmesini engellemeye çalışırken onun üzerine düşen ilk kişi benimdir herhalde. Kolumu çektim üzerinden ve dirseklerim üzerinde doğrulup yavaşça ayağa kalktım. Elimi uzattım ona sonra da üzerimi silkeledim. Ona huzursuzca bakarken saçımı karıştırdım yeniden. Yere düşen otları görünce bugün odamdan çıkmamam gerektiğini düşündüm. Tüm günü piyanomla geçirsem iyi olacaktı. En iyisi tekrar geri dönüp kızdan özür dilemek olacaktı.

“Aslında sana söylemek istediğim başka bir şey vardı.” Saçımı iyice darmadağın ettim bir müddet sessiz kalıp. Rüzgar esiyordu hafifçe ve insanı rahatlatıyordu. Kızların çevrede olup olmadığına baktım üzerimi düzeltirken. Kimse yoktu en azından. Bu itirafı ondan başka kimsenin duymayacak olması güzeldi. “Asam yanımda değil. Almayı unuttum.” Şimdi alay etmesini bekleyerek ona baktım. Fakat söylemeseydim daha kötü yapabilirdim durumu. Ensemi ovuşturdum. Huzursuzca yerimde sallandım. On beş yaşındaki kızın karşısında düştüğüm duruma bakın! Kesinlikle gruptakiler benimle bir yıl dalga geçeceklerdi. Asıl bu düşünceyle canım sıkıldı. Gözlerimi kıza çevirdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Noeru Ninagawa

Noeru Ninagawa

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 124
Gerçek Adı : Aylin.
Yaş : 28

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyCuma Tem. 29, 2011 10:12 pm

"Hey dikkat et." Ne olduğunu bile sormama fırsat kalmadan kendimi çocukla birlikte yerde buldum. Küfürler dilimin ucuna kadar gelse de onları içeride tutmayı başardım. Bu da neyin nesiydi şimdi? "Tamam üzgünüm." Gözlerimi devirerek üzerimdeki çocuğa baktım ama yüzü bana dönük değildi. Bir şey demeyerek gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bana göre oldukça ağır gelmişti oysa pek bir çelimsiz duruyordu.

Kolunu üzerinden sonunda çekti ve ayağa kalktı. Hiçbir harekette bulunmadan öylece uzanmış yatıyordum yerde. Ellerini sonunda beni kaldırmak için uzattık, "Ne yapmaya çalışıyorsun?" dercesine bakarak sağ elimi hızlıca ve hiç bükmeden uzattım ona. Biraz huysuzlanmıştım. Belki de boşvermesini söyleyip odama geri dönmeliydim ya da göl kenarına. Büyüyle bir yağmur oluşturabilirdim kendime, doğalı kadar hoş olmazdı ama en azından beni deli gibi gören bir sakarla dolaşmak zorunda kalmazdım.

"Aslında sana söylemek istediğim başka bir şey vardı." Üzerindeki çimleri silkelerken bir anda durup başını bana doğru kaldırdı. Bu da ne oluyordu şimdi? Beni şaşkınlıkla bırakıp ellerini saçlarında gezindirdi bir müddet. Sonra yavaşça etrafımızda göz gezdirdi. Tamamen yalnızdık, bulunduğumuz yer oldukça ıssız bir kesimdi. Ve buraya gelenler pek de hayra alamet işler için gelmezlerdi. Ya gözlerden ırak, birini dövmek için gelen birkaç kişi ya da işi pişiren bir çift olurdu buralarda genelde. Bu yüzden uzun süre burada bu çocukla durmak istediğimi sanmıyordum, dedikodular umrumda değildi ama o sıradan biri değildi bu yüzden dedikoduların popüler olan biriyle yayılması hiç hoşuma gitmezdi.

"Asam yanımda değil. Almayı unuttum." Çekingen gözleri yüzüme döndü yavaşça. Bu da ne demek oluyordu? Bu adam bir büyücüydü pekala, değil mi? Peki yanında asa taşımayacak kadar mı uzaktı büyüden? Bir büyücü olup da büyüye ilgi duymadığına inanamadım. Bu konuda bana hiç benzemediği kesindi. Ayrıca gözlerinde oldukça çocuksu bir bakış vardı. Bu gözleri çocuksu yapan daha çok masumiyetti galiba. Büyümüştü, evet fakat hiç büyümeyen bir şeyler vardı sanki onda.

"Büyü yapmayan bir dilek cini olmaya mı kalkışıyorsun? Gördüğüm en berbat cinsin." Sırıttım ona doğru, ortada kahkaha filan yoktu. "Neyse ki bana rastlayacak kadar şanslısın." Gülümsemem daha da büyürken konuşmaya devam ettim. "Bak seninle dolaşmaya pek niyetli değilim. Senin de bacağın kadar biriyle etrafta dolaşmak istediğini sanmıyorum. Ama bir kere buradan çıkmak için izin aldım, bunu boşa harcayamam." Yüzümdeki gülümseme tamamiyle silinmişti, şimdi oldukça ciddi bir görünümü vardı yüzümün. Yine dirseğimi bükmeden bu sefer sol elimi avucum yere bakacak şekilde ona uzattım. "Hadi cisimlen. Daha reşit olmadığım için bunu yapmaya iznim yok. Ve bunun için bir uyarı daha almak istemiyorum bakanlıktan." Gülümsedim, şu ana dek yaptığım yasaklı büyüler yüzünden okuldan atılmadığıma şaşıyordum. Belki onların insafından dolayıydı bu, belki de işin içinde babam vardı. Her nasılsa pek umrumda değildi, sadece keyfime bakıyordum. "Bir de asaya gereksinimimiz olursa ben hallederim, merak etme. Ama şimdi, hadi eğlenelim." Bu sefer kıkırdamış olabilirim. Bu ses hoşuma gitmese de mutluluk veriyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Paket Servis Empty
MesajKonu: Geri: Paket Servis   Paket Servis EmptyC.tesi Tem. 30, 2011 12:13 am

"Büyü yapmayan bir dilek cini olmaya mı kalkışıyorsun? Gördüğüm en berbat cinsin." Ona baktım. Gülümsüyordu. Bu iyiye işaretti sanırım çünkü hakaret etmemişti. On beş yaşındaki bir kızdan her şey beklenirdi. "Neyse ki bana rastlayacak kadar şanslısın." Yüzündeki gülümseme büyüyordu ama ben hala rahatsızdım. Onunla ne yapacaktım ki? O çocuktu ve asası olmayan bir yetişkine mi emanet edilmişti. Eğer saçının tek teline zarar gelirse müzik kariyerim saniyede biter ve babamın yanında şirketlerin başına geçerdim. Şuanlık en istemediğim şeylerin başında yer elıyordu. Bu yüzden bana bakarken sesimi çıkarmadım. Ne yapacağıma karar vermeye çalışıyordum.

"Bak seninle dolaşmaya pek niyetli değilim. Senin de bacağın kadar biriyle etrafta dolaşmak istediğini sanmıyorum. Ama bir kere buradan çıkmak için izin aldım, bunu boşa harcayamam." Yüzündeki gülümseme silinmişti ve bana ciddi bir ifadeyle bakıyordu. Al işte! Kızların ne düşüncüğünü anlamak benim için zaten zordu bir de on beş yaşındaki küçük bir kızın ne istediğini mi anlayacaktım? Tamemen imkansız! Elini uzattıüı sırada ben saçlarımı karıştırmakla meşguldüm. Ne yapsaydım ki? Kararsızca ona baktım.

"Hadi cisimlen. Daha reşit olmadığım için bunu yapmaya iznim yok. Ve bunun için bir uyarı daha almak istemiyorum bakanlıktan." Bu kız belli ki emir vermeyi seviyordu. Ama bana emir veremeyeceğini bilmeliydi. Ben sadece iyilik ve biraz da zorlama sonucu buradaydım. Elime bakan binlerce insan vardı. Büyük şirketler vs. Tamam şimdi de kendini beğenmişlik yapıyordum. Fakat sadece yarı yaşımdaki bu kızın beni küçük görmesi hoş değildi. Hadi arkadaşlarımın şakalarına daynırdım ama bu... Tüm bunların yanında bir saygu dersi almalıydı. Burnu büyüklükle bir yere varamazdı.

"Bir de asaya gereksinimimiz olursa ben hallederim, merak etme. Ama şimdi, hadi eğlenelim." Kıkırdamıştı. Aslında kendine güveni bu kadar büük olmasa karşılaşabileceği tehlikenin sorunlarını düşünürdü. Ama bilmiyordu yaşadıklarımı. Kaçırılmış, soyulmuş, kandırılmış ve daha başına neler gelmiş biriydim ben. Uzattığı elini tuttum ama onu en çok güvenli yerlere götürecektim. Böylece ne haberlerde görülecektik ne de başına bir şey glecekti. Böylelikle ben de o da rahat olacaktık. Ve müzik kariyerim devam edecekti. Elini avcumun içinde sıktım ve aynı anda cisimlendik. Değişik bir yer olmasını planlamıştım ama şuanki durum da iyiydi.

Onu bir kafeden içeri soktum. Yeşil be turuncunun güzel bir birleşimine benziyordu. Bir kenara çekilip oturduktan sonra gelen garsona bir yığın yiyecek söyledim. Sonra da ona dönüp "Sen de istediklerini söyle." Ardından o bir şeyler söylerken ben çevreyi incelemeye koyuldum. Tanıdık bir kaç yüz gördüm. Onlara selam verdim. Biraz daha bakınırken cep telefonum çaldı. Arayan Mineta idi. Onunla konuştum bir müddet. Tahmin ettiği gibi asam yanımda değildi ve başımın belada olduğunu düşünüyordu. Karşımdaki kıza bakmadan konuştum onunla. "Hayır gayet iyiyim. Sakin ol biraz. Her gün kaçırılmıyorum." Ne yaptığımı bilmeden saçımı karıştırdım bir kez daha. Camdan dışarı baktım sonra da Noeru'ya döndüm. Gülümsedim ve "Burayı nasıl buldun?"

Elbetteki benim eğlence anlayışım bu değildi. Daha hareketli ve enerjik şeyler yapmayı severdim. Fakat küçük bir çocukla istediğimi yapamazdım. Yanımda Andreas olsa nasıl eğlenirdim şimdi! Kesinlikle gülerek bir yerlere giderdik. Zaten onunla eğlenmediğimiz anlar yok denecek kadar azdı. Ensemi ovuştururken garson kız tekrar geldi. İçecekleri bıraktı. Yiyeceklerin birazdan geleceğini söylerken onun fazla açık yakası olduğunu düşünüyordum. Ama güzel göğüsleri vardı. Mineta aklıma düşünce başımı diğer tarafa çevirdim. Garson kadın geldiği gibi gitti ve bizi yalnız bıraktı. Tekrar Noeru'ya baktım ve gülümsedim. Gününün güzel geçmesini umuyordum. Böylece hem o mutlu olacaktı hem ben.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Paket Servis

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 1. Sezon-