AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Roma'da Kaos

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 7:27 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Shou Hiroshi - Mineta Yashiro
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 7:47 pm

Gayet güzel ve heyecanlı bir konser oluyordu. Herkes coşmuş şarkıya eşlik ediyordu. Ben de yerimde durmuyor ve sürekli sahnede geziniyordum. Bu konserin ikinci yarısıydı. Kimseye belli etmeden durdum sahnede. El sallıyordum dinleyicileri kaptırmak için müziğin ritmine. Ama midem bulanmaya başlamıştı. Arada o kadar su içmemeliydim. Arkamı döndüm gitaristin solo girdiği bir yerde. Anlaşılmaması için bateriste doğru yürüdüm. Derin bir nefes aldım. Yüzümde gülümseme ile döndüm ve şarkıma devam ettim. Kameralar bizi çekiyor ve arkadaki büyük ekrana yansıtıyorlardı her hareketimizi. Bu haldeyken yüz buruşturmak olmazdı.

I will not make the same mistakes that you did
I will not let myself
Cause my heart so much misery
I will not break the way you did,
You fell so hard
I've learned the hard way

Yanaştım öne doğru. Ellerimi uzattım onlara. Parmaklarımda hissettim o güzel insanları. Her birine gülümsedim içtenlikle. Rahatsızlandığımı unutmuştum bile. Şarkının sonuna doğru gelirken herkes konserin bitmemesini istiyordu. Sanki büyülenmiştik yeniden. Kalplerimiz bir atıyordu ve bu İtalya’daki son konserdi. Amerika’ya dönüp orada konser verecektik. Yine de pek gitmek istediğim söylenemezdi. Her yerdeki hayranlar başkaydı. Farklı güzeldi. Farklı yaşamdı. Farklı tarzdı. Beyaz ceketimi savurarak kendi eksenimde döndüm.

To never let it get that far
Because of you
I never stray too far from the sidewalk
Because of you
I learned to play on the safe side so I don't get hurt

Sırt üstü yere uzandım ve elimi kaldırdım havaya. Hayranlar çığlık atarken mikrofonu ağzımın kenarında tutuyordum. Sonunda şarkıyı bitirdim. Grup arkadaşlarım yanıma gelirken ayağa kalktım ve beraber selam verdik. Mikrofonu elime aldım ve kapanış konuşması için birkaç şey söyledim. En sonunda da “İyi geceler Roma!” Son kelime de sesim çatlamıştı. Kimse anlamamıştı ama. O kadar çok çığlık atılıyordu ki o kadar yükseltilmesine rağmen sesim bazen zor duyuluyordu. Gülümsedim el sallayıp uzaklaşırken harika olduklarını söyledim.

Kulise geçtik hepimiz. Hemen suyuma sarıldım yeniden. Buz gibi suyu bir dikişte içtim. Görevlilerden biri endişelendiğini söylediğinde ise önemli bir şey olmadığını belirttim ama yine sesim çatladı. Kaşlarımı çatıp bir yudum daha aldım bardaktan ve boğazımı temizledim. Sanırım ağrımaya başlamıştı. Umursamadan gülümseyerek “Müthiş bir konserdi.” Dedim. Fakat bütün oda birden sessizliğe gömüldü. Çünkü sesim yarı yarıya kısık çıkmıştı. Donup kaldım. Birkaç kelime daha söylemeye çalıştım ama yine kısık çıkıyordu.

Tekrar temizledim boğazımı. Ama hayır. Sesim kısılmıştı. Boştaki elim boğazıma gitti. Evet. Sinirlenmiştim. Sağ elimdeki bardağı sıkıp patlattım birden. Yine de hiçbir şeyi bozmadan arkadaşlarıma gülümsedim ve üzerimi değiştirmek için bölümüme geçtim. Kısa sürede hallettim işlerimi. En sonunda çıktığımda yine hazırlandık ve çıkışa yöneldik. Gözlüğü takmıştım yeniden. Bu sefer fazla oyalanmadım. Resim de çektirmedim. İsteyenler içinse başımı iki yana salladım sadece. Sesimin kısıldığını öğrenmelerine gerek yoktu.

Sessizce limuzine bindim. Hiç hoşlanmadığım bir şeydi ses kısılması. Eğer bir daha şarkı söyleyemeyecek olsam anlardım. Eskisi gibi olurdum. Ama iki arada bir derede kalmak bana göre değildi ve strese sokuyordu beni. Otele giderken arabada ses yoktu. İlk işim doktora görünmek olacaktı elbette. 4 gün sonra bir konser daha vardı. Sesimin kısılması hiç iyi olmamıştı. Gitar çalabiliyordum. Bu yüzden benim yerime bir başkası söyleyebilirdi. Lakin bu belirsizlik beni rahatsız ediyordu. Otele vardık hızlıca.

İlk işim doktoru görmek oldu. Bana birkaç gün konuşmamam gerektiğini ve sıcak şeyler içmek zorunda olduğumu söyledi. Soğuk şeyler yasaklanmıştı bir hafta kadar. Konser aralarında soğuk su içemeyecekmişim. Ama ben çabuk sıcaklardım ve soğuktan uzak durmak hiç de bana göre değildi. Odama çekildim sessizce. Diğerlerinin canını sıkmak istemiyordum. Bir duş alıp başımı yastığa gömdüm. Gözlerimi tavana dikip sessizce durdum öylece.

Spoiler:

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 8:38 pm

"İyi geceler Roma!" İşte böylece bir konser daha bitmişti. Yorgunluğumu belli etmeden büyük bir mutlulukla selam verdim tüm seyircilere. Kollarım ağrımıştı, Roma konseri de Venedik kadar iyiydi, İtalyanları oldukça sevmiştim, onların da bizi sevdiği belliydi. Kesinlikle buraya tekrar gelmeliydim, oldukça romantik ve nostaljik bir havası vardı. İnsan kendini İtalya’ya kaptırıyordu, çok güzeldi.

Kuliste kendimi hemen bir koltuğa attım ve uyumamak için zorlu bir savaş verdim. Koltuk o kadar yumuşaktı ki beni cezp ediyordu. Onun basit büyüsüne kapılmamak için zar zor ayağa kalktım. Ellerimle gözlerimi ovuşturup kulisi turlamaya başladım. Giyinmem gerekiyordu ama çok üşeniyordum. Bu sefer pembeli bir kıyafet giymiştim. Pembe kısa bir şort, pembe bir gömlek, sarı bir yelek, pembe bir ceket ve kıyafetimle uyumlu çizgileri olan bir kravat. Gruptakiler genelde gotik tarzda giyiniyorlardı fakat ben daha çok sevimli olmayı tercih ediyordum. Şeker pembeleri, beyazlar, tüller, pırlantalar… Her şey oldukça sevimli görünüyordu kıyafetlerimdeki.

"Müthiş bir konserdi." Uyuşuk kulisin bir anda gerilmesini ve telaşlanmasını sağlayan bir cümleydi bu. Esasında sorun cümlede değil, bunu söyleyen Shou’daydı. Sesinin kısıldığı açık bir şekilde belliydi ve tüm grup bundan oldukça ürkmüştü. Shou’nun sesi daha önce de kısılmıştı, bu çok doğal bir olaydı fakat o bunu bir türlü kabullenmiyordu. Oldukça çekilmez ve sinirli biri oluyordu. Eski halinden eser kalmıyordu, herkese enerji yerine gerilim şimşekleri gönderiyordu. Ufacık şeyleri büyütüyor, her şeyden kavga çıkarabiliyordu. Eğer Shou sesi kısılmışsa asla ona yaklaşmayacaksın, bu grubumuzun altın kurallarından biriydi.

Bunu yaptığım için utansam da hızla uzaklaştım kulisten. Kendi soyunma odama kadar koştum hatta. Odaya girdiğim an kapıyı kapatıp sırtımı ona dayadım. Oldukça zor günlerin bizi beklediğini hissediyordum ve bu sefer Shou ile ilgilenme görevini gruptakilerin bana atacağından emindim. Oflayarak kravatımı gevşettim ve ceketimi çıkardım. Konserin verdiği bütün mutluluk üzerimden uçup gitmişti, oldukça gergindim. Kısa sürede geriye kalan kıyafetlerimi de çıkarıp daha gündelik şeyler geçirdim üzerime.

Yaptıklarımı oldukça ağırdan alıyordum fakat işim oldukça kısa sürmüştü. İster istemez kulise geri döndüm. Çekingen bakışlarla içeriyi süzdüğümde Shou’nun orda olmadığını görüp rahatladım. Rahatlamam kısa sürmüştü, burnundan soluyan Shou’nun nefesini hemen ardımda hissettim. Hiçbirimiz tek kelime etmeden dışarıya çıktık. Tanıdık gazeteci ve hayran topluluğuna da sahte gülümsemeler göndererek kısa sürede limuzine bindik.

Sessizliğimizi limuzinde de korurken kısa sürede otele varmıştık. Önceliğimiz Shou’yu doktora teslim etmekti. Shou’ya bir haftalığına soğuk her türlü şey yasaklanınca hepimizin dişlerini sıktığını hissedebiliyorduk, Shou soğuk şeylerden nasıl uzak duracaktı ki? Sahnede bile tüm terli haline rağmen buz dolu su şişelerini dikiyordu. Bunu engellemek oldukça zor olacaktı.

Mutsuz bir şekilde odama çıktım. Hepimizin giyinip yemeğe gitmesi gerekiyordu topluca. Acıktığımı hissediyordum fakat odamdan çıkmayı hiç istemiyordum. Yatağıma uzanıp tavanı seyretmeye başladım. Yavaş yavaş gözlerimin kapandığını hissettim. Tüm oda karanlığa bürünmüştü. Bir süre de olsa huzur bulacağımı düşünerek tüm sorumluluklarımı bir kenara bıraktım ve uykuyu kucakladım.

Bateristimizin rahatsız edici sesiyle ürpererek uyandım. Önce kapıyı çalmış ve ardından odaya dalmıştı. Oldukça heyecanlı ve endişeli görünüyordu. "Shou!" Ne olmuştu ona? Sadece soğuk bir su içti diye böyle bir kıyamet koparmazdı herhalde. Merakla doğruldum yatakta ve diyeceklerini merak içinde beklemeye koyuldum. "O kaçmış. Galiba çok sinirlenmiş olmalı. Biliyorsun… Sesi kısıldığında hep böyle olur. Kimse durduramamış onu ve otelden çekip gitmiş. Cep telefonunu da burada bırakmış." Bu çocuğun derdi neydi? Asasını da bıraktığından adım gibi emindim. Yön bulma duyusu da oldukça zayıftı. Roma oldukça elit bir yerdi fakat bu şehrin de tekinsiz erleri olduğundan emindim.

Üzerimi değiştirmeye gerek duymadan asamı ve cep telefonumu alıp hızlıca odamdan çıktım. Beni duymamalarını sağlayacak bir sihir fısıldadım ve onlara belli etmeden büyük salondan çıktım. Ben de kaçıyordum fakat amacım Shou’yu bulmaktı. Kahretsin acaba nerdeydi? İz bulucu bir büyü ile ona ulaşabilirdim, zor olansa onu geri götürmekti, sinirlendiğinde oldukça inatçı olurdu aynı zamanda. Gözüm korkmuştu ama onu öylece bırakmaya gönlüm elvermezdi. Onu bulmalıydım, oldukça çabuk inanabiliyordu insanlara ve şu anda oldukça küçük şeyleri büyütebilecek bir durumdaydı. Ayrıca oldukça şanssız olduğu da başka bir meseleydi. Kendime güven vermeye çalışarak derin bir nefes aldım ve otelin arka kapısından dışarıya çıktım. 'Shou, lütfen başını derde sokma.'

Spoiler:

Spoiler:

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 9:09 pm

Öylece yattım yatağımda bir süre. Ama sıkıldım. Hırsla ayağa kalktım ve odamdan çıktım. Diğerleri ortada görünmüyordu. Ben de çareyi sakinleşmek için yürümekte buldum. Aşağı indim merdivenlerden. Bu sırada korumalardan biri beni durdurmaya çalışmıştı. Ona gözümün önünden kaybolmasını söyleyebilirdim. Sesim kısılmamış olsaydı. Öfkeli bir bakış atıp asansöre bindim. En alt katta inip arka kapıdan dışarı çıktım. Gazetecilerle uğraşmak istemiyordum. Sokağa ulaştığımda üzerimdeki gömleği düzelttim. Yürümeye başladım.

Ay gökyüzünde ışıldıyor ve bana yol gösteriyordu. Nereye gittiğimi bilmeden sessizce ilerledim. Düşüncelere dalmıştım. Bir süre sonra başımı kaldırıp çevreme bakındım. Dondum kaldım. Çünkü yine kaybolmuştum. Saçımı karıştırdım sıkıntıyla. Bana kızmak için bir neden daha çıkmıştı. Yüzümü asarak biraz daha ilerledim. Park gibi bir yer vardı. Oraya geçip oturdum. Ne yaptığımı bilmeden ayaklarımı ileri uzattım ve ellerimi kot pantolonumun cebine soktum. Rüzgâr hafifçe esti.

Otururken sessizce birden yanı başımda birilerini hissettim. Kürklü bir ceket yanıma oturdu. Tamam, sadece ceket değil. İçinde bir kadın vardı ve bu kızıl saçlar bana birini anımsatıyordu. “Aramadın.” Ona bakakaldım. Aramam mı gerekiyordu ki? Boğazımı temizledim konuşmadan. Benim konuşmadığımı görünce bana çevirdi yeşil gözlerini. Çevreye bakındım bende. Arka tarafta duran şoföre benzer biri vardı. Tabi kocaman siyah bir jip. Güzel araba, diye düşünüp önüme döndüm ve oturduğum yerde kaykıldım. Bu kadının ne işi vardı burada.

Hala konuşmadığımı görünce yanıma sokuldu. Başımı öteki yana çevirdim. Her ne kadar öfkeli de olsam Mineta’yı üzecek bir şey yapmazdım. Yanaştığını fark edince ayağa kalktım ve elim cebimde yürümeye koyuldum. “Gelmedin.” Dedim arkamdan ve o parfüm kokusunu yayarak yanıma ulaştı. Durup ona baktım ve sıkıntıyla saçımı karıştırdım. Gitmesini söyleyebilirdim ama eğer konuşursam sesimin kısıldığını anlardı ve tüm dünyaya yayardı bunu. O zaman grubun dağıldığına kadar gidebilecek bir dedikodu zinciri oluşurdu. Hiç istemediğim bir şey.

Ona bakıp tekrar yürümeye başladım. O peşime geldi. Şoförü de onun peşine. Ama araba ilerlediğine göre o şoför değil koruma idi. Bunların umurumda olmadığını bildiğimden sessizce yürümeme devam ettim. Kadının topuklu ayakkabı sesi beni takip ediyordu. Gitmesini söylemediğimden de gelmesini istediğimi düşündüğünü varsaydım. Ama bu doğru değildi ve durumdan rahatsızdım. Önüme gelen taşa bir tekme attım ve onu gecenin karanlığına karıştırdım. Acaba otelim neredeydi? Kaybolduğum ve çevrede başka birini bulamadığım için ona sormak durumundaydım. Ama sesim kısıktı. Lanet olsun! Hiçbir şey demeden yürümeme devam ettim.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 10:03 pm

Otelden biraz uzaklaştıktan sonra aceleyle elimi şortumun cebine attım ve asamı çıkarmaya çalıştım. O kadar gergindim ki asayı elimden düşürmüştüm. Dilimin ucuna gelen küfrü içimde tutarak asamı hafifçe salladım ve ileri derecede bir tılsım büyüsü olan iz bulmaya yarayan büyünün sözcüklerini içimden geçirdim. En iyi olduğum dersti her zaman tılsım, büyüm de oldukça başarılıydı. Asam Shou’yu bulmuştu, büyüye şükrederek maun ağacından yapılma, ejderha kalbi içeren kızıl renkli asamı mutlulukla öptüm ve onun gösterdiği yol boyunca ilerlemeye başladım.

Oldukça karmaşık olmasına rağmen tenha yollardan gitmem gerektiğine şükrettim. Yoksa elimde bir asayla insanların arasına karışmam pek hoş bir görüntü olmazdı. İlerlerken karşıma benden oldukça daha yüksek bir duvar çıktı, yolu kapıyordu. Yine de asam ısrarla duvarın ilerisini gösteriyordu, Shou buradan mı atlamıştı? Oldukça ısrarlı olan asamı tekrar cebime sokup duvara baktım, zıplayarak en üste değmeye çalıştım. "Ah, Shou! Yemin ederim sana bunu ödeteceğim." Eğer oraya tutunabilirsem kendimi çekerek öbür tarafa geçebilirdim fakat ne kadar zıplarsam zıplayayım oraya ulaşamıyordum.

Tekrar oflayarak olduğum yere çöktüm ve etrafa bakınmaya başladım. İlerideki çöp konteynerini görünce aklıma bir fikir gelmişti. Cebimden asamı tekrar çıkarıp çöp konteynerine doğrulttum "Accio çöp konteyneri." Konteyner hızla bana doğru sürüklenmişti onu duvara dayadım ve kapağını kapatıp üzerine çıktım, şimdi sokağın öbür tarafını parmaklarımın ucunda yükselince görebiliyordum. Yere ineceğim yerde yumuşak bir şeyler yaratıp üzerine atladım. ‘Merlin’in sakalı! Bu çocuk böyle bir yerden nasıl geçti? Yoksa asam yanılıyor mu?’ Şüpheyle asama bakınca aklıma Shou’nun öfkelendiğinde istediği her şeyi yapabileceği geldi. Galiba büyüm oldukça iyiydi. Yumuşak şeyi yok edip tekrar asama döndüm ve sokakta ilerlemeye devam ettim.

Bir kez sağ, bir kez sol ve tekrar sola dönünce daha geniş bir caddeye ulaşmıştım. Etrafta kimse yoktu şükür. Apartmanların ışıklarının çoğu sönmüştü, cadde oldukça büyük bir sessizliğe gömülmüştü. Sadece ilerideki apartmanın ikinci katından gelen bir komedi programının sesi vardı sokaklarda.

Belli aralıklarla demirden banklar dizilmişti cadde kenarlarına. Oldukça zarif sarmal şekillerden oluşuyorlardı, sadece iki kişinin sığabileceği büyüklükteydiler. Asam ısrarla ileriyi gösteriyordu, oyalanmam hoşuna gitmemişe benziyordu. Sanki onun da bir aklı varmış gibi hissettiriyordu bana. Bu çok ilginçti.

İstediğini yapıp yürümeye devam ettim. Ne kadar da uzağa gitmişti bu çocuk, oldukça uzun bir süredir yürüyordum. Asam aniden sağa dönünce şaşırdım, yaklaşmış mıydık? İyice ilerledikten sonra bir park çıktı karşıma. Zarif bir parktı, eski değildi fakat nostaljik bir havası vardı. Buna göre dizayn edilmişti. Asam beni parka yönlendirdi, oradaki banklardan birine doğru yürüdüm asamın rehberliğinde sonra aniden sokağın ilerisini gösterdi bana, tütremeye başlamıştı. Yani çok yakındım Shou’ya. Ben asamın gösterdiği yönde yürümeye başlamışken asam artık kendisiyle birlikte kolumu da sarsıyordu. Yolun ilerisinde oldukça yavaş ilerleyen bir jip görünce iyice heyecanlanmıştı, Shou jipte miydi? Asam kontrol edilemez hâle geldiğinde büyüyü iptal etmek zorunda kalmıştım, artık tek başımaydım.

Apartmanların ardına saklana saklana oldukça hızlı adımlarla yürüdüm. Kısa sürede pahali jipin yanına gelmiştim. Önce Shou’nun jipin içinde olduğunu düşünüyordum fakat jip başka bir şeyi takip ediyordu. Kürklü bir kadındı bu, üstelik kızıl saçlı. Oldukça tanıdık gelmişti bu kadın bana. Yoksa… Bu sırada başka bir şey fark ettim, kadın da başka birini takip ediyordu, kareli bir gömlek ve kot pantolon… Saçlarından ve vücudundan anlamamak imkansızdı, bu Shou’ydu. Peki neden böyle bir kovalamaca yaşanıyordu hem de oldukça yavaş bir şekilde. Tüm gergin haâlime rağmen kahkaha atmak istiyordum. Gülmemeye çalıştım fakat başaramamıştım. Küçük bir kahkaha istemeden dudaklarımdan döküldü, hemen eski tuğladan apartmanın ardına saklansam da tüm takipçilerin beni fark ettiğinden emindim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 10:40 pm

Ben yürüyordum topuk sesleri peşime. Başım ağrımaya başlamıştı açıkçası. Tüm bu sessizliğin içinde bir gülme sesi duydum. Başımı çevirip baktığımda ise arkada duranın Mineta olduğunu gördüm. Şaşırmıştım. Çünkü burada olmasını beklemiyordum. El salladım sesimi çıkarmadan. Sonra da yürümeme devam ettim. Canım sıkılmıştı. Konuşamıyordum ama bir şeyler söylemem gerekiyordu. Asıl bir yüzle yürümeme devam ettim. Rüzgar edip gömleğimi savurduğunda, saatin çok ilerlemiş olduğunu anladım. Zaten konser gece yarısına kadar sürüyordu. Şimdi kim bilir saat kaç olmuştu! Başımı öne eğdim ve ilerlemem devam ettim. Bu sırada kızıl saçlı afet yanı başımda bitti.

"Neden konuşmuyorsun?" Ona dönüp baktım. Nasıl diyecektim sesimin kısıldığını? En nefret ettiğim durumla karşı karşıyaydım. Kadın bana bakmaya çalışırken topuklu ayakkabıları yüzünden neredeyse yere yuvarlanıyordu. Reflex olarak onu tuttum ve doğrulmasına yardım ettim. Kürklü ceketini düzelttim ve yürüyüşüme devam ettim. Ama kadın koluma asılmıştı. Anlaşılan ayağını burkmuştu. Arkama döndüm ve peşinden yürüyen adamı çağırmak için bakındım. Ama adam yoktu ve araba normal sesle olsam bile duyuramayacağım kadar uzakta kalmıştı. Ne ara bizi takip etmeyi bıraktıklarını merak ettim.

Ayakta kalmasına yardım etmeye çalıştım fakat kadın yere oturdu. O kadar zarif mavi elbisesinin içinde bunu yapabilmesine hayret ettim. Derin bir iç geçirdim ve kucağıma aldım onu. Bana kalsa kadını çimlerin üzerine atar ve öfkeli bir şekilde bağırıp oradan uzaklaşırdım lakin o bir bayandı ve bağıramayacağım için bunu yapamazdım. Bana tutunduğu zaman bir kaç adım daha attım ve oturması için bir yere bıraktım. Bankta otururken güzel kırmızı dudaklarını büzdü ve bileğini ovuşturdu. Böyle bir gecede böyle yüksek bir topuk. Bakmak bile rahatsız ediciyken bu kadın bunlarla nasıl yürüyordu ki? Gerçekten de yetenek isteyen bir işti.

Onu bırakıp gitmek için doğrulmuşken koluma yapıştı. Yeşil gözleri yalvaran bir ifadeyle bakıyordu. Ona yardım etmemi istedi. Ama ben konuşamazdım ki! Mecburen önüne diz çöktüm bileğine baktım. Amacım numara yapıp yapmadığını anlamaktı. Sesim yerinde olsa sırıtarak onu arabasına taşırdım. Şimdi ise sadece yürümek istiyordum. Bacağını hafifçe kaldırıp bileğine baktım. Aniden inlemesiyle ona döndüm. Hadi ama bir bilek yüzünden böylesine bir ses çıkarılmazdı ki. Evet. Etkileyici bir kadındı. Durum daha farklı olsa onunla ilgilenmeye başlardım. Şimdi ise ilgimi çekmiyordu. Derin bir nefes aldım bende sakin olabilmek için. Ardından bileğini bıraktım. Koluma yapıştı hevesle.

"Kırılmış mı?" Dudaklarımı araladım ona cevap vermek için. Ama ne diyecektim ki? Omuz silktim sadece. Ayağa kalkıp arabası için bakındım. Bu sırada Mineta'ya da bakıyordum. Yalnız kalmanın bir yolu yok muydu? Tabi kaybolmadan. Onun arabasına bakındığımı farkettinde ise kolumu tuttup çekti. Eğildim ne dediğini duymak için. "Üşümüş gibisin. İstersen evime gidebiliriz. Sana orada sıcak bir şeyler veririm." Saçlarımı karıştırdım. Çay içmek bana da iyi gelecekti. Olumlu anlamda başımı salladım ve onu yeniden kucağıma almak için eğildimde eninde sonunda konuşacağımı anladığım için: "Mineta?" dedim yarı yarıya kısılmış sesimle. Kadın sesimin aldığı hali görünce şaşkın bir ifade ile bana baktı. Sonra da anlayışla gülümsedi ki bu beni şaşırtmıştı. Ben birden ayağa kalkıp cehennemin dibine kadar yolum olduğunu söyleyecek sanmıştım. Ama o öyle yapmadı.

"Senin kısılmış anlaşılan. Sana özel bir karışım yapabilirim. Ertesi sabaha sesin açılır. Ne dersin?" Hevesle ona baktım. Ardından iki elini ellerimin arasında alıp öpücük kondurdum yumuşak tenine. "Harikasınız leydim." dedim çatlak bir sesle. Sonra da doğrulup Mineta'ya seslendim. Ona durumu açıkladım yarım yamalak. Kadını kucağıma aldığımda arabasına doğru yürümeye başladım. Birden kulağıma doğru eğilip adını fısıldadı kucağımdayken. "Regina." İtalyanca bildiğimden adının anlamının kraliçe olduğunu ve ona çok yakıştığını farkettim. Gülümsedim yavaşça ve arabaya doğru yaklaştığımı gören adam koşup kapıyı açtı. Onu içeri bıraktım ve Mineta için geri döndüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPaz Tem. 24, 2011 11:30 pm

Beni fark etmişlerdi ama Shou sadece bir el sallamakla yetinip yola devam etti. Ne olduğunu anlamamıştım. Ben de peşlerine takıldım sessizce. Fakat direkt arkalarından gitmemeye dikkat ettim, hâlâ apartmanların yanında izliyordum onları. Bu kovalamaca da neyin nesiydi? Hem şu kızıl saçlı kadının Venedik’te gördüğüm kadın olduğundan emin olmuştum. İkisini birlikte görmek oldukça rahatsızlık vericiydi benim için. Ne kadar uysal biri olarak görülsem de kıskandığımı hissedebiliyordum.

Kızıl kafa yüksek topuklular yüzünden sendeledi bir an, düşmesinin hoşuma gideceğini fark ettim. Fakat zevk almadım çünkü Shou onu tutmuştu. Ayrıca oldukça yakındılar birbirlerine, kızıl kafanın onu öpebileceği bile geçti aklımdan. O kadından gerçekten hoşlanmıyordum, hislerimizin gayet karşılıklı olduğunu da biliyordum.

Kadın nasıl naz yapılacağını biliyordu. Benim başıma böyle bir şey gelseydi bileğim kırılsa dahi belli etmeden yürümeye çalışırdım. Ama küçük bir burkulmadan dolayı oturuvermişti yere. Amacı belli değil miydi? Shou ne kadar da saftı, kızıl kafanın istediğini yaptı ve onu kucaklarına aldı. Shou’nun omuzlarından bana gönderdiği bakışlar dişlerimin gıcırdamasına yol açtı.

"Kendine bir baksana!" Aklıma kadının bana söylediği söz geldi. Gerçekten oldukça sefil durumdaydım. Sevgilim karşımda kucağında başka bir kadınla duruyordu, hatta bense bunu göre göre gitmeyi düşünüyordum oradan. Bir an önce uzaklaşmak istiyordum buradan. "Bu zırvalıklarla mı bağlayacaksın onu kendine? Bir erkeği elde etmek değildir zor olan, onu elinde tutabilmektir. Ki bunu yapabilecek güç yok sende." Başım zonklamaya başlamıştı. Başımı ellerim arasına aldım, dişlerimi sıkıyordum hâlâ, inlediğimi fark ettim. Shou’yu bırakamazdım. Onu bu kadınla bıraksaydım başına kötü bir şey gelebilirdi, kızıl kafa oldukça tehlikeli birine benziyordu.

Bağdaş kurarak yere oturdum, ikisinin dönmesini bekliyordum. "Tabi çimlerin üzerine yatmaya karar vermezlerse." Diye geçirdim içimden. İkisini düşündüm, sevgili olduklarını. Benden daha çok yakışıyordu böyle birinin yanına. Ama onu elde eden ben olmuştum ve elimde tutacaktım.Kızıl kafanın dediği gibi güçsüz değildim. Elbette kendimi gösterecektim, ben de kadındım. Her kadında olduğu gibi içimde vahşi bir şeyler barındırıyordum. Evet, belki benimki daha derim ve dipteydi ama eninde sonunda yüzeye çıkacaktı. Uzun süreceğe de benzemiyordu çünkü onu hissetmeye başlamıştım.

Sonunda kalktılar. Kızıl kafa oldukça acındırıcı bir ifadeyle bakıyordu Shou’ya, onun kucağındaydı yine. Dişlerimin gıcırdadığını duyabiliyordum tekrardan. Shou bana bakmadan yanımdan geçip gitti. Kızıl kafaysa merakla bana baktı yine Shou’nun omzundan, yüzümde daha önce hiç görülmemiş olan bir ifade vardı, şaşırdığını anlayabiliyordum. Böyle bir gücü, böyle bir nefreti uysal Mineta’dan, benden beklemiyordu.

Shou kadını arabaya bıraktıktan sonra sonunda aklına ben geldim. Beni görünce şaşırmışa benziyordu. Bu sefer boyun eğmeyecektim, eğer bu kadının evine gidersek kaçırılma olayı tekrar yaşanmış olacaktı. Dizginleri elime almam gerekiyordu.

Shou şaşkın bir ifadeyle yanıma geldiğinde hâlâ bağdaş kurmuş bir şekilde yerde oturuyordum. Baştan aşağıya gözlerimle hızlıca süzdüm onu. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Kendi sesimden ben bile ürkmüştüm. Dişlerim yine birbirine kenetlenmişti, gözlerimin nasıl baktığını kendim bile görmek istemiyorum. Bu tür hareketlerden hoşlanmıyordum yüzümü yana doğru çevirdim. Shou ne yaptığını anlamamıştı, bunun kötü bir şey olduğunu bile bilmiyordu. Bu yüzden ona kızamazdım. Bu yüzden ifademi elimden geldiği kadar yumuşatmaya çalıştım fakat nefret tüm vücudumu ele geçirmişti.

"Sana evine gitmeyi teklif etti değil mi?" Shou onaylarca başını sallamıştı. Derin bir nfes aldım. "Sence o kadın bir iyilik meleği mi? Onca kişi bize iyi görünmedi mi? Ama sonra ne oldu, hepsinin çıkarlarını gözettikleri ortaya çıktı. Benim tüm o zamanlarda yaşadığım hayal kırıklığını sen yaşamadın mı? Hayır, yaşamış olsan bir daha yapmazdın. Bu kadının senden tek istediği şöhret ve seks." Bakışlarımı tekrar Shou’ya çevirdim. Belki biraz sert çıkmış olabilirdim, onu kırmak istemiyordum fakat insanlara hemen güvenmemeyi öğrenebilmesi için kırılması, hatta ayrılmamız gerekse bile bunu yapacaktım. Gruptan ayrılmam gerekse bile konuşmama devam edecektim, eğer böyle giderse Shou insanlar tarafından daha çok incinecekti çünkü.

"Eğer seninle birlikte o kadının evine gitmemi istemeye geldiysen bunu asla yapmayacağım. O kadın beni çiğ çiğ yer. Ama eğer sen onun büyüsüne o kadar kapıldıysan gidebilirsin. Sana kal diye yalvarmam." Tavrımı belli etmiş olduğumu umuyordum. Dudaklarımı ıslattım ve yutkundum. "İstersen güzel kadınınla birlikte onun sıcak yuvasına gidersin ya da benimle otele dönersin. Sana emir veremem Shou. Hadi ama sen yetişkinsin. Kararlar vermek zorundasın." Ayağa kalkıp üzerimi silkeledim. Sırtımı Shou’ya döndüm ve ellerimi cebime sokup birkaç adım atıp durdum. Ne yapacağını gerçekten bilmiyordum. Oynadığım kumar çok büyüktü, grup arkadaşlarım benim yerimde olsa Shou’yu biraz hırpalar ve kolundan tutup otele sürüklerdi. Gözlerimi gökyüzüne dikip bekledim, ayak seslerini duymak için bekledim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Tem. 25, 2011 12:29 am

Mineta'nın yanına yürüdüm. Yere oturmuştu ve bana tuhaf tuhaf bakıyordu. "Ne yaptığını sanıyorsun?" dediğinde şaşkınlıkla duraksadım. Neden bu kadar kızmıştı ki? Regina sadece bileğini burkmuştu ve yardıma ihtiyacı vardı. Hem sesim için bi şeyler yapabileceğini söylemişti. Neden kızdığını anlamıyordum Mineta'nın. Yardım etmek isteyen birine neden bu kadar kötü davranıyordu ki? "Sana evine gitmeyi teklif etti değil mi?" Ben de başımı onaylarcasına salladım. Ne demeye çalıştığını anlamamıştım. Sonuçta bir iyilik yapmak istiyordu Regina. Bunun için evine gitmem çok mu olacaktı yani?

"Sence o kadın bir iyilik meleği mi? Onca kişi bize iyi görünmedi mi? Ama sonra ne oldu, hepsinin çıkarlarını gözettikleri ortaya çıktı. Benim tüm o zamanlarda yaşadığım hayal kırıklığını sen yaşamadın mı? Hayır, yaşamış olsan bir daha yapmazdın. Bu kadının senden tek istediği şöhret ve seks." Şaşkınlıkla açık kalmış ağzımı kapattım birden. Mineta hala bana kötü kötü bakıyordu. Ne yapacağımı bilemedim. Yine de herkes kötü olamazdı. İnsanlar iyilik yapabilirdi. Ben uzun zamandır onlara rastlamadım diye iyiler de yok değildi. Saçlarımı karıştırdım huzursuzca.

"Eğer seninle birlikte o kadının evine gitmemi istemeye geldiysen bunu asla yapmayacağım. O kadın beni çiğ çiğ yer. Ama eğer sen onun büyüsüne o kadar kapıldıysan gidebilirsin. Sana kal diye yalvarmam." Neden bu kadar asabiydi ki? Sesi kısılmış olan bendim değil mi? Sonuçta ne yapacağını bilemeyen de bendim. Şimdi ise azar işiten yine ben oluyordum. Her zaman hata yaptığım doğru fakat bu muameleyi haketmiyordum. "İstersen güzel kadınınla birlikte onun sıcak yuvasına gidersin ya da benimle otele dönersin. Sana emir veremem Shou. Hadi ama sen yetişkinsin. Kararlar vermek zorundasın." Ayağa kalktı ve ben şaşkınca ona bakarken arkasını dönüp bir kaç adım attı. Bir an beni bırakıp gideceğini düşündüm. Ben bir an duraksadım. Bu sırada arkamdan korna çaldı. Regina seslendi bana. Gelip gelmediğimi sordu. Bense beklemesini işaret ettim ona elimle.

Bir kaç adım attım ve Mineta'nın arkasında belirdim. Elimi onun omzuna koydum. Kısık ve çatlak bir sesle konuşmaya başladım. Ama aksine konuşmamam gerekiyordu. "Mineta. Neden yardım etmek istediğine inanmıyorsun? Herkes birine yardım etmek için karşılık beklemez. Bir kaç kez kötülerler karşılaştık diye herkesin kötü olduğunu düşünmemelisin." Boğazım acıdığı için durdum bir süre. Öksürdüm. Sonra derin bir nefes alıp konuşmama devam ettim. "Bunu sana kanıtlayayım o zaman. Benimle gel. Onun evine gidelim. İyi bir insan olduğunu göreceksin. Herkesin kötü olmadığını anlamalısın Mineta." Sustum. Artık bundan daha fazla konuşamazdım yoksa 4 gün sonraki konsere bile sesim düzelmezdi. Önüne geçip kolunu tuttum. Yüzüne baktım. Bu sırada hala korna çalıyordu. Bir işaret yaptım beklemesi üzerine. Gözlerimi Mineta'nınkilere çevirdiğimde ondan olumlu bir yanıt bekliyordum.

Grubun diğer üyeleri de burada olmalıydı. O zaman onları da saf olmadığım konusunda ikna edebilirdim. İnsanlar iyiydi. Biz kötülerler karşılaştık diye çoğunlukla bu onların iyilerin var olmadığı anlamına gelmezdi. Belki de Regina iyi biriydi ve Mineta'nın yaptığına kırılacaktı. Sonuçta benimle ilgilenmek için neredeyse bileğini kıracaktı. Onun ayağına baktığımda ise numara olmadığını görmüştüm. Yalan söyleseydi karşılığında bir şey alması gerekirdi. Benden ne alabilirdi ki sonuçta? Bu güzellikle daha ünlü birilerini bulabilirdi. Politikacı eşi ve ya kraliçe olabilirdi. Tam onluk bir şeydi. Mineta ise şimdiden ona kötü damgası yapıştırmıştı. Gözlerimi Mineta'ya çevirdiğimde benimle geleceğini umuyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Tem. 25, 2011 1:06 am

"Mineta. Neden yardım etmek istediğine inanmıyorsun? Herkes birine yardım etmek için karşılık beklemez. Bir kaç kez kötülerler karşılaştık diye herkesin kötü olduğunu düşünmemelisin." İşte bana inanmıyordu. Bu beklediğim bir şeydi aslında ama yine de bunları onun ağzından duymak daha büyük bir darbeydi. Mineta şüpheciydi, masum insanlara inanmıyordu, o kötü biriydi. Bunu düşünüyordu biliyordum, biraz sonra da "Kızıl saçlı kadın çok masum, aslında şu Mineta denen kızı sevmiyorum, bir zamanlar onda ne bulmuşum, ben kızıl saçlı kızı seviyorum, aslında kalbim ona ait." diye düşünecekti. Bunlar yerine "Bunu sana kanıtlayayım o zaman. Benimle gel. Onun evine gidelim. İyi bir insan olduğunu göreceksin. Herkesin kötü olmadığını anlamalısın Mineta." dedi bana.

Aslında ağlamak istiyordum o an. Gözlerimin de yanmaya başladığını hissediyordum, Shou’ya karşı hislerim değiştiğinden beri sürekli ağladığımı fark ettim. Ne olacaktı, Shou ile ayrılacak mıydım? O da kızıl kızla buluşacaktı. Grubumu çok seviyordum ve onları üzecek bir şey yapmayı asla istemiyordum ama eğer böyle bir şey olursa gruptan ayrılırdım. Ne de olsa benim gibi çalan birini bulmak zor değildi. Eğer öyle bir şey olursa orada bulunmaya dayanamazdım, her şeyi görmeye. Bunu aylayışla karşılayacaklarını biliyordum, onları tanıyordum. Sadece Shou anlamazdı neden gittiğimi ama o da beni kötü kız olarak gördüğü için belki mutlu bile olurdu.

"Ah! Neler düşünüyorum ben? Şimdi de paranoyak oldum." Diye geçirdim içimden. Göz yaşlarımı oldukları yerde tuttum, ağlamayacaktım çünkü kendimi acındırmak istemiyordum. Eğer beni seçmek istemiyorsa seçmezdi. Ağlamak hiçbir işime yaramazdı. Tam zamanında engellemiştim göz yaşlarımı çünkü Shou önüme geçmişti. Yere bakıyordum ama ısrarla görüş hizama girdi. Onun gözlerinden gözlerimi ayıramıyordum. Bu büyü müydü?

Korna sesi beni sinir etmişti ama tepki vermedim. Shou’nun gözlerine bakmaktan kendimi alamıyordum. Beni bu kadar etkileyen neydi? Dudaklarımı dudaklarına yaklaştırmamak için kendimi zor tuttum. Bu kadar tavır aldıktan sonra onu öpemezdim. Hem belki beni öpmek istemiyordu artık.

Gözlerimi yere eğdim tekrardan. Zorlukla yutkundum, boğazım yanıyordu. "Shou bunu söylemek istemiyorum ama restorandayken onunla konuştum. Ah, her neyse, bunu söylemem bile saçmalıktı. Unut bunu." Eğer bir karar verecekse onu etkilemek istemiyordum. Bu yüzden kızıl saçlı kadınla aramızdaki arkadaşça(!) sohbetten hiçbir zaman Shou’ya söz etmemeliydim. "Aslında o eve gitmeyi hiç istemiyorum. Anla beni. Eğer bir şeyler kanıtlamak istiyorsan yarın otele sapasağlam dönerek bunu yapabilirsin. Ama çok istiyorsan seni o eve yalnız gönderemem. Sen nereye gidersen gelirim." Sesim oldukça yumuşamış, eski hâline dönmüştü. Hatta hafifçe gülümsemeye bile çalışmıştım. Shou’nun gideceğini hissediyorum. Eğer o gidecekse ben de gidecektim. O kadında kötü bir şeyler seziyordum, Shou ile aramız ne kadar kötü olsa da onu tek başına oraya gönderemezdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Tem. 25, 2011 1:37 am

Ben ondan yanıt beklerken başını önüne eğdi. "Shou bunu söylemek istemiyorum ama restorandayken onunla konuştum. Ah, her neyse, bunu söylemem bile saçmalıktı. Unut bunu." Ne? Onunla konuştu mu? Peki bana neden söylememişti? Korna sesi düşüncelerimi böldü. Saçlarımı karıştırdım ben de sıkıntıyla. Ne yapacaktım? Regina, Mineta'nın dediği gibi kötü biri olabilir miydi? Ama ben onun evine gitmek istiyordum. Sesim için bir şeyleri olduğunu söylemişti. Belkide 4 gün sonraki konsere kadar sessiz durmama gerek kalmazdı. Bir yolunu bulup erkenden iyileşebilirdim. Böylece kimse üzülmezdi.

"Aslında o eve gitmeyi hiç istemiyorum. Anla beni. Eğer bir şeyler kanıtlamak istiyorsan yarın otele sapasağlam dönerek bunu yapabilirsin. Ama çok istiyorsan seni o eve yalnız gönderemem. Sen nereye gidersen gelirim." Gülümsemeye çalışıyordu fakat pek doğal değildi bu. Ben de ne yapacağımı bilemeden durdum. Saçlarımı karıştırdım korna tekrar çalarken. Gecenin içinde yankılanmıştı ses. Gülümsedim Mineta'ya ve onun elinden tuttum. "Pekala o zaman göstereyim sana herkesin kötü olmadığını." Onu elinden tutup arabaya doğru çekiştirdim. Beraber geldiğimizi görünce Regina içeri çekildi ve bize yer açtı. İyi biriydi işte.

Ben ikisinin ortasına oturmamıştım. Mineta ortada idi ve bende cam kenarında dışarıyı seyrediyordum. Araba yolda bir panter çevikliği ile ilerledi. Alttan gelen hafif müzikle sakinleşmiştim. Ne kadar gittik bilmiyorum ama güzel bir apartmanın önünde durduğumuzda şaşırmıştım. Otelde filan kaldığını düşünüyordum onunda. Nedensiz bu düşünceme güldüm ve arabadan çıktım. Mineta'nında çıkmasın yardım ettim. Şoförünün Regina'ya yardım edeceğini düşünmüştüm ama adam bana arabayı burada bırakamayacağını ve onu benim çıkartıp çıkartamayacağımı sordu. Kabul ettim çünkü başka kimse yoktu çevrede. Bende o kadar kürkün içindeki mavi elbiseli zarif kadını kucağıma aldım ve merdivenlerden çıkmaya başladım.

Gayette pahalı ve güzel bir yerdi burası. Mineta'nın sözlerini aklıma getirirsem benim yanımda param için bulunuyor olamazdı. Ünlü olması ve diğer seçenek içinde bana ihtiyacı yoktu çünkü bunun için o tanrıça derecesindeki güzelliği yeterdi. Bu yüzden bunlar da elenmişti. Bize katını söyledi. Asansöre bile kucağımda geçtiğimde herkes bize bakıyordu. Bir kaç kat çıktık ve gereken yere geldik. İlerledim koridorda. Sonra da bir kapının önünde durdum. Kollarını boynumdan çekti ve kapıyı açtı. Ayağımla iteledim ve arkasına kadar açtım kapıyı. Elini uzatıp ışıkları açtığında gayette geniş bir oda olduğunu gördüm. Yatak odası kısmı ayrıydı ve ilk girdiğimiz sade döşenmiş oturma bölümüydü. Onu koltuklardan birine bıraktığımda ceketini çıkardı ve kenara koydu.

"Bir şeyler ikram edemediğim için üzgünüm. Ama lütfen çekinmeyin kendi evinizdeymiş gibi alabilirsiniz istediğinizi." Yan taraftaki küçük buzdolabına gittim ve soğuk bir şeyler alacakken vazgeçtim. "Hemen bana iyi gelebilecek o şeyi söylesen iyi olacak." dedim kısık sesimle. Boğazım konuştukça daha da acıyordu. Sesimi kestim bu yüzden. Sadece ılık bir su aldım ve onu içtim. "Bir şey ister misiniz?" dedim ikisini kastederek. Ben içemiyorum diye onlarda içmeyecek değildi. Regina bir şey istemediğini söylediğinde ben Mineta'ya döndüm.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Tem. 25, 2011 2:18 am

Arabadayken bir defa olsun kıpırdamadım. Gözlerimi önümdeki yola diktim ve hiç ses çıkarmadım. Gözlerim yolda gibi görünüyordu fakat daha derinlere bakıyordum. Gözlerim dahi kıpırdanıyordu. Put gibi oturuyordu orada. Kızıl Salı kadın gerçekten iyi miydi? Eğer iyiyse haksız duruma düşecektim ama bu önemli değildi, Shou iyi olsundu yeter. İlk defa haksız olmak için dua ediyordum içimden.

Lüks görünümlü bir apartmanın önünde durana kadar da duama devam ettim. Shou’nun yardımıyla dışarı çıktım. Gece yarısını çoktan geçmiş olmalıydı saat. İçimde kötü bir his vardı ama bunu gözardı etmeye çalışıyordum. Shou kızıl kafayı kucaklayıp önümden giderken de hiçbir şey hissetmemeye çalıştım. Duygularımı ve kıskançlığımı geriye iterek sessiz bir gölge gibi takip ettim onları. Bu defa kendim olacaktım, kızıl kafanın karşısında kendisi gibi olmak işe yaramıyordu. Onun kadar iyi değildim rolümde. Belki de ben gerçekten çok saftım.

Dışarıdan da göründüğü kadar lüks bir apartmandı gerçekten de. İnsanlar bizi görünce şaşırmışlardı. Bu şaşkınlık daha çok Shou ve kızıl saçlı kadındandı. Beni umursayan bile yoktu. Asansöre bindiler, ben de onları takip ettim. Sessizlik içerisinde birkaç kat çıktık. Oldukça yukarıdaydı dairesi –daha doğrusu tüm kat onundu-.

İçeriye girdiğimizde neredeyse bizim kadar zengin olduğunu fark ettim. Ayrıca gayet yetenekli bir koleksiyoncuya benziyordu. Odanın içinde gözümü gezdirmeye devam derken kızıl saçlı kadının sesini duydum. "Bir şeyler ikram edemediğim için üzgünüm. Ama lütfen çekinmeyin kendi evinizdeymiş gibi alabilirsiniz istediğinizi." Oldukça etkileyici bir sesi vardı gerçekten. Acaba ben yanılıyor muydum bu kadın iyi olabilir miydi?

"Hemen bana iyi gelebilecek o şeyi söylesen iyi olacak." Shou’ydu bu. Buzdolaba doğru eğilmişti. Neden bahsettiğini anlamamıştım. Üzgün bir ifadeyle ılık suyundan bir yudum alarak bize baktı. "Bir şey ister misiniz?" Kızıl saçlı kadın bir şey istemiyordu. Bu sefer bakışlar bana dönmüştü. Başımı salladım iki yanıma olumsuz bir şekilde.

Yine sessizlik kapladı etrafımızı. O anda aklıma bir düşünce geldi, biz sahneden indiğimizden beri Shou hiçbir şey yememişti. Şu anda oldukça aç olmalıydı. Bu fikir beni rahatsız etmişti, ne olursa olsun onu seviyorum ve o benim sevgilimdi. Şimdilik. Ve onun karnını doyurmayı evli olmasak da her Japon eşi gibi görev olarak benimsemiştim. Ama kafama göre hareket edemezdim. "Şey, sahneden beri hiçbir şey yemedik." Kızıl saçlı kadına dönerek söylemiştim bunları. "Nasıl da akıl edemedim bunu? Bugün de aşçımın izin günü. En iyisi size sipariş vereyim." Çantasına doğru yönelirken onu durdurma isteği gördüm. Düşünmeye ihtiyacım vardı ve beni düşüncelerime iten yemek yapmaktan daha güzel bir uğraş yoktu. "İzin verirseniz mutfağınızı kullanabilir miyim? Yemeği ben yapmak istiyorum da."

Kadın anlam verememiş bakışlarla bana baktı, galiba yemek yapmaktan pek hoşlanmıyordu. Bir süre durakladıktan sonra isteğime olumlu bir yanıt verdi. Belki de gerçekten iyi biriydi. Kendimden utanmaya başlamıştım. Mutlulukla mutfağa girdim ve aklıma bir anda çocuklar geldi. Cebimden telefonumu çıkardığımda bir sürü çağrı olduğunu gördüm. "Onu buldum. Biz iyiyiz merak etmeyin." Diye bir mesaj attıktan sonra Üzerimdeki pançoyu çıkarıp çekmeceleri karıştırmaya başladım. Yeterli malzeme vardı, bu sefer Shou’ya daha güzel bir yemek yapacaktım. Bir Yunan yemeğiydi bu, Tsantali Poulo Sto Fourno Se Harti’ydi adıysa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Tem. 25, 2011 12:09 pm

Ben ona bakarken Mineta’da bir şey istemediğini söyledi. Ayrıca ılık su iğrenç bir şeydi. Buna zorunlu olduğumu düşünmek çok kötüydü. Esnedim ben de huzursuzca. Bir hafta boyunca içemeyecektim doğru düzgün bir şeyler. Birkaç adım attım odanın ortasına. Acıkmıştım. Tam dudaklarımı aralamıştım ki bir şeyler söylemek için Mineta konuştu. "Şey, sahneden beri hiçbir şey yemedik. İzin verirseniz mutfağınızı kullanabilir miyim? Yemeği ben yapmak istiyorum da." Regina sipariş vermek istediğini söylediğinde bile itiraz etti sonra da mutfak kısmına geçti. Onu seyretmek istiyordum ama eğer ben de oraya geçersem Regina yalnız kalacaktı ve onun evinde bunu ona yapamazdım.

Geçip yanına oturdum ben de. Gülümsedim ve ona döndüm. Açık mavi elbisesine bakmadan fısıltıyla konuştum. Bu sesimi zorlamamak için yaptığım bir hareketti. “Bana yardımcı olacağını söylemiştin. Nasıl yapacaksın bunu?” Bunu buraya gelmeden sormadığım için kendi kendime kızdım. Eğer o kötü biriyse gerçekten de saf durumuna düşecektim. Saf değildim hâlbuki. Yeniden alay edilmek istemiyordum. Yanağımı kaşıdım bende. O da bana bakıp gülümsedi. Bu sırada kapı çalındı ve doktor olduğunu tahmin ettiğim bir kişi içeri girdi. Onun ayağıyla ilgilendi bir süre. Üzerine basmaması gerektiğini söyledi sardıktan sonra. Birkaç gün böyle yaşayacaktı.

Doktor geldiği gibi gittiğinde ona döndüm yeniden. Bana gülümsedi ve bir arkadaşının bu konuyla ilgili bir tarifi olduğunu anlattı. O her zaman bunu kullanıyormuş vs. Eğer ben de yaparsam sesimin açılabileceğini düşündüğünü anlattı. Gülümsedim ona ve nasıl bir tarif olduğunu sordum. Birkaç şey anlattı sonra da arkadaşını bu saatte arayamayacağını anlattı. Neredeyse sabah olmak üzereydi. Bu yüzden sabahı ya da bizim deyişimizle kalkınca arayabilirdi. Başımı olumlu anlamda salladım ve yarın tekrar geleceğimi söyledim. O ise burada kalabileceğimi belirtti. Gülümsedim. Kibar ve iyi bir insandı işte.

Ayağa kalkıp Mineta’nın yanına gittim. Ne yaptıklarına baktım ve kısık sesle durumu özetledim. Ne yapmamı istediğini sordum ona. Bana o kadar bağırdıktan sonra ona sormanın akıllıca olacağını düşünüyordum. Sonuçta yeniden kızabilirdi ve istemiyordum böyle bir şey olmasını. Derin bir nefes aldım ve omzuna üzerinden baktım. Ardından onu sıkıştırmamak için geri çekildim ve ne diyeceğini merakla beklemeye koyuldum. Bir yandan da mutfağı inceliyordum. Gayette sade döşenmiş bir yerdi burası. Her yerden bir ışıltı çıkıyordu. Epey pahalı olmalı. Acaba bu kadın ne iş yapıyordu? Belkide aileden gelen bir zenginliği vardı bu sayede böylesine bir hayat yaşıyordu. Ama sonuç olarak iyi bir insandı ve bana yardım edecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Tem. 25, 2011 8:16 pm

Tsantali Poulo Sto Fourno Se Harti… Tavuk göğsünün jambon, feta peyniri ve ıspanak ile doldurularak baharatla kaplanıp fırında pişirilme işlemiyle ortaya çıkan bir yemekti. Yıldız anason sos eşliğinde gerçekten harika bir lezzet oluyordu. İşte bunu yapmak için öncelikle tavuk göğsünü çıkardım buzluktan. Ufak bir büyü yapsam çok fark edilir miydi? Yoklamak için ardıma döndüm, Shou kadının yanında oturuyordu fakat kadının gözleri avını gözleyen bir tilki gibi üzerimdeydi. Derin bir nefes alarak kettle içerisine biraz su doldurdum ve ısıtma düğmesine bastım. Buzdolabından tüm malzemeleri çıkarıp tezgaha dizdim. O kadar takıntılıydım ki boy sırasına göre dizmiştim malzemeleri. Shou yanımda olsa kesin gülerdi buna. Gözlerim onu ararcasına arkaya döndü, kadına doğru eğilmiş bir şeyler söylüyordu. İçimi çektim.

Düğmenin sesini duyunca hemen önüme döndüm ve büyükçe bir kaseye sıcak suyu boşalttım. Tavuk göğsünü de dışındaki streç filmle birlikte bu kaseye koydum. Tavuğun buzları çözülürken ben de iç hazırlayacaktım, doğramadan önce yıkamak için ıspanakları musluğun altına götürdüm. İyice temizlendiklerine inandığımda da yavaş yavaş kesmeye başladım ıspanakları.

Çalan kapı bir an dikkati dağıttı elimdeki bıçağı zar zor tuttum. Hızla kapıya döndüğümde yaşlıca bir adam vardı orada. Saçları ve sakalı beyazlamıştı ama ara ara griler ve kahverengiler görülüyordu bazı yerlerde, özellikle sakalında. O kızıl saçlı kadının ayağını incelerken ben de kendi işime döndüm. Kısa sürede yine huzurumu bulmuştum.

Shou’nun yanıma geldiğini kısık sesini duyduğumda anladım. Fısıltı gibi konuşsa da beklemediğim bir şeydi ve yine korkmuştum. Ne oluyordu bana? Fazla kuşkucu olmaya başlamıştım. Düşüncelerimi susturup Shou’ya odaklanmaya çalıştım. Dediklerinin birazını kaçırmıştım ama yine de sonunda dek dinledim onu.

Demek kadın Shou’yu iyileştirebileceğini vaat etmişti. Gizli bir tarif… Oldukça gizemli görünüyordu. Yine endişelenmiştim fakat Shou bunda endişelenecek bir şey göremiyordu. Sessizlik içerisinde son peynir parçalarını da hızla doğradım. Doğrusu bu Yunanistan’a ait bir peynirdi, bu mutfakta bulunması da beni oldukça şaşırtmıştı. Shou’nun gözleri hâlâ üzerimdeydi, bir cevap bekliyordu. Burada kalalım veya gitelim demem yetecekti ona. Tabiki de gitmek istiyordum fakat Shou’nun istekleri benim için daha önemliydi. Jambonu alıp ince ince dilimlemeye başladım. Bu işi yarıda bırakıp Shou’ya döndüm. Uzun süre gözlerimi gözlerinden ayırmadım. "Senin gözlerinde kendini ispatlama isteği var Shou. Eğer sen gerçekten istiyorsan yaparım, burada kalırım." Gülümsedim ona, bu seferki zorlama bir gülümseme değildi. Tekrar önüme döndüm ve kesme işimi kısa sürede bitirdim. Jambonları tavaya koyarken tavuğu haşlamak için koyduğum tencereden çıkardım. Jambonun kızarması oldukça kısa süren bir işti. Sadece malzemeleri tavuğa doldurup fırınlamak ve sosu hazırlamak kalıyordu geriye. "Yemek neredeyse hazır." Shou’nun yumuşak yanağına küçük bir öpücük kondurarak jambonların yanına döndüm.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyÇarş. Tem. 27, 2011 5:53 pm

Ben ondan cevap beklerken Mineta bir süre iş yaptı sessizce. Sonra da bana dönüp baktı. "Senin gözlerinde kendini ispatlama isteği var Shou. Eğer sen gerçekten istiyorsan yaparım, burada kalırım." Gülümsediğini görünce şaşırdım. Aslında kendimi kanıtlamak istediğim söylenemezdi. Tabi hazır elim değmişken kanıtlarsam fena olmazdı. Ensemi ovuşturdum ben de. En azından anlayışlı davranacaktı. Bu da iyi bir şeydi. Ben onu seyrederken işine geri döndü. Neden yemek yapıyordu ki? Sonuçta söyleyebilirdik basitçe. Seviyordu anlaşılan. Bir kaç şeyle uğraştı. Tavukları dürttü filan. Ben hala ona bakıyordum. Eğer muggle olsaydım bu yemek yapma işi büyülü filan derdim. Tabi büyücü olmama rağmen etkileniyordum. Bu da bir şeydi.

"Yemek neredeyse hazır." Onun sesiyle ona doğru çevirdim başımı tavuklardan ayırıp. Ardından dudaklarını yanağımda hissettiğimde ise dondum kaldım. Mineta ise sadece işine geri dönmüştü. Ben bir müddet daha ona bakarken Regina'nın dudaklarını ısırdığını görmedim. Sadece saçlarımı karıştırdım ve ne yapacağımı bilemeden dolandım öylece. Sonra çareyi Regina'nın yanına gitmekte buldum çünkü Mineta'yı seyredalabilirdim. Bu da Regina'nın evinde yapılacak hoş bir davranış değildi. Sadece yavaş adımlarla karşısına geçip oturdum. Ona bakarak yemeğin neredeyse hazır olduğunu söyledim. Gülümsedi ve teşekkür etti. Kibardı işte. Kibar ve iyi.

Yemek tamamen hazır olunca ise onu masaya taşıdım. Sandalyeye oturmasına yardımcı oldum. Buna gerek olmadığını söylese bile yardımcı oldum ben. Yanına geçip oturdum sonda da. Uzağa oturursam onunla ilgilenmem zor olacaktı sonuçta. ''İtadakimasu.'' Regina'ya sözü kısaca açıkladım ve yemeğime gömüldüm. Mest olmuş bir şekilde yemeye koyuldum. "Harikasın Mineta." dedim ardından hiç ara vermemiş gibi devam ettim ağzıma tıkıştırmaya. Kız kardeşim görse herhalde hiç değişmediğimi söyleyip bana gülerdi. Tavuğa aşık olmuş bir şekilde yemeğimi bitirdiğimde ise Mineta'ya bir kez daha teşekkür ettim. Bu sefer Regina'da katıldı bana. Hızlı bir şekilde lavaboya geçip ellerimi yıkadım. Yanlarına döndüğümde onu tekrar kaldırıp koltuğa bıraktım.

Onunla bir müddet fısıltı şeklinde bana vereceği tarifin nasıl bir şey olduğu hakkında konuştum. Karşısına oturmuştum ve bu yüzden öne doğru eğilip konuşuyordum onunla. O ise bana gülümseyerek durumu açıklıyordu. Bu gece burada kalabileceğimizi söylediğinde ise gerek olmadığını belirttim. Ama boğazım daha çok acımaya başlamıştı. Başımı önüme eğdim ve sıkıntuyla iç geçirdim. Arkama yaslandım bir müddet öyle durdum. Ama bu sefer de uykum gelmişti. Ne yapacağımı bilemiyordum. Aslında bana kalsa bir fikir bulurdum kolayca fakat Mineta'da işin içindeyken ve özellikle bana o kadar bağırdıktan sonra karar vermem zorlaşıyordu. Bir de üzerine yorgunluk eklenmişti. Çenemi ovuşturdum ve derin bir nefes aldım. Evet bu sefer karar vermem zorlaşmıştı. Benim kararsız kaldığımı gören Regina baskı yapmadığını söyledi. Mineta'ya kaydı gözlerim. Sonra da yeniden ona döndüm ve bir müddet alçak sesle bir şeyler konuştuk.

Aslında konuşmaya başladık demeliyim. Çünkü bir müddet sonra ne dediklerimi anlıyordum ne de onun bana sorduklarını. Bir ara ailemle nasıl görüştüğümü sormuştu. Onlar uzaktaydı sonuçta. Evet uzaktalardı ama ben ara sıra yanlarına gidiyordum yine de. Aile işleriyle ilgilenmek için bazen oralarda görünmem gerekiyordu. Bunu nasıl başardığımı sorduğunda ise ona kız kardeşimin çok yardımcı olduğunu söyledim sanırım. Yine de babam işi bırakmaya karar verdiğinde şirketlerin başına ben geçecektim. Kız kardeşim ise yardımcım gibi bir şeyler olacaktı. Danışman ya da. Bu konu hakkında pek düşünmemiştim aslında. Sonuçta her şeyimiz ortaktı ve böyle bir sınıflandırma yapmak mantıksızdı. Bir ara evlenmekle ilgili bir şeyler sorduğunu anımsıyorum galiba. Ama cevap vermemedim çünkü yan tarafa devrilip uyumakla meşguldüm.

Çok kolay uykuya dalmam benim için kötü bir huydu. Hemen hemen her yer de uyuyabiliyordum. Bir kere duvara yaslanıp bile uyumuştum. Ayakta. Değişik bir insan olduğum kesindi. Yine de sesimin kısılmasından faydalanıp daha çok piyano çalabilecektim. Bu durumu kendim için kullanabilecektim. Tabi uyandığımda bu fikirlerimi anımsayabilirsem. Sonuçta uyumadan önce konuştuklarımı bile unutmuştum. Peki Mineta neredeydi? Sanki bir uykuya düşmeden önce ki kısımda düşüncelerime ne yerleşirse onu görüyordum rüyamda. Mineta tamamen dolduğunda uyuduğum sırada zihnime, onu görmeye başladım rüyamda. Bana gülümsediğinden başka bir şey görmüyordum açıkçası. Sadece gülümsüyor ve adımı söylüyordu. Galiba. Sanırım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Roma'da Kaos Empty
MesajKonu: Geri: Roma'da Kaos   Roma'da Kaos EmptyPtsi Ağus. 08, 2011 10:20 pm

Başımı tabağımdan pek kaldırmıyordum. Ev oldukça büyüktü, kendimi orada yokmuş gibi hissediyordum. Belki de bu his evin büyüklüğünden değil de Shou ile kadının aralarında konuşmasındandı. Shou’nun fısıltılı sesi sükunetini koruyan evin içine yayılıyordu. Kadın da kısık sesle konuşuyordu nedense. Dikkatimi bir şeye odaklayamıyordum, belki de uykum gelmişti. Konuşmaları kulağımı dolduruyordu fakat ne dediklerini bilmiyordum aslında pek de umursamıyordum.

Sıkıntıyla iç çektim. Bulunduğum yer oldukça tedirgin ediyordu beni ama… Ama Shou burada olmayı istiyordu. Neden böyle bir şey istediğini düşünmeye başladım. Bunun sebebi ne olabilirdi ki? Konuşmalarının arasından kulağımın seçtiği birkaç kelime ulaşıyordu beynime. Tarif, iyileşmek, boğaz, gece, aile, iş, kız kardeş… Birleştirdiğimde anlam veremediğin bir ton kelime daha geçiyordu beynimden.

Oldukça yorgun olmalıydım, yorucu bir konser vermiştik bugün sonuçta. Gözlerimi tabağımdan ayırıp masada gezdirmeye başladım ilk. Beyaz, kalın kumaştan bir örtü üzerine daha ince uçuk pembe bir örtü vardı masa üzerinde. Ortada küçük beyaz bir vazo, içerisinde de küçük pembe renkli güller vardı. Gözlerim mutfağa kaydı. Mutfak da beyaz ve pembe tonları üzerine döşenmişti. Sonra oldukça geniş olan salona baktım, bej ve altın renkleri hakimdi o odayaysa. Oldukça lüks görünüyordu, bense bu lükse zaten alışıktım.

Aslında sürekli lüks yerlere gitmek, lüks yerlerde kalmak, sadece lüks şeyleri görmek beni oldukça sıkmıştı. Acaba şu anda Tokyo sokağında arkadaşlarıyla dolaşıp dedikodu yapan sıradan bir kız olamaz mıydım? Eve biraz geciktim diye çok endişelen bir ailem ve küçük olsa da sıcak bir yuvam olsa çok farklı biri mi olurdum acaba? Ünlülerin posterlerinin yapıştırıldığı minik odama girseydim ve telefonumu masamın üzerine koyup bir süre çalmasını umarak baksaydım ona. Çalmayınca da yatağıma uzanıp sevgilimi düşünseydim, onu düşünürken de telefon sesi beni hülyalarımdan uyandırsaydı bir anda. Hızlıca doğrulup telefonu alsaydım ve uzunca bir süre sevgilimle konuşsaydım. Telefonu kapatırken yüzündeki gülümsemeyle küçük erkek kardeşime yakalansaydım. Kardeşim çözemediği bir soruyu yöneltseydi bana ve ben de derslerinde biraz yardımcı olsaydım. Sonra da evdeki herkese iyi geceler dileyip hayaller içinde uykuya dalsaydım.

''Keşke.'' Diye mırıldadım hafifçe. Benim hiç genç kız hayallerim olmamıştı. Hep her istediğim konmuştu önüme, herkesin zenginleştikçe mutlu olduğunu sanırdım hep. Ama ben babamın şirketinin iflas eşinde olduğu o birkaç yılımın hayallerini düşlüyorum. Param arttıkça hayallerim azaldı, oysa onlar benim en kıymetlilerim… Ne zaman mutsuz olsam onlara sarınır onlarla dertleşirim ben. Oysa artık hayallerimi kaybettim. Uzun zamandır bunu kendime itiraf edemiyordum, aklıma geldikçe buruk bir acı sızlamaya başlıyordu. O acı şimdiyse kalbimdeydi.

Yanaklarımda bir ıslaklık hissettim. ''Kahretsin! Umarım ikisi ağladığımı görmemiştir.'' İçimden geçirdiğim şeyi kontrol etmek için gözlerimi kaldırdığımda ilgi odağının çok şükür ben olmadığımı gördüp rahatladım. Fakat bu rahatlama pek de uzun sürmedi çünkü Shou baygın gibi görünüyordu. Hemen kalkıp yanına gittim. Ellerimle yüzünü tutup ona baktım. Hayır, baygın değildi, uyumuştu. Hafifçe gülümsedi dudaklarım. Hiç şüphem yoktu, bu çocuğu seviyordum.

Kızıl saçlı kadına döndüm, o da oldukça şaşkın görünüyordu. Shou’nun böyle aniden uyumasına alışmak benim için de kolay olmamıştı pek.Yorucu bir günün ilerleyen saatlerinde sizinle sıkı bir muhabbetin içindeyken bir anda uykuya dalabiliyordu. ''Bence burada kalmamızın sizin için yoksa bizim için de bir mahsuru yok.'' diye cevapladım burada kalmamızı teklif eden kadını.Sonra ellerim Shou’nun omzuna kaydı. Hafifçe sarsarak uyandırmaya çalıştım, sonuçta sandalyede uyuyamazdı, kesinlikle bir yatağa ihtiyacı vardı.

Shou’yu hafifçe adını mırıldanarak uyandırmaya çalışmam hiçbir sonuç vermedi. Ben de önceliği kızıl kadına verip koluna girdim ve kalkmasına yardım ettim. Eğer ayağı incinmişse bize bir zarar veremezdi umarım. Onu odasına götürürken kalacağımız odayı da gösterdi. Onu da yatağına kadar bıraktıktan sonra ricasına uyarak dolabından bir gecelik çıkarıp ona doğru uzattım. Benim sahne kıyafetlerimi koyduğum dolabım kadar büyük bir dolabı vardı. İçerideki kıyafetlerin çoğu da ışıl ışıldı. Bu kadın gerçekten zengin olmalıydı. "Bu kıyafetlerle rahat edemezsin şimdi, istersen benim kıyafetlermden birini ödünç alabilirsin.'' Mükemmel bir gülücük vardı suratında, ayrıca beni şaşırtacak kadar da iyilik doluydu. Acaba gerçekten yardımcı olmaya mı çalışıyordu? Ne kadar itiraz etsem de zorla siyah bir gecelik tutuşturdu elime.

Ben kapıdan çıkarken kadın bana teşekkür edip iyi geceler diledi ve Shou’yu uyandırmak için iyi şanslar dilemeyi de unutmadı. Ona gülümsediğimde ise kadının sonunda kötü biri çıkıp da benim salak yerine düşmemem için dua ettim. Mutfakta bıraktığım Shou’nun yanına geri döndüm. Bu çocuğu nasıl kaldıracaktım? Şimdi gruptakiler olsa hiç acımadan hırpalamaya başlamışlardı onu, hem de büyük bir zevkle. İç çekerek yanına gittim ve yine onu hafifçe sarsmaya başladım. Kolları kıpırdamaya başladı ve belimi sardı ve kendine doğru çekti. Afallamıştım, şimdi kucağında oturuyordum ve o derin bir uyku içerisindeydi. ''Kahretsin.'' Shou’yu uyandırmaya ve onun kollarından kurtulmaya çalışıyordum ama olmuyordu. En sonunda yorgun düşün kendimi bıraktım. Bir süre hareketsiz bekleyince kolları kendiliğinden düştü ve böylece tekrar ayağa kalkabildim.

Shou’yu yatağa nasıl götürecektim? Ben öylece düşünürken Shou’nun fısıldayan sesini duydum. Hemen geriye dönüp ona baktım, gözleri kapalıydı fakat anlaşılmayan kelimeler sayıklıyordu. Kelimelerin arasında benim de adım geçiyordu. Sesimi daha da yükseltip daha şiddetlice Shou sarsmaya başlayınca kendiliğinden ayağa kalktı. Uyanmış mıydı? Hayır, hala gözleri kapalıydı ve bir zombiyi andırırcasına yürüyordu mutfakta. Hemen koluna girip kadının gösterdiği kapıya doğru yavaş yavaş Shou ile ilerledim. Shou’nun üzerimdeki ağırlığından dolayı oldukça yorulmuştum fakat sonunda kapıya ulaşmıştım. Yuvarlak tokmağı çevirdim ve içeri girdim. Elim çıplak duvarda gezindi ve en sonunda ışığı açabildim. İçerisi aydınlarınca büyük bir yatak belirdi ortada.

Sadece bir yatak vardı, biz yine birlikte yatacaktık demek ki. Geçen seferkinde hemen uykuya dalan bendim, bu sefer rolleri değiştirmişe benziyordu. Shou’yu hemen yatağa yatırdım ve odaya göz gezdirdim. Oldukça büyüktü fakat çok sadeydi. Beyaz ve krem tonlarındaydı eşyalar. Biraz da lüks bir otel odasını andırıyordu. Gözlerim hala elimde olan geceliğe kaydı, onu giymeli miydim? Üzerimdekiler oldukça rahatsız ediciydi bu yüzden giymeye karar verdim aniden. Shou’ya bir göz attım, uyuyordu. Bunun üzerine üstümdekileri çıkarmaya başladım. Hepsini düzenlice katlayıp geniş koltuğun üzerine koydum ve siyah gecelikle çıplak bedenimi örttüm. Aslında pek benim giyeceğim bir tip değildi, ben daha çok sevimli şeyleri tercih ediyordum. Bu gecelik benim için fazla erotikti.

Fazla giysiyle uyumayı pek sevmediği bilinen Shou’nun yanına gittim. Büyük bir utançla gömleğini ve tişörtünü çıkardım. Ardından da kemerini. Bu sırada da onun uyuyor olmasına şükrediyordum. En sonunda sadece pantolonla kaldığında yorganı üzerine çektim ve öbür tarafa geçip yatağa uzandım. İçinde bulunduğum tüm kuşkuları kafamda bir arka plana attım çünkü bunları umursayamayacak kadar yorgundum. Kendimi bıraktım, karanlığın beni alıp götürmesi için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Roma'da Kaos

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 1. Sezon-