Melania Desdemona
RP Yaşı : 16 Mesaj Sayısı : 56 Gerçek Adı : Beg Yaş : 32
| Konu: Desdemona Ptsi Mart 19, 2012 12:11 pm | |
| Güneş batmak üzereydi. Sonbaharın etkisiyle dökülen sarı yapraklar hafif bir rüzgar esintisiyle uçuştu. Malikanenin önü kalabalıktı. Etrafta büyük bir sessizlik vardı. Kasvetli hava malikanenin önündekilerine de yansıyordu. Güneş tamamen batarken evlerin camlarından içeri turuncu renkte loş ışıklar giriyordu. Malikanenin önünde siyah bir araba durdu. İçerisinden orta yaşlarda bir bayan indi. Üzerindeki kıyafetlere bakılırsa çokta varlıklı değil gibiydi. Ama şık görünüyordu. Sağ elini beline koydu ve kalabalığın arasından geçerek yürümeye başladı. Bayan kalabalığın yanından geçtikçe etrafındaki insanlar ona dönüp bakıyordu. Bu durumdan rahatsız olmuşa benzemiyordu. Aksine suratında hafif bir gülümseme belirmişti. Malikanenin büyük kapısı açıldığında içeriden bir adam çıktı. Siyah gözleriyle ona doğru gelen bayana baktı. Bayan onunla pek ilgilenmişe benzemiyordu. Yanından hızlı adımlarla geçti ve malikanenin içerisine girdi. Kalabalıkta bayanın ardından dağılmaya başlamıştı. Yapraklar tekrar uçuştu. Bu sefer sert bir rüzgar esmişti. Kalabalığın içerisinde bulunan bir bayan bu sert rüzgarla beraber ürperdi. Herkes gibi o da yürüyordu. Çok geçmeden malikaneden uzaklaşmıştı. Malikaneden çokta uzak olmayan bir evin bahçesine hızlı adımlarla girdi. Ev bir ağaç evi gibi gözüküyordu. Gerçek bir ağaçtan yapılmışa benziyordu. Bahçesi de bakımlıydı. Evin pencereleri küçüktü ama sanki dışarıdan bakılınca huzur dolu bir eve benziyordu. Bayan başını hafiften kaldırıp yağmurun habercisi olan bulutlara baktı. Aceleyle evin kapısını çaldı. Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Genç bir kız yüzünde küçük bir tebessümle karşısındaki bayana bakıyordu. Karşısındaki bayan suratında hiç bir mimik değişikliği yaratmadan evin içerisine girdi. Genç kız kapıyı kapadıktan sonra meraklı bir ses tonuyla söze girdi: " Gördünüz mü onu?" dedi. Bayan mutfağa girerken aniden durdu. Ve arkasına dönüp genç kıza baktı:"Evet. Neden sordun?" dedi. Genç kız bakışlarını ayaklarına dikti. Ürkek bir ses tonuyla söze tekrar girdi: "Merak etmiştim Bayan Lovett" dedi. Bayan genç kıza yaklaştı ve gülümsedi. Bu gülümseyişin altında haince düşünceler olabilirdi: " Demek merak ettin Angel..." dedi. Belki de hayatında ilk defa bu kıza gülümsemişti. Sözlerine devam edecek gibi ağzını açtı ama hiçbir şey demeden arkasını döndü. Tahta merdivenlerden çıkmaya başladı. Topuk sesleri tahta merdivenden yavaş yavaş uzaklaşıyordu... Angel, sessizce olduğu yerde kaldı. Birkaç dakika sonra bir gökgürültüsüyle ürktü. Cama doğru yaklaştı ve dışarı bakmaya başladı. Şimşek çaktığında üst kattan büyük bir gürültü gelmişti. Angel gözlerini tavana dikti. Birşeyin devrilme sesi gibiydi. Onun dışında bir ses çıkmamıştı. Ne bir ayak sesi ne de başka bir şey. Genç kız merdivenlerden çıkarken bir gökgürültüsü daha duyuldu. Çok geçmeden bütün sihir dünyasının duyabileceği kadar tiz bir çığlık sesi evden yükseldi... Ne kadar süredir korkuyla olduğu yerde kaldığını kendisi de bilmiyordu. Seherbazlar geldiğinde biraz daha kendine gelmişti. Ona sorulan hiç bir soruya cevap vermiyordu. Seherbazların en yetkilisi gibi görünen bir adam Angel'a yaklaştı. Sesinden yüksek bir mevkiye sahip olduğu anlaşılıyordu. Angel'la aralarında birkaç santim kalmıştı: "Tatlı kız lütfen gördüklerini, bildiklerini ve duyduklarını anlat. Kimsenin baskısı altında kalma!" dedi. Angel adam ona yaklaştıktan sonra bir adım geri atmıştı. Endişeli gözlerle adama baktı ve evin kapısından bahçeye çıktı. Arkasındaki seherbazların dikkati ondaydı. Seherbazların içerisinde olan pembe kıyafetli bir bayan öne atıldı. Adımlarını hızlandırarak Angel'a yaklaştı. Söze başlamadan önce hafif bir şekilde öksürdü. Angel'ın arkasına dönüp ona bakmasından sonra: "Bak Angel... Bu evde her ne olduysa anlatmalısın. Aksi takdirde, suç senin üzerine kalacak." dedi. Angel gözleri dolmuş bir şekilde arkasına döndü. Seherbazın gözlerinin içerisine öfkeyle baktı. Hayatında hiç bu kadar öfkelendiği görülmemişti. Sesi tek tonda çıkıyordu: ""Benim suçlu olduğumu düşenecek kadar mısınız? İşinizi sanırım pek beceremiyorsunuz. Benim asamdan çıkmamış bir lanetle öldürüldü. Bunu kanıtlayabilirsiniz. Tabi, gerçekten suçluyu bulmak istiyorsanız!" dedi. Sözleri seherbazı etkilemişe benzemiyordu. Suratında en ufak bir değişiklik olmadı. Gözlerini devirdi ve Angel'a bakarak: "Adım Lily... Bu konu hakkında araştırmalarımız devam edecek. Şimdilik bizimle bakanlığa gelmelisin." dedi. Angel, Lily denilen bayana öfkeyle bakmasını kesmişti. Suçu olmadığı halde suçlu gösteriliyordu. Bu duygunun gerçektende berbat olduğunu anlamıştı. Lily'den uzaklaşarak eve yaklaştı. Kapının girişindeki tahta banka oturdu. Ellerine baktı. Bu eller birini öldüremeyecek kadar narindi. Tekrar bir şimşek çakı. Ve ardından yağmur damlaları dökülmeye başladı. Angel olduğu yerden kalkmayacak gibiydi. Lily adındaki seherbaz ona yaklaştı ve Angel'a bir şemsiye uzattı. Lily'nin burnu soğuktan hafif pembeleşmişti. Angel bayana teşekkür eder gibi başını eğdi. Lily kızın yanına oturdu ve bakışlarını onun ellerine çevirdi. Onun narin beyaz ellerine... Kısa bir sessizlikten sonra gülümseyerek: "Onunla neden burada yaşıyordun? Yani demek istediğim... Ailen yok mu?" dedi. Angel bu sözü duymamış gibi yapmak isterdi. Yağmur gittikçe hızlanıyordu. Konuyu değiştirebilirdi. Ya da aniden yağmuru bahane edip oradan gidebilirdi. Ama yapmadı. Kaçmak ona göre değildi. Her seferinde gerçeklerle yüzleşmeyi tercih etmişti. Titrek bir ses tonuyla söze girdiğinde gözlerini evin karşısındaki bir dağa çevirdi: "Ailem nerede bilmiyorum. Beni Bayan Lovett'a emanet ettiklerini biliyorum. Bu konuda konuşmayı pek sevmem aslında. Ama madem bilgi edinmeye çalışıyorsunuz... Şunu bilmenizde yarar var. Annen ve babam çok iyi insanlarmış. Beni buraya bırakıp gittiklerinde dört yaşındaydım. Şu an on bir yaşındayım. Bayan Lovett, her zaman için onların döneceğini söylüyordu. Ama bu yalana inanacak kadar küçük değildim. Her seferinde bu yalana göz yummaya çalıştım. İnanır gibi yaptım. Büyüdükçe, zaman ilerledikçe gerçekten de anladım gerçekleri. Alıştım artık. Yakında okula başlayacaktım, Bayan Lovett bu sene ailemi tekrar görebilceğimi söylemişti. Malasef artık bu imkansız. Çünkü bir tek o biliyordu onların nerede olduğunu. Beni bırakıp gitmelerine kızmıyorum. Her ne olursa olsun onlar benim 'ailem' ... Bu gerçek hiç bir zaman değişmeyecek." dedi. Lily, kızı dikkatle dinlemişti. Bu bilgilere ihtiyacı olacaktı. Kızın anlattıklarından etkilenmişe benziyordu. Başını ara sıra sallıyordu. Kızın cümlesi bitince ona doğru döndü: "Sen çok güçlü bir kızsın. Sana yardım etmek istiyorum. Fakat bilirsin işte..." arkasına dönüp evin girişindeki yüksek mevkideki adama baktı: "Bazen fazla iyi olmak bizim için kötüdür. Ama yine de yardım etmeye çalışacağım. En azından aileni bulma konusunda." dedi. Angel, gözleri dolmasına rağmen bunu belli etmemek için uğraşmamıştı. Bayana döndü ve buruk bir gülümsemeyle: "Bunu yapmanızı isteyemem. Eminim onlar zamanı gelince beni bulacaklardır. En iyisini onlar biliyordur. Yoksa neden bu kadar senedir benden uzak dursunlar ki? Seçilmiş bir kişi değilim veya başımı belaya sokan bir kızda değilim. Herkes kadar sıradanım." dedi. Lily'nin gözleri donuk bir şekilde yere gidip geldi. Bakışları şimdi kızın gözlerindeydi. Kızın kurduğu her cümleyi içinden tekrarlıyordu. Kısa bir süre sessizlik olmuştu. O sırada evin kapısından çıkan mavi gözlü bir adam onlara doğru seslendi: "Gitme vakti bayan" dedi. Lily, kıza tekrar baktıktan sonra ayağa kalktı ve sessizliği bozan adamın yanına yaklaştı. Sesi titrek çıkmasın diye önce öksürdü: "Bu zavallı kızı burada bırakmayacağız değil mi, Arthur?" dedi. Adı Arthur olan adam başını kıza çevirdi. Yüzünde en ufak bir acıma belirtisi yoktu. Gözlerini devirdi ve bir şey demeden evin bahçesinden çıkmak için yürümeye başladı. Evin içerisindeki insanlarda kendi aralarında konuşarak evden uzaklaştı. Angel ayağa kalktı ve evin kapısının önünde durup kadına baktı. Sesinde en ufak bir çatlaklık yoktu: "Size de teşekkürler bayan" dedi. Arkasını dönüp evin içerisine girdi. Kapıyı kapatmak üzereyken kadının elini kapının arasında gördü ve duraksayarak bekledi. Lily'nin sesi kapının arasından geliyordu: "Bir saat sonra hazır ol" dedi. Elini kapının arasından hızla çekerek cisimlendi. Angel kapıyı hızla açtı ama geç kalmıştı. Aynı hızla içeri girip kapıyı kapadı. Her şey ne kadar çabuk gelişmişti. O acı çığlık... Ve sonrasında olanlar. Hayat gerçekten süprizlerle doluydu. Bir kaç saat önce üst katta cansız bir beden vardı ve şimdi aynı evin içerisinde tek başına duruyordu. Camdan giren soğuk rüzgar ürpermesine neden olmuştu. Merdivenlere doğru yürümeye başladı. Nefes alıp verişi hızlanmaya başlamıştı. İlk basamak onun için kolaydı. Son basamağa yaklaştıkça başını kaldırmakta güçlük çekiyordu. Ama yapmıştı. Başını kaldırdı ve merdivenler bittiğinde sağ tarafında duran kapıya yaklaştı. Hemen yanında bir kapı daha vardı. O da Bayan Lovett'a aitti. Yani eskiden... Gözleri dolmaya başlamıştı. Kendi odasına yavaşça girip kapıyı kapadı. Yatağının üzerine oturduğunda neden bu evde tek bırakıldığını düşünmeye başladı. Bu gerçekten eziyet olmalıydı. Kendini geriye doğru yatağına bıraktı. Yatak örtüsünün desenlerine bakarken aniden yataktan fırladı. Ayağındaki ayakkabıları çıkarttı. Odasının kapısını açtı ve yan odanın kapısının kolunu çevirdi. Kapıyı açmasıyla beraber kuvvetli bir rüzgar suratına çarptı. Gözlerini kapamıştı. Tekrar gözlerini açtığında odanın içerisine yürümeye başlamıştı. Bayan Lovett'ın odasına çok fazla girmemişti. Daha doğrusu kendisi izin vermiyordu buna. Odayı incelerken gözüne bir fotoğraf takıldı. Köşede yer döşemesinin üzerine düşmüş olan bir fotoğraf. Çıplak ayaklarının ucunda ses çıkarmadan o tarafa yöneldi. Yere eğilip çerçeveyi eline aldı. Hareket eden bir resimdi. Eliyle fotoğrafın üstündeki tozu sildi. Ve o an bir şimşek çaktı. Angel gözlerini fotoğrafa dikmişti ve gözlerinden akan yaşlara hakim olamıyordu. Yerden kalktı ve masanın üzerine çerçeveyi bıraktı. Bayan Lovett ve annesini ilk defa yan yana görmüştü. Burnunu çekerek yatağın başucundaki çekmeceli dolabı açtı. Eşyalar düzenli olarak katlanmıştı. En alt çekmeceye eğildi ve eşyaları dağıtmamaya özen göstererek altlarına bakmaya başladı. Eline sert bir şey gelmişti. Bir deftere benziyordu. Defteri alıp çekmeceyi kapattı. Ayağa kalktı ve yatağın üzerine oturdu. Yer döşemesinden tahta sesi gelmişti. Bir günlüğe benziyordu. Bu defteri açıp açmamakta kararsızdı. Ama yapmak zorundaydı. Hayatta tek başına kalmıştı ve ailesine ulaşmak ona kalmıştı. Günlüğün ilk sayfasına el yazısıyla yazılmış bir yazı dikkatini çekt i"Sırlar ve Yalanlar" içinden iki defa okuduğu halde anlam verememişti. Son sayfaya ulaşmak için hızlıca sayfaları çevirdi ve yarım kalmış bir yazıyla karşılaştı. Fısıltıyla okumaya başladı:
"Bu defteri senin için tuttum. Bir gün beni kaybedeceğini bilmelisin. Annenin en yakın dostu ve babana yıllardır aşık olan ben Elizabeth Lovett... Belki bu deftere ulaştığında bu satırları yazan kişiden nefret edeceksin. Ben sana sahip çıkarak en büyük günahlarımdan arındım. Annen sandığın kadar masum değil. Ve şimdi sen ona ulaşmak istediğin de o dünyanın bütün ışıklarını karartabilir. Çok uzağında olmadı, her zaman her istediğinde sana ulaşabilecek mesafedeydi. Çünkü sana zarar vermemden korkuyordu. O korkağın tekiydi. Her şeyden korktuğu için herkese hükmetmek onun en büyük hayaliydi. Eskiden ona acıyan insanlar şimdi ondan korkuyor. Nedenini merak ettiğini biliyorum. Sana söylemek istediğim en önemli şey de ... Annen hiç masum değil. O bir katil, o bir cani ve o aciz. Sen asla onun gibi olmayacaksın biliyorum. Seni ben yetiştirdim. Bu satırları yazarken çok zorlanıyorum. Annen hayatında tek hata yaptı. Babanı kendi geleceği için öldürdü..."
Angel defteri kapadı ve elinden fırlattı. İçinden bağırmak, çığlık atmak geliyordu. Ama yapmayacaktı. O aciz değildi. Sadece yalanlarla avutulmuş küçük sırların içerisinde ölüme mahkum edilen bir kızdı. Gözyaşlarını engellemek istercesine ellerini gözlerine bastırdı. Sessizliğin içinde yabancı olmayan bir ses duyuldu: "Angel... Sana anlatmak için gelmiştim. Belli ki benden önce davranmışsın." dedi. Bu ses Lily'e aitti. Angel hızla yatağın üzerinden kalktı ve kadının üzerine yürüyerek bağırmaya başladı: "Siz sadece kendinizi düşünen ve başkalarına acımaktan başka bir şey yapamayan manyaklarsınız! Şimdi ne yapmamı bekliyorsunuz? Tek başımayım. Hiç bir zaman olmadığım kadar yalnızım. Bunu hakedecek ne yaptım? Ah! Durun ben cevap vereyim. Ben Catalina'nın kızıyım. Bu yüzden bunları hakediyorum değil mi? Lütfen yalan söylemeye kalkışmayın. Çünkü inanırım." dedi. Lily'nin boğazında düğümler oluşmuştu. Kendine hakim olamayan genç kızın yüzündeki ve gözlerindeki ani değişiklikleri farkedebiliyordu. Masum yüzü gitmiş yerine öfkeli bir cadı gelmişti. Sessiz kalması gerektiğini bilse de bir açıklama yapmak zorundaydı. Gerçeklerden kaçmak hataydı. Gözlerini kızın gözlerine dikerek konuşmaya başladığı sırada Angel bir adım geriye gitmişti. Surat ifadesinde ikna olmayacak gibi bir ifade vardı. Ama Lily söze titrek bir ses tonuyla çoktan girmişti: "Bunu söylemek inan çok zor. Bunu benim yapmamı istediklerinde gerçekten zorlandım. Catalina'yı çok iyi tanımazdım. Aynı okuldan mezun olduk ama görüşlerimiz farklıydı. Hayata bakış açılarımız çok farklıydı. Seni dünyaya getirdiğinde dilediği tek şeyin ne olduğunu bilmiyorum ama o çok şanslı. Senin gibi bir çocuğa sahip olduğu için." sözlerine devam edecekmiş gibiydi. Fakat Angel'ın yüzündeki ifade değişmeyince sustu. Lily tedirgin bir yüz ifadesiyle genç kızın yüzüne bakıyordu. Ne kadar da güzel bir burnu var diye düşünmüştü. Kime benzediği konusunda emin değildi. Ama ilk bakışta annesine benzediği kesindi. Sessizlik çok uzun sürmüştü. İkisi de hareket etmeden birbirine bakıyordu. Sanki sadece gözlerle anlaşmak ister gibiydiler. Angel, bu sonsuz sessizliğin eşliğinde gözlerini yere dikerek odadan çıktı. Kendini yenilmiş gibi hissediyordu. Geçmişi hakkında herkes bilgi sahibi iken o sadece geçmişini bildiğini sanan küçük bir kızdan ibaretmiş. Kendi odasının kapısına gitmek ister gibiydi ama yapmadı. Sessizce tahta merdivenden inmeye başladı. Dizlerinin titremesiyle beraber merdivenden çıplak ayaklarıyla inmeye başladı. Ellerini yumruk yapmıştı. Bunu yaptığının farkında bile değildi. Aşağı kata indiğinde kapıya doğru yöneldi. Kaçmak mı yoksa kalmak mı gerekiyordu. Bu kadar acıya ne kadar daha katlanmak zorundaydı o da bilmiyordu. Bildiği tek bir şey vardı: Catalina'nın kızı olup bu hayata mahkum edilmesiydi. |
|
Raven Montgomery
RP Yaşı : 28 Mesaj Sayısı : 219
| Konu: Geri: Desdemona Ptsi Mart 19, 2012 1:19 pm | |
| *Betimleme: 24/25 *Kurgu: 25/25 *Akıcılık: 15/15 *Yazım Kuralları: 14/15 *Sayfa Düzeni: 9/10 *Renklendirme: 9/10
Rp'niz 700 kelimeyi aştığı için 5 puan kırılıyor.
Puanınız 91. Keyifli rol oyunları dilerim. |
|