AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Clementine Blackbourne.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Clementine Blackbourne

Clementine Blackbourne

RP Yaşı : 17.
Mesaj Sayısı : 17
Gerçek Adı : Pekmez.

Clementine Blackbourne. Empty
MesajKonu: Clementine Blackbourne.   Clementine Blackbourne. EmptyPaz Mayıs 06, 2012 8:01 pm

Ad-Soyad: Clementine Blackbourne.

Karakter Özellikleri
■ Klasik bir Slytherin kızı olarak tanımlanabilir Clementine. Bencil, kibirli ve diğer birçok insan tarafından kabul görmeyen birçok özelliği vardır. Aykırı olmaktan haz alan bir kızdır. Son derece cesaretlidir ve her şeye göğüs gerebilen bir kızdır. Yakınlarına değer verir ve onlara zarar gelmesini istemez yani tam olarak dengede değildir. Değişen bir ruh haline sahiptir ve bu davranışlarına da yansır. Mükemmeliyetçi ve ukaladır. Mantıklı değildir ve düşünmeden herhangi bir olaya, sürece atlar ve diretk olarak eylemi gerçekleştirmeye odaklanır. Çok kez bu yönü yüzünden ağzı yanmış olsa da, iyi getirileri olduğuna da inanıyor. Sonuçları göz ardı ederek hareket etmek, onun için özgürlük. Kendini tanrı olarak görüyor, kendine inanıyor.


Seçilmek istediğiniz bina: Slytherin

Sınıf: VII.

Karakteriniz ve Geçmişi: 6 Ekim'de Londra'da dünyaya gelmiştir. Annesi Minevra Blackbourne ve babası Robert Blackbourne'un tek ve ilk kızlarıdır. Şımartılarak büyütülmüştür. Annesi safkan bir cadıdır ve Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulundan mezun olmuştur. Binası Slytherin'dir. Babası da safkan bir aileden gelmektedir ve Slytherin'den mezun olmuştur. Zengin bir ailenin tek kızı olarak büyütülmüştür. Küçük yaşlarından itibaren birçok eğitim almıştır -bale şan dil vb.- On bir yaşındayken Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okuluna kabul edilmiştir. Sınıflarını başarılı bir şekilde geçmiştir.


Güçlü ve Zayıf Yönleri: Cesaretlidir ve hiç bir şeyden korkmaz her şeye karşı göğüs gerer ve dimdik durur. Etrafında ki insanlara değer verir. Onlara zarar gelmesini istemez. Değer verdiği insanlar Clementine'in en zayıf yönüdür.


Görünüm: Uzun kahverengi düz saçları vardır. Rengi doğaldır ve saçları son derece bakımlı ve parlaktır. Beyaz pürüzsüz bir tene sahiptir ve ince ve fazla olmasa da dolgun dudaklara sahiptir. Uzun boyludur ancak bir sırık gibi değil adeta bir manken gibidir. Çekici bir kızdır. Açık mavi renge sahip gözleri vardır. Barbara Palvin.

Örnek Roleplay

Seçtiğiniz durum: Durum 1

■ Gözlerimi hafifçe araladım ve karanlıkta bir hareket olup olmadığını anlamaya çalıştım. Sadece birkaç kızın boğazdan gelen horlamaları, dönüp durmaları görünüyordu ortada. O anda Cinna ile göz göze geldik. Gözlerinden onun da hazır olduğunu anlıyordum. Yüzüme hafif bir tebessüm yayıldı. Başıma kadar çektiğim kalın yorganı açtım ve yatakta yavaşça doğruldum. Cinna'da benimle aynı anda yatakta doğrulmuştu. Gece dolaşmalarını birkaç kez tekrarlamıştık. Geçen hafta ki gece gezimizde (!) neredeyse Ricimar'a yakalanıyorduk ama kazasız belasız kaçmayı başarmıştık ve o aptal bekçinin ruhu dahi duymamıştı. Ayaklarımı yataktan aşağıya uzattım. Bu geceyi de sabahtan konuştuğumuz için ve diğer kızların dikkatini çekmemek için hazırlanıp yatağa girmiştik. Üstümde kesinlikle bu okula aykırı görünen dar ve bacaklarımı tamamen saran bir siyah bir jean vardı. Üstüme de jean ile aynı renge sahip ve omuz hizasında bağlı salaş bir bluz geçirmiştim. Yatağın altına sıkıştırdığım siyah botlarımı çıkardım ve ayaklarıma geçirdim bu sırada Cinna'da kendi botunu giymekle meşguldü. Uzun siyah saçlarını bir omuzdan aşağıya doğru salmıştı ve benim gibi siyah bir bluz ve pantolon giymişti. Yüzünde ki sinsi gülümsemeyi fark ettiğimde bende ona aynı derece de gülümsedim. Birlikte ayağa kalktık ve arka arkaya odada ilerledik ve kapıya ulaştık. Gözlerimizle son bir kez daha kızları izledikten sonra tahta kapıyı yavaşça açtık ve açık aralıktan dışarı çıktık.

Cinna neredeyse kahkaha atmak üzereyken onu susturmayı başarmıştım. Aslında bu kadar korkmamıza ya da daha doğrusu sessiz davranmamıza gerek yoktu. Her zaman gece yarıları Slytherin'den öğrenciler firar ederdi. Cinna siyah saçlarını savurdu uzun ortak salona doğru ilerlemeye başladı. Siyah deriden yapılmış uzun koltuğa kendisini attı. 'Clementine.' Sesinde ki imalı ve mırlayan ses ile ona döndüm. Parmaklarının arasında uzun bir şarap şişesi tutuyordu. 'Tanrım! Nereden buldun onu?' Cinna gözlerini devirdi. 'Ah aptal olma. Profesörlerin bazılarının (!) alkolden hoşlandığını biliyorsun.' Şişenin tıpasını açtı ve iki zarif kadehe doldurdu. Koltuğun yanına iliştim ve kadehlerden birini tutup dudaklarıma götürdüm. 'Mükemmel.' Hafifçe kıkırdadı ve kendi kadehini başına dikip bir çırpıda şarabı bitirdi. Odanın köşesinde ki şeytanı tasvir eden heykele doğru ilerledim ve vücudumu heykele dayadım. 'Ortak salonda şarap içmek için bu geceyi harcamayalım. Daha... Heyecanlı bir şeyler yapmaya ne dersin? Geçen hafta yaptığımız gibi.' Cinna'nın gözleri bir bana bir heykele bakmaktaydı. 'Haklı olabilirsin.' dedi ve yüzünde ki sinsi gülümseme yeniden belirdi. Kadehi koltuğun yanında ki koyu kahve renginde ki komodinin üzerine bıraktı ve ayağa kalktı. Bende heykelin kucağından kalkıp kadehimi bir kez daha doldurdum. Cinna'da melodik ve kışkırtıcı sesi ile konuşmaya başladı. 'Geçen hafta hareket eden o aptal merdivenlere 'küçük kötü sözler yazmıştık' ama bence artık bu çocukça zevkten kurtulup daha aykırı bir şeyler yapalım.' Kahverengi saçlarımı Cinna gibi omuzdan aşağıya sarkıttım ve gözlerimi ona çevirdim. 'Ne gibi?' Hafifçe alnı kırıştı ve düşünmeye başladı ve aniden gözlerini büyüdü ve mırlar gibi konuşmaya başladı. 'Sence bizim çocuklardan birini alıp güzel oyunlar (!) oynasak çok mu kötü olur?' Umursamaz ve sıkıntılı bir ifade ile Cinna'ya baktım. 'Fazla... Kötü değil. Hem daha geçen gün Ophra süpürge dolabında John ile müstehcen şekilde işler yaptı. Bizde eğer müstehcen şeyler yaparsak göğsü kabaracak ve onun yaptığı şeylere yoğunlaştığımızı zannedecek.' Cinna kaşlarını çattı ve botlarını ses çıkartacak şekilde yere vurdu. 'O kendini bilmez f***** asla böyle bir şey düşünemez.'

Şarabımdan bir yudum daha alırken Cinna bana doğru yaklaştı ve kafasını omzuma dayadı. Saçlarından yükselen büyülü koku burnuma dolmuştu. 'Senin bir fikrin var mı?' Sesinde bariz bir üzüntü vardı. Son günlerde erkekler ile pek oynaşmaya vakit bulamamıştı ve kızlarda son olaydan beri -Cinna birinci sınıf olan bir kızı taciz ederken görmüşlerdi- ondan uzaklaşmışlardı. Cinna'ı severdim. Çocukluğumdan beri arkadaşımdı ve tek yakınımdı. Kadehimi Cinna'nın kadehinin yanına bıraktım. Cinna'da benden ayrılıp koltuğa dayandı. 'Biliyor musun? Neden sadece koridorları altüst etmiyoruz. Hem sabah öğrencilerin yüz ifadelerini izlemekte bize zevk verir.' dedim. Dudaklarını büktü ama kafasını salladı. 'Peki. Zaten geçen hafta olduğu gibi fazla aksiyon yaşamayalım. Tüm gün boyunca derslere girememiştim.' dedi. Koluna girdim ve ortak salonun geniş kapısına doğru ilerledik. Zindanı aydınlatan yeşilimsi-sarımsı ışıkları takip edip yukarıya çıktık ve normal Hogwarts koridoru olarak adlandırdığımız ve bariz eski olan koridorda ilerledik. İkimizde konuşmuyorduk ve sessizliği dinliyorduk. O kadar kendimi dalgın hissediyordum ki koridorun karşısında beliren parlak ışığı fark etmemiştim. Ricimar tam karşımızda elinde bir lamba ile bize doğru bakıyordu. 'Vay vay vay. Gece kuşları.' Dilim tutulmuştu nasıl böyle bir hata yapabildiğimizi anlamaya çalışıyordum Cinna'nın da kuşkulu ve ürkekleşmiş bakışları bana dönmüştü. Ricimar ayağında vıcık vıcık ses çıkaran botları ile bize doğru yaklaştı ve çirkin yüzünü bana doğru uzattı. Ağzından gelen pis koku neredeyse bayılmamı sağlayacaktı. Cinna, Ricimar'ın kolunu tuttu ve cilveli bir ses ile konuşmaya başladı. 'Rici. Selam.' Ricimar'ın gözleri Cinna'a döndü. 'Seni küçük kız. Sakın bana yanaşmaya çalışma. Siz Slytherin'li kızların cezalandırılmamak için her şeyi (!) yapabileceğinizi biliyorum. Ama hayır. Bu gece olmaz. Hatta hiç bir gece olmaz. Şimdi siz ikiniz beni takip edeceksiniz ve size uygun bir ceza verilecek bayanlar.' Ardından koridorda uzun süre yankılanan bir kahkaha attı.

Cinna elinde ski bir gaz lambası tutuyordu ve Ricimar'ın boğazdan gelen kalın sesi ile adamın anlattığı -ona göre- korkunç hikayeler anlatıyordu. Ricimar bizi aldığı gibi karşısına çıkan ilk bina sorumlusuna götürmüştü. 'Prof. Celia bu iki kızı gece vakti koridorda gezerken yakaladım. Kurallara göre bu aykırı.' Kadının ince sarı kaşları havaya kalkmıştı. 'Kurallara itaatsizlik. Bu cezasız kalmayacaktır. Ricimar onları Karanlık Ormana yürüyüşe çıkartacaksın ve onlara eşlik etmeni de istiyorum.' Ricimar kafasını hafifçe eğmişti. 'Evet. Bu çok iyi olur. Hem en kısa sürede Karanlık Ormana gitmem gerekiyordu. Bana yardım etmeleri çok işime yarayacak.' Sesinde bariz alayı Prof. Celia dikkate almamıştı ve Ricimar sözleri bitmeden yanımızdan uzaklaşmıştı. 'Karanlık Orman büyük sırlar ve karanlık güçler ile doludur. Burada güneş doğmaz bayanlar.' Ricimar'ın attığı kahkaha ile dalgınlığımdan kurtuldum ve Cinna'ya döndüm. Cinna dudaklarından küfürleri sessizce sıralıyordu. Karanlık Orman ile hiç bir zaman sorunum olmamıştı ve karanlığı bana farklı bir zevk veriyordu. Orman bariz bir güçle doluydu ve bence her zaman güçlü olanın yanında olmak isterdim. Ama ormanın soğukluğu tenime işlemeye başlamıştı. Tüylerim diken diken olmuştu ve Cinna'da benimle benzer bir durumdaydı. Ricimar'a döndü ve mırlama moduna yeniden girdi. 'Rici. Orman gerçekten çok soğuk ve üşümeye başladım. Neden geri dönmüyoruz.' Ricimar gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve gözleri Cinna'ın üzerinde dolandı ardından kaşlarını çattı ve katı bir ses ile devam etti. 'Hayır. Daha bir saat bile olmadı. Ancak... Eğer yerinizden kıpırdamaz ve beni beklerseniz size pelerin getirebilirim.' Cinna'ın yüzü düştü. 'Ama seni yormak istemiyorum. Neden birlikte dönmüyoruz.' Ricimar'ın katı ses tonu Cinna'ın ondan uzaklaşmasına yol açtı. 'Hayır küçük hanım. Burada bekleyeceksiniz ve eğer gerçekten üşüdüyseniz eğer size pelerin getirmeye gidebilirim.' Cinna'ın kulağına doğru hafifçe eğildim. 'Bırak burada takılırız işte.' Cinna, Ricimar'a baktı ve hafifçe başını salladı. 'Güzel.' Adam vıcık vıcık ses çıkaran botları ile uzaklaşırken arkasından bakmaya devam ettik ama ormanı kaplayan beyaz sis bir süre sonra onu görmemizi zorlaştırdı. Cinna aniden bana döndü. 'Evet haklısın. Hem neden burayı kendimiz keşfetmiyoruz. Beraber.' Yüzüme gülümseme yayıldı. 'Bende bundan bahsediyordum.' Ama daha sözümü bitirmeden Cinna ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı. 'Hey bekle!' Koştuğu yöne doğru yavaşça yürümeye başlıyorum. Bazen Cinna'ın aklını kaçırdığını biliyordum ve tam bu anda olanda aklını kaçırdığını gösteriyordu. Ama Cinna'ın koştuğu yönden gelen çığlık düşüncelerimden sıyrılmamı sağlıyor ve hızla o tarafa doğru koşmaya başlıyorum.

Adeta karanlık çalılardan fırlayan garip varlık nefessiz kalmama yol açıyordu. Bir at ama... İnsan beden. Hafifçe alnıma vuruyorum ve ellerinde sıkıca tuttuğu Cinna'ya doğru ilerliyorum. Bedeni gece gibi simsiyah ve insani bedeni ise ay gibi parlayan bir varlık. 'Siz lanetliler! Anlaşmayı bozdunuz! Büyücülere yasak ve bize ait topraklara girdiniz! Sen! Senide yakalayıp cezalandırmalıyım! diyerek gürledi. Cinna'ı o kadar sıkı tutuyordu ki bedeninde morluklar çıkacağına emindim. Bir anda dilim çözüldü ve ağzıma geleni at adama doğru söylemeye başladım. 'Seni lanet varlık! Hemen onu bırak! Sana temin ederim bir anlaşmanın varlığından dahi haberimiz yoktu. Biz Hogwarts'ta okuyoruz! Hey! Lanet ellerini çek ondan!' Bağrışlarımdan dolayı şaşıran at adam birkaç saniye bana baktı ve ardından kaşlarını çatıp yeniden gürlemeye başladı. 'Seni kural bozan! İtaatsiz! Sen nasıl bana ve ırkıma ait topraklarda bana hakaret edebiliyorsun!' Odadan çıkarken asamı almayı unutmuştum ve Cinna'nın da haline bakılacak olursa onunda asası yanında değildi. İçimden bir küfür savurdum ve at adama doğru yaklaştım o da aynı anda benden uzaklaşmıştı ama keskin bakışları hala üzerimdeydi. 'Sana söyledim! Böyle bir anlaşmadan haberimiz dahi yok! Lanet olsun!' Neredeyse uzun tırnaklarımı at adama geçirmek üzereydim. 'Bana yaptığın hakaretlere boyun eğemem! diyerek bir kez daha gürledi ve kollarında sıkıca tuttuğu Cinna'ı arkasında ki ağaçlara doğru fırlattı. Cinna geniş bir ağacın kabuğuna sertçe çarptı ama bir kaç saniye sonra başını tutarak doğrulmaya çalıştı. Bu sırada at adam da bana doğru yönelmişti. Güçlü kollarının arasından sıyrıldım ve hızlı bir çeviklik ile at görünümlü bedenin üzerine çıktım ve saçlarını çekiştirdim. 'Ah! Sen ne yapıyorsun! Cadı!' Sesinde ki tını canının yandığına kanaat getirmemi sağlamıştı. Cinna'ya döndüm neredeyse ayaklanmıştı. 'Hemen okula doğru git! Ricimar'ın yanına git! Ve eğer bu atın altında çiğnenirsem beni unutma.' Sesimde ki isterik tona aldırmadım. Yüzünde bir saniyelik donuk ifade kalktı ve okula doğru hızla koşmaya başladı. Bende at adam ile yeniden konuşmaya çalıştım. 'Eğer antlaşmalara sağdıksan ve ben kendi toprağıma girersem peşimi bırakır mısın?' At adam derin bir nefes aldı ve gürlemeye -yeniden ve yeniden- başladı. 'Asla! Topraklarıma girdin! Irkıma hakaret et-' Aniden bir ışık belirdi ve karşımda Cinna ve Ricimar'ı gördüm. 'Hemen o öğrenciyi bırak! Uster!' At adam sakinleşmiş gibi görünüyordu ve bende ellerimi saçlarından çekerken debelendi ve dengemi kaybedip yere doğru kapaklandım. Bayılmadan önce hissettiğim son şey ise sağ bacağımda ki keskin acıydı.

'Hey Clem... Sanırım. Evet... Uyanıyor... Bacağı...Peki.' Cinna'nın isterik sözlerini tam olarak duyamıyordum. Gözlerimi kırpıştırdım ve etrafa baktım. Hogwarts'ın hastane kanadındaydım ve ayağım yukarıya doğru asılmış bir ipte, alçıdaydı. Gözlerimle etrafı taradım. Beyaz yatakların hepsi boştu. Benim ki hariç ve Cinna oldukça yaşlı olan hastane görevlisi ile konuşuyordu. Bana doğru koştu ve siyah saçlarını omzundan aşağıya savurarak yüzünde o bilindik sinsi gülümseme ile konuşmaya başladı. 'Günaydın uyuyan güzel. Sonunda!' Kaşlarımı çatarak ona doğru baktım. 'Tanrım! Dün gece gerçekten büyük olay yaptık! Sen düştükten sonra o lanet at herif ayağını çiğnedi ve ardından seni hastaneye yetiştirmek zorunda kaldık. Profesörler gerçekten çıldırdı ve at herifler ile yeni bir anlaşma yapmak ve senin bağışlanman için konuştular. Her neyse. Sonuçta cezadan kurtulduk. Ama... Şey sanırım Slytherin... On puan kaybetti.' O kadar hızlı konuşmuştu ki söylediklerine anlam vermekte zorlanmıştım. 'Her neyse. Ayağın iyileşiyor ve ayağa kalkar kalkmaz senin için Slytherin'de özel bir parti olacak.' Elimi hafifçe salladım ve susması işaret ettim. 'Peki tamam ve yavaş konuş. Tanrım. Başım ağrıyor.' Cinna dudaklarını büktü ve bana doğru yüzünü yaklaştırdı. 'Bomba oldun tatlım.' dedi ve beyaz parmağı ile burnuma hafifçe dokundu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Seçmen Şapka
Dungeon Master
Dungeon Master
Seçmen Şapka

RP Yaşı : Aranızda "Hogwarts: Bir Tarih" okuyan kimse yok mu?
Mesaj Sayısı : 152

Clementine Blackbourne. Empty
MesajKonu: Geri: Clementine Blackbourne.   Clementine Blackbourne. EmptyPaz Mayıs 06, 2012 8:14 pm

Slytherin VII. Sınıf!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Clementine Blackbourne.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp Dışı :: ...-