[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]----
Juliet M'éxter & Francisco Auésten

O sabah erkenden kalmış Paris'e'te çok ünlü olan Hevercanison Alışveriş Merkezine hem alışveriş hem de dolaşmak maksadıyla gidecektim. Üzerime Turuncu bir elbise tek kollu üstünde beyaz benekler olan bir uzun bir elbise tercih etmiştim. Metroya indim. Bir türlü alışveriş merkezine giden tren gelmemişti. Yarım saat bekledikten sonra nihayet gelmişti. Trene bindiğimde fazla kimse yoktu. Hemen boş bir yer beğenip oturmuştum. Alışveriş merkezinin durağına gelmemize yakın ayaklanıp kapıya yönelmiştim.Tren ani bir fren yapınca yere düşecekken biri beni tutup kaldırdı. Hemen kendimi toparlayıp "Teşekkür ederim." dedim.

Sabah kalktığında hızla üstünü değiştirdi. Geç kalmıştı ve yapacak şeyleri vardı. Yırtık bir kot pantolon ve beyaz bir t-shirt giydi. Hızla sırt çantasını aldığı gibi çıktı. Kulaklıklarını takmış ritm tuta tuta gidiyordu ve herkese gülümsüyordu. Paris'e sırf biraz hediye almak için, biraz da eğlence için gidiyordu. Paris'i her zaman sevmişti zaten. Metroya bineceği duraktan bir durak önce binmişti. Bu tür yolculukları hep sevmişti.

My Valentine /As days and nights, / would pass me by / I tell myself that I was waiting for a sign Şarkının tınısına kendine kaptırmıştı. İneceği durağa yaklaştıklarında ayağa kalktı ve ineceği durağa gelmeyi bekledi. Bu sıra da düşmekte olan bir kızı gördüğünde hızla öne atıldı ve onu belinden kavrayarak düşmesini engelledi. Ve gülümsedi kıza. Sonra da kıyafetleri içinde onu süzdü. Kulaklıklarını çıkardığında güzel sesi ile kendine geldiğini fark etti."Teşekkür ederim." Gülümsemesi daha da yayıldı. Kaşlarını kaldırdı hafifçe. " Sorun değil. Siz iyi misiniz?" dedi tebessüm eşliğinde. Siması tanıdıktı ama ismi aklıma gelmiyordu. Aynı okul ya da binadaydılar ama beyni her hangi bir isim vermiyordu. Félix, Summer, Mer'ah gibi isimler kafasında geçiyordu. Birden adını hatırladığı için kendiyle gurur duydu. Juilet M'exter, III. sınıf Slytherin diye geçirdi. İnecekleri durağa geldiğinde gülümsedi. " Yürürken biraz daha dikkat etmelisin Juilet." derken samimiydi. İndiğinde elini uzattı ona karşı. İnmesine yardım edebilirdi değil mi?

Kaşlarını kaldırdı hafifçe. " Sorun değil. Siz iyi misiniz?" dedi tebessüm eşliğinde. Siması tanıdıktı ama ismi aklıma gelmiyordu. Aynı okul ya da binadaydılar ama beyni her hangi bir isim vermiyordu. Justin,Farnendo,Albus ibi isimler kafasında geçiyordu. Birden adını hatırladığı için kendiyle gurur duydu. Francisco Auésten, IV. sınıf Slytherin diye geçirdi. İnecekleri durağa geldiğinde gülümsedi. " Yürürken biraz daha dikkat etmelisin Juilet." derken samimiydi. İndiğinde elini uzattı bana karşı. Ben de kendi elimi uzatıp inmeme yardımcı oldu. Çok sempatik birisiydi. "Aslında haklısın Francisco, biliyorsun okuldada çok sık başıma gelir." dedi. Aslında kendime doğru yürüyen bir gölge gördüm. Biran içime bir hürperti geldi. Çok soğukdu. Hava da sanki birazdan fırtına kopucakmış gibi bir rüzgar esdi. Çok üşümüştüm.

Elini uzatmayacağını zannetmişti ama yanılmıştı. Elini uzattığında sıkıca kavradı. Juilet yanında belirdiğinde nazikçe elini bıraktı. "Aslında haklısın Francisco, biliyorsun okuldada çok sık başıma gelir." dediğinde gülümsedi. Haklıydı. Okulda bile bazen düşme eşiğine gelirdi. Bazen arkadaşları bu yüzden onunla dalga geçerlerdi bile ama Juilet pek aldırmazdı. Gülümseyen yüzü bir an düştü. Ne olduğunu anlamaya çalışan Francisco etrafına bakındı. Ellerini omuzlarına götürdüğünde üşüdüğü belli oluyordu. Çantasından ceketini çıkardı ve omuzlarına attı. " Ee, Paris'e ne için geldin bakalım?" deyince o tatlı gülümsemesi vardı yüzünde. Francisco sıkılmıştı ondan buradaydı ve birkaç hediye alacaktı işte. Sevdiklerini, sevindirmeyi seviyordu işte. Yavaş adımlar ile tren garından çıkarlarken Fran, Juilet'e bakıyordu. Ne şeker kız. Aslında normal biri olsa Fran için onu kullanırdı ama erkendi işte. Hem bunu yapamazdı. Nedenini bilmese bile yapamazdı işte. "İşin yoksa bana katılmak ister misin?" derken gözlerinin içine bakyordu. İlk önce Juilet'İn işlerini halleder, sonra da Fran'ınkilere bakarlardı. Güzel fikirdi. Hem yanlız olmazlardı hem de eğlenirlerdi. Juilet dalgın görünüyordu. Trenden indikten sonra yüzü düşmüştü. "Ne diyorsun bakalım?" derken heyecanlıydı Fran. Sonra merakına yenik düşerek sordu. " Bir şey mi oldu? Eğer..." sustu bir anlığına. Derin bir nefesin ardından devam etti. "... sorun bensem. Yani rahatsızlık ise yok olabilirim" deyip kahkaha attı. Yok ol! Evet, bunu sevmişti hep.

Okulda bile bazen düşme eşiğine gelirdim. Bazen arkadaşlarım bu yüzden benimle dalga geçerlerdi bile ama ben pek aldırmazdı. Gülümseyen yüzüm bir an düştü. Ellerini omuzlarıma götürdüğünde üşüdüğüm belli oluyordu. Çantamdan ceketimi çıkardım ve omuzlarıma attım. " Ee, Paris'e ne için geldin bakalım?" deyince o tatlı gülümsemem vardı yüzümde. Aslında çok sık gülen bir insanımdır ama demek ki üşümekten bu hallere gelebiliyormuş insan. "İşin yoksa bana katılmak ister misin?" derken gözlerinin içine bakyordu. İlk önce benim işlerimi halleder, sonra da Fran'ınkilere bakarlardı. Güzel fikirdi. Hem yanlız olmazlardı hem de eğlenirlerdi. Ben biran dalmış gitmişim. Trenden indikten sonra yüzü düşmüştü. "Ne diyorsun bakalım?" derken heyecanlıydı Fran. " Bir şey mi oldu? Eğer..." sustu bir anlığına. Derin bir nefesin ardından devam etti. "... sorun bensem. Yani rahatsızlık ise yok olabilirim" deyip kahkaha attı. Neden kahkaha attığını anlamamıştım ama "Sakıncası yok beraber alışverişi beraber yapabiliriz." kararlı bir şekilde dedim. Çok saşırmıştı aslında kabul etmemi hiç beklemiyordu sanki. Olsun nasıl olsa ikimizde aynı yere gidiyoruz. "Eeee Fran, ilk senin işlerinden başlayalım ne alacaksın bakalım." dedim. Bunları derken gülümsüyordum.

Omuzlarındaki ceketle birlikte ısınmış olmalı ki gülümsüyordu Juilet. "Sakıncası yok beraber alışverişi beraber yapabiliriz." Francisco buna şaşırmıştı. Evet, hiç beklemiyordu bile. Sonra gülümsedi nazikçe. "Eeee Fran, ilk senin işlerinden başlayalım ne alacaksın bakalım." deyince kahkahayı bastı. Fran mı? Ona sadece Slytherinliler bunu demeye cesaret ederlerdi ama şimdi tartışacak değildi. " İlk önce bayanlar" deyip göz kırpınca yürümeye devam ettiler. Fran onun yanına vardığında Juilet'e baktı. Caddeye çıktıklarında etrafına bakınıyordu. Gözüne takılan hiç bir şey, yer yoktu. " Bir kızın tavsiyesine ihtiyacım olacak gibi." deyip gülümsedi. Evet, gerçekten de ihtiyacı olacaktı. Hediyeler, kıyafetler vs. vs. Bunlara bir kız eli değmesi iyi olacaktı. Gözüne çarpan bir butik olduğunda Juilet'in elinden sıkıca tuttu ve karşıya geçti. Hızla butikten içeriye girdiğinde gülümseyerek elini bıraktı. " Bonne journée " dedi hızlıca. Fransızcayı hep sevmişti. Tam bir Fransız aksanı olmasa da İtalyan olduğundan yatkınlığı vardı. Uzunca süre bir ses gelmediğinde çıkmak için kapıya yöneldiklerinde bir kadının sesi ile o tarafa döndü Fran. " Bienvenue" Juilet'e baktı. Sanırım anlamıyordu. Bu sefer Fransızca konuşmayı bıraktı. " Sadece bakacağız " deyip bakınmaya başladılar. Hızla Juilet'e döndüğünde yüz yüze gelmişlerdi. Sırıttı arsızca. "Im, şey. Beğendiğin bir şeyler var mı?" Kesinlikle oyunculuğu denemeliydi. Şu an da yapmış olduğu şey tesadüfi gibi dursa da sizce olabilir miydi? Hayır. Fran kendini toparladığında geriye çekildi. Bakışlarını yere sabitledi ve tekrar yüzüne baktı onun. " Aslında aklıma geldi de benim ufak birkaç özel işim var." dediğinde telefonu çalmıştı. Arayan kardeşiydi. " Lanet olsun Francisco, kök salmak üzereyiz. Geliyor musun? Yoksa seni ben bulup deşeyim mi?" derken öfkeli sesini hissettiğinde yüzüne tebessüm yerleştirdi. " Birkaç dakikaya oradayım Rox." dedi ve cevap vermesini beklemeden kapattı telefonunu. Juilet'İn yanığa bir öpücük kondurdu ve " Üzgünüm. Gitmem gerek ama telafi ederim, korkma." deyip koşturarak dükkandan çıktı. Ayıp mı olmuştu acaba? Aslında umurunda değildi Francisco'nun.