AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Kütüphane(?) Randevusu

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 2:08 pm


Steve Chase & Aleksandra Targaryen


Kütüphane(?) Randevusu Tumblr_m5ltgq7E0R1qlqgvzo1_100&Kütüphane(?) Randevusu Tumblr_m5ids6P8nG1qlqgvzo1_100


En son Aleksandra Targaryen tarafından Perş. Haz. 14, 2012 7:50 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 2:24 pm

Steve ile tanıştığımız ve aynı gün buluşmaya karar verdiğimiz gün, benim için çok önemliydi. Vaktimin çoğunu hazırlanmaya vermiştim. Bir erkek için bu kadar süslenmek benim gibi biri için çok yeni bir şeydi. Ama Steve farklıydı. Bundan bir şekilde emindim. Onunla ormanda geçirdiğim birkaç dakika içerisinde bundan emin olmuştum. Bu ormanda ilk kez ağlayışım değildi. Birçok kez kendimi tutamaz ve göz yaşlarının akmasına izin verirdim. Çoğu zaman da hiç farkında bile olmadan, hıçkırdığımı farkeder, ardından yüzümde, ağlamanın verdiği o tanıdık hissi hatırlardım. Ancak ne olursa olsun, kimse beni ağlarken görmemişti. Steve ile karşılaşana kadar.

Önce kavurucu yaz gününe meydan okurcasına buz gibi bir duş aldım, sonra da ne giyeceğim konusunda düşünmeye başladım. Fazla çeşidim yoktu aslında. Hemen hemen her gün giydiğim eski ama çok rahat şortum vardı, kesinlikle onu giyecektim. Bana uğur getirdiğini düşünüyordum. Yaz boyunca onu giymiştim ve benim için bu yaz, hayatımın en iyi yazı olmuştu. Üstelik Iron Mask konserinde sahneye çağrıldığımda da üstümde bu şort vardı ve tabi ki, Steve beni ormanda bulduğunda da yine bu şortu giyiyordum. Elbette şortu giymediğim zamanlar oluyordu, ama aklımda iyi birer anı olarak kalan her anıda, bu şortu giyiyordum.

İç çekerek yeni kurutmuş olduğum dalgalı saçlarımı omuzlarımın arkasına attırdım ve aynaya baktım. Heyecanlıydım. Aklıma Steve ile buluşacağım an geldikçe, kalbim göğüs kafesimden çıkarcasına atıyordu. Üstüme siyah askılı bir t-shirt geçirdim ve kareli gömleklerimden birini de düğmelerini bağlamadan giydim. Ardından annemin broşunu sol göğsüme, kalbime yakın bir yere tutturudum. Asamı da her ihtimale karşı yanıma almaya karar verdim.

Saate baktım. 16.30. Çıkıp kütüphaneye gitmek için tam saatiydi. Gülümseyerek odamın kapısını açtım ve dışarı çıktım. Umarım Steve çabuk gelebilirdi, böylece daha çok vakit geçirebilirdik. Bu halime gülerek kütüphaneye doğru yürümeye başladım. Hayatının yarısını bir evde herkesten izole bir şekilde geçirmiş benim, şimdi biriyle bir randevum olacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Chase

Steve Chase

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 4:14 pm

Steve yaklaşık on dakikadır aynanın önünde şaşkın bakışlarla kendini süzüyordu. Üzerine bir kapri ve sıradan bir t-shirt geçirmiş, Aleksandra'yla buluşmaya gittiğinde, ona nasıl selam vereceği konusunda prova yapıyordu. Ancak her provada daha da berbat bir selam veriyordu ve bu da içindeki paniği körüklüyordu. Aleksandra... adını anması bile heyecanlanmasına neden oluyordu. Bir an önce toparlanmak istiyordu, buraya geliş amacından sapmaya başlamıştı. Planı neydi? Kafasını derslerden başka hiçbir şeyle meşgul tutmamak ve Hogwarts'dan bir an önce mezun olmak. Etrafında Aleksandra varken bunun o kadar kolay bir plan olmayacağını biliyordu.

İç çekti ve komodinine doğru yürüyüp, ahşap yüzeyin üstünde duran resmi aldı. Annesi babası ve minik bir bebek olan Steve, mutlulukla kahkaha atıyorlardı. Annesi Steve'i hoplatıyor, babası ise bu sırada hayranlık ve mutlulukla ikisini izliyordu. Hareket eden bir resim olması Steve'e hem acı hem de mutluluk veriyordu. Resmi göğsüne bastırdı ve gözlerini kapatıp birkaç dakika öylece durdu. Sonra resmi özenle komodine, her zaman durduğu yere bıraktı.

Hızla yatakhaneleri terkederken, aklına bir sürü umut dolu ihtimal geldi. Aptal, umut dolu ihtimaller. Babası ölmeseydi, belki her şey daha iyi olacaktı. Steve bu kadar acı çekmek zorunda kalmayacak, hayatı boyunca yalnızlık çekmek zorunda olmayacaktı. Minik bir çocuk zekasına sahip olan annesinin, gün geçtikçe daha kötü hale gelişini, bir başına izleyip kabullenmek zorunda olmayacaktı.

Kütüphane kapısına vardığında, Aleksandra'nın ondan önce davranmış olduğunu gördü. Lanet olsun! İlk buluşmalarıydı ve Steve geç kalmıştı. Aleksandra'ya gülümsedi, önce özür dilemeyi düşündü ama sonra vazgeçti. Belki o da yeni gelmişti, boşu boşuna özür dilemek ve laf kalabalığı yapmak istemiyordu. Aleksandra da hemen gülüşüne karşılık vermişti. Steve kalbinin deli gibi çarpmasına aldırmamaya çalışarak, "Hey. Tekrar merhaba." dedi sevecen bir şekilde. "Kütüphanenin tozunu attırmaya hazır mısın?" dedi ve güldü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 6:16 pm

Kütüphanenin önüne vardığımda, Steve'in orada olmadığına sevinmiştim. Benden önce gitmiş olsaydı, daha ilk buluşmadan geç kalmış olacaktım ve bu hiç hoş olmazdı. Kütüphane kapısının yanındaki duvara yaslandım ve Steve'i beklemeye başladım. Acaba geldiğinde nasıl selam vermeliydim? Eğlenceli bir şekilde mi, ciddi bir şekilde mi-ıyykk kesinlikle hayır- yoksa rahat bir şekilde mi? Çaresizlik içinde ofladım ve nasıl selam vereceğim konusundaki düşüncelerimi aklımdan uzaklaştırmaya çalıştırırken, bir yandan da kapının önünde volta atmaya başladım. Ve o an, bir şey farkettim. Yaklaşık bir saattir, eski yaşamımla ilgili yaralayıcı anılar beynime girmeye çalışmıyordu. Sadece Steve'i ve buluşacak olmamızı düşünüyordum. Mutlulukla gülümsedim ve Steve'in birbirimizi ne kadar az süredir tanırsak tanıyalım, her dakika zihnime giren anılar yüzünden çekip durduğum acılara bir son vereceğine tüm kalbimle inandım.

Bunları mutlulukla düşünüp gülümserken, uzakta Steve belirdi. Ona gülümsedim, o da bana bakıp gülümsedi, ancak gözleri başka şeyler anlatıyordu. Sanki biraz sinirli gibiydi. Acaba bir sorun mu vardı? Endişelenmiştim. Ama sonra gayet sevecen bir şekilde, "Hey. Tekrar merhaba. Kütüphanenin tozunu attırmaya hazır mısın?" diye şaka yaptığında, bütün bu endişem sona erdi. İnsan her dakika enerjik ve mutlu olamazdı ya? Ona gülümsemeye devam ederek, "Kesinlikle! Aslında kütüphane bir randevu için pek uygun bir yer sayılmaz, ama ben burayı seviyorum. Sessiz. Sakin. Ve kitaplarla dolu." dedim ve Steve kapıyı benim için açarken ikimiz de güldük.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Chase

Steve Chase

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 7:29 pm

"Kesinlikle! Aslında kütüphane bir randevu için pek uygun bir yer sayılmaz, ama ben burayı seviyorum. Sessiz. Sakin. Ve kitaplarla dolu." Aleksandra'nın cevabı ardından ikisi de gülmüşlerdi. Sessiz adımlarla içeri girdiler ve gezinmeye başladılar. Birkaç öğrenci, bir masanın etrafında dizilmiş, sessizlik içinde bir şeyler okuyup karalıyorlardı. Önce iksirlerle ilgili kitapların olduğu bölüme gittiler. Steve bir kitap çekti, okuyormuş gibi yapıyordu, ancak aslında onun gibi bir kitap alıp inceleyen Aleksandra'ya bakıyordu.

Sıradışı bir randevuydu. İkisi de kitap okuyorlardı ve hiç konuşmuyorlardı. Steve kitabını kapattı ve Aleksandra'ya yaklaştı. Artık yan yana, iki kitap rafı arasındaki masanın üstünde oturuyorlardı. Aleksandra birkaç saniye Steve'in yanına oturuşuna aldırdmadı, ancak sonra gülümseyen bir dudak ve soran gözlerle Steve'in bakışlarına karşılık verdi. Steve iç çekti ve konuştu. "Şey... Aleksandra...bence ilk randevumuzu bir kütüphanede kitap okuyup birbirimizle hiç konuşmadan geçirmemeliyiz. Sen ne dersin?" dedi ve panik içinde yutkundu. Bu sırada birkaç öğrenci azarlarcasına Steve'e baktı ve ona sessiz olmasını söyledi. Steve önce onlara bakarak kafasını salladı ve sonra tekrar, kitabını masada yanına bırakmış olan Aleksandra'ya baktı. Aleksandra'nın kendisinden sıkıldığını düşünmesini istemiyordu, yalnızca onunla konuşmak istiyordu. Öylece oturup kitap okumak değil. İç çekti ve ellerini önünde birleştirip Aleksandra bir cevap verene kadar bekledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 7:48 pm

İçeri girdiğimizde, birkaç öğrenci bir masa etrafına dizilmiş, bir şeyler karalıyorlardı. İçeride duyulan sesler yalnızca, nefes alıp verişlerimiz, Steve ile adımlarımız, ve kağıda sürtünen kalem sesiydi. Yavaşça yürüdük ve iksirlerle ilgili olan kısma gitmeye karar verdik. Steve bir kitap aldı ve göz atmaya başladı. İç çektim ve ben de bir kitap buldum. Fazla dikkat vererek okuduğum söylenemezdi, daha çok Steve'i ve onun hareketlerini inceliyor, göz göze geldiğimizdeyse hemen bakışlarımı kitabıma çeviriyordum. Kütüphaneye gelmemeliydik, orası kesindi. Ona kütüphaneden bahsederek aptallık etmiştim.

Steve bir süre sonra kitabını bıraktı ve yavaşça yanıma oturdu. Bakışlarını üzerimde hissediyordum, ancak aldırmamıştım. Başka bir kitap bulmak istediğini düşünmüştüm. Ancak sonra bunun ne kadar saçma bir tahmin olduğunu anladım. Besbelli sıkılıyordu. Belki bu ilk randevumuz, son randevumuz olacaktı. Kitabımı yanıma bıraktım ve bu ihtimal zihnime son hızla girerken, moralimin bozulduğunu belli etmeden bakışlarımı Steve'e çevirdim. Steve ona baktığımda konuştu, "Şey... Aleksandra...bence ilk randevumuzu bir kütüphanede kitap okuyup birbirimizle hiç konuşmadan geçirmemeliyiz. Sen ne dersin?" dedi. Steve konuştuğunda, masada oturan birkaç öğrenci kızgın bir şekilde bize baktılar ve Steve'e sessiz olmasını söylediler. Steve başını salladı. Sonra tekrar bana döndü.

Ona gülümsedim ve başımı salladım. Steve haklıydı. Buradan gitmemiz gerekiyordu. Hem de hemen. Ona cevap verdim, "Haklısın. Hadi gidelim buradan!" dedim ve masadan atladım. Sonra tekrar ona döndüm ve, "Bence yine ormana gitmeliyiz." dedim ve arkamda Steve'in ayak seslerini duyarak kütüphanenin çıkışına doğru ilerledim. Bu sırada da masadan atlarken çıkardığım gürültüden dolayı, masadaki her öğrenciden düşman dolu bakışlar almayı da başarmıştım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Chase

Steve Chase

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyPerş. Haz. 14, 2012 9:37 pm

"Haklısın. Hadi gidelim buradan!" dediği an, Steve'in içi rahatladı. Gülümsedi ve Aleksandra'nın ardından o da masadan kalktı. Hızlı adımlarla onu takip ediyor, bu sırada masadaki öğrencilerin düşmanca bakışlarına aldırmamaya çalışıyordu. Kapıdan çıkarlarken Aleksandra ekledi, "Bence yine ormana gitmeliyiz." dediğindeyse Steve havalara uçabilirdi. Hava kararmak üzereydi, ne kadar sıkılsalar da, farkında olmadan kütüphanede birkaç saat geçirmişlerdi.

Steve sonunda Aleksandra'nın hızına yetişti ve birlikte okuldan çıktılar. Aslında hava kararırken ormana gitmek pek de iyi bir fikir sayılmazdı. Bir sürü tehlikeli yaratık, canlı, hayvan vardı. Donanımlı bir büyücü değilseniz, orası sizin için tehlikeli olabilirdi. Ama Steve o sırada buna pek aldırmamıştı. Aleksandra da aldırmış gibi görünmüyordu.

Ormana girdiklerinde, Aleksandra yavaşladı. Steve de ona uydu. Fırsattan istifade, Steve aklındaki birkaç soruyu sormaya başladı. "Ee, söylesene, Safkan mısın? Melez mi? diye sordu. Aleksandra ona gülümsedi. Batmakta olan güneşin yaydığı turuncu ışıklar gülümseyen yüzüne vururken daha bir güzel göründüğünü fark etti Steve. Aklına yanından hiç ayırmadığı resmindeki annesinin eski halleri geldi. Güzel, hayat dolu ve mutlu halleri... Aleksandra Steve'e annesini anımsatıyordu. Belki de Aleksandra'dan bu kadar hoşlanmasının sebeplerinden biri de buydu. İç çekti ve o da istemsiz olarak Aleksandra'nın gülümsemesine yanıt verdi, cevabını beklerken bir yandan da yürümeye devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyCuma Haz. 15, 2012 10:30 am

"Ee, söylesene, Safkan mısın? Melez mi?" Steve'e dönüp gülümsedim ve sonunda kendimizle ilgili konuşacağımız konusunda sevindim. Merlin'in sakalı, neden onu kütüphaneye götürmüştüm ki? Orman, özellikle hava kararırken kesinlikle daha güzeldi. Ama açıkçası, bir yandan da endişe içindeydim. Burası tehlikeliydi. Çeşit çeşit büyülü yaratık, ağaç, hayvan vardı. Steve'in sorusunu daha fazla bekletmeden cevap verdim.

"Ben bir safkanım. Ya sen?" onun ne olduğunu merak ediyordum doğrusu. Melez olduğunu söyleseydi, hikayesini anlatmasını rica edecektim. İlk geldiği günden beri yüzündeki hüzün ve ciddiyetin mutlaka ailesiyle bağlantılı bir sebebi olmalıydı. Yani, benim öyleydi. İlk günlerimde ben de herkese karşı mesafeli, ciddi ve soğuk davranıyordum. Bunun sebebi de hala yaşadıklarımı atlatamamış olmamdı. Kendime, babama, babamın ailesine öyle kızgındım ki, insanlarla konuşamıyordum bile. Düşüncelerim ve öfkemle öyle sarmalanmıştım ki, artık nefes alamadığımı farketmiştim. Bunu farkettiğim an da soğukluğu, aşırı ciddi olmayı ve insanlara mesafeli davranmayı bırakmıştım.

Gün batarken, güneş son bir kez sıcak ışınlarını ormana gönderirken, biz de yürümeye devam ettik. Steve düşünceli görünüyordu. Hogwarts'ta yeni olan herkes düşünceli olurdu herhalde. Onun bu haline aldırmadım ve cevabını beklerken bir yandan da etrafa göz gezdirdim. Bir yaratığın biz farketmeden pençelerini üstümüze geçirmesini istemezdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Chase

Steve Chase

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyCuma Haz. 15, 2012 5:46 pm

"Ben bir safkanım. Ya sen?" Steve Aleksandra'nın da ona kan durumu hakkında soru soracağını biliyordu. Ancak eğer cevap verecek olsaydı, ailesi hakkında da bilgi vermek zorunda kalırdı ki bu Steve'in Aleksandra'ya bahsetmekten kaçındığı bir şeydi. Annesinin aklını kaçırmış bir cadı, babasının ise hayatını kaybetmiş bir muggle olduğunu söylemek gelmiyordu içinden.

Yürümeye devam ettikleri sırada, Steve ne olursa olsun cevap vermesi gerektiğini fark etti. Eninde sonunda Aleksandra'ya ailesinden, kendisinden bahsetmek zorunda kalacaktı. Hafif kısık bir sesle, "Bir melezim. Annem bir cadıdır, babamsa bir muggledı." dedi Steve. Bu cümle belki babasının artık hayatta olmadığını üstü kapalı bir şekilde Aleksandra'ya belirtirdi. Aleksandra anlayışlı bir şekilde başını salladı ve birkaç dakika birbirlerine hiçbir şey söylemeden yürüdüler. Sonra Steve ne olursa olsun Aleksandra'ya bir açıklama yapma isteği duydu. Bu duyduğu isteğe kendisi bile şaşırıyordu, ailesi hakkında herkesle konuşmazdı. Aslında ailesi hakkında kimseyle konuşmazdı. Ama bu kız... ona farklı hissettiriyordu. Onun yanındayken tüm dertlerini anlatmak ve içinde kalan acı, öfke, üzüntü ne varsa dışarı çıkarmak, ona anlatmak istiyordu. Steve, "Babam ben küçükken öldü. Ondan kısa bir süre önce de annem büyüler üstünde çalışırken kazara kendine zarar vermiş, bu da aklını kaçırmasına yol açmış. Babam her şeye rağmen bizi bırakmamış, zaten annemle evlenirlerken onun bir cadı olduğunu biliyormuş. Ama... istemeden de olsa bizi bırakmak zorunda kalmış işte. Ben de annemle yalnız büyüdüm. Gün geçtikçe daha da kötü bir hale geliyordu. Ben ve büyüler dışında herkesi ve her şeyi unutmuştu. Yemiyor içmiyor, yalnızca asasıyla büyüler yaparak yaşıyordu. Ben de, birkaç ay önce Hogwarts'a başvurdum. Okulun varolduğundan bile haberdar değildim, annemin eşyalarını karıştırırken okul ile ilgili bilgilere rastladım. Sonra... okula kabul edildiğim haberini aldım ve buraya geldim," dedi ve utangaç ve şaşkın bir tavırla kafasını kaşıdı ve ekledi, "Özür dilerim. Sana bunları neden anlattım bilmiyorum. Aklını sorunlarımla meşgul etmek istemezdim. Cidden." Ona neden Hogwarts'a geldiğini belirtmemişti ve belirtmeyi de istemiyordu. Yalnızca bir gündür tanıdığı birine her şeyini anlatamazdı. Bu anlattıkları bile şaşılır derecede fazlaydı.

Bakışlarını Aleksandra'nın anlayışla ona bakan yüzünden, gökyüzüne çevirdi ve havanın tamamen kararmış olduğunu fark etti. Steve hala tüm hayatını neden Aleksandra'ya anlattığına anlam verememiş bir haldeydi. Şaşkınlık içinde tekrar Aleksandra'ya baktı. Bu kız gerçekten onu daha farklı hissettiriyordu. Steve o an hafiflediğini, hayatı boyunca içini kemirip duran sıkıntılarını sonunda birine açabildiğine sevindiğini fark etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyCuma Haz. 15, 2012 6:39 pm

Sonunda Steve, "Bir melezim. Annem bir cadıdır, babamsa bir muggledı." diye yanıt verdi. Babamsa bir muggledı. Bu cümleden çıkarılabilecek tek şey vardı, o da Steve'in babasının artık hayatta olmayışıydı. Tıpkı benim babam ve annem gibi. Ona gülümsedim ve başımı salladım. Bu gerçeği algılamak, beni Steve'e daha da yaklaştırmıştı, onunla kötü de olsa ortak bir noktamız vardı. Ona onun için üzgün olduğumu söylemek istiyordum ama ağzımdan tek bir kelime bile çıkmıyordu. Yine düşüncelere dalmıştım.

Yürümeye devam ederken, Steve bir anda konuşmaya başladı, "Babam ben küçükken öldü. Ondan kısa bir süre önce de annem büyüler üstünde çalışırken kazara kendine zarar vermiş, bu da aklını kaçırmasına yol açmış. Babam her şeye rağmen bizi bırakmamış, zaten annemle evlenirlerken onun bir cadı olduğunu biliyormuş. Ama... istemeden de olsa bizi bırakmak zorunda kalmış işte. Ben de annemle yalnız büyüdüm. Gün geçtikçe daha da kötü bir hale geliyordu. Ben ve büyüler dışında herkesi ve her şeyi unutmuştu. Yemiyor içmiyor, yalnızca asasıyla büyüler yaparak yaşıyordu. Ben de, birkaç ay önce Hogwarts'a başvurdum. Okulun varolduğundan bile haberdar değildim, annemin eşyalarını karıştırırken okul ile ilgili bilgilere rastladım. Sonra... okula kabul edildiğim haberini aldım ve buraya geldim," utangaç ve şaşkın bir şekilde kafasını kaşıdığında, Steve'in anlattıklarını hazmetmeye çalışıyordum. Bana kalırsa, iki ebeveynini de kaybetmek dünyada yaşanabilecek en kötü şeydi. Ancak ben, dadım sayesinde, en azından tamamen yalnız olmamıştım. Steve için durum çok daha farklıydı. O babası öldükten sonra, kendi kendine yaşamış, öğrenmiş, idare etmişti. Birnevi o da annesini kaybetmiş sayılırdı.

Anlayışla ve biraz da güven vermek istercesine Steve'in yüzüne baktım. Steve önce bana, sonra da etrafa baktı. Ben de onun yaptığı şeyi taklit ettim ve havanın biz dolaşırken tamamen kararmış olduğunu fark ettim. Sonra tekrar Steve ile birbirimize baktık. Birbirimizi ne kadar süredir tanıyıp tanımadığımızı umursamadan, bir elini tuttum ve, "Seni anlayabiliyorum. Annemi hiç tanımadım. Beni doğururken ölmüş. Babamsa... onu da pek tanımış olduğum söylenemez." bir an duraksadım ve aklıma yine babamı öldürdüğüm o an geldi. O lanet anıyı kovmak istercesine gözlerimi sıkıca kapattım ve açtım. Karşımda, tüm gerçekliğiye Steve duruyordu. Derin bir nefes aldım. Acaba babamla ilgili gerçeği duysa Steve hakkımda ne düşünürdü? Konuşmaya devam ettim, "Demek istediğim şey şu, asla yalnız olmayacaksın. Önceden öyle olabilirsin. Ancak bundan sonra, emin ol ki ben, beni istediğin sürece hep yanında olacağım." dedim ve güven verircesine gülümsedim. Hala sıkı sıkı elini tutuyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Chase

Steve Chase

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyCuma Haz. 15, 2012 10:30 pm

İkisi de etrafa baktıktan sonra, Aleksandra Steve'in hiç beklemediği bir şey yaptı. Ona doğru yaklaştı ve elini tuttu. Steve'in kalbi deli gibi çarpıyordu. Çok heyecanlıydı. Aleksandra gerçekten elini mi tutmuştu? Elinde olmadan gülümsedi Steve. Gözlerini ondan kaçırmaya niyetlendi ancak Aleksandra konuşmaya başlamıştı, "Seni anlayabiliyorum. Annemi hiç tanımadım. Beni doğururken ölmüş. Babamsa... onu da pek tanımış olduğum söylenemez," bunu söyledikten sonra sımsıkı gözlerini kapatıp açmıştı. Sanki canı yanmıştı da acısını belli etmemeye çalışıyordu. Steve dikkatli gözlerle yüzüne bakmaya devam etti. Bu sırada Aleksandra derin bir nefes aldı ve kendini toparladı. Tanrım, bu kız çok güzeldi. Steve onun güzelliği karşısında gülümsemeden duramıyordu. Steve onu dinlemeye devam ediyor, ne söyleyeceğini merak ediyordu. Aleksandra için üzülmüştü, annesini hiç tanımamak... Bu onun için çok zor olmalıydı. Babasıyla da söylediği kadarıyla arası kötüydü. İkisi de ailelerinden yoksun, yapayalnız büyümüşlerdi ve şimdi, Hogwarts'da beraberlerdi. Steve bu gerçeği tüm benliğiyle kabul ederken, Aleksandra sözlerine devam etti. "Demek istediğim şey şu, asla yalnız olmayacaksın. Önceden öyle olabilirsin. Ancak bundan sonra, emin ol ki ben, beni istediğin sürece hep yanında olacağım." Bunları söyledikten sonra güven verircesine Steve'e gülümsedi. Steve ona geceyi ışıldatan bir gülümsemeyce cevap verdi, "Teşekküler, Alex. Cidden... Birbirimizi ne kadar kısa süredir tanıyor olsak da ki, bahsettiğimiz süre cidden çok kısa, bana gerçekten çok iyi hissettiriyorsun. Ben de sana söz veriyorum. Bundan sonra hep yanında olacağım, ne olursa olsun yalnız olmayacaksın." dedi ve hafifçe Alex'in elini sıktı.

Ormanda yürümeye devam ederken, birbirlerinin ellerini hiç bırakmamışlardı. Bu bir çeşit ilan ya da kabulleniş gibiydi sanki. Ne olursa olsun daima birbirlerinin yanında olacaklarına söz vermiş sayılırlardı. Steve o kadar mutluydu ki. Alex de öyle görünüyordu. Onunla bu sabah burada karşılaştığına o kadar seviniyordu ki. Belki de onu öylece orada, kendi haline bırakacaktı ve birbirleriyle hiç tanışamayacaklardı. Steve bunu düşününce ürperdi. Alex'i tanımadığı bir dünyada yaşamak istemiyordu. Nedeni bilinmez bir şekilde, ona bağlanıvermişti. Belki de bu insanlara olan açlığından kaynaklanıyordu ama umrunda bile değildi. Onunla, o an, ormanda gezerken hayatında hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu. İlk defa yalnız hissetmiyordu ve bunun bozulmasına asla izin vermecekti. Alex ile beraber ayın titrek ışıklarının, ağaçlar arasından süzüldüğü bu güzel ormanda yürümeye devam ettiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyC.tesi Haz. 16, 2012 12:30 pm

"Teşekküler, Alex. Cidden... Birbirimizi ne kadar kısa süredir tanıyor olsak da ki, bahsettiğimiz süre cidden çok kısa, bana gerçekten çok iyi hissettiriyorsun. Ben de sana söz veriyorum. Bundan sonra hep yanında olacağım, ne olursa olsun yalnız olmayacaksın." Steve'in bu sözlerini duyduktan sonra, bir süre ayaklarımın yerden kesileceği anı bekledim. Ama öyle bir şey olmuyordu. Şaşırmıştım, öyle mutluydum ki. İçimdeki bu sonsuz mutlulukla kesinlikle uçmam gerekirdi. Ama oradaydım ve hala Steve ile el eleydik. Hava iyice kararmıştı ve Steve'e geri dönmeyi teklif etmeyi düşünüyordum. Ta ki hayatımda görüp görebileceğim en güzel, en saf yaratığı karşımızda bulana kadar.

Bu bir tek boynuzlu at olmalıydı. Bembeyazdı ve altın rengi boynuzu ay ışığında parlıyordu. Bizi fark etmemesi için yavaş adımlarla yürümeye başladım ve Steve'e fısıldadım, "Sessiz olmalıyız, yoksa onu korkutabiliriz," dedim ve tek boynuzluya biraz daha yaklaştım. Beraberimde Steve de geliyordu. Bir süre öylece kalakaldık, bu sırada at bizi fark etmiş, ancak hiçbir şekilde kaçma girişiminde bulunmamıştı. Steve'e tekrar döndüm ve hayranlıkla gülümserken bir yandan da sessizce, "Ne kadar da güzel öyle değil mi?" dedim. Steve'in elini bıraktım ve ata doğru ilerledim. Tereddütlü gözleriyle beni süzüyordu, her an şahlanmaya ya da kaçmaya hazır gibi bir hali vardı. Yavaş adımlarla ilerledim ve güven vermek istercesine bu güzel hayvana gülümsedim. Hayatımda hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim. Sağ elimi yavaşça burnuna dokundurdum. Bu tek boynuzlu atın burnunu elimden kurtarmak istercesine, başını hızla yukarı doğru çekmesine neden oldu. Hayal kırıklığıyla iç çektim, ama elim hala havadaydı. At bir süre daha öyle durdu ve sonra yavaşça gelip ılık burnunu elime yerleştirdi. Mutlulukla gülümsedim ve Steve'e döndüm. O da gülümsüyordu.

Birkaç dakika sonra, Steve de yanıma geldi ve atın yelelerini okşamaya başladı. At ilkten biraz huysuzlanmıştı, bu kadar ilgiye alışık değildi büyük ihtimalle. Ama sonra ses çıkarmadan onu sevmemize izin verdi, bir yandan da sohbetimize kulak misafiri oluyormuş gibi kulaklarını oynatıp durdu. Steve'e döndüm ve, "Bu gerçekten çok güzel bir duygu," dedim ve bir an ikimiz de sustuk. Güzel olan duygu hangisiydi? Steve'in de bana hep yanımda olacağına dair söz vermesinin ardından, birlikte bir tek boynuzlu at sevmemiz mi, yoksa sadece yasak ormanda bir tek boynuzlu ata rastlamak mı? Telaşla yarım kalmış cümlemi tamamlamaya giriştim, "Yani demek istediğim... burada ormanda bir tek boynuzlu ata rastlamak," dedim ve Steve'in gözlerine bakarak, "Seninle birlikte." diye ekledim. Sonra kan yüzüme hücum etti ve kıpkırmızı suratımı saklamak istercesine başımı öne eğip tüm dikkatimi tek boynuzlu atı sevmeye vermişim gibi davranmaya devam ettim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve Chase

Steve Chase

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Kütüphane(?) Randevusu Empty
MesajKonu: Geri: Kütüphane(?) Randevusu   Kütüphane(?) Randevusu EmptyC.tesi Haz. 16, 2012 3:26 pm

Yürümeye devam ediyorlardı ve hava iyiden iyiye kararmıştı. Ama Steve bunu umursamadı. Aleksandra'ylayken zaman kavramının da çürüyüp gittiğini anlamıştı artık. Yürümeye devam ettikleri sırada, Aleksandra birden durdu ve şaşkınlık ve heyecan içinde, sol tarafına doğru baktı. Bunun üzerine Aleksandra'nın neye bu kadar heyecanla baktığını merak ederek o da sola döndü. Gözleri önce gördüğü şeye pek aldırmadı. Ne olmuştu yani, bu sadece bembeyaz, sıradan bir attı? Bir at görmek onu heyecanlanmamıştı. Alex atları çok seviyor olmalıydı. Ama sonra, beraber ata doğru yaklaştıkça, onun sıradan bir at olmadığını anladı. Bu bir tek boynuzlu attı. Tamam. Şimdi heyecanlanıp, şaşırabilirdi işte.

"Sessiz olmalıyız, yoksa onu korkutabiliriz," diye fısıldadı Alex ardından minik adımlarla atın olduğu yere doğru ilerlemeye başladılar. At onları fark etmişti ancak ne kaçıyor, ne de saldırıyordu. Yine de, Steve asla emin olamıyordu. "Ne kadar da güzel öyle değil mi?" dedi Alex, hayranlıkla atı süzerken. Ardından da ata doğru yürümeye başladı. Steve öylece durdu ve uzaktan atı süzdü. Elbette korkmuyordu ama aynı zamanda da temkinli olmaya çalışıyordu. Başına bir tekme yiyip havaya uçmak gibi bir niyeti yoktu. Alex, atın ona bir şey yapmayacağından emin gibi görünüyordu. Ata doğru ilerleyen hızlı adımları da Steve'in bu görüşünü destekliyordu. Sonunda Alex atın yanına ulaştı sağ eliyle yavaşça atın burnuna dokundurdu. At hemen kafasını yukarı doğru çekti ve birkaç adım geriledi. Steve bunun üzerine elini cebine soktu ve elini çıkarmadan cebin içinde sıkı sıkı asasını kavradı. Ancak Alex hiç de Steve gibi temkinli olmaya çalışmıyordu. Elini havada tutmaya devam ediyordu, atın geri gelmesini bekler gibiydi. Öyle de oldu. At birkaç dakika sonra Alex'e doğru yürüdü ve burnunu eline yerleştirdi. Steve rahatladı ve asasını tutan eli gevşedi. Gülümsedi ve yavaş adımlarla Alex'in yanına, tek boynuzlu atı sevmeye gitti.

At ilklerde, yoğun ilgiden sıkılmış gibiydi. Ancak bir süre sonra sustu ve sessizlik içinde onu sevmelerine izin verdi. Alex, "Bu gerçekten çok güzel bir duygu," dedi dalgın bir sesle atın kafasını okşarken. Steve başını salladı. Ama neye başını salladığını kendisi de bilmiyordu. Alex derin bir nefes aldı ve verdi. Ardından konuşmaya aceleyle devam etti, "Yani demek istediğim... burada ormanda bir tek boynuzlu ata rastlamak," dedi Steve'e bakmadan. Steve ona döndü, bu sözleri karşısında kaşlarını çatmış olduğunu fark etti. Hayal kırıklığı içerisinde bakışlarını önüne eğdi ve yumuşak hamlelerle, atın yelesini okşamaya devam etti. Yüzündeki hayal kırıklığı ifadesini Alex'in görmesini istemiyordu doğrusu. Alex, "Seninle birlikte." dediğinde, kalbi deli gibi çarpıyordu. Lanet olsun, bu nasıl bir duygu değişimiydi böyle. Hislerinin yanındaki kızın ağzındaki iki kelimeye bağlı olarak değişmesi kesinlikle haksızlıktı!

Bunları söyledikten sonra, Alex başını öne eğdi. Hafifçe gülümsüyordu. Steve atı sevmeyi bıraktı. At hafifçe kişnedi, sanki "Yüce Merlin aşkına, şükürler olsun! Sonunda rahat bıraktınız beni!" der gibi bir kişnemeydi bu. Steve gülümseyerek Alex'e baktı. O da atın kafasını sevmeyi bırakmıştı ve sevecen bir tavırla ona bakıyordu. Steve iç çekti ve konuştu. "Aynen. Ben de seninle birlikte burada olmaktan çok mutluyum." dedi ve etrafa bakındı. Ardından ekledi, "Geç oldu. Seni yatakhanelere bırakmamı ister misin?" Alex bu soru karşısında başını salladı ve ata veda ettikten, cevap olarak tatlı bir kişneme sesi aldıktan sonra, hızlı adımlarla yatakhanelere doğru yürüdüler. Tek boynuzlu bir at görmek, kesinlikle bu günü özel kılmıyordu. Havanın güzel olması, başının ağrımaması ya da buna benzer olumlu hiçbir şey bu günü özel kılmıyordu. Bu günü özel kılan bir şey varsa, o da Alex ile tanışmış olmalarıydı. Diğer her şey bunun yanında solda sıfır kalıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Kütüphane(?) Randevusu

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon :: Yaz Kampı :: Diğer-