AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Geçmişten Gelen

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyC.tesi Haz. 30, 2012 8:40 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Steven Arthur Bloom
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Dean Ackles
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyC.tesi Haz. 30, 2012 9:59 pm

Yağan yağmurun yarattığı cıvık çamurların içinden hafif sıkan botlarıyla geçerken içindeki heyecanı bastırmaya çalışıyordu elindeki adrese son bir kez daha baktı yağmur yüzünden mürekkep akmışı, okuması güçtü ama defalarca baktığından ezberlemişti artık. Yaklaşık beş adım sonra büyük bir evin kapısına gelmişti. Ev terk edilmişti. Bakımsız olmasına rağmen bir zamanlar gayet ihtişamlı olduğu kesindi. Elini yavaşça demirden yapılmış paslı kapıya attı. Açtığında kulak tırmalayan bir gıcırtı çıkardı. Önünde yaklaşık on adımlık taştan bir yol vardı. Taşların arasından fışkıran çimler ve otlardan dolayı taşlar hasar görmüştü fakat hala güzeldi. Yolu adımlarken eski evi incelemekten kendini alamıyordu. İçinde yükselen öfkeye karşı koymakta zorluk çekiyordu. Ev üç katlıydı. Duvarlarını sarmaşıklar sarmıştı. Pencereler sımsıkı örtülüydü. Verandaya geldiğinde küçük iki basamaklı merdiveni hızla geçti. Verenda tahtadan yapılmıştı. Bakımlı olduğu dönemlerde ihtişamlı olduğu kesindi. Hızla kapıya yönelen genç büyücü asasını çıkardı ve sessizce "Alahomora." dedi kilitli kapının kilidi açıldı küçük bir dürtmeyle kapı ardına kadar büyük bir gıcırtıyla açıldı. İçeri süzülen ışık huzmesi içeriyi aydınlatıyor havada uçuşan tozları göz önüne seriyordu. İçeri adım atana kadar dişlerini sıktığının farkında değildi Dean. Biraz rahatlamaya çalışarak koridorun ortasına doğru yürüdü. Atrafında dört adet oda vardı. Üçünün kapısı sonuna kadar açıktı. Solunda kalan büyük odaya girdiğinde üstü örtülü eşyalarla karşılaştı. Karşısında duran büyük duvarda bir adet şömine, şöminenin üzeriyse fotoğraflarla doluydu. Yerdeki halı öbek öbek tozdu, içerisi küf kokuyordu. Tozlu halının üzerinde ıslak çamur izleri bırakarak şömineye yaklaşan Dean yavaşça fotoğrafların üzerindeki tozu temizledi. Tanımadığı yüzler neşeli neşeli el sallıyordu fotoğraftan ona. İki tane de bebek vardı görüntüde. Dean anlamaya çalışarak diğer fotoğraflara da baktı. Dikkatlice büyülediği çantasına fotoğrafları yerleştirdi ve etrafına bakındı bir kaç dolap gördü ve onlara doğru atıldı içlerinde bir şey yoktu. Bir zaman bir işlevi olduğu kesindi ama şimdi bir şey ifade etmiyordu. Orasını burasını dürtükledi fakat bir şey yoktu. İçerisine gizlenmiş bir şey olup olmadığına dikkatlice baktı ama sadece bir dolaptı işte atrafı iyice kontrol ettikten sonra zemin kattaki diğer odaları da kontrol etti. Fotoğraflar buldu sadece gizlenmiş hiçbir şey yoktu umudunu kaybetmeden üst kata çıktı bu katta da üç büyük oda vardı. Karşısında duran odaya girdi burası bir bebek odasıydı. Ahşaptan yapılmış beşiğin üzerinde sarkan oyuncaklardan vardı. Etrafa bakındı fakat işine yarar hiçbir şey yoktu odada gizlenmiş bir şeyin olmasına karşı iyice kontrol etti fakat nafile buradada bir şey yoktu. Diğer odalarda yetişkin birilerine ait olmalıydı velakin oralarda da yoktu hiçbir şey. Ümidini kaybetmemeye çalışarak bir üst kata daha çıktı. Burada bir oda vardı. Merdivenler o odaya açılıyordu. Kapıyı hızla açıp havasız odaya girdi. Yerdeki tahta döşeme gıcırdıyor içeri tekinsiz bir hava veriyordu. Duvarlar raflarla kaplıydı. Raflarda düzinelerce kitap vardı. Asasını çıkardı ve hızla kitaplara bakmaya başladı. En son eline aldığı kitabın üzerinde hiçbir şey yazmıyordu. Büyük ihtimalle bir defterdi. Dikkatle eski defteri açtı. İçinden dökülen parşomenlerde oynayan yazılar dikkatini çekerek yerden aldığı parşomenleri incelemeye başladı. Üzerinde isimler yanlarında yanıp sönen kırmızı ve yeşil renkler vardı. Bulduklarını çantasına tıkarak etrafı inceledikten sonra hızla bu boğucu evden çıktı.

Steven Arthur Bloom, beyinde çınlayıp duran isim buydu. Aklını karıştırıp, umutla hayal kırıklığını bir arada bulunduran isim. Bulduğu bilgilerden yola çıkarak bazı aile bireylerini bulmuştu fakat bu isim fazla yakındı ayrıca söylemesi her ne kadar zor olsada kardeşiydi. Hogwarts'ın kayıtlarına baktığında onunla aynı yerde olduğunu da öğrenen Dean, ne yapacağına karar veremiyordu. Onunla iletişime geçmek zorundaydı bunu biliyordu. Nasıl yapacağından emin değildi sadece. Elinde tuttuğu fotoğrafta iki bebek duruyordu biri Arthur, diğeri Dean'di. İkisi de masumiyetlerini sergiliyordu fotoğrafta. İçindeki duygulara bir türlü yön veremiyordu. Fotoğrafı rulo yapıp baykuşhaneden bir baykuş seçti. Ruloyu bileğine bağlayıp "Bunu sabah, kahvaltı da Steven Arthur Bloom' a getireceksin." dedi ve baykuşu yerine koydu tam arkasını dönmüş çıkacakken Önünde duran gerçekle yerine mıhlandı. Arthur karşısında duruyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Steven Arthur Bloom

Steven Arthur Bloom

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 190
Gerçek Adı : Kaan Berk

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyC.tesi Haz. 30, 2012 10:38 pm

Başım…” diye inledi cılız bir sesle. Uzun zamandır böyle kitap okumamıştı ve yorgunluktan kımıldayacak hali yoktu. Uykusuz bedeni iyice ağırlaşmıştı. İtaat etmiyordu Steven’a, dinlenmek istiyordu çaresiz beden. Sonunda ayağa kalktı ve iyice esnedi. Kolları tutulmuştu ve kitabı elinde güçlükle tutabiliyordu. Kitabı, kitaplığın hizasına getirdi, kitabı elinden bıraktı. Kitap yerine girdi. Steven rahat bir nefes alabilmişti sonunda. Hepsi iksir dersi içindi ve başarılı olmak istiyordu. Babası eski İksir Profesörüydü ve onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. Bileği hala burkulmuş durumdaydı ve acılar içerisinde kütüphaneden ayrıldı. Her zaman yaptığı gibi kütüphane görevlisine gülümsemeyi ihmal etmedi. Acı bir gülümseme…

Merdivenleri zar zor çıkmayı başarmıştı ama bayılmanın zerresinden döndüğüne hiç şüphe yoktu. Sırılsıklam olmuştu ve alnından akan terler gözünde acı tanecikleri oluşturuyordu. Ortak Salona girdiğinde boş bulduğu bir koltuğa yığıldı. Yatakhaneye çıkacak gücü kalmamıştı. Üstünü çıkardı ve şöminenin önüne fırlattı. Kızların kendisine dik dik bakmasını umursamıyordu. Kafası geriye doğru düştüğünde, uyuya kalmıştı.
***
Anne, neden? Neden sürekli o fotoğrafa bakıyorsun?” Arkası dönük olan kadının omzunu tutup onu kendisine doğru çevirdi. Annesinin yüzündeki acı ifadeye baktı ve tüyleri ürperdi. Kucağında bir bebek vardı. Steven korkudan arkaya doğru adım attı ve koltuğa takılıp düştü. Ayaklarını yere doğru vurarak kendisini geri itti. Havaya fırladığında mavi renkli ve desenli duvara dayandı. Duvar oldukça soğuktu. Annesini elindeki bebek ağlamaya başladı. Kulakları tırmalayıcı ses Steven’ı rahatsız ediyordu. Bebeğin ağlaması yavaşça kesildi. Bebeğin suratına gülümseme hâkim oldu ve yavaş yavaş buharlaştı.

Yoooo!” diye haykırarak uyandı. Yattığı koltuktan hızlı hareketlerle doğruldu ve eliyle bir şeyler arar gibi oldu. Derin bir nefese aldı ve aslan desenli kırmızı koltuğa dayandı. Kötü bir rüya görmüştü. Çok kastığı için ayakları tutmuyordu ama uyumadan önceki halinden daha iyiydi. Haykırdı için bütün gözler ona çevrilmişti ve o bunu umursamıyordu. Şöminenin önünde kurumuş olan cüppesini giydi.
Steven, sana bir baykuş gelmiş. Ailen göndermiş.” Steven koltuktan fırladı ve haberi veren Mitch’e gülümsedi. Cılız çocuğun omzuna dokundu ve baykuşhaneye doğru merdivenleri birer birer aştı. Merdivenlerde sohbet ettiği birkaç kişiden sonra sonunda baykuşhaneye varmıştı ve içeride birisi vardı. Arkası dönük olduğu için tanıyamamıştı.
"Bunu sabah, kahvaltı da Steven Arthur Bloom' a getireceksin." Demişti arkası dönük olan çocuk. Steven önce şaşırmıştı. Ne diyeceğini bilemedi ama sonra kendine geldi.
O baykuşa bana göndermesi için ne verdin?” dedi sorgulayıcı bir tavırla.


En son Steven Arthur Bloom tarafından Paz Tem. 01, 2012 4:02 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyPaz Tem. 01, 2012 12:10 pm

Zaman anlam yüklenmiş sayılardan oluşan bir sayma sistemidir. Anlam, neydi anlam? Öncelikle bunun cevabı gerekliydi zaman kavramı için. Geçen zamanın ne denli olduğunu anlayabilmek için anlamlara mı ihtiyaç duymalı insan? Ya hayatında gelişen olayların hiçbir anlamı, hiçbir açıklaması yoksa yada kötü gerçekle yüzleşerek istenmeyen olduğunu bilmek, bunu ne denli etkiler? Evet, zaman akıp gider ama anlamlı sayıların bıraktığı izlerin öylece akıp gitmesi hep zordur hep daha çok acı verir. Umutlar bile yatıştıramaz içinde bıraktıklarını ve hiçbir zaman tam olarak kurtulamaz insan ondan, her ne olursa olsun. Gücü yada başka şeyler mühim değildir.

Gözlerinin önünde duran gerçekle yüzleşmek her zaman çok daha zordur. Kabullenmek için geçen saniyeler, bir kaç ömür olup çıkar ve içinden çıkılamaz bir hal alır. Şimdi karşısında duran gerçekse hala kabullenemediğiydi işte. “O baykuşa bana göndermesi için ne verdin?” ses kulaklarında çınladı fakat beyninin idrak etmesi oldukça güç oldu. Karşısındaki büyücü onu dikkatle süzüyor ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Güçlükle yutkunduktan sonra karşısında duran gerçeğe döndü. Evet kabullenmek zorundaydı fakat o kabullenebilecek miydi? İnanacak mıydı ona? Bir şeyleri açıklamak hiçbir zaman Dean'a göre olmamıştı. Hiçbir zaman bunun usturubunu öğrenememişti. Yavaşça kolunu kaldırdı ve baykuşu çağırdı demin bileğine fotoğraf bağladığı baykuş usulca yaklaştı ve mesajı alabilmesi için zarif bir hareketle bileğini uzattı. Yavaş hareketlerle mesajı çözen Dean zaman kazanmaya çalışıyordu, nasıl söyleyebilirdi ki? Şuan istediği gibi gitmiyordu hiçbir şey ne yapmalı bilmiyordu ve bu bilinmezlik iliğine kadar işleyen soğuk gibi nefret edilesi ve iç ürperticiydi. Mesajı sıkıca avcunun içinde tutarken, beyni düşünmeyi bir kenara bırakıp dudakları devreye girdi, "Biliyorum şuan içinde bulunduğun durum sana saçma ve şaşırtıcı gelebilir fakat sözlerimi kesmeden ve beni yargılamadan dinlersen bazı şeylerle yüzleşebilirsin. Söyleyeceğim şeylerin benim için önemini anlamanı beklemiyorum ama sadece dinlemeni istiyorum şuan o kadar." Çocuğun artan şaşkınlığının eşliğinde bu sözleri dudaklarından dökerken üç kız baykuşhaneye girdi. Teker teker hepsi selam verdikten sonra işlerini yaklaşık beş dakika içinde halledip kıkırdayarak merdivenleri indiler. Bu süre içinde Dean sözlerini kafasında toparlamaya çalışıyor ne diyeceğini bilemiyordu. Sonunda hazıra konmak istercesine elindeki fotoğrafı çocuğa uzattı ve gelecek tepkiyi görmek için kendini hazırladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Steven Arthur Bloom

Steven Arthur Bloom

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 190
Gerçek Adı : Kaan Berk

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyPaz Tem. 01, 2012 4:32 pm

Steven, karşısındakinin ne yapmaya çalıştığı konusunda zerre tanesi kadar bir şey anlamamıştı. Merak duygusunun engin denizlerinde yüzüyordu ve boğulması an meselesiydi. Elini nereye koyacağını dahi bilemiyordu. Kendi etrafında bir tur attı ve giriş duvarlarında dayandı. Dikkatli şekilde karşısındakini süzüyordu. Sorduğu sorudan hala bir cevap alamamıştı. Ne cevap vereceğini düşünüyor olmalıydı. İşte bu durumu akıl almaz bir endişeye sürüklemişti. Ellerini önünde kavuşturdu ve keskin bakışlarla onu süzmeye başladı. O sırada bana bir şey getirmesi için kullanacağı baykuşu çağırdı. Baykuş yanına geldiğinde, çocuğun titrediği belli oluyordu. Steven, ne olduğu konusunda kafa karıştırıcı olaylar yaşandığının farkındaydı ve kendisini sakin tutmak için sınırlarını zorluyordu. Ne güzel bir gün geçiriyordu oysa(!) Üst üste gelen yorucu meseleler… Bir yenisi ona ağır gelirdi. Omuzlarındaki yük kaldıramayacağı bir noktaya ulaşmıştı Steven’ın gençlik enerjisi tükenmişti ve ayakta durmakta zorlanıyordu. Baykuştan aldığı mesajı sıkı sıkı tutuyordu Hufflepuff’lı çocuk.
"Biliyorum şuan içinde bulunduğun durum sana saçma ve şaşırtıcı gelebilir fakat sözlerimi kesmeden ve beni yargılamadan dinlersen bazı şeylerle yüzleşebilirsin. Söyleyeceğim şeylerin benim için önemini anlamanı beklemiyorum ama sadece dinlemeni istiyorum şuan o kadar."
Şaşırtıcı mı ? Zar zor ayakta durabiliyorum ve meraktan ölüyorum. ” diye geçirdi içinden Steven ve karmaşık duyguların her zerresini hissediyordu.
Tamam, sözünü kesmeyeceğim. Ne yapmaya çalıştığın konusunda hiçbir fikrim yok ve bu beni ürkütüyor.” dedi ve sıktığı kollarını önünde sarkıttı ve duvarda kendisini ittirdi. Artık çocuğun tam karşısında duruyordu. O sırada üç kız, kapı eşiğinde duran Steven’ı iterek içeri girdiler. Steven şuan onları hiç umursamıyordu ve karşısındaki kişiye odaklanmıştı. Sonunda elinde tuttuğu şeyi Steven’a uzattı. Yavaş yavaş çocuğun elinden aldı. Bu bir fotoğraftı. Steven kapıdan uzaklaştı ve içeri doğru adım attı. Çocouğun soluna geçti. Aralarında hala mesafe vardı. Steven oldukça korkmuştu ve kalp atışları hızlanmıştı ve onlar hissedebiliyordu. Terlemeye başlamıştı ve ayakları onu taşımıyordu.
Bu fotoğrafı biliyorum, rüyamda görmüştüm. Annem, babam, benim ve başka bir bebeğin fotoğrafı. Rüyamda annemin elindeydi ve kucağında bir bebek…” Steven söylediği şeylerle tüyleri ürpermişti. Terlemesi git gide artıyordu. Elini alnına koydu ve duvardan kayarak yere oturdu. Ellerini dizinin üstüne koydu ve birkaç saniye yere odaklandı. Sonra çocuğa bakmak için kafasını kaldırdı. “ Kimsin sen?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyPaz Tem. 01, 2012 5:20 pm

Uğultular, fısıltılar, nefes almasını güçleştiren minimum her şey üstüne çullanıyordu. Duvarlarda bulunan baykuş pislikleri büyüyor devleşiyor odayı dolduruyorlardı. Kendini alamıyordu. İçinde bulunduğu durumdan nefret ediyordu. Hayatının bu denli iğrençliklerinden nefret ediyordu. Normal olamamaktan nefret ediyordu. Karşısındaki çocuktan.. Bilmiyordu bunu işte. Nefret etmeli miydi yoksa onu sevmeli miydi bilemiyordu. Çocuğun içinde bulunduğu meraktan kurtarmak istiyordu ama ağzını açıp tek bir kelime dahi edemiyordu. Cümleler kaybolmuştu dünyasından. Onlarda mutluluğuyla beraber yokluğun serin sularına karışmışlardı. Gözlerinin önünde dolaşan gölgeler ona saldırmaya çalışıyor karanlığın parçası yapmak istiyordu. Yavaşça yutkundu ve cebinden bir fotoğraf daha çıkardı. Yetimhaneden vermişlerdi ona bunu. Küçük bir bebekken çekilmiş bir muggle fotoğrafıydı ama o olduğu kesindi. Diğer fotoğrafla karşılaştırılınca orada ki bebeğinde Dean olduğu belliydi.

Yerde oturan genç büyücüye baktı. Bir şeyler söylemişti ama uğultunun parçası olarak onlarda yokluğa karışmışlardı. Derin bir nefes alarak duruşunu sabitledi. Kendinden emin görünüyordu. Sağlam duruyordu, tıpkı duygu yoksunu kayalar gibi. Bir çok zaman olmak istediği şeylerdi onlar ya neyse, düşüneceği son şeydi şimdi. Dudaklarını ıslattı ve tok bir sesle konuşmaya başladı: "Adım Dean Ackles. O fotoğraftaki diğer bebek benim. Durumun kafa karıştırıcı olduğunun farkındayım. Fakat ailemi arama çabası içindeydim ve ulaştığım bilgiler beni sana getirdi. elimde soy ağaçları var. Bir kaç bilgi daha. Görünüşe göre.." kısa bir suskunluk, söyleyeceklerini hala kabullenemediğinin farkındaydı bunu karşısındakine söylemek şuan imkansız gibi bir şeydi. ".. görünüşe göre ben ve sen kardeşiz." Bu kadarı fazlaydı. Karşısındaki çocuğun yaptığını yaparak Dean' de kendini yerin soğuk taşlarına bıraktı. Çocuğun söylenenleri idrak etmekte zorluk çektiğinin farkındaydı. Her şey kötü bir şakadan ibaret gibiydi. Hoş Dean'ın hayatı kötü bir şakadan ibaretti. Karşısındaki çocuğa baktı ve ister istemez aklına Madison geldi. Gerçek kardeşi olmasada yıllarca beraber büyüdüğü oradan oraya koşuşturduğu kişiydi o. Şuan karşısında duran çocuktan daha çok kardeşiydi o. Çocuğun mavi gözlerindeki şaşkınlık derin ve içinden çıkılamaz bir haldeydi. Dean artık konuşamıyordu hiç böyle bir şey hayal etmemişti ama zaten ne zaman hayaller gerçekleşmişti ki?


En son Dean Ackles tarafından Ptsi Tem. 02, 2012 12:02 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Steven Arthur Bloom

Steven Arthur Bloom

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 190
Gerçek Adı : Kaan Berk

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyPtsi Tem. 02, 2012 4:33 am

Steven, meraklı hallerini yitirmişti. Merak labirentinin tek bir çıkış yolu vardır. O da olayların esrar perdesinin düşmesidir ve yavaş yavaş perde aralanıyordu. Karşısındaki çocuk konuşamıyordu. Konuşma yetisini kaybetmiş gibiydi ve ne yapacağını bilemiyordu. Çocuğu iyice takip ediyordu ve gözlerini kendisinde kaçırıyor, odayı inceliyordu. Eşsiz güzellikler içerisindeki baykuşhaneyi(!) Hufflepuff’lının derin bir nefes alıp, yutkunduğunu fark etti. Eli cebine uzandığından içinden bir fotoğraf çekip aldı. Sıkı sıkı tutuyordu fotoğrafı.
Yine mi fotoğraf? ” diye geçirdi içinden umursamazca. Durumdan sıkılmıştı. Ne olduğunu anlıyordu. Sadece yanlış olmasını ümit ediyordu. “Olamaz, hayır olamaz. İmkânsız! ” diye haykırıyordu kendi kendine. Kafasında sesler çınlıyordu ve sesleri susturmak imkânsızdı. Çocuk kendini toparlamıştı ve kendinden emin bir şekilde, dimdik ayakta duruyordu. Kendisine bakıyordu ve çok ciddiydi. Olması gerekenden fazla ciddi. Sonra sıkı sıkı tuttuğu fotoğrafı kendisine uzattı.
"Adım Dean Ackles. O fotoğraftaki diğer bebek benim. Durumun kafa karıştırıcı olduğunun farkındayım. Fakat ailemi arama çabası içindeydim ve ulaştığım bilgiler beni sana getirdi. Elimde soy ağaçları var. Birkaç bilgi daha. Görünüşe göre…" Çocuğun sesi gür bir şekilde çıkıyordu. Sözünü bitirmemişti lakin gidişatı belliydi. Steven darmadağın olmuştu. Kafasının geriye doğru kaymasını engelleyememişti veya engellemek istememişti. Acı hissetmiyordu artık. Havanın sıcaklığını bile hissedemiyordu.
"… Görünüşe göre ben ve sen kardeşiz." İşte söyledi. Bir ok gibi saplandı kalbine. Kalbi kanıyordu ve ok derine saplanmıştı. Çıkarırsa ölecekti, çıkarmazsa ok orada kalacaktı. Oka dayanmalıydı.

Dean’in de kendisini yere bıraktığını gördü. Görülmeyecek kadar cılız bir gülümseme belirdi yüzünde. Babasının eski fotoğraflarını hatırlamıştı. Dean, babasına çok benziyordu. Dean’e alışabileceğini düşünmüyordu. Yalnız bir gerçek vardı ve o da Dean’in öz kardeşi olduğuydu. Dean’le yüzleşmenin vakti olduğunu biliyordu ve ellerinden destek alarak ayağı kalktı. Sanki zaman durmuştu ve o ana hapsolmuşlardı. Gitti ve çocuğun yanına oturdu. Ellerini kafasının arkasında birleştirerek duvara yaslandı. Hala üstünden olayın şokunu atlatamamıştı. Çocuğa baktı ve kendisini andırdığını gördü. Bu sefer yüzüne belli olan bir gülümseme hâkim oldu.
Nasıl, nasıl olurda senden bunca sene haberim olmaz? ” dedi ve şaşkınlığını gizlemedi. Ailesinin kendisinden bir sır saklamayacağını düşünmüştü hep. Sarsılmıştı ve ailesinden soğuduğunu hissetti.
Soy ağacını nereden buldun peki? ” Çocuğu sıkboğaz etmek istemiyordu. Belki kendisini bir ağabey olarak görmeyecekti. Steven’ı soyutlayacaktı beklide. Oysa Steven hep bir kardeşe sahip olmak istemişti. Sahip olamadığı erkek kardeşi yanında oturuyordu işte. Steven, iyici rahatlamıştı.
Bana biraz kendinden bahset… ” dedi ve duraksadı. Kendisinde o cesareti bulmuştu. “…Kardeşim. "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyPtsi Tem. 02, 2012 12:01 pm

Zorluklar insanları güçlendirirlerdi. Her aşılan zorluk olgunlaştırırdı insanı. Karşı duvardan kalkan genç büyücüyü dikkatle izledi Dean. Şu dakikadan sonra ne yapacağını bilmiyordu. Söylemesi gerekeni söylemişti ve görevi bitmişti, yoksa yeni mi başlıyordu? Büyücü yavaş adımlarla geldi ve yanına oturdu. İlk defa onu inceleme fırsatı bulmuştu Dean. Kendisi kadar uzun değildi. Onunda gözleri mavinin bir tonuydu ve kendine has bir güzelliği vardı. Kendisi kadar yapılı bir vücudu olmasa da yapılı bir vücudu da vardı. Suratındaki çarpık gülümsemeyi biliyordu, kendininkinin aynıydı çünkü. Bu çocukta kendinde aşina olduğu bir çok şey görüyordu. Fakat içindeki duygu patlamasını nasıl söndürmeli bilmiyordu. Onu sevmek istiyordu gerçek bir aileye sahip olmak istiyordu ama o kadar seneden seneden sonra bunu başarabilir miydi? Çocuğun tok sesini duyduğunda düşüncelerinden arınıp yüzüne baktı, tam gözlerinin içine. Bunu hep yapardı. Birini gerçekten dinlemek istediği zaman hep gözlerinin içine bakardı.
“ Nasıl, nasıl olurda senden bunca sene haberim olmaz? ” dedi şaşkın olduğu kesindi. Bir hayal kırıklığı yaşadığı da gayet açıktı. Durumunu anlamak için görücü olmaya gerek yoktu. “ Soy ağacını nereden buldun peki? ” Genç büyücü suskunluğunu bozmuş merak ettiklerini ardı ardına sıralarken Dean cümlelerine kavuşmak için bekliyordu sadece. Bu tip durumlarda hep güçlü bir duruş sergilerdi fakat yorulmuştu artık. Güçlü duramıyordu, üstünlüklerini gösteremiyordu şuan sadece burada oturmak ona iyi geliyordu. Güçsüz ve umursamaz bir şekilde. Senelerce hayalini kurduğu kişi yanındaydı şimdi. Yerine çok kişiyi koymak isteyipte koyamadığı kişi. Yıllarca yanından defalarca geçtiği birisiydi. Arada selam verdiği kişi aslında söylemesi ne kadar güç olsa da kardeşiydi işte. Buna alışmak çok güçtü. Onun vereceği tepkiyi sindirmekse daha güçtü. Hayatında ilk defa korkuyordu işte. Çocuğun dudaklarından yeniden cümleler dökülürken onunda düşüncelerine hapsolmuş olduğunu hissedebiliyordu “ Bana biraz kendinden bahset… ” dedi ve duraksadı cümleyi bitirmek için doğru bir cümle bulmaya çalışıyor gibiydi ve sonra ağzından dökülen kelimeler karşısında Dean ne yapacağını bilemedi: “…Kardeşim. " Bu söz karşısında küçük bir nefes verdi ve başını öne eğip gülümsedi. Bu içten bir gülümsemeydi. Bu sözcüğü defalarca duymuştu ama gerçek anlamıyla canını biraz da olsa acıtıyordu ve hiç bilinmedik kapıları aralıyordu bilinmedik duygular yaşatıyordu. Kendini toparladığında çocuğun ona baktığını gördü ve artık sorularını cavpalandırması gerektiğinin farkına vardı. "Öncelikle beni bilmiyor olman normal olabilir sonuçta istenmeyen yada bırakılmak zorunda bırakılan çocuğu sana anlatmak zor olabilir. Bu onları haklı çıkartmıyor fakat senin için doğrusu buydu. Soy ağacına gelince, doğduğumu sandığım yetimhaneye gittim ve bazı bilgilere ulaştım. Bir adres buldum. Bir kasabada ki evin adresiydi. İlk zamanlar gidip gitmemek arasında çok kaldım sonuçta hayatımı değiştirecek adımı atacaktım ve buna hazır olup olmadığımı bilmiyordum. En sonunda cesaretimi topladım ve eve gittim. Terk edilmişti bilmiyorum belki biliyorsundur o evi evde biraz araştırma yaptıktan sonra fotoğraflar ve soy ağaçları buldum. Bunlar yanımda hala daha tam olarak inceleme fırsatı bulamadıklarım var. Zannedersem ölenlerin yanında kırmızı yaşayanların yanında yeşil ışık yanıyordu. Aslında eğer o soy ağaçlarını görme fırsatın olsaydı beni de görebilirdin fakat seni suçlamıyorum sonuçta bunlar senin elinde olan şeyler değil. Her neyse kendimden bahsetmeye gelirse yedi yaşıma kadar Londra'da bir yetimhanede büyüdüm. Orada ki çocuklardan farklı olduğum su götürmez bir gerçekti ve yetimhane sorumlularının hepsini korkuturdum. Benim olduğum yerde bela eksik olmazdı. Sonra ben yedi yaşıma bastığım gün bir aile beni evlat edindi. Onlarda benim gibilerdi ve hayatım o zaman biraz daha rahatladı işte. Ailem dediğim insanlar bana gerçekte olabilecek kadar iyi davrandılar sanırım bunun nasıl bir his olduğunu bilmiyorum. Gerçek ailemi aramamı istemediler başta beni kaybetmekten çok korkuyordu annem. Yani, annem işte ya.." küçük bir duraklamayı hak ettiğini düşünmüştü. Annesiydi o onun bunu inkar edemezdi. Sadece onu doğurmamıştı o kadar. Şimdiye kadar yanında hep o olmuştu. Derin bir nefes aldı ve cümlelerine devam etti. ".. Her neyse sonrasında bana destek oldular ve şimdi buradayım. Benim de merak ettiğim bir çok şey var. Bana sizden bahset lütfen. Gerçeğimle ilgili hiçbir şey bilmiyorum. dedi ve çocuğun gözlerine bakmayı sürdürdü. Derin bir maviydi ve çok güzeldi. Kendini biraz daha Dean gibi hissediyordu şimdi konuşmak biraz olsun rahatlatmıştı. Kardeşiyle konuştuğunu bilmekse biraz daha.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Steven Arthur Bloom

Steven Arthur Bloom

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 190
Gerçek Adı : Kaan Berk

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyPtsi Tem. 09, 2012 2:43 am

Kardeşinin güldüğünü fark etti Steven ve gayet hoş bir gülümsemesi vardı. Bu gülümsemeyi beğenmesinin sebebi kendi gülümsemesinin bir kopyası olmasıydı. Dean, annesine çok benziyordu. Bu onun için alışılması zor bir durum olacaktı ama ona şimdiden ısınmaya başlamıştı. “Kardeşim.” diye tanıtmaktan gurur duyabileceği bir insandı. Tavırları kendisine benziyordu lakin Hufflepuff olmasını yadırgamış gibiydi. Başka ailede yetişmenin verdiği bir kazanım olacaktı ki bunun için üzülmüştü. Gryffindor’lu olması ikilinin daha fazla zaman geçirmesini sağlayabilirdi ama bu bir engel olamazdı. Dean’in de kendisini süzdüğünü fark etti. Bunu anlayabiliyordu. Çaktırmamaya çalıyordu ama kardeşinde hissedemediği bir iyi tavır vardı. Çabalıyordu ve bu çok açıktı.
"Öncelikle beni bilmiyor olman normal olabilir sonuçta istenmeyen yada bırakılmak zorunda bırakılan çocuğu sana anlatmak zor olabilir. Bu onları haklı çıkartmıyor fakat senin için doğrusu buydu. Soy ağacına gelince, doğduğumu sandığım yetimhaneye gittim ve bazı bilgilere ulaştım. Bir adres buldum. Bir kasabada ki evin adresiydi. İlk zamanlar gidip gitmemek arasında çok kaldım sonuçta hayatımı değiştirecek adımı atacaktım ve buna hazır olup olmadığımı bilmiyordum. En sonunda cesaretimi topladım ve eve gittim…” Steven etkilenmişti, böyle işlere girişmek cesaret isterdi ve herkesin yapabileceği bir davranış değildi. Dean’in, kendisi üzerinde bıraktığı ilk izlenim gayet iyiydi. Steven için bu çok önemliydi.
…Terk edilmişti bilmiyorum belki biliyorsundur o evi evde biraz araştırma yaptıktan sonra fotoğraflar ve soy ağaçları buldum. Bunlar yanımda hala daha tam olarak inceleme fırsatı bulamadıklarım var. Zannedersem ölenlerin yanında kırmızı yaşayanların yanında yeşil ışık yanıyordu. Aslında eğer o soy ağaçlarını görme fırsatın olsaydı beni de görebilirdin fakat seni suçlamıyorum sonuçta bunlar senin elinde olan şeyler değil. Her neyse kendimden bahsetmeye gelirse yedi yaşıma kadar Londra'da bir yetimhanede büyüdüm. Orada ki çocuklardan farklı olduğum su götürmez bir gerçekti ve yetimhane sorumlularının hepsini korkuturdum. Benim olduğum yerde bela eksik olmazdı. Sonra ben yedi yaşıma bastığım gün bir aile beni evlat edindi. Onlarda benim gibilerdi ve hayatım o zaman biraz daha rahatladı işte. Ailem dediğim insanlar bana gerçekte olabilecek kadar iyi davrandılar sanırım bunun nasıl bir his olduğunu bilmiyorum. Gerçek ailemi aramamı istemediler başta beni kaybetmekten çok korkuyordu annem. Yani, annem işte ya…" Dean duraklamıştı. Kendinden emin ve kesintisiz konuşuyordu. Gittikçe Steven’ı büyülüyordu. Kararlı ve istediğini yapan bir yapıya sahipti Dean. Hayatı zor şartlarda geçtiği belliydi. Zor şartlara göğüs gerebildiği açıktı. Dean’le ilgili bilmek istedi çoğu şeyi öğrenmişti. Zaman geçtikçe birbirlerini daha iyi tanıyacaklarından emindi. Dikkatle dinliyor ve izliyordu. Üvey annesinden bahsederken gözlerinin parlayışını fark etmişti ve bu etkileyiciydi. O insanların ona sahip çıkmasını kabullenmiş ve ailesi yerine koymaya çalışmış olmalıydı.
"... Her neyse sonrasında bana destek oldular ve şimdi buradayım. Benim de merak ettiğim birçok şey var. Bana sizden bahset lütfen. Gerçeğimle ilgili hiçbir şey bilmiyorum.” Steven, kuruyan dudaklarını diliyle ıslattı. Ağrıyan bellini rahatlatmak için öne doğru verdi ağırlığını ve ellerini dizlerini üstünde kavuşturdu. Sonra kafasını Dean’e doğru çevirdi.
Anlattıklarının beni etkilediğini söylemeliyim. Yetimhanede büyümek hakkında en ufak bir fikrim yok. Lakin bunun zor bir süreç olduğunu biliyorum. Çünkü Londra'da Muggleler arasında büyüdüm. Etrafımızda bir sürü Muggle ailesi vardı. Büyücülerin sayısı o civarda çok azdı. İlginç adetleri ve yaşam tarzları var. Buna alışmakta çok zorlandım. Özellikle arkadaş edinmek benim için çok zordu. Büyü gücümü fark edeceklerinden çok korktum. Bu yüzden oradan taşınmaktan korktum. Orayı seviyordum.” dedi ve gözlerinden bir yaş dahi akmaması için kendini zorluyordu.
"Kapısında kilit olan bir oda vardı ve annem oraya girmemi hiç istemiyordu. Anahtarın nerede olduğuna dair bir fikrim bile yok. Sanırım bu bahsettiğin soy ağacının bulunduğu oda olmalı. Belki de seni öğrenmemi istemedikleri için o odaya girmemi istemiyorlardı. Annemin adı Rachel, babamınki de William. Çok iyi insanlardır. Tanıyınca eminim seversin…” dedi ve duraksadı. Son cümleyi söylerken içtenlikle söylemişti. Dean’in bu konuda ne düşündüğünü bilmiyordu. Belki onlarla tanışmak istemeyebilirdi. Bunu anlayabilirdi Steven. Onun için kolay bir durum değildi ne yazık ki.
"Annem… O melek gibi bir insan. Benim için anneden öte. “ Steven, bulunduğu durumdan sıyrılmak için gülümsedi. "Başka ne bilmek istersin?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptySalı Tem. 10, 2012 11:53 am

Şimdilik her şey güzel ve erişilmezdi. Arkasına dönüp bakınca çok fazla şey yaşadığını fark etmişti. Şimdilerde bulduğu şeyleri sindirmesi de her ne kadar güç olsa da karşısındaki hayatı boyunca aradığı kişiydi ve beklediği kadar kötü gitmiyordu hiçbi şey. Aksine gayet cana yakındı ve onu kırmıyordu. “Anlattıklarının beni etkilediğini söylemeliyim. Yetimhanede büyümek hakkında en ufak bir fikrim yok. Lakin bunun zor bir süreç olduğunu biliyorum. Çünkü Londra'da Muggleler arasında büyüdüm. Etrafımızda bir sürü Muggle ailesi vardı. Büyücülerin sayısı o civarda çok azdı. İlginç adetleri ve yaşam tarzları var. Buna alışmakta çok zorlandım. Özellikle arkadaş edinmek benim için çok zordu. Büyü gücümü fark edeceklerinden çok korktum. Bu yüzden oradan taşınmaktan korktum. Orayı seviyordum,” Alışkanlıklardan vaz geçmek zordu onu anlayabiliyordu. Aile yaşamı, gerçek bir aile yaşamı da onun bilediği bir şeydi. Onu evlat edinen aileyi seviyordu ama gerçek bir anneye neler hissedilir bilmiyordu Dean. Konuşurken kendini biraz sıktığını gözlemleyen Dean onu zor bir duruma sokmaktan çekinircesine yüzüne anlayışla bakıyordu. "Kapısında kilit olan bir oda vardı ve annem oraya girmemi hiç istemiyordu. Anahtarın nerede olduğuna dair bir fikrim bile yok. Sanırım bu bahsettiğin soy ağacının bulunduğu oda olmalı. Belki de seni öğrenmemi istemedikleri için o odaya girmemi istemiyorlardı. Annemin adı Rachel, babamınki de William. Çok iyi insanlardır. Tanıyınca eminim seversin…” Rachel ve William. İç geçirdi. Orada soy ağaçlarından çok daha fazlası vardı. Orada Dean ile ilgili bir çok şey vardı ama hepsi hasır altı edilmeye çalışılmıştı görünüşe bakılırsa. Onları tanımak gerçekten şuan yapabileceği bir şey miydi bilmiyordu. Onların onu nasıl karşılayacağını bilmiyordu. Kardeşine baktı. Onlardan bahsederken yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluyordu. Demek ki onları gerçekten seviyordu. "Annem… O melek gibi bir insan. Benim için anneden öte, “ dedikten sonra Dean göğsünde beliren acının önüne geçilemez ve nefes almasını engelleyen sızısını bastırmaya çalışsa da yapamıyordu. Bir sızı kaplamıştı işte bütün her yerini. Kardeşi -hala garip geliyordu bu kelime ona- ona dönüp "Başka ne bilmek istersin? ” dediğinde beyninden sorular uçup gitmişti. Ne öğrenmek istiyordu ki? Aslında vardı, tek bir şey daha vardı. Açıkcasıson bir şey daha var. Sence beni nasıl karşılarlar ve onları ne zaman görmeye gidebiliriz?" Evet öğrenmek istedikleri bunlardı. Açıkcası hesap sormak istiyordu. Neden ona bunları yaşatmışlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
Steven Arthur Bloom

Steven Arthur Bloom

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 190
Gerçek Adı : Kaan Berk

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptySalı Tem. 17, 2012 8:12 pm

Steven, Dean’in aklından bir sürü şey geçtiğini ve sorular denizinde boğulmasını sakin sakin izledi. Suratı ilginç bir hảl almıştı. Steven gülme konusunda kendisini zorlayabiliyordu. Ailesinden çok bahsetmek istiyordu çünkü onlar eşi ve benzeri az bulunabilecek insanlardandı. Sınır tanımayan sevgileri, aile şefkati ve aileden öte; dostluklarıyla eşsizdiler. Dean’in korkmasını doğal karşılayabilirdi –ki olması mümkün- ve bu anlaması oldukça kolay bir durum. Bir süre, Dean’in yetimhaneye verilmeseydi hayatında ne gibi değişikler olabileceğini düşündü. Daha güzel bir hayat... Steven hep bir kardeş istemişti ve bu istediğini bastırması için bir kaynak çıkmıştı ama umduğu gibi olamazdı hiçbir zaman. Boşluklar kaplayacaktı ve o hazzı alamayacaktı. En azından: “Yarım olması, hiç olmamasından iyidir.” diye düşündü.

Dean’in yüzüne baktığında sanırım öğrenmek istediği şeye karar verdiğini anladı. Merak içerisinde bekliyordu. Her yerden gelebilirdi ve ona eksiksiz anlatmak istiyordu her şeyi.
Açıkçası son bir şey daha var. Sence beni nasıl karşılarlar ve onları ne zaman görmeye gidebiliriz? "
Hım…” diye geçirdi içinden. Zor bir soruydu çünkü beklemediği bir yerden gelmişti. Kesin bir cevap veremezdi ama onu mutlu etmeliydi. Bunu cidden istiyordu. Ailesinin kötü tepki vermesinden ve onu istememelerinden korkuyordu. Zihnindeki karmaşık duyguları yüzüne yansıtmıyor, oldukça neşeli görünmeye çalışıyordu. Birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi:
Seni ne kadar mutlu görmek istesem de, seni nasıl karşılayacaklarına dair en ufak bir fikrim dahi yok. Duyguları çalkantılı olan insanlardır ve ne zaman ne yapacaklarını asla bilemezsin. İyi mi yoksa kötü bir yön mü düşünmeye vaktim olmadı. Şöyle iyi bir haber verebilirim ki, en yakın tatil zamanında onların bizimle Hogsmeade’de buluşmalarını isteyebilirim. Seni şimdilik saklamalıyız.” dedi ve sesli bir şekilde güldü. Uzun zamandır böyle gülmemişti. Gülüşü çok içtendi çünkü olanlar ona komik geliyordu. Bu stres acıkmasına neden olmuştu, iştahla yenecek bir yemeği arzuluyordu. Midesi guruldamaya başladı. Hızlıca ayağa kalktı. Üstündeki tozları dikkatlice temizledi.
Karnım çok acıktı. Eğer soracağın veya söyleyeceğin başka bir şey yoksa yemek yemeye gitmek istiyorum.” Birkaç saniye durdu.
Ayrıca bana eşlik etmenden büyük bir zevk duyarım.” Evet, söylemesi gereken buydu. İçinden gelerek söylemesi kendisini tatmin etmişti. Bu çok alışık olduğu bir durum değildi ama hoşuna gitmişti. Bir kardeş… Kendisini oldukça değiştirecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dean Bloom



Mesaj Sayısı : 772
Gerçek Adı : Merve ben aynı zamanda Ivan A. Arshlander ve Sophie A. Hunter'ım.

Geçmişten Gelen Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişten Gelen   Geçmişten Gelen EmptyÇarş. Tem. 18, 2012 10:45 pm

Karşısındaki büyücünün kendi kanından olduğunu bilmek çok ayrı bir zevk ve mutluluktu. İçindeki istemsiz mutluluğu gölgeye düşürmeye çalışan merak ve umutsuzluğu bir kenara atmaya çalışıyordu. Çabalamaya değer bir şey içindi bu. Kardeşi sorduğu sorunun cevabını biraz düşündükten sonra doğru cümleleri bir araya toplayıp yeniden konuşmaya başladı“ Seni ne kadar mutlu görmek istesem de, seni nasıl karşılayacaklarına dair en ufak bir fikrim dahi yok. Duyguları çalkantılı olan insanlardır ve ne zaman ne yapacaklarını asla bilemezsin. İyi mi yoksa kötü bir yön mü düşünmeye vaktim olmadı. Şöyle iyi bir haber verebilirim ki, en yakın tatil zamanında onların bizimle Hogsmeade’de buluşmalarını isteyebilirim. Seni şimdilik saklamalıyız.” Saklanmak. Bu biraz can sıkıcı olsa da bir nedeni vardı büyük ihtimalle sorgulamadı yada sorgulamak istemedi. İçten gelen gülüşün sıcaklığıyla Dean'de na gülümsedi ve kardeşi ayaklandı. Konuşmaları görünüşe göre bitmişti ve resmen bir saattir kardeşler birbirlerini tanıyorlardı. “Karnım çok acıktı. Eğer soracağın veya söyleyeceğin başka bir şey yoksa yemek yemeye gitmek istiyorum.” kısa bir duraksamanın ardından “Ayrıca bana eşlik etmenden büyük bir zevk duyarım.”Bunu içten söylediğini biliyordu fakat yapması gereken bazı şeyler vardı. "Teklifin için sağol fakat Aurélien'in yanına gitmem gerek. Fakat bir ara yeniden oturup konuşalım birbirimizi tanımamız gerek. Kardeşim.dedi ve kısa bir tereddütten sonra karşısındaki büyücüye sarıldı. Farklıydı. Birbirlerine gülümsediler ve beraber merdivenlerden indiler. Sonrasında ikiside farklı yönlere döndüler ve ilginç ama bir o kadar da özlem dolu ilk karşılaşmalarını atlatmış oldular.
Son
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://aether-rpg.turkproforum.com/
 

Geçmişten Gelen

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» Geçmişten gelen,
» O gelen de kim ?
» Yok mu gelen?
» Uzaktan gelen..
» Aklına Gelen İlk üye İsmi Kim ?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-