AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 I.Dönem I.Mitoloji Dersi

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Bryce Hawkman

Bryce Hawkman

RP Yaşı : 30
Mesaj Sayısı : 623
Gerçek Adı : Kadri
Yaş : 27

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyÇarş. Tem. 11, 2012 3:43 am

Dersin başlamasına daha yarım saat vardı. Ve ben hala kitap okuyordum. Bütün tanrıları ezberlemiştim. Ama son anda bir şey fark etmiştim. Geçen dönemde ilk ders aynı konu işlenmişti ve çocukların neredeyse hepsi bu konuyu biliyordu bunun için konuyu değiştirmiştim. Buna daha yirmi dakika önce karar verdiğim için tam olarak bende ne anlatacağımı bilmiyordum. Geçen konuyu bile zar zor öğrenebilmiştim. Dersin çoğunda doğaçlama yapmak zorunda kalacak gibi görünüyordum. Neyse ki fazla bir şey anlatmam gerekmiyordu bu sefer. On beş dakika kalmıştı ve öğrenciler birazdan gelmeye başlarlar diye düşünüp kitapların hepsini kaldırdım. On dakika sonra dediğim gibi olmuş öğrenciler yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. Dersi alacak herkesin yüzünü bildiğimden sınıfın dolduğunu fark etmiştim. Masamdan kalkıp masanın önüne bütün herkesin beni görebileceği bir yerde durdum.

"Merhaba bütün sınıflar, ben yeni mitoloji profesörünüz Bryce Hawkman," dedim. Öğrencileri tanıyorum denebilirdi ama iyice tanımak istiyordum. "Derse başlamadan önce herkes sırayla kendini tanıtsın lütfen." Bu cümlemin üzerine herkes kendini tanıtmaya başlamıştı. En son öğrenci de kendini tanıttıktan sonra tekrar konuşmaya başlamıştım. "İlk derste size Yunan mitolojisindeki kahraman Herakles'ten söz edeceğim," dedim. Umarım rezil olmazdım. İçim kaygılı olsa bile görüntüm kendine güvenen biri şeklindeydi. Ama şu dersi işleyip bir an önce gitmek istediğimde bir gerçekti. Kitabını açmış olan bir kaç kişi dediklerimden sonra kitaplarını kapatmıştı. Şu anda ihtiyaçları olmadığı bir gerçekti. Öğrencileri daha fazla bekletmeden konuşmaya başladım. "Herakles Alkmene ile Zeus'un çocuğudur. Hera yani Zeus'un karısı, Olimpos'un kraliçesi, Herakles Roma'lı haliyle Herkül'ün Zeus'un çocuğu olduğunu anladığından beri ondan nefret etmiş ve onu öldürmek için planlar yapmıştır. Herakles'in doğduğundan beri güçleri olmuştur. Hera'nın ilk planı ona iki tane yılan göndermekti. Ve o sıralar Herakles sadece bir bebekti ama onları öldürebilmişti. Herakles güçlü olmasına rağmen çok üstün bir eğitim görmüştür. Bir çok şeyde başarılıdır." Buraya kadar herkesin anlayıp anlamadığını kontrol etmek için bir saniye durdum ve etrafa baktım. Hiç birinde anlamamış gibi bir ifade yoktu ama bundan emin olamayacağımı da biliyordum. "On sekiz yaşındayken çok ünlü ve çok güçlü bir yaratığı öldürdüğü için prenses Megara ile evlendirilmiştir. Megara'dan üç tane çocuğu olmuştur. Hera , Herakles'i alt etmek için farklı bir plan uygulayıp onu çıldırtmıştır. Bu yüzden Herakles karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçluluk duygusundan kurtulmak için Miken kralına gitmiştir. Miken kralı yani kuzeni Eurystheus'un verdiği on iki görevi yerine getirmek zorunda kalmıştır." Anlatımım sırasında arada duraklamıştım. Bu unuttuğum için değil fazla hızlı olmasa bile durmadan konuştuğum içindi. Herakles'in hayatı bitmişti ama benim anlatacağım ders bitmemişti. "Herakles hakkında anlatılabilecekler bu kadar. Şimdi size onun görevlerinden birini anlatacağım." Bunları söylerken hep ayaktaydım. Bu yüzden tekrar masama geçip oturdum. "Anlatacağım görevi üç numaralı görevi. Yaptığı ilk iki görev çok zordu ama başarıya ulaşmıştı her seferinde. Buna sinirlenen Miken kralı ona daha zor bir görev vermişti. Artemis'in kutsal hayvanı Kyreneia Geyiği'ni canlı olarak yakalamaktı. Miken kralı bu görevi gerçekleştirse bile Artemis'in ona çok kızacağını ve onu öldüreceğini düşünerek bu görevi vermiştir. Herakles tam bir sene boyunca Geyiği kovalamıştır. Sonunda Geyik yorulup bir su başında durmuştur. Çok yorgun olduğu için Herakles onu yakaladığı zaman kaçamamıştır. Miken kralının beklediği olmuştur. Dönüş yolunda Artemis ve ikiz kardeşi Güneş tanrısı Apollon ile karşılaşmıştır. Yaşadığı şeyleri anlatmış ve onlardan merhamet istemiştir. Geyiği geri getireceğine söz verince tanrı ve tanrıça hayatını bağışlamıştır. Geyiği krala götürmüştür. Geyiği biraz daha erken bıraktığı için Geyik kaçmıştır. Artemis'e geri dönmüştür. Bu sayede hem görevini tamamlamış hemde tanrıçaya olan sözünü tutmuştur." Son sözlerimi de söylemiştim ve ders bu sayede benim için bitmişti. Saate baktığımda daha zaman olduğunu fark ettim. "Sizden istediğim şey bir kahramanın hayatı. Bulabilirseniz bir görevi, bulamazsanız Heraklesin on iki görevinden birini yazabilirsiniz. Ve araştırdığınız kahramanın tanrı olan bir ebeveyni varsa onu kısaca anlatmanız. Ders bitimine kadar süreniz var," dedim. Bir büyü yaptım ve hepsinin önünde bir kaç parşömen belirmişti. Yazmaları için yerimde beklemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charlotte V. Hawkman

Charlotte V. Hawkman

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 921
Gerçek Adı : Esin the first.
Yaş : 27

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyÇarş. Tem. 11, 2012 11:52 am

    Günlerdir ilk kez doğru düzgün uyumanın verdiği mutlulukla yatakta doğruldum. Ders programıma göre bugün son birkaç derse girdikten sonra pazartesiye kadar özgür olacaktım. Gerinerek kendime gelmeye çalışırken yarı karanlık odaya göz attım. Dün geceki kısa süreli parti kalıntıları kızlar yatakhanesine kadar taşınmıştı; yer içecek bardakları ve çöpler ile doluydu, bazı karyolaların yeşil perdeleri kopmuştu ve havada -kim bilir ben yokken ne yapmışlardı- tuhaf bir plastik yanığı kokusu vardı. Sırıtarak ayağa kalktım ve uyanmalarına endişe etmeden sandığımı açtım. İçilen alkol oranına göre bırakırsak öğlene kadar uyuma ihtimalleri vardı, neyse ki ben o kadar fazla içmemiştim. Partinin bir amacı da yoktu aslında, birkaç büyük sınıf ortak salona nereden geldiği belli olmayan içki getirince başlamıştı. Sandıktan çıkardığım kıyafetleri yatağın üstüne atarak duş almaya gittim. On beş dakika sonra giyinmiş bir halde, saçımı yapmaya çalışıyordum. Tarakla bir süre boğuştuktan sonra toplamaktan vazgeçip açık bıraktım, daha kolaydı en azından. Çıkardığım kıyafetleri sandığa rastgele katlayıp tıkarken ders programını elime aldım. Öğlene kadar sadece Mitoloji dersim vardı, bugün fazla yoğun değildi. Mitolojinin ilk dersi olduğu için çalışma gereği duymamıştım açıkçası, ilk dersten sınav yapmazdı ya, -Yoksa, yapar mıydı?- Genel olarak mitolojileri biliyordum zaten, Yunan ve İskandinav mitolojilerini ezberlemiştim, Roma mitolojisi Yunan mitolojisine benzediği için sadece tanrı ve tanrıçaların karşılık gelen adlarını biliyordum, bir tek Mısır mitolojisinde sorunum vardı. Mısır mitolojisi çok karmaşık geliyordu, bazen evli sayılan çift bazen anne-oğul sayılıyordu falan, bir de çok kalabalık olması var tabi. Mısır mitolojisi hariç bir ders işlenmesini umut ederek ders kitabını ve asamı çantaya tıkıp ayağa kalktım. Kapının kolunu çevirip açtım ve ortak salona ilerledim. Çoğu öğrenci kendine gelmeye çalışır bir şekilde koltuklarda veya puflarda oturuyordu, üç tanesi ise hala kahkahalar atıp gülüyordu. Biraz dikkatli bakınca onların içki getiren yedinci sınıflar olduğunu fark ettim, görünüşe göre bütün gece uyumamışlardı. Ortak salondan çıkıp zindanda hızlı adımlarla ilerledim. Bütün gece mideme giren tek şey sıvı ve işe yarar bir şey olmadığı için, karnım çok açtı. Üst kata çıktım ve Biçim Değiştirme dersliğini geçerek girişe vardım. Büyük salon kapıları açıktı ve yaklaştıkça yemek kokuları artıyordu. Salona dalıp Slytherin masasına doğru ilerledim ve bulduğum ilk yere oturdum. Yarım saat sonra -ki salondan çıkmam biraz zaman almıştı, Hufflepuff'ta üçüncü sınıflardan bir çocuk masanın yarısını yakmayı başardı- zemin katı aşmış, hareket eden merdivenlerle dolu bölüme girmiştim. Birkaç saniye beşinci kata varmak için hangi yolu izleyeceğimi düşündükten sonra sola dönüp merdiveni tırmanmaya başladım. Birinci kata vardıktan sonra sağa dönüp öbür merdivene geçerken beş dakika kadar bu şekilde ilerledim. Beşinci kata bastığımda çantamın askısını düzeltip ilerledim. Müzik odasını geçtikten sonra sınıfı buldum, birkaç öğrenci erken gelmişti. Ön sıralardan birine oturup çantamı ayağımın yanına koydum. Profesör -Hawkman, sanırım- masanın arkasında oturuyor ve sınıfın tamamlanmasını bekliyordu. Beş dakika kadar sonra herkesin geldiğini düşünmüş olacak ki kapıları büyüyle kapattı ve ayağa kalktı.

    "Merhaba bütün sınıflar, ben yeni mitoloji profesörünüz Bryce Hawkman." diye söze başladı. Her yeni profesörü genelde Büyük Salon'da incelerdim; giyimini, davranışlarını, derslerde başlarına ne kadar bela -bu durumda, ödev olsa gerek- açabileceğini. Böyle şeyler işte. Önceki izlenimlerimden profesör Hawkman konusunda bir yorumda bulunamamıştım, sürekli siyah giyinmesi dışında tabi. Slytherin kanında birine benziyordu ama uzaktan bu fikre varmak ne kadar doğruydu bilemezdim. Derste nasıl davranacağımı fazla bilemediğimden sakin görünmeye karar verdim, ilk izlenim olarak düzgün bir profil çizsem iyi olacaktı. Profesör herkesin kendisini tanıtmasını isteyince ilk sırada ben olduğumu fark edip ayağa kalktım. "Katherine Kingston, Slytherin altıncı sınıf, efendim." dedim tek nefeste. Yerime otururken başka bir şey söylemem gerekip gerekmediğini düşündüm, hobilerimden falan bahsetmemi istememişti herhalde? Yanımdaki kız ayağa kalkıp kendini tanıtırken, beş dakika içinde herkes aşağı yukarı aynı şeyler söylediğini fark edip rahatladım. Tanışma işlemi bittikten sonra profesör ayağa kalktı. İlk derste Herakles'ten söz edeceğini duyunca tuttuğum nefesi bıraktım. Yunan mitolojisi işlenecekse zorlanacağımı hiç sanmıyordum zaten. İlgili bir şekilde çenemi ellerime dayayıp profesöre odaklandım.

    "Herakles Alkmene ile Zeus'un çocuğudur. Hera yani Zeus'un karısı, Olimpos'un kraliçesi, Herakles Roma'lı haliyle Herkül'ün Zeus'un çocuğu olduğunu anladığından beri ondan nefret etmiş ve onu öldürmek için planlar yapmıştır. Herakles'in doğduğundan beri güçleri olmuştur. Hera'nın ilk planı ona iki tane yılan göndermekti. Ve o sıralar Herakles sadece bir bebekti ama onları öldürebilmişti. Herakles güçlü olmasına rağmen çok üstün bir eğitim görmüştür. Bir çok şeyde başarılıdır." Yunan kahramanları hep böyleydi zaten. Eğer bir kahramansan, tanıyan veya tanımayan herkes onun gençliğinde ne kadar başarılı biri olduğundan söz ederdi. Büyük bir baba, bir tanrının oğlu. Herakles büyük ihtimalle Yunan mitolojisinde en çok adı geçen kişiydi, on iki tane kazık görevi yerine getirmek çok kolay olmasa gerek. Doğal olarak Hera'nın Herakles'i sevmesi beklenemezdi, ama en azından adını kendisinden aldığı için gurur duyması gerekirdi tanrıçanın, bana kalırsa. Kıskanç kadın, Zeus'un çocuklarının canına okumaktan başka bir şey yapmamıştı. Kendi düşüncelerime dalmışken profesörün konuşmasının bir kısmını kaçırdığımı fark edip doğruldum. Kyreneia Geyiği'nden bahsedildiğini duyunca Herakles'in görevlerine geçtiğini fark ettim, kaçıncı göreviydi bu, üç mü? İlk ikisini dinlemediğim için kulaklarımın kızardığını fark ettim. Az çok hatırlıyordum gerçi ama daha ilk dersten kim bilir nasıl görünmüştüm. Düzgün bir şekilde oturup ellerimi kucağıma koydum.

    "Sizden istediğim şey bir kahramanın hayatı. Bulabilirseniz bir görevi, bulamazsanız Herakles'in on iki görevinden birini yazabilirsiniz. Ve araştırdığınız kahramanın tanrı olan bir ebeveyni varsa onu kısaca anlatmanız. Ders bitimine kadar süreniz var." Son söylediği cümleden sonra masamın üstünde bir tomar parşömen oluşmuştu. Çantamı kaldırıp tüy kalem ve mürekkebi çıkarttım. Mürekkebin kapağını açıp parşömenlerden birini düzelttikten sonra durakladım. Kitaptan mı bakmamız gerekiyordu yoksa bir çeşit sınav mı olacaktık? Etrafa bakınıp kimsenin kitap çıkartmadığını görünce omuz silkerek tüy kalemimi mürekkebe bandım. Bana kalırsa sınıfın çoğu on iki görevden birini yazacaktı, ben de başka bir kahramanı anlatmaya karar verdim. Bellerophontes'in* Hayatı, Pegasos diye kıvrak bir el yazısı ile başlık attım.

    Eski zamanlardan birinde, Glaukos isimli bir kral vardı. Kral, tam anlamıyla bir at delisiydi ve sahip olduğu atlarla dünyaca ünü vardı. Onlarla gurur duyar, her seferinde övünmekten çekinmezdi. Fakat Aphrodite Bayramı'nda kısraklarının aygırlarla çiftleştirilmesine karşı çıkıyordu, övünürken kendinden geçiyor, Aphrodite'e söylemediği söz bırakmıyordu. Bunun üzerine Aphrodite, Zeus'un yanına gidip Galukos'u cezalandırması için izin istedi, öne sürdüğü yalan Glauskos'un atlarını insan etiyle beslemesiydi. Zeus ona cezalandırma izni verdi.

    Kral Glaukos'un Hyponoos isimli bir oğlu vardı, Hyponoos daha sonra Bellerophon ismi ile tanınacaktı. Hyponoos düşler aleminde yaşardı, o da atları çok severdi ama onları yetiştirmeye veya yarıştırmaya meraklı değildi. Perseus adlı kahramanı örnek alırdı, hayallerinde hep Pegasus'a biner ve Perseus ile maceralara atılırdı. Perseus, aynı zamanda Medusa'yı öldürdüğünde kesik başından Pegasus'u salmış kahramandır.

    Böylece Aphrodite Glaukos'un oğlunun bir hayal görmesini sağladı, gökyüzündeki bir buluta kanatlı at biçimini verdi ve Hyponoos'un onu Pegasus sanmasını sağladı. Hyponoos onu fark edince hemen ok ve yayını aldı, okun arkasına bir ip bağladı ve buluta nişan aldı. Ok yaydan hızla fırladı, bulutu deldi ve aşağı düştü, Aphrodite'in yönlendirmesi ile tam da Kral Galukos'un dahi seyisbaşı Belleros'un göğsüne saplandı. Belleros öldürüldüğü sırada atlar yarış için dışarı çıkarılmak üzereydi. Ürktüler, kişnediler, kaçmaya çalıştılar, kızdılar ve kendilerini sakinleştirmeye çalışan efendileri Glaukos'u yediler. Böylece Aphrodite masum birini kullanarak intikam almış oldu.

    Belleros'un göğsündeki okta hala ip bağlıydı, ipi takip edince Hyponoos'un onu öldürdüğünü anladılar. Böylece Hyponoos'a o günden sonra "Belleros'u öldüren adam" anlamına gelen Bellerophon ismini taktılar ve onu sürgün ettiler.

    Bellerophon dünyayı dolaşmaya başladı ve Proitos adlı bir kralın sarayına geldi günün birinde. Kral onu oldukça iyi karşılamıştı. Kısa bir süre sonra Bellerophon'a oldukça güvenmişti kral, iyi dost bile olmuşlardı. Ancak kralın karısı Anthaia, Bellerophon'a aşık olmuştu. Bellerophon ile sürekli sohbet ediyor, onun hayat hikayesini dinliyordu. Günün birinde Bellerophon bir Pegasus istediğini anlatınca Anthaia ona, Pegasus'a sahip olması için Aphrodite'e bir sunak inşa etmesini, akşam olunca da sunak üzerinde uyumasını söyledi. Gece Aphrodite'in onun yanına geleceğini ve kendisinden ne isterse istesin yapması gerektiğini de ekledi. Bellerophon hemen bir sunak inşa etmeye başladı ve gece olunca üzerinde uyudu. Gecenin ileri saatinde ansızın uyandı, çünkü içeri birinin girdiğini fark etmişti. Gözlerini aralayınca gelenin Aphrodite değil, Anthaia olduğunu fark etti. Anthaia onunla yatmak istiyordu. Olayı anlayınca kalktı ve Anthaia'yı iterek yanından uzaklaştırdı, Proitos'un dostluğunu suiistimal etmek istemiyordu. Gündüz olduğunda, Anthaia kocasının yanına giderek Bellerophon'u kendisine tecavüz etmekle suçladı, kocası da ona inandı. Ancak o sırada yürürlükte olan bir yasa konuklara kötü davranmayı yasaklıyordu, böylece kral Bellerophon'u yanına çağırdı ve ona bir mektup verdi. Mektubu kayınbabası İobates'e götürmesini istedi, Bellerophon'da dostuna yardımcı olmak amacıyla kabul etti. Mektupta "Bu mektubu sana getiren kişiyi öldür, kızına tecavüz etmeye çalıştı." yazıyordu. Bellerophon mektubu teslim etti, ancak İobates mektubu hemen açmadı çünkü damadının sıkıcı biri olduğunu ve her zamanki saçmalıklarından konuştuğunu düşünmüştü. Bellerophon sarayda kaldı ve İobates'in küçük kızı Philonoe'ye aşık oldu. İobates mektubu ancak on gün sonra açmayı hatırlayabildi, aslında tesadüfen eline geçtiği için hatırlamıştı. İobates onu öldürmek istemediğinden Bellerophon'u iki göreve sokmaya karar verdi, nasılsa birinde ölür diye düşünüyordu.

    İlk görev, Chimaira adlı başı aslan, gövdesi keçi ve kuyruğu yılan biçimde bir canavardı ve aynı zamanda ateş püskürtüyordu. İobates, Bellerophon'a eğer Chimaira'yı öldürmeyi başarırsa kızını vereceğini söyledi. Böylece Philonoe, Bellerophon'a yardım etmeye karar verdi. Pallas Athena için bir sunak inşa etmesini ve gece olunca üstünde uyumasını söyledi. Bellerophon buna benzer bir şeyi daha önce yaptığını söyledi ancak kızın ona bu sefer gerçekleri söylediğini fark edince dediklerini yaptı. Rüyasında Pallas Athena sabah olduğunda sunağın yanında bir koşum takımı bulacağını söyledi. Gerçekten uyandığında altın bir koşum takımı buldu, onu eline aldığında kendisini bir yere sürüklediğini hissetti ve takip etti. Pegasus'u buldu ve koşum takımını bağlayıp üzerine bindi. Atın her iki yanına kurşundan yapılmış iki top bağladı, böylece kontrolü kaybedip fazla havalanmasını önledi. Chimaira'yı bulup onu öldürdü, kurşun toplarından biri canavarın boğazından aşağı düştü ve ateşte eriyince Chimaira'yı yaktı. Bellerophon ödülünü istemek için kralın yanına gitti, ancak kral ona ikinci bir görev verdi. İkinci görevde Bellerophon tek başına bir düşman ordusunu alt etti, tabi Philonoe ona yine öğüt vermişti. Bellerophon başarı ile bitirmesine rağmen kral hala onun ölmediğini görünce onu kovdu, şehrine dönerse öldürüleceğini söyledi. Suçunu bilmeyen Bellerophon surlara kadar ilerledi, ancak Philonoe diz çöküp Poseidon'dan yardım istemişti. Poseidon Bellerophon'un ayaklarına denizi bağladı, böylece suçunu öğrenmek ve adalet istemek için şehre geri dönen Bellerophon, sularla beraber geldi. Herkes şehrin sular altında kalacağından endişelenince, şehrin kadınları inisiyatifi ele aldılar. Eteklerini kaldırarak sular içinde Bellerophon'a doğru koşmaya başladılar, hepimiz sana aitiz diye sesleniyorlardı. Bellerophon onları görünce kıpkırmızı kesildi ve geriye doğru koşmaya başladı, böylece İobates kızkardeşinin yalan söylediğini anladı.

    Bundan sonra hikaye mutlu sonla bitmiş gibi görünse de, aslında öyle değildir. Bellerophon'un kurşun toplarından biri Chimaira'nın boğazındaydı, havanın çok güzel olduğu bir günde Pegasus' a bindi ancak diğer topu almayı unutmuştu. Güneşe kadar yükseldi ve orada yandı. Yeni karısı Philonoe, bu felakete şahit oldu. Kocasının unuttuğu kurşun topu bir ip ile boğazına astı ve denize atladı.


    Tüy kalemi masaya bırakıp bileğimi oynattım. Bitirebilmek için o kadar hızlı yazmıştım ki parmaklarım uyuşmuştu. Parşömenin sağ alt köşesine adımı yazdım ve bıraktım. Mürekkebin kuruması için parşömeni ileri iterken beş dakikadan az bir zaman kaldığını fark ettim. Eşyalarımı toplayıp elimi rahatlatmaya devam ettim. Ayağa kalkıp parşömeni profesör Hawkman'in yanına götürdüm ve masasına bırakıp geri döndüm. Biraz fazla uzun yazmıştım sanırım. Zilin çalması ile birlikte profesörün yanına ilerleyen insan seline kapılmadan sınıftan çıktım ve bahçeye ilerledim.

*Türkçe'ye Bellerophon olarak geçilmiş bir isim, İngilizce'sini kullandım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jordoan Lovebad

Jordoan Lovebad

RP Yaşı : 14
Mesaj Sayısı : 1398

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyÇarş. Tem. 11, 2012 11:08 pm

"Ah. Mitolojiyi seviyorum ama ne yazık ki dersliği V. katta." Dedi kendi kendine. Merdivenler onu yoruyordu, III. katta iken biraz durdu ve dinlendi. Çok kaslı değildi, biraz olsun şişko bile değildi. Son merdivene, son gücüyle yüklendi ve bitirdi. Mitoloji dersliği karşısında duruyordu. isminde veya içinde 'mitoloji' kelimesi geçmiş olan tüm kitapları yanındaydı. Geçen sene işlenen derslerin bir grafiğini çıkarmış ve ona göre çalışmıştı ama farklı konulara da çalışmıştı. Muggle'ların da bu konuyla ilgili ve bilgili yazarları vardı. Sınıfa girdi ve en ön sıralardan birine oturdu. Kitaplarını, bir parça tıka basa yazı ile dolu olan parşömenini ve tüy kalemini çıkardı. Gözlerini ovdu ve biraz okudu. on beş dakika sonra zil çalmış ve herkes içeriye girmişti. Etrafını tanıdığı ve tanımadığı onlarca öğrenci kapladı. Öğretmene bakıyordu, henüz tanışmamıştı.
Tam sıkılmaya başlamıştı ki profesör masadan kalkıp tahtanın tam önüne geldi ve "Merhaba bütün sınıflar, ben yeni mitoloji profesörünüz Bryce Hawkman," dedi, "Derse başlamadan önce herkes sırayla kendini tanıtsın lütfen." Ah olamaz en ön sıradaydı, ondan önce dört kişi vardı yalnızca onlar kalktıktan sonra profesör onun gözünün içine baktı, bunun "kalksana hadi" anlamına geldiğini düşünerek kalktı ve kafasında toparlayıp konuşmaya başladı "merhaba profesör, benim adım Jordoan. Jordoan Lovebad, Ravenclaw IV. Sınıfım. Mitoloji dersini çok severim," 'İçinden beni yalaka sanacak' dedi içinden. Ardından devam etti- aslında edemedi. "Ben-Ben... Neyse, İsviçre'den geldim, Mısırlıyım. Tanıştığıma memnun oldum." Dedi ve kendini sıraya oturmak için zorladı. Kızarmıştı. Diğerleri de kendini tanıttı ve oturdu sonuncu kişi de kendini tanıttıktan sonra profesör tekrar konuşmaya başladı "İlk derste size Yunan mitolojisindeki kahraman Herakles'ten söz edeceğim," 'Ne? Olamaz! Diğer senelerde böyle değildi' diye düşündü Jordoan içinden. Bunu düşünürken suratının istemsiz bir şekilde ekşidiğini anladı ve durdu. Ama Profesör Hawkman ona mani olamayacaktı. Aklına gelen ilk planı uygulamaya koydu ve bir muggle'ın yazdığı bir kitabı çantasından çıkarıp kimsenin göremeyeceği şekilde elinde tuttu. 'Antik Mitolojide Kim Kimdir? Gerhard FINK' yazıyordu üzerinde. Tam Herakles'i arıyordu ki profesör tekrar konuşmaya başladı "Herakles Alkmene ile Zeus'un çocuğudur. Hera yani Zeus'un karısı, Olimpos'un kraliçesi, Herakles Roma'lı haliyle Herkül'ün Zeus'un çocuğu olduğunu anladığından beri ondan nefret etmiş ve onu öldürmek için planlar yapmıştır. Herakles'in doğduğundan beri güçleri olmuştur. Hera'nın ilk planı ona iki tane yılan göndermekti. Ve o sıralar Herakles sadece bir bebekti ama onları öldürebilmişti. Herakles güçlü olmasına rağmen çok üstün bir eğitim görmüştür. Bir çok şeyde başarılıdır." Profesör bunları söylerken Jordoan Herakles'i bulmuştu bile. Profesör Hawkman bir saniyeliğine durup öğrencileri süzdü. Jordoan'a baktığında ağzı kulaklarında başı ile anladığını onayladı. "On sekiz yaşındayken çok ünlü ve çok güçlü bir yaratığı öldürdüğü için prenses Megara ile evlendirilmiştir. Megara'dan üç tane çocuğu olmuştur. Hera , Herakles'i alt etmek için farklı bir plan uygulayıp onu çıldırtmıştır. Bu yüzden Herakles karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçluluk duygusundan kurtulmak için Miken kralına gitmiştir. Miken kralı yani kuzeni Eurystheus'un verdiği on iki görevi yerine getirmek zorunda kalmıştır." diye devam etti. "Herakles hakkında anlatılabilecekler bu kadar. Şimdi size onun görevlerinden birini anlatacağım." Dedi ve masasına oturdu. "Anlatacağım görevi üç numaralı görevi. Yaptığı ilk iki görev çok zordu ama başarıya ulaşmıştı her seferinde. Buna sinirlenen Miken kralı ona daha zor bir görev vermişti. Artemis'in kutsal hayvanı Kyreneia Geyiği'ni canlı olarak yakalamaktı. Miken kralı bu görevi gerçekleştirse bile Artemis'in ona çok kızacağını ve onu öldüreceğini düşünerek bu görevi vermiştir. Herakles tam bir sene boyunca Geyiği kovalamıştır. Sonunda Geyik yorulup bir su başında durmuştur. Çok yorgun olduğu için Herakles onu yakaladığı zaman kaçamamıştır. Miken kralının beklediği olmuştur. Dönüş yolunda Artemis ve ikiz kardeşi Güneş tanrısı Apollon ile karşılaşmıştır. Yaşadığı şeyleri anlatmış ve onlardan merhamet istemiştir. Geyiği geri getireceğine söz verince tanrı ve tanrıça hayatını bağışlamıştır. Geyiği krala götürmüştür. Geyiği biraz daha erken bıraktığı için Geyik kaçmıştır. Artemis'e geri dönmüştür. Bu sayede hem görevini tamamlamış hemde tanrıçaya olan sözünü tutmuştur." Dersi kendi alanında bitirdiği gözlerinden okunuyordu. Sınıf ta sanki ders bitmiş gibi rahatlamıştı ama profesör boş bırakmamaya kararlıydı. Hem Hogwarts'ta boş bir ders nerede görülmüştü ki? "Sizden istediğim şey bir kahramanın hayatı. Bulabilirseniz bir görevi, bulamazsanız Heraklesin on iki görevinden birini yazabilirsiniz. Ve araştırdığınız kahramanın tanrı olan bir ebeveyni varsa onu kısaca anlatmanız. Ders bitimine kadar süreniz var," dedi ve asasını oynatarak bir büyü yaptı. Herkesin sıralarının yanında birkaç parşömen belirdi. "Tamam." Dedi kendi kendine, "bunu yapmak için kitaplara ihtiyacım yok. Zaten bir kahramanım var." Parşömeni önüne çekti ve yazmaya başladı.
Theseus; Atina'nın efsanevi kralı. Annesinin Ethra, babasının Egeus (Aegeus, Atina kralı Theseus'un babasıdır. Theseus, Minotor'a karşı kazandığı zaferden dönerken beyaz yelken çekmediği için Aegeus oğlunun yenildiğini zannederek kendini denize atmıştır. Aegeus'un kendine attığı denize o günden sonra Ege adı verildiği rivayet edilir.) veya Poseidon ( Yunan mitolojisi'nde denizler, depremler ve atlar tanrısı. Kronus ile Rheia'nın oğlu. Zeus ve Hades'in kardeşi. Roma mitolojisi`nde Neptün (Neptunus) olarak bilinir. En önemli silahı üç dişli bir yabadır ve bu yabayı yere vurduğunda depremler meydana gelir. Poseidon hırs ve gücü temsil eder. Poseidon'un hırsı Atlantis'in yok olmasına sebep olmuştur. Bunun nedeni ise dünyanın en mükemmel şehrini inşa etme arzusudur. Karanlığın ve İşkencenin tanrısı olan Gorgos'la ölümüne savaş içindedir. Karanlığın ve işkencenin tanrısı olan Gorgos Zeus'u kıskanmaktadır. Bu yüzden Olimpos'ta kargaşa ve kaos yarattığından güçleri bir taşa hapsedilerek ve 1 şart koyularak serbest bırakılmıştır. Bu şart ise ne zaman birini öldürmek üzere olsa ona bir dilek hakkı vermektir. Fakat o bu dilekleri çok iyi inceleyerek onu dileyenin alehine bir şekilde gerçekleştirmektedir.) olduğu söylenir.
Theseus, İyonyanın baş kahramanıydı. Atinalılar onu büyük bir reformcu olarak kabul ediyorlardı. Attika'nın Atina önderliğinde siyasi bütünleşmesini sağlayan kişi olduğu kabul ediliyordu.
Efsaneye göre, Atina'nın kadim krallarından Egeus, çeşitli kadınlarla evlenmesine rağmen çocuk sahibi olamaz. Sonunda Troezen kralının kızı Ethra ile evlenir. Ethra, Egeus'tan, bir söylentiye göre ise yüzerken birlikte olduğu Poseidon'dan hamile kalır. Egeus çocuğun doğmasını beklemeden Atina'ya döner, ancak gitmeden önce sandaletini ve kılıcını dev bir kayanın altına bırakır ve Aethra'ya çocuğun büyüdüğünde kayayı kaldırıp emanetlerini alabileceğini, böylece hanedana mensup olduğunu ispatlayabileceğini söyler.
Theseus büyüdüğünde gerçekten kayayı kaldırır ve babasının emanetlerini alır. Annesi genç Theseus'a gerçek kimliğini açıklar. Bunun üzerine Atina'ya yola çıkan Theseus yolda pek çok yolkesen haydutu öldürür.
Çeşitli maceralardan sonra Atina'ya ulaşan Theseus, Egeus'a gerçek kimliğini açıklamaz. Ancak Egeus'un eşi Medea, Theseus'un veliaht olduğunu anlar ve kendi oğlu Medus yerine tahta geçmesinden endişe eder. Ölmesini sağlamak için kendisinden Maraton boğasını öldürmesini ister. Ancak Theseus boğayı yakalayıp Atina'ya kadar getirmeyi başarır ve kurban eder. Bunun üzerine Medea, Theseus'u zehirlemeye karar verir. Son anda Egeus kılıcı ve sandaletleri görerek Theseus'un oğlu olduğunu anlar ve zehiri döker.
Girit kralı Minos'a yenilen Atinalılar, barış anlaşması gereğince dokuz yılda bir, Minotor adlı öküz başlı canavara yedi genç kız ve erkeği kurban etmek zorundadır. Theseus, canavarla savaşmaya gönüllü olur. Babasına eğer muzaffer olursa dönüşte beyaz bir yelken açacağını söyler.
Kral Minos'un kızı Ariadne, Theseus'a aşık olur ve Minotor'un içinde bulunduğu labirentten çıkabilmesi için ona bir ip yumağı verir. Theseus, Minotor'u çıplak elleriyle öldürür, Atinalı gençleri kurtarır ve ip yumağını kullanarak labirentten çıkmayı başarır. Ariadne'ı da yanına alıp Atina'ya yelken açar ancak Nakşa adasında mola verdiklerinde onu adada "unutur".
Theseus, Atina'ya yaklaştıklarında da beyaz yelkeni çekmeyi unutur. Kıyıdan koyu renk yelkeni gören baba Egeus, denize atlayarak intihar eder (Ege Denizi'nin adını bu olaydan aldığı söylenir).
Babasının trajik ölümünden sonra Theseus, Atina kralı olur ve Amazonlar'ın kraliçesi Antiope ile evlenir. Bu evlilikten oğlu Hippolitus dünyaya gelir. Ancak eşi bir savaşta Theseus ile birlikte savaşırken ölür. Bunun üzerine Theseus, Ariadne'ın kızkardeşi Faidra ile evlenir. Faidra, Hippolitus'a zalimce davranacaktır.
Efsaneye göre Theseus, Atina'dan ayrılarak hayatının son yıllarını İskiri adasında huzur içinde geçirir.

Sonunda bittiğine şükrederek tüy kalemini elinden bırakıp eline masaj yaptı ve dersin bitmesini bekledi. Asasını çıkardı ve ikinci parşömenin sonunda boş kalan bölüme dokundurdu, Jordoan Lovebad yazısı çıktı ve parladı. Ardından asasını bir kez daha oynattı ve mürekkep kurudu. Parşömenleri Profesör Hawkman'in masasına bıraktı ve parmaklarını kütleterek yerine geçti. yaklaşık yedi-sekiz dakika sonra zil çaldı ve dışarıya çıkıp yatakhaneye gitti. Çantasını bırakıp bahçeye inecekti...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://twitter.com/#!/baranyetismis
Janice Marchant



Mesaj Sayısı : 393
Yaş : 29

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyPerş. Tem. 12, 2012 1:04 pm

.


En son Larissa Wartiox tarafından Salı Tem. 17, 2012 3:14 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Phoenix
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Melanie Phoenix

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 4455
Gerçek Adı : dilara.
Yaş : 25

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyCuma Tem. 13, 2012 7:57 pm

    "Bugün, benim günüm!" Genç kız yataktan kalktığından beri bunu sayıklıyordu. Henüz hava tam olarak aydınlanmamıştı, gün yüzünü yeni yeni gösteriyordu. Genç kız, yemek salonuna indi ve sabahın ilk kahvesini doldurdu yanaklarına. Bir kaç saat sonra herkes yeni güne merhaba diyecekti, ilk defa bu kadar erkenciydi. Francisco ile olan görüşmesi onun kendine güveninin geri gelmesini sağlamıştı. Artık bakımını eksiksiz yapıyor ve sabah kalktığı gibi spor yapıyordu. Uykusuzluktan oluşmuş olan göz altı torbalarını, asasını ve muggle ilaçlarını kullanarak yok etmişti. Sabah kalkar kalkmaz, saçlarını at kuyruğu biçiminde toplayıp mini şortunu ve sporcu atletini giymişti. Göl kenarına kadar olan koşusunun sonunda ısınma hareketlerini yineleyip koşusuna devam ediyordu. Koşudan sonra yatakhaneye dönen genç kız, ders listesine göz gezdirdikten sonra ılık bir duş aldı ve saçlarını soğuk suyla, soğuk suyun saçlarına iyi geldiğini düşünüyordu, yıkadı. Genç kız, saçlarını kısa bir büyüyle kurulamanın ardından ders kitaplarını alıp, Gryffindor Ortak Salonu'na indi. Şöminenin karşısındaki büyük kanepeyi tüm bedenini bıraktı ve dondurmasını kaşıklamaya başladı. Dondurma kutusunun sonunda kalan sosu ise işaret parmağıyla sıvayıp parmağını ağzına götürdü, yalamaya başladı. Bu sırada gözü kapıdaydı ve kapıdan koşarak geçen ruh öküzünü gördü. Dondurma kutusunu orada bırakıp yerinden doğrulmayı denedi. Fakat o kadar çok yayılmıştı ki, ruh öküzünü gördükten saniyeler sonra doğrulabildi. Ayağa kalkıp ders kitaplarını göğsüne bastırdı ve kaşıkta kalan son dondurma bulaşığını diliyle temizledi. Asasını dondurma kutusuna yöneltip, 'Aklapakla,' büyüsünü uyguladı.

    Ann'in nereye gittiğini görememişti fakat dersliğe geleceğini biliyordu. Mitoloji dersliğine gidip, orada onu bekleyecekti. Oradaysa da yanına oturup biraz fiskos yapacaktı. Francisco ile olan buluşmasını anlatmak için sabırsızlanıyordu. Koşar adımlarla dersliğe girdi ve karşısında Profesör Hawkman'ı gördü. Ann'i göz ucuyla aradı ve orta bölümün arka sırasında oturduğunu gördü ve koşarak yanına gitti. "Beni neden beklemedin, ruh öküzcüğüm?" Daha sonra Ann'in kolunu yakaladı ve dişlerini çok geçirmeden küçük bir bölümden ısırık aldı. "Seni yerim diyordum, yedim işte!" Daha sonra gülümseyerek Profesör Hawkman'a döndü. Hawkman konuşmaya hazır bir biçimde bekliyordu. "Merhaba bütün sınıflar, ben yeni mitoloji profesörünüz Bryce Hawkman, derse başlamadan önce herkes sırayla kendini tanıtsın lütfen." Bir süre öğrencilerin kendini tanıtmasını bekleyen genç kız, hepsini de tanıyordu zaten, sıra kendine geldiğinde sıkılmış bir halde ayağa kalktı ve sevimli bir ses tonuyla konuşmaya girdi. "Aslında, bu konuşma bölümlerini hızlandırmak isterdim. Bir tuş olsa fena olmazdı yani. Her neyse, beşinci sınıf, Gryffindor, profesör." Genç kız, çok çenesi düşük biri olduğunu biliyordu ve halinden çok memnundu. Profesör dersi anlatırken genel olarak Francisco' yu düşünüyordu. Kısa bir hayalden sonra Profesör Hawkman'a gözlerini odakladı ve dikkatsiz bir şekilde, profesörü dinlemeye başladı. "... Güneş tanrısı Apollon ile karşılaşmıştır. Yaşadığı şeyleri anlatmış ve onlardan merhamet istemiştir. Geyiği geri getireceğine söz verince tanrı ve tanrıça hayatını bağışlamıştır. Geyiği krala götürmüştür. Geyiği biraz daha erken bıraktığı için Geyik kaçmıştır. Artemis'e geri dönmüştür. Bu sayede hem görevini tamamlamış hemde tanrıçaya olan sözünü tutmuştur. Sizden istediğim şey bir kahramanın hayatı. Bulabilirseniz bir görevi, bulamazsanız Heraklesin on iki görevinden birini yazabilirsiniz. Ve araştırdığınız kahramanın tanrı olan bir ebeveyni varsa onu kısaca anlatmanız. Ders bitimine kadar süreniz var." Profesörün bu cümleyi söylemesiyle beraber, hızla dikkatini parşömene verdi ve Odisseas'ı yazmaya karar verdi.

    Odisseas, kuzeybatı Yunanistan kıyılarının karşısında bulunan İthaka adasında doğdu. Babasının adı Learthes, annesinın adı Antikleia idi. Yalan Autolykos'un kızı olan Antikleia'nın Leartes ile evlenmeden önce Sisyphos ile yattığı, Odisseas'un bu birleşmeden doğduğu da söylenir.
    Odisseas'un gençliği, Akhilleus'unki gibi hekim Kheiron'un yanında geçti. Birgün Odisseas, dedesi Autolykos'a konuk olarak gitti. Orada bir yaban domuzu avına katıldı ve bacağından yaralandı. İşte, Truva Savaşı sona erdikten sonra, bir on yıl daha türlü maceralar geçirerek İthake'ye döndüğünde, dadısı Eurykleia tarafından yaşlı Odisseas'un tanınmasını sağlayacak yara izi, budur.

    Truva Savaşına katılmadan önce Odisseas, İthake kralı oldu. Babası Learthes'in oğlunu tahta nasıl geçirdiği pek anlatılmaz. Ama kral olunca bir eş seçmesi olaylı oldu. Hemen dünyanın en güzel kızı Helena'ya (Helen) talip oldu ama güzel kızın taliplilerinin çokluğundan ürkerek ondan vazgeçip, Helena'nın babasının kardeşi İkarios'un kızı Penelope'u (Penelopeia) istedi. Tyndereos'un ise Odisseas'un bu yaklaşımını önce beğenmedi. Odisseas ise Penelope'u almak için şartını söyledi. Tyndereos'u düştüğü durumdan kurtaracak, bulduğu çözümle kimse arasında kavga olmayacaktı. Bu arada Tyndereos'un kızını türlü prensler, krallar ve savaşçılar istiyorlar, türlü hediyeler gönderiyorlardı. Tyndereos da onların kalplerini kırıp bir felakete yol açmamaya çalışıyordu. Sonunda Tyndereos, Penelope'u vermeye razı olunca Odisseas fikrini söyledi: Kocasını Helena kendisi seçsin ama her kimi seçerse diğer tüm talipliler bunu sorun etmeyecek ve Helena'nın kendine seçeceği kocaya her zaman arka çıkmaya ant içecekti. Tyndareos, fikri beğendi ve iş kızın seçimine bırakıldı. İkarios önce herkesi yemin etmeye çağırdı. Herkes yemin etti, Odisseas dahil. Dünyanın en güzel kızı Helena, kocası olarak Agamemnon'un kardeşi Menelaos'u seçti. Herkes karara saygı duydu ve kabul etti. Herkesçe edilen bu yemin, ileride on yıl sürecek olan Truva Savaşı'na yol açacaktı.

    Orduya dahil olduktan sonra kendisi gibi savaşmaktan kaçan ve saklanan Akhilleus'u arama görevi verildi. Yanına birkaç kişi alarak, Akhilleus'un saklanabileceği düşünülen yerleri ziyaret etti. Akhilleus, İskiri adasında Lykomedes'in sarayında saklanıyordu ve genç bir kız kılığındaydı. Odisseas, dilenci bir satıcı kılığında saraya girdi ve çeşit çeşit gösterişli kumaş ve elbiseyi ortaya döktü. Sarayda bulunan tüm genç kızlar satıcının getirdiği incik boncuk ve elbiselerle ilgilenirken Odysseus da kızları inceliyor ve Akhilleus acaba içlerinden hangisi diye düşünüyordu. Elbiselerin altından çok güzel işlemeli, büyük savaşçılara layık bir kılıç çıktı ve diğer kızlar elbiselerle ilgilenirken, Odisseas sanki saraya bir saldırı varmış gibi "silah başına" diye askerleri bağırttı ve saldırı borusu çaldırttı. Diğer kızlar odalarına kaçışırken Akhilleus refleksle eline kılıcı alınca kimliği ortaya çıktı. Odisseas, kral Agamemnon'un onu istediğini söylediyse de Aşil kabul etmedi. Odisseas onu ikna için yalana başvurmak zorunda kaldı. Eğer Akhilleus savaşa katılırsa orduların komutanı o olacaktı. Akhilleus savaşa katıldı ama orduların komutanı olamadı. Daha sonra Odisseas, Kıbrıs kralı Kinyras'a da elçi olarak gitti. On yıl sürecek olan Truva Savaşı nda Akha'lı Odisseas, savaşçı, ordu komutanı, danışman, elçi ve arabuluculuk gibi görevler üstlendi. Savaş süresince evinden on yıl ayrı kaldı. Savaş bittikten sonra on yıl daha evine dönemedi, toplam yirmi yıl evinden ayrı kaldı. Odisseas'un adı İlyada'da hemen her sayfada geçer. Odisseas'un Truva Savaşındaki belki en önemli görevi, Akhilleus'u saklandığı yerden bulup getirmesiydi. Çünkü kahinler savaşın onsuz kazanılamayacağını söylemişlerdi. Odisseas üzerindeki lanet ise ordunun Aulis şehrinden uygun rüzgâr bulup aylarca denize açılamaması sırasında gelir. Kahin Kalkhas'a bu durumun çözümü sorulduğunda ise, kahin şöyle der: "Tanrıça Artemis kendisine adanmış kutsal dişi geyiği av sırasında öldürdü diye Agamemnon'un ordularının açılmasını sağlayacak rüzgârları önlemekteydi. Agamemnon bu geyiği donanma toplanırken vakit geçirmek için Aulis civarında çıktığı bir avda öldürmüştü. Bu yüzden de Agamemnon'a kin duymaktaydı. "Artemis'in kızgınlığının geçmesi İphigenia'nın kurban edilmesine bağlıdır" der. Agamemnon kızını kurban etmeye yanaşmadı. Günler haftalar geçti ve özellikle Menelaos ve Odisseas'un ısrarları sonucunda istemeye istemeye kızının kurban edilmesine onay verdi. Agamemnon karısı Klytaimnestra'ya haber göndererek kızını istetti. Güya kızını Akhilleus'la nişanlayacaktı. Kurban olayından haberi olmayan Akhilleus bu hileye katıldı ama sonradan öğrenince olayı engellemeye çok çalıştı. Engellemede başarısız olunca da Agamemnon'a çok kızdı. Kızın kurban edilmesi ve bu işte Odisseas'un Akhilleus'u kandırması ilk lanettir. Odisseas'un üzerindeki ikinci lanet, Truva Şehrinin ele geçirilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, parlak zekasını kullanarak tahta at fikrini ileri sürmesiydi. Atın yapımından sonra atın içine ilk girenlerden birisi de o oldu. Truva şehri düştükten sonra yakılıp yağmalandı. Yağmadan sonra ganimetler paylaşıldı. Fakat Akhilleus'un yenilmezliğini pekiştiren Hephaisthos'un yaptığı güçlü silahlar kimde kalacak diye Akha komutanları arasında bir kargaşa yaşandı. Hâlbuki Thetis, Akhilleus'dan sonraki en yaman savaşçı kimse o alsın istemişti. O adam da Telemon'un oğlu Aias (Ajax) idi. Ama Agamemnon ile Menelaos ne yapıp edip bu benzersiz silahları Odisseas'a verdiler. Daha sonra, Akha yiğitleri belli süreler ve serüvenler geçirerek yurtlarına döndüler. İçlerinden çoğu öldü, bazıları evlerine dönebildi. Sadece Odysseus bir türlü evine dönemedi ve bir on yıl daha denizlerde süründü. Odisseas'un başına musallat olan bu ikinci laneti bazı mitologlar şöyle yorumlar. ""-Truva Savaşında Odisseas, Truva Şehrine dehlizlerden gizlice girerek, şehri koruduğu düşünülen Athena'nın bizzat büyülediği bir heykeli (Palladium) çalarak Agamemnon'a sunmuştu. Odisseas'un başındaki diğer lânetler; Truva Savaşı sırasında tezgah kurarak Palamedes'in taşlanarak öldürülmesi ve Rhesos'u uyurken atları için katletmesi diğer yaptıklarıdır. Ayrıca, Poseidon'un oğlu olan dev kiklop Polyphemus'un tek gözünü kör etmesi de başlı başına bir lânetti. Tüm bu lanetler Athena ve Poseidon tarafından kendisine türlü belalar şeklinde yollandı. Ama sonunda Odisseas 20 yılını evinden ayrı geçirdikten sonra lanetler Zeus tarafından kaldırıldı ve Odysseus sevgili karısına kavuşabildi."

    Odisseas'un Penelope'yle olan evliliğinden Telemakhos isminde bir erkek çocukları oldu. Ama bu çocuk daha kundaktayken Helena'nın kaçırıldığı, kocası Menelaos'un yardım istediği haberi geldi. Odisseas bu savaşa (Truva Savaşı) katılmamak için elinden geleni yaptı, Agamemnon'un ordusuna katmak üzere kendisini almaya gelen askerleri kandırmak için Odisseas, tarlasınına tohum yerine tuz ekiyor, sabana da öküz yerine kendisini koşuyor, deli taklidi yapıyordu. Askerlerin arasındaki Palamedes, bebek Telemakhos'u alıp sabanın geçeceği yere koydu. Ağzından tükürükler saçarak sürekli küfredip bağıran ve sabanı çeken Odisseas, sabanı biricik oğluna zarar gelmemesi için Telemakhos'un üzerinden aşırtınca yakayı ele verdi. Çaresizce zırhını kuşandı, eşiyle vedalaşıp mızrağını eline alıp askerlerin arkasına takılıp Agamamnon'un ordusunun bulunduğu Sparta'ya yürüdü. Böylece, Palamedes'e ileride korkunç bir öc almayla sonuçlanacak derin bir kinle sefere katılmak zorunda kaldı...


    Tüy kalemi masaya bırakır bırakmaz eline masaj yapan genç kız, belinin rahatlaması için arkasına doğru yaslandı ve adını da parşömenin sonuna ekleyip, parşömeni Profesör Hawkman'ın masasına bıraktı. Ann'in yanına geri dönerek, Ann'in duyabileceği bir şekilde "Ölüyoruum!" diye bağırdı, arkasına yaslanmaya devam etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melaniephoenix.tumblr.com/
Bastet Thomas



Mesaj Sayısı : 1382
Gerçek Adı : Ekön.
Yaş : 26

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyPaz Tem. 15, 2012 10:06 pm

Mitoloji dersini kaçırmamak için asker botlarımı hızlıca bağladım ve çantamı kapıp ortak salondan dışarı fırladım. Hava hala sıcaktı bu yüzden süveterimi giymemiştim. Mitoloji dersliğine geldiğimde kendimi boş olan bir sıraya attım. Yani boş sandığım, Profesör içerideydi. Nefesimi düzenlemeye çalışırken başımı sıraya koydum. Bir süre sonra profesör herkesin geldiğini düşünmüş olacak ki derse başladı. Geçen sene de dersine girmiştim. Bu profesör tek kelimeyle en sevdiğim profesörlerden biri.

"Merhaba bütün sınıflar, ben yeni mitoloji profesörünüz Bryce Hawkman.Derse başlamadan önce herkes sırayla kendini tanıtsın lütfen." dedi. Herkes kendini tanıtmaya başladı. Bazıları tanıdıktı, bazılarını ise yeni görüyordum. Karışık olduğumuz için çok kişiydik. Her sıra doluydu. Uzun bir süre sonra sıra bana gelince ayağa kalktım."Bastet Thomas, Slytherin V. sınıf."dedim ve yerime oturdum. Profesör hafif gergin gibiydi.

"İlk derste size Yunan mitolojisindeki kahraman Herakles'ten söz edeceğim," dedi. Yunan mitolojisi?,bu düşünceyle gülümsedim. Mitolojilere bayılırım. Yunan mitolojisi ayrıdır ama... Saçlarımı kulağımın arkasına attım ve dikkat kesildim. Profesör anlatmaya başlayınca hikayeyi bildiğimi fark ettim. Ama farklı anlatımlar iyidir değil mi?
"Herakles Alkmene ile Zeus'un çocuğudur. Hera yani Zeus'un karısı, Olimpos'un kraliçesi, Herakles Roma'lı haliyle Herkül'ün Zeus'un çocuğu olduğunu anladığından beri ondan nefret etmiş ve onu öldürmek için planlar yapmıştır. Herakles'in doğduğundan beri güçleri olmuştur. Hera'nın ilk planı ona iki tane yılan göndermekti. Ve o sıralar Herakles sadece bir bebekti ama onları öldürebilmişti. Herakles güçlü olmasına rağmen çok üstün bir eğitim görmüştür. Bir çok şeyde başarılıdır.On sekiz yaşındayken çok ünlü ve çok güçlü bir yaratığı öldürdüğü için prenses Megara ile evlendirilmiştir. Megara'dan üç tane çocuğu olmuştur. Hera , Herakles'i alt etmek için farklı bir plan uygulayıp onu çıldırtmıştır. Bu yüzden Herakles karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçluluk duygusundan kurtulmak için Miken kralına gitmiştir. Miken kralı yani kuzeni Eurystheus'un verdiği on iki görevi yerine getirmek zorunda kalmıştır."Profesör durakladığında bu hikayenin bu kadar olduğunu hatırladım ve ister istemez yüzüm düştü. Saatlerce mitoloji dinleyebilirim ben.. Bu hikayeyi ilginç kılan çok özellik olduğunu düşünüyorum. Belki de asla kabullenilmeyen bir başarı zinciri olduğu içindir.

"Herakles hakkında anlatılabilecekler bu kadar. Şimdi size onun görevlerinden birini anlatacağım. Anlatacağım görevi üç numaralı görevi. Yaptığı ilk iki görev çok zordu ama başarıya ulaşmıştı her seferinde. Buna sinirlenen Miken kralı ona daha zor bir görev vermişti. Artemis'in kutsal hayvanı Kyreneia Geyiği'ni canlı olarak yakalamaktı. Miken kralı bu görevi gerçekleştirse bile Artemis'in ona çok kızacağını ve onu öldüreceğini düşünerek bu görevi vermiştir. Herakles tam bir sene boyunca Geyiği kovalamıştır. Sonunda Geyik yorulup bir su başında durmuştur. Çok yorgun olduğu için Herakles onu yakaladığı zaman kaçamamıştır. Miken kralının beklediği olmuştur. Dönüş yolunda Artemis ve ikiz kardeşi Güneş tanrısı Apollon ile karşılaşmıştır. Yaşadığı şeyleri anlatmış ve onlardan merhamet istemiştir. Geyiği geri getireceğine söz verince tanrı ve tanrıça hayatını bağışlamıştır. Geyiği krala götürmüştür. Geyiği biraz daha erken bıraktığı için Geyik kaçmıştır. Artemis'e geri dönmüştür. Bu sayede hem görevini tamamlamış hemde tanrıçaya olan sözünü tutmuştur.Sizden istediğim şey bir kahramanın hayatı. Bulabilirseniz bir görevi, bulamazsanız Heraklesin on iki görevinden birini yazabilirsiniz. Ve araştırdığınız kahramanın tanrı olan bir ebeveyni varsa onu kısaca anlatmanız. Ders bitimine kadar süreniz var."

Profesör konuşmayı bitirdiğinde önümdeki parşömene davrandım. Aklıma ilk gelen görevi yazmaya başladım. Hesperidler. Yazmaya başladığımda kafamdan hikayeyi hızlı hızlı geçiriyordum ki bir eksik kalmasın. Eksik ödevlerden nefret ederim... Parşömeni bitirdiğimde bir kaç kez göz gezdirdim. Çok uzun ve ya çok kısa değildi. En azından dersten geçeceğimi umut ettirecek uzunluktaydı. Derin bir nefes aldım ve elimi saçlarımın arasında gezdirdim. Ders bitimine beş dakika vardı. En azından yetiştirdiğimi bilmenin rahatlığı vardı üzerimde. Bende zil çalana kadar bekledim. Sonrasında parşömeni Profesörün masasının üstüne bırakarak dışarı süzüldüm.

Parşömen:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anastacia Bouviér
VII. Sınıf
VII. Sınıf
Anastacia Bouviér

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 2885
Gerçek Adı : Bilgö&Dilorağ&Örümcek.
Yaş : 26

I.Dönem I.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem I.Mitoloji Dersi   I.Dönem I.Mitoloji Dersi EmptyÇarş. Tem. 18, 2012 9:59 pm

Elimdeki mitoloji kitabını uzun bir iç çekişle sertçe kapattım ve sandalyede arkama yaslanıp ellerimle yüzümü kapadım. Mitolojiyi severdim, evet, ama çalışmam gereken o kadar çok ders vardı ki en sona Mitoloji’yi bırakınca “Sersemlet büyüsü 16 galleonsa Zeus’un sevgililerini sayınız.” cümlesini kurabiliyordum. Gerçi en sona hangi dersi bırakırsam bırakayım aynı şey olacağını bilmiyor değildim. Rahatsızça derin bir nefes alıp kitabı Genişletme büyüsü yapmak zorunda kaldığım çantama attıp yatağımdan kalktım. Her dersten önce yaptığım gibi sıradaki derse birazcık çalışmıştım. Gerçi bugün bütün derslere bakmıştım, sorunum neydi benim?
Çantamı sırtlayıp kızlar yatakhanesinden çıkıp hızlı adımlarla kuleden indim. Dersin başlamasına 10 dakika vardı. V. Kata 5 dakikada insem çalışmak için 5 dakikan daha olurdu. “Çok zekisin Bouvan.” diye geçirdim içimden kendi kendime gözlerimi devirerek.
Dersliğe girdikten sonra boş kalan son sıralardan birine yerleştim ve kitabımı açıp, oturan profesörün derse başlamasını bekledim. Geçen seneki müfredat konusu önümdeydi. Neyse ki nasıl geçtiğini anlamadığım 5 dakikadan sonra profesör derse başladı.
“Merhana bütün sınıflar, ben yeni mitoloji profesörünüz Bryce Hawkman. Derse başlamadan önce herkes sırayla kendini tanıtsın lütfen.” dedi. Ben neredeyse en arka sorada olduğum için sıra bana gelene kadar herkesi teker teker dinledim ve sıra bana geldiğinde formamı düzeltip ayağa kalktım. “Anastacia Bouveir. Gryffindor. V. sınıf, profesör.” dedim saygılı bir şekilde. Yeni profesörlerin neye benzeyeceği belli olmazdı. En baştan her ihtimali düşünmek iyi olurdu. Herkes kendini tanıtmayı bitirdikten sonra Profesör Hawkman konuya başladı.
“İlk derste size Yunan mitolojisindeki kahraman Herakles’ten söz edeceğim,” dedi ve benim dünyam başıma yıkıldı. Geçen sene mitoloji almamıştım ve müfredatı değiştirmesi tamamen delilikti. Toplam zamanımdan neredeyse 1 saatimi Zeus’un sevgililerini ezberlemek için harcamıştım ve emin olun, Zeus’un hiç de az sevgilisi yoktu.
“O 1 saatte Aritmansi ödevimi bitirebilirdim ben!” diye inledim sessizce.
“Herakles, Alkmene ile Zeus’un çocuğudur. Hera yani Zeus’un karısı, Olimpos’un kraliçesi, Herakles Roma’lı haliyle Herkül’ün Zeus’un çocuğu olduğunu anladığından beri ondan nefret etmiş ve onu öldürmek için planlar yapmıştır. Herakles’in doğduğundan beri güçleri olmuştur. Hera’nın ilk planı ona iki tane yılan göndermekti. Ve o sıralar Herakles sadece bir bebekti ama onları öldürebilmişti. Herakles güçlü olmasına rağmen çok üstün bir eğitim görmüştür. Bir çok şeyde başarılıdır.”
Profesör durdu ve gözlerini sınıfta gezdirdi ve sözlerine devam etti.
“On sekiz yaşındayken çok ünlü ve çok güçlü bir yaratığı öldürdüğü için prenses Megara ile evlendirilmiştir. Megara’dan üç tane çocuğu olmuştur. Hera, Herakles’i alt etmek için farklı bir plan uygulayıp onu çıldırtmıştır. Bu yüzden Herakles karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçluluk duygusundan kurtulmak için Miken kralına gitmiştir. Miken kralı yani kuzeni Eurytheus’un verdiği on iki görevi yerine getirmek zorunda kalmıştır.”
“Biraz daha anlatırsa kafam patlayacak” diye düşündüm içten içe. Mitolojiyi sevdiğimi söylemiştim, ama böylesi ezberden nefret ediyordum.
“Herakles hakkında anlatılabilecekler bu kadar. Şimdi size onun görevlerinden birini anlatacağım, “ dedi ve sandalyesine oturdu. “Anlatacağım görev 3 numaralı görevi. Yaptığı ilk iki görev çok zordu ama başarıya ulaşmıştı her seferinde. Buna sinirlenen Miken kralı ona daha zor bir görev vermişti. Artemis’in kutsal hayvanı Kyreneia Geyiğini canlı canlı olarak yakalamaktı Miken kralı bu görevi gerçekleştirse bile Artemis’in ona çok kızacağını ve onu öldüreceğini düşünerek bu görevi vermiştir. Herakles tam bir sene boyunca geyiği kovalamıştır. Sonunda geyik yorulup bir su başında durmuştur. Çok yorgun olduğu için Herakles onu yakaladığı zaman kaçamamıştır.Miken kralının beklediği oluştur. Dönüş yolunda Artemis ve ikiz kardeşi Güneş tanrısı Apollon ile karşılaşmıştır. Yaşadığı şeyleri anlatmış ve onlardan merhamet istemiştir. Geyiği getireceğine söz verince tanrı ve tanrıça hayatını bağışlamıştır. Geyiği krala götürmüştür. Geyiği biraz daha erken bıraktığı için geyik kaçmıştır. Artemis’e geri dönmüştür. Bu sayede hem görevini tamamlamış, hem de tanrıçaya olan sözünü tutmuştur.”
“Merlin’in gücü adına… Şimdi öleceğim” diye düşündüm Profesör Hawkman sözlerine son verince. Saatine baktı ve yine bize döndü. “Sizden istediğim şey bir kahramanın hayatı. Bulabilirseniz bir görevi, bulamazsanız Herakles’in on iki görevinden birini yazabilirsiniz. Ve araştırdığınız kahramanın bir tanrı ebeveyni varsa onu kısaca anlatmalısınız. Ders bitimine kadar süreniz var, “
Asasının bir hareketiyle önümde bir parşömen belirdi ve göz kapaklarımı kırpıştırdım. Bu bir kabus olmalıydı.
Yine de bütün düşüncelerime rağmen kitabımı açıp sayfaları çevirdim ve istediğim kahramana gelince tüy kalemimi hokkaya batırıp parşömenin üzerinde kaydırmaya başladım.

Parşömen:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

I.Dönem I.Mitoloji Dersi

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» I.Dönem II.Mitoloji Dersi
» Tüm sınıfların II. Mitoloji dersi
» 2. Dönem 1. Ortak SYB Dersi
» II. Dönem I. Trio Dersi.
» II. Dönem I. Kehanet Dersi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-