AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Ima Hawkins

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Ima Hawthorne
V. Sınıf
V. Sınıf
Ima Hawthorne

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 31

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Ima Hawkins Empty
MesajKonu: Ima Hawkins   Ima Hawkins EmptySalı Kas. 13, 2012 1:47 pm

Ad-Soyad: Ima Hawkins.
Diğer karakterleriniz: -


Karakteriniz

1. Seçilmek istediğiniz bina(-lar): Slytherin. Ya da Hufflepuff.
2. Sınıf: 5 ilk tercihim olur.
3. Kan Durumu: Safkan baba, muggle doğumlu anne.
4. Karakteriniz ve Geçmişi: Genç kızın hakkında söylenmesi gereken ilk şey, bu dünyada umursadığı pek az şeyin olduğu. Toplumun kendisi hakkındaki görüşlerine zerre önem vermez mesela. Fazla sulu arkadaşlık ilişkilerini, şu klasik popülerlik yarışını ve aydınlık karanlık savaşını aynı derecede salakça bulur. Genel olarak insanlarla iletişim kurmak gibi bir alışkanlığı yoktur, arkadaşlarının sayısı bir elin parmaklarını geçmez ve geri kalan herkese aynı kayıtsız küçümsemeyle yaklaşır. Uyuz olmanın kolay olduğu bir insandır ancak kendisi, çoğu zaman yalnızca önemsediği insanlarla kavga eder. Kendisi hakkında bilgi vermeyi sevmez. Yalnızca sevdiği insanları alay etmeye değer görür ve kimse bilmese de, en acımasız alaylarının hedefi çoğu zaman kendisidir. Zaman içinde birçok uğraşı olmuşsa da hepsinden kısa sürede sıkıldığı söylenebilir. Vahşi hayvanları, özellikle kurtları ve örümcekleri büyüleyici bulur. Yaşlanma korkusu vardır, birilerine muhtaç yaşama düşüncesi ve yaşarken çürüme fikri onu ölümden binlerce kez daha çok korkutur. Ima, İngiltere’nin en güçlü, karanlık yanlısı büyücülerinden biriyle onun muggle doğumlu metresinin kızıdır. Babası, metresi ile yasadışı kızını mümkün olduğunca gözden uzakta tutmaya çalışmış ve ikisini İrlanda’nın kırsal kesimlerinde, en yakın yerleşim biriminden birkaç kilometre uzakta, Viktorya döneminden kalma bir malikaneye yerleştirmiştir. Ima on yaşındayken annesi aşırı dozdan ölünce babası, kızın yanına yaşlı bir dadı göndermiş ve kızının neredeyse tüm maddi taleplerini yerine getirmiş ancak metresinin ölümünden sonra eve bir kere bile uğramamıştır. [/color]




Örnek Roleplay

    Ön not gibimsi:
    Rp epey bir eski.
    Rada’nın ninesi neden bu kadar teatral konuşuyor dersen ben de bilmiyorum bacı.
    Lexi Anthony’nin ölen kız kardeşi, Lora ölen sevgilisi, Dervla anneleri, Doug Amca mafya kılıklı büyük amcaları.
    Şu kanlı sular şeysinin İrlandaca tercümesi google translate’ten, o yüzden biraz çikın tıransleyt olmuş olabilir, olur a İrlandaca biliyorsanız yok sayın lütfen, öhm, aslında İrlandaca biliyorsanız bana da öğretseniz falan o daha iyi yani yok saymanızdan.
    Cızkıpırkeş diye bir kelime yok, ben uydurdum da belli oluyordur o da, ehehe.



Uisce Na Fola. Kanlı Sular. Hiçbir postacının bilemeyeceği bu isim resmi olmayıp, şehir şebekesinden buraya verilen suyun pas rengi akmasından gelir ve hiçbir postacının dağarcığında yer almazdı. Nüfusun çoğunluğunu işçi kesimin oluşturduğu varoşlardaki bu büyücü yerleşkesi mahalle denemeyecek kadar küçük olup, Hogwarts’a yeni başlamış bir çocuk tarafından yapılmış büyüler sayesinde ayakta duruyormuş gibi görünen en fazla iki katlı harap evlerden oluşan birkaç sokaktan ibaretti. Şehrin bu kesimine ilk defa gelmiş bir yabancının birbirini andıran sokaklarda kaybolması işten bile değildi ancak gölgelerin tekinsizce dans ettiği dar yolda yüzünü siyah, yıpranmış seyahat pelerininin yakasına saklayan büyücü de bir yabancı değildi zaten. On yıla yakın bir süredir uğramadığı Kanlı Sular’da bulunmaktan çok memnun olduğu da söylenemezdi. Çok özlü iksir ya da hayalbozan büyüsü kullanmayı düşünmüştü genç adam ancak Kanlı Sular’ın kendi kuralları vardı; burada suç hırsızlık veya fuhuş değil, komşularını muggle ya da büyücü herhangi bir otoriteye ispiyonlamaktı. Bir yabancı olarak kaldığı sürece, cevabını aradığı soruları, musluklarından pas akan bu evlerin hiçbir sakini yanıtlamazdı. Büyük amcası Doug’un yeniden şehirde olduğunu duymasını istemiyordu, evet, ama riske girmemek sahip olmadığı bir lükstü. Böylece sokakların normalden de tenha olacağı, geç bir saatte çıkmış ve aradığı dükkana girene kadar, son birkaçı hayatının kalanından daha uzun geçmiş on yılın yeterli bir maske olmasını ummuştu.

Yağmur bulutlarının parmaklıklar ardına hapsettiği hilalin cılız ışığıyla titreşen ruhsuz toz kümeleri havalandıran adımlarını, görünüşte sokaktaki diğerlerinden farklı olmayan bir evin önünde durdurdu. Binanın bir işletme olduğunu gösteren tek şey, sararmış Gelecek Postası yapraklarıyla kaplanmış camın üstüne yapıştırılmış bir parşömendeki 'aktar' yazısıydı. Kanlı Sular’da işletmeler ne iş yaptıklarını yazarlardı sadece, dükkanın türü haricinde bir adı olan herhangi bir işletme görmemişti adam küçüklüğünde. Bu kadar küçük bir yerde hiç kimse, zaten var olan bir şeyin ikincisini açmazdı çünkü bir, kimse o kadar aptal değildi ve iki, olur da maceracı bir girişimci böyle bir şey yapmaya karar verirse dükkan sahiplerinden haraç toplayan büyük amcası Doug, söz konusu girişimcinin yeterince ‘akıllandığından’ emin olurdu. İşin ironik yanı, bu süreçte belli bir affedilmez lanetin kullanımı dolayısıyla delirenlerin olmasıydı. Ah, ama Doug Amca’nın her zaman tuhaf bir espri anlayışı olmuştu zaten. Elini, dokunsa yıkılacakmış gibi duran tahta kapıya götüren büyücü duraksadı. Ev sahiplerinin bu muhitte, gecenin bu saatinde kapıyı açacaklarını düşünmüyordu. Mavinin yoğun, canlı bir tonunda olan gözlerini boş, izbe sokakta çabucak dolaştırdıktan sonra, pelerininin cebinden asasını çıkarttı. Kilit kırma büyülerinde o kadar usta olduğu da söylenemezdi, hep Lexi’nin uzmanlık alanı olmuştu bu, o insanlarla, kilitlerle olduğundan daha iyiydi. Ancak artık yaptığı işin her saniyesinden zevk alan genç cadı yoktu. Şimdi bunun sırası değil. Bedenini ellerine ve asasına siper ederek kapıya yapılmış tılsımlar üzerinde çalışmaya başladı genç büyücü. İçeride çalınmaya değecek hiçbir şeyin olmayacağının varsayılacağı böyle bir yer için kilitleri epey zorluydu ancak o, aktarın en azından bir zamanlar Doug Amca’ya bulundurması yasal olmayan, cızkıpır pervanesi türünde malzemeler sattığını biliyordu. Tılsımları, Lexi’nin yapacağının üç katı kadar sürede kaldırdıktan sonra muggle işi kilidi basit bir büyüyle açarken, kilit mekanizması dönüp sürgü geriye çekildiği zaman çıkan o sesi duyduğunda Lexi’nin her defasında nasıl gülümsediğini aklına getirmemeye çalıştı.

Envai çeşit iksir malzemesinden gelen mide bulandırıcı kokuyu ciğerlerine çekti adam kapıyı minik bir gıcırtı eşliğinde açınca. Bir başka gıcırtıyla ince tahtayı arkasından kapatırken artık birilerinin onu tanımasından çekindiği sokakta olmamaktan mutluydu. Şimdi tek sorun, aktarın sahibinin onu tanımamasıydı. Şu anda dikkatini çekmeyen kavanozların dizi olduğu rafların arasından geçerek, küçük dükkanın dibindeki tezgaha doğru ilerledi. Gıcırtıların ve eskimiş meşe parkelerden yankılanan ayak seslerinin dükkan sahibini uyandırmamış olması ihtimaline karşılık tezgahın üstündeki pirinç zile dokundu birkaç defa. Bir hırsızın yapmayacağı kadar cüretkar bir hareket, genç adam dükkan sahibesinin de bunu düşüneceğini umdu. Dükkanın üst katından telaşlı patırtılar yükselirken ellerini pelerinin cebine sokan adam raflardaki malzemeleri incelemeye başladı sakince. Merdivenlerden inen iki çift ayak sesi geldiğinde, yeşil bir sıvının içinde yüzen bir gözü kavanozun üzerinden dürtmekle meşguldü genç büyücü. Tanıdık, yaşlı bir kadın sesinden Rusça bir küfrü tazecik, titrek bir sesin verdiği
'Git buradan.' emri izledi. Aynı sesten gelen 'Hayır, kımıldama, dur, olduğun yerde kal.' komutlarını yok sayarak, ince dudaklarında hafif bir tebessümle yavaşça merdivene döndü genç büyücü. Seslerin sahiplerini görebiliyordu şimdi. Beyaz, kısa geceliğinden sadece birkaç ton koyu olan genç bir sarışın, parmaklarıyla beraber yaprak gibi titreyen asasını ona doldurmuştu. Merdivenlerin ortasındaysa yüz hatları kızınkine benzeyen, gri saçlı, yaşlı bir kadın yüzünde bir konsantrasyon ifadesiyle genç büyücüye bakıyordu ve on yıl önceki halinden çok da farklı görünmüyordu. Gülümsemesi bir sırıtışa doğru ilerleyen adam, bakışlarını içten bir ifadeyle bir tehdit olarak algılamadığı genç kızınkilerle buluşturdu.

'Seni son gördüğümde o asadan çok da büyük değildin, Rada.'

Bir zamanlar en az torunu kadar güzel olduğu belli olan yaşlı kadın, genç büyücünün içlerinden sadece 'Merlin' kelimesini çıkarabildiği Rusça bir şeyler haykırdı heyecanla, sonra birden fazla aksanı hissedebileceğiniz İngilizcesine döndü. 'Yaşlı gözlerim beni yanıltıyor mu yoksa karşımdaki Anthony Augustine mı gerçekten? Küçük şeytan seni! - Rada, birilerinin gözünü çıkartmadan kaldır o asayı. Hırsız değil o. Eh, en azından bizi soyacak bir tane değil.- Gel, gel buraya oğlum, bu yaşlı cadı Filippa seni yakından görsün. Hiç değişmemişsin, tıpkı annen gibi.' Gülümsemesi dudaklarında dondu genç Anthony’nin. Sözde onlara göz kulak olması gereken cadı, kumar borçlarının silinmesi karşılığında iki çocuğunu Doug Amca’ya bırakmıştı ancak Filippa torununu da alarak Londra’ya gittiğinde henüz olmamıştı bunlar. Filippa’nın geri döndüğünü kardeşinin ve Lora’nın ölümüyle ilgili bir şeyler durmayı umduğu bir barda rastladığı bir cızkıpırkeşten öğrenmişti. Demek annesi hala hayattaydı. Bir zamanlar, en azından. Zamanında uçuç şebekesi yoluyla az cızkıpır pervanesi kaçırmamış yaşlı elleri eline alan büyücü, parlak mavi gözlerini yaşlı cadınınkilere dikerek neredeyse mırıltıyla sordu. 'Filippa, annemi ne zaman gördün?' Böyle eski bir olayı hatırlayabilmekten duyduğu keyfi yansıtan bir gülümsemeyle yanıtladı Filippa. 'Ah, dur bakayım, Londra’daydı, Igor için çalışıyorduk, hatırlıyor musun Rada? On üç yıl falan olmalı, bebekle beraberdi. Tanrı bağışlasın, çok güzel bir kız, yemin ederim Lex’in kopyası.' Görünmeyi sevdiğinden daha zeki olan kadın bir şeylerin ters olduğunu anlayıp da genç adama sorunun ne olduğunu sorduğunda, Anthony öğrendiklerini hazmetmeye çalışıyordu. Bir bebek. Lexi’nin, şimdi bir kavanoza bile koyamayacağı bir avuç külden ibaret olan kız kardeşinin kopyası. Ne demekti bu? Dişlerini ince dudaklarına hafifçe geçirdikten sonra, kadının omuzlarını kavradı güçlü elleriyle.

'Açıklayacak zamanım yok, Filippa. Bana hatırlayabildiğin her şeyi anlatmalısın. Lütfen.'

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Ima Hawkins

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» Hawkins.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp Dışı :: ...-