AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Thriller.

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Thriller. Empty
MesajKonu: Thriller.   Thriller. EmptySalı Ocak 29, 2013 5:57 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]&&&
Aleksandra. Chloé. Anastacia. Melanié.

    Ortak Salon’da oturmuş, sıkıcı bir şekilde ders çalışırken Aleks’in kafasından geçen tek düşünce bu işkencenin ne zaman biteceğiydi. Eh, bu mantıksız ve çaresiz bir soruydu aslında. Daha önünde zorlukla geçecek olan iki sene vardı ve Aleks’in durumu pek iyi değildi. Derslerine daha fazla asılması gerekiyordu, özellikle de İksir derslerine. En kötü olduğu ders buydu ve ileride bu yüzden sıkıntı çekeceği kesindi. Genç cadı derin bir nefes aldı ve oturmuş olduğu masada, etrafına dizilmiş olan yakın arkadaşlarına baktı; Anastacia, Chloé ve Melanié. Onlar Aleks kadar sıkılmış ya da zorlanıyor gibi görünmüyorlardı. Aleksandra başını öne eğdi ve sıkıntı içinde ofladı. Arkadaşlarının onun bu sıkıntılı halini fark edip ders çalışmayı bırakmalarını umuyordu. Ancak öylesine dalgınlardı ki, genç kız birkaç defa daha oflamak zorunda kaldı ve sonunda nefes harcamaktan yorgun düşmüş bir şekilde arkasına yaslandı. Hogwarts bu dünya üzerindeki en mükemmel okul olabilirdi, ancak her okulda olduğu gibi bu okulda da zor ve katlanılması imkansız dersler vardı. Genç cadı eğer bir kez daha İksir dersinden kötü bir not alırsa, büyükannesi ve büyükbabasına detaylı bir açıklama yapmak durumunda olacağını biliyordu. Üstelik yediği azar üzerine, Jeremy’nin onunla sürekli uğraşacak olduğu gerçeği de vardı. Aleks buna katlanamazdı. Oh yo, hayır! Aleks İksir kitabına tekrar eğildi ve dikkatini olabildiğince vermeye çalıştı. Ancak yalnızca iki dakika boyunca tam olarak odaklanabilmişti, odaklandığı şey ise kitabın köşesindeki, bir sürü iksir şişelerinin olduğu bir resimdi. Şimdi Yasak Orman’da heyecanlı bir yürüyüş yapmak varken, tuhaf bir şekilde sessiz mi sessiz olan Gryffindor Ortak Salonu’nda oturup ders çalışmak fazlasıyla koyuyordu doğrusu. Maceraperest kişiliğine ters bir yaşam biçimiydi bu Aleks’in, dışarı çıkması ve başını belaya sokması gerekiyordu yoksa içinde bir yerlerde bir şeyler her zaman eksik olarak kalırdı. Dehşet dolu, düşünceli ve dalgın bir ifadeyle kitabına bakmakta olan Aleks bir anda karşısındaki Anastacia’ya çevirdi gözlerini. Aleks’in bakışlarını fark etmeyen Anastacia ise kitabını okumaya ve parşömenine notlar almaya devam ediyordu. Neredeydi bu harika grubun her zamanki eğlenceli ruhu? Bu akşam burada olmadığı kesindi.

    Aleks ayağa kalktı ve masa örtüsünü hızla kendine doğru çekti. Yere çok fazla ses çıkararak yuvarlanan kitaplar, ortak salondaki tabloları ürkütmüştü. Tablodaki asilzadeler, çocuklar, köylüler ve buna benzer tüm karakterler homurdana homurdana gençlerin görüş alanından çıkarken, Aleks bakışlarını bir bir arkadaşlarının yüzlerinde gezdirdi. “Ah, sonunda dikkatinizi çekebildiğime sevindim!” Aleks sanki İngiltere kraliçesiymiş gibi zarif hareketlerle masaya doğru yürüdü ve masanın üstüne çıktı. “Sevgili bayanlar, daha fazla ders çalışmak yok,“ dedi İngiliz aksanını daha da koyulaştırarak. Ardından olduğu yerde bağdaş kurdu ve tam karşısındaki Chloé’ye bakarak “Biraz eğlenmenin zamanı geldi. Dersler ne yazık ki her zaman var, ama eğlence… Of kızlar ya! Canım çok sıkılıyor. Ben sizin kadar zeki değilim belli ki, çalışamıyorum. Yasak Orman’ı falan ziyaret etsek, şöyle bol ekşınlı bir yürüyüş yapsak sizce de süper olmaz mı?” Aleks sırıtarak kızlara baktı, bu fikri kabul edeceklerini ve bu akşamlık bir daha ders çalışmaya dönmeyeceklerini biliyordu, çünkü yerdeki kitapları toplamayacak kadar üşengeç olduklarını bilecek kadar iyi tanıyordu onları.


Spoiler:


En son Aleksandra Targaryen tarafından Çarş. Ocak 30, 2013 6:45 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 4 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anastacia Bouviér
VII. Sınıf
VII. Sınıf
Anastacia Bouviér

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 2885
Gerçek Adı : Bilgö&Dilorağ&Örümcek.
Yaş : 26

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptySalı Ocak 29, 2013 6:43 pm

    Tüy kalemimi bir kez daha hokkaya batırdıktan sonra bir türlü lastikten sıyrılıp önüme düşen saç tellerini geri attım. Chloé, Aleks ve öküzüm ortak salonda ders çalışıyorduk. Bense daha çok son güne bıraktığım KSKS ödevini tamamlıyordum. "Böcürtler hakkında 3 parşömen uzunluğunda bilgi veriniz. Ödev yapılmadığı takdirde binanızdan 50 puan düşülecektir, bilginize." Sanki ödevi yapsak binamıza 50 puan vereceklerdi. Yapsak en fazla 10 puan alırız, yapmasak 50 puan gider. Yok canım! Gerçi sadece KSKS değil, bütün derslerde öyleydi. Yani 50 puan kesilmezdi yapılmasa ama kesinlikle yaptığımızdan daha fazla olurdu; bense bunu hiç anlamazdım. Tüy kalemimi hırsla tekrar hokkaya batırıp çıkardım. Bu iş sinirimi bozmaya başlıyordu. Son paragraftaydım ama bileğim de yerinden kopuverecek gibiydi. Son bir saattir 3 parşömen bilgi yazmıştım. Son zerrelerimdeydim açıkçası.
    Derin bir nefes alıp son satırları yazmaya koyuldum. Bir anda tüylerim ürpermişti ama başımı parşömenden kaldırıp etrafa bakamayacak kadar meşguldüm. Kırmızı tüy kalemle "Tarihteki Bilinen Ünlü Büyücülerin Böcürtleri" başlığını attıktan sonra tekrar sıralamaya başladım. Harry Potter, ruh emici; Ronald Weasley, örümcek; Remus Lupin, doluna-
    "-Ananı-!" Birden önümden kayıp giden parşömenle pek yakışık almayan küfrümü yarıda kestim. Gözüm yere kapaklanan ve kırmızı mürekkebin içine yuvarlanan parşömenlerime takıldı. Bir yandan da Aleks masanın üzerine çıkmış, güzel(?!) bir konuşma yapıyordu. 5 dakika daha bekleseydi olmazdı sanki, deli. "Sana hak vermiyor değilim, lama," dedim ödevimin üzerindeki kırmızı mürekkep lekesini bir asa darbesiyle yok ederken. "Ama ilgimizi -diğer normal insanların yaptığı gibi- konuşarak çekmeye çalışsaydın keşke. Bence çok dahiyane bir fikir, sence de öyle değil mi?" Ödevi çantama tıktıktan sonra Aleks'in masan inmesine yardım ettim. Diğerleri yerden eşyalarını topluyorlardı. "Yine de, Yasak Orman'da güzel bir keşif kulağa gayet çekici geliyor." dedim hafifçe gülmeden önce.


    :


En son Anastacia Bouviér tarafından Çarş. Ocak 30, 2013 8:29 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Phoenix
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Melanie Phoenix

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 4455
Gerçek Adı : dilara.
Yaş : 25

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptySalı Ocak 29, 2013 9:54 pm

    Ödevlerimi yapmak için önüme açtığım parşömenle bir süre bakıştıktan sonra tüy kalemimi elime aldım ve parşömene ödevin konusu ile ilgili bir şeyler karalamaya başladım. Fakat, bu parşömenin de kullandığım diğer parşömenler gibi 'Ronan' yazılarıyla karalanacağını biliyordum. Bu çocuk aklımdayken hiçbir işimi düzgünce yapamıyordum ve gerçekten bu durumdan çok sıkılmıştım. Gerçi herkesin kendine göre dertleri vardı. Mesela öküzüm hala o saçma ödevle uğraşıyordu. Ama amacı bu sene Gryffindor'u birinciliğe götürmekti. Nasıl da taktir edilesi biriydi. Ha, bi' de yenilesi! Gözlerimi öküzümün bulunduğu tarafa çevirdim ve bitmeyen azmiyle yazdığı böcürtler hakkındaki bilgilerine göz gezdirdim. Yazdığı ilk parşömenlere kıyasla birbirine girmiş yazısıyla bu ödevden kaç puan alırdı, kaç puanla geçerdi kestirememiştim açıkçası. Çukulatama baktığımda, müthiş çizim yeteneğiyle(!) masaya çizdiği Richard'ın mangamsı çizimine baktım ve gülümseyerek önüme döndüm.
    Sağ dirseğimi masaya yaslamış kafamın dik durması için elimle kafama destek oluyordum. Kapanan göz kapaklarımı açık tutan tek şey, ödev yaptığım(!) kağıda karaladığım 'Ronan' isimleriydi. Hayattan sıkılmış bir biçimde -ki gerçekten bulunduğum durumdan çok sıkılmıştım- derin bir of çektim ve arkama yaslandım. Öküzümün yada çukulatamın kağıtta yazılanları görmemesi için kağıdı yavaşça buruşturup, diğer kağıt topluluğunun arasına fırlattım. Tam çığlık atmak üzereyken önümüzden kayıp giden masa örtüsü herkesin dikkatini toplamıştı. Kafamı masaya çevirdiğimde ise o mtühiş fizikli ve aşırı derecede çatlak olan Aleks'e baktım ve söylediği sözlerin doğruluğuyla birlikte kıkırdamaya başladım. Öküzümü dinlerken, yere saçılmış kağıtlara göz gezdirmeye başlamıştım. Gözlerimi kağıtlara odakladığımda belirgin olan, 'Ronan' yazılarını görür görmez balina misali kağıtların üzerinden atlayıp yerdeki kağıtları toparlamaya başladım. Arkamı döndüğümde bana bakan üçlüye sırıttım ve, "Şey, şu sıralar temizliğe oldukça değer veriyorum gençler," dedim kıçımı kurtarmak istermişçesine. Bana inanmayacaklarını biliyordum ve acilen bu durumu kurtarmam gerekiyordu. Kağıtları şöminenin içine atarak Aleksandra'nın yanına gittim ve kollarımı göğüs hizzamda birleştirerek kızmış(!) yüz ifademi takındım. "Cık, cık, cık, cık.. Sana hiç yakıştıramadım Aleks. Ama Yasak Orman fikrinle kendini affettirmeyi başardın. Sana tebrik konduruyorum," dedim ve sağ yanağına minik bir öpücük kondurdum. Sonunda eğlenebilmek ve Ronan'ı unutmak.. Sahi, o neredeydi?


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melaniephoenix.tumblr.com/
Chloé Collinson
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Chloé Collinson

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 1070
Gerçek Adı : İrom.

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptyÇarş. Ocak 30, 2013 1:22 am

    En az Slytherinli züppelerin kafası kadar kalın Sihir Tarihi kitabının kapağını kapatıp uçuş profesörü hakkında hayallere dalmamak için verdiğim iç savaş, tarihte kimin hangi büyüyü bulduğunu ya da sihir dünyasının en ünlü büyücülerinin geçmişlerini ezberlememi bir hayli zorlaştırıyordu. Nasıl oluyor da koca bir kitabı bu kadar kısıtlı bir süre içinde ezberlememizi bekliyorlardı, anlamıyordum. Bu, tam anlamıyla delilikti. Üstelik konular bu denli sıkıcıyken. Yine de elimden sabırlı olmak ve dersi geçmek için çaba harcamaktan başka bir şey gelmezdi. Sınıfımı geçmek istiyorsam bu tür şeylere katlanmak zorundaydım. Bunları düşündükten sonra yapabileceğim tek şeyi yaptım ve pes etmiş vaziyette kitaba gömüldüm. Fakat kendimi masaya profesörün aşırı derecede acemi bir çizimini yapmaya çalışırken bulmam çok sürmemişti. Tanrım! Artık kafamı toplamalıydım. Bu dikkat dağınıklığıyla bir şeyler öğrenmem imkan dahilinde değildi. Tam masadaki çizimi temizleyip yeniden kitaba dönmek üzereydim ki neler olduğunu anlayamadan masanın üzerindeki kalemlerin, parşömenlerin, kitapların ve türlü araç gerecin havada uçuştuğunu gördüm. Ardından da masaya çıkıp isyanını dile getiren Aleks ve ona katıldığını belirten Anastacia'yı dinledim dikkatle. Konu oldukça ilgimi çekmişti. Ders çalışmak dışında bir etkinlikten bahsediyorlardı sonuçta. İlgimi çekmemesi mümkün değildi. Ben Yasak Orman'a gitme fikrini zihin süzgecimden geçirirken Mel hızla Ortak Salon'un her bir tarafına saçılan kağıtları toplamaya başladı. Bunu yapmak için gösterdiği heves, alışık olduğumuz türden bir hareket olmasa da bunun hakkında fazla kafa yormamaya karar verdim. Git gide zorlaşan derslerin baskısı ve bir türlü yolunda gitmeyen aşk hayatlarımız yüzünden hepimiz ara sıra garipleşebiliyorduk. Bunları da hesaba katarsak, bahsedilen Yasak Orman gezisi hepimize iyi gelecek gibi görünüyordu. En azından üzerimizdeki gerginliği kısa süreliğine de olsa bir kenara atabilir, küçük çaplı bir maceranın tadını çıkarabilirdik. Bu stres dolu günlerden sonra biraz eğlenmenin hakkımız olduğu gerçeğine kimse karşı gelemezdi. Hala yerde duran birkaç ıvır zıvırı da alelade bir şekilde toplayıp Ortak Salon'un yeniden düzenli bir görüntüye kavuşmasına yardımcı olduktan sonra kızların yanına gidebilmiştim. Görünüşe göre hepsi Yasak Orman'ın tehlikeli, macera dolu topraklarına adım atmak için can atıyordu. Eh, bunun için onları kim suçlayabilirdi ki? Her insan bu kadar buhranlı bir dönem arasında eğlenceye ihtiyaç duyardı. Aleks ve Anastacia'nın arasına girip kollarımı omuzlarına attım. Yaramazlık yapmaya hazırlanan küçük bir çocuk edasıyla "O halde ne duruyoruz? Eğlence başlasın!" diye bağırdım neşeyle. Sesimdeki heyecan on metre öteden hissedilebilecek düzeydeydi. Çalışmaktan ve düşünüp durmaktan bunalmış bir öğrenci olarak, vakit kaybına uğramadan arkadaşlarımla birlikte maceraya atılmak istiyordum.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://twitter.com/CrypticDreamer
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptyÇarş. Ocak 30, 2013 7:34 pm

    Kızların yasak ormanda geziye çıkma fikrine sıcak bakmaları, Aleks'i mutlu etmiş ve rahatlatmıştı. Sonunda beraber, eğlenerek vakit geçirecekleri için mutluydu. Kızlarla en son ne zaman bir tehlikeye atılmışlardı? Ah, günler önce gizli bir zindana kapatılan bir cadıyı bulmuşlardı Ann ile, ama o artık sayılmazdı. Aleks'in kadının ne kadar çirkin, korkunç ve berbat halde göründüğünü hatırlamasıyla beraber yüzünü buruşturması bir olmuştu. Gerçi, o kadar da fena bir macera sayılmazdı. Son derece tatlı bir köpeğin hayaleti ile de tanışmışlardı, kötü cadının bekçisiydi bu köpek. Aleks ve Ann'e karşı her ne kadar son derece tatlı davranışlar sergilese de, diğer cadıya aynı şeyi yaptığından şüphe ediyordu Aleks. Etrafı aydınlatacak bir büyü yaptıklarında ve kadının yüzünü gördüklerinde anlamıştı Aleks, köpek kesinlikle adam kayırıyordu. Elbette bu gördüğü fiziksel bir şey değildi, köpek kadına zihinsel bir acı çektiriyordu. Cadı ne zaman kaçmaya çalışsa bunu yapacak şekilde programlanmış bir makina gibiydi. Aleksandra o günün ardından kadına neler olduğunu merak ederek birçok uykusuz gece geçirmişti, acaba suçu neydi? Neden Hogwarts'daydı? Belki de bizim gibi yasak ormanda gezen ve belasını arayan bir grup manyağa saldırmıştır. Yasak Orman'a doğru yürürken, genç kız yakalanırlarsa ne olur diye düşünmeden edemedi. Bina sorumluları olan Celia Marlow'u utandırmak istediği son şeydi, üstelik bununla beraber binalarından düşecek olan puanlar da vardı. Ancak, Aleks'in içindeki eğlenme isteği bu endişe dolu düşünceleri gölgede bırakıyordu. Üstelik, çok da kötü bir şey yapıyor sayılmazlardı. Sadece gidilmesi yasak olan bir ormanda yürüyüşe çıkıyorlardı. Hem, bu yasak artık o kadar çiğneniyordu ki, bundan sonra ormanın yeni bir isimle çağırılması gerektiğini düşünmeye başlamıştı Aleks. Şanslılarsa başlarına eğlenceli bir şeyler gelirdi, şanssızlarsa da bu yalnızca sıradan, öylesine bir yürüyüş olurdu. Aleksandra yürürken onların gittiğine ters yönde giden birkaç öğrencinin onları şüpheli bakışlarla süzdüğünü gördüğünde, daha fazla kendine hakim olamadı. "Hey, neye bakıyorsunuz siz? Yolunuza devam edin!" Aleks'e sinir olduklarını bariz bir şekilde belli eden Slytherin öğrencileri başlarını başka tarafa çevirip yürümeye devam ettiklerinde, Aleks yanındaki Chloé'ye döndü ve sıkıntılı bir ifadeyle "Ah, şu Slythorlar," diye yakındı. Aleks öğrencilerin onları şikayet etmemesini umuyordu, gerçi pek de zarar gelecek tiplere benzemiyorlardı. Ayrıca yaşları da küçük olmalıydı, yoksa hiçbir Slytherin'in kendisine laf söyleyen bir Gryffindor'a karşı sessiz kalacağını sanmıyordu Aleks. Sonuçta ezelden beri süren bina rekabeti söz konusuydu, her sene bir olay çıkmasa olmazdı. Tıpkı Muggle filmleri gibi. Kötü taraf, iyi taraf ve hiç bitmeyen kavgalar. Tanrım, Muggle şeyleri ile bu kadar meşgul olmamalıyım.

    Ormanın girişine geldiklerinde, Aleks asasını çıkardı ve bir aydınlatma büyüsü yaptıktan sonra, yürümeye devam etti. Arkadaşlarının da arkasından geldiklerini duyabiliyordu. Genç kız heyecandan kıkırdamamak için kendini zor tutuyordu. Esen soğuk rüzgarı yüzünde hissettiğinde, tüylerinin ürperdi ve arkasını dönüp kızları kontrol etti. Onlar da asalarını çıkarmış, etrafa bakınarak yürüyorlardı. Aleks karanlıkta bile çok güzel görünen yasak ormana her geldiğinde içinde sonsuz bir mutluluk hissediyordu. Burada kendini buluyordu, burası onun evi gibiydi. Şey, belki de bunun sebebi Hogwarts'a ilk geldiği zamanlarda buradan ayrılmamasıydı. İlk geldiği günler, henüz küçük bir çocuk olduğu ve geçmişinin son derece taze olduğu günlerdi. Geçmişte yaşadığı talihsizlikleri bir türlü unutamadığından, önüne de bakamıyordu ve bu da arkadaş edinip sosyalleşmesini ve daha mutlu bir hayat yaşamasını engelliyordu. Bu yüzden de Aleks, yasak ormandan asla ayrılmıyordu. Tabii bunlar geride kalmıştı, Aleks değişmesi gerektiğini Ann ve Mel ile tanıştıktan sonra anlamıştı ve değiştiğindeyse, dünyanın en mutlu insanı olmuştu. Targaryen ailesi eskiden nefret ettiği, sürekli kaçtığı bir aileydi. Jeremy onunla konuşmak ve iletişime geçmek adına ona ilk kez bir eşek şakası yaptığında, kelimenin tam anlamıyla bir ruh hastası gibi çığlık atmış ve dolabına saklanmıştı Aleks. Ancak artık böyle değildi, artık Targaryen ailesindeki herkesi tüm kalbiyle seviyor, bir Targaryen olduğu için gurur duyuyordu. Elbette bazen annesini ve her ne kadar geçmişte kendisine son derece acımasız davransa da babasını özlüyor ve bu özlem onu üzüyordu. Ama Aleks gülümsemeyi seçmişti, ne olursa olsun. Gülümsemeyi ve mutlu olmayı.

    Arkadaşlarına döndü ve yüzünde mutsuz bir ifadeyle "Galiba bu akşam bize eğlence yok, kızlar. Yasak orman bile bu derece sessiz. Belki de evren bize bir şekilde mesaj yollamaya çalışıyordur?" Aleks olduğu yerde zıplayarak ve Yann Tiersen'den bir melodiyi kısık bir sesle mırıldanarak ağaçların tepelerine bakmaya başladı. Gerçekten de hiç ses yoktu, normalde ağaçların üzerinde öten onca çeşit kuş, şimdi uyuyor gibiydi. Fazla sessiz. Fazla şüphe uyandırıcı. Aleks etrafına bakınan Melanié'ye döndü ve fısıldayarak "Hey, bence burada biri var. Saklanıyor," dedi. Melanié başını salladı ve yanındaki Ann'e Aleks'in söylediklerini iletti, Ann de aynı şekilde Chloé'ye. Aleks içi rahat bir şekilde, daha da dikkatli dinlemeye başladı. Artık dördü de birilerinin onları izliyor olabileceğini biliyorlardı ve buna göre davranacaklardı. Sağ tarafındaki ağacın arkasından bir çıtırtı geldiğini duyduğunda, Aleks elindeki asayı daha da sıkı tuttu ve sesin geldiği yöne baktı. Kızlar da oradan gelen sesi fark etmişlerdi. Aleks kendinden son derece emin bir sesle "Kim var orada? Ortaya çık, hemen," diye emretti. "Evet, saklanacak kadar sersem olma," diyerek destekledi Mel Aleks'i. Aleksandra derin bir nefes aldı ve bildiği tüm büyüleri düşündü, ihtiyacı olabilirdi. Ağacın arkasından kirli sakallı, orman kaçkınını andıran, çirkin suratlı bir adam çıktığında, Aleks dehşet içinde çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Ancak genç kızın çığlık atmak istemesinin sebebi bu değildi, adamın bilerek açıkta bırakmış olduğu kolundaki dövmeydi genç kızı bu kadar dehşete düşüren. Bu dövme, adamın karanlık tarafta olduğunu gösteriyordu ve işin kötü yanı, adam yalnız değildi. Diğer ağaçların arkasından çıkan ve adam gibi aynı dövmelere sahip olan dört adam, yüzlerinde pis bir sırıtışla kızlara baktı. "Ah, bakın burada kimler var. Dört küçük ceylan. Tam bize göre." Aleksandra dişlerini sıkarak kızlara baktı ve içinden bildiği tüm küfürleri savurdu. Aha, sıçtık. İşte şimdi cidden sıçtık.


ıpfıpıfı:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anastacia Bouviér
VII. Sınıf
VII. Sınıf
Anastacia Bouviér

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 2885
Gerçek Adı : Bilgö&Dilorağ&Örümcek.
Yaş : 26

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptyÇarş. Ocak 30, 2013 9:36 pm

    Kızlarla yasak ormanda güzel(?) bir geziye tam olarak karar verdikten 10 dakika sonra kendimizi ormanın derinliklerinde bulduk. Ne olur ne olmaz, elim asamda ilerliyordum. Aleks maceraya atılan ilk kişi olarak asasını önünde tutmuş, liderimiz olarak yürüyordu. Adımlarımız iyice yavaşlayıp temkinlileşmeye başlamıştı. İşin garip tarafı, etraf o kadar sessizdi ki biraz daha gayret etsem, ayaklarımın toprak zeminde çıkardığı sesi duyabileceğimi düşünüyordum. Aleks de benimle aynı şeyi düşünmüş olacak ki "Hey, bence burada biri var. Saklanıyor," dedi gözlerini şüpheyle kısıp etrafına bakarak. Zamanı gelmişti zaten, diye düşünerek parmaklarımı asamın etrafına iyice dolayıp ileriye doğrulttum. Öküzüm ve Chloé ile beraber -neredeyse- birbirimize yapışmıştık. Eh, tabi korkmuyorduk, bir avuç Hufflepuff olsak burada ne işimiz vardı ki? (Tabii burada Hufflepuff'ları küçümsemiyoruz) Yasak ormana geliş amacımız eğlenmekti. Biraz tehlike altına girmek ve kurtulup egolarımızı tatmin edebilmek. Ve bu öyle güzel bir duyguydu ki; Balyumruk'taki en tatlı çikolatadan bile daha tatlıydı sanırdınız. Gryffindor cesareti de olaya tuz biber oluyordu.

    Şimdi küçük bir açıklıktaydık. Ağaçlar burada biraz seyrelmişti, biraz daha ileride tekrar sıklaşıyorlardı. Bakışlarımı, bir süre sonra kulaklarıma çalınan çıtırtını yönüne çevirdim. Lamanın kesin bir tonda "Kim var orada? Ortaya çık, hemen," deyişini dinledim. Öküzüm bana sokulmayı bırakıp doğrultu ve "Evet, saklanacak kadar sersem olma," dedi görmediğimiz şeyi neredeyse tersleyerek. Biraz tırsmış olduğum gerçeğini bir yana bırakarak, yerinde durmuş olan Aleks'e doğru bir adım daha attım. Ağacın arkasından çıkan adamın dikkatimi çeken ilk şeyi yaralarla dolu ve pislikten neredeyse görülmez halde olan yüzü ve saçına karışmış sakalı değildi, hayır. Dikkatimi çeken ilk şey dirseğiyle bileğinin iç kısmına kazınmış olan karanlık işaretti. (Ve sonra neden adamı bu soğukta tişörtle dolaşıyor olduğuydu ama bu kısmı göz ardı edebilirdim) Rahatsızca yutkundum ve kendimi en kötüsüne hazırladım. Sanırım hazırlanamamıştım. Çünkü adamın çıktığı yerden aynı görünümlü 4 kişi hiç de hazırlanacak gibi tipler gibi görünmüyorlardı. Görünümleri aynıydı ve kapalı olan bileklerinde eminim ki birer karanlık işaret vardı. İşin kötü tarafı da onların 5, bizim 4 kişi olmamızdı. Dişe diş olmayacaktı anlaşılan. Tabii salınıverirsek -ki bunun ihtimali neydi ki?- durum başkaydı. "Ah, bakın burada kimler var. Dört küçük ceylan. Tam bize göre." dedi en öndeki adam sarı dişlerini sergileyen bir sırıtışla. Midem bulanmıştı açıkçası. Üstelik Aleks'in bize göz ucuyla atığı bakış da pek çok şeyi anlatıyordu. Asamı daha sıkı kavrayıp -ki bu artık mümkün değildi- kollarımı göğsümde birleştirdim. "O kolundaki dövmenin modası biraz geçmedi mi, babalık?" dedim tiksinti dolu bir sesle. Soyları Azkaban'da tükendi sanıyordum oysa. Chloé'nin bana yönelen bakışları bana yangına körükle gittiğimi anlatıyordu. Omuz silktim. "Ayrıca," diye ekledim ağırlığımı diğer ayağıma vermeden önce "Kötüsünüz diye illa leş gibi kokmak zorunda değilsiniz." Bu sefer öküzümün ve lamamın da bakışları bana döndü. Adamların dişlerini sıktığı gözle görünür bir biçimde belliydi. Biraz sonra arkadaki bir adamın hareketlenen koluna karşılık Aleks'in ilk büyüyü bağırdığını duydum. Küçük çaptaki savaş başlamıştı. Tam o sırada Chloé ve benim yönüme gelen lacivert ışık süzmesine karşı bir kalkan büyüsü yapıp Phomel'in önüne bir dondurma büyüsü gönderdim. Bunlar daha başlangıçtı tabii, bir süre sonra illaki pisleşecektik. Üstelik gruptan sadece iki kişinin bir asaya sahip olduğu da gözümden kaçmamıştı. Diğerlerini onlar koruyorlardı. Bir büyüyü daha kalkanla savuşturduktan sonra arkamdan gelen çığlıkla olduğum yere çakıldım. Hızla arkamı döndüğümde pisliklerden birinin kolunun Phomel'in boğazına sarıldığını gördüm. Asası ise yerde öylece yatıyordu. "Siz devam edin!" diye bağırdım birinin pis gülüşü kulaklarıma dolarken. Kendimi neredeyse asanın üzerine atıp onu adama doğrulttum. "Ellerini öküzümden uzak tut, şerefsiz!"


ıpfıpıfı:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Phoenix
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Melanie Phoenix

RP Yaşı : on beş.
Mesaj Sayısı : 4455
Gerçek Adı : dilara.
Yaş : 25

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptyPerş. Ocak 31, 2013 4:48 pm

    Bir çete halinde karizma -en azından öyle hissediyorduk- yürüyüşümüz uzaktan görülmeye değer nitelikteydi. Buraya her ay geldiğimden dolayı oluşan duygularım, o kadar iyimserdi(!) ki, burada nefret ettiğim şeyleri anlatmaya kalksam iksir ödevinden daha çok parşömen tutacağı kesindi. Yasak Orman'ın derinliklerine doğru ilerledikçe artan kasvetten daha çok dikkatimi çeken şey, koyu sessizlikti. Ne zamandan beri, kurtlar ulumuyordu burada? Düşüncelerime yoğunlaşmışken Aleks "Hey, bence burada biri var. Saklanıyor," dedi temkinli bir şekilde. Elimi asama götürdüm ve etrafıma bakınmaya başladım. Bouvan ve Chloé ile birbirimize girmiştik. Tabii korktuğumuzdan dolayı değildi. Sadece birimize zarar gelmesinden çekiniyorduk, o kadar. Birlikteyken başımız hep derde girerdi zaten. Buna alışmıştık ve Yasak Orman'ın keyfini çıkarmaya gelmiştik. Bizim boyutumuzda, pısırık düşmanlarımızın olması da bunu kolaylaştıracaktı. En azından bizim kadar cesur olabileceklerini düşünmüyordum.
    Küçük çalılıkların bulunduğu yerde duyduğumuz çıtırtıyla arkamıza dönmemiz bir olmuştu. Aleks'in azıcık ucundan egosit tavrıyla "Kim var orada? Ortaya çık, hemen," demesinden faydalanarak hemen olaya dalışımı yapmıştım. "Evet, saklanacak kadar sersem olma," deyip asamı hızla ileri doğrulttum. Ee, bu da klasik muggleların 'Arkam var ooolum burda, ayık ol,' demelerinin modernleşmiş haliydi. Baktığım yöne kıyasla, bulunduğum yerin çaprazından çıkan doğa üstü varlık, o halde bile görüş açıma girmeyi başarmıştı. Büyüklüğünü betimlemeye kalksam hata vereceğim su götürmez bir gerçekti. 'Asamı ben yapmadın, başkası yaptı!' biçiminde geri çekip, Chloé'nin yanına yöneldim. Tabii ki korktuğumdan değildi! Sadece, biraz fazla büyüktü.. Sanırım.. Yani.. Çok büyüktü! Avcunun üst kısmında öküz kadar büyük -burada öküzüme laf atmıyorum tabii, biz sevimli öküzlerdeniz.- olan karanlık işaret görülmeyecek gibi değildi. Adamın cüssesinde takılmış olan gözlerimi biraz yana kaydırdığımda sağ tarafta iki kişi, sol tarafta iki kişi görmüştüm. Yüz ifademi, 'Aha sıçtık,' ifadesinden çevirerek 'Gelin ulen,' ifadesine çevirmiştim. "Ah, bakın burada kimler var. Dört küçük ceylan. Tam bize göre." Böyle sahneler nedense beni hep güldürürdü. Sonuçta Hogwarts tarihinde bu şekilde ölümler görülmemişti. Gözlerimi kısıp hafızamı yoklamaya başladığımda, bu dönem öldürülen yada kaçırılan faili meçhul cinayetler aklıma gelmişti. Yüzümü Chloé'ninkine yaklaştırdım ve "Sıçtığımızın işaretidir, ama çaktırmadan devam edelim," dedim fısıltıyla. Öküzümün koyu cesaretiyle "O kolundaki dövmenin modası biraz geçmedi mi, babalık?" demesiyle gözlerimi Ronan'ı görmüşçesine açıp, onu mıncırma isteğimin 25484 kat arttığını hissetmiştim. "Ayrıca, kötüsünüz diye illa leş gibi kokmak zorunda değilsiniz." İşte benim öküzüm! Bu sözler onları kızdırmış olmalıydı ki, küçük savaşımızı başlatmıştı. Gelen büyüleri karşılamak yerine gözlerimi ışık süzmeleri üzerinde gezdirince boğazıma yapışan kolu hakettiğim gerçeği bana koyan tek şeydi. Şuan kurda dönüşme isteğimin bilmem kaç kat arttığı apaçık belliydi. Öküzümün "Ellerini öküzümden uzak tut, şerefsiz!" demesiyle adamın boşluğunu yakalayıp hızla o iğrenç, tiksinç, kötü kokan(...) kolunu keskin, mükemmel beyazlıkta -egoistliğimi konuşturmanın zamanı değildi, biliyorum..- dişlerimle ısırıp kendimi o pis koldan kurtardım ve asamı o pisliğin üzerine doğrultup "Ducklifors!" dedim tüm nefretimle. O iğrenç yaratık ördeğe dönüşür dönüşmez, istemsizce ördeğe tekme basıp, beş metre ötedeki çalılara uçuşunu izlemiştim. Tamam, bir hayvana bu kadar iğrençleşmek yetmişti. Öküzümün yanına gidip kendimi tutamayarak ona sarıldım. Aleks'in Chloé'ye bağırdığını ama neden olduğunu kestiremeyip gözlerimi Chloé'ye çevirdim. Arkasından yaklaşmakta olan p*çi görür görmez "Rictusempra!" diye bağırdım. Öküzümden istemsizce ayrılıp "Yuraune Cuasne," diye bağıran Chloé'nin yanına doğru koştum. Ona zarar gelmesini istemezdim. Arkama bakınırken çalıların arasında çırpınan ördeğe baktım ve "Kaldı dört p*ç." dedim keyifle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://melaniephoenix.tumblr.com/
Chloé Collinson
VI. Sınıf
VI. Sınıf
Chloé Collinson

RP Yaşı : 15.
Mesaj Sayısı : 1070
Gerçek Adı : İrom.

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptySalı Şub. 12, 2013 2:21 am

    Çalıların arasından gelen tuhaf sesler, hepimizin şüphe dolu gözlerle etrafı tarayıp sesin sahibini aramamıza neden olmuştu. Bu esnada kızlar çıtırtıların kaynağının ortaya çıkmasını sağlama umuduyla ormandaki tekinsiz havayı yararak sesin sahibine yönelik pek de nazik olmayan söylemlerde bulunuyorlardı. Diğerleri gibi ben de asama sarılmış bir halde, yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken bir anda olduğum yere çakılı kalmama sebep olan varlığı gördüm. Koskoca cüssesiyle tiksinç derecede kirli yüzüne irileşmiş gözlerimle bakarken, kolundaki iğrenç karanlık işareti fark etmemle beraber şaşkınlığım ve tedirginliğim bir kat daha artmıştı. Görünüşe göre Mel de benimle aynı durumdaydı çünkü geri çekilip yanıma gelme ihtiyacı hissetmişti. Bunu yapması benim açımdan da oldukça iyi olmuştu çünkü adamın arkasından en az kendisi kadar iri dört kişi daha gelmekteydi ve yüzeye çıkmak üzere olan korkumu bastırmak için Mel'in varlığından destek almam gerekmişti. Devasa adam pis bakışlarıyla hepimizi ayrı ayrı süzdükten sonra "Ah, bakın burada kimler var. Dört küçük ceylan. Tam bize göre," dedi tok ve kaba bir sesle. Büyücü dünyasının en iğrenç varlığı olduğunu kanıtlamak ister gibi bir hali vardı ve bana kalırsa bu konuda fazlasıyla başarılıydı. Yüzümü tiksinti dolu bir ifadeyle ekşitirken Mel bana doğru dönerek "Sıçtığımızın işaretidir, ama çaktırmadan devam edelim," dedi kısık bir sesle. Gözlerimi karşımdaki adamdan ayırmadan Mel'e hak verdiğimi belirten bir biçimde başımı salladım ve yutkunmamaya çalıştım. Ben aklımdan bu durumu kurtarmaya yönelik mantıklı çözümler üretmeye uğraşırken Anastacia'nın aşağılayıcı bir ses tonuyla adama sarf ettiği sözlerin pek de yardımcı olduğu söylenemezdi. Gözlerimi fal taşı gibi açarak Anastacia'ya döndüm ve 'Aklını kaçırmış olmalısın! Kendini öldürtmek mi istiyorsun?' gibisinden bir ifadeyle baktım ona. Fakat bu bakışlarımı dikkate almamıştı anlaşılan. Omuz silkip iğneleyici sözlerine devam etti. "Ayrıca, kötüsünüz diye illa leş gibi kokmak zorunda değilsiniz." Her ne kadar bu sözcükler bizi gayet tehlikeli bir vaziyete sokacak nitelikte olsalar da ona hak vermeden edemedim. Bu adamların kesinlikle birer banyoya ihtiyaçları vardı. Hem de acilen. Üstelik tek sorun kötü koku da değildi. Bana kalırsa, bir ara berbere de görünmeleri gerekiyordu, usta bir berbere.

    Birkaç saniyede boyunca aklımdan geçirdiğim bu faydasız düşüncelerden arınmamı sağlayan şey, ben daha neler olduğunu anlamadan başlayan büyük hareketlenme olmuştu. Zaten o cümlelerden sonra böyle bir şeyin gerçekleşmeyeceğini düşünmek aptallık olurdu. Ben, bir anda Anastacia ile üzerimize gelen büyü hakkında paniklemek dışında bir şey yapamazken lanetten Anastacia'nın çeviklikle yaptığı savunma büyüsüyle kurtulmuştuk. Savaşa bu kadar yakından dahil olmak beni kendime getirmiş, bedenimin saf bir öfkeyle kavrulmasına neden olmuştu. Bu öfke kontrol edilemez bir enerji haline dönüştüğünde bakışlarıma ölümcül bir hava katarak harekete geçtim. İlk işim, en uzakta duran ve göz zevkimi aşırı derecede rahatsız eden iri adamı hedef alıp onun sersemlemesine yol açacak bir büyü yollamak olmuştu. Basit fakat işe yarar bir ataktı. Boş bulunup bir hataya düşmemek için gözlerimi dört açmış, hedef alabileceğim bir adam arıyordum. O sırada kopan tanıdık bir çığlıkla kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. O beyinsizlerden birinin pis kolunu Mel’in boğazını çevrelemesini görmemle birlikte dehşete düştüm. Asamı o iğrenç varlığa doğrultmama ramak kalmıştı ki Anastacia'nın "Siz devam edin!" diye bağırdığını duydum. Oldukça sinirli ve kararlı çıkan sesi, endişelenmemin yersiz olduğunu gösterir gibiydi. Anastacia'nın Melanié'ye bir şey olmasına izin vermeyeceğinden adım gibi emindim. Bu yüzden de kaygılanmayı bir kenara bırakıp gözlerimi Mel'den ayırdım ve tekrar önüme çevirdim. Bunu yapmamla da iğrenç ve yağlı bir göbekle neredeyse burun buruna gelmem bir olmuştu. Kusma isteğimi büyük bir uğraşla sona erdirdikten sonra "Distrain," dedim. Sesim biraz boğuk çıkmıştı çünkü ağzımı fazla açarsam karşımdaki manzara karşısında midemdekileri daha fazla içimde tutamayacağımdan korkuyordum. İlk önce büyünün işe yaramayacağını sanıp endişeyle iğrenç yaratığa baktım. Onun belli belirsiz sallanmakta olduğunu görünce de büyümün işlemekte olduğunu görüp aceleyle geri çekildim. O koca popolu yağ tulumunun üstüme düşmesi isteyeceğim son şeydi. Dev yaratık daha fazla dengesini kuramayıp benim biraz önce durduğum yere yığıldığında oradan tam zamanında çekildiğim için derin bir oh çektim. Başımı yerdeki pire torbasından kaldırdığımda gördüğüm şey havada hızla uçmakta olan çirkin bir ördekti. Büyüyü kimin yaptığını fark edememiştim ama her kimse iyi iş çıkardığını belirtmek gerekirdi.

    Arkadaşlarım aklıma gelince, birden içime kızgın bir kor düşmüş gibi hissederek etrafıma bakınmaya başladım. Birbirlerine sarılmakta olan Mel ve Anastacia'yı gördüğümde mutlu bir şekilde gülümsedim. Bu sırada Aleks'in telaşla bağıran sesini duydum ancak o anda kulağımın dibinde esmekte olan sert rüzgardan dolayı ne dediğini anlayamamıştım. Aleks'e döndüğümde ağzını okudum ve bana seslenmekte olduğunu fark ettim. Yüzündeki telaşı gördüğümde tehlikede olduğuma dair bir hisse kapıldım. Ne yazık ki hislerim doğru söylüyorlardı. Arkamı döndüğümde bana oldukça yaklaşmış olan iri adamlardan birini gördüm ancak Mel'in "Rictusempra!" diye bağırmasıyla tehlike geçmişti. Bu olay bittikten sonra ona teşekkür etmeyi aklımın bir köşesine yazarak yeniden konsantre oldum ve "Yuraune Cuasne," diyerek büyümü başka bir pisliğe savurdum. Bu sırada yanıma koşturmuş olan Mel’in az önceki çirkin ördeğin düştüğü çalıların arasına bakarak keyif dolu bir sesle "Kaldı dört p*ç," dediğini duyduğumda ben de keyiflenmekten kendimi alamadım. Şimdi dörde dörttük. Üstelik düşmanlarımız çoğu şu anda sersem ve işe yaramaz haldeydi, yani bir anda avantajlı duruma geçivermiştik. Bunu bilmenin verdiği rahatlamayla kaslarımı gevşettim ve kendimi yeni büyüler göndermeye hazırladım. Sağlam gözüken bir adamın Anastacia, Mel ve benim olduğum bölgeyle; yalnızca Aleks'in bulunduğu bölge arasında gözlerini gezdirdiğini gördüm. İki arada kaldığı için bocalamış olduğu barizdi. Bu kısa bocalama sürecinin ardından Aleks'in olduğu tarafa doğru yönlenmesi beni şaşırtmamıştı. Arkadaşlarının yanındaki sahte cesareti şimdi havası kaçmış bir balon misali sönüvermişti. Üç kişiyle baş etmek yerine bir kişiyle baş etmeyi daha uygun görüyordu demek. Bu sefilce hareketi, zaten gergin olan sinirlerimin daha da gerilmesine neden olmuştu. "Hey, korkak şey!" diye bağırdım tüm gücümle, sesimi duyurabilmek için. Neyse ki sesim yeterli gelmiş ve adam beni duymuştu. Durakladı ve başını şüpheyle bizim olduğumuz tarafa doğru çevirdi. "Evet, sana diyorum lanet olası. Bu devasa görüntünün altında ürkek bir bebek yatıyor olması ne kadar da acınası. Eğer biraz onurun varsa buraya gel ve kozlarını bizimle paylaş!" Meydan okurcasına söylediğim bu ağır sözlerden sonra taviz vermeyen gözlerimi ona diktim. Bu sözleri kendine yediremeyecek kadar gurura sahip olup yönünü değiştirmesini umuyordum. Aleks'in onunla başa çıkabilecek kapasiteye fazlasıyla sahip olduğunu bilmeme rağmen işi garantiye almak istemiştim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://twitter.com/CrypticDreamer
Clara Carlevaro

Clara Carlevaro

RP Yaşı : 18
Mesaj Sayısı : 1791
Gerçek Adı : Selis
Yaş : 26

Thriller. Empty
MesajKonu: Geri: Thriller.   Thriller. EmptyC.tesi Şub. 16, 2013 11:56 pm

    "Evet, sana diyorum lanet olası. Bu devasa görüntünün altında ürkek bir bebek yatıyor olması ne kadar da acınası. Eğer biraz onurun varsa buraya gel ve kozlarını bizimle paylaş!" Aptal herifin dikkatini Aleks'ten ayırmayı başarabilmiş olan Chloé'nin yüzünde cesur ancak bir o kadar da endişeli bir ifade vardı. Aleksandra Chloé'ye minnettardı ancak bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Arkadaşları o iğrenç herif ile uğraşırken kendisi öylece duramazdı. Ama ne yapabilirdi? Arkadaşlarının o adamın üstesinden gayet iyi bir şekilde geleceklerini biliyordu. Adamın yavaş adımlarla kızlara doğru ilerlediğini görebiliyordu, kızlar ise asalarını ona doğrultmuş, tehditkar bakışlar göndermekle meşguldüler. Adamın kendinden son derece emin bir duruşu vardı, sanki onu hiçbir şey durduramazmış gibi yürüyordu. Şey, henüz beni ve arkadaşlarımı tanımıyor. Aleks derin bir nefes aldı ve gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Merlin, ne kadar yorulmuştu! Bu gece kaç adama büyü yapmıştı, kaç gerizekalıyı yere devirmişti? Yatakhaneye döndüklerinde kafasında milyonlarca soruyla başını yastığa koyacaktı. O adamlar orada ne arıyordu? Aleks ne zamandan beri bir adama gözünü kırpmadan büyüyle zarar verebilecek düzeye gelmişti; babası ile yıllar önce yaşadığı o karanlık anıdan sonra. Bu yaptıkları yeterli miydi? Arkadaşları birbirine yardım ederken kendisi olabildiğince çok adam yere devirmeye çalışmıştı, buna rağmen Chloé kendisini kurtarmak adına, o iğrenç adamın dikkatini üzerilerine çekmişti. Aleksandra kendinden nefret etmeden edemedi, bu gece son derece aptal davranmıştı. Belki her şeyi kendi başına halletmeye çalışmasaydı bu kadar yorulmayacaktı. Ancak genç kız yıllar boyunca böyle olmaya alışmıştı, küçücük bir kızken her şeyi yalnız başına, en mükemmel şekilde yapması gerektiği bilincini aşılamıştı kendisine. Tüm bunları elbette, onu zerre kadar umursamayan babası için yapmıştı. Onun dikkatini çekmek için, onun sevgisini, takdirini kazanmak için. Ancak eline geçen ne olmuştu? Kocaman bir hiç. Bunlar yetmezmiş gibi bir de... Bir de onu öldürmesini sağlamıştı adam, bu nasıl bir insafsızlıktı? Bu nasıl bir acımasızlıktı? Yıllarca babasının kendisine haksızlık yaptığını düşünmüştü Aleks ve bu düşüncesi değişmeyecekti.

    "Arkadaşların ve sen, burada ne arıyordunuz?" diye sordu Mel, zaman kazanmaya çalışıyordu. Aleks diğer arkadaşlarının da kendisi kadar yorulmuş olduklarını fark etti. Eh, sonuçta ne olursa olsun birer beşinci sınıf öğrencisinden başka bir şey değildiler. Profesörlerin ya da profesyonellerin ilgilenmesi gereken kişilerle, kendileri uğraşmışlardı. Ne ukala, ne budalalardı ama! Yine de her şeye rağmen, tüm adamları yere sermeyi başarmışlardı. Aleks, Profesör Marlow'a bir açıklama yapmaları gerekeceğini biliyordu ve o an geldiğinde büyük bir utanca düşeceğini de. Celia Marlow'u kötü temsil edecek bir sürü belaya bulaşmıştı Aleks şimdiye kadar, bazı belalara kendi iradesi ile, bazılarına ise kendi iradesi dışında bulaşmıştı. Ancak yine de bu belaların hiçbirinde niyeti kötü değildi. "Sizi ilgilendirmeyen işler," dedi adam ve yere tükürdükten sonra elinin tersiyle gereğinden fazla uzun sakallarla çevrili ağzını sildi. Aleks yüzünde iğrenmiş bir ifade ile yutkundu. Tamam, bunu görmesi hiç de gerekli bir şey değildi. "Aslında sizinle işim bittiğinde, biraz sizi de ilgilendirecek ama olsun. Bence buna değer." Adam pis bir kahkaha attı ve asasını kaldırdı. Aleks büyü yaparak onu durduramazdı, bunun için çok yorgundu. Bu yüzden tam bu sırada, adama doğru atılmayı ve sırtına yapışarak kolunu geriye doğru bükmeyi seçti genç kız. Acı içinde bağıran adam, Aleks'i boynundan ve bir kolundan yakaladıktan sonra tüm gücüyle öne fırlattı, bu sırada Aleks de acı içinde bağırabilmişti sadece. Ama en azından artık elinde iki asa vardı, o p*ç kurusu artık kızlara zarar veremezdi. Beline hafifçe girmiş olan dal parçasına bakarak küfür etti ve derin bir nefes aldı. Göz kapakları düşüp, zihni karanlığa gömülmeden hemen önce Anastacia'nın adamı yere serecek bir büyü yaptığını görebilmişti. En azından artık içi rahattı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Thriller.

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-