Yoğun bir haftaydı, ve tüm yorgunluğu hala üzerimdeydi. Bakanlıktaki işler gün geçtikce karışık hal alıyordu. Ve yine kendimi rahatlatmak için kısa gezilerimden birindeydim. Nereye gideceğimi biliyordum bu defa. Çatlak Kazan'a cisimlendim, tanıdık bu yer biraz rahatlatmıştı beni. Bir odaya geçebilir, bu gece burada kalabilirdim. Ama bara gidip bir şeyler içmeyi düşündüm. Barın loş ışığının altında etraftaki yüzler az çok seçiliyordu. Barın hemen önündeki saldalyelerden bir tanesine oturdum ve kendime bir viski söyledim. Masaya konan viskiyi yavaş yavaş yudumladıkca gözlerimde ışığa alışıp açılmaya başlamıştı. Şimdi daha net görebiliyordum. Pek kalabalık değildi, bir kaç tanıdık yüz vardı. Bana bakıp selam verip bir şeyler söyleyenleri sadece gülümsememle karşıladım. Ağzımı açmaya halim yoktu sanki. Üzerimde ki ağırlık dakikalar geçtikce büyüyordu. En iyisi bu bardağı bitirip vurup kafayı yatmaktı. Yanıma birinin geldiğini farketmedim, tabiki koluma çarpana kadar. Çarpmanın etkisiyle silkindim. Kendime gelmiş gibiydim. Adama gözlerimi diktim ve kötü kötü baktım bir yerden tandığıma emindim. "Ben, ee.. Üzgünüm. İstemeden oldu.." Daha da yakınlaştım ona doğru, biraz daha dikkatli baksam tanıyacaktım sanki. Çarptığı kolumu tuttum, acımış gibi yapıyordum. Gözlerimi ayırmadan bakmaya devam ettim. Tabi ya, tanımıştım. Hogwarts'ta Biçim Değiştirme Profesörüydü bu yakışıklı adam. İster istemez gülümsedim, ama hemen yüzüme ciddi bir ifade yerleştirebildim. Sonuçta o az önce kabaca koluma çarpmıştı öyle değil mi? ''Sorun değil Martin.'' Sözlerim sert ve soğuktu. Zaten insanlara karşı her zaman soğuktum. Ta ki tanıyana dek. Tanıdıktan sonra hemen ısınıyordum ve bir kaç cümle sonra her şeyimi anlatır hale geliyordum. Bu iyi mi, yoksa kötü mü bunca yıldır hala anlayamamıştım.