Hogwarts Açılmadan 2 Ay Önce

O günün üzerinde bıraktığı yırtıcılıktan uzakta, normalliğin soğuk sularına atmak istiyordu kendini. İtalya'nın aşk ve sanat kokan sokaklarında ihtişamını sergilerken yüzündeki gülümsemeye ve hazza engel olamıyordu. Gücünün ve dişiliğinin farkında olan birisiydi ve bunu kullanmaktan hiçbir zaman çekinmemişti. Sıcak hava tenini etkisi altına alırken ilerde ışıklarını saçan bara yöneldi. İçeriden gelen müzik sesine kapılarak kapının metal kolunu iteledi ve içeri adımını attı. Şarkı gülümsemesini sağlıyor tüm vücudunu harekete geçiriyordu. Led Zeppelin sevdiği gruplardan biri olmuştu hep. İnce vücudu ritmin etkisine kapılarak sağa ve sola savruluyordu. Ona bakan gözlere aldırmayarak bara yaklaştı ve bardaki yakışıklı barmenin kusursuz vücuduna bir kaç saniye baktı. "Sanırım bu gece sarhoş olmak istiyorum, tekila şişesini getirin. Sierra marka olsun lütfen." dedi ve barmen hızlı bir şekilde söyleninleni yaparak bir şişe tekila ve yanına tuzla limonlarını yerleştirdi. İlk şatını attıktan sonra içine yayılan sıcaklığın etkisiyle gülümsedi ve kendisiyle ilgilenen barmenin egosunu okşamasına izin verdi. Bir kaç şatdan sonra iyiden iyiye etkisini göstermeye başlayan alkolün etkisiyle ayağa kalktı ve dans edenlerin arasına girdi. Etrafında toplanan minik gruba güzel vücudunun hünerlerini göstererek güzel bir şov sunmaya başladı. Bu gece sadece eğlenmek vardı. Kaygılar kenara atılmıştı. Kapının her açılışında içerideki soğuk havaya zıt olarak sıcak ve nemli hava içeri sızıyordu. Bara dönerek içkisinden biraz daha içti. O sırada yanına yaklaşan yakışıklıdan habersiz kendi yarattığı muhteşemliğin etkisinde kafasını yaşıyordu. Gözlerini kapadı bir kaç saniyeliğine ve eşsiz parfümün kokusunu içine çekti. Arkasına yavaşça döndüğünde Çocuğun kendisine bakan gözlerine, kendi gözlerini dikti ve seksi bir şekilde gülümsedi. "Bu gece tek başıma sarhoş olmama gerek yok sanırım." dedi ve küçük bardağa alkollü sıvıyı döktü ve yanında limonla tuzu uzattı. Bu gece eğlenecekti.

İçeride Çalan Şarkı:

Kapıyı hızla kapatarak Roma sokaklarına kendini bıraktı. Bugün eğlenceyi sabaha kadar sürdürmek istiyordu. Roma... Aşıkların ve sanatçıların şehri. Onun içinse güzel kadınlar, kaliteli içki ve bitmek bilmeyen eğlence. Roma'nın en güzel yerlerinden biri olan Drunken Sailor barına girdikten sonra içeride çalan müzik ona bu gecenin çok güzel geçeceğini anlatıyordu. Led Zeppelin gitar solosu eşliğinde birkaç kişi ile selamlaştı. Buralara sık uğrar olmuştu, bu yüzden onu iyi tanıyorlardı. İçeri girer girmez ilgisini tek bir kadın çekmişti. Tekilayı kafasına dikdikten sonra sahneye atlayan bir kadın. Vücudunu kullanmayı iyi biliyordu ve çok iyi bir vücudu vardı. Sahnede ki gösterisini bitirdikten sonra tekrar bara dönmüştü. Şimdi Seth'de onun arkasından gitmişti. Kadın onun nefesini fark edip dönmüştü birden. Seksi bir şekilde gülümseyerek "Bu gece tek başıma sarhoş olmama gerek yok sanırım." Seth'e tekila koyarak yanında tuz ve limonuda önüne itmişti. Seth kadına bakarak sırıttı ve bardağı kafasına dikti. Alkolün verdiği haz ile daha da neşelenen Seth bardağı sertçe bara vurdu. "Sıradaki!" İki bardağı da dolduran kız bir taraftan tüm seksiliği ile gülümsüyordu. Bardağı tekrar Seth'e attı ve aynı anda içip bitirdiler. "Oyun arkadaşımı buldum sanırım." Birer bardak daha tekila içtiklerinde ikiside alkolün verdiği zevkle gülüyordu.

Önünde duran güzel vücuda ve surata sahip gence baktı. Alkol iyiden iyiye vücudunu ele geçirmiş ve düşüncelerini karşısındaki gence odaklamıştı. Ard arda dudaklarına götürdüğü içki bardağıyla bir bütün olmuştu artık. Yanına yaklaşan diğer erkeklere pek yüz vermiyor gülüp geçiyordu. Müzik tüm güzelliğiyle barı doldururken çıplak belinde hissettiği çocuğun elini geri çekmedi ve kendini onun yarattığı büyüye bıraktı. Asası çantasının içinde duruyordu. Ona bu kadar uzak olmaktan pek hoşlanmıyordu. Karşısındaki çocuğun bir büyücü mü yoksa muggle olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Bir nefes kadar uzağında duran dudakların sahibinin ne farkı vardı ki? Şuan anı yaşamak istiyordu sadece. Garip bir şey olması durumunda değildi büyüleri ne için duruyordu ki? Islak ve limon tadı olan dudaklara kendininkini bastırırken adrenelin hissi tavan yapıyordu. Ellerini pürüssüz surata koydu koydu. Geri çekildiğinde suratındaki arsız sırıtmayı silmek gibi bir niyeti yoktu. Birer bardak daha doldurdu ve daha demin öpüştüğü adamın adını bilmediğini fark etti. Kendi kendine güldükten sonra "Senin adın neydi?" dedi kahkahasının arasında. Bu gece yaramaz kız olacaktı kararlıydı. Kimsenin dediklerini umursamayacaktı. Müzik sesi vücudunun her zerresine işlerken gülümsemesini suratından hiç silmiyordu..

Kızın bütün ateşini hissederek onu tutmuştu. Belinden çektiği gibi birbirlerine kenetlenmişlerdi. Yumuşak ve dolgun dudaklarını dudaklarında hissediyordu. Bir taraftanda belinden tutarak kendine bastırıyordu genç kadını. Öpüşmelerini bir bardak tekila için bitirdiklerinde genç kadın kahkahalar arasında "Senin adın neydi?" diye sordu. Artık iyice sarhoş olmuş görünüyordu kadın, Seth'de olmuştu. Etrafı biraz dönmeye başlamıştı. İçkiye alışık olmasa şimdiye bayılabilirdi. Sırıtarak "Seth. Seth Hernandez." dedi bütün yakışıklılığı ile. Artık şişe biterken şişeyi alıp kafasına diken genç kadın her zamankinden daha seksi görünüyordu. Seth barmene bir şişe daha işareti verdiğinde tekrar alkolün zevkine bırakmışlardı kendilerini. Bazen bar sandalyesinin üstünde öpüşüyorlar birbirlerine dokunuyorlardı, ara arada içkilerini içiyorlardı. İkiside iyice kafayı bulmaya başlamıştı. Nefessiz kalana kadar öpüştükten sonra içkilerine dönerken "Senin adın ne?" diye sordu Seth. Şimdiye kadar ateşli bir şekilde ilerlediği kızın adını bilmediğini yeni fark etmişti o da.

Müziğin son tınısıda mekanı doldururken kulaklarına dolan sesiyle ona döndü. Bara arkasını dönmüş, iki dirseğini de oraya yaslamıştı Sophie. Bir adım bile uzağında değildi. Tenine değen kumaşla irkiliyordu biraz. Normal insanların dayanamayacağı şekilde içiyorlardı. Diğer şişaeyi de açmış yarılamışlardı. "Senin adın ne?" dediğinde kafasını sağa doğru eydi ve "Sophie Anastasia Hunter." dedi. İnce elini uzattı ve çocuğun bir erkeğe göre çok zarif olan elini gecikmelide olsa sıktı. KAfasını sallayarak güldü ve "Tersten yapıyoruz bazı şeyleri ha?" dedi. O sırada yanına yaklaşan sarışın çocuğa yan gözle baktı ve geri yanındaki yakışıklıya döndü. Kafasına diktiği son bardaktan sonra seromonik bir hareketle ekşi limonu ağzına aldı. Sophie çocuğun dudaklarından elini çekerek kendisini ona doğru çekti. Minik bir öpücükten sonra geri çekildi ve küçük bir kız gibi gülümsedi. Deminki sarışın çocuk diğer tarafında durmuş Sophie'yi kesiyordu. Bu denli ilgi bütün egosunu okşuyor moralini yerine getiriyordu. Çocuk yavaşça Sophie'ye eğildi ve "Adınızı bana bahşeder misiniz?" dedi Sophie kısa bir kahkaha attı ve Seth'e baktı vereceği tepkiyi merak etmişti bu genç yakışıklının.

"Sophie Anastasia Hunter." İsmi bile insanın aklını başından alıyordu, fakat Seth'in değil. Kafasını sallarken kahkaha atıyordu "Tersten yapıyoruz bazı şeyleri ha?" Bunun üzerine gülmüştüm. Bu sırada Sophie'nin yanından geçen sarışın erkek gözlerini ondan alamıyordu. Bir süre sonra yanlarına gelip "Adınızı bana bahşeder misiniz?" dedi. Ne kadar romantik bir çocuk. Sophie adını söyleyecekti ki Seth ona durmasını işaret etti. Cebinden bir viski şişesi çıkartarak genç çocuğa döndü. "Aramıza katılmak istiyor musun? Bunu içerek kendini kanıtla dostum." Genç çocuk şişeyi alıp tartarak bakarken Seth omzuna destek veren bir şaplak indirerek gülümsedi. Çocuk sonunda içkiyi içti ve içer içmez bir şeyler ters gitmişti. Şişeyi zar zor masaya koyduktan sonra aniden yere düşmüştü. Seth yüzüne sahte bir keder ifadesi koyarak şişeyi alıp iç cebine soktu. Sophie'ye dönerek "Sanırım alkol fazla geldi." diyerek sırıttı.

Yanına yaklaşan adam yerde iki seksen yatarken Sophie deminki rahatlığını bir an için yitirp ayaklandı ve yanındaki gence baktı. Genç büyücü mü demeliydi yoksa? Karşısındaki adama içirdiği bir muggle karışımı olsaydı bu şekilde anında etki etmezdi fakat bu bir iksirdi ve karşısındaki adamı yerle bir etmişti. Büyücüye dönerek "Akıllıca bir seçim fakat yeterince değil. Başımıza toplanmadan gidelim. Mugglelarla uğraşmak istemiyorum bu gece." dedi ve bara yüz dolar bıraktıktan sonra çocuğun elinden tutup mekandan dışarı çıkardı. İki sarhoş ayakta durmakta bile zorlanıyorlardı. Etrafına bakındığında yoldan geçen taksiyi çevirdi ve gayet hoş bir İtalyanca ile "En yakın otele lütfen." dedi ve yanındaki çocuğa gülümsedi. Gece daha yeni başlıyordu. Kolunu omzuna atan genç adamın göğsüne yaslandı ve sarhoşluğunun verdiği mutlulukla gülümsedi. Parfüm kokusu çok hoştu insanı kendinden geçiriyordu. Büyük bir otelin kapısına geldiklerinde bu sefer genç adam parayı ödeyerek aksak adımlarla taksiden indiler. Topuklu ayakkabılarının sesi büyük lobide yankılanırken resepsiyona ilerlediler ve bir oda aldılar. Asonsöre bindiklerinde birbirlerine arzu ile bakıyorlardı. Tek istekleri eğlenmekti o kadar. Hiçbir duygu yoktu ve bu rahatlatıcıydı.

"Akıllıca bir seçim fakat yeterince değil. Başımıza toplanmadan gidelim. Mugglelarla uğraşmak istemiyorum bu gece." Bundan başından beri şüpheleniyordu genç adam. Ya da genç büyücü. Karşısında ki kadın iğrenç bir muggle olamayacak kadar güzel ve asildi. Şimdi iki sarhoşun adımları ile bir taksiye atlamışlardı. Güzel bir italyanca ile "En yakın otele lütfen." demişti genç kadın. Sesi bile insanda bir etki uyandırıyordu. Bir süre kadın Seth'in göğsünde yatmıştı. Şimdi bir otelin önünde inmiş ve hemen bir oda almışlardı. Asansör odalarının bulundukları kata geldiğinde henüz asansörden çıkmışlardı fakat Seth kızın yüzünü okşayarak onu inceliyordu şimdi. Koridorda duvara doğru bastırmıştı onu. İkisine saatler gelen bir süre öylece bakıştılar ve tek bir hareket ile kendilerini odada bulmuşlardı sanki. Seth kız ile nefes almadan öpüşürken kız çoktan Seth'in paltosunu çıkarmış, gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı. Gömlekten kurtulan Seth kızın üzerindeki bluzu şiddetle çıkarırken kızı kucağına aldı. Artık gerçekten de biraz yaramazlık yapmaya başlayabilirlerdi.

Dudaklarında hissettiği, sıcak dudakları ve vücudunda dolaşan elleri kendisinden geçmesini sağlıyordu. Genç büyücü işini biliyordu, en azından çaylak değildi. Seri hareketlerle çocuğun üzerindekileri çıkardı ve heyecanla ve şehvetle onu öpmeye devam etti. Karşısındaki adamın vücudu her genç kızın rüyasını süsleyecek biçimdeydi. Hoş Sophie çok daha iyileriyle de birlikte olmuştu ama bu genç adamda bir farklılık vardı. Oda da bir oyana bi buyana gidiyorlar. Bir yerde sabit durmuyorlardı. Alkolünde etkisiyle iyice kendilerinden geçmişlerdi. Çocuğun kucağından atlayarak sarsak adımlarla mini bara yöneldi ve iki küçük viski çıkardı. Kafaları zaten muhteşem bir biçimde uçuyordu iyice uçurmamak için bir sebep göremiyordu. Çocuğa sarılarak içkisinden yudumlar alıyor arada dudaklarını birleştiriyordu. Vücudu onu arzuluyordu fakat işleri yavaştan almakta fayda vardı geceleri daha uzundu. Kesik kesik nefesler alıyor kendilerini zamanın akışına ve birbirlerine bırakıyorlardı. Roma'nın hakkını veriyorlardı belkide. Müzik çalardan bir parça açtılar ve hem dans edip hem birbirlerinin eşsiz duygularına hitap ettiler. Sophie alkolün etkisine iyice kapılmıştı. "Umarım çok küçük değilsindir.." dedi ve çocuğun eşsiz dudaklarına müzik eşliğinde geri döndü.

Odanın her yerindeydiler. Şehvetle öpüşürken mini bara doğru gerilediler. Güzel kadın dudaklarını ayırdığında Seth'in dudaklarına parmağını götürerek gülümsedi. Bu ateşli anları yavaşlatmak istiyordu ikiside. İstedikleri kadar beraber olabilirlerdi. İki viski bardağı taşıyan Sophie birini Seth'e uzatarak gülümsedi. İkiside viskilerinden birer yudum alırken Sophie şimdi müzik çalardan bir parça açmıştı. Ellerinde viskiler ikiside dans etmeye başlamışlardı. Birbirlerinin bedenini hissediyorlardı adeta. "Umarım çok küçük değilsindir.." Seth gülerek karşılık verdi. "Umarım çok yaşlı değilsindir.." Sophie bu söze karşılık gülerken tırnaklarını Seth'in göğsüne geçirerek onu vahşice öpmeye başlamıştı. Bir süre öpüştükten sonra ikiside viskilerinin son yudumlarını içtiler. Seth bir süre Sophie'ye bakarak "Tazelemek ister misin?" dedi. Sophie başını salladığında, ikiside kendilerini mini barın üstünde öpüşürken buldu. Seth Sophie'yi mini barın üstüne çıkardıktan sonra mini bara uzanıp viskiyi almıştı. Bir süre öpüştükten sonra ayrıldılar ve Seth viskiyi başına dikti. Şişeyi indirdikten sonra Sophie'nin güldüğünü gördü. Şişeyi ona uzattı. O şişeyi kafasına dikerken Seth şimdi onu boynundan öpüyordu.

Boynunda gezinen dudaklar ve boğazından akan yakıcı viski ile birleşen duygular irkilmesine sebep oldu. Dudaklarında viskinin kalıntılarıyla kafasını tuttu ve öpmeden önce "Sence bu beden çok yaşlı olabilir mi?" dedi ve tüm seksapalitesini kullanarak ayağa kalktı yatağa ilerlerken pantolonunu çıkarmaya uğraşıyordu. Çocuğu yatağa itti ve pantolonu çekip çıkardı. Artık beklemenin pek bir anlamı yoktu. İstediği şeyi alacaktı. Gecenin arzuları yerine gelirken Sophie Roma'nın bütün şairane aşklarına inat, aşkı ucuzlatıyordu. Aldığı zevkten dolayı inlerken vücuduna değen her şehfetli dokunuşun hissine kapılıyordu. Bu gece uslu bir kız olmayacaktı, nitekim olmuyordu da. Bir daha görmeyecekti nasılsa bu genç adamı. Seth.. Güzeldi fakat kimin umurundaydı ki isimler? Onlar sadece etiketti o kadar. Gerçek olan bir şey varsa o da benlikti, o kadar. Geceye karışan sesleri ve kahkahaları ile sabahın ilk ışıklarında gözlerini mutlu ve zevk dolu bir uykuya kapadılar.

İçkiyi bırakıp tam Seth'i öpmeden önce insanı kendinden geçiren bir ses ile konuşmuştu Sophie. "Sence bu beden çok yaşlı olabilir mi?" Şimdi yatağa doğru giderken pantolonunu çıkarıp odanın bir köşesine atmıştı. Seth'i yatağa ittikten sonra Seth sırıtarak "Yaşlı olup olmadığını bana yatakta göster öyleyse." dedi. Genç kadının yüzüne yaramaz bir gülümseme yerleşmişti bile. Genç kadının inlemeleri arasında Seth kendinden geçiyordu. İkisininde daha önce geçirmedikleri kadar iyi vakit geçirdikleri kesindi. Vücutları kenetlenmişti adeta. Bu zevkle birbirlerine sarılmış şekilde sızmışlardı.

Büyük bir baş ağrısı. Seth sabah uyandığında bunu hissetti. Sonrasında ise hafızası gelmeye başladı ve vücudundaki etkilerini hissetti. Her yer ağrıyordu. Bütün gece birlikte olduklarını hatırlıyordu, Sophie ile. Birden kolunda bir ağırlık hissetti. İlk defa gözlerini açarak etrafa baktı. İnanılmaz güzelliği ile Sophie yanında çıplak yatıyordu. O kadar çok içmişlerdi ki birlikte olduktan sonra sızmış olmalılardı. Seth Sophie'nin dudaklarının çekiciliğine dayanamayarak tekrar şiddetle öpmeye başladı. Sophie uyandığında çoktan öpücüklerine karşılık vermeye başlamıştı. Resepsiyondan kahvaltı söylerken hala çıplak ve birbirlerine sarılmışlardı. Resepsiyon kapıyı çaldığında giyinmeyi hatırlamışlar ve odadaki küçük masada kahvaltı etmeye başlamışlardı. Seth bir krebin son lokmasını yutarken hafifçe gülümsedi. "Dün gece harika vakit geçirdim tatlım." Yalanda değildi. Sophie birlikte oldukları içinde en iyilerinden biri idi. Mükemmel vücut, mükemmel enerji ve mükemmel seks.

Sabahın ilk ışıklarıyla çıplak bedenlerine vuran sıcak ışık uyanmasına neden olmuştu. Yanında yatan muazzam erkeğe bakıp güzelliği ve cazibesiyle bir daha gurur duydu. Beyni çatlayacak gibi ağrıyordu. Alkolü çok fazla kaçırmışlardı dün gece. Gözlerini yeniden yumdu ve erkeğin kokusunu içine çektikten hemen sonra yeniden uykuya daldı. Dudaklarındaki sıcaklık hissi bu sefer onu gerçekliğe uyandıran etken olmuştu. Öpüşü kuvvetli ve istekliydi. Karşılık vermemek elde değildi. Kısa bir sabah öpücüğünden sonra ayağa kalktı ve muhteşem vücudunu sergilemekten kaçınmayarak duşa girdi. Kısa sürede duşunu aldıktan sonra geri genç adamın yanına çıktı ve yatağa yanına uzandı. Beraber bir süre daha öyle kaldıktan sonra resepsiyondan güzel bir kahvaltı söylediler. Sophie'nin beyni boştu bu sabah dayanılmaz ağrıyı saymazsa tabi. O kadar çok içmişlerdi ki normal biri olsa şimdiye alkol komasından öbür tarafı boylamıştı. Kahvaltıları geldiğinde açlığında hissiyle hiç konuşmadan oturdular tam yerlerken bu kadar suskunluk fazla gelmiş olacak ki "Dün gece harika vakit geçirdim tatlım." dedi. Sophie hafif bir sırıtışla kafasını jambonundan kaldırdı ve "Bende gayet eğlendim." dedi ve jambonunu ağzına attı. Öyleydi eğlenmişti. İyi gelmişti bu kaçamak belkide yorgun bedenine. Can katmıştı belkide hayatına. Yeterince canlıydı zaten de olsun bu tip şeyler her zaman hoş olmuştu. "Kaç yaşındaydın sen? Umarım çok küçük değilsindir.. Çünkü gece küçük olamayacak kadar iyiydin." dedi ve gözlerini çocuğa dikti.

Ufak bir sırıtış ile jambonundan kaldırdı kafasını "Bende gayet eğlendim." dedi. Jambonunu bitirdikten sonra gülümsemesi yüzünde dağıldı. "Kaç yaşındaydın sen? Umarım çok küçük değilsindir.. Çünkü gece küçük olamayacak kadar iyiydin." Seth telaşlanmayı bırakın, rahat görünüyordu. Önce kendi jambonundan ağzına bir tane attı ve bir süre çiğnedi. Sonrasında rahat bir ses ile "19 yaşındayım. Hogwarts'tan mezun olalı iki sene oluyor. O gün bugündür bir gruptayım. Klasik çalıyorum." dedikten sonra kızın tepkisini ölçmek için bir iki saniye bekledi. Başarılı gidiyordu. "Roma'ya birlikte geldik. Sanırım dün gece için bana kızacaklar, Paris'e doğru yol almalıydık." Gayet başarılı bir hikaye anlatmıştı fakat bunu inandırmaya zorlayarak değil rahat bir tavırla anlatmıştı. Birkaç dakika daha kahvaltı ettiler. Bu sırada Seth kahvaltısına gülerek ara verdi. "Dün gece için üzgünüm. Şu yaşlı lafını geri alıyorum. Hiçbir yaşlı yatakta senin kadar iyi olamaz." Şimdi kızın yüzünede bir gülümseme yayılmıştı. Doğru da söylüyordu. Yaşlı olmasına imkan yoktu bu kadının. Dün gece yaşadığı inanılmaz dakikaları hatırladı. Sonrasında kahvaltısına döndü. Dün gece kafayı gerçekten bulmuşlardı. Bu nedenle ve belki de harcadıkları fazla efor yüzünden masada ne varsa silip süpürmüşlerdi. İkiside önlerindekileri bitirince birbirlerine bakıp sırıttılar. O sırada Seth'in aklına bir soru geldi. "Peki ya sen? Sen ne yapıyorsun?" Bir kızla yattıktan ve sonrasında kahvaltı ettikten sonra sorulacak bir soru değildi fakat kızında bu tarz bir ilişki yaşamaya hazır olduğunu biliyordu. Tek gecelik ve belki de birkaç dakika sonra ikiside o otelden çıkıp sokağın ayrı iki tarafına doğru yürüyecekti.