Hogwarts'ın karanlık koridorlarında bilinçsiz adımlarla yürürken kafasında ki tek kişi Auréydi. Fazlasıyla ayrı kalmışlardı ve birbirlerinden uzaklaşmışlardı. Ellerinden kayıp giden bir hazine misaliydi. Sonsuz boşluğa sürüklendiğini bildiği bir kara delikti bu. Kaçması imkansız olan sürekli yokluğa sürüklendiği. Yanlışların kol gezdiği bir karanlıktı bu. Aşka ihanetti. Aşkı kirletiyordu. Bunun bilincindeydi fakat bunu umursayamıyordu. Saçma bir ruh halindeydi sadece. Ayakları otomatikman onu boş dersliğe götürüyordu. Nedendir bilmiyordu ama içinden bir ses oraya gitmesi için dayanılmaz bir istekte bulunuyordu. Kendini engelleyemiyordu. Üzerinde sadece basketbol şortu vardı. Tişört giyme gereğinde bulunmamıştı. Soğuk havanın tenine değmesini seviyordu. Belkide kendini cezalandırma yöntemi buydu. Bilmiyordu fakat bu durum onu şuan pek rahatsız etmiyordu. Koridorun sonundaki odaya doğru adımlarını sıklaştırmıştı. Cebindeki sigarasından bir dal alıp dudağına yerleştirdi ve geceyi cılızca aydınlatan çakmağıyla ucunu ateşe verdi. İlk nefesi uzunca içine çektikten sonra havaya dairesel dumanlar bırakarak kapıyı araladı. İçine işleyen soğuk havaya karışan yanma hissiyle yüzünde bir sırıtış vardı engelleyemediği. Son zamanlarda mazoşistlik yolunda emin adımlarla ilerlediği kesindi. Son zamanlarda ne yollarda ilerliyordu zaten, mazoşistlik yanında erişilmez mükemmel bir şey gibi kalırdı. Kafasını tozlu yerden kaldırdığında karanlığı adeta parlak bir ışıkmışcasına aydınlatan sarı saçlar dikkatini çekmişti. Anlaşılan bu gece istediği gibi yanlız kalamayacaktı fakat karşısındaki afet bunu engelleyecekse hiçbir sorun olmazdı. Uzun ve ince vücuduyla karşısında mükemmel bir portre duruyordu. Sigarasından bir uzun nefes daha çektikten sonra kısaca öksürdü ve kızın kendisini fark etmesini sağladı. Gerçekten güzel bir hatundu. Onu tanıyordu. Gryffindorlardan birisiydi. Şu Anastica denen kızın en yakın arkadaşıydı. Daha önce pek konuşmasalar da arada dikkatini çekerdi. Fakat bu gece daha ayrı bir güzel gözükmüştü gözüne. Doğru düzgün bir şey de içmemişti ama daha büyülü bir havası vardı. Hoş bu tanım her ne kadar onların durumu için ironik olsa da öyleydi. Kızın kırmızı dudaklarından gözlerini zar zor ayırabildikten sonra normal ama biraz da flörtöz bir ses ile "Merhaba, Melaniéydi değil mi?" dedi ve tatlı bir gülümseme takınarak elini uzattı.

"Merhaba, meşhur Dean," dediğinde avucunun içinde hissettiği kızığın soğuk ama bir o kadar iç ürpertici elini tutarken devam etti "Ah, kusura bakma, sinirlerim biraz bozuk da. Oturmak ister misin? Yada başka bir şey yapmak işte." derken gözlerini kızın gözlerine sabitlemişti Dean. Evet onunla oturmak isterdi. Başka şeyler yapmakta.. İçinde ona karşı yükselen arzuyu bastırmaya çalışarak çıplak göbeğine elini attı ve çekingen görünümlü bir ifadeyle "Sanırım çok iyi olur. Yani bir şeyler yapmak ,tek başımıza sıkılmamızdan iyidir," dedi ve yere oturdu. O sırada Mel de yanına oturmaya çalışırken nasıl olduysa kendi ayaklarına dolanıp soluğu Dean'in kucağında almıştı. Bu temasın aniliği ile birlikte oturduğu yerden sıçrayan Dean kucağındaki Mel'e aptal aptal bakarken, ona bu denli yakın olmak ciddi anlamda yükselen arzularını bastırmasına yardımcı olmuyordu. Elini lüle lüle olan saçlarına atıp parmaklarını saçlarına geçirdiğinde birbirlerine anca bir nefes uzaktaydılar. "Sanırım canını sıkan şeylere çözüm bulabiliriz," derken sesi yarı fısıldar çıkmıştı. Kızın şekerli kokusu burnuna dolarken sıcak nefesini dudaklarında hissetmek olağan üstüydü. Kendini ona çekilmekten alamıyordu. Elleri beline kayarken kızın sessizliğini evet olarak algılamıştı ve kucağındaki kıza biraz daha sarılarak dudaklarına doğru yaklaştı. Bu yaptığı tamamen yanlış olsa da şuanın etkisinden çıkamıyordu. O dudaklara ve bedene sahip olmalıydı. Nitekim dudakları dudaklarına değerken alev almışcasına bir şehvetle öpüşmeye başladılar. O an aklında sadece anı yaşamak vardı. Ödeyeceği bedellerin farkında değildi genç büyücü umurunda olan tek şey bu kızdı o kadar. Öpüşmelerinin arasında asasını çıkarıp kısa bir duraksamanın ardından odayı büyüledi genç adam. Bu sayede riske atmayacaklardı kendilerini. Yeniden dudaklara döndüğünde İçinde yükselen arzuyu artık bastıramayacağını çok iyi biliyordu. Kenardan çektiği minderlerin üstüne yatırdığı kızla hala delicesine öpüşüyordu. İroniye bakın ki daha ilk defa konuştuğu kızla ne duruma gelmişti. Hoş bu tip durumlarda adını bile bilmedikleriyle yatmıştı Dean ama her neyse. Şuan tek isteği oydu. Ve bunu almalıydı.