İçimdeki öfke patlaması yüzünden kulaklarımdan duman çıksa şaşırmazdım o sırada. Bariz bir şekilde kadının mahrem yerlerine bakıyor, bi de bana soruyor
Asıldığımı zannetmedin di mi? Gözlerimi tavana dikip sakinleşmeye çalıştım. Yüzüm öfkeden kıpkırmızı kesilmişti. Asam hala beni davetkar bir şekilde dürtüyordu. Daha kötüsü olabilir miydi? Sanırım biraz zordu. Biraz olsun sakinleştiğimi düşündüğüm anda Weaf'e doğru eğilip:
-Ne münasebet. Sadece gözlerini dikmiş kadının göğüslerine baktığını gördüm. Ama hiç bir şey göründüğü gibi değildir değil mi sevgilim!Son kelime biraz fazla yüksek çıkmıştı sanki. Etrafımızdakilerin bana baktığını görünce burası dayanılmaz halde sıçak ve bunaltıcı gelmişti gözüme. O sırada o sarışın garson siparişlerimizi getirmişti. Tam tabakları önümüze koyarken dengesini kaybetti -güya- ve Weaf'in... Oh mon dieu! Kadın resmen Weaf'in kucağına düştü!! Artık bu işin geri dönüşü yoktu. Belki asamı kullanamıyordum ama vücudumu kullanmamam için bir sebep yoktu. Kadının omuzlarından tuttuğum gibi kapıya doğru ittim. Bu da yetmedi, getirdiği vişneli tartları suratına yapıştırdım. Sonra geri çekildim, nefes nefese bir halde. Ellerimi belime koydum ve :
-Bak böyle daha çekici ve seksi duruyorsun. Ama üzerine düşecek yanlış adam seçtin. dedim. Weaf'e kaçamak bir bakış fırlatarak pastaneden çıktım. Nereye gideceğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum ama çıldırmış bir halde muggleların arasında büyü yapamazdım. Rastgele bir yöne yürümeye başladım.
SON