AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 I.Dönem II.Mitoloji Dersi

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Bryce Hawkman

Bryce Hawkman

RP Yaşı : 30
Mesaj Sayısı : 623
Gerçek Adı : Kadri
Yaş : 27

I.Dönem II.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: I.Dönem II.Mitoloji Dersi   I.Dönem II.Mitoloji Dersi EmptyPerş. Ağus. 30, 2012 4:23 pm

Sınıfın ortasına bir kapı getirmek saçma olmalıydı. Bunu girişteki kapıdan geçirmek ise daha saçmaydı. Özellikle Accio büyüsünü kullanıp girişteki kapıyı kırmak çıldırtacak şekilde saçmaydı. Kapıyı onarmaya çalışmamıştım öbürüyle zaten işim vardı ve dersin başlamasına on dakika kalmıştı sadece. Kapıyı sınıfın tam ortasına bırakıp, cebimdeki asayı çıkardım ve gerekli büyüleri söylemeye başladım. İki dakika sonra işim bitmişti ve her şeyim tam olduğu için kapıyı denemeye karar vermiştim. Sekiz dakika içinde sınıfa geri dönebilirdim herhalde. Kapının kolunu kararsız bir biçimde açtım ve içeri girdim. Nerede olacağımı çok iyi biliyordum.

"Görüşürüz İsis." Kapıdan çıkarken söylediğim buydu. Tekrar sınıfa girdiğimde kapıyı kapattım ve derin bir nefes alıp kapıya yaslandım."Ah güç bağımlısı kadın." Etrafa bir bakındım ve bütün öğrencilerin yerlerinde beklediklerini gördüm. Kolumdaki saate baktığımda dersin dört dakika önce başlamış olduğunu gördüm. Geç kalmam kötü olmuştu. En azından iki yerde de zaman aynı biçimde akmıyordu. Yaslanmayı bırakıp normal bir hale geçtim ve konuşmaya başladım. "Selam. II. derse geçte olsa başlayabiliriz," dedim. Ve kapının önünden uzaklaşıp sağ taraftaki masaların yanına geldim. "Bugünkü dersimizi bu kapı sayesinde işleyeceğiz. Bu kapının ne olduğunu tahmin edebilen var mı?" Kapının açıldıktan sonra arkadan değilde başka bir yerden gelmem ve kapıya 'Görüşürüz İsis diye söylenmem az da olsa onlara fikir vermiş olmalıydı. El kaldıranlar arasında bir erkek öğrenciyi gördüm ve onu kaldırdım. "Bir sanal gerçeklik kapısı efendim," dedi çocuk. Doğru söylemişti. Her ne kadar bir muggle icadı gibi dursa da doğru büyüler yapılmadığı zaman çalışmazdı ve tamamiyle bir cadı icadıydı. "Binana iki puan evlat." Yerine oturabilmesi için bir hareket yaptım. Bu sefer diğer masaların olduğu tarafa geçtim. "Peki bana bu kapının ne işe yaradığını anlatabilecek olan var mı?" Bu sefer daha az istek vardı ama sonunda bir kız öğrenciyi kaldırmıştım. "Kapıdan girilmeden önce nereye ya da nasıl bir yere gitmek isteniliyorsa orası hayal edilirse gerçek olmasa bile kapıdan geçince sizi oraya götürür. Eğer hayal edilmezse kapı normal bir kapıdan farksızdır." Bu cevap benim için yeterliydi. "Binana üç puan genç kız." Sorularım bu derslik bu kadardı. Tekrar kapının önüne geçtim ve kapıyı açtım."Bu kapının diğer sanal gerçeklik kapılardan tek farkı sizi sadece mitolojik bir yere götürebilir. Bu yüzden dersin konusu istediğiniz bir mitolojik hikayeyi seçeceksiniz ve kapıdan gireceksiniz. Kapıdan girdiğiniz zaman kendinizi hikayedeki kahramanın içinde bulacaksınız. Ve görevi tamamlayacaksınız. Kontrol tamamen sizde unutmayın. Şimdi kapıdan geçmeden önce kitaplarınıza son kez bakabilirsiniz. Sonra bir kişiyi girmesi için buraya bekliyorum," dedim. İki dakika sonra biri gelebilmişti. "Son bir şey görevi tamamlayana kadar ya da artık tamamlanamayacak kadar kötü bir duruma sokana kadar kapı size tekrar görünmeyecek. Her an her yerde görebilirsiniz ve gördüğünüz anda kapıya gelin. Öldüğünüz zaman kapının önünde uyanacaksınız. Geri döneceksiniz. Oradaki diğer kişilere, O kişi olmadığınızı belli etmekte yasak." Çok fazla kural vardı ama bu dersin kolay ya da sıkıcı olacağını onlara kimse söylememişti. İlk kişi içeri girince kapıyı kapattım. Herkeste bir rahatlama var gibiydi. Tek derste herkesin giremeyeceğini umuyor olmalılardı. "Ne duruyorsunuz hepiniz kapının önüne tek sıraya." Hiç biri dediğimi tekrarlatmadan geldiler ve hepsini teker teker içeri gönderdim. Bu kapının diğer iyi özelliği sadece tek bir yolculuk yapmıyor olmasıydı. Herkesi içeri alabilirdi. Öğrenciler tek tek girince bende masama geçtim.

Öğrenciler geri dönmeye başladığında sadece gireli yirmi dakika olmuştu. Onlar için ne kadar zaman geçmişti kim bilir. Dersin bitimine on beş dakika kala hepsi geri dönmeyi başarmış kapının önünde oturuyor ya da dikilip bekliyorlardı. "Daha on beş dakika kaldığına göre hepiniz yerlerinize geçin ve yaşadığınız şeylerin özetini yazın. Bitiren özeti masama bıraktığı zaman istediği yere gidebilir." Ne kadar yorgun olsalar da yerlerine geçip yazıyı yazmaya başladılar. Dersin sonuna kadar hepsi özetlerini masama bırakmış ve dışarı çıkmışlardı.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Anastacia Bouviér
VII. Sınıf
VII. Sınıf
Anastacia Bouviér

RP Yaşı : 15
Mesaj Sayısı : 2885
Gerçek Adı : Bilgö&Dilorağ&Örümcek.
Yaş : 26

I.Dönem II.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem II.Mitoloji Dersi   I.Dönem II.Mitoloji Dersi EmptyPerş. Ağus. 30, 2012 5:47 pm

Mitoloji dersliğine yaklaşmıştım ki olduğum yerde durdum ve gözlerimi kıstım. Mitoloji dersliği burada olmalıydı, her zamanki yerinde. Pardon, mitoloji dersliği her zamanki yerindeydi fakat kapısı biraz hırpalanmıştı. Yani hırpalanmıştı derken, yerde yatıyordu.. Kitapları göğsüme bastırarak temkinli bir şekilde olmayan kapıdan içeri girdim ve neden yerinde olmadığını öğrenmiş oldum. Büyük ihtimalle sınıfın ortasındaki diğer bir kapıyı içeri sokmak isterken biraz hırpalanmıştı. Bir grup öğrenci benim gibi kapıya bakıyordu. Yine de belki de korkuyla biraz uzak duruyorlardı. En öne geçtim ama çok da yaklaşmadım. Sürpriz şeyleri çok da sevmezdim.
1-2 dakika sonra kapı açıldı ve içeriden Mitoloji Profesörümüz Bay Hawkman çıktı. "Görüşürüz Isis," diye seslendi içeriye. Kapıyı kapatıktan sonra bir an yaslandı ve derin bir nefes aldı. "Ah güç bağımlısı kadın." diye mırıldandı kendi kendine. En önce olduğum için duyabilmiştim. Daha sonra bize baktı ve sonunda derse başladı. "Bugünkü dersimizi bu kapı sayesinde işleyeceğiz. Bu kapının ne olduğunu tahmin edebilen var mı?" Ah, diye düşündüm kendi kendime. İki tarafı boş olan ve içinden Bay Hawkman çıkan bir kapı ne olabilir ki? Özellikle de çılgın profesörümüz, Isis'e sesleniyorsa. Yine de elimi kaldırmadım. İlgi çekmeyi sevmezdim. Zaten arkamdan bir çocuk cevaplamıştı. Ardından bir soru daha geldi ve o soruyu da bir kız cevapladı. "Bu kapının diğer sanal gerçeklik kapılardan tek farkı sizi sadece mitolojik bir yere götürebilir. Bu yüzden dersin konusu istediğiniz bir mitolojik hikayeyi seçeceksiniz ve kapıdan gireceksiniz. Kapıdan girdiğiniz zaman kendinizi hikayedeki kahramanın içinde bulacaksınız. Ve görevi tamamlayacaksınız. Kontrol tamamen sizde unutmayın. Şimdi kapıdan geçmeden önce kitaplarınıza son kez bakabilirsiniz. Sonra bir kişiyi girmesi için buraya bekliyorum," dedi ve sırama gidip kitabımdan rastgele bir sayfa çektim. Artemis. Galiba daha mükemmel bir şey olamazdı. Artemis'e bayılırdım. "Son bir şey görevi tamamlayana kadar ya da artık tamamlanamayacak kadar kötü bir duruma sokana kadar kapı size tekrar görünmeyecek. Her an her yerde görebilirsiniz ve gördüğünüz anda kapıya gelin. Öldüğünüz zaman kapının önünde uyanacaksınız. Geri döneceksiniz. Oradaki diğer kişilere, O kişi olmadığınızı belli etmekte yasak. Ne duruyorsunuz hepiniz kapının önüne tek sıraya." Derin bir nefes aldım ve zaten önlerde olduğum için en öne ben geçtim ve derin bir nefes alıp kapıyı açtım. İçeri girdiğimde önümde dünyalar yakışıklısı Apollon duruyordu. Kaşlarımın çatık olduğunu fark ettim. Nefesimin kesildiğini belli etmemeye çalışarak pozisyonumu korudum.
"Sana inanamıyorum, Diana!" diye kükredi kardeşim. "Nasıl yaparsın bunu! Nasıl birine aşık olabilirsin! Yeminini bozamayacak kadar güçlüsün sen! Bu aptal hisse mi bırakacaksın kendini?!" Ah, konu Orion'du. Artemis, yani ben, bekaret yemininden Orion için vazgeçecektim. Ama ben Artemis'sem, tabi ki Apollon'a kafa tutacaktım! "Sus artık Apollon!" diye bağırdım. Bir çayırlıktaydık ve sesimin dört bir yanda yankılanmasıyla beraber kuşlar uçuştu. "Bu benim kararım! Annemin senin doğururken ölmesini görmek kolay mıydı sanıyorsun?! Ama bu aşk dedikleri şey..." Sonlara doğru sesim alçalmıştı. Güzel yüzüme üzgün bir ifade yerleştirip bakışlarımı Apollon'dan ayırdım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Böylesine iyi bir oyuncu olduğumu kim bilirdi!
Birkaç saniye sonra Apollon'un elini omzumda hissettim. Yumuşak sesi etrafımı sardı. "Özür dilerim, Diana... O zaman. Sana bir teklifim var. Eğer şu hedefe okunu atabilirsen, sonsuza dek susacağım." dedi ben başımı kaldırıp uzaklardaki küçük noktaya bakarken. Ne olacağını biliyordum. Ben o noktaya okumu savuracaktım ve aslında o Orion'un başıydı. Sonrasında acı çekip Zeus'a gitmem gerekiyordu, bla bla bla.
Yüzüme ilk önce şaşırmış, sonra da kabullenmiş bir gülümseme yerleştirip okumu ve yayımı çıkardım. Nereden geldiğini bilmiyordum ama sonuçta bir tanrıçaydım, öyle değil mi? Gülümseyip okumu gerdim ve o küçük noktaya doğru savurdum. Korkunç bir bağırış dört bir yanda yankılandığında göğü kara bulutlar kapladı ve yağmur yağmaya başladı. "Seni adi!" diye bağırdım Apollon'a doğru. "Kardeşim olamayacak kadar haysiyetsizsin sen!" Bir yandan da ağlıyordum. Yani bunu Artemis yapıyordu. Yere çöktüm ve gözümün önünde kapı belirdi. Zaman kaybetmeden şaşkınlıkla kapıdan geçtim. Bir yandan da ne olduğunu anlamamış gibi etrafa bakıyordum sırama yürürken. Oturdum ve öylece kala kaldım. Ne yani, Artemis'i parçalayan şey aşk acısı mıydı? Bu yüzden mi o konuma gelmişti, böyle bir şeyden?
Düşünceler beynimi kurcalarken boş hareketlerle parşömenimi çıkardım ve hızlıca yaşadıklarımı karalayıp profesörün masasına bıraktım. Galiba hayatımın olayını 5 dakika önce yaşamıştım.

Ödev:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Antonije Hargrove
VII. Sınıf
VII. Sınıf
Antonije Hargrove

RP Yaşı : 16
Mesaj Sayısı : 2304
Gerçek Adı : Antonije Austen Hargrove
Yaş : 27

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

I.Dönem II.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem II.Mitoloji Dersi   I.Dönem II.Mitoloji Dersi EmptyPerş. Ağus. 30, 2012 7:21 pm

O gün çok yorucu geçmişti. Akşam Karanlık Orman'da Ricimar'a yardım edicektim. Bu derse girmem sondu. O nedenle hemen oraya doğru ilerledim. Koridorlar bitmek bilmiyordu. Ne kadar hızlı gitsem bile. Sonunda dersliğe varmıştım kapıyı açtım ve içeri girdim. İçeride bir kapı duruyordu. Ne olduğu belirsizdi.

Aniden kapı açıldı ve Mitoloji Profesörümüz Bay Hawkman çıktı. "Görüşürüz Isis," diye seslendi içeriye. Kapıyı kapatıktan sonra bir an yaslandı ve derin bir nefes aldı. "Ah güç bağımlısı kadın." diye mırıldandı kendi kendine. O anda eğilip saatine baktı. Yaslanmayı bırakıp normal bir hale geçti ve konuşmaya başladı. "Selam. II. derse geçte olsa başlayabiliriz," dedi. Ve kapının önünden uzaklaşıp sağ taraftaki masaların yanına geldi. "Bugünkü dersimizi bu kapı sayesinde işleyeceğiz. Bu kapının ne olduğunu tahmin edebilen var mı?" dedi. O an elimi kaldırıp "Bir sanal gerçeklik kapısı efendim," dedim. "Binana iki puan evlat." Yerime oturabilmam için bir hareket yaptı. Bu sefer diğer masaların olduğu tarafa geçti. "Peki bana bu kapının ne işe yaradığını anlatabilecek olan var mı?" Bu sefer daha az istek vardı ama sonunda bir kız öğrenciyi kaldırmıştı. Kız öğrenci "Kapıdan girilmeden önce nereye ya da nasıl bir yere gitmek isteniliyorsa orası hayal edilirse gerçek olmasa bile kapıdan geçince sizi oraya götürür. Eğer hayal edilmezse kapı normal bir kapıdan farksızdır." dedi. Profesör "Binana üç puan genç kız." deyip Tekrar kapının önüne geçtim ve kapıyı açtım."Bu kapının diğer sanal gerçeklik kapılardan tek farkı sizi sadece mitolojik bir yere götürebilir. Bu yüzden dersin konusu istediğiniz bir mitolojik hikayeyi seçeceksiniz ve kapıdan gireceksiniz. Kapıdan girdiğiniz zaman kendinizi hikayedeki kahramanın içinde bulacaksınız. Ve görevi tamamlayacaksınız. Kontrol tamamen sizde unutmayın. Şimdi kapıdan geçmeden önce kitaplarınıza son kez bakabilirsiniz. Sonra bir kişiyi girmesi için buraya bekliyorum," dedi. İki dakika sonra biri gelebilmişti. "Son bir şey görevi tamamlayana kadar ya da artık tamamlanamayacak kadar kötü bir duruma sokana kadar kapı size tekrar görünmeyecek. Her an her yerde görebilirsiniz ve gördüğünüz anda kapıya gelin. Öldüğünüz zaman kapının önünde uyanacaksınız. Geri döneceksiniz. Oradaki diğer kişilere, O kişi olmadığınızı belli etmekte yasak."

Hiç sıra bana gelmez diye düşünürken profesör "Ne duruyorsunuz hepiniz kapının önüne tek sıraya." dedi. Yani bu bana da sıra geliceğini belirtiyordu. Hepimiz teker teker içeri girdik. İçeri girdiğimde Karşımda Zeus vardı. Zeus gökyüzünün, şimşek ve gök gürültülerinin tanrısıdır. Ve ben ona çok büyük hayranlık duyarım hatta mitoloji dersini seçmemin bir sebebi de buydu.

Öyle oturuyordu. Başka bir şey yapmıyordu. Of çok sıkıcı bir zamana geldiği zannetmiştim. Ama oysa Zeus tam bir gökyüzü tanrısıymış. Hava olaylarına hükmediyordu adeta. Ama konuşamadan dersliğe geri döndüm. Profesör masada oturmuş bizleri bekliyordu. "Daha on beş dakika kaldığına göre hepiniz yerlerinize geçin ve yaşadığınız şeylerin özetini yazın. Bitiren özeti masama bıraktığı zaman istediği yere gidebilir." Ne kadar yorgun olsamda yazdım. Yadıktan sonra ayağı kalkıp


Ödev!:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jordoan Lovebad

Jordoan Lovebad

RP Yaşı : 14
Mesaj Sayısı : 1398

I.Dönem II.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem II.Mitoloji Dersi   I.Dönem II.Mitoloji Dersi EmptyPerş. Ağus. 30, 2012 8:00 pm

......"Kalkın, kalkın. Bugün Mitoloji var!" Ravenclaw'dan bir mitoloji meraklısının bağırışı ile uyandı Jordoan. Daha erken gibiydi, ailesinin yeni gönderdiği sihirli kol saatine baktığında dersin başlamasına bir buçuk saat olduğunu gördü. Telaşlı bir şekilde cübbesini giydi. Jordoan'ın bir derse yalnızca hazırlanması bile yarım saat alırdı. Kahvaltı için büyük salona indi. Tekrar çıktığında Mitoloji meraklısı Ravenclaw çocuk çantasını sırtına geçirmiş, elinde kocaman bir kitap ile yatağında oturup okuyordu. Jordoan çantasını komodinin üstünden alıp birkaç ders kitabı ve mitoloji ile ilgili hikaye kitaplarını doldurdu. Her zamanki gibi geçen senenin Mitoloji ders notlarını okumaya koyuldu. Aslında bu işe yaramazdı çünkü Profesör Bryce Hawkman her zaman şaşırtıcı fikirler bulmayı başarmıştı. Çantasını eline alıp V. kattaki mitoloji dersliğine doğru yola çıktı. Vardığında dersin başlamasına üç dakika kalmıştı. Acele ile boş bir yere oturdu ve çantasındaki kitapları sırasına yığdı. Bunu öyle sesli bir şekilde yapmıştı ki bütün sınıf her ders en az bir kere yaptıkları gibi Jordoan'a akıl hastası gibi bakmıştı. Jordoan onları takmamaya çalışarak hikaye kitaplarından bir tanesini eline aldı ve kaldığı yerden okumaya devam etti. Birçok kitabı aynı anda devam ettirme becerisine sahipti. Dakikalar geçti ama Profesör Bryce gelmedi. Jordoan sınıfın ortasında duran kapıya hiç dikkat etmemişti ama dikkatle baktığında kapının orada olmaması gerektiğini anladı. Üstelik sınıf kapısında da çatlaklar vardı. Jordoan parçaları birleştirmeye çalışsa da pek bir şey çıkaramadı. Ders başlayalı dört beş dakika olmuştu ki sınıfın ortasındaki kapı açıldı ve Profesör Bryce Hawkman kapıdan çıkarken "Görüşürüz İsis." Dedi. İşte o an Jordoan'ın aklına bir fikir geldi. Bu kapı ya başka bir yere giden bir anahtardı ya da bir sanal gerçeklik kapısı. İkinci fikir Jordoan'ın aklına daha çok yatmıştı çünkü Profesör elleri kapıda, uçarak değil kapının içinden gelmişti. "Ah güç bağımlısı kadın." Diye söylendi. Sınıfa baktı ve ardından kol saatine baktı. Daha erken geleceğini düşünmüş olmalıydı. Yanılmıştı. Biraz dikleşip ciddi bir hal aldıktan sonra "Selam. II. derse geçte olsa başlayabiliriz," dedi ve sınıfın ortasında anormalce duran kapıdan uzaklaşıp sol taraftaki masaların yanına gitti. "Bugünkü dersimizi bu kapı sayesinde işleyeceğiz. Bu kapının ne olduğunu tahmin edebilen var mı?" Jordoan yılların oluşturduğu refleksi ile elini kaldırdı ama Profesör başka bir çocuğun sorusunu cevaplamasını istedi. "Bir sanal gerçeklik kapısı efendim," çocuğun doğru cevap vermesi nedense Jordoan'ı kızdırmıştı, kendisi kalksaydı kendisi doğru cevap verecekti. "Binana iki puan evlat." Çocuk yerine oturunca Profesör yeni bir soru sordu "Peki bana bu kapının ne işe yaradığını anlatabilecek olan var mı?" Jordoan tekrar elini kaldırdı ama bu sefer de bir kız kalkmıştı "Kapıdan girilmeden önce nereye ya da nasıl bir yere gitmek isteniliyorsa orası hayal edilirse gerçek olmasa bile kapıdan geçince sizi oraya götürür. Eğer hayal edilmezse kapı normal bir kapıdan farksızdır." Yine bir doğru cevap daha. "Binana üç puan genç kız." Jordoan orada otururken etrafındakilerin binalarına puan kazanmasından nefret ederdi. Neyse ki Profesör başka soru sormadı "Bu kapının diğer sanal gerçeklik kapılardan tek farkı sizi sadece mitolojik bir yere götürebilir. Bu yüzden dersin konusu istediğiniz bir mitolojik hikayeyi seçeceksiniz ve kapıdan gireceksiniz. Kapıdan girdiğiniz zaman kendinizi hikayedeki kahramanın içinde bulacaksınız. Ve görevi tamamlayacaksınız. Kontrol tamamen sizde unutmayın. Şimdi kapıdan geçmeden önce kitaplarınıza son kez bakabilirsiniz. Sonra bir kişiyi girmesi için buraya bekliyorum," Jordoan hikayelerini çıkardı çabucak ve en çok okuduğunu bulmaya çalıştı. Hikayede olayların nasıl geliştiğini ne kadar iyi bilirse o kadar çabuk ve başarılı olurdu. Perseus, Herkül ve Akhilleus'ından birini seçmeliydi. Kararı Herkül olmuştu ama Herkül'ün hangi görevi olmalıydı? Biraz düşündükten sonra en sevdiği görevi buldu; Lerna gölündeki Hydra'yı öldürmek. Bu zor ve tehlikeliydi ama bir daha bir Hydra görmesi mümkün olmayabilirdi. Hem Herkül Hydra'nın kesilen her başı yerine iki tane çıkacağını bilmiyordu. Jordoan kararını verdiğinde iki kişi çoktan sıraya girmişti, onlardan önce de bir kişi gitmişti. Sonunda kendini toparlayıp çeki düzen verdi ve ayağı kalkıp üçüncü sıraya geçti. Önündeki iki kişi direk içeri girdiler. Jordoan girerken Herkül'ü ve Hydra'yı aklına getirdi ve kapıyı açıp içeri girdi.

......Girdiği yer aslında Miken kralının özel odası elindeki şey ise Nemean Arslanı'nın postuydu. Biraz bekledi ve sonunda kral arkasını dönüp Herkül'e yani Jordoan'a dikkatle baktı. "Demek bunu da başardın Herakles." Herakles Herkülün yunan mitolojisindeki adıydı. "Doğrusunu söylemek gerekirse bunu yapabileceğin aklıma pek gelmemişti ama sen beni şaşırttın. Bakalım tekrar bunu yapabilecek misin? Senden ikinci isteğim Hades'in diyarlarına açılan kapının ağzında duran ve orayı koruyan Typhon ve Styx tohumlu Hydra'nın canını alman." Jordoan bunun o zamanlar zor hatta imkansız kabul edildiğini düşünerek suratını hafif sinirli yaptı ve "Görevinizi yapmak için canımı ortaya koyacağıma emin olabilirsiniz." Dedi. Kapıyı açtı ve Kral'ın sarayından dışarı çıktı. Kapıda bekleyen bir muhafız ona bir harita verdi haritayı açtığında Hydra'nın yerini gösteren kahverengi bir yuvarlağı gördü. Güneş'in o dakikalarda doğmakta olduğu yere baktı ve yönleri hesap etti. Dümdüz gitmesi gerekecekti. Şehir çıkışına geldiğinde karşısında ucu görünmeyen bir orman duruyordu. Dümdüz yürürken birkaç hayvanın varlığını hissetti, yanında bir asa olmasını o kadar isterdi ki. Kendine baktığında bir kas yığını görmek onun alışkın olduğu bir şey değildi. Vücudunun her yerinde kesikler ve yaralar vardı ve bu ona acı veriyordu. "Tanrı aşkına. Herakles nasıl dayanıyormuş?" Diye sordu kendi kendine. Günün sonuna doğru vardığını anladı. Önünde kocaman bir mağara vardı ve içinden bembeyaz sise benzeyen bir duman yükseliyordu. Jordoan, bunun Hydra'nın zehirli nefesi olması gerektiğini düşündü ve elbisesinden bir parça koparıp ağzının etrafına bağladı. Elbisesini koparması o kaslarla sanki bir kağıdı parçalamak gibiydi, sırtındaki yiyecek dolu çanta ise kuş tüyü gibi geliyordu. Mağaraya yaklaşınca yerde yatan birkaç ceset gördü. İleride den tıslama seslerinin geldiğini duyan Jordoan hazırlandı ve kılıcını çıkardı. Güneş neredeyse batacaktı ve rüzgarlar esmeye başlamıştı. Rüzgar zehirli dumanı yavaş yavaş alıp götürürken, tıslama sesleri de yükseliyordu. Sonunda ortada hiç duman kalmadığında mağaranın ağzında olduğunu anlayan Jordoan tıslama seslerinin nereden geldiğini daha net anlamıştı, arkasından. Kafasını yavaşça döndürdüğünde gördüğü manzara ona bir basiliski anımsatmıştı. Gerçek bir basilisk görmemişti ama hayal gücünden yararlanarak yapılan çizimleri görmüştü. Hydra'nın o anlarda üç başı vardı ve bir tanesinden ateş çıkıyordu ateş Jordoan'a yaklaşınca Jordoan kendini mağaranın yanındaki taşlara attı ve tırmanmaya başladı. O yukarı çıktıkça Hydra başını havaya kaldırıp ateşini Jordoan'a yaklaştırıyordu. Mağaranın tepesindeki kocaman kayalardan birinin arkasına geçip Athena'nın gelmesini bekledi. Hikaye böyle devam ediyordu, Athene yardıma geliyor ve Herakles'e bir meşale veriyordu. Herakles kestiği her başı bununla dağlıyordu ve böylece Hydra'nın yeni başları çıkamıyordu. Ve böylece Herakles başlardan birini alıp Miken Kralı'na götürüyordu. Ama ne kadar beklerse beklesin Athena gelmedi. yaklaşık iki dakika olmuştu Hydra ise gittikçe yaklaşıyordu. Kaya o kadar ısınmıştı ki Jordoan dokunamıyordu. Ecel terleri döküyordu, eğer ölürse baştan başlaması gerekirdi ve bunun olmasına izin veremezdi. Sonunda biraz düşündü ve kendine mantıklı bir cevap buldu. Herakles biraz hırpalanınca Athena onu görmüş ve acımıştı. Ama şu an Jordoan'ın acınılacak bir durumu pek yoktu. Sonunda Hydra ateş püskürtmeyi bırakınca Jordoan bir şeylerin ters gittiğini anladı ve kafasını kayanın üstünden kaldırdı. Jordoan'ın geldiği yoldan birisi daha geliyordu ama karanlıkta kim olduğu belli değildi. Jordoan bir tahmin yürütmeyi denedi ve onun İolaus olduğunu anladı. Herakles'in yeğeniydi ve bu görev için ona yardıma geliyordu. Ne yazık ki yaşı henüz çok küçüktü ve eğer Jordoan ona bir şey olmasına izin verirse Athena da bunları görecek ve Herakles'e yardıma gelmeyecekti. Jordoan kayanın yanından koşup doğruca Hydra'nın ortadaki başına atladı, başı kesti ve yarı dengeli bir iniş yaptı. "İolaus, burada olmamalısın. Geri dön!" Belki onu ikna ederse geri döndürebilirdi. Hydra'nın ortadaki başı yerine iki adet daha çıktı ve ikisi de ateş püskürtmeye başladı. Bir yandan da kuyruğu ile Jordoan'a çelme takmaya çalışıyordu. Jordoan ise Herakles'in inanılmaz hızına hayran kalarak, bir yandan da ateşten kaçmaya çalışıyordu. Sonunda Hydra'nın tam tepesinde bir ışık belirdi ve ışığın Sapsarı bir elbise içinde bir kadın çıktı. Bu Athena'ydı, bilgelik ve savaş stratejisi tanrısı. Elinde kocaman bir meşale vardı ama ateşi normalden çok daha kırmızı ve şehvetli görünüyordu. Şarkı gibi gelen bir ses ile "Al, bu ateşle kestiğin kafaların üstünü dağla. Dağla ki bir daha çıkamasınlar." Dedi. Ardından ışığa doğru yeniden uçmaya devam etti. "Çok teşekkürler!" Diye bağırdı arkasından Jordoan. O sıralarda Hydra da ateşi de bir anlık durmuştu. Ama Athena ışığın içinde kaybolup ışık arkasından kaybolunca tekrar hareket etmeye devam etti. Jordoan o anlarda İolaus'un Hydra'nın arkasından dolaşıp kafalara kadar tırmandığını gördü. Kılıcını çıkarıp koşmaya devam etti ve sonunda bir kayanın üstünden zıplayıp ateşi İolaus'a attı. Hızını arttırıp Hydra'nın arkasından dolandı ve İolaus'a seslendi "Her bir başı kestiğinde onu bu ateşle dağla ve kabuk bağlamasını bekle. Ben onu oyalayacağım! Ve bu arada ateş püskürten başlardan başla!" Kılıcı çıkarıp Hydra'nın gövdesinde ve kuyruğunda delikler ve yaralar açmaya başladı. Hydra ilk başının kesildiğini anlayınca yere yığıldı ve bir süre bekledi. Bu süre içinde İolaus ateşi yaraya sürdü ve kabuk bağlattı, işlem bittiğinde Hydra acılar içinde kükredi ve ağzından beyaz, zehirli duman çıkmaya başladı. Jordoan "Çabuk ol İolaus daha fazla koşamam." Dedi ve kendi kılıcını ona doğru fırlattı. İolaus kılıcı havada yakaladı ve iki başı daha esti. Kılıçları Hydra'nın vücuduna sapladı ve Hydra yine yere yattı. O sırada Jordoan kendini öne atıp Hydra'nın tepesine çıktı. Kılıçlardan birini alıp Hydra'nın son başını da kesti. Uyanmadan bunu yapmalıydı. İolaus kendi kestiği iki başı ateşle yaktıktan sonra ateşi Jordoan aldı ve son başı da dağladı. Görev bitmiş sayılırdı. Yerde duran beş baştan bir tanesini yanındaki katlanmış çuvala koydu ve onu İolaus'a verdi. "Şunu tutup biraz bekler misin? Ben birazdan dönüyorum." Dedi ve Mağara girişinde belire kapıya doğru ilerledi. Tam kapıyı açacaktı ki kulağına sesler gelmeye başladı. Sanki dünyanın en güzel sesi konuşuyordu. "Hercules Vna Cvm İolao Hydram Occidit." Jordoan bunun herhangi bir tanrının sesi olduğunu düşünerek umursamadı ve kapıyı açtı. Tam adımını atacaktı ki kapının o an olduğu tarafında, yerde duran taşlardan birine takıldı ve sınıfın ortasında kendini yerde yatarken buldu.

......Yerine geçerken arkasından Antonije de gelmişti. Ardından Profesör konuşmaya başladı "Daha on beş dakika kaldığına göre hepiniz yerlerinize geçin ve yaşadığınız şeylerin özetini yazın. Bitiren özeti masama bıraktığı zaman istediği yere gidebilir." Jordoan bunun gayet mantıklı, macerasız, dinlendirici ve rahatlatıcı olacağını düşündü ve oturup birkaç parşömen boyunca yazı yazdı, elleri titrediği için çok hızlı yazıyordu. Ders'in bitmesine bir dakika kala yazıyı bitirmişti ve çıkarken öğretmenin masasında diğerlerinin yanına koydu.

Seçimim:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://twitter.com/#!/baranyetismis
Ashley Hernandez

Ashley Hernandez

Mesaj Sayısı : 223
Gerçek Adı : Dean Bloom, Sophie Anastasia Ellwood,September Lethe Scott, David Durden Özetlen Merve ben :D

I.Dönem II.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem II.Mitoloji Dersi   I.Dönem II.Mitoloji Dersi EmptyPerş. Ağus. 30, 2012 11:18 pm

Sessiz yakarışların teslim olduğu bu sabahın soğuk havası çıplak tenine işlerken kuru ve sert havluyu tenine yavaşça sarıyordu genç cadı. Saçlarından akan suları bitirmek amaçlı asasını soğuk mermerin üzerinden alıp saçlarına doğrulttu. Hafif bir bilek hareketinin ardından gelen büyülü sözcüklerle sarı saçları efsunlu bir havaya bürünerek şekil alıyordu. Yaklaşık bir dakika sonra saçları her zamanki mükemmel görüntüsüne kavuşmuştu. Havlusunu bırakarak kıyafetlerinin bulunduğu yere giderek bedenini bu soğuk havadan sakınarak giyinmeye başladı. Ders zamanı giymesi zorunlu olan bu kıyafetler fazlaca ucubikti. Hoş onları da kendine göre uydurmuştu ama fazlaca kasvetli geliyordu ona. Giydiği ten rengi ince çorabın üzerine kısa siyah bileklerinin biraz üzerinde bir çorap daha giydi. Mini siyah okul eteğini giydikten sonra gömleğinin de düğmelerini seri hareketlerle ilikledikten sonragözleriyle uyum oluşturan mavi kravatını da biraz salık bir şekilde bağladı. Üzerine oturan gömleği diğerlerininkine göre daha hoş gözüküyordu şimdi. Üzerine giydiği cübbesinden sonra botlarını da ayağına geçirdikten sonra hazırdı. Sınıf başkanları banyosundan uyuşuk adımlarla çıktıktan sonra adımlarını hızlandırarak kulelere doğru yürümeye başladı. Ders kitaplarını alıp ilk dersi olan mitolojiye girmesi gerekliydi. Sıkıcı ve rutin şeylerin aksine bu sene gelen profesör sayesinde mitoloji dersleri eğlenceli bir hale gelmişti. Bu düşünceler içerisinde parolayı söyledikten sonra kızlar yatakhanesine yönlendi. İki kitap koyduktan sonra çantasına bir kaç parşomen ve kalemde koydu. Derse hazırdı. Koluna yerleştirdikten sonra çantasını, diğer öğrencilere ezici bakışlar atarak ortak salondan çıkıp mitoloji dersliğine gitmeye koyuldu. Banyo keyfi fazla uzun sürmüş olacak ki derse geç kalmıştı. İnsanları iteleyerek sınıfa ulaşma çabası verirken dersliğin önüne geldiğini fark edememişti. Çatlamış kapıyı araladıktan sonra sessiz sınıfa adımını atmıştı aynı anda profesör de sınıfın ortasında duran kapıdan dışarı çıkmıştı. Hogwarts'da iseniz bu tip şeyler garip gelmiyordu sizlere. İlerde Jordoan'ı görüp hızlıca yanına oturduktan sonra yanağına hızlıca bir öpücük kondurmuştu. Onu her gördüğünde yapardı bunu. Rav'lar arasında sevdiği sayılı insanlardandı. O sırada "Ah güç bağımlısı kadın." diye söylenen profesöre dikkati kaymıştı. Ortadaki kapı bir sanal gerçeklik kapısıydı galiba. Güzel bir büyüydü. Yararlı olabilecekler şeylerde kullanılabilirdi. "Selam. II. derse geçte olsa başlayabiliriz," diyen yakışıklı profesör kapıdan uzaklaşarak konuşmasına devam etti "Bugünkü dersimizi bu kapı sayesinde işleyeceğiz. Bu kapının ne olduğunu tahmin edebilen var mı?" basit bir şeydi. Elini kaldırma tenezzülünde bile bulunmamıştı fakat bir çocuk, kendi binasından, elini kaldırarak soruya kısa ve net bir cevap vermişti
. "Bir sanal gerçeklik kapısı efendim," gözlerini deviren Ash önünde duran hikayeler yığınına baktı. Jord'un eseri olmalıydı bunlar. Tanrı aşkına ne kadar çok kitap taşıyordu böyle? O sıada içeride dönen konuşmalara pek kulak asmıyordu Ash. Sıkılmıştı şimdiden. Yapacak eğlenceli şeyler lazımdı ve galiba profesörde tam bundan bahsediyordu.
"Bu
kapının diğer sanal gerçeklik kapılardan tek farkı sizi sadece
mitolojik bir yere götürebilir. Bu yüzden dersin konusu istediğiniz bir
mitolojik hikayeyi seçeceksiniz ve kapıdan gireceksiniz. Kapıdan
girdiğiniz zaman kendinizi hikayedeki kahramanın içinde bulacaksınız. Ve
görevi tamamlayacaksınız. Kontrol tamamen sizde unutmayın. Şimdi
kapıdan geçmeden önce kitaplarınıza son kez bakabilirsiniz. Sonra bir
kişiyi girmesi için buraya bekliyorum," Bir hikaye seçecekti ha. Evet önünde şuan bir kaç seçenek vardı. Eline aldığı hikayede rastgele bir sayfa açtığında Önünde uzanan Hades'in bir tasviriydi. Yanındaysa güzeller güzeli
Persephone vardı."Son
bir şey görevi tamamlayana kadar ya da artık tamamlanamayacak kadar
kötü bir duruma sokana kadar kapı size tekrar görünmeyecek. Her an her
yerde görebilirsiniz ve gördüğünüz anda kapıya gelin. Öldüğünüz zaman
kapının önünde uyanacaksınız. Geri döneceksiniz. Oradaki diğer kişilere,
O kişi olmadığınızı belli etmekte yasak."
Yüzünde anlamsızca oluşan gülümsemenin ardından diğerlerinin arkasına sıraya geçip beklemeye başladı. Herkes teker teker girerken yüzlerindeki heyecan ve coşkuyu gizleyemiyorlardı. Ash ise her zamanki küçümser bakışlarından ilk defa vaz geçmişti ve bu deneyimin nasıl olacağını merak ediyordu. Sıra ona geldiğinde kapı çayırlara doğru açılmıştı. Kırların içinde muhteşem bir sümbül ağacı vardı. Demekki Hades Zeus'a yakarışını dile getirmişti bile çoktan. Bunların bilincindeyken, buna izin vermek biraz saçmaydı. Adımlarını ipeksi bir dokunuşu olan çimlerde sürüklerken acının ve ölümün ona bu kadar yakın olacağını bilme bu güzelliklerin hepsini elinden alıyordu adeta. Sümbül ağacının gölgesine kendini attıktan saniyeler sonrasında bir göz kırpmalık zaman içerisinde güneşe elveda demişti Kore görünümündeki Ash. Gözlerinin önünde uzanan adama bakarken kendisini öteki dünyadan soyutlayan eller vücudunu sarıyordu. Kulaklarında çınlayan ses ise, ürkütücülükten ve acımasızlıktan çok tutku içeriyordu. "Persephone.. Benim biricik Pershephonem..." Ellerinin arasından kayıp giden yaşantısına inat bir güzellikle ayakta duruyordu önceden Kore, şimdi Persephone olan Ashley. Geçen zamanlar Persephone'da izler bırakıyordu. Annesinin özleminden yanıp kavrulan bedeni günden güne soluklaşmaya başlıyordu. Öfkesi içini dağlarken saflığı yanan ateşleri harlıyordu. Özgürlüğü ve her şeyi olan annesi elinden alınmıştı. Zamanla katılaşan yüreğini yeniden eskisi gibi ulaşılmaz yapabilecek şeyi biliyordu fakat yer altında, özgür insanların ayaklarının altında, sıkışmış kalmıştı. Ash tanık olduğu dramın ve acının yüküne hayran kalıyordu. Böylesine bir dayanıklılık.. Hades'in himayesi altında her şeyden vaz geçmiş bir şekilde otururken Hermes özgürlüğün tüm ışığını saçarak huzurlarında belirir. Persephone yüreğine serpilen umut tohumlarıyla yerinden sıçrar ve habercinin getirdiği haberle özgürlüğüne ulaşabilmek için yeryüzünün ve annesinin korunaklı ellerine ulaşabilmek için gitmeye hazırlanırken dudaklarına değen bir nar tanesiyle ruhunu sonsuz bir döngüye hapsetmişti. O sırada karşısında beliren kapı ile görevini tamamladığını anlayan Ash sahip olduğu güzel bedeni terk ederek kendi dünyasına emin bir adım atmıştı. Yaşadığı umutsuzluk iliklerine kadar işlemişti. Belkide çok fazla atraksiyon içermiyordu ama karşılaştığı umutsuzluk ve alı konulma.. Sırasına hızlıca oturarak parşomene içindeki duyguları yansıtmaya çalışarak yaklaşık iki sayfalık bir ödev yazmıştı.

Ödev:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Katheryn S. Boryenka



RP Yaşı : 14
Mesaj Sayısı : 1227
Gerçek Adı : Yuvarlağımsı biçimde kopan, çok küçük miktarda sıvı kütlesi^^
Yaş : 24

Çanta
Eşyalar:
Evcil Hayvan:

I.Dönem II.Mitoloji Dersi Empty
MesajKonu: Geri: I.Dönem II.Mitoloji Dersi   I.Dönem II.Mitoloji Dersi EmptyCuma Ağus. 31, 2012 5:18 pm

O gece tüm benliğiyle uyumak istemesine rağmen uyuyamamıştı. Ortak Salon'dan daha sessiz bir ortamda, yukarıda ders çalışmak için geldiği yatakhanede arkadaşları laf dalaşına girmişti. Yarın Mitoloji dersi olduğu gerçeği onu hepten bitiriyor kavganın bitmesi için aradaki buzları çözmeye çalışıyordu. Sonunda kendine hakim olamadı ve ikisine de iğrenç bir hakaret savurup yatağına geçti. Oda bir anda sadece sinirle alınan nefeslerle ve yatak kornişlerinin çıkardığı perde sesiyle doldu. Ardından mumlar üflendi, yeni oluşan sessizliğe karanlıkta katıldı. Uykusunu alıp derse dinç girmek istiyordu ama nafile. Ders çalışmadığına mı üzülsün yoksa bu saçma tartışmaya mı bilemedi ve tüm geceyi, yatağını çevreleyen perdeyi boş boş seyrederek geçirdi...

Günün ilk ışıkları lacivert odayı doldurur doldurmaz daha kimsenin uyanmadığı okulda sessizce giyinip, arkadaşlarına inat olsun diye kapıyı hızlıca çarpıp aşağı indi. Ev cinleri şömineyi yeni yakmıştı sıcacık odada hazır kimse yokken kitaplarını ve notlar aldığı parşömenleri çıkarıp göz gezdirmeye başladı. Gözlerinin kaşıntısına aldırmayıp birkaç kez kırpıştırdı ve dizinin üstündeki kitaba dahada yaklaştı. Yaklaşık yarım saat sonra erkenciler ve derslerden önce Quidditch çalışmak isteyen bina takımı ile aşağı indi. Yeni doğan güneşin henüz ısıtmaya başladığı bahçeye çıktı ve okuldaki çoğu dedikodu kaynağına sebep olayların doğduğu yere, göl kenarına gidip çimlere uzandı. Ellerini başının altında kavuşturdu ve derin bir nefes aldı. Ah uyku ne tatlı gelmişti şimdi. Katheryn acıktığını anca karnı iyice guruldamaya başlayınca fark etti, Büyük Salon'a gidip uzun zamandan faydalanarak karnını iyice doyurdu. Aynı zamanda kendi binasından bir yaş küçük bir kızın sorduğu cevapları yanıtlıyordu. Derken ders zili çaldı ve öğrenciler yavaş yavaş hareketlenmeye başladı.

İçeri erken girenlerden birkaç kişinin arasına katılıp gözüne kestirdiği bir yere oturdu. Sınıfın ortasında duran kapı ve masasında olmayan öğretmen dikkatini çekti. Kaşlarını hafifçe çatarak düşünmeye başladı. Mitoloji dersinde bunun gibi bir kapıyı ne için kullanacaklardı acaba. Diğer sınıflara sessizlik çöküp, üstünden birkaç dakika geçince iyice endişelenmeye başladı. Sınıfta ruh misali, çıt çıkarmıyordu. Etrafına bakınmaya başladığında sınıfın ortasındaki kapı açıldı ve içeriden Profesör Hawkman çıktı. Odasız kapıya doğru seslendi; "Görüşürüz İsis." Kapıyı kapadı, "Ah güç bağımlısı kadın." diye söylendi sınıfa bakmadan hemen önce. Sonra saatine göz atıp tekrar konuşmaya başladı "Selam. II. derse geçte olsa başlayabiliriz," Kate bilgeliğin verdiği tatminle gülümsedi. Kapı, Sanal Gerçeklik Kapısı'ydı. Yanından ayrılıp, sıralara yaklaştı öğretmen. "Bugünkü dersimizi bu kapı sayesinde işleyeceğiz. Bu kapının ne olduğunu tahmin edebilen var mı?" Elini kaldırıp söz hakkı istemişti fakat kalkamadı. "Bir sanal gerçeklik kapısı efendim," cevabı veren çocuk takrar yerine otururken sınıfa şöyle bir göz gezdirdi. Profesör yer değiştirirken bir yandan da konuşuyordu . "Peki bana bu kapının ne işe yaradığını anlatabilecek olan var mı?" "Kapıdan girilmeden önce nereye ya da nasıl bir yere gitmek isteniliyorsa orası hayal edilirse gerçek olmasa bile kapıdan geçince sizi oraya götürür. Eğer hayal edilmezse kapı normal bir kapıdan farksızdır." tekrar cevap verildiğinde Katheryn'in canı sıkılmaya başlamıştı. Bir an önce kapıdan geçmek istiyordu. Bakalım öğretmenleri buna izin verecek miydi? "Binana üç puan genç kız. Bu kapının diğer sanal gerçeklik kapılardan tek farkı sizi sadece mitolojik bir yere götürebilir. Bu yüzden dersin konusu istediğiniz bir mitolojik hikayeyi seçeceksiniz ve kapıdan gireceksiniz. Kapıdan girdiğiniz zaman kendinizi hikayedeki kahramanın içinde bulacaksınız. Ve görevi tamamlayacaksınız. Kontrol tamamen sizde unutmayın. Şimdi kapıdan geçmeden önce kitaplarınıza son kez bakabilirsiniz. Sonra bir kişiyi girmesi için buraya bekliyorum," Kate isteğinden emin olana kadar tekrar düşündü ve öğretmenin uyarısından hemen sonra, kapıdan ilk olarak o girdi. Daphne ve Apollon efsanesini seçmişti girmeden hemen önce. Kapı ise yeşilin her tonunu bulabileceğiniz, kuşların şarkılarıyla süslediği, ağaçların üzerinde gezinen binlerce küçük böceklerle dolu olduğu bir ormana açıldı. Katheryn ayaklarının altındaki soğuk ve uzun çimleri hissedebiliyordu. Hava o kadar temizdi ki tek nefesle uykunuzu getirirdi. Genç cadı Daphne'nin kendisiydi. Peşinde gezinen bir adamın olduğunu hissediyor ama o özgürce ve birine bağlanmadan ormanlarda yaşamak istiyordu. Kafasını çevirip etrafına baktı, koyu yeşil çalıların arkasında gezinen süliet onu izliyordu. Güçlü bir panik duygusuna kapıldı ve koşmaya başladı. Arkasında onu koşturan Apollon'du. "Dur, kaçma!" diye seslendi Daphne'ye. Fakat Kate buradan çıkmak istiyorsa kaçıp bir ağaca dönüşmeliydi. Koştu, koştu fakat beklediği şey gerçekleşmedi. 'Unuttuğum bir şey var ama ne?' diye düşündü artık bacaklarının iyice yorulduğunu hissetmeye başladığında. Apollon kolunu uzatmış, ona birkaç adım ötedeyken haykırdı. "Ey toprakana beni ört beni sakla, kurtar!" Son anda aklına gelmişti duası. Söyler söylemez kabul edildi ve olduğu yere mıhlanıp, yorgunluktan sızlayan bacaklarının kütüğe dönüşmesini izledi. Saçları yaprak, kolları dallara dönüşünce birden kapının dışında buldu kendini. Nefes nefese yere çöküp sakinleşmeye çalıştı.

Yorgunluğundan öğretmeninin söylediği şeyi bile arkadaşlarına sorarak öğrenmişti kız. On beş dakika kala, ormandaki güzellikleri tekrar hatırlayarak olayla birlikte yazmaya başladı. Zil çaldığında tüy kalemini çantasına tıktı, profesörün masasına koşarak parşömeni bıraktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

I.Dönem II.Mitoloji Dersi

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

 Similar topics

-
» I.Dönem I.Mitoloji Dersi
» Mitoloji Dersi l Duyurular
» II. Dönem I. Trio Dersi.
» II. Dönem I. Kehanet Dersi
» 2. Dönem 1. Ortak SYB Dersi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 2. Sezon-