Neredeyim? Yüzeyi tamamen ölü, siyah göl. Burada nasıl geldiğimi düşünürken dalgın bir şekilde gölü izliyorum. Etrafıma bakıyorum yalnız mıyım diye. Yalnızım. Ansızın yanımdan bir şey geçiyor. Göremesem de yanımdan geçen esintiyi hissedebiliyorum. Koruyucu bir içgüdü ile başımı balkıyorum. Yüzüme bakıyor bir müddet. Bir hayvanın bakışından farklı, dikkatlice bakıyor. Sesler duyuyorum. Ne dedin? Birden kanatlarını gerdi. İçine çekiliyorum. Ve… uçup uzaklaşıyor. Yalnızlığıma bırakıyor beni.
Çıktığım Muggle Bilimi dersinden sonra hızla kehanet dersliğine doğru ilerlemeye başladım. Rüyamda gördüklerimin anlamı neydi? Gün geçmemişti sanki, durmadan bu görüntüler geçip duruyordu gözümde. Kulelere geldiğimde kitapta rüya ile ilgili bölümü araştırmaya başladım. Kafamı kaldırıp bakmam ile kapının önünde ani bir duraklama yaşadım. Tam zamanında durmuştum doğrusu. Kapıya vurup açtım. Kafamı içeriye uzattığımda profesör bardağından bir yudum alıyordu. “Profesör, bir sorum olacaktı. Müsait misiniz?” Profesörün şirin bir gülümseme ile kafasını sallaması üzerine dersliğe girdim.