AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Aşk İlanı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : 1, 2  Sonraki
YazarMesaj
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPerş. Tem. 21, 2011 6:32 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Shou Hiroshi - Mineta Yashiro
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPerş. Tem. 21, 2011 6:36 pm

Step one you say we need to talk
He walks you say sit down it's just a talk
He smiles politely back at you
You stare politely right on through
Some sort of window to your right
As he goes left and you stay right
Between the lines of fear and blame
And you begin to wonder why you came

Konser her zamanki gibi harika geçiyordu. Hayranlar şarkıya eşlik ediyordu. Elimle sırayla birkaç hareket yaptım. Tüm seyirciler aynı şeyi yapmaya başladı. Hep beraber bir bütünün parçasıymış gibi hareket ettik. İleri doğru birkaç adım attım. Sahnenin kenarında durdum. Işıklar dönüp duruyordu sürekli. Ter yanağımdan aşağıya süzüldü. Eldivenli elimle onu sildim. Siyah eldivenlerim, siyah giysilerimle tam bir şeytan gibiydim bu gece. Lanetliler gecesi gibi. Siyah deri pantolonum ve ışıltılı ceketimle parıldıyordum. Ceketimin gri şapkasını düzelttim. Heyecanlı adımlarla sahnede yürümeye başladım.

Where did i go wrong, i lost a friend
Somewhere along in the bitterness
And i would have stayed up with you all night
Had i known how to save a life

Yürüdüm yürüdüm yürüdüm. Sonra şarkının bir yerinde seyircilere arkamı döndüm ve geriye bıraktım. Elleriyle beni tuttular ve desteklediler. Bir müddet sallandım o pozisyonda. Daha sonra enerjik bir şekilde doğruldum ve sahnede yürümeye başladım yeniden. ‘T’ şeklinde idi ve o uca doğru yürüdüm. Şarkıyı tüm konser salonunu sallarcasına söylüyordum. Iron Mask bu gün yine formundaydı. Neredeyse bir saattir çalıyorduk ve bu şarkıdan sonra ara verecektik. Sonra yeniden devam edecektik konsere. Ama bugünkü konserin sonunda bir sürprizim vardı. Tamamen farklı. O gün yaşadıklarımızdan sonra Mineta’ya olan duygularımdan emin olmuştum. Onun zarar görmesini istemiyordum. Mutlu olması için tüm ömrümden vazgeçebilirdim.

Let him know that you know best
Cause after all you do know best
Try to slip past his defense
Without granting innocence
Lay down a list of what is wrong
The things you've told him all along
And pray to god he hears you
And pray to god he hears you

Derin bir nefes aldım. Şarkı neredeyse bitecekti. Bir hata yapmadan bu konseri de atlatacaktık sanırım. Sahnenin kenarına yanaştım yeniden. Diz çöktüm. Mikrofon hala elimde idi ve tüm gücümle şarkıya devam ediyordum. Sona gelince her zaman değişik bir hareket yapardım. Hayranların çığlıkları yükseldi. Dizlerimin üzerinde doğruldum. Bu yerdeki herkesin kalbi bir olmuştu. Açık hava konseri yapıyorduk ve ben seyircilerin sonunu göremiyordum.

Where did i go wrong, i lost a friend
Somewhere along in the bitterness
And i would have stayed up with you all night
Had i known how to save a life

Ay gökyüzünde parıldıyordu. Yıldızlar bile şarkımıza eşlik ediyordu. Ben yoktu artık bu koca yerde. Biz vardık. Hepimiz birdik. Hippi tarzında halimizden gayet memnunduk. Rüzgâr tatlı tatlı esiyordu ve tamamen kaybolmamı engelliyordu bu yoğun duygular içinde. Terlemiştim neon ışıklarının altında. Yorulmuştum. Ama şarkı daha bitmemişti.

As he begins to raise his voice
You lower yours and grant him one last choice
Drive until you lose the road
Or break with the ones you've followed
He will do one of two things
He will admit to everything
Or he'll say he's just not the same
And you'll begin to wonder why you came

O sözleri de söyledikten sonra ayağa kalktım. Hafifçe eğilip bir kızın elini tuttum ve nefes boşluğumdan yararlanıp eline bir öpücük kondurdum. Çığlıklar yükseldi. Elimi uzattım hayranlar devam etti. Neredeyse saatlerdir içmiş bir adam kadar bulanık bir zihne sahiptim şuan. Ama yapacaklarımı unutmamıştım. En sonunda şarkıyı bitirecek sözleri söyledim. Ama kalbimde başka bir söz vardı. Mineta…

Where did i go wrong, i lost a friend
Somewhere along in the bitterness
And i would have stayed up with you all night
Had i known how to save a life

Spoiler:
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPerş. Tem. 21, 2011 7:23 pm

O günün üzerinden bir süre geçmişti. Bu süre boyunca hastanede kalmam gerekmişti, kırık bileğim iyileşmeden yeni bir konser veremezdik. Amerika konseri iptal edilmişti, bu yüzden kendimi çok suçlu hissediyordum. Belki de bu suçluluk duygusu şu anda gitarıma bu kadar sarılmamı sağlıyordu. Suçumu affettirmeye çalışırcasına çalıyordum gitarı. Ayrıca özlemiştim onu, uzun zamandır çalmadığımı fark etmiştim. Venedik’teydik bu sefer. Buradaki ilk konserimizdi ve romantik havası beni büyülemişti. Tüm şehri kaplayan kanallardan gözümü alamamıştım ilk gördüğümde. Yeni yerler gezmek en sevdiğim şeylerden biriydi. Fakat grubum yanımda olduğu sürece her şey beni mutlu ederdi.

Çığlıklar yükseldi havaya. O günden sonra hayranlardan biraz korkar olmuştum, yavaş yavaş alışıyordum bu çılgın kalabalığa. Kalabalık hissi genelde pek hoşuma gitmezdi fakat bugün o sahnede bulunmak bana büyük bir zevk eriyordu. Parmaklarım adeta gitarımla uyumlu bir dans içerisindeydi. Diğer gitaristle birbirimize dönerek çalmaya başladığımızda kalabalık iyice coştu, gözleri bizim üzerimizden olansa tabi ki Shou’ydu. O grubun en hareketlisi ve en göze batanıydı her zaman. Ama hepimiz bundan memnunduk, onun dikkat çekmesine alışmıştık. İstemese bile kalabalıklar arasında parlayan bir tipti. Acaba bu yüzden mi ona karşı farklı hissediyordum?

Tüm kalbiyle şarkı söylüyordu Shou, tüm grup kalbimizle yapıyorduk işimizi. Ama yine de ben bile gözümü ondan alamıyordum, kalabalığın bir suçu yoktu. Shou göz kamaştırıyordu. Şarkının bir nefeslik aralarında bile olan gösteriyi yapıyordu Shou. Her konserde en çok eforu o sarf ediyordu. Fakat bu konser benim gibi o da farklıydı, daha büyük bir şevk vardı sanki içinde. Oldukça gösterişli bir kıyafet seçmişti, neon ışıklarının içerisinde kapkaranlık bir parıltısı vardı. Bense onun tam zıttı bir şekilde bembeyaz giyinmiştim bugün. Beyaz etek, beyaz yelek, beyaz bileklikler ve beyaz büyük bir toka… Baştan aşağıya beyaza bürünmüştüm. Neon ışıklar kıyafetime serpiştirilmiş pırlantalara çarparak yansıyordu, oldukça ışıldadığımı hissediyordum. Sahnede o kadar zıttık ki melek ve şeytanı simgeliyor gibiydik adeta.

Şarkının bitmesine çok az kalmıştı. Shou’nun seyirciler arasına dalmasını seyrediyordum gülümseyerek. Ben onun sağında duruyordum, bir gözüm onda diğeriyse seyircilerdeydi. Davranışları yaramaz bir çocuk gibiydi. Şarkımız bitiyordu, gitarıma iyice abandım, Shou’nun sesi tüm gökyüzünü kaplıyordu.

Where did i go wrong, i lost a friend
Somewhere along in the bitterness
And i would have stayed up with you all night
Had i known how to save a life

Sessizlik. Sahne küçücük bir an koca bir sessizliğe gömüldü sonrasındaysa koca bir alkış tufanı, çığlıklar ve tezahüratlar kapladı adeta tüm Venedik’i. Biz sessizliğe gömülsek de seyircilerimiz bu sükuneti koruyamıyordu. Çok hararetlilerdi, zaten biz de onların hareket etmesinden yanaydık. Konserin güzelliği seyircinin seslerinden ayırt edilirdi genellikle ve kulağıma gelen seslere bakarsak ya en iyi konserimizdi ya da Venedik fazla hareketliydi.

Mikrafonu elime alıp büyük bir minnettarlıkla bağırdım seyircilere doğru. "Arigato gozaimasu Venetsuia!*" Ne dediğimi anlayıp anlamamaları önemli değildi, onlar için bir şey söylemem önemliydi. Ve söylediklerimden de oldukça memnun olmuşa beziyorlardı. Biz de onlardan memnun olmuştuk, büyük bir neşeyle selam verdik halka. Bize doğru ellerini uzatmışlardı, uzanıp birkaçına değdirdim parmaklarımı. Elimdeki penayı kalabalığa doğru fırlattım. Penanın düştüğü yerdeki hızla artan kalabalık beni mutlu etmişti. Sevilmek hoşuma gidiyordu.


Spoiler:
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPerş. Tem. 21, 2011 8:56 pm

En son sözcüklerimi söyledikten sonra kısa bir sessizlik oldu. Ardından yükselen alkışlar ve çığlıklar… Bunlar bize harika bir konser verdiğimizi anlatıyordu. Ama daha bitmemişti. İkinci yarıda daha büyük bir enerjiyle geri dönecektik. Öncekinden daha çok sallayacaktık buralardı. Venedik halkını bir kez daha şok edecektik. Hepimiz eğilip selam verdik çıkmadan bu sırada Mineta’nın neşeli sesini duydum. "Arigato gozaimasu Venetsuia!" Onun sözlerinin anlaşıldığını düşünmüyordum ama halk sanki anlamış gibi daha çok alkışladılar bizi. El sallaya sallaya sahneyi terk ettik.

Kulise geçer geçmez su şişelerine saldırdım. Yarısını içtim yarısını başımdan aşağıya döktüm. Halimden gayet memnun sırıtırken dinlenmemiz için verilen koltuklara oturdum. Ayaklarımı ileri doğru uzatmıştım. Resmen yorgunluktan ölmüştüm. “Harika bir konser oldu millet.” Dedim rahatça. “Ama ikinci kısım daha da harika olacak.” Mineta’ya bakıp gülümsedim. Ah evet onunla ilgili bir planım vardı. Harika olacaktı her şey. Tabi o reddederse beni… Bu düşünceleri aklımdan atmak için ayağa kaktım. Bulunduğumuz odayı bir kez turladım. Simsiyahtım şeytan misali. Oda çok aydınlık olmadığından iyice kara görünüyordum. Mineta ise melek gibiydi.

Ama her şeyin bir sırası vardı. Yarım saat kadar ayaklarımı havaya dikip uzandım. Boğazım kurumuştu yeniden. Islattım onu da soğuk bir suyla. Ama fazla içmek durumu kötü yapacaktı. O yüzden şişeyi yan tarafa bırakıp gözlerimi kapadım. Bir süre sessizlik tüm grup için iyi olacaktı. Yine de enerjim yerine gelmişti kısa sürede. Tekrar başlamak istiyordum. Yeniden şarkı söylemek ve bu konseri başarıyla bitirmek istiyordum. Halimden gayet memnun düşünürken konser sonunda yapacaklarımı süremizin dolduğunu belirten ses duyuldu.

Ayağa kalktım ve enerjik hareketlerle sahneye doğru yürümeye başladım. Geçerken yan taraftan uzatılan mikrofonu elime aldım üzerimi düzelttim diğerleri hazırlanırken. Sonra geri sayım başladı ve o kalabalığın önüne yeniden çıktık. Girişimizle alkışlar ve çığlıklar duyuldu. El sallayarak girdim içeri. Siyah giysime uygun bir şekilde gayet zarafet dolu adımlarla yürüdüm ve uzatılan elleri tuttum. Selam verdim Venedik’e bir kez daha. Her bir hayranımı sevdiğimi söyledim yürekten. Teşekkür ettim geldikleri için.

Years ago, when I was younger
I kind a liked, a girl I knew
She was mine and we were sweet hearts
That was then, but then it's true
I'm in love with a fairytale
Even though it hurts
Cause I don't care if I lose my mind
I'm already cursed

Diğer şarkıya başladım. Yeniden sahnede olmak elimde mikrofonu tutup o güzel duyguyu tatmak harikaydı. Bir ara arkamı dönüp diğerlerinin yanına yürüdüm. Gitaristin yanında durup onunla söyledim şarkının bir kısmını. Bateristin yanına gittim oradan el salladım herkese. En önde durup şarkı söylesem de hepimiz eşittik. Durumu en zor olan bateristin yanında durdum bir müddet. Diğer gitaristin yanına gittim şarkı tüm hızıyla sürerken. Onunla aynı hareketleri yaparak dans oluşturduk. Tüm seyirci bizi tekrarladı. Bu sefer öne gittim.

Every day we started fighting
Every night we fell in love
No one else could make me sadder
But no one else could lift me high above
I don't know what I was doing
When suddenly we fell apart
Nowadays I cannot find her
But when I do we'll get a brand new start
I'm in love with a fairytale
Even though it hurts
Cause I don't care if I lose my mind,
I'm already cursed

Mineta’yı unutmuş değildim. Bu aşk şarkısının sonunda her şey değişmiş olacaktı. Kalp atışım hızlanmış bir şekilde Mineta’nın yanına gittim. Elinden tutup çektim uzun sahnenin ortasına. Hala şarkıyı söylemeye devam ediyordum. Biz ikimiz yin ve yang gibi birbirimizi tamamlıyorduk gözümde. Bunu da tüm Venedik’in önünde kanıtlayacaktım. Derin bir nefes aldım en öndeki kıza göz kırpıp. Sonra da şarkının son bölümünü söyledim.

She's a fairytale yeah
Even though it hurts
cause I don't care if I lose my mind,
I'm already cursed


Bitmişti. En sonunda konser bitmişti. Alkışlar yükselirken nefesimi kontrol altına alıp Mineta’ya uzattım kolumu ve onu yanıma çektim. Amma da terlemişim. Eldivenimin tersiyle silerken alnımı mikrofonu ağzıma götürdüm yeniden. Diğerleri de yanımıza doğru geliyorlardı. Onlar gelmeden başladım konuşmaya. “Size teşekkür ederim. Harikasınız. Ama bu gece burada küçük bir itirafım olacak hepinize.” Mikrofon elimdeyken Mita’ya döndüm ve gülümsedim. “Mita. Tüm hayranların önünde söylüyorum bunu işte. Seni seviyorum.” Sırıtırken bir yandan onu kendime çektim ve dudaklarına bir öpücük kondurdum. Sonra da geri çekilip gözlerinin içine baktım. Herkes bize bakarken ondan bir cevap bekledim. Şimdi herkes merakla bekliyordu.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPerş. Tem. 21, 2011 10:49 pm

Küçük molamız sonunda bitmişti. Sahneye çıkma vakti geldiğinde kendimi daha da enerjik hissediyordum. Derin bir nefes alıp eteğimi düzelttim. Daha sonar aynaya dönüp kaküllerimle biraz oynadım ve bu sefer küçük bir değişiklik yapıp gitar yerine keman alıp hafifçe zıplayarak sahneye döndüm. Seyirciler elimdeki kemanı görünce şaşırmışa benziyordu, keman çalabildiğimi bilen pek fazla kişi yoktu. Fakat keman çalmak da gitar çalmak kadar hoşuma gidiyordu. En çok düşünmem gerektiğinde keman çalmaktan hoşlanıyordum. Keman sesi adım adım çözmeme yardımcı oluyordu sorunları.

Bu enstrüman değişikliğinin sebebi ilk defa söyleyeceğimiz bir şarkıydı ve şarkı için kemana gereksinim vardı. Burada da ben devreye giriyordum grubun keman çalabilen tek üyesi olarak. İlk defa sahnede keman çalacaktım, bu beni oldukça heyecanlandırmaya yetmişti. Gruptaki herkes yerini almıştı, çığlıklar eşliğinde kemanımı boynuma yerleştirdim ve tanıdık bir melodiyi çalmaya başladım.

Fa-fa-mi-sol-mi-fa-fa-fa-sol-fa-mi-fa-fa-mi-sol.

Bu notaları iki defa tekrar ettim. Halk kemanın sesini duyunca daha da mutlu olmuşa benziyorlardı. Onlara gülümsedim. Bu sırada Shou şarkıyı söylemeye başlamıştı bile. Sesi oldukça uyumluydu kemana, bu beni daha da mutlu etmişti. Bu parça oldukça aşk doluydu, Shou ile kemanın uyumlu sesiyse insanı etkiliyordu. Biz bu şarkıda keman kullansak da kendimize göre yorumlamıştık şarkıyı. Aynı zamanda bateri ve gitar da çalınıyordu. Hatta oldukça yorulduklarını gözlemleyebiliyordum. Shou biraz gösteri biraz da destek için teker teker hepsinin yanında gezinmeye başladı. Gitaristimizle oluşturduğu dans her zaman güzel oluyordu, seyirciler yine etkilenmiş ve büyük bir şevkle bize eşlik etmeye başlamışlardı.

Bu şarkıda sözlere biraz ben de eşlik ediyordum. Söylediğim şey sadece "Darara" idi ve bazı cümlelere de eşlik ediyordum o kadar. Yine de Shou ile sesimizin uyumu oldukça güzelleştiriyordu şarkıyı. Şu an sahnede gösterdiğimiz performans tüm provalardakinden daha güzeldi. Parmaklarımı serbest bırakmıştım, kendileri geziniyorlardı kemanda. Keman ile gitarın farkı buradaydı işte, gitarda ruhumu bastırırken kemanda serbest bırakıyordum. Ruhum şu anda gökyüzündeki yıldızlarla dolaşıyor ve seyircilere yıldızları dağıtıyordu.

Shou’yu yanımda hissettim. Şarkının sonlarına geliyorduk artık. Elimde elini hissettim, beni sahnenin ortasına çekmişti, ikimiz ortadaydık şimdi. Tüm gözler üzerimizdeydi. Zıtlıktık ikimiz, karanlık ve aydınlık fakat uyumlu bir birlik vardı aramızda. Bana göz kırparak şarkının son sözlerini beni şaşırtan büyük bir vurguyla söyledi.

She's a fairytale yeah
Even though it hurts
cause I don't care if I lose my mind,
I'm already cursed

Kalbim daha hızlı çarpıyordu. Başlarken çaldığım notaların aynısını daha sert bir şekilde çalarak şarkıyla beraber Venedik konserini de bitirdim. Shou’nun yanındaydım, birlikte selam verdik. Oldukça yorulmuştuk, beklediğimizin üzerinde bir performans sergilemiştik. Ben kendi performansıma şaşıyordum açıkçası çünkü daha hastaneden yeni çıkmıştım ve çok fazla provaya katılamamıştım.

Shou sesinde büyük bir minnettarlıkla konuşmaya başlamıştı mikrofona doğru. "Size teşekkür ederim. Harikasınız. Ama bu gece burada küçük bir itirafım olacak hepinize." Daha hepsi yanımıza gelememiş olan grup üyelerinin hepsi garip bir bakış attı Shou’ya. Ben de oldukça şaşkın bakıyordum. Seyircilerse oldukça meraklı ve heyecanlı görünüyordu. Shou halkın nabzını yüksek tutmak için mi bunu yapıyordu? Grup arasındaki meraklı bakışmaların ardından benim kolumu daha fazla sıkarak bana döndü ve gözlerini gözlerimden ayırmadan konuşmaya başladı. "Mita. Tüm hayranların önünde söylüyorum bunu işte. Seni seviyorum." Vücudumu kendim yönetmiyordum artık. Kulaklarım bunu duymuştu fakat beynim inkar ediyordu. Bu doğru olamazdı. Duyduklarım kesinlikle yanlıştı. Bu kocaman bir yanlış anlaşılma olmalıydı. Bedenimin Shou tarafından kendine yaklaştırıldığını hissettim, o anda idare kesinlikle bende değildi. Dudaklarımda dudaklarını hissettiğimde kalbim artık bedenimde değildi, ne kadar hızlı atsa da onu hissedemiyordum. Eğer Shou’nun kolu belimde olmasaydı ayaklarımın beni direyebileceğini sanmıyordum. Herkesin içinde böyle bir şey yaptığı için çok utanmıştım. Yanaklarımın hem utançtan hem de heyecandan kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Shou mutluluğunu bastıramıyordu. Bense şaşkındım, ağzım açık ve tedirgin bir şekilde Shou’ya bakıyordum sadece. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ben onu seviyor muydum? Eğer sevmiyorsam hissettiğim o güçlü duygu neydi? Ne yapmalıydım? Konuşmalı mıydım?

Karmaşık duygular beni yiyip bitiriyordu. En sevmediğim şeylerden biri olan karmaşa tüm vücudumu ele geçirmiş hatta benimle dalga geçercesine oynuyordu. Hiç beklemediğim bir şeydi bu, onun bana karşı böyle bir şey hissettiğine inanamıyordum. Yutkundum. "Anata o aishite imasu.*" Ağzımdan bu kelimeler mırıltı gibi çıkmıştı, mikrofona doğru konuşmadığım için Shou hariç kimse ne dediğimi ne duymuş ne de anlamıştı. Bu cümleyi ilk defa birisine söylüyordum. Hoşlanma ile aşkın sınırlarını oldukça iyi çizilmeye çalışılmıştır hep Japonya’da. Birine seni seviyorum demekse gerçekten büyük cesaret ister. Cümlemi kendime daha güvenerek ve daha yüksek sesle tekrarlayıp Shou sarıldım. Gülümsüyordum. Kollarım arasında Shou vardı ve o olduğu sürece hiç incinmeyecekmişim gibi hissediyordum. Kolarımı daha sıkı sardım ona. Bu sarılmanın yanına grup arkadaşlarımızdan biri gülerek dediklerime tercümanlık yapmıştı ve böylece herkes olumlu bir cevap verdiğimi anlayabilmişti. Kulaklarımda gürültülü bir alkış ve çığlık sesleri hissediyordum fakat beynim bunu pek de algılamıyordu. Hissedecek daha önemli şeyleri vardı. Kalbimden taşıp beynime kadar gelen aşk gibi…


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyCuma Tem. 22, 2011 12:07 am

Ben ona bakarken tüm seyircilerle beraber onun cevabını bekliyorduk. Sonra o güzel dudakları aralandı ve o muhteşem sözcükleri fısıldadı bana. "Anata o aishite imasu." Yüzüme büyük bir gülümseme yayılırken diğerleri tercüme etti ne dediğini. Çığlıklar atılmaya başlanırken ona sıkıca sarıldım ve döndürdüm bir kez çevremde. Elini tuttum ve diğerleriyle beraber selam verdik. Kimse gitmemizi istemiyordu fakat yorgunluktan ölüyorduk neredeyse. El sallayarak çıktık oradan. Kulise geçtiğimizde bizimkiler sırtıma vurdular gülerek. Klasik bir tebrik işaretiydi. Ama yere serilen ben direk olarak uyumaya başlayacaktım ki o harika bateristimiz bacağımdan tutup sürüklemeye başladı.

Giyinme bölümüne kadar ondan kurtulmaya çalıştım. Ama yorgun olduğumdan pek karşı koyabildiğim söylenemez. Bir yandan beni bırakması için bağırıyor ve enerjim yerine geldiğinde onu döveceğimi söylüyordum. Son anda odaya sokarken başımı yan tarafa vurdum. "Lanet olsun!" Bacağımı bırakmış olsa da ben hala yerde yatıyordum. "Bırakın uyuyacağım." Ceketimi düzeltip yerde uyumaya hazırlanıyordum ki her zamanki gibi rahat bırakılmadım ve başımdan aşağı dökülen suyla uyandım. Homurdanarak ayağa kalktım. Gidip üzerimdekileri çıkardım. O süslü giysilerden kurtulup normal olarak siyah bir pantolon ve kareli bir gömlek giydiğimde halimden gayet memnundum. Saçlarımı karıştırırken esnedim. Yan taraftaki gözlüğü aldım ve diğerlerinin yanına gittim.

Onlar da benim gibi hazırlanmışlardı. Mineta'nın yanına gidip elinden tuttum ve her zaman olan o kalabalığı yarıp aracımıza yürümeye başladık. Kimine imza verdim kimiyle resim çektirdim. Ama en sonunda kazasız belasız aracımıza ulaştık. Limuzin bizi otele götürürken Mineta'ya döndüm ve gülümsedim. "Oraya gidince hazırlan hiç oyalanmadan. Seni yemeğe çıkartacağım." Bizimkiler 'ooo'lamaya başlayınca karşımdakine tekme attım. Gülerken onlar ben yeniden Mineta'ya döndüm. Kolumu omzuna attım ve onu kendime çektim. Rahatça kaykıldım yerimde ve otele giderken başımı dışarı çevirip akan yolu izledim.

Bir müddet sonra vardık otele. Neredeyse koşarak odama çıktım ve üzerimi değiştirdim. Gri bir pantolon giydim. Üzerine daha açık tonunda bir tişört ve siyah bir ceket aldım. Boynuma da bir şey attıktan sonra bilekliğimi düzeltip fırladım odadan. Ara salona geçip onu bekledim. Bir yandan odada turluyordum. Bizimkiler beni görünce güldüler yeniden. Onlara kötü kötü bakıp dolanmama devam ettim. İçime tuhaf bir endişe düşmüştü şimdi de. Ya zor durumda kaldığı için bana karşılık verdiyse? Ya gerçekte böyle hissetmiyorsa? Benim endişelendiğimi görünce daha da güldüler tabi. Onları umursamadan devam ettim dolanmama.

Şehin en ünlü restoranında yerimiz ayrılmıştı. Birden odama koştum ve neyi unuttuğumu hatırladım. Gidip o tek kırmızı gülü alıp ortak salona yeniden girdim. Gülü görünce yeniden güldüler. Onlara film izlemediklerini gidip işlerine baksalar daha iyi olacağını söyledim. Yeniden güldüler. Ben de sıkıntıyla yerime oturdum ve saçımı karıştırırken Mineta'yı beklemeye devam ettim. Bir yandan gözüm saatteydi. Aklımda yanlış bir şey yapıp yapmadığıma dair düşünceler geziniyordu. Tüm bunları attım kafamdan ve ayaklarımı ileri uzatıp gri pantolonuma odaklandım. En azından bir şeyler yapmam gerekiyordu. Beklemek zordu açıkçası.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyCuma Tem. 22, 2011 2:26 am

Elimde onun eli vardı, oldukça sıcaktı. Bu farklı hissettiriyordu insana. Her şey sadece birkaç saat içerisinde delice bir şekilde gerçekleşmişti. Kaç kızın ilanı aşkını milyonlarca kişi izler? Bu seferki flaşlar daha bir güçlüydü, uzun süre haberlerde boy göstereceğimizden emindim. Shou’nun kız hayranlarından şimdiden korkmaya başlamıştım. Bizi tebrik eden de vardı, bana oldukça ağır sözler söyleyenler de. Shou daha bir korumacı havayla hızlı hızlı beni arabaya bindirdikten sonra yanıma oturdu. Tüm grup karşımızda bizi izliyordu. İzlenilme duygusu oldukça kötüydü. Hepsinin yüzünde aptal bir sırıtma vardı, kendimin de sırıttığını fark edince şaşırdım. İstemsiz gülümsemelerim artmaya başlamıştı.

"Oraya gidince hazırlan hiç oyalanmadan. Seni yemeğe çıkartacağım." Gözleri benim üzerimde olan Shou oldukça heyecanlı görünüyordu. Onun heyecanı bir anda bana da bulaştı. Ne giyecektim? Böyle bir şey için hazırlanmamıştım. Tüm kıyafet kombineleri aklımdan geçmeye başladı hızlıca. Shou’nun kolunu hissettim omzumda. Bu sahiplenme hissi daha çok gülümsememe neden oluyordu. Karşımdakilerin kahkahalarına aldırmadan başımı omzuna yasladım ve gözümden hızlıca kayıp giden Venedik’in ışıklarını seyre daldım.

Arabamız otelin önünde durunca Shou hızlı hızlı odasına çıktı. Gruptakilerin kahkahaları artmıştı. Yüzümü onlara döndüğümde onların gözlerinde mutlu ifadeler gördüm. Sanki hepsi en başından beri bunu bekliyorlarmış gibiydi. Onlara gülümseyip ben de odama çekildim. Oldukça rahat tavırlar sergilesem de ben de telaşlanmıştım. Hızlıca dolabımı açıp içindekileri yatağıma dökmeye başladım. Düzen sırası değildi şimdi, hızlı hareket etmeliydim. Üzerime elime geçirdiğim kıyafetleri tutuyor, pantolonlarla bluzları, elbiselerle ayakkabıları eşleştirmeye çalışıyordum. Telaş işimi kolaylaştırmaktan çok zorlaştırıyordu. Oflayarak yatağıma oturdum ve kıyafetlerimi incelemeye başladım.

Sakin olmaya çalışarak yatağa uzandım. Derin bir nefes alıp bunun sadece bir yemek olduğunu hatırlattım kendi tekrar tekrar. O kadar büyütülecek bir şey değildi, oldukça normaldi. Her çiftin- Ah evet, biz bir çifttik. Bu düşüncem seslice kıkırdamama yol açmıştı. Odada yalnız olduğumu bilsem de etrafıma bakındım, iyice emin olduktan sonra gülmeye başladım. Çok mutlu hissediyordum. Oldukça yorgun olmam gerekirken her şeyi yapacak gücüm varmış gibi hissediyordum. Sanki bulutların üzerindeydim ve hafif şeffaf bulutlardan yeryüzünü izliyordum.

Yatağın üzerindeki kıyafetlere kaydı gözüm. İçimdeki stresi yok etmiştim, böylece daha düzgün kararlar verebilecektim. Beyaz bugün bana uğurlu gelmişti, beyaz bir elbise ve kırık beyaz renkli bir yelek aldım elime. Üzerimdekileri hızlıca çıkardım ve seçtiğim kıyafetleri giydim. Belime bir kemer taktığımda kıyafetimin tamamlandığını hissettim. Aynanın önüne geçip tüm makyajımı sildim. Düz saçlarımı bir maşa yardımıyla hızlıca dalgalandırdım. Hafif bir parlatıcı sürdüm dudaklarıma, fazla makyaj yapmayı sevmiyordum. Takılarla ve ayakkabıyla giyimimi tamamlayıp bir çanta aldım ve odamın kapısına yöneldim. Salondan hâlâ gülüşme sesleri geliyordu. Kapımın tokmağını çevirip dışarı çıktım. Tüm arkadaşlarımın bakışları üzerimdeydi. Shou da oradaydı, hepsi beni bekliyordu. "Şey, ben hazırım." Diyerek gülümsedim Shou’ya. Olanlara inanmak hâlâ çok güçtü.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyCuma Tem. 22, 2011 11:24 am

Zaman geçmiyor gibiydi. Bekledikçe geginliğim artıyordu. Beyaz kemerimle oynamaya başladım bir süre dikkatimi dağıtması için. En sonunda o sesi duydum. "Şey, ben hazırım." Başımı çevirip o yöne baktım. Mineta her zamanki gibi harika görünüyordu. Yine beyaz tonlarında giyinmişti. Bir melek kadar güzeldi. Aslında benim gözümde bir melekten daha güzeldi ya neyse. Ayağa kalktım ve yanına gittim. Elini avcumun içine alıp bir öpücük kondurdum parmaklarına. "Çok güzelsin." Sonra da daha demin yaptığımın aksine onu çekerek diğerlerine el salladım ve odadan çıktık. Merdivenlerden aşağı indik hızlıca. Neden bu kadar aceleci olduğumu biliyordum. Sadece onunla başbaşa kalkmak istiyordum ve bu ne kadar erken olursa o kadar iyiydi.

Bizim katımız özel olduğundan asansör çıkmıyordu. Bir kat aşağı inip öyle biniyorduk asansöre. Sessizce bindik ve kısa süre sonra da giriş katına ulaştık. Ben gayet güzel bir akşam olacağı düşüncesiyle neşeli adımlarla yürürken bir flash gözlerimi aldı. Gazeteciler kapıda kamp kurmuşlardı. Resepsiyonda bekleyen adama el salladım ve o da benim için kenara koyduğu gözlüğü attı bana. Alıp gözüme taktım ve Mineta'yı çekiştirerek otelden çıktık. Gazetecilerin sorularına sadece gülümseyip el sallayarak cevap veriyordum. En sonunda limuzine ulaştığımızda rahatlamıştım. O koltuklara gömüldük ve gaztecileri arkada bırakarak hızlıca uzaklaştık.

Kısa sürede restoranta vardık. Adamlar bizi görünce saygıyla karşıladılar. Gülümsedim ve Mineta'yla masaya geçtik. Sandalyelerimize yerleşince ona gülümsedim ve arkama yaslandım. Saçımı karıştırdım bir elimle. Garson ne istediğimizi soruyordu. Bir müddet menüye bakındım. Ardından neredeyse herşeyi sipariş verdim. Halimden gayet memnun bir şekilde Mineta'ya baktım ve sırıttım. "Sen ne yiyeceksin?" Evet sipariş ettiklerimin hepsini yiyecektim. Ben her zaman aç bir insanım ve konser sonrası açlığım zirvedeydi. Bu yüzden bir kaç tabak fazla yesem önemli olmazdı. Restoranda kısa bir süre çevreye bakındım. Güzel ve şık bir yerdi. Doğru bir yer seçtiğim için mesut olmuştum. Bardağımki suyu bir dikişte içtim. Yeniden heyecanlanıyordum sanırım. Bakışlarımı masalardaki beyaz örtülerde gezdirdim. Ortamın aydınlatması, mumlar, özel giyimli garsonlar...

Her şey Mineta içindi.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyCuma Tem. 22, 2011 4:47 pm

Shou’nun elini avuçlarımda hissettiğimde kalbim yine göğsümden fırlamak için can atmaya başlamıştı. Dudakları elimle buluştuğunda en az sahnedeki kadar heyecanlıydım. "Çok güzelsin." Kulaklarım duyduklarını beynime iletmekte hiç gecikmemişlerdi, anında yüzüm kızarmaya başlamıştı. Bir mırıltı şeklinde teşekkür ettim Shou’ya. Arkadaşlarımıza onların gülüşmeleri eşliğinde veda ettikten sonra birlikte büyük odadan çıktık. Bu Shou ile ikinci kez baş başa dışarı çıkışımızdı. İlki hafızalarımızda pek de hoş bir yerde bulunmuyordu. O gün kaçırılmıştık, hayatımda ilk defa başıma gelen bir şeydi. Bir daha gelmemesini de umuyordum çünkü o an içinde bulunulan umutsuzluk ve endişe hali gerçekten çok ürkütücü. Ayrıca o günden kalan birkaç iz hala bedenimde: alnımdaki dikişler, bedenimdeki morluklar ve hafiflemiş de olsa hissettiğim acılar… Yine de tüm bunları Shou’nun elini avucumda hissedince bir perinin sihirli değneğiyle dokunması misali hissetmez oluyorum. Shou’nun böyle anlaşılmadık bir etkisi var üzerimde, galiba onu seviyorum. Ama yine de onun beni gerçekten sevip sevmediğinden emin olamıyorum, hep küçük bir şüphe kırıntısı var içimde. Beni sevip sevmediği hakkında kendini yiyip bitiren bir yaratık oturuyor beynimde.

Gazetecileri görmek beni pek de şaşırtmamıştı. Sürekli fotoğraflar çekiyorlar ve bize uzattıkları mikrofonlara sordukları binbir çeşit birbirinin benzeri sorunun cevabını vermemizi bekliyorlardı. Tüm gazetecileri nazik bir biçimde görmezden gelerek otelimizden dışarı çıktık. Gece karanlığındaki bulutlar yıldızları yarı saydam bir battaniye misali örtmüştü bu gece. Tanıdık limuzini görünce Shou ile birlikte içeriye geçtik. Ben pencereden karanlık gökyüzüyle şehrin karmaşık ışıklarının birbirine geçmesini seyrederken limuzinin içinde hafif heyecanlı bir sessizlik hakimdi. Gökyüzünü seyretmek, gecenin karanlığında gözlerimi kaybetmek her zamanki gibi beni rahatlamıştı. Kalbimin normal ritmine ulaştığını ve ruhumun sessizleştiğini hissedebiliyordum. Derin bir nefes alarak yumuşak koltuklara yasladım sırtımı. Yol boyunca gözlerimi karanlıktan ayırmadım, sakinleşmeye oldukça ihtiyacım vardı.

Fazla zaman geçmeden limuzin durdu. Oldukça lüks görünen bir İtaltyan restoranının önündeydik. İyi giyimli insanlar bizi gördükleri an saygıyla eğiliyorlar ve masamıza yöneltiyorlardı. Yanımızda sürekli iki kişi eşlik ediyordu bize. Her ikili belli bir aralıkta diğer ikiliyi görünce bizi onlara emanet edip geri dönüyordu, son ikili de bizi masamıza bırakıp gitmesinin hemen ardından diğerlerinin aksine beyaz giyimli bir garson gelip isteklerimizi sordu ve onları derhal yerine getireceğini söyledi. Oldukça kibar birisiydi. Shou hızla neredeyse tüm menüyü kaplayan siparişini verdi. Bunların hepsini nasıl yiyebilecekti? "Sen ne yiyeceksin?" Bana doğru bakan Shou’nun yüzünde tanıdık sırıtması vardı, bu beni rahatlatıyordu. Kısaca menü üzerinde gözlerimi gezdirdim. İtalyan mutfağını seviyordum ve yemeklerin çoğu hakkında bilgim vardı bu yüzden karar vermem hiç de zor olmadı. "Çorba olarak Minestrone alayım, başlangıç olaraksa Insalata Mista lütfen. Ana yemek için Filetto Di Manzo Con Salsa Di Porcini’yi, tatlı içinse Panna Cotta’yı tercih ederim." Diyerek nazikçe gülümsedim garsona. İçecek için ne arzu ettiğimizi sorduğunda sözün bana düştüğünü hissederek "Rocca delle Macìe 1989 kırmızı şarap." cevabını verdim. Bunun üzerine garson saygıyla önümüzde eğilerek masamızdan uzaklaştı.

Etrafımızdaki yemek yiyen diğer insanları göz ardı edersek Shou ile başbaşaydık artık. Restoranda beyaz renk ile bejin tonları ön plana çıkıyordu. Aydınlatmanın çoğu şamdanlarla yapılıyordu. İtalyan usulü döşenmiş sıcak bir yapısı vardı. Bu yüzden çok büyük değildi fakat oldukça lüks olduğu her dekordan belliydi. Masanın ortasındaki mumlara baktım, alevler durdundu fakat hafifçe titriyordu. Ayaklarımın da alevler gibi titrediğini fark ettim. Ellerim de terlemeye başlamıştı bile, huzursuz bir heyecanla ovuşturuyordum ellerimi sürekli. Heyecanımı bastırmak için derin bir nefes aldım. Kendimi sevgilisiyle ilk defa yemek yiyen biri gibi hissediyordum. Aslında ilk defa birlikte yemek yemiyorduk fakat ilk defa sevgili olarak yemek yiyorduk. Aslında daha tam olarak sevgili değildik. Sonuçta ortada bir teklif yoktu. Sadece birbirimizi sevdiğimizi söylemiştik. Onu seviyordum, gerçekten. Uzun süredir kendimden bile saklasam da seviyordum onu. Onun da beni sevdiğinden emin olmak istiyordum. Aslında beni sevmediğinden tüm kalbimle korkuyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyCuma Tem. 22, 2011 10:28 pm

Garson ona döndüğünde merakla ne isteyeceğine bakıyordum. İtalyan mutfağından yemekler söylediğinde kibarca, kendi yaptığım gözümün önüne geldi. Bu ihtişama alışkındım elbette. Her gün böyle yerlerde olmaktan hep kendi evimdeymiş gibi hareket ederdim. Ama şimdi yanlışımı görmüştüm. Ben neyin nereye ait olduğuna dikkat etmeden sadece canımın çektiklerini söylemiştim. Gayet uzun bir liste fakat kibarlıktan eser yok. Ona layık olmadığımı düşündüm. O benim aksime hep kibardı. O kadar paranın içinde olmama rağmen kendimi kaba biri gibi hissettim. Yüzümün düştüğünü göstermemek için başımı camdan dışarı çevirdim. Bir müddet insanlara baktım.

Tekrar bir kabalık yapmak istemediğim için ona döndüm. Gülümsedim yeniden ve ona bakarak konuşmaya başladım. "Umarım burayı beğenmişsindir." Evet, beğenmesini istiyordum. Onu getirdiğim yerleri, ona sunduğum şeyleri beğenmesini ama daha da önemlisi ona layık olduğumu düşünmesini istiyordum. Sanırım sadece sevmekle bu iş olmayacaktı. Bilekliğime baktım ve ne diyeceğimi bilemediğim bir sessizliğe gömüldüm. Evet, itiraf ettim herkesin önünde ama sonrasını hiç hesaba katmamıştım. Şimdi ne olacaktı? İlk defa başıma böyle bir şey geliyordu. Aksine her zaman kadınlarla rahat olmuşumdur. Bugünkü tutukluğumun nedenini anlayamamıştım.

Biz birbirimize bakarken garsonlar geldi. Masaları donattılar kısa sürede. Ben kendi tabağımdakine bakarken anlaşılan isteme şeklim yüzünden sonradan görme olduğuma kanaat getiren iyi niyetli garson açıklama yaptı. “Gnokçi.” Gnokçi’nin ne olduğunu bildiğimi söylemek istediğim ama sesimi çıkarmadım. Bu öfke hareketimi yanlış yorumladı ve yemekleri saymaya başladı. “Polenta.” Bir tabağı gösteriyordu. O kadar yemek istemiştim bu yüzden bazıları aynı anda gelmişti. Birkaç tane daha saydı ama onu dinlemedim. İçkiler koyulunca elimin bir hareketiyle kaybolmasını istediğimi belli ettim. Gittiklerinde ise yemeğime gömüldüm. Konuşmak istemiyordum. Çıkışta garsonu dövecektim kesinlikle. Şimdilik yemeğimin tadını çıkarmak istiyordum.

Geniş ve güçlü bir mideye sahip olmanın yararı büyüktü. Kısa sürede silip süpürmüştüm hepsini. Hala nasıl 58 kilo kalabildiğimi merak ediyordum. Aynı garson sıradakini getirdi. “Bolonez soslu makarna.” Ne olduğunu bildiğimi söylemedim. Kaybolmasını işaret ettim yeniden. İçkiler tazelendi ve yalnız kaldık. Makarnayı hemen bitirmedim. Yarısında durdum ve Mineta’ya baktım. “Senin yaptığın daha güzeldi.” Dedim. En azından yeme stilim kibarcaydı da kendimi alt tabaka gibi hissetmiyordum. Normalde umurumda olmazdı hiçbir şekilde. Ama işin içine Mineta’da girince nedense kendimi sorgulamaya başlıyordum. Kendime inancım tamdır hâlbuki. Bu durum hiç hoş değildi.

Makarnadan bir lokma daha alıp arkama yaslandım. Bardağımı elime alıp evrede tanıdık var mı ona göz gezdirdim. Bir kenarda oturan Alexander’ı görünce selam verdim baş hareketiyle. O da gülümsedi. Giriş kısmına çevirdim başımı ve aynı anda içeri giren bir kadın gördüm. Kızıl saçlarıyla tam bir afetti. Mükemmel bir vücut üzerine harika bir yüz. Bakışlarımı ondan ayırıp tekrar masaya döndüm. Mineta’ya bakıp gülümsedim ve aklıma bir şeyler üşüştü. Elimi şıklattım ve aynı garson hemen belirdi. Ondan bir kalem kağıt istedim. Güzel büyük ve temiz bir kağıt geldi elimin altına. Gecenin ilhamıyla beraber bir şeyler karalamaya başladım.
Bir şarkı sözü. Yeni bir şarkı. Güzel olabilirdi.

The way she came into the place
I knew right then and there
There was something different
About this girl

Geri yaslandım ve düşünceli bir şekilde kağıda baktım.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyC.tesi Tem. 23, 2011 9:35 pm

Yemeklerimiz yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. O kadar çok yemek vardı ki masamızdan taşıyorlardı. Shou’nun bütün bu yemekleri nasıl yiyeceğine merakla da olsa belli etmeden bakıyordum. Ben çorbamı içmeye başlarken o da yemeklerini yemeye başlamıştı. O yemeklerini büyük bir iştahla yerken benim de şaşkınlığım artıyordu. Bu konuda oldukça hızlıydı.

Masamıza hakim olan iç karartıcı sessizlik moralimi bozmaya başlamıştı. Bunun ilk buluşmanın heyecanına dayandırarak şarabımdan bir yudum aldım. Aslında içki içmeyi ister istemez çok seven birisi değildim çünkü bünyem bu konuda oldukça zayıftı. Bazı özel yemeklerde biraz şarap içerdim o kadar. Her zaman içki içtiğimde yaptığım gibi sarhoş olmamak için dua ediyordum içimden. İçkim tekrar doldurulurken endişeyle bardağıma baktım. Umarım sarhoş olup rezil olmazdım. Bu gece benim için çok önemliydi.

Ana yemeğe geçtiğimde Shou da hâlâ bir şeyler yiyordu. Gözlerimi pencereye doğru kaydırdım. Yıldızları gördüm, üzerlerini örten bulutlar kaybolmuşlardı. Çok saçma bir fikirdi belki fakat karanlık gökteki o minik ışıltılarıyla büyük bir birlik oluşturarak gözlerimi alan yıldızlar gerginliğimin azalmasını sağlıyorlarmış gibi geliyordu. Derin bir nefes alarak gerginliğimin geçmesini sağlamaya çalıştım. Aptalca bir şekilde ellerim titriyordu. Derin bir nefes daha alarak ikimizin arasında duran mum ışığına kaydırdım gözlerimi. Tenimin buz gibi olduğunu hissediyordum. Neden bu kadar gergindim? Shou ile daha önce de baş başa bir yemek yemiştim, hatta… Hatta aynı yatakta yatmıştım. Ama bunları yaparken hiçbir gerginlik bile hissetmemiştim. Belki de şu anki gerginliğim bir beklentim olmasındandı, o zamanlar bir beklentim yoktu hatta hislerimi bile inkar ediyordum. Şimdiyse karşılık bulmak beni geriyor muydu?

"Senin yaptığın daha güzeldi." Beni her zamanki gibi düşüncelerimden ayıran Shou olmuştu. Dediklerinin ayırdına varabildiğimde şaşkın bir gülümseme yerleşmişti dudaklarıma. Benim yaptığım bir şeyden hoşnut olması deli gibi mutlu ediyordu beni. Beni sevsin istiyordum, evet. Hem de çok istiyordum bunu, karşı konulamaz bir arzuyla.

Doymuştum. Tatlı için midemde bir yer kalmamıştı. Yine de önüme konulan tatlıdan bir parça alıp ağzıma götürdüm. Bu kadar emek harcanmış bir şeye hiç dokunmamak bana büyük bir saygısızlık gibi geliyordu, nede olsa ben bir Japon’dum, geleneklerine bağlı bir Japon. Birkaç lokmadan sonra çatalımı bırakıp Shou’ya doğru döndüm. Bana bakmıyordu, gözleri etraftaydı. Ben de gözlerimi tekrar masaya çevirdim. Shou elini şıklatınca bakışlarım tekrar ona döndü oysa hâlâ bana bakmıyordu. Gözleri benden taraftaydı fakat bende değildi, daha gerilerdeydi. Garsondan istediği kağıt ile kalem gelince hemen bir şeyler yazmaya koyuldu. Bu sırada ben de merakıma yenik düşerek geriye doğru küçük bir bakış attım.

Baktığıma pişman olmuştum. Gördüğüm şey pek de hoşuma gitmemişti. Shou bir kadına bakıyordu, benden başka bir kadına. Alev gibi saçları vardı, bembeyaz omzuna dalga dalga düşüyordu. Oldukça kadınsı hatlara sahip olan vücudunu sımsıkı saran zümrüt yeşili bir elbise giymişti. Fazlasıyla abartılı bir giysiydi fakat tüm güzelliğini ortaya çıkarmıştı. Çok önemli bir davette olmalıydı. Gözlerimin dolduğunu hissederek başımı eğebildiğim kadar eğdim önüme. O benden gerçekten hoşlanmıyordu. Hayatımda hissetmediğim kadar kızgın hissettim o an. Peki niye böyle bir şey yapmıştı, benimle resmen oynuyordu bu çocuk. Grubun ünlenmesi için mi yapmıştı böyle bir şeyi? Shou’yu böyle tanımazdım oysa. Yanaklarımda bir ıslaklık hissettim. Ağlıyor muydum? Ah, tüm geceyi mahvediyordum. Hiçbir şeyden emin olmadan kafamdan kurgular üretiyordum. Küçük kalbimin derinlerindeki bir ses beni buna itiyordu. Ben onu sevdiğimi hissediyordum fakat o beni sevmiyordu. Karşısında olmasını istediği kişi ben değildim, kızıl saçlı kızdı. Daha güzel bir yüz, daha kadınsı bir vücut… Hızla masadan kalktım ve başımı kaldırmadan lavabo tarzı bir şeyler mırıldanarak geriye döndüm ve çok da belli etmeden olabildiğince hızlı oradan uzaklaştım. Şükür içeride kimse yoktu çünkü lavabo kapısını açtığımda resmen hıçkırıyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyC.tesi Tem. 23, 2011 10:28 pm

Kâğıda baktım bir süre daha. Bu sırada tatlılar gelmişti. Tiramisu söylemiştim. Ona dokunmadan kâğıda bakmaya devam ettim. Bu sırada Mineta hareketlendi. Ona döndüm. Hızlıca masayı terk ederken ellerini yıkamaya gittiğini düşündüm. Kağıdıma döndüm. Yeni bir şarkı yazabilirdim bugünkü ilhamımla. Ama eminimki bu ilhamımın sebebi Mineta idi. Harika biri ve kesinlikle yaratıcılığımı arttırmıştı. Kapıda gülümserken bir şeyler daha karaladım.

The way she moved
Her hair, her face, her lines
Divinity in motion

Başımı kaldırıp Mineta’nın gelip gelmediğine baktım. Nereye kaybolmuştu bu kadar uzun süre? Belki de makyajını tazeliyordur diye düşünüp önüme döndüm. Birkaç şey daha yazdım sonra da üzerlerini karaladım. Saçımı karıştırdım sıkıntıyla bakarken kâğıda. Mineta gittiği için mi böyle oluyordu? İlham perim gittiği için mi duraksadım böyle. Başımı kaldırıp çevreye bakındım. Bazı tanıdıklar gördüm gülümsediğim bazı insanlar gördüm yüzümün asıldığı. Saate baktım. Bu kıza ne olmuştu acaba? Gitse miydim peşine? Bilemedim.

As she stalked the room
I could feel the aura
Of her presence
Every head turned
Feeling passion and lust

Melodi kulaklarımda dönüyor gibiydi. Ayağımla bir an ritim tuttum. Sonra durdum tekrar başımı kaldırdım. Bu sırada aynı garson tekrar geldi. Bundan başka garson yok muydu? Adama baktım soğuk soğuk. “Arkadaşınız gitti mi?” Beni kızdırdığını gösteren bir bakış attım ona. Onu ilgilendirmeyeceğini söyleyip def ettim. Derin bir nefes aldım kâğıda bakarken. Cidden nerede kalmıştı bu kız? Sıkıntıyla ayağa kalktım. Sakin adımlarla yürümeye başladım. Tuvaletler için bölümler özel olduğundan bir duvarın arkasına geçtim ve ilerlemeye devam ettim. Aynı anda da durdum. E oraya gidip ne yapacaktım ki? İçeri giremeyeceğime göre. Birden bir baş belirdi önümde. Çevreyi dehşet bir parfüm kokusu sardı. Ve işte kızıl saçlı afet karşımdaydı.

I never knew but I was
Walking the line
Come go with me
I said I have no time
She said don't you pretend we didn't talk on the phone
My baby cried
And left me standing alone

O bana gösterirken güzel gülüşünü bir an ne olduğunu anlayamadan ona baktım. Tanrım yakından daha güzeldi. Resim gibiydi kadın. Ama sanki bir şeyler eksikti bu tabloda. Neydi o kelime? Masumiyet? Mineta gibi değildi. Yıldırım çarpmış gibi irkildim. Ne yapıyordum ben? Mineta her an beni görebilirdi ve üzülürdü kesin. Kadının uzattığı kağıdı görünce gülümsedim. Tabi ben işine bakmasını söyleyemeden ceketimin iç cebine sıkıştırılmıştı kağıt. Kadın saçlarını savurup ciğerlerime doldurduğu parfüm kokusuyla uzaklaştı.

She came at me in sections
With the eyes of desire
I fell trapped into her
Web of sin
A touch, a kiss
A whisper of love
I was at the point
Of no return

Bir an durduğum yerde kaldım. Sonra da aynı kendisi gibi kokan kağıdı çıkardım. Bir müddet üzerinde numara ve adrese baktım. Sonra da sırıtarak yürümeye başladım. Geçerken de kağıdı yan taraftaki çöpe attım. Bayanlar için ayrılan bölümün önüne gelince durdum. E şimdi ne yapacaktım? İçeri giremezdim ki? Zaten neden gelmiştim ki? Garsonu çağırdım ve içeri bakmasını söyledim. Bir bayan garson gönderildi içeri. Düşüp bayıldığını düşünüyordum içeride. Umarım öyle bir şey olmamıştır. Ensemi kaşıdım düşünceli bir ifade ile. “Mineta?”

Deep in the darkness of
Passion's insanity
I felt taken by lust's
Strange inhumanity

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPaz Tem. 24, 2011 1:37 am

Ne oluyordu bana? Bu halimin tek sebebi saçma bir kıskançlık mıydı? Sürekli gözyaşına boğulan bir tip değildim ben. Bana ne olmuştu? Midemin bulandığını hissediyordum. Bulunduğun tuvalet kabininde saklanmaktan sıkılıp dışarı çıktım. Zaten ortalıkta kimse yoktu. Lavaboya doğru yaklaşım ellerimi tezgaha dayayarak aynadan kendime baktım. Gözlerim oldukça kızarmıştı ve anında şişmişti. Kırmızı halkalar gözümün altındaki her yere yayılmıştı. Musluğu açıp elimi suyun altına tuttum bir süre. O kadar rahatlatıcı bir şeydi ki su… Gerçekten hayat veriyordu. Musluktan akan suyu avucuma doldurdum. Su dolup avucumdan bileğime ve lavaboya doğru akmaya başladı. Su dirseğime kadar ulaştığını hissedince avucumdaki suyu yüzüme çarptırdım. Bunu birkaç defa yavaşça tekrarladım.

Daha iyi hissediyordum ta ki arkamdaki dikkat çekmek için yapılmış olan hafif ve nazik öksürüğü duyana kadar. Başımı kaldırıp aynadaki yansımaya baktım. Mükemmel bir yüz. Fakat o yüzün sahibi bu yüze nefreti ve kıskançlığı göstererek çirkinleştiriyordu onu. Koyu kırmızı boyalı tırnakları olan ellerini ince beline dayamıştı. Sağ bileğinde oldukça değerli beyaz bir bileklik vardı. Bilekliğin eşi olan kolye pürüzsüz gerdanında, küplerse alev misali kızıl ve dalga dalga olan saçlarının arasında parıldıyordu. Yüzümü ona doğru döndüm, ne istiyordu?

"Sence bu o kadar kolay mı?" Neyden bahsediyordu? Bunlar Shou ile mi ilgiliydi? Surat ifadem oldukça şaşkın olmalı ki içinde imalı bir zevk barındıran küçük bir kahkaha attı. Birkaç adım yaklaştı bana. Benden oldukça uzundu, birkaç mislim olmalı diye düşündüm. Bana yaklaştıkça daha karanlık bir ifade yerleşiyordu suratına. Hiçbir insana yakıştıramıyordum bu karanlığı, sanki gözünü kan bürümüştü ve nedenini anlayamıyordum. Çok kötü bir şey mi yapmıştım bu kıza? "Onu elinde tutabileceğini mi sanıyorsun?" Shou’dan bahsediyor olmalıydı. Bu kadar öfkeli olmasına anlam veremiyordum. "Kendine bir baksana!" Oldukça rahatsız edici bir şekilde baştan aşağı süzüyordu beni. Diyecek tek kelime bulamıyordum, ağzımı bile açamıyordum aslında.

"Sen… Çok mu harikasın?" Benim öyle bir iddiam yoktu, kendimi savunmak istedim ama ister istemez bana bakan gözleri beni delip geçiyordu. O gözler kadar aşağılayıcılık taşıyan gözler görmemiştim hayatımda. İster istemez geri çekildiğimi hissediyordum. İnsanların derdi neydi? Kahretsin sadece seviyordum, birini sevdiğim için böyle kötü muameleler görmek gerekli miydi? Yoksa sadece yanlış kişiye mi aşık olmuştum. Evet, ben aşıktım. Shou’yu seviyordum, karşımda duran kadından daha çok sevdiğimden emindim. Bu düşünceler bana güç vermişti galiba. "Evet. Harika olmayabilirim. Hatta asla harika olamam. Ama gözlerim her zaman seninkinden daha masum duygular taşıyacak insanlara."

Hiç hissetmediğim kadar özgüven hissediyordum içimde. Oldukça sinirlendiği oldukça açıktı. Ayağını büyük bir sinirle yere vurdu. "Ne yani? Masumiyetmiş. Hıh." Kısa bir süre duraklayıp konuşmaya devam etti. "Bu zırvalıklarla mı bağlayacaksın onu kendine? Bir erkeği elde etmek değildir zor olan, onu elinde tutabilmektir. Ki bunu yapabilecek güç yok sende" Laflarından memnun olmuşçasına gülümsedi ve kapıya doğru yürüdü, her yerinden özgüven taşıyordu. "Ben ona güveniyorum." Tam kapının önünde durup bana doğru döndü ve kalbimi gerçekten yaralayan o sözler dudaklarından döküldü. "Hâlâ anlamıyorsun değil mi? Bir anda gelen üstelik sahnede yapılan bir aşk itirafı… Bunun ün için olduğunu hâlâ anlayamıyorsun değil mi?" Başını sallayarak kapının kolunu tuttu. Kapıyı araladı ve yüzüme bakmadan konuştu. "Bu kadarını beklemiyordum. Çok safsın."

Küçük bir kahkahayla kapadı kapıyı üzerime. Kalbimde de bir kapı kapanmıştı oldukça gürültüyle. Beynim karmakarışıktı. Neye inanacağımı bilmiyordum. Boğazıma bir şeyler düğümlenmişti, nefes alamıyordum. O haklı mıydı, güzel kadın doğruları mı söylüyordu? Lavabo tezgahının üzerine oturdum ve sırtımı soğuk aynaya yasladım. Bacaklarımı karnıma çektim ve başımı dizlerime yasladım. Cenin gibiydim, sanki anne karnına geri dönmüştüm. Belki orada olsam daha huzurlu olurdum. Sessizlik, karanlık… Annenin verdiği sahiplenici güven… Annemi özlediğimi hissettim, beni saran güven dolu kollara ihtiyacım vardı. Kaç yaşında olmuştum ama hâlâ annemin başımı okşamasını arıyordum.

Tekrar açılan bir kapı başımı kaldırmama neden oldu. Bu sefer gelen ürkek bir garson kızdı. Beni tezgahın üzerinde sessiz sessiz ağlarken bulmayı pek beklemiyora benziyordu. Telaşlı hareketlerle gözlerimi sildim ve tezgahtan apar topar indim. "Efendim. Siz… İyi misiniz?" Gerçekten kötü olduğumu düşünen bir surat ifadesi vardı, endişeliydi. "Şey… Ben iyiyim." Biraz durakladıktan iyiliğimi kanıtlamaya çalışırcasına sonra devam ettim. "Biraz karnım ağrıyor da." Kadın içgüdüleri yalan söylediğimi kesinlikle anlamıştı. Yine de saygılı bir sesle bana inanmış gibi devam etti. "Yapabileceğim bir şey var mı efendim? Hem beyefendi de sizi çok merak etti. Kapının dışarısında sizi bekliyor." Benim sorunumun ne olduğunu gayet iyi anlamışa benziyordu. Garsona doğru gülümsedim. Peki, iyi olduğumu iletirsiniz. Birazdan yanına gelirim. Kendileri masaya dönebilir. " Garson kız önümde saygıyla eğilerek dışarı çıktı. Shou beni merak mı etmişti? Yüce Merlin’in sakalı! Ne zamandır buradaydım ben?

Tekrar aynaya dönüp kızarıklar hafifleyene kadar yüzümü yıkadım. Yüzümü kuruladıktan sonra derin bir nefes alarak saçımı düzelttim. Daha sonra kapıya yönelip ben de dışarı çıktım. Kızıl saçlı kızım masasının yanından geçerken ona doğru bakmamaya çalıştım, içimde koca bir yıkım gerçekleştirdiğini bilsin istemezdim. Zafer duygusunu tattırmak istemiyordum ona. Shou’nun karşısına tekrar oturup ona gülümsemeye çalıştım fakat oldukça beceriksizce olduğunun ben de farkındaydım. . Bulunduğum yer beni çok bunaltmıştı. Bir an önce gitmek istiyordum buradan. Böyle yerler artık bana çok kasıntı geliyordu, daha düşük seviyedeki yerleri aramaya başlamıştı gözlerim. Los Angeles’da kaybolduğumuz gün kaldığımız otel gibi… Daha samimi.

Shou’nun gözleri üzerimdeydi, gerçekten endişelendiği gülümsemesinin arkasına saklamaya çalışsa da belli oluyordu. "Shou, artık kalksak mı?" Sözlerimi ikiletmeden garsonu çağırdı büyük bir aceleyle. Beni şaşırtacak kadar kısa bir sürede hesabı ödeyip beni dışarı çıkardı. Limuzinimizin önüne geldiğimizde sessiz bir fısıltı halinde Shou’ya "İyi bir fikir olmadığını biliyorum ama… Yürüyelim mi?" dedim. Sesim daha yüksek çıkmamıştı nedense, hem fiziksel hem de duygusal olarak çok yorgundum fakat duygusal olarak iyi hissetmemi sağlamak daha öncelikliydi. Onun da kafasında soru işaretleri olduğunu sezebiliyordum, bunları çözmemiz gerekiyordu. Hem bu sefer kaybolmayacağımıza dair bir his vardı içimde.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPaz Tem. 24, 2011 2:16 am

Ben içerden Mineta'nın çıkmasını beklerken garson kız çıktı. Onun iyi olduğunu ve birazdan geleceğini söyledi. Ben de masaya geçtim ve tatlıma gömüldüm. Acaba onun canını sıkacak bir şey mi olmuştu? Düşünceli bir tavırla kağıda bakarken beklediğim sürede aklıma gelenleri yazdım. Yine de hep zihnim Mineta’ya kayıyordu. Sonra kızıl saçlı geldi gözümün önüne. Kağıdını çöpe atmıştım. Yine de ondan önce o afetle konuştuğumu görmüş olabilirdi Mineta. Belki de bu yüzden gelmiyordu yanıma. Gelir gelmez de ayrılalım diyecekti. Kesin. Şimdiden ölü bir adamım ben.

The girl was persuasive
The girl I could not trust
The girl was bad
The girl was dangerous

Sinirle kalemi masanın ötesine fırlattım. Saçlarımı karıştırdığım sırada Mineta geldi. Sahte bir gülümseme yolladı bana. Rengi solgun gibiydi. Kesin beni sevmiyordu. Duraksadım bir an. Ne zamandan beri bir kız gibi kuruntu yapıyordum? Yinede söz konusu olan Mineta idi ve endişeleniyordum sürekli. Bu duyguyu hiç sevmediğimi fark ettim. Endişelenmek bana göre değildi. "Shou, artık kalksak mı?" Parmaklarımı şıklattım ve aynı garson yeniden geldi. Cidden sinirlenmiştim. Başka garson yok muydu? Hesabı kısa sürede ödeyip özelliklede o kızılı görmemek için çevreme bakmadan yürüdüm.

I never knew
But I was living in vain
She called my house
And said you know my name
And don't you pretend
You never did me before
With tears in her eyes
My baby walked out the door

Limuzin hemen geldi önümüze. Tam kapısını açacakken Mineta’nın o güzel sesini duydum fısıltı şeklinde. "İyi bir fikir olmadığını biliyorum ama… Yürüyelim mi?" Duraksadım. Ona kısa bir bakış attım ve şoföre yürüyeceğimizi belirttim. Onaylanınca da yürümeye başladık. Endişeden ölebilirdim şu an. Düşünceli bir tavırla ilerlerken kısa bir süre sessiz durdum. Fakat onun bu solgun halinin nedeni bendim. Biliyordum. Çünkü genel olarak bir suç varsa hep benim yüzümdendi. Yılların alışkanlığı olmuştu bende. Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki cep telefonum çaldı. Açıp konuşmaya başladım.

She's so dangerous
The girl is dangerous
Take away my money
Throw away my time
You can call me honey
But you're no damn good for me

Evet ve hayırlarla bol bol cümle kurdum. Sonra da kapatıp Mineta’ya baktım. Üşüdüğünü varsayıp ceketimi ona verdim. Ardından endişeli bir şekilde ekledim. “Böyle solgun olmanın nedeni benim değil mi?” Derin bir nefes alıp ellerimi cebime soktum. “Neden sessiz duruyorsun? Umarım bugün seni zorladığımı düşünmüyorsundur. Konser sırasında olanlar…” Saçımı karıştırdım bir elimle ve yeniden cebime soktum yürürken. “Duygularımızın karşılıklı olduğunu düşünmüştüm. Değil mi?” Umutla ve biraz da merakla ona baktım. Böyle sessiz olması iyi değildi. Yine ne yaptım diye düşündüm. Hangi davranışım kötü bir sonuç doğurmuştu?

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Aşk İlanı Empty
MesajKonu: Geri: Aşk İlanı   Aşk İlanı EmptyPaz Tem. 24, 2011 3:12 am

Yine sessizlik vardı aramızda. Oldukça kalabalık bir sokaktaydık fakat sanki baş başaymışız gibi hissediyordum. Bir söylemek itiyordum fakat o gücü kendimde bir türlü bulamıyordum. İster istemez sessiz kalıyordum Shou’nun yanında. Onun da benim gibi hissedip hissetmediğini düşünüyordum. O da benim gibi karmaşık mıydı, ya da endişeli? Shou’nun telefonu çalmaya başlamıştı. Ve böylece düşüncelerim hislerimden çok onun kısa cevaplarına takılmaya başlamıştı. Tüm geceki sesini duyuşum bu kadar kısıtlı mı olacaktı? Sadece birkaç yemek adı ve bir sürü evet ile hayır mı olacaktı bu gece ağzından çıkan kelimeler.

Vücudumda bir kumaşın verdiği sıcaklığı hissettim Shou’nun konuşması sona erince. Beni ısıtan ceketin üzerinde tanıdık bir koku vardı. Burnum bu kokuyu Los Angeles sokaklarında kaybolduğumuz zaman almıştı ilk defa. Ve şu anda her nefes alışımda doyasıya alıyordum bu harika kokuyu.

"Böyle solgun olmanın nedeni benim değil mi?" Shou’yu ilk defa bu kadar endişeli görüyor olabilirim. O normalde hep enerjik ve mutludur. Grubu her zaman neşelendiren isimdir o, kim mutsuzsa yanına gidip kendi enerjisini aşılamakta ustadır. Onun böyle üzgün olması beni endişelendiriyor hatta onun düşüncelerinin aynısını hissediyordum, her şey benim suçumdu.

"Neden sessiz duruyorsun? Umarım bugün seni zorladığımı düşünmüyorsundur. Konser sırasında olanlar…" Kısa bir duraklama yaşandı. Diyecek hiçbir şey bulamıyordum. Yürümeye başlamadan önce her şey aklımdaydı oysa şu anda beynimdeki her şey uçup gitmişti. "Duygularımızın karşılıklı olduğunu düşünmüştüm. Değil mi?" Dudaklarımı ıslattım önce ama hiçbir şey diyemediğimi fark edince dudaklarımı yemeye başladım. Düşüncelerimi toplayıp kelimeler haline getiremiyordum. Uzun bir sessizlik daha olmuştu. Ne diyecektim? Ona olan hislerimi, korkularımı nasıl anlatacaktım?

Derin bir nefes aldım yürürken. Ellerim onun ellerini arayıp en sonunda buldu. Oldukça sıcaktılar, ve güven verici. Aradığım güveni bulduğumu hissediyordum. İhtiyacım olan şey sadece avuçlarımın arasındaydı. Yüzümü ona dönme cesaretini daha bulamayarak konuşmaya başladım. "Shou… Ben seni seviyorum." Bunları söylemek ilk başta zor geliyordu fakat dudaklarımdan o kadar kolay dökülüyordu ki inanamadım. Harika bir ahengi vardı, tekrar tekrar söylemek istiyordum bunları. Ama isteğimi içimde tutup bu sefer yüzümü Shou’ya döndüm. Her şey sevmekle bitmiyordu, hatta bu bir başlangıçtı.

"Ama korkuyorum. Shou, ben sensiz kalmaktan korkuyorum. Aslında beni sevmediğinle ilgili birçok düşünce beni şimdiden öldürmeye başladı. Senden uzak kalamayacak kadar sevmiyorum seni. Bu da beni korkutuyor." Derin bir nefes alıp kendi önüme çevirdim yüzümü. "Daha önce böyle bir şeyi hiç hissetmemiştim. Bu beni korkutuyor." Tekrar bir nefes aldım. Kalbimin sıkıştığını hissedebiliyordum. "Korkuyorum." Bu sefer sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı. Shou’nun ellerini daha çok sıktığımı fark ettim. Daha çok güvene ihtiyacım vardı. Shou’ya ihtiyacım vardı, ama onun gitmesinden ölesiye korkuyordum.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Aşk İlanı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : 1, 2  Sonraki

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 1. Sezon-