"Gölde rasgele karşılaştık. Ve sonrasında öğrendik bu durumu o yüzden onun ilk lafı. 'Selam' oldu. Ah geçmişim biraz karmaşık ama şunu diyebilirim karanlık bir büyücüydüm. Ben anlattım sayılır. Sen de bana ne olduğunu söyle lütfen. Çünkü bunun iksir ile olmayacağını çok iyi biliyorum."

Neden bu konuyu bu kadar merak ediyordu ki? Meslek sırrı deyip geçmeyi bilmiyor mu? Özelliğimi anlatmak istemiyordum. Bu yüzden göstermem daha iyi olacaktı. Çevreme bakındım. İçerisi boşalmışa benziyordu. Garsonlar etrafta yoktu ve kimse bizden tarafa bakmıyordu.

"Madem öyle göstersem daha iyi olacak. Ama sakın bir daha tekrarlattırma."

Bir yudum aldım içkimden ve bardağı indirdiğimde artık sarışın iksir profesörü Eleanore değil, yirmili yaşlarında bir erkektim. Geniş bir gülümseme ile aydınlanan esmer yüzümü sağ elimle kaşıdım. Arkama yaslandım.

"Artık mutlu oldun mu?" dedim direk erkek sesiyle. Çevreye attığım kısa bir bakışla hala bizden tarafa bakmadıklarını gördüm. Rahat olabilirdim. Üzerimdeki cübbe de neredeyse her tarafı kapalı olduğundan erkek giysisi gibi görünebilirdi. Belkide evime böyle dönmeliydim.

"Şimdi anlatabilirsin çekindiğin şeyi."

Göz kırptım ona. Sonra da güldüm. Dışardan bakan biri bir erkeğin diğerine göz kırpmasını yanlış anlayabilirlerdi. İri dudaklarm güzel bir gülümseme ile açıldı.

"Madem öyle göstersem daha iyi olacak. Ama sakın bir daha tekrarlattırma."

İçkisinden bir yudum aldı ve bardağı indirince Eleanore değil yirmili yaşlarında bir erkeğe dönüşmüştü. Birden yüzünü kaşıdı. Düzeleceğini düşündüm ama hala esmer bir genç erkekti. Biraz tuhaftı benim için. Arkasına yaslanıp.

"Artık mutlu oldun mu?" dedi.

Mutlu değildim ama artık onun ne olduğunu biliyordum. Bir tür gücü vardı benim gibi. Ama benimki ailem yüzünden kendi isteğimle olmayan bir şeydi.

"Şimdi anlatabilirsin çekindiğin şeyi." dedi.

Bana göz kırptı. Tamam bu cidden tuhaftı. Bir erkek yani kız olan bir erkek bana göz kırpmıştı. Umarım kimse görmemiştir. Yoksa ne düşündüklerini tahmin bile edemiyordum. Gülümsemeye başladı.

"Tamam ama lütfen eski haline dön. Sanırım senin ne olduğunu biliyorum. Bir Matemorfmagus'sun değilmi." dedim.

Başıyla onayladıktan sonra tekrar devam etmeye başladım. Ona önce gücü açıklamak için bir yılan olmalıydı etrafta. Kitabımı çıkardım çünkü yılan nasıl yaratırım unutmuştum. Bu siyah kaplı kitapta vardı. Kitabı karıştırmaya başladım. Birden masada bir yılan belirlemeye başladım. Ve yıllardır kullanmadığım yeteneği son zamanlarda çok kullanmaya başladığımı fark ettim. Onunla konuşmaya başladım. Kimse anlamıyordu ama şöyle diyordum.

"Yanımdaki kızın yani erkeğin boynuna dolanmanı istiyorum. Sadece oyun gibi. Isırmanı yada her hangi bir zarar verecek bir şey yapmanı istemiyorum." dediğimi yaptı ve boynuna çıkmaya başladı sürünerek.

"Tamam ama lütfen eski haline dön. Sanırım senin ne olduğunu biliyorum. Bir Matemorfmagus'sun değilmi."

Rahatsız olmuş gibiydi. Pişmiş kelle misali sırıtarak ona baktım. Üzerinden çıkardığı kitabı karıştırdı ve bir kaç şey mırıldandı. Masada beliren yılana baktım sakince. Adam yılana bir şeyler söyledi ve o bana doğru ilerlemeye başladı. Bana zarar vereceğini düşünmüyordum fakat gerildim.

"Anladım. Çatalağızsın. Şimdi çek yoksa pişman olursun." dedim ona öpücük yollayarak. Sonra yeniden sırıttım. Yılanı çekmezse kesinlikle rezil olmak neymiş öğrenecekti. Bir yılanın üzerimde dolanmasına itiraz etmeyecek değildim.

"Seninki de aileden gelen bir yetenek değil mi? Aynı benimki gibi."

Hala bir erkek gibi olduğumdan kısa süre içinde rahatsız olmaya başlardı. Yine de değişmeyi planlamıyordum en azından şimdilik. Yılandan rahatsız olmadan içkiden bir yudum daha aldım.

"Anladım. Çatalağızsın. Şimdi çek yoksa pişman olursun." dedi. Bana öpücük atarak, bu kıza saldırabilirdim. Sanki buna alışıkmış gibi.

"Seninki de aileden gelen bir yetenek değil mi? Aynı benimki gibi."

Gülmeye başlamıştım. Bira bitmek üzereydi. Son yudumunu da içtim. O sırada da yılanı çektim ve kendi boynuma aldım. Zararsız bir yılan olduğunu biliyordum. O yüzden çok rahattım bu konu bitsin. Kitap konusunu da rahatça anlatabilirdim.

"Demek seninki de öyle. Ne diyorsun bütün sülalemizde Salatar Slytherin'in kanı akıyor. Ben hariç ben Gryffindor oldum ama genede çatalağız oldum. Ve cidden tüm ailemiz Slytherin'li kuzenim Lauren, kızım Audrey. Onlarda sırf Slytherin'li." dedim.

Yılanı çekip kendi üzerine aldığında tenimi daha da karartıp zenci haline geldim. Bir yandan da gülümsüyordum.

"Demek seninki de öyle. Ne diyorsun bütün sülalemizde Salatar Slytherin'in kanı akıyor. Ben hariç ben Gryffindor oldum ama genede çatalağız oldum. Ve cidden tüm ailemiz Slytherin'li kuzenim Lauren, kızım Audrey. Onlarda sırf Slytherin'li."

Şaşkınca ona baktım.

"Ne kadar harika! Ben de Slytherinli idim. Fakat çatalağız olamadım. Kendi özelliğimi de seviyorum lakin yılanlarla konuşmak ve onun soyundan olduğunun kanıtını taşımak müthiş olmalı. Ama sen Gryffindor'lusun. Neden?"

Matemorfmagus yerine çatalağız olduğumu düşündüm. Değişemiyordum fakat Slytherin'li olmanın en büyük onurunu taşıyordum. Kesinlikle bu halimden çok farklı biri olurdum. Belki de iksir profesörü olmazdım. Belki de...

Çok değişik şeyler yapabilirdim. Bir an için... Ama halimden memnundum. Çatalağız olmak harika bir şey olabilirdi. Yinede kendi özel yeteneğimi hiç bir şeye değişmezdim. Çünkü kişiliğimin büyük bir parçası olmuştu.

"O kitap eski zamanlarından kalma mı? Hem Gryffindor hem de kötülük. İkisi nasıl aynı kişide oldu?"

"Ne kadar harika! Ben de Slytherinli idim. Fakat çatalağız olamadım. Kendi özelliğimi de seviyorum lakin yılanlarla konuşmak ve onun soyundan olduğunun kanıtını taşımak müthiş olmalı. Ama sen Gryffindor'lusun. Neden?"

"Bilmem Slytherin özelliklerini taşımıyordum belki de. Yoksa seçmen şapkayı takar takmaz Gryffindor diye bağırması için bir neden olmazdı. Aynı zamanda patronusum bir baykuş. Bunu zekamın neden olduğunu düşünüyorum."

İyice kendini zenci yapmıştı lanet olsun. Onun gücü bende olsa daha iyi olabilirdi. İstediğim şekile bürünebilirdim ve bir karanlık büyücü olmak zorunda kalmazdım.

"O kitap eski zamanlarından kalma mı? Hem Gryffindor hem de kötülük. İkisi nasıl aynı kişide oldu?" dedi.

"Evet öyle. Aslında Hogwarts'da bundan bir kaç önemli kitap daha vardı hepsini yaktım ama bunu unutmuştum. Ve yeni buldum. Yakıcaktım ama önemli olabileceğini düşündüm. Çatalağız laneti. Aslında nedeni bu. Gryffindor'a seçilmem bu olaya seçilme nedenim oldu. Görevim sadece yılanları kontrol edip bazı durumlarda onları kullanmak ama bir süre sonra bir muggle öldürtmeyi denediklerinde bunu yapmadım ve eski müdür sayesinde bu durumdan kurtuldum." dedim.

"Bilmem Slytherin özelliklerini taşımıyordum belki de. Yoksa seçmen şapkayı takar takmaz Gryffindor diye bağırması için bir neden olmazdı. Aynı zamanda patronusum bir baykuş. Bunu zekamın neden olduğunu düşünüyorum."

Zenci olmamdan dolayı duyduğu rahatsızlığı farketmiştim. Ben kötü biri miyim? Sanmam. Neşeli bir şekilde gülümsedim yeniden.

"Evet öyle. Aslında Hogwarts'da bundan bir kaç önemli kitap daha vardı hepsini yaktım ama bunu unutmuştum. Ve yeni buldum. Yakıcaktım ama önemli olabileceğini düşündüm. Çatalağız laneti. Aslında nedeni bu. Gryffindor'a seçilmem bu olaya seçilme nedenim oldu. Görevim sadece yılanları kontrol edip bazı durumlarda onları kullanmak ama bir süre sonra bir muggle öldürtmeyi denediklerinde bunu yapmadım ve eski müdür sayesinde bu durumdan kurtuldum."

Sakallı çenemi ovuşturdum. Artık kirli sakallarım vardı. Arkama yaslandığımda çevreyi süzdüm yeniden. Şişman ve çirkin bir muggle olurken, siyah gözlerimi ona çevirdim. Saçlarımın büyük kısmı dökülmüştü. Giyside dar gelmeye başlamıştı.

"Anlıyorum." dedim kaba bir tavırla. Aslında ben normal haldeyken söylesem daha kibar olabilirdim. Görünüşün büyük bir etkisi vardı. İçkiyi başıma diktim ve sonuna kadar içtim. Msaya koyduğumda sesli bir şekilde ağzımı şaplattım. Görünüşüme uygun davranmam bana göre durumu daha komik hale getiriyordu. Sırıttım çürük dişlerle.

"Peki seni asıl mutsuz eden durum ne? Kızın mı yoksa kötülüğün hala içinde olması mı?"

Biraz daha bu halde kalırsam bir bayana yakışmayacak şeyler yapacaktım. Sırıtarak iki elimle yüzümü ovuşturdum ve indirdiğimde okul müdürüne benzemiştim. Bunu uzun zamandır denemek istiyordum. Bakalım Adam bu konuda nasıl bir tepki verecekti?

Sakalı vardı. Şimdi şişman bir muggle'a dönüşmeye başlamıştı. Saçları dökülmeye başlamıştı. Giysi iyice dar gelmeye başlamıştı.

"Anlıyorum."

Beni artık iyice tiksindirmeye başladığı söylenebilirdi. Nedeni değişip durduğu içindi. Ben de o sırada boynumdaki yılanla oynuyordum. Kaba bir şekilde konuşmaya başlamıştı. İçkiyi dikti. Ona göre bu davranışları çok komik geliyordu ona göre. Yılan bana bu kızdan bir şey anlamadığını nasıl değişip falan sordu bana. Bende cevap vermedim.

"Peki seni asıl mutsuz eden durum ne? Kızın mı yoksa kötülüğün hala içinde olması mı?"

Elini yüzünü ovuşturdu. Ve indirince okul müdürüne dönüştü birden. Sanki nasıl tepki vereceğimi falan düşünüyordu sanki.

"Üzgünüm müdür bey ben sadece arkadaşım Eleanore ile konuşuyordum. Bir yere gitti herhalde gelince onunla konuşurum." dedim.

Yılana korkutması için bir iki tıslama yapmasını istedim.

"Üzgünüm müdür bey ben sadece arkadaşım Eleanore ile konuşuyordum. Bir yere gitti herhalde gelince onunla konuşurum."

Bir kahkaha attım kibarca. Sonra da elimi yüzümün önünden geçirdim ve eski halime döndüm. Sarı saçlarımı geriye doğru attım ve gülümseyerek:

"Seninle de alay edilmiyor. Tamam. Değiştim işte."

Deniz yeşili gözlerim üzerinde gezindi.

"Sorumu baştan alayım mı yoksa sen direk cevaptan mı başlarsın?"

Çevreye kısa bir bakış attım. Umarım değişip durduğumu kimse görmemiştir. Ama içerideki kişi sayısına bakacak olursam mantıksal açıdan beni göremezler. Sadece daha kalabalık bir grup olduğumuzu düşünmüşlerdir. Yeniden gülümsedim ve içkilerimizi tazelemesi için garsonu çağırdım. O gidince de Adam'a baktım.

"Seninle de alay edilmiyor. Tamam. Değiştim işte."

Ve eski haline gelmişti. Böyle daha iyiydi. İnsanlar umarım anlamamıştır ne olduğunu. Değişip duran bir kadın ve boynundaki yılanla konuşan bir adam.

"Sorumu baştan alayım mı yoksa sen direk cevaptan mı başlarsın?"

Sonra ise Eleanore garsonu çağırdı. İçkileri yeniledi. Bu sefer ise ateş viskisi istedim. Sonra ise bana bakıp cevap vermemi bekledi.

"Kötülük içimde falan değil. Ayrıca kızım da üzmüyor. Sadece aileme çok benzemesi. Lauren'i tanıyorsun sanırım. Onun aynısı ve en yakın arkadaşı kesinlikle bizim aileden yani."

O sırada garson yanımıza tekrar geldi. Ve içkileri bıraktı. Hemen ateş viskisi bardağını aldım ve içmeye başladım.

"Kötülük içimde falan değil. Ayrıca kızım da üzmüyor. Sadece aileme çok benzemesi. Lauren'i tanıyorsun sanırım. Onun aynısı ve en yakın arkadaşı kesinlikle bizim aileden yani."

İçkisini hızla yudumlayınca ben de bir yudum aldım sakince. Bahsettiği isim bana hiç tanıdık gelmemişti.

"Bu konuda ne yapacaksın peki?"

Acaba kaç saattir bu masada oturuyorduk? George ne olmuştu? Adam ne yapacaktı bu konuda? Asıl aklımda dolaşan bu sorularla ne yapacaktım ben?

Gülümsedim düşüncelerime ve Adam'a diktim gözlerimi. Onun için yapabileceğim tek şey anlatması için yanında bulunmak ve iyi bir dinleyici olmak. Elimden başka bir şey gelmezdi.

"Kızınla ilişkin nasıl? Yani hayatına yeni biri girse bu onu mutlu eder mi?"

Sorumu tuhaf bulabilir fakat kızının babasına duyduğunun sevgi mi yoksa sadece basit bir katlanma mı onu merak ediyordum. Yanlış anladığını düşünerek ona baktım yeniden ve içkiden bir yudum daha aldım.

"Bu konuda ne yapacaksın peki?" dedi.

Lauren'i tanımıyor gibiydi. Ben onun iksir dersi aldığını zannediyordum. Maalesef almıyormuş. Alsa kesin nasıl biri olduğunu bilirdi. Bilinmeyecek gibi değildi ki.

"Kızınla ilişkin nasıl? Yani hayatına yeni biri girse bu onu mutlu eder mi?" dedi.

"Ah! Kız 14 yıllık annesinden nefret ediyor beni hemen sevecek değil ya."

Ben bunları söylerken içkisinden bir yudum alıyordu. Endişeli gibiydi biraz. Neye endişeli olabilirdi ki. Dışarıda ki adama olabilirmi.

"Dışarıdaki adamı merak ediyormusun. Büyü kitabında çok ağır büyüler olduğunu biliyorsun. Ona yaptığım büyü de 5 yıl büyü yapmasını engelleyip muggle gibi yaşaması. Ama bu ona yapacağım tek kötü şey değil. Arada sırada onu bulup ceza vereceğim." dedim.

O sırada kötü bir şekilde gülmeye başlamıştım.

"Ah! Kız 14 yıllık annesinden nefret ediyor beni hemen sevecek değil ya."

Bu konuda haklı olabilirdi.

"Dışarıdaki adamı merak ediyormusun. Büyü kitabında çok ağır büyüler olduğunu biliyorsun. Ona yaptığım büyü de 5 yıl büyü yapmasını engelleyip muggle gibi yaşaması. Ama bu ona yapacağım tek kötü şey değil. Arada sırada onu bulup ceza vereceğim."

Onun gülmesini seyrettim şaşkınca.

"Bir de kötülük içimde değil dersin." dedim ciddi bir şekilde. "Hayır Adam. Onu rahat bırak. Verdiğin ceza yeter de artar bile. Daha fazla işkence çektirmenin anlamı yok."

Onu süzdüm endişeli bir şekilde. Adam iyi biri olabilirdi şimdi fakat George için endişelenmiştim. Ceza iyiydi hoştu lakin ona bunu yapma hakkım yoktu. Sadece yoldan çıkmıştı biraz. Huzursuzca saçımla oynadım.

"Hatta yaptığın o büyüyü de kaldır. Lütfen Adam. Benim yüzümden beş yıl acı çekmesine gerek yok."

"Bir de kötülük içimde değil dersin." dedim ciddi bir şekilde. "Hayır Adam. Onu rahat bırak. Verdiğin ceza yeter de artar bile. Daha fazla işkence çektirmenin anlamı yok."

"Hatta yaptığın o büyüyü de kaldır. Lütfen Adam. Benim yüzümden beş yıl acı çekmesine gerek yok."

Hiç eğlence anlayışı yoktu bu kızın. Ne olucaktı ki 5 yıldan. Sanki çok büyü yapabiliyormuş gibi oradayken bana hamle yapması için biraz beklememe rağmen bana saldırmadı ve onu yendim böylece. Zaten şu an etrafta bomboş dolaşıyordur.

"Şu sıralar büyü gücü olmasa daha iyi Eleanor. Kötü taraf tekrar güçleniyor. İçimizde bile 2 tane hain çıktı biliyorsun ki. Bir kişi ile bile daha da güçlenebilirler. Bu yüzden o güçsüz kalabilir. Bu kitap yakında bana çok lazım olacak. O insanlar bu büyülerin yarısını kadar biliyor."

"Şu sıralar büyü gücü olmasa daha iyi Eleanor. Kötü taraf tekrar güçleniyor. İçimizde bile 2 tane hain çıktı biliyorsun ki. Bir kişi ile bile daha da güçlenebilirler. Bu yüzden o güçsüz kalabilir. Bu kitap yakında bana çok lazım olacak. O insanlar bu büyülerin yarısını kadar biliyor."

Şaşkınca ona baktım. Percy ve Steven mıydı kastettiği? Kitabına kaydı gözlerim. Sonra yeniden ona baktım.

"Ama Adam, eğer onu böyle cezalandıracaksak bizim kötülerden ne farkımız kalır? Neden iyi taraftayız o zaman?"

Ona baktım ciddi bir şekilde. Steven düşmüştü aklıma. Ondan beklemiyordum böyle bir çıkışı. Eğlenceli ve iyi biriydi. Şimdi ise karanlık tarafından ele geçirilmiş gibi. Derin bir nefes aldım ve bardağımdaki içkiden bir yudum aldım.

"Onu düzeltecek misin?"

Endişelenmiştim şimdi de. Benim yüzümden acı çekmesine gerek yoktu. Ne olurdu düzeltse? Zarif ellerimi bardakta gezdirdim. Sonra yeşil gözlerimi ona çevirdim. Başımı hafifçe yana eğip cevabını beklerken saçlarım da omzundan aşağıya uzanıyordu.