Bastet Thomas&Francisco Auésten

Aynada kendimi son kez süzdükten sonra ok sadağımı omzuma astım. Yüzümde makyaj yoktu. Saçlarımı atkuyruğu yapmıştım. Ama tokadan kurtulan biraz saç yüzüme düşüyordu. Üstümde çok kısa bir şort ve sporcu atleti vardı. Ayaklarıma ise kahverengi deri av botlarımı geçirmiştim. Francisco'yla ormanda biraz vakit geçirebileceğimizi düşünmüştüm. Saat daha sabah dokuzdu. Kendi kendime gülümsedim ve odadaki kimseyi uyandırmamak için parmak uçlarıma basa basa odadan çıktım.

Seri hareketlerle sözleştiğimiz yere doğru ilerledim. Daha gelmemişti. Bende onu beklerken büyük söğüt ağcına yaslandım, ok sadağımı ve yayımı yere bıraktım ve küçüklükten aklıma gelen bir şarkıyı mırıldanmaya başladım. Beş dakika sonra arkamdan biri yaklaştı ve belimi sarıp beni kendine çekti ve boynumu öptü. Gülümsedim."Geç kaldın ama kendini affettirme yöntemin sayesinde affedildin." dedim ve ona doğru döndüm. Gözlerinin için gülüyordu. Dudaklarımı büzdüm ve en şeker bakışlarımdan birini attım ona. Güldü bende bunun üstüne onu öptüm. Öpüşmemiz bitince geri çekildim ve gülümsedim.

"Bu gün seni ormanın derinliklerine doğru kaçırıyorum." dedim ve ok sadağımı omzuma geri astım. Yayımıda elimle rahatça kavradım. Yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum. Ne tepki vereceğini merak ediyordum.

Saati çaldığında yataktan düştü. Sesini o kadar yükseğe ayarlamıştı ki bazı arkadaşları söylenmeye başlamıştı bile. Umursamadan yerden kalktı. Saate baktığında dokuza gelmek üzere olduğunu gördü. Hızla üzerine eşofmanını ve üstüne de sporcu atleti giydi. Kol saatini de takarak yatakhaneden gürültüyle çıktı.

Buluşacakları yere varmaya yaklaştığında beş dakika geçmiş olduğunu gördü. Biraz daha hızlandığında Bastet'ı ağaca yaslanmış bir şekilde beklerken gördü. Arkadan yavaşça yaklaştı ve boynunu öptü. Bastet'ın gülümsemesini görebiliyordu. "Geç kaldın ama kendini affettirme yöntemin sayesinde affedildin." derken Francisco'ya dönüyordu. Gözlerini ondan alamıyordu. En tatlı haliyle karşısındaydı ve gülümsüyordu. Francisco ise yüzüne bir tebessüm yerleştirmişti. Küçük bir busenin ardından geri çekilen Bastet'a bakıyordu. "Bu gün seni ormanın derinliklerine doğru kaçırıyorum." derken ok sadağını omuzuna asışını izledi. Elinde duran yayı süzdü yavaşça. Bastet'ın yanağına öpücük kondurmasıyla kendine geldi Francisco. Tekrar onu baştan aşağıya doğru süzdü. Sonra o arsız gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. Birkaç adımla biraz daha yaklaştığında konuşmaya başladı. " Bu kadar seksi olacağını tahmin etmemiştim hayatım, " derken göz kırptı. Ardından da ekledi. " Ormanın derinliklerine seninle kaçmak iyi olacak. Yanımda güzel ve asi bir bayan varken sırtım yere gelmez," Ardından da kahkaha attı.

Ormanın iç kısmına doğru ilerlemeye başlamışlardı. İlk defa ormanın derinlere inecekti. Ne kadar kötü olabilir ki? diye düşündü. Yürürlerken ne yapacağını bilmeden yürüyordu. Orman da ne yapılabilirdi ki? Yanında bir şey de getirmemişti. Gözlerini kıstı ve dudaklarını hafifçe büktü. " Avlanmayı sevdiğini öğrendiğim iyi oldu. Fakat; benim ne yapmamı önerirsin," derken yüzündeki tebessüme engel olamıyordu. Aşkın etkisi olmalıydı bu.

Bakışları bedenimde dolaşırken gülümsedim ve gözlerimi devirdim. Bir kaç adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken konuşmaya başladı. Bu kadar seksi olacağını tahmin etmemiştim hayatım, ormanın derinliklerine seninle kaçmak iyi olacak. Yanımda güzel ve asi bir bayan varken sırtım yere gelmez." dedi ve kahkahayı patlattı bu söz karşısında bende kahkaha attım. Zia ve Hanna beni asiden çok yabanıl diye tanımlardı. Bu düşünceyle yüzümü buruşturdum. Yürümeye başladığımız için iç taraflara giderek yaklaşıyorduk. Havada dün akşamki yağmurun kokusu vardı. Toprak yumuşaktı ve yavaş yavaş uykusuna hazırlanıyordu. Bir kayanın üstünden aşağı inerken Fran aramızdaki sessizliği bozdu.

" Avlanmayı sevdiğini öğrendiğim iyi oldu. Fakat; benim ne yapmamı önerirsin? " dedi. Kayadan aşağı yumuşak bir iniş yaptım ve ona doğru dönüp gülümsedim. Kayadan inince yanına gittim ve kulağına fısıldadım."Ölmemeye çalış." dedim ve geri çekildim. Yüzündeki afallamış ifadeyi görünce kahkahayı bastım. Ellerimi iki yana açıp konuştum. Hala kahkaha atmamak için kendimi tutuyordum. "Sadece bir şakaydı. Üzgünüm bu benim favori şakalarımdandır. Bana bu şakayı Tate ilk yaptığında korkudan bayılıyordum. Neyse, az sonra bildiğim çok hoş bir yere ulaşmış olacağız. O zamana kadar dikkat et ortalıkta çok çukur var. İçlerine düşersen iyi olmaz." dedim ve benle konuşmaktan önüne bakmadığını fark edince gözlerimi devirdim. Ok sadağımdan bir oku yayıma yerleştirdim ve bir kuşu gözüme kestirdim. Fran'a gözlerimle sessiz olmasını söyledim. Bana kaşlarını kaldırarak baktı. Kafamla kuşu işaret ettim.

Yayı gerdim, ip dudağımın yanına değiyordu. Yay ellerimin içinde gergindi. Okun ucunun ne kadar sivri olduğunu görüyordum. Yayımı kuşa doğru çevirdim ve yayı serbest bıraktım. Okum bir nefeslik zamanda kuşa ulaştı. Kuş küçük bir ses çıkararak yere düştü. Yayı omzuma astım ve Fran'a bakıp gülümsedim. Sonra onun elinden tuttup öldürdüğüm kuşu bulmak için ilerledim. Kuşu bir kaç saniye sonra fark ettim. Yere çöktüm ve kuşu elime aldım. Okun saplandığı yeri görünce gülümsedim. "Tam kalbinden. Demek ki formumu korumuşum."

"Ölmemeye çalış." Afallamış ifadesini saklayamadığını biliyordu Francisco. Ölmemeye çalış mı? Ah,tabi... "Sadece bir şakaydı. Üzgünüm bu benim favori şakalarımdandır. Bana bu şakayı Tate ilk yaptığında korkudan bayılıyordum. Neyse, az sonra bildiğim çok hoş bir yere ulaşmış olacağız. O zamana kadar dikkat et ortalıkta çok çukur var. İçlerine düşersen iyi olmaz." Tate, ah Tate! O sırada Bastet'e bakarak konuşuyordu. " Açıkçası ölmemeye çalışmak bana uygun değil ama denerim. Ve o hoş yere ulaşsak iyi olur yoksa üstümü başımı kirletebilirimi," deyip gülümsedi. Bastet'ın gözleri ile karşılaşınca önüne bakarak yürümeye başladı. O sırada Bastet'ın işaret ettiğini gördüğünde kaşlarını kaldırıp baktı. Kafasıyla kuşu gösterdiğinde gülümsedi ve kafasını salladı.

Yayı germişti ve kuşu hedef almıştı. Bastet'ı nefesini tutmuş bir şekilde izliyordu. Ok yaydan çıkmıştı. Francisco gözleri ile takip etti oku. Küçük bir sesten sonra kuş yere düşmüştü. Bastet elinden tutup yürümeye başklayınca Fran'da peşinden gidiyordu. "Tam kalbinden. Demek ki formumu korumuşum." Gülümsedi. " Büyük başarı," deyip kuş ölüsüne daha da yaklaştı. Yakından bakıyordu. Üst dudağını kaldırdı ve Bastet'a baktı. " Ee sona ne yapıyoruz? Bence kalbini yiyelim." Sonra da korkunç bir kahkaha attı rol icabı. Sonra Bastet'ı omzundan tuttu ve ağaca yasladı sırtını. " Ya da ilk önce seni yemekten mi başlasam hayatım," dedi ve gülümsedi. Ellerini karnına götürdü ve gıdıklamaya başladı. Ardından da dudağına bir buse kondurup omuzunu ısırıyormuş gibi yaptı. " Bu kadar tatlı olduğunu bilmiyordum aşkım," dedi ve gülümseyerek geri çekildi. Kuşa baktı ve güldü. " iştahım kapandı sanırım," dedi ve tekrar güldü. Gülmeyi seviyordu ve abartmayı da. Hele Bastet'ın yanında bunu yapmaya daha çok bayılıyordu.

Spoiler:

" Büyük başarı." Francisco vurduğum kuşa yakından bakmak için eğilmişti. Bu söz karşısında gülümsemiştim. İri kahverengi gözlerini bana çevirdi. " Ee sona ne yapıyoruz? Bence kalbini yiyelim." dedi ve kahkaha attı. Yüzünde şapşal bir sırıtış vardı, bense ona garip bir şekilde bakıyordum. Sonra beni omzumdan tutup ağaca yasladı. Ağaç nemli ve soğuktu. Bu yüzden içimden bir ürperti dalgası geçti. Ama Francisco beni gıdıklamaya başlayınca o duygu bir anda kayboldu. Kıkırdamaya başladım. Sonra beni kendine çekip öptü. Gülmekten neredeyse karşılık veremiyordum. Sonra geri çekildi ve omzumu dişledi, gözlerimi devirdim ama hala sırıtıyordum.

" Bu kadar tatlı olduğunu bilmiyordum aşkım." dedi ve güldü, yanağına bir öpücük kondurdum. Hafifçe geri çekildi ve kuşa baktı, yüzünü buruşturdu. Bu haliyle çok sevimliydi! Gülümsedi. " İştahım kapandı sanırım." dedi, gülüseyip onu kendime çektim. Arkası bana dönüktü, kollarımla onu sarmıştım. Kulağına fısıldadım. " Onun sahibi var zaten. İzle ve gör." dedim. İkimizde kıpırtısız duruyorduk. Kalp ritmi düzensizdi sanki. Bir an sonra çalıların arasından yavru bir kurt fırladı. Bembeyazdı ve bir kaç aylıktan büyük olamazdı. Kuşu gördü ve anında kaptı. Sonra bize garip bir bakış atıp gitti. Kurt gidince kollarımı çözdüm ve gülümsedim. Yüzümde 'ben bilirim' sırıtışı olduğuna emindim. Göz kırptım Fran'a.

"Hadi gidelim, dediğim yer şu kayanın arkasında ama kayaya tırmanmak zorundayız." dedim. Gözlerini devirdi ama itiraz etmedi. Çok kısa bir yürüyüşten sonra kayaya ulaştık. " İlk ben çıkayım. Sende ellerini ve ayaklarını nerelere koyacağını görmüş olursun." dedim ve elimi ilk oyuğa koydum. Neredeyse sıçraya sıçraya kayaya çıktım ve gülümsedim. Franciso kayaya çıkmak için çabalıyordu. Çıktığında nefes nefeseydi. Ama bulunduğu yeri görünce hafif şaşırdı.

Burası benim en sevdiğim yerdi. Düz bir alanın ortasında suları yeşile çalan bir göl vardı. Her tarafta salkım söğütler, zambaklar ve çiğdemler bulunuyordu. Tabii gölün üstünde yüzen nilüferleri unutmamak gerek. Buraya sadece bizim çıktığımız gibi küçük tırmanışlarla ulaşılıyordu. Güldüm ve ellerimi iki yana sorarcasına açtım. "Nasıl beğendin mi?"

Bastet'ın kollarını hissettiğinde gülümsedi. Kulağına gelen fısıltıyla yüzünü buruşturdu. " Onun sahibi var zaten. İzle ve gör." İkisi de kıpırdamıyordu. Kalp atışının hızlandığını biliyordu. O sıra da çalıların arasından bembeyaz bir kurt çıkmıştı. Francisco yutkundu zorla. Göz ucuyla Bastet'a bakış attı. Kurt kuşu fark ettiğinde hızla onu kaptı. Ortamdan ayrılırken de Bastet ile Francisco'ya bir bakış attı. Kurt gittiğinde Bastet'ın yüzünde imalı bir sırıtış vardı. Francisco da gülümsedi bunun karşılığında.

"Hadi gidelim, dediğim yer şu kayanın arkasında ama kayaya tırmanmak zorundayız." Gözlerini devirdi Francisco. Sonra gülümseyerek ve itiraz etmeden peşinden gitti. Kısa bir yürüyüşün ardından tırmanacakları kayaya varmışlardı. Francisco kayayı baştan aşağıya süzdü. Sonra da gülümsedi. Bastet'a baktığında çoktan tırmanmış olduğunu gördü. Elini ilk oyuğa koyduğunda hiçte zor olmadığını düşündü. Fakat gittikçe kaslarının zorlandığını hissetti. Bastet'ın yanına ulaştığında nefes nefeseydi. Ayağa kalktığında gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı.

Düz bir alanın ortasında suları yeşile çalan bir göl vardı. Gölün üstünde yüzen nilüferler vardı. Francisco burayı çok beğenmişti. Kartpostallardan çıkmış gibiydi. "Nasıl beğendin mi?" Yüksek sesle gülümsedi ve Bastet'a sarıldı. Burası sanki Francisco'yu yansıtıyordu. Dıştan harika gözükmesine rağmen içinde bazı burukluklar olduğuna emindi. " Burası harika Bastet," derken gözleri yavaşça etrafı inceliyordu. Ağaçları, gölü ve her detayı. Kendini uçan bir kuş gibi hissetti. Sonra Bastet'ı kolunda tutarak yürümeye başladı yavaş yavaş. " Yüzmeyi seviyorsundur herhalde?" derken Bastet'ı kucağına almıştı. Hızla göle doğru yürüyordu. Bastet'a o bakışın attı. Hınzır çocukça bakışı... Dudağına bir buse kondurdu ve gülümsedi. " Bir iki ve..." Onu göle attı. Sonra kahkahalarla gülmeye başladı. T shirtünü çıkardığında Francisco göle atladı. Hızla Bastet'ın yanına vardığında göz kırptı. " Burayı aşk yuvamız ilan ediyorum aşkım," derken gülümsüyordu. Yavaşça onu dudaklarından öptü ve küçük su şakalarının ardından onu tekrar kucaklayarak sudan çıktı. " Geçmişi aldırış etmeden seninle birlikte hayatıma devam edeceğim sevgilim," derken onu öptü. Hayat yeni başlıyordu. Ve sadece üç kişi üzerine kuruluydu. Bastet, Roxanna ve Francisco...

// Son