Anın büyüsü dağılmıştı adeta. En başta benden yavaşca uzaklaştı, buna izin verdim. Ellerimi belinden çektim, karşılıklı öylece duruyorduk şimdi. Neler düşündüğünü biliyordum, onu anlıyordumda. Gözleri dolmuştu, kalbimin parçalandığını hissediyordum şimdi, onu nasıl olurda ağlatırdım? Kendimden nefret ediyordum adeta. O benim için her zaman en değerli olmuştu. Şimdi ise karşımda gözyaşı döküyordu. “Ben yapamam. Yani bu çok ani oldu. B-ben… ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Beni anlıyor musun?'' Haklıydı, kesinlikle haklıydı. Onu anlıyordum, bunu ona yapmamalıydım. Onu seviyor muydum? Bunun cevabını bu şekilde bulamazdım ki. Onu öperek sarılarak bulamazdım, oturup karşılıklı konuşmamız gerekiyordu bunları. O bana güvenemezdi biliyordum, güvenmesini istiyordum tabi. Ama ben nasıl güvenecektim kendime? Nasıl inanacaktım onun son olacağına? Mideme bir yumru oturmuştu şimdi. Pişmanlık dört bir yanımı sarmıştı, keşke böyle başlamasaydı diye düşünüyordum. “Ben gitmeliyim.” Gitmesini istemiyordum, ama onu durduramazdım. Şimdi o gitmeli, ve beni burada düşüncelerimle bırakmalıydı. Göz yaşları o masmavi gözlerinden bir inci gibi dökülüyordu şimdi. Gözlerimi yumdum, açtığımda ise o artık yoktu. Köprüye doğru bakmadım, arkasından bakmak istemiyordum. Bunu hiç bir zaman sevmedim, kimsenin arkasından bakmazdım. Az önce beraber oturduğumuz banka yığılırcasına attım kendimi. Bu yanlıştı, çok yanlış. Belki bir aşk olabilirdi aramızda, bunun üstesinden gelebilirdik. Uzun bir dostluğun üstesinden nasıl gelmiştik? Elbet bunu beraber yanyana hallederdik. Ama böyle başlamamalıydı, onu öperek. İlk o beni öpmüştü, neden devam ettim ki diye düşünüyordum şimdi. Ben tam bir pisliktim, tam bir pislik. Başımı ellerimin arasına aldım ve kendime küfrettim.
-SON-