| | |
Yazar | Mesaj |
---|
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Çarş. Ocak 23, 2013 9:40 pm | |
| |
| | | Allyn J. Morgan
RP Yaşı : 34 Mesaj Sayısı : 2 Gerçek Adı : Ömer.
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Paz Ocak 27, 2013 4:50 pm | |
| Karakterinizin Adı: Allyn J. Morgan Yaşı: 34 İstediğiniz Rütbe: Gelecek Postası / Editör Örnek Rp: Sayfanın ilk rpsi [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] |
| | | Celia MarlowHogwarts Müdiresi
RP Yaşı : 49 Mesaj Sayısı : 1287 Gerçek Adı : Celia Monique Marlow Yaş : 30 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Paz Ocak 27, 2013 6:00 pm | |
| Allyn J. Morgan, rütbeniz verildi. Keyifli rol oyunları dileriz. |
| | | Gerald PrestonVI. Sınıf
RP Yaşı : 16 Mesaj Sayısı : 26 Gerçek Adı : cihan Yaş : 27 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Paz Ocak 27, 2013 10:06 pm | |
| Karakterinizin Adı: Maurice Harrigton Yaşı: 29 İstediğiniz Rütbe: Baş Şifacı Örnek Rp: Antonije Austen Harwick |
| | | | Konu: Geri: Cadı/Büyücü Ptsi Ocak 28, 2013 6:17 pm | |
| |
| | | Victor Paul
Mesaj Sayısı : 7 Gerçek Adı : Victor Vincent de Paullo
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Salı Ocak 29, 2013 10:43 am | |
| Karakterinizin Adı: Victor Paul Yaşı: 25 İstediğiniz Rütbe: Büyü Yasaları Uygulama Dairesi - Baş Seherbaz. Boş değilse Seherbaz; Örnek Rp: Leonardo Moralies |
| | | Bradley Lachett
Mesaj Sayısı : 51
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Salı Ocak 29, 2013 6:54 pm | |
| Bradley Lachett *değiştirilecek* 26 Büyücü Frances Jouvet.
|
| | | Benjamin CarterSeherbaz
RP Yaşı : 19 Mesaj Sayısı : 56 ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan:
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Salı Ocak 29, 2013 7:10 pm | |
| - Henry H. Hart demiş ki:
- Rütbeniz verildi.
|
| | | Armilla Lachett
Mesaj Sayısı : 17 Yaş : 29
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Salı Ocak 29, 2013 8:18 pm | |
| Armilla Lachett. 22. Cadı. Janice Marchant. |
| | | Haven Chancelier
Mesaj Sayısı : 53 Gerçek Adı : -
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Çarş. Ocak 30, 2013 5:36 pm | |
| Karakterinizin Adı: Haven Chancelier. Yaşı: Otuz. İstediğiniz Rütbe: Büyücü. Örnek Rp: bkz Dulcet Eyres. |
| | | Atlas ConstantinouÖlüm Yiyen
RP Yaşı : 32 Mesaj Sayısı : 258 Gerçek Adı : Jake ÇantaEşyalar: Evcil Hayvan: | Konu: Geri: Cadı/Büyücü Çarş. Ocak 30, 2013 7:04 pm | |
| - Delmira Carter demiş ki:
- Henry H. Hart demiş ki:
- Rütbeniz verildi.
|
| | | Neil Rochester
Mesaj Sayısı : 32
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Perş. Ocak 31, 2013 2:45 am | |
| Karakterinizin Adı: Neil Rochester Yaşı: 26? Dükkan Adı: Skeleton Johnny And Ashes Dükkan Açıklaması: Doyumsuz hazlar yaşatan ürünleriyle meşhur bir pastane. Hayır, Neil bu ürünlerden değil. Dükkanın Yeri: Londra - Spoiler:
Viktor için sıradan bir iş günü ve onu takip eden sıradan bir akşam. Son zamanlarda patronuyla iş sonrası fazla görüşüyorlardı. Şikayet edemeyeceği bir durumdu zira adamın batırdığı çoğu işi toparlamak Viktor'a düştüğünden ekstradan uğraşmasına gerek kalmıyordu. Yemekten sonra sıra gelirdi eğlenceye. Fakat adam tamamen bir yüz karası örneğiydi kadınlar konusunda. Viktor'un sorunu değildi ama, kendisi her durumda işleri bağlayabilirdi. Bağlamıştı da, akşamın güzel ödülü olan İngiliz'le eve geldiğinde aklında oldukça iç açıcı şeyler vardı. Ne sarhoş olup daha konuyu açamadan taksiye bindirmek zorunda kaldığı patronun can sıkıcı yılışıklıkları vardı aklında, ne de iç karartıcı bir başka his. Bir süredir rahat hissediyordu hatta. Ve bir kaç saat sonra daha da rahat hissedeceğinin bilincindeyken ister istemez sırıtması arsızca genişliyordu. Loş salonun kuytu köşesine geçip hoş ama kısık bir müzik açtıktan sonra bardaklara içkileri servis etmekle meşguldü. Tanrım, ne güzel ve huzurlu bir akşam. İstediğine, yani hayatta peşinden koştuğu tek şeye ulaşmasına o kadar az kalmıştı ki işleri uzattıkça daha çok tadına varıyordu sanki. Biriyle yatarken falan hayatınızdaki kötü anları hatırlamaya vaktiniz olmuyordu ve bedensel zevk ise işin en güzel ödülüydü. Ruhsal bir doyumsuzluğu olduğunun farkındaydı ama ne fark ederdi ki, her şeyin güzel gittiği dönemleri de yaşamıştı ve sonunda geldiği noktayı hatırlayınca rahatsız bir ruh işin ufak cilvesi gibi kalıyordu. Şık atkısını çıkarıp cam kenarındaki sandalyeye atan kadın, ortamın sıcaklığına alıştıkça paltosunu ve içindeki daracık ceketini de çıkarmaya başlamıştı. Koltuğa geçip bacak bacak üstüne atarken yavaşça gerinmişti ve gerindiği vakit dar gömleğin her bir detayını sergilediği vücut hatları Viktor'u ağlatacak kadar mutlu ediyordu. Tanrım, ne güzel göğüsler- evet. İçki bardaklarını alıp kanepeye geçti ve bir tanesini kadına uzattı. Ufak bir yudum, manası belli göz teması ve daha sıcak bir dokunuş için buluşan sabırsız, ıslak dudaklar. Çalan telefon işlerin ilerlemesini garip bir ısrarcılıkla bölmek için çabalıyordu sanki. Genelde sessize alırdı misafiri varken ama unutmuştu işte. Derin bir nefes verdi bıkkın ama güleç bir yüzle. Malum, dudaklarını çekip telefonu görme ihtiyacı hissettiğinde bile kadını hiçbir şey durdurmamış, işinin ehli vaziyette boynuyla gereken alakayı kurmaya başlamıştı. Belki o kadar da kötü olmamıştı telefonun çalması. Sehpanın üstünde ısrarla çalmaya devam eden telefonu açmayacaktı, nasılsa susardı ve şu anki vaziyetinden çok memnun olduğu için içkisinden ufak bir yudum daha aldı. Ama rahatsız edici zil sesi kadının dikkatini bozduğu gibi canını da sıkmıştı. Gömüldüğü yerden başını çok hafifçe kaldırıp mırladı. "Açmayacak mısın?" Göğsünü ovalayan ufak elin temasından çok hoşnut olan Viktor isteksizce dudaklarını büzmüştü ama merak etmiyor da değildi. Gecenin bu saatinde telefonu pek çalmazdı. İlk aklına gelen isim Chris olmuştu ama aramazdı ki, tehlikeliydi yani. Telefonun devasa ekranında gördüğü yabancı numaraya kaşlarını çatmış, anlam veremeyerek bakıyordu. Sanki numarayı görmüyordu, Tanrım, dış çağrılardan biri- ne ilginç. Hafifçe boğazını temizleyip telefonu açtı. "Efendim?" Duymayı beklemediği bir çok şey vardı bu çağrıdan ama bu kadarını kırk yıl düşünse bile tahmin edemezdi. Duyduğu sesi ilk tanıyamamıştı ama İsveççe olması işleri feci şekilde değiştiriyordu ve sonra kafasının içinde şimşek gibi çakan o tını falan. Bir şey söylemeye fırsatının kalmadığı gibi ağzı konuşma hazırlığı yapmış gibi kalakaldı. Zaten konuşmasına fırsat kalsaydı da muhtemelen bir şey söyleyemezdi. Ya da tutarsız, aptalca bir yalan atardı- yalan olduğunun anlaşılıp anlaşılmaması umurunda olmadan. Telefonu kapatamadı, kulağından ayırmak yerine daha çok bastırdı sanki karşısındaki konuşuyordu da duymuyordu, ya da bilemiyordu işte ne yaptığının ayırtında değildi. Yarattığı ufak çaplı telaşın farkındaydı herhalde karşıdaki, bu yüzden susmak gibi daha kesin bir çözüme gitmişti. Çünkü telefonda bile olsa kesin kriz geçirtebilirdi Viktor'a. Ve yüzüne kapanmıştı, müthiş bir hızla son arayan numaraya baktı. Geri aramayı falan düşünmüyordu sadece bariz bir şaşkınlık, korku vesaire. Kadının dış ses gibi gelen konuşmasını duyuyor ama anlamıyordu. Gömleğinin yakası çekiştirilirken gerçek dünyaya döndü ve yüzündeki ifadeden ters giden bir şeyler olduğunu anlayan kadın ufak çaplı bir kötü habere hazırlanmış görünüyordu. "Kötü bir şey mi oldu?" "Evet, evet-" Gözleri telefondaki yabancı numarada sabitlenmiş Viktor yarım ağızla mırıldandı. "Benim çıkmam gerekiyor. Üzgünüm." Buz gibi bir ortam oluşmuştu ama sadece Viktor rahatsız edici düzeyde sıcak hissediyordu ve bunun nedeni hiçte geçmişte yaşadığı güzel anılarla alakalı değildi. Saç köklerinden şakaklarına inen müthiş ısı göğsüne bir tonluk bir ağırlık gibi oturmuştu sanki. Nefes almanın bu kadar zor olacağını kim tahmin ederdi ki. IQ'sü bir sincabınkiyle eşit düzeye düşmüşcesine koltukta arkasına yaslanıp durdu öylece, inanamıyordu, inanamıyordu, inanamıyordu. Kadın bu gece iş çıkmayacağının bilinciyle koltuktan kalkıp ceketini giymese herhalde bir saat boyunca o halde kıpırdamadan oturabilirdi Viktor. Kabullenme ve iç karartıcı o hisle, göğsünden fırlayacak gibi atan kalbini sakinleştirmesi kısa sürmemişti malum. Bir anda yerinden kalkıp öfkeyle kumandaya sarılıp hoş bir ritimle çalan müziği kapattı. Yaklaşıp ensesini ovalayıp gülen kadının nazik öpüşüne teslim olurken hala yüzündeki donuk ifadeyi atamamıştı. İstasyondayım, gel beni al. Peki ya sonra? Tanrım, bunca yıl sonra Loki'yi tekrar görmek istediğini kim söylemişti ki?! Kadın çıkıp gittiğinde başını ellerinin arasına alarak başlaması mümkün baş ağrısını önlemek için var gücüyle sıkıştırdı. Kendisinin bile farkına varamadığı kadar kısa bir süre zarfında anahtarlarını almış, paltosunu ve atkısını giyiyordu. Aynada bir an kendisini görünce suratının renksizliği ödünü kopardı. Bu günün geleceğini hiç tahmin etmemişti, ne işi vardı İngiltere'de? Neden gittiği yerde kalıp herkesi rahat bırakmıyordu? Neredeyse kırk dakika içinde istasyona varmıştı. Hala içine düştüğü durumun tüm detaylarıyla farkına varamıyordu. Şu an için düşündüğü tek bir şey vardı; Loki. Karşı koyamadığı hoş bir merakla, katlanılmayacak düzeyde hissettiği ve bir anda baş gösteren öfkeyle tiksinme hissi. Yağmurun hızıyla paralel çalışan sileceklerin sesi kafasını az buçuk dağıtıyordu. Tamam, mantıklı düşünmek ve aptalca bir aile faciasına sebep olmadan halletmek gerekiyordu bu işi. Nihayetinde kardeşiydi falan, nasılsa kalacak bir yer bulurdu kendisine. Kalacak yeri olsa neden Viktor'u arasın ki? Geniş ve koyu renk şemsiyeyi açarak arabadan indiğinde, ilk gören olmak için etrafta gezdirdi bakışlarını, görmek istediğinden falan değildi canım. Sadece muhtemel bir şoku önlemek adına. Akşamın bu saatinde kimseciklerin kalmadığı istasyon kendisini bile ürpertirken iç kısma doğru yürüdü biraz. Arabalar çoktan çıktığı için insanları ayırt etmek zor olmuyordu. Rastgele etrafa bakınırken oldukça tanıdık-yabancı bir silüet ile gözleri telefon kulübesinin civarına sabitlendi. Kalbi kulaklarında atıyordu ama bu kesinlikle yıllar sonra gelen sevgi dolu bir kardeş, sevgili, dost karşılaşması değildi. Çenesini sıkı tutmalıydı, yapabilirse. Kendisini farkettiğine kanaat getirince sadece durup yanına gelmesini izledi. Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, yıllar boyunca onu hiç görmemişti. En son onyedisindeydi, şimdi ise- Ne kadar değişmişti. Boyu biraz daha uzamıştı, yüz hatları daha çok oturmuştu ama her zamanki gibi sıskalıktan ölecekti. Bunlar doğal süreçler Viktor, herkes seneler geçtikçe serpilip büyüyor, yaşlanıyor. Lütfen saçmalama. Beyninin bir köşesinde donuk, mekanik bir adam olarak kalmasına yardımcı olan her ne varsa, hepsine asıldı. Bakışları önce Loki'nin yüzünde gezindi, sonra baştan sona kılık kıyafetine baktı bir. Yüzünde belli belirsiz bir hoşnutsuzluk hissi oluştu, o kadar. Sonra da elindeki çantaya uzandı hemen ve kardeşi değil de eşlik etmek zorunda olduğu biriymiş gibi merakla baktı. "Hepsi bu mu? Bavulun yok mu?" Dedi ana dilinde. Sevindirici bir durumdu aslında ufak bir çanta demek kısa süreli bir ziyaret manasına gelirdi. Uzanıp çantayı alırken beklediği süre zarfında kıpkırmızı olmuş ellerini farketmişti ama bir tepki göstermedi ve eline temas etmemek için oldukça çabaladı. Farları hala açık olan arabaya döndü ve başını hadi manasında arabaya doğru eğdi. Hareketlenmeye başlamasıyla göz teması kurmamak için harcadığı onca çabadan kurtulmuştu ve rahattı. Dönüp, yanında yürümesini garip bir heyecanla çaktırmadan gözlerken arabaya geçti. Ön kapıyı açıp binmesi için bekledi ve sade bir hareketle kapıyı kapatıp çantayı bagaja attıktan sonra şoför koltuğuna geçti. Loki'nin bunca yıldan sonraki karşılaşmalarını nasıl hayal ettiğini bilmiyordu ama her zaman insanları şoklara sokmak konusundaki başarısı takdiri hak ediyordu, gerçekten. Arabayı çalıştırıp, klimayı sıcağa ayarladı. Derin, iç sıkıntısıyla dolu bir nefes alıp direksiyonu tuttu. Bir süre hareket etmeden durdu, silecekler inatla çalışırken az buçuk teselli edici geliyordu. Bölünmüş bir sessizlik, Loki'nin sesini, nefes alıp verişini duymaktan daha hoştu açıkçası. "Neden İngiltere'ye geldin?" Başını çevirip sadece ilk anda kurduğu ama sonra vazgeçtiği göz temasını tekrar sağladı. Gerçekten hayatımın içine sıçmaya neden bu kadar isteklisin Loki?
En son Neil Rochester tarafından Perş. Ocak 31, 2013 4:24 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi |
| | | Johan Dietrich
Mesaj Sayısı : 69 Gerçek Adı : -
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Perş. Ocak 31, 2013 4:03 am | |
| Karakterinizin Adı: Johan Dietrich. Yaşı: Otuz altı. Dükkan Adı: Blue Ink. Dükkan Açıklaması: Blue Ink, on yedinci ve on sekizinci yüzyılın kül altında kalmış yazarlarına ışık tutan, bu sebeple de birkaç sadık müşterisi dışında tamamen boş bir kitap evidir. Bahsi geçen yüzyıllara ait her şeyi bu kitap evinde bulabilirsiniz. Fazla pejmürde bir yerdir. Dükkanın içi toz ve kitap kokusuyla buram buramdır adeta. Kitaplar raflarından devrilecek kadar düzensiz durur. Yolunuzu bulabilmek için mutlaka bir rehbere ihtiyacınız vardır. Dükkanın Yeri: Londra.
Dulcet Eyres ve Haven Chancelier diğer üyeliklerim. |
| | | | Konu: Geri: Cadı/Büyücü Perş. Ocak 31, 2013 3:10 pm | |
| İkisi de halledildi. |
| | | Dominic Monteque
RP Yaşı : 23 Mesaj Sayısı : 6 Gerçek Adı : Doğukan Yaş : 30
| Konu: Geri: Cadı/Büyücü Cuma Şub. 15, 2013 4:48 pm | |
| Karakterinizin Adı: Dominic Monteque Yaşı: 23 İstediğiniz Rütbe: Seherbaz Örnek Rp: - Spoiler:
Gene hayallere dalıp gitmişti. Bir cafe'de otururken bulmuştu kendini, çok hoş bir cafe'de oturuyordu, vahşi doğa havası verilmişti cafeye. Her yer doldurulmuş hayvanlarla kaplıydı sol köşede duvara bitişik bir ayı, tavanda kuşlar ve masaların arasında ise aslanlar vardı. Çok rahat kendinizi Afrika'da hissede bilirdiniz. Kafasını yana çevirip dışarıya baktığında ise güzel Bond caddesine bakıyordu. İnsanlar sürekli alış veriş yapıyorlardı bir mağazadan bir mağazaya geçip duruyorlardı. Sürekli bir para harcama hevesi vardı içlerinde, sürekli yeni bir şeyler almalıydılar. Bir an bu düşüncelere daldı gitti, insanların bu telaşını gördükçe gülesi görüyordu, anlık zevklerin peşinden koşan bu insanlar onu güldürüyordu. Belkide kendilerini bunu yapmaya mecbur hissediyorlardı. Mugglelar her şeye müsait bir ırktı yönlendirilmeye, başkaları tarafın bir şeyler yapmaya sevk edilmeye çok hazırdılar, bunu yapanları sihirbaz olması onu ariyetten üzüyordu.
Düşüncelere öyle bir dalmıştı ki zamanın nasıl geçtiğini fark edememişti. Hesabı getiren kadına tutulmuştu çok güzel gözleri vardı mas mavi parlıyordu. Hesabı ödeyip birazda bahşiş bırakıp kalktı.
Caddede yavaşça yürüyordu, aslında bir görevi vardı. Bu görev için 12 seherbaz seferber olmuştu. Sonunda buluşma noktasına gelebilmişti. Yaşça hepsinden küçüktü ancak o bunu bir şans olarak görüyordu bu göreve atanmış seherbazlar en iyilerden olarak gösteriliyorlardı. Bir parkta buluşmuşlardı güneş daha yeni yeni batıyordu, yanındaki seherbaza dönerek '' ölmek için ne güzel bir hava '' dedi. Seherbaz yüzüne sadece iki saniye baktı ve başını sallayarak yanından gitmesini istedi. Yüzündeki gülümseme yapışıp kalmıştı, kafasını sallayarak başka bir seher bazın yanına gitmişti hepsi yanındaki kişiyle operasyonu konuşuyordu. Sonunda beklenen haber gelmişti, örgütteki casus haberi göndermişti artık kaç kişiler biliyorduk. Bir tanesi '' Hey evlat koluma tutunsan iyi edersin buharlaşacağız '' dedi bir anda hepsi gülmeye başlamışlardı şimdide dalga geçiyorlardı onunla.
Örgüt evinin 1 kilometre uzağına buharlaşmışlardı. Sonunda seherbaz olup ilk görevine çıkıyordu aslında bu göreve sadece stajyer vasfıyla gelmişti daha amatördü. Evin 4 yanını çevirmişlerdi sadece evdeki casusun çıkmasını bekliyorlardı. evin yapısı çok tuhaftı ev ince ama uzundu. Evin önünde iki tane uzun boylu sihirbaz vardı önce onların halledilmesi gerekiyordu ancak bunu casusun yapması gerekiyordu eğer onlar bir hareket yaparlarsa görev tehlikeye girerdi. Sonunda ön kapı açıldı ve casus dışarı çıkmıştı. Hızlı bir hamle ile kapının önündeki iki sihirbazı bayılttı ve onları görünmeyecek bir yere taşıdı. Artık sadece işareti vermesi kalmıştı. Etrafı son bir kez kolaçan edip işareti verdi, evin dört bir yanından seherbazlar eve doğru yaklaşmaya başlamışlardı. ilk olarak evin etrafına buharlaşmayı önleyecek büyüler yaptılar. Artık eve girmeye hazırdılar, herkes görünmezlik pelerinlerini üstlerine geçirdi ve içeri girmeye başladılar. İçerisi çok karanlıktı bu yüzden yavaşça ilerliyorlardı. İlk katta mutfak vardı dar bir koridordan giriliyordu. Mutfakta bir kadın vardı üçgen bir masanın yanına oturmuş sigara içiyordu, baş seherbaz kadının yanına gitti ve sessizce bayıltma büyüsü yaptı kadın bayılırken ses çıkmasın diye kadını tuttu. İki seherbaz kadını sürükleyerek dışarı çıkardılar ve ellerini ve ağzını bağladılar. Mutfağın içinden ikinci kata çıktılar burada bir salon vardı. Altı tane sihirbaz masaya oturmuş konuşuyorlardı.
'' Yarın Londra'da bir köprüyü yok edeceğiz. Mugglelar için büyük korku yaratacak bir olay olacak bu. Yarın bütün muggle ve büyücü gazetelerinde olacağız. Yarın Tower Bridge yok olacak.''
Duydukları bu haber onları şok etmişti. Baş seherbaz işareti verdi herkes yavaşça salona girmeye başladı. Herkes salona girmişti ki en sondaki seherbazın pelerini kapıya sıkışıp açılmıştı. Asasını hızlıca çekip bayıltma büyüsü yapmıştı adamlardan biri yere yıkılmıştı. Sihirbazlardan biri haykırarak
'' Avada kedavra ''
Seherbaz daha hareket edemeden yere yıkılmıştı. Herkez pelerinlerini fırlatarak büyü savurmaya başlamıştı. Hayatında ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu ne yapacağını şaşırmıştı. Yeşil bir ışık tam yanından geçip arkasında duran seherbaza isabet etmişti, panik anını çabuk atlatım önünde duran büyücüye doğru
''Aqua Erecto ''
Büyüsünü savurdu, kaynar su adamın tam suratına isabet etmişti adam acıdan yere yığılıp bayılmıştı. Evden çıkmaları gerekiyordu yosa evdeki bütün büyücüler oraya toplaşacaklar idi ve bu durumda hiç şansları kalmayacaklardı dışarı çıkıp kendilerini orada savunmaları gerekiyordu. Odadaki bütün büyücüleri öldürmüşlerdi ancak üst kattan daha fazlası geliyordu, baş seherbaz herkesin dışarı çıkmasını emretmişti. Koşarak dışarı çıkmışlardı herkes güvenli bir siper bulup gizlenmişti ve sert bir çatışmaya girmişlerdi. Yanında 20 yıllık seherbazlar ölüyordu hiç şansı olmadığını düşünüyordu hayatındaki ilk görevinde ölmek üzeriydi ve rast gele büyüler savuruyordu etrafa Baş seherbaz ölümcül lanet kullanma emri vermişti artık canlı yakalamak önemli değildi hepsini öldürmeleri gerekiyordu ancak karşılarında yirmi kadar sihirbaz vardı ve sadece dokuz kişi kalmışlardı ancak kaçamazlar idi hepsini öldürmeleri gerekiyordu yoksa bu büyücüler büyük bir katliam yaratacaklardı.
'' Avada Kedavra ''
Büyüyü yönelttiği sihirbaz yere yıkılmıştı. Yanında duran baş seherbaz göğsüne isabet eden lanet yüzünden yere yıkılmıştı. Her taraf kan revan olmuştu cansız bedenler her yerdeydi ve tek başına kalmıştı kalan bütün seherbazlar ölmüştü ne yapacağını bilmiyordu, karşısında ise sadece iki tane sihirbaz kalmıştı.
''Onları haklaya bilirim hadi biraz cesaret hadi.''
Aklına harika bir fikir gelmişti eğer evi yok ederse adamları şaşırta bilir bu sayede bir kaç saniye kazanabilirdi. Asasını bulunduğu çukurun üstünden çıkardı ve kararlı bir ses tonuyla
'' Bombarda Maxima ''
Binanın temelleri çatırdayıp kırılmaya başlamıştı karşıdaki büyücüler şaşırmıştı. Kafasını çıkarıp karşısındaki büyücüye doğru
'' Avada Kedavra ''
Dedi. Adam yere yıkılmıştı yanındaki büyücü korkudan ne yapacağını şaşırmıştı. Rast gele bir lanet göndermişti ancak yakınından bile geçmemişti. Bu sefer asasını diğer büyücüye yönelterek
'' Hesoformi Dekonimi ''
Adam bir anda toza dönüşmüştü. Kazanmanın verdiği mutluluk bir anda yok olmuştu her yerde kan vardı bahçe kana bulanmıştı. Kendine hakim olamadan kusmaya başlamıştı yanında savaşan herkes ölmüştü, on iki seherbaz çok büyük bir rakamdı. Hemen patronus büyüsü yapıp yardım çağırdı, yarım saat sona altı tane seherbaz gelmişti yanlarında 2 tane dedektif ve 4 tanede şifacı vardı. Olup biteni en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı evin nasıl yıkıldığını diğerlerinin nasıl öldüğünü evdekilerin kaç kişi olduğunu kaç kişi öldüğünü bütün her şeyi anlatmıştı yanına gelerek.
'' Aferin evlat büyük bir iş başardın anlattıkların doğruysa yüzlerce muggle ın hayatını kurtardın. Bu olay seni yükseltecek emin olabilirsin.''
Ertesi gün bütün gazetelerde bu olay vardı genç bir seherbazın yaptıkları anlatılıyordu ancak orada olan biteni bilmiyorlardı. Bazı cesetlerin kime ait olduklarının bulunması günler sürmüştü parçalanan büyücüler, kül olanlar.
Büyük bir salonda oturuyordu etrafında acımasız yüzler vardı ölen 12 seherbazın cezasını ona kesmek istiyorlardı her tarafını patronuslar sarmıştı emir ile birlikte ruhunu çekeceklerdi. Kapı bir anda açıldı ve içeriye baş seherbaz girmişti onu savunmaya gelmişti.
'' Bu çocuğu yargılamak bütün büyücüler adına suçtur kendisi büyük bir çatışmadan çıktı ve ona yaptığınız bu duruşma haksızlık.''
'' Sizin burada olmamanız gerek bu duruşmaya sadece izin verilen kişiler katıla bilir ve siz bunlardan birisi değilsiniz.''
'' Üzgünüm ancak sihir bakanının özel yetkisi ile kendisini almaya geldim kendisi sonucu ne olursa olsun onu almamı söyledi burada ise gerekli olan belge sanırım bu belge bu duruşmayı durdurmaya yeter.''
Duruşma başkanı şaşırmıştı ancak emri veren sihir bakanıydı.
'' Ama, ama bunu yapamaz bu bir duruşma ve buna yetkisi yok.''
''İsterseniz bunu sihir bakanıyla tartışın emri çıkaran kendisi.''
Baş seherbaz hayatını kurtarmıştı ancak kurtarılmak istemiyordu o orada ölmeliydi o kadar becerikli seherbaz ölmüşken onun yaşamaması gerekiyordu bu haksızlıktı.
Ertesi gün hayatına hiç bir şey olmamış gibi devam etmesi gerekiyordu bakanlığın ondan istediği şey buydu, işlerine kafasını yormak, yeni görevlere gitmek, yeni insanların ölüşünü izlemek, yeni insanlar öldürmek ve gene yoluna devam etmesini istiyorlardı ancak artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.
|
| | | |
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |