AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

Paylaş
 

 Koş Yoksa İşin Biter

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2
YazarMesaj
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Koş Yoksa İşin Biter   Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 EmptyÇarş. Tem. 13, 2011 1:15 pm

"Yardım edebileceğinden emin misin?" Bu sesiyle hayallerimden sıyrılıp kendime geldim. Homurdandım kendi kendime. Tamam makarnam canlanmış olabilir ama bu her dokunduğum yemeğin böyle bir şey yapacağını göstermiyordu ki. Ben de birgün iyi bir yemek yapacaktım. Birgün. Denemeye çekinmediğin ilk gün. Mita'ya baktım. O da dolaptan bir paket almıştı ve onu açıyordu. O makarna mıydı? En azından her makarnadan korkmuyorum artıık.
"Bugünün menüsü domates soslu makarna. Üzgünüm, çünkü malzemeler sadece buna elveriyordu." Gülümsedi aynı bir melek gibi. Sonra da domatesleri doğramaya başladı. Bana göre -kendimi neden karıştırıyorsam?- çok hızıydı. Aslında herkes bana göre daha hızlıdır. Yeni doğmuş bir bebek bile.

Soğanları aldı ve onları da doğradı. Hem de ağlamadan. Soğan doğrayanlar hep ağlamaz mıydı? Belki de o bunu o kadar hızlı yaptı ki ağlamaya fırsatı kalmamıştır. O tava çıkartırken ben hala bir kenarda dikilmiş bakıyordum. Yemek yapanları izlemek de ayrı bir güzeldi. "Senin görevin soğanları kavurmak." Şaşkın bir ifadeyle bir elindeki kaşığa bir de tavaya baktı. Gülümsedim. "Karıştıracaksın. Pembeleşinceye kadar." Elime tutuşturduğu kaşığa baktım şaşkınca. Soğanlar pembeleşebiliyor muydu? Ben direk simsiyah kesilip tavaya yapışıyorlar sanıyordum. Bilmediğim ve bu konuda cahil olduğumu gösteren bir detay daha. Tavanın başına geçtim ve soğanları dürtmeye başladım. Bir oraya bir buraya. Ne yaptığımı anlamamıştım fakat sanırım doğru şeyi yapıyordum. Karıştırmasam ne olurdu ki? Anlaşılan karıştırmayınac siyahkarıştırınca pembe oluyordu. Bilmediğim bir detay daha. Doğru yapıp yapmadığımı anlamak için başımı Mita'ya çevirdim. Anlaşılan işimi doğru yapıp yapmadığımı kontrol ediyordu ki bana bakıyordu o da. Ben daha tepki veremeden işine döndü. Demek ki doğru yapıyordum. Bunu bizimkiler duyunca kesinlikle inanmayacaktı.

Soğanlar kavrulunca onu delikli bir şeye boşalttım. Sügeç sanırım. Süzgeç miydi? Ben kelimelerle oynarken Mita yeniden soğanları dürtmeye başladı. Onu seyrediyordum büyülenmiş gibi. Bana göre o bir büyücüydü. Böyle bir yerden yemek çıkartmıştı. Bir kaç şey daha birbirine kattı. Kedi gibi peşinde dolanmayıp bir kenarda onu izliyordum ben de. Elime bir çatal verdi sonra da koca bir tabak makarna. Kendininkinie de alıp içeri geçti. Ben de peşine gidip o büyük masada karşısına oturdum. Gülümsüyordum şaşkınca. "Harikasın. Ellerine sağlık. Beni büyülediğini itiraf ediyorum." Ona baktım bir süre. Sonra da yalnız olduğumuzu anımsayıp ''İtadakimasu.'' Makarnama gömüldüm. Gerçekten de lezzetli olmuştu. Şimdi geriye kalan tek ihtiyacım uyumaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Koş Yoksa İşin Biter   Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 EmptyÇarş. Tem. 13, 2011 1:42 pm

"Harikasın. Ellerine sağlık. Beni büyülediğini itiraf ediyorum." Bu iltifatlar tabi ki beni mest etmişti. 'Seni büyülemek bu kadar kolay mı Shou?' diye düşündüm ister istemez. ''İtadakimasu.'' Bu Japonlar’ın kullandığı bir tür yemeğe teşekkür kelimelesiydi. Ben de el ayalarımı birleştirip sessiz ve mutlu bir biçimde tekrarladım bunu ve çatalımı alıp makarnanın tadına baktım. Büyü ile yemek yapmak hoşuma gitmiyordu. Büyü yoluyla yapılanların bu kadar lezzetli olduğunu düşünmüyorum. Bence hep bir şeyler eksik oluyor içinde, belki de sevgidir bu. Galiba bu yüzden büyüyü çok kullanmıyorum, çalışmak hoşuma gidiyor, ellerimi kullanmak hoşuma gidiyor. Hem yanımda asam da yoktu. Onu nasıl unutabilmiştim? Düşündükçe kendime inanamıyordum. Eğer böyle bir unutkanlık yapmasaydım şu anda pahalı bir otelde rahat bir yatakta mışıl mışıl uyuyor olacaktım. Niye üzülüyordum ki bu duruma, şu an bulunduğum yerde daha mutlu hissediyordum. O her zaman yaptığım bir şeydi fakat bu benim için tamamen yeni bir maceraydı, yenilikleri severim her zaman. Hem… Hem yanımda da Shou vardı. Bu beni saçmalık derecesinde rahatlatıyordu.

Yemekler bitmişti. İkimizin tabağında da hiçbir şey kalmamıştı. Mutlulukla gülümsedim, yemeğimin beğenilmesi her aşçı gibi hoşuma gitmişti. Boş tabakları alıp mutfağa döndüm ve musluğa yaklaştım. Eğer tabakları kirli bir şekilde bıraksaydım ayıp olurdu. Çünkü bize odalarında kalmamıza ve mutfaklarını kullanmamıza izin vermişlerdi. Suyu açıp tabakları önce sudan geçirdim, sonra bulduğum süngere biraz deterjan döküp tabakları ve çatalları bununla ovaladım. Hepsini tekrardan sudan geçirdim ve kurulayıp yerine koydum. Sonra beni izleyen Shou’ya dönüp gülümsedim. ''Artık uyuyabiliriz.''

Böylece büyük odadan ayrılıp odamıza doğru ikinci kata çıkmaya başladık. İkimiz de çok yorgunduk, belki buydu etrafımızı kaplayan sessizliğin sebebi. Kendimi yatağa atar atmaz uyuyacakmışım gibi hissediyordum. Normalde uyumakta zorlanan birisiydim oysa. Kapımızın önüne geldik, anahtar bende değildi, Shou açtı kapıyı. İçeri girdiğimde kendimi yatağa bırakamaya çok hevesliydim ama kafamda geciktirdiğim sorunun yanıtını verme vakti gelmişti, birlikte mi yatacaktık? Hızlı bir karar vermeliydim, ayakkabılarımı çıkarıp bağdaş kurarak yatağa oturdum. Sonra gözlerimi kaldırıp Shou’ya baktım. ''Bence yanımda yatmanın hiçbir problemi olmaz.'' Hiç düşünmeden verilmiş bir cevaptı bu. İstediğim buydu belki de, ağzımdan kelimeler dökülmüştü kendiliğinden. Ardından yatağın içine girdim. Yatak sıcak ve yumuşaktı, bir bebek gibi gülümsedim. Yorucu koca bir günün ardından ne kadar da harika gelmişti. Shou’nun bedenini yanımda hissederken gözlerim kapandı ve huzurlu bir uykuya rengarenk rüyalar eşliğinde sürüklendim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edgard Davin
Iron Mask Solisti
Iron Mask Solisti
Edgard Davin

RP Yaşı : 25
Mesaj Sayısı : 545
Gerçek Adı : Kurt
Yaş : 30

Çanta
Eşyalar:

Evcil Hayvan:

Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Koş Yoksa İşin Biter   Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 EmptyÇarş. Tem. 13, 2011 2:03 pm

Yemeğimi bir haftadır aç bir insan gibi büyük bir hızla bitirdim. Doyduğumda ise uyku bastırdı. Tamam bu saate kadar bir yerde uyumamam ilginçti. Bu sırada Mita ayağa kalktı ve tabaklarla beraber mutfağa geçti. Ben de peşine gittim tabi. Daha ne yapacaktı ki? Onun bulaşıklarla uğraştığını görünce onu seyrettim. Kibarca hepsini kısa sürede yıkamıştı. Bu harikaydı.''Artık uyuyabiliriz.'' Onun bu sözleri nedense içime bir heyecan düşürmüştü. Nedensiz bir şekilde sesim kesildi ve o yukarı çıkarken merdivenlerden ilerledim yavaşça. Yanında yatmama izin verecek miydi? Yani... Neden kafam bu kadar karışmıştı ki? Kapının önüne gelince bana baktı. Tabi anahtar bendeydi. Neden kapıyı kilitlemiştim ki? Herhalde neredeyse bu otelle aynı fiyatta olan ceketim için mi? Komedi gibiydi. Ben kapıyı kapatırken arkamdan o yatağa oturmuştu. Ona baktım bir süre.

''Bence yanımda yatmanın hiçbir problemi olmaz.'' Ben teşekkür etmeyi düşünemeden yatağın içine girdi. Zaten bu kılıkta girmesi bana ne kadar güvendiğini anlatıyordu değil mi? Kötü düşüncelerin benden uzak olmasını diledim. Koltuğa doğru yaklaştım ve ona baktım bir müddet. Evet. Kesinlikle burada yatamazdım. Kemerimi çekip çıkardım. Sonra da tişörtü. Amacım kırışmaları filan değildi. Genel olarak bir şortla bile yattığım olmuştu. Çok fazla giysiyle uyuyamazdım. Boğucu oluyordu. Gelişigüzel savurdum onları koltuğun üzerine. Saçlarımı karıştırdım bir elimle ve yatağa yanaştım. Mita çoktan uyumuşa benziyordu. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Yatağa oturdum ve uzanıp yanağına düşmüş bir tutam saçı geri attım. Umarım sabah kalktığın çıplaklığım için kızmazdı. Fakat beni biliyordu. grup olarak bir arada kaldığımız zamanlar olmuştu ve ben o zaman da bu tarz yatmıştım. Uzandım sırtüstü yatağa. Tavana diktim gözlerimi. Zor bir işti uyumak benim için çünkü aklıma Mita gelip duruyordu. Tekrar ona baktım. Bir melek gibiydi. Güzel bir melek. Derin bir nefes aldım yavaşça. Gözlerimi kapattım uyuyabilmek için. Bir müddet onun nefes alıp verişlerini dinledim ve uyku diyarina göç ettim sessizce. Ama sabah beni, asıl şaşırtacak olan şey rüyamda Mita'nın bıulunması olacaktı. Onun gülümsemesi ile geceyi sabah ettim...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mineta Yashiro

Mineta Yashiro

RP Yaşı : 23
Mesaj Sayısı : 128
Gerçek Adı : Aylin. 002.
Yaş : 28

Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 Empty
MesajKonu: Geri: Koş Yoksa İşin Biter   Koş Yoksa İşin Biter - Sayfa 2 EmptyÇarş. Tem. 13, 2011 2:52 pm

Bilincimin yavaş yavaş yerine geldiğini hissedebiliyordum. Ama gözlerimi açmamak için büyük çaba sarf ediyordum. Uyku çok güzel gelmişti, daha fazla istiyordum. Karanlık beni tekrar içine çeksin istiyordum. O kadar çok çeksin ki rengarenk bir dünyaya ulaşayım sonunda. Tüm dertlerimden uzak olayım orada, kimse beni bulamasın. Kendi zihnimde yaşayayım isterdim. Ama bu imkansızdı, hele gözümün önüne grup arkadaşlarım, menajerim, ailem geldikçe gözümü kapatmakta zorlanıyordum. Karanlıkla aramda bir duvar oluşturuyordu tüm bu sorumluluk. Kim bilir ne kadar merak etmişlerdi bizi? Bu yüzden kendimi zorlayarak gözlerimi araladım. Karanlığın yerini birden aydınlık aldı, aydınlık gözlerimi doldurdu, gözlerimden taştı. Kırpıştırdım onları hızla, yavaş yavaş aydınlık sönmeye başladı ve onun yerinde eski bir oda belirmeye başladı gözlerimin önünde. Aslında sadece birkaç saatim bu odada geçmişti ama yıllardır buradaymışım gibi bir tanıdıklık sinmişti tüm duvarlara. Kıpırdamaya çalıştım önce fakat bir ağırlık hissettim bedenimde. Sonra ağırlık daha da belirginleşmeye başladı, bir kol hissettim bedenime sarılı, ensemde yavaş ve düzenli bir nefes… Başımı çevirdim yavaşça ve büyük bir heyecanla geriye doğru. İşte karşımdaydı yüzü, yumuşak hatları vardı, uyurken de gülümsüyordu. Ben kıpırdadıkça daha da sardı beni kolları, vücudumu ona dönmüştüm, daha yakındık, çok daha yakın. Normalde telaş yapıp hemen uzaklaşmam gerekirdi ama belki sabahın verdiği uyuşukluk belki de başka bir neden bunu engelliyordu. Bir süre yüzünü seyrettim. Vücudu yarı çıplak ve sıcaktı. Benim bedenimden daha sıcaktı. Gözlerimi kapatıp sadece onu hissetmeye odaklanmak istiyordum ama gözlerimi ondan alamıyordum. Başımın istemsiz bir hareketle yavaş yavaş ona yaklaştığını hissettim. Nefesi yüzümdeydi, dudakları dudaklarımın hemen ötesinde… Bir süre böyle durduktan sonra başımı hızla geri çektim. Bunu yapmamı engelleyen bir şeyler vardı zihnimde. Kollarını yavaşça kaldırdım bedenimden. Biraz mırıldandı ama uyanmadı. Ayağa kalktığımda yanağına küçük bir öpücük kondurdum hemen. Kendi kendime utanmıştım, yataktan uzaklaştım hızlıca. Ayakkabılarımı aramaya başladım, nereye koymuştum dün gece? Sonunda bulup ayaklarıma geçirdim. Kapıyı sessizce açıp Shou’yu yatakta bırakıp aşağıya inmeye başladım. Aklımda bir fikir yoktu, yaşlı adamla konuşmaya inecektim, telefonu kullanmayı rica ederek arkadaşlarımıza haber verebilirdim. En akıllıca olanı buydu. Fakat küçük hole indiğimde hiç de yabancı olmayan flaş ışıklarıyla aydınlandı yüzüm. Gazeteciler mi? Aklımda sürekli bir soru dönüyordu şaşkınlık içinde. 'Neler oluyor?' Bana doğru tutulan bir sürü mikrofon vardı ve muhabirlerin ağzından dökülen laf karmaşası. Hiçbir şey duymuyordum. Sanki sadece dudakları kıpırdıyordu ama sesleri çıkmıyordu. Sadece bir kahkaha duydum, yaşlı bir amcanın oyunundan zevk almışa benzeyen kahkahası. Gazetecileri savurup yanına gittim. Hala gülüyordu. Bu sefer kapıdan yarı endişeli yarı eğlenmiş surat ifadeleriyle grup arkadaşlarım geldi. Şaşkın ifademe acımış olacak ki otel sahibi gülmeyi bırakıp muzip bir gülümsemeyle açıklama yaptı. ''Siz benimle küçük bir oyun oynadınız, ben de sizinle oynadım. Sizin ünlü olduğunuzu bilmeyecek kadar gündemden uzak değilim.'' Küçük bir kahkahanın ardından kulağıma doğru fısıldadı. ''Otelde sadece bir odanın olması da oyuna dahildi. Yararı oldu mu bari?'' Ben utançtan kıpkırmızı kesilip bunu benden başka kimsenin duymadığına şükrederken amca çoktan kahkahalara boğulmuştu. ''Hem otelim de ünlenmiş oldu.'' Ah, biz ona güvenmiştik. Ama o da çıkarını düşünen bir ihtiyarcıkmış meğersem.

Arkadaşlarımın sesini duydum, Shou’yu soruyorlardı. ''Getireyim.'' Diye mırıldandım ve merdivenlere yöneldim hemen, gazetecileri zorla geçerek ikinci kata çıktım, odamıza hızla girdiğimde hala yatakta uyuyan bir Shou vardı karşımda. Yanına hızla gitsem de yavaşça ve sevecen bir tonda uyandırmaya çalıştım onu. Sonunda gözleri aralandı. Uyanmasına fırsat vermeden olan biteni bir çırpıda anlattım. Yeni uyanmış birine bunu anlatmak oldukça zordu. Sürekli tekrar etmem gerekiyordu. Olayı anladığındaysa oldukça şaşkındı. Şaşkınlığının geçmesini bekleyemeden elinden tuttuğum gibi çekiştirmeye başladım onu. Ayağa kalkınca tişörtünü ve kemerini attım ona doğru. Sonra gardırobu açıp ceketini aldım ve onu da kemerini takınca eline tutuşturdum. Ayakkabılarını giymesini beklerken ben de odadan çıkıp dışarıda bekledim onu. Yanıma gelince darmadağınık olmuş saçlarını düzelttim hafifçe ve derin bir nefes alıp yürümeye başladım. Şimdiden Shou’nun hayranı olan kızların gazabından korkuyordum. Eğer tüm geceyi aynı odada hatta aynı yatakta geçirdiğimizi öğrenirlerse beni öldürebilirlerdi.

Hızlıca ama sakinliğimi korumaya çalışarak yanımda Shou indim aşağıya. Benim ilk yaşadığım şoku Shou da yaşarken ben gazetecileri geçip arkadaşlarımın yanına gittim. Küçük açıklamalar yapma işini ona bırakmıştım. Arkadaşlarımdansa bizi çok merak ettikleriyle ilgili türlü türlü sözler duyuyordum, gerçekten çok endişelenmişe benziyorlardı. Onlara doğru gülümseyip sağ elimi saçlarımda gezdirdim. Shou’nun kolundan tutup onu dışarıya, limuzine doğru çekiştirirken arkaya dönüp amcaya baktım. Ona doğru gülümseyip başımı eğerek hoşça kal diledim. Onun da bana gülümsediğini hayal meyal görebiliyordum. Limuzine bindiğimde gözlerimde hala flaş ışıkları oynaşıyordu, kulaklarımdaysa amcanın kahkahası vardı. Dünden beri olanları, bizi aramalarını anlattılar sırayla ve heyecanla. Bu kadar çok merak ettiklerini bilmiyordum. Sürekli bizi aramışlar, gece boyunca uyumamışlar. Hepsi çok yorgundu, gözlerinin altlarında çizgiler ve mor halkalar oluşmuştu. Bu yüzden çok büyük bir suçluluk duygusu hissettim. Sabah otelin sahibi onları arayınca hemen otele gelmişler. Gece boyunca bir miktar gazeteci zaten onları takip ediyormuş fakat otelde bunun yaklaşık üç katı kadar fazla bir kalabalık varmış. Ayrıca onlardan önce oraya vardıklarından dolayı hepsi çok şaşkındı. Sonra bana doğru uzatılan küpemi gördüm, amca onlara yerde bulduğunu söylemiş. 'Aslında o kötü biri değil.' Diye düşündüm gülümseyerek. 'Sadece eğlenmeyi seven bir ihtiyar.' Kendi kendime olanları düşünürken Shou’ya kaydı gözüm. Yüzüme daha büyük bir gülümseme yayıldı, umarım görmemişlerdir umuduyla çekingen çekingen arkadaşlarıma baktığımda hepsinin çoktan uyumuş olduğunu görünce güldüm. Shou da gülerek bana baktı. Utanmıştım ama başımı eğmedim bu sefer, Shou’ya bakmaya devam ettim. Ne ellerimin üzerindeki elini ne de tüm bedenimi kaplayan o harika mutluluğu hissetmemek elde değildi.


SON.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 

Koş Yoksa İşin Biter

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön 
2 sayfadaki 2 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2

 Similar topics

-
» Kedicikler, çöplükte takılır. Sokak aralarında ne işin var?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: eğlence ekspresi :: Süpürge Dolabı :: Rp İçi :: 1. Sezon :: Los Angeles-