Yerde boylu boyunca ve başımın arkasında keskin bir acıyla yatarken ister istemez minik minik iniltiler çıkarıyordum. Yere düşmekten bahsederken şaka yapıyordum, diye kızdım kendi kendime. Yukarıdan boğuk bir ses geldi. O dikkatimi dağıtan hangi ahmaksa bulacak ve beynini dağıtacaktım. En azından gözlerimi açıp kimin dizleri üzerinde yattığımı görene kadar bunu düşünüyordum. Hani bir anda yumuşadım da diyemem. Hala sinirliydim ama beynini dağıtmayı düşünmüyordum en azından.
İlk önce tek gözümü, sonra da ikisini birden açıp başımda dikilen, az önce dikkatimi dağıtan "sarı şeye" baktım. Bir yandan da yüzümü buruşturmakla meşguldüm. Başım sert toprak yerine biraz daha yumuşak bir yerde duruyordu bu sefer. Ama bu şu anda acı çektiğim gerçeğini değiştirmezdi. İki kol beni yattığım yerden kaldırdı ve sarsıntılı, küçük bir mesafeden sonra bedenimin yerle buluştuğunu hissettim. Gözlerimi ovuşturdum ve karşımda bana endişeli gözlerle bakan kişiye göz attım. O bu sırada bana iyi olup olmadığımı soruyordu.
Birincisi, karşımda oturan kişi bir Hufflepuff'tı. Emindim. İkincisi; masmavi, insanın içinde kaybolası geldiği gözleri vardı. Üçüncüsü, ona kapılıyor olabilirdim ve lanet olsundu. Çünkü herkes Slytherinli Aurélien'in sevgilisini tanırdı. Gerçi daha önce onu bu kadar yakından görmemiştim. Görseydim kapılışım daha çabuk olurdu herhalde.
"Ah... İyiyim," dedim başımın arkasını ovup biraz gülümseyerek.
"Teşekkür ederim... Dikkatimi dağıtıp beni düşürdüğün için." Son cümleyi tek kaşımı kaldırıp dudaklarımı büzerek söylemiştim. Bir anlamda geyik yaptığımı anlamasını istercesineydi. Başıma bela almak istemezdim.
- Renk Koduuum:
[color=#66cdaa]