Bella o sabah oldukça gergindi. Tamam, Hogsmeade gezisi harikaydı ancak o gezide Brian ile takılacak olmaları genç cadıyı biraz heyecanlandırıyor ve biraz da geriyordu. Bella o gün için düzleştirmiş olduğu saçlarını omzundan geriye attı ve aynaya gergin bir şekilde gülümseyerek baktı. Bir Gryffindor ile takılacağı, hatta onu oldukça çekici bulacağı Bella'nın aklının ucundan bile geçmezdi. Ailesine bu konudan hiçbir şekilde bahsetmemeye yemin etmişti, bahsederse sonu kötü olabilirdi. Ancak arkadaşları ve okuldaki diğer insanlar için bu geçerli değildi. Okulda Brian ile konuşmak onu hiç de rahatsız etmiyordu, insanlar bir Slytherinli ve bir Gryffindorlu'nun beraber gezmelerini ve birbirlerine ilgi duymalarını şaşkınlıkla karşılasalar da, alışmak zorunda olduklarını biliyorlardı. Alışmayı kabul etmeseler bile Bella kabul etmelerini sağlardı zaten. İnsanları tehdit etmek ya da onlara öldürücü bakışlar atmak hobileri arasına giriyordu.
Genç kız geziye gidecek öğrencilerin toplandığı yere gittiğinde, kalabalık arasında ne kadar uğraşsa da Brian'ı görememişti. Ancak hemen sonra genç büyücü yanında belirivermişti ve Bella da rahatlamıştı. Brian ile takılmak ona eğlenceli geliyordu, ayrıca işin içinde yasak olan bir şeyi çiğniyor oluşları gerçeği de vardı. Hogsmeade'e varana kadar, ikisi de hiç konuşmadılar. Bella yol boyunca diğer öğrencilerin üzerilerinde gezen kıskançlık, imrenme ve merak dolu bakışlarına maruz kalmaktan rahatsız olmuştu, ancak bunu umursamamalıydı. Onları kıskanan, onlarla uğraşan birileri mutlaka olacaktı.
Genç kız Hogsmeade'e vardıklarında, birçok öğrencinin çeşitli büyülü malzemelerin satıldığı dükkanlara girdiğini görmüştü, ancak Brian ve onun aklından bir bara gitmekten başka bir şey geçmiyordu. Tanrım, Bella içki içmeyi gerçekten çok özlemişti. Ayrıca Brian'ın yanında konuşmamak için kendini biraz daha tutarsa patlayacaktı, sarhoş olup rahatlamaya ihtiyacı vardı. Bella bu tür şeylere alışık değildi, daha önce hiç kendini anlatmakta ve ifade etmekte sorun yaşamamıştı, ya da hiç öylece konuşmamak veya rezil olmamak için kendini tutmamıştı. Bardan içeri girdiklerinde, Bella zihninde bu gergin düşüncelerle beraber, içeride en geride kalmış olan masaya gitti. Zaten pek fazla kişi yoktu, henüz gündüzdü ve içmek için doğru bir saat değildi. Bella gülümsedi, doğru bir saat olmadığı için içmeye karar vermişlerdi. Brian'da sevdiği şeylerden biri de her şeyin tersini yapma ve her türlü kuralı çiğneme isteğiydi. Genç büyücü elinde iki içki bardağı ve bir koca içki şişesiyle geldiğinde ve içkileri doldururken Bella'ya gülümsediğinde, genç cadı da ona gülümsedi. Ardından yarısı doldurulmuş içki bardağını kafasına dikti. Bir kahkaha attı ve, "Bilgin olsun Brian, ne kadar sarhoş olursak olalım Zonko'nun Şaka Dükkanı'na uğrayacağım," dedi ve içki şişesini önünde durmakta olan boş bardağa boşalttı. Bardağını kafasına dikmeden önce, "Orayı gerçekten çok seviyorum," diye ekledi, ardından geniz yakıcı içkiyi bir dikişte bitirdi. Derin bir nefes aldı ve mutlulukla gülümsedi. Şimdiden gevşemeye başlamıştı bile.